Tesla Anlaşılamamış Dahi



Yüklə 1,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə10/32
tarix02.01.2022
ölçüsü1,44 Mb.
#39629
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   32
Tesla - Anlaşılamamış Dahi - Margaret Cheney ( PDFDrive.com )

Alt Yol, Üst Yol

Kısa  bir  döneme  neredeyse  'bu  kadarı  da

fazla'  dedirtecek  kadar  çok  başarı  sığmıştı.

Yıllardan beri Edison ve Lort Kelvin'in alternatif

akımın  tehlikeleri  hakkındaki  korkunç  iddiaları

ile  sarsılan  Niagara  Komisyonu  en  sonunda,

Ekim  1893'de  Niagara'ya  ilk  iki  jeneratörü

kurma şerefinin -kendisinin de tahmin ettiği gibi-

Westinghouse firmasına verildiğini duyurmuştu.



Amerikan  endüstrisini  çok  uzun  bir  süredir

ikiye bölen şiddetli akımlar savaşı en sonunda

Tesla'nın  AC  sisteminin  ve  Westinghouse'un

azminin  zaferi  ile  sonuçlanmıştı.  Bu  sonuca

varılmasında

hiç


şüphesiz

ki


Chicago

Fuarı'ndaki  eşsiz  görsel  şölenlerinin  katkısı

büyüktü.

Gazeteler  ve  mühendislik  dergileri  Tesla'yı

selamlıyorlardı. New York Times onun Niagara

Şelalesi  girişimini  olanaklı  kılmak  gibi  "asla

unutulmayacak" bir şerefe ulaştığını yazıyordu.

Bu  başarı  dünya  basınında  da  geniş  yer

kaplıyordu.  Montenegro  Prensi  onu  'Kartal

Nişanı'  ile  onurlandırıyordu.  AIEE  ise  onu




Elliott-  Cresson  madalyasına  layık  görmüştü.

Ve  yüce  gönüllülüğü  tutan  Lort  Kelvin  onun

"elektrik  bilimine  herkesten  daha  çok  katkıda

bulunduğunu" söylüyordu.

Pek yakında alternatif akım New York'ta da

tramvayların  çalıştırılmasında,  buharlı  trenlerin

elektrikle  çalışır  hale  getirilmesinde,  hatta

Edison'un  alt  istasyonlarında  kullanılmaya

başlanacaktı.

Buna  karşın  Tesla  ve  Westinghouse

mağlupların

saldırılarına

maruz

kalmaya


devam  ediyorlardı.  Şirket  açılan  yirmi  dava  ile

uğraşmak  zorunda  kalmıştı  -ki  bunların

arasında  yüksek  mahkemenin  daha  önce



karara  bağladığı  bir  dava  da  vardı.  Hepsinden

de  Westinghouse  kesin  bir  zaferle  ayrılacaktı.

Onlar da General Electric ve diğerleri hakkında

zabıt


tutturmuş

ve


bunda

da


başarılı

olmuşlardı.  Ama  bunca  dava  kamuoyunun

aklını  karıştırmaya  ve  geride  mutsuz  insanlar

bırakmaya  başlıyordu.  Bir  zamanlar  Tesla'yı

övmekle  bitiremeyenler  şimdi  onu  yerden  yere

vuruyorlardı.

Sonradan AIEE'nin genel başkanı olan ve o

dönemi  yakından  takip  eden  B.  A.  Bahrend

sahneyi  şöyle  tanımlıyordu:  "Bilgisiz  insanlar

daima  bir  uçtan  bir  diğer  uca  sürüklenir

dururlar. Tesla'yı, aşırı övgü ile halk kahramanı



ve  kurbanı  yaratacak  şekilde  kutsayan  bu

adamlar,  şimdi  de  onu  en  acımasızca  alaya

alanlar arasına katıldılar."

Bahrend  bunda  melankolik  bir  derinlik

buluyordu:

"Nikola  Tesla'nın  mühendislik  mesleği  ile

iştigal  edenlerden  ve  halktan  gördüğü  bu

nankörlük  ve  adaletsizlikten  sonra  içinde

bulunabileceği

durumu


tasavvur

dahi


edemiyorum."

Sırtından

bıçaklanmaktan

ve


boş

atışmalardan  usanan  Tesla,  New  York'a

dönecekti.  Artık  her  zamankinden  de  fazla



kararlıydı,  zamanını  iyi  değerlendirecek  ve

kendini tümüyle beklemekte olan yarım düzine

kadar araştırmaya verecekti.

