Yanlış Bir Karar
Tesla ününe rağmen iflasın eşiğine gelmişti.
Sahip
olduğu
tüm
birikimini
yanan
laboratuvardaki
araştırma
gereçlerine
yatırmıştı.
Amerika'daki
alternatif
akım
patentlerinden hiç telif hakkı alamıyordu.
Westinghouse'dan aldığı maaş da kesilmişti.
Tek gelir kaynağı çok fazlı motor ve dinamolar
için Almanya'dan gelen telif hakkı ücretiydi, bu
da
laboratuvarını
yeniden
kurmasına
yetmiyordu.
İçine düştüğü duruma rağmen yılmayacaktı.
Araştırmalarının detayları zihninde kayıtlı
olduğuna göre bu felaket her şeyin sonu değil,
ancak bir gerileme olabilirdi.
Yardımına Uluslararası Niagara Komisyonu
finansörü Edward Dean Adams yetişti. Adams
mucidi daha önceden tanıyor ve dehasına
hayranlık
duyuyordu.
Adams
Tesla'ya,
araştırmalarına devam edebilmesi için 500 bin
dolar sermayeli bir şirket kurmayı ve 100 bin
dolarlık hisse hibe etmeyi teklif etti. Başlangıç
için mucit 40 bin dolar alacaktı.
Tesla labotuvar için uygun yeri bulmakta
gecikmedi. East Houston Sokağı 46 numarada
bulduğu yere hemen telefon bağlattırdı ve
kaybettiği
makineleri
sağlamak
için
Westinghouse
ile
görüşmeye
başladı. Westinghouse'un Pittsburg merkezinin
yöneticisi Albert Schmid'e şunları yazmıştı:
"Eğer olanaklarınız ölçüsünde mümkün olan en
kısa
zamanda
gerekli
olanları
gemiye
yüklerseniz büyük lütufta bulunursunuz...
Lütfen hemen elinizdeki en küçük döngüsel çift
fazlı transformatörün boyutlarını bildiriniz..."
Ertesi gün, araştı rmaları na, özellikle de
uluslararası çekişmenin çoktan başladığı
telsiz, ya da radyo araştırmalarına devam
edememenin verdiği ıstırapla kargonun normal
nakliye
ile
değil
en
pahalı
ekspresle
gönderilmesini isteyecekti. Genel başkan ve
genel
müdürden
ekipmanların
gemiye
yüklendiğine dair ve ücretlerin elden geldiğince
düşük tutulacağına dair güvence almıştı.
Ayrıca Tesla, arada sırada, makinelerini
gösterilerinde kullanmasının onlar için iyi bir
reklam olacağını da hatırlatıyordu.
Bu hassas dönemde Tesla'nın hayatına
önemli bir kişi girecekti. Bilim Akademisi'ndeki
semineri için hazırlanırken kendisine fener
slaytları ve katot tüpleri sağlayan George
Scherff adında hevesli ve yeni bir asistanla
tanışmıştı. Başta sekreterliğini yapmakta olan
Scherff
zamanla
finansman
ve
hukuk
danışmanlığı, muhasebecilik, büro yöneticiliği,
hissedarlık, yoldaşlık, dostluk ve sıkışık
dönemlerde genelde güvenilir bir borç kaynağı
olma gibi sorumluluklar yüklenecekti. İyi ve
kötü zamanlarda hep amade olan Scherff,
Tesla'nın en sadık ve en vazgeçilmez elamanı
olmuştu.
Scherff fazla mesaiden, cimri ödüllerden ve
patronunun düşüncesiz davranışlarından hiçbir
zaman şikayet etmiyordu. Scherff den Tesla'yı
zor durumdan kurtarabilmek uğruna kendi
ailesine yüz çevirmesi istense buna bile
katlanabilirdi. Kendisinin her zaman için sadık
görevli Mr. Scherff olarak kalacağı ve hiçbir
zaman sosyal bir eş muamelesi görmeyeceği
gerçeğini sorgulamaya yeltenmiyordu. Tesla'ya
tam anlamıyla tapıyordu, onun hakkında
herkesten daha çok şey biliyordu ve söz
konusu
olan
onun
kişisel
sırları
ise
mühürlenmiş dudaklarla mezara gitmeyi tercih
ederdi. Eğer büyük bir adamın arkasında sadık
bir dost aranacaksa, akla ilk gelecek isim
George Scherff'dir.
Bu arada pek çok kişi neden bu başarılı
erkeğin de arkasında bir kadının olmadığını
düşünüp
hayıflanmaya
devam
ediyordu.
Önemli kişilerin ülkenin selameti için üremeleri
gerektiği düşünülüyordu. Tesla'yı evlenmeye
zorlayanlar
arasında
sadece
bulvar
gazetelerinin yazarları yoktu. Bilimsel içerikli
dergiler de bu kervana katılmışlardı.
Tesla
bu
konudaki
röportajlarında
gazetecileri atlatmada uzmanlaşmıştı. Konuyu
sürekli bu yana çekmeye çalışan bir muhabir
saatler sonra bitkin düşerek pes etmek
zorunda kalıyordu. Ama zaman zaman
laboratuvarındaki
yangını
hatırlaması
ile
donuklaşan gözlerine hüzün veren başka bir
sorunu olduğu da anlaşılıyordu.
"Korkarım" diye söze başlayacaktı Tesla bu
tür sohbetlerin birinde, "bu akşam size pek
neşeli bir konuk olamayacağım. Çünkü bugün
az kalsın ölüyordum."
Makinelerinden birinden neredeyse 3.5
milyon voltluk bir şok yemişti.
"Kıvılcım bir metre öteden atladı ve beni
sağ omzumdan çarptı. Bu beni allak bullak etti.