Yüksek  voltaj  ekipmanları  ile  sınırsız

olanaklar  sunan  etkiler  elde  edebilmeyi

başarmıştı.  Yapay  şimşeği  yaratarak  yalnızca

hava

durumunu



kontrol

edebilmekle

kalmayacak,  telsiz  enerji  naklini  de  olanaklı

kılacaktı. Ve bu da dünya çapında bir yayın ağı

kurma çalışması ile çakışan bir sonuç olacaktı.

Konik  bir  bobin  sayesinde  bir  milyon  volta

yakın  bir  gerilim  elde  etmeyi  başardığında

sevindirici  sonuçlar  birbiri  ardına  gelmeye

başlamıştı.  Yüksek  voltaj  elde  edebilmek  için



her seferinde daha büyük bir ekipman kurmak

zorunda  olmadığını,  iyi  bir  tasarımla  nispeten

küçük  ve  yoğun  bir  transformatörle  de  aynı

sonucu  elde  edebileceğini  hissediyordu  içten

içe. Bu onda bir saplantı halini almıştı ama tek

problem de bu değildi.

Olağandışı  bir  deney  bilimin  en  temel

yasalarını  hiçe  saydığında  Tesla  keyifli  bir

şekilde  deneyi  sonuna  kadar  götürüyordu.

Bazen


de

oldukça


sıra

dışı


sonuçlar

doğuyordu bundan.

Akımın  vakumdan  iletilmesini  sağlayan

radyo  tüpünün  ilk  elektronik  aygıt  olduğu

söylenebilir. Bunun ilk örneği Edison tarafından



1883  yılında  icat  edilen  vakum  lambadır.

Edison Efekti adı ile anılan bu icadı Edison, Sir

William  Preece,  J.  A.  Fleming,  Tesla,  Elihu

Thomson  ve  J.  J.  Thomson  gibi  bilim

insanlarına  devretmiştir.  J.  J.  Thomson  bu

fenomenin negatif elektriğin, ya da elektronların

sıcak  elementten  soğuk  elektroda  geçmesi

sureti  ile  oluşan  emisyon  ile  ortaya  çıktığını

düşünmüştü.

Yayınlanan  radyo  sinyallerini  algılamaya

çok  elverişli  olduğunu  düşünen  Tesla,  vakum

tüplerini  geliştirmeye  1890'ların  ilk  yıllarında

başlamıştı.  Daha  sonra  yanında  tam  zamanlı

olarak


bir

cam


üfleyicisi

çalıştırmaya




başlayacak  ve  radyo  araştırmalarında  ve  ışık

üretiminde

kullanacağı

binlerce

versiyon

geliştirecekti.

Edison'un  ve  Preece'in  çalışmalarını  takip

eden Fleeming, kullandığı hassasiyeti artırılmış

kristal  dedektörler  ile  Edison  Efekti'ni  radyo

sinyallerini  algılamaya  başarılı  bir  şekilde

uygulayabilmişti.  1907  yılında  da  Lee  De

Forest  Fleeming'in  diyoduna  bir  elektrik

şebekesi,  ya  da  kontrol  elementi  ekleyerek  -

kendi  deyimi  ile-  Audion'u  icat  edecek  ve

böylece  modern  elektronik  bilimi  yol  almaya

başlayacaktı.

Tesla da tüm bunlardan uzun bir süre önce



elektrik  yükünün  gazlar  içinde  istenilen

frekansta iletilebildiğini keşfetmişti.

"Frekans  yeteri  kadar  artırılabildiği  takdirde

değişik bir dağıtım sistemi ortaya çıkacaktır ki

bu  gaz  şirketlerini  yakından  ilgilendiren  bir

konudur.

Metal

borunun


yalıtıcı,

içine


doldurulmuş gazın da iletken işlevi gördüğü bu

sistem  fosforlu  ampulleri,  belki  de  henüz  icat

edilmemiş aygıtları besleyebilir.

Aslında


Tesla'nın

tanımını

yaptığı,

mikrodalga transmisyonunun bir öncüsü idi.

Tesla,  keşiflerinin  çizdiği  yolda  en  görkemli

kavramlarından birini ortaya atacaktı; "dünyevi




gece  ışığı"  yani  tüm  dünyayı  ve  onu

sarmalayan  atmosferi  tek  bir  ışıklandırma  gibi

aydınlatmanın  bir  yolu.  Teorisine  göre,  deniz

seviyesinin  çok  üstlerinde  bulunan  gazlar,

havası

kısmen


tahliye

edilmiş


tüpler

içerisindeki

gazlarla

benzer


özellikler

sergiliyordu.  Bu  sayede  de  mükemmel  bir

yüksek-frekans

akım


iletkeni

işlevi


görebilirlerdi.  Bu  fikir  yıllar  boyu  kafasının

içinde  dönüp  dolaşacaktı.  Bunun,  dar  deniz

geçitlerinin  ve  hava  alanlarının  geceleri  daha

güvenli


olmasının

sağlanmasında

kullanılabileceğini  düşünüyordu.  Ya  da  sokak

lambalarına

gerek,

kalmadan

şehirler

aydınlatılabilirdi.  Tek  yapılması  gereken  doğru




bir  şekilde  atmosferin  yüksek  tabakalarına,  on

bin  kilometre,  belki  de  daha  az  bir  yüksekliğe

yüksek-frekanslı  akım  aktarılması  idi.  Bu

yüksekliğe

akımı

nasıl


verebileceği

sorulduğunda  bunun  aslında  pratik  açıdan  zor

olan  bir  işlem  olmadığını  söylüyordu.  Asla

pratikte test etmeden yöntemlerini ifşa etmezdi

ve  bu  projesi  de  finansman  yokluğu  nedeni  ile

rafa kaldırılacaktı.

Gazeteciler  de  onu  sorgulamaktan  ve

spekülasyonlar yaratmaktan geri kalmıyorlardı.

Bazıları  moleküler  bombardıman  tüplerini

uzaya ultraviyole ışın demetleri göndermek için

kullanacağını,

havayı


uzak

mesafelerde




iyonize  edeceğini  ve  onu  her  türlü  yüksek

voltajı iletebilecek bir hale getirmeyi planladığını

öne

sürüyorlardı.



Bu

sayede


istediği

yüksekliğe  kadar  uzanan  bir  yüksek  frekanslı

akım  gönderebileceği  iletken  bir  yol  elde

edebileceğini  savunuyorlardı.  Sonradan  büyük

(ve  kötü  talihli)  dünya-yayın  kulesi  Long

Island'da  inşa  edildiğinde,  üst  platformunun  bir

dizi  ultraviyole  lamba  alabilecek  şekilde

tasarlandığı  görülecekti.  Ama  bunun  amacı

hiçbir zaman öğrenilemeyecekti.

Tesla  daha  sonra  hem  dünyayı,  hem  de

atmosferin  üst  tabakalarını  elektrik  iletkeni,

aradaki  hava  tabakasını  da  yalıtkan  olarak




kullanmayı tasarladığı projesinden söz etmeye

başlayacaktı.  Bu  kombinasyon  devasa  bir

kondansatör meydana getirecekti, yani elektriği

depolayan  ve  boşaltan  bir  araç  elde  edilmiş

olacaktı.  Dünya  yüzeyi  elektriklendiği  zaman

yüksek  hava  tabakası  da  indüksiyon  yolu  ile

şarj  olacaktı.  Yerküre  dolan  ve  boşalan  bir

Leyden  Jar'a  dönüşecekti.  Hem  yerkürede,

hem  de  yüksek  hava  tabakasında  akım

dolaşması atmosferi aydınlatacaktı. Ama Tesla

akımlarını  yüksek  hava  tabakasına  nasıl

göndermeyi tasarlıyordu, bunu bilemiyoruz.

1892'de  Londra'da  verdiği  seminerlerde

sevecenlikle, henüz yeni icat etmiş olduğu çok




duyarlı ve tipik bir vakum tüpü açıklamaktaydı.

Yüksek  frekanslı  akımın  etkisi  ile  bu  tüpten

elektrostatik  ve  manyetik  etkilere  garip  bir

şekilde


hassasiyet

gösteren

bir

ışın


yayılacaktı.  Bu  tüp  ile  ilginç  deneyler  yapma

fırsatını yakalamıştı.

Ampul

doğrudan



tek

bir


tele

bağlı


bulunduğunda  ve  çevresinde  kendisine  yakın

hiçbir  nesne  bulunmadığında,  Tesla  ampule

yaklaşarak ışının ampulün zıt yanına gitmesini

sağlayabiliyordu.