Asistanım akımı anında kesmeseydi bu benim
sonum olabilirdi. Sol göğsümde elektriğin
çarptığı yerdeki acayip yarayı gösterebilirim
size. Sağ ayağımdaki çorap da elektriğin akıp
gittiği yerde yandı, kül oldu. Elbette akımın
hacmi çok küçüktü, aksi takdirde bunun sonu
kesin bir ölüm olurdu."
Edison'un
AC'nin
tehlikelerini
anlatan
kampanyası
nedeniyle
kazanın
etkilerini
küçümsüyor
olması
da
ihtimal
dahilinde. Muhabir kıvılcımların ne kadar
uzaklığa atlayabileceğini sormuştu.
"Makinelerimden
laboratuvanmm
bir
ucundan diğer ucuna sıçrayan kıvılcımlar
çıktığını gördüm, yani sözgelimi on-on beş
metre. Aslında bu mesafe sınırsızdır, yalnız bir
metreden sonrasını takip edemezsiniz, çok
hızlı akıp gider... Evet otuz kilometrelik bir
şimşek yaratabileceğimden eminim ve bu da
bana pek pahalıya patlamayacaktır."
Kendisine laboratuvarında çalışırken sık
sık
kazalar
meydana
gelip
gelmediği
sorulduğunda, "Hayır, çok nadiren. Yılda
ortalama bir kere falan. Ve hiç kimse
makinelerim yüzünden ölmedi. Ekipmanımı
yaparken hiç kimseyi öldürmeyecek olmasına
dikkat ederim. Laboratuvarı mı n iki yıl önce
yanması başıma gelen en büyük kazaydı.
Kimse bunun benim için ne kadar büyük bir
kayıp olduğunu tahmin edemez" cevabını
verecekti.
Bir an düşündü. Ve üçüncü bir kişiyi anlatır
gibi verimli bir mucidin asıl üzüntü kaynağının
ne olduğunu anlatmaya başladı.
"Birçok fikir birbirini kovalar zihninde, o
ancak bunların pek azını uçup gitmeden
yakalayabilir ve bunların arasından da daha
azını mükemmelleştirebilecek zamanı ve gücü
bulabilir hayatında. Bu o kadar sık olur ki
başka bir mucit onun çıkaramadığı fikirleri
ondan önce doğuruverir. Ah, size söyleyeyim,
işte bu durum dostumuzun kalbini gerçekten
sızlatır."
Laboratuvarı yandığında havayı yeni bir
yöntemle sıvılaştırmak için geliştirdiği aletinin
de onunla birlikte kül olduğunu söylüyordu.
"Başarının eşiğindeydim ve aylarca süren
gecikmenin sonunda Alman bir bilim insanı
problemi çözmüş olacaktı..."
Onu ticari açıdan büyük önem taşıyan sıvı
oksijen konusunda geride bırakan Linde idi.
Tesla elektrik kablolarının yapay yoldan
yalıtılmasında kullanılacak bir soğutma yöntemi
üzerinde çalışıyordu.
"O günlerde o denli kederli ve umutsuzdum
ki kendi kendime uyguladığım ve beni yeniden
hayata döndüren elektrik tedavisi olmasaydı
ayağa asla bir daha kalkabilecek olduğuma
inanmıyorum. Gördüğünüz gibi elektrik yorgun
bir bedene tam da ihtiyaç duyduğu şeyi veriyor;
yaşama gücü, dayanma gücü. O büyük bir
hekim, belki de hekimlerin en büyüğü."
Sık sık keyifsiz olup olmadığı sorulduğunda
ise, "Pek sık denemez herhalde... Sanata
eğilimli insanların şevkleri onları çoğunlukla, bir
gökyüzüne fırlatır, bir yerin dibine geçirir. Ama
özünde, diyebilirim ki, çok mutlu bir hayatım
var, tasavvur edebildiğim hayatların en
mutlusu" karşılığını verecekti.
Araştırmaları sırasında yaşadığı muazzam
heyecanı şu sözlerle anlatıyordu: "Bir mucidin,
beynindeki bir varlığın bir başarıyı ortaya
çıkarmak üzere olduğu sırada hissettiklerini
gölgede bırakabilecek boyutlarda bir esrimenin
daha
olabileceğine
inanmıyorum
insanın
yüreğinde... Böylesi bir duygu insana, yemeyi,
içmeyi, uyumayı, dostları, aşkı her şeyi ama
her şeyi unutturur."
Bu şekilde muhabiri, adeta planlı bir şekilde,
bir sonraki soruya çekmişti: Peki, "sanatçı
yaradılışına sahip insanlar için" evliliğin uygun
olduğuna inanıyor muydu?
Tesla etraflıca düşündü.
"Bir ressam için, evet; bir müzisyen için,
evet; bir yazar için, evet; ama bir mucit için,
hayır. Çünkü bu ilk üçünün ancak bir kadının
verebileceği ilhama ihtiyaçları var, aşkları
onları daha büyük eserlere yöneltmeli; ama bir
mucidin vahşi, arzulu nitelikteki doğası çok
yoğundur ve aşkını bir kadına yönelttiği
takdirde bilime verebileceği hiçbir şeyi kalmaz.
Sanmıyorum ki, anabileceğimiz çok sayıda evli
barklı mucit olsun."
Bunun iki kere evlenmiş olan Edison'a bir
gönderme olup olmadığı konusunda ise yorum
yapmaktan kaçınıyordu. Biraz duraksadıktan
sonra da bekarlığı konusunda neler hissettiğini
açıklamak için, sonradan muhabirin çok
dokunaklı diye niteleyeceği şu sözleri sarf
edecekti: "Bir yandan da üzücü bir durum bu
çünkü zaman zaman kendimizi çok yalnız
hissederiz."
|