Ampulün

çevresinde

dolaşmaya başladığında da ışının hep zıt yöne

doğru  kaçtığını  görüyordu.  Bazen  de  ışın

ampulün

çevresinde

çılgınca

dönmeye



başlıyordu.  Küçük  bir  mıknatıs  sayesinde,

mıknatısın  konumu  ile  dönüşün  hızını  azaltıp

çoğaltabiliyordu.  Ama  mıknatısa  en  duyarlı

olduğu


noktada

elektrostatiğe

daha

az

duyarlılık  gösteriyordu.  Işında  görülebilir  bir



tepki  yaratmadan  elinin  tek  bir  kasını  dahi

oynatamadığını fark etmişti.

Tesla  bunun,  ışının  her  yöne  eşit  şekilde

yayılmasını  engelleyen  camdaki  bir  eğrilikten

meydana  geldiğine  inanıyordu.  Heyecanla  bu

aracın  güç  sahalarının  doğasını  araştırmada

çok

büyük


faydalar

sağlayabileceğine

inanıyordu.

"Eğer


uzayda

ölçülebilir

bir

hareket



meydana  geliyorsa,  bu  araç  sayesinde  tespit

edilebilir.  Bu,  atalet  ve  sürtünmeden  bağımsız

bir ışık demetidir" diye düşünüyordu.

"Bunun  telgrafta  da  faydalı  uygulamaları

olabileceğini  zannediyorum.  Böyle  bir  araç

sayesinde  Atlantik'in  ötesine  istenilen  süratte

mesaj  gönderilebilir  çünkü  duyarlılığı  o  derece

yüksek bir seviyede ki, en ufak bir değişiklikten

dahi etkilenecektir. Akıntıyı daha yoğun ve dar

bir  hale  getirebildiğimiz  takdirde  sapmaları

fotoğrafa dahi kaydedilebilecektir."

Seminere

şöyle

bir


yorumla

nokta


koyacaktı;  "Bunun  mucizevi  yanı  şudur  ki,

mevcut


bilgi

ve


deneyim

çerçevesinde




dünyanın  elektrostatik  ve  manyetik  durumunu

etkileyebilecek  ve  hiçbir  şey  değilse  bile,

zekayı tespit edebilecek bir deneme daha önce

hiç yapılmamıştı... "

Buna

karşılık



küçük

tüpü,


uzak

mesafelerde

meydana

gelen


elektriksel

değişiklikleri,  ya  da  radyo  sinyallerini  tespit

edebilecek  bir  yapıda  değildi.  Bu  bir  merak

konusu  olarak  kalacaktı.  Tesla  bunu  bir

dedektör

olarak


kullanmayı

denediğinde,

laboratuvar

çalışması

dışında

kullanışlı

olmadığını görecekti.

Ama  bugün  pek  az  şey  bilinen  biyolojik

olaylarla  bilimin  ilgilenmeye  başlaması  ile



birlikte  Tesla'nın  ilginç  vakumu  yeni  bir  ilgi

odağı  haline  gelebilir.  Örneğin,  bedendeki

otonomik

fonksiyonların

kontrolünde

bio-


geribesleme

tekniklerinde

uygulanabileceği

düşünülebilir.  Ya  da  belki  de,  gizemli  Kirlian

etkisinin  anlaşılmasında  kullanılabilir.  Tesla

bobininin

yüksek-frekans

voltajlarıyla

eşgüdümlü  kullanılan  Kirlian  fotoğrafçılığı

tekniği  ile  insan  aurası  üzerindeki  bilimsel  ilgi

de  yoğunlaşmıştır.  Tesla'nın  1890  yılındaki

araştırması  göstermiştir  ki,  yüksek  frekanslı

akımlar, süper iletkenlik fenomenine benzer bir

şekilde,  iletken  maddelerin  üzerlerinde  ya  da

yüzeye  çok  yakın  bölgelerinde  hareket

etmektedir.  Kirlian  fotoğrafçılığı  ile  elde  edilen




halelerin  de,  yaşam  formlarını  çevreleyen  bir

çeşit "taşıyıcı alan"ın modülasyonu sonucunda

ortaya  çıktığı  öne  sürülmektedir.  (Akupunktur

noktalarının da bu tip enerji alanları ile bağıntılı

olduğu düşünülebilir.)

New  York'a  döndükten  sonra  Tesla

neredeyse  bir  münzevi  hayatı  yaşamaya

başlamıştı.  Ancak  en  yakın  dostları  onu

laboratuvardan alıp çıkarabilecek bir toplumsal

bağ


işlevi

görebiliyordu.

Gece

yarısı


eğlenceleri  ve  şovları  sona  ermişti.  Robert  ve

Katharine Johnson onun için endişelenmeye ve

sürekli  çalışmanın  ve  eğlenceden  bu  denli

uzak  durmanın  çöküntüye  yol  açabileceği




konusunda onu uyarmaya başlamışlardı.

Katharine  için  de  1893  kışı,  bu  çok  alıştığı

yoldaşı  olmadan  geçmek  bilmiyordu.  Buz  gibi

bir ocak günü, bir jestine cevap olarak Tesla bir

demet  çiçek  yollamıştı.  Tesla  Profesör

Crookes


tarafından

kaleme


alınmış

bir


makaleyi  gönderebilecek  kadar  kendisine

zaman


ayırabilmişti.

Yazı


Crookes

radyometresi  üzerineydi.  Bu,  içindeki  hava

tahliye edilmiş, bir ampul içinde dönen ve ısı ile

çalışan  bir  değirmendi  ve  Tesla'ya  göre

"dünyanın en güzel icadı"ydı.

Bilim  ilgilendiği  konuların  başını  çekmese

de  Katharine  bundan  çok  etkilenmiş  ve



memnun  olmuştu.  Fırtınalı  bir  şubat  gecesi

Robert'le

birlikte

şöminenin

karşısında

oturuyorlar  ve  sıkılıyorlardı.  O  an  Katharine

eline  kalemi  kağıdı  alarak  Tesla'ya  bir  not

yazdı  ve  ulağı  ile  yolladı:  "Bu  fırtınalı  günlerde

neler

yapıyorsun  Allah  aşkına?  Biz  bu  akşam,



mesela  saat  9'da  ya  da  akşam  yemeği  için

saat  yedide  bir  Allah'ın  kulu  gelip,  bizi

neşelendirme  lütfunda  bulunur  mu  acaba  diye

düşünmekteyiz.  Ateşin  karşısında  oturup

duruyoruz, gerçi çok rahatız ama iki bizim için

çok  küçük  bir  sayı.  Kafa  dengi  olması  için

sayının  mutlaka  üçe  çıkması  gerekiyor,  hele



hele  'yurdumda'  kar  yağıyorken.  O  harika

makine  hazır  durumda  mı  ve  sen  de  yarın  o

fotoğrafçıların,  flaşların,  Juno'nun  ve  tüm  o

diğer  tanrı  ve  tanrıçaların  curcunası  için  hazır

mısın  bakalım?  Gel  de  anlat  bize  biraz.  Seni

7'de  ya  da  9'da  bekliyoruz." Ama  ne  yazık  ki

makine  hazır  durumda  değildi  ve  Johnsonlar,

en  az  Katharine  kadar  Robert  da,  hayal

kırıklığına uğrayacaklardı.

Daha  sonraları,  1894  baharında  ise,

Tesla'nın

deneyleri

Johnsonlar'ı,

Joseph


Jefferson'u,  Marion  Crawford'u  ve  Twain'i

laboratuvarına davet edip, "bedenlerinin içinden

yüksek-voltaj  kıvılcımları  geçirecek"  ve  gazlı



tüp  lambaları  ile  çekilecek  ilk  fotoğraflara  poz

verdirecek denli ilerlemişti.

Bütün  hayatını  bilime  adamış  olmasına

karşın, Johnson'un Century dergisine ünlü Sırp

şair  Zmaj  Jovanoviç  üzerine  bir  makale

yazabilecek  vakit  de  bulabilmişti.  Ertesi  bahar

da,  yine  aynı  derginin  sayfalarında,  kendisinin

gözde  kahramanı  Luka  Filipov  hakkında

yazdığı bir makalesi yayımlanacaktı.

Aynı yıl daha ileri bir tarihte (30 Eylül 1894),

New  York  Times'dan  John  Foord'a  kendi

elektrik  teorisini  açıklayan  ve  bununla  birlikte

elektrik

lambalarında

enerjinin

yüzde


doksanının boşa harcandığı, gelecekte ne telli,


ne de telsiz enerji nakline gerek kalacağı fikrini

savunan  bir  makale  verdi.  "Bu  odanın

ortasında  bir  makine  yapabilecek  kadar"

diyordu,  "ve  bu  makinenin  başka  bir  şeyle

değil,  çevremizde  hareket  halindeki  enerji  ile

çalıştığını  görebilecek  kadar  uzun  yaşamak

istiyorum."

Hayatının  bu  en  verimli  döneminin  aynı

zamanda  en  mutlu  dönemi  olduğunu  tahmin

edebilmek  için  müneccim  olmaya  gerek  yok.

Yaklaşan  felaketin  izleri  henüz  hayatını  alt  üst

edemiyordu.

Hala  aynı  tabelada,  aynı  duyurunun  yazılı

olduğu  eski  püskü  Gerlach  otelinde  kalıyordu;




antetli bir kağıda, alacalı bulacalı hitap şekliyle

Katharine'in  yemek  davetini  en  sonunda  kabul

ettiğini, şöyle yazmıştı:

"Delmonicolar'daki  yemek  dahi  benim  için

fazla hızlı bir hayat tarzını ifade ediyor ve öyle

sanıyorum

ki,

basit


alışkanlıklarımdan

vazgeçmek  durumunda  kalırsam  şiddetli  bir

azap  içinde  kalacağım.  Bunun  tek  çıkar

yolunun  davetleri  geri  çevirmek  olduğunun

farkındaydım  ama  öyle  sanıyorum  ki,  -East

Hampton'a

yapmayı

planladığınız

kamp

gezisine  de  katılamayacağımı  göz  önüne



alırsak-  pek  yakında,  sizlerin  yarenliğinden

aldığım  büyük  zevk  benim  için  bir  hayal  dahi




olamayacaktır.  İşte  bu  nedenledir  ki,  her  türlü

muhtemel  tehlikeye  göğüs  gererek  ve  bunun

bilincinde olarak, bu akşamki yemek davetinizi

kabul etmek yönünde karşı konulamaz bir arzu

duyduğumu sizlere bildirmek isterdim. Her türlü

neşenin  ve  bunları  takip  edebilecek  her  nevi

hüznün farkında olarak, her zaman..."

1893  Temmuzunda  East  Hampton'daki

Katharine'den kendisini "umutla bekleyen nazik

arkadaşlarına  böylesi  düş  kırıklıkları  yaratıcı,

soğukkanlı telgraflar" gönderdiği için azarlayan

cilveli  bir  mesaj  alacaktı.  Ayrıca  şunları  da

eklemişti  sözlerine:  "Benim  'yurdumda'  hiç

kimse,  kendilerini  kazandığı  onurları  ile  mutlu




etmesini  bekleyen  arkadaşlarına  karşı  bu

kadar acımasız davranmaz. Ama bunca nazik

ve  mutlu  bir  kişi  bir  arkadaşı  reddedemez,

ancak onun da kendisi kadar bahtiyar olmasını

dileyebilir.  Bu  kişi'ye  benim  'yurdumda'  dost

denilir."

İma

ettiği


onurlar

Columbia


Üniversitesi'nden aldığı 'doktor' unvanı ve Sırp

Kralı'nın  kendisine  bahşettiği  St.  Sava  Nişanı

idi.

Kısa  bir  süre  sonra  Katharine  her  zamanki



taktiğini  değiştirecek  ve  Tesla'yı,  beyefendi

arkadaşlarından  birinin  daha  davetli  olduğu  bir

yemeğe  davet  edecekti.  Ama  Tesla'nın  kesin

(ve  belki  de  ihtiyatlı)  yanıtı  değişmeyecek,




davetlinin herkesin seveceği bir bayan, örneğin

Miss


Merington,

olması


halinde

fikrini


değiştirebileceğini bildirecekti.

Bir  yaz  ve  arkadaşlarını  hemen  hiç

görmediği  bir  kış  daha  geçmek  üzereydi.

Yoğun  bir  tempo  ile  ve  kararlılıkla  çalışmaya

devam  ediyordu,  zaman  zaman  deneyleri  hiç

umulmadık  yönlere  sapıyordu  ama  böyle

zamanlarda da gülümseyerek, Lort Rayleigh'ın

uzmanlaşma  hakkında  verdiği  açık  tavsiyesini

hatırlıyordu.

Sonra  birdenbire  felaket  kamçısını  şaklattı.

13 Mart 1895 sabahı saat 2:30'da, 33-35 South

Fifth  Avenue'daki  laboratuvarında  yangın




çıkmıştı.  İçinde  bulunduğu  altı  katlı  bina  yerle

bir  olmuştu,  hasar  ölçülemeyecek  denli

büyüktü.  Kendisinin  ve  asistanı  Kolman

Czito'nun  büyük  emek  sarf  ederek  yaptıkları

deney  aletleri  bulundukları  dördüncü  kattan

ikinci kata inmişler, erimiş hurda metal yığınına

dönmüşlerdi.

Hiçbir  şey  sigortalı  değildi.  Olsa  bile

kayıpları  telafi  edilemezdi.  Bir  milyon  doların

bile


deneylerinin

sonuçlarını

geri

getiremeyeceğini



söylüyordu.

Omuzları


çökmüş,  bitap  ve  üzgün  bir  halde  sabahın  ilk

ışıklan


ile

birlikte

laboratuvarından

artakalanların  yanından  ayrılacak  ve  nereye




gittiğini,  zamanın  nasıl  geçtiğini  fark  etmeden,

düşünmeden  soğuk  New  York  sokaklarını

arşınlamaya  başlayacaktı.  Johnsonlar  telaşla

onu


sık

sık


gittiği

yerlerde

aramaya

koyulmuşlardı.

Dünyanın  dört  bir  yanından  gazeteler

trajediyi duyuruyorlardı: "Bir yaşam boyu süren

çalışmanın  meyveleri  kül  oldu."  "Dahinin  alın

teri  silindi  gitti."  Londra'da  yayınlanmakta  olan

Electrical  World  en  büyük  kaybın  mucidin

bedensel  çöküşü  olduğunu  yazıyordu.  New

York  Sun'dan  Charles  A.  Dana  ise  en  büyük

takdiri  dile  getiriyordu:  "Nikola  Tesla'nm

laboratuvarının  içindeki  harikalarla  birlikte



meydana  gelen  yıkımı,  kişisel  bir  felaket

olmaktan  çok  uzaktır.  Bu,  bütün  dünyanın

talihsizliğidir. Şu kadarını söylemekle kesinlikle

abartmış  olmayacağız:  Bu  dünya  üzerinde

yaşayanlar  arasında  bu  genç  beyefendi  kadar

insanlık için önemli olan kişilerin sayısı bir elin

parmakları,  belki  de  tek  bir  parmağı  kadar

azdır."


Radyo,  telsiz  enerji  nakli  ve  güdümlü

taşıtlar  ya  da  sonradan  X  ışınları  olarak

anılacak  efektler  konusunda  ve  endüstri  için

büyük


önem

taşıyacak

sıvı

oksijen


konusundaki  çalışmalarında  geldiği  noktayı,

ancak


yakın

asistanları

bilebiliyorlardı.



Muhtemelen  ilk  kattaki  benzin  nedeniyle  çıkan

yangın sırasında bütün binanın patlamasına yol

açan da bu maddeydi.

En sonunda, yangının ertesi günü Katharine

tarafından  kaleme  alınan  duygusal  bir  mektup

Tesla'ya  kadar  ulaşabilecekti.  Onu  her  yerde

aradıklarını  ve  bu  "telafi  edilemeyecek  kaybı"

yaşarken  ona  destek  olabilmeyi  umduklarını

yazıyordu.

"Sanki  yer  yarıldı  da  içine  girdin...  Lütfen

seni görmemize izin ver ki bu korkunç düşünce

zihinlerimizden  şilinsin"  diye  yalvarıyordu.

"Bugün bu felaketin boyutlarını daha içten idrak

ettim ve gittikçe artan endişem nedeniyle, sana




mektuplarla

iletemeyeceğim

gözyaşlarımı

dökmekten  bitap  düştüm,  sevgili  dostum.

Neden  hemen  bize  gelmiyorsun  -belki  sana

yardım  edebilirdik,  sana  destek  olamayacak

kadar

şefkatten



yoksun

olduğumuzu

düşünme..."

Davetlerini  yanıtsız  bırakan  bu  garip

adamın  hayatını  ve  mutluluğunu  bu  kadar  çok

etkilemesi onun için sorun değildi.





Yüklə 1,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin