Tesla Anlaşılamamış Dahi


partiküllerin  atmosferimizin  üst  tabakalarındaki



Yüklə 1,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə8/32
tarix02.01.2022
ölçüsü1,44 Mb.
#39629
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   32
Tesla - Anlaşılamamış Dahi - Margaret Cheney ( PDFDrive.com )


partiküllerin  atmosferimizin  üst  tabakalarındaki

atomlarla çarpışmalarından kaynaklanıyor.

Tesla'nın  konferansından  beş  yıl  sonra,

Fransız  fizikçi  Henri  Becquerel  uranyum

tarafından yayılan gizemli ışınları keşfedecekti.

Marie ve Pierre Curie de uranyum atomları ve

sürekli  patlama  halinde  olan  radyum  üzerine

yaptıkları

çalışmalarla

onun


keşfini

doğrulayacaklardı.  Tesla,  yanlış  bir  şekilde,

kozmik  ışınların  basitçe  radyum,  toryum  ve

uranyumun

radyoaktivitelerinden

kaynaklandığını  düşünmüştü.  Ama,  "kozmik

ışın"  yani  yüksek  enerjili  subatomik  partiküller

(atomaltı  parçacıkları),  bombardımanının  diğer




maddeleri  radyoaktif  bir  hale  getirebileceği

konusundaki  fikri,  daha  sonraları  Irene  Curie

ve  kocası  Frederic  Joliot'un  da  1934  yılında

ortaya koyacakları üzere, tamamıyla doğruydu.

Tesla'nın  yaşadığı  zamanlarda  kozmik

ışınlar  hakkındaki  bu  teori  kabul  edilemez

görüldüyse  de,  bu  alandaki  çalışmalarıyla

ünlenecek  iki  bilim  insanı  Tesla'dan  ilham

aldıklarını  belirteceklerdi.  Dr.  Robert  A.

Millikan'ın  kozmik  ışınları  yeniden  keşfetmesi

için  otuz  yıl  daha  geçmesi  gerekecekti.

Bunların  ışık  gibi  titreşimden  kaynaklandığını

yani  yüklü  parçacıklar  değil  fotonlar  olduğunu

düşünüyordu.  Bu,  1940'larda  iki  Nobel  ödüllü




bilim  insanı  arasında,  Millikan  ile  kozmik

ışınların,  Tesla  gibi,  maddenin  yüksek  hızlı

parçacıklarından oluştuğunu düşünen ve bunu

ispatladığını  iddia  eden  Arthur  H.  Compton

arasında  bir  söz  düellosunun  başlamasına

neden olacaktı.

Her  ikisi  de  Victoria  döneminin  bilim

insanlarının  kendilerine  bıraktığı  mirasa  saygı

duyuyordu.  Fakat  bilimin  gidişatı  kozmik

ışınların  her  ikisinin  de  düşündüğünden  çok

daha  karmaşık  ve  çeşitli  olduğunu  ortaya

koyacaktı.

Tesla'nın Columbia College'da 1891 yılında

yaptığı gösteride izleyicilerini büyülediği karbon




lambası

aynı


zamanda

elektron


mikroskobunun  da  çekirdeğini  oluşturuyordu.

Yüksek  gerilime  sahip,  telin  aktif  olan  bir

noktasından  düzgün  doğrular  şeklinde  yayılan

elektrikli parçacıklar üretiyordu. Bu parçacıklar

kürenin

çeperlerinde,

kaynaklandıkları

mikroskobik

bölgenin

modelini

oluşturan

fosforlu imgeler oluşturuyordu.

Karbon lambasının ürettiği etkilerden biri de

rezonanstı. Rezonans ilkesini açıklarken Tesla

sık sık şarap bardağı ve salıncak analojilerine

başvururdu.  Bir  şarap  bardağının  keman  sesi

nedeniyle

kırılmasına,

kemanın

havada


yarattığı  titreşimlerin  bardağın  titreşimleri  ile


aynı frekansta olması neden oluyordu.

Örneğin  salıncakta  sallanmakta  olan  yüz

kiloluk bir adam ve onu ancak yarım kiloluk bir

güçle itmeye çalışan yirmi beş kiloluk bir çocuk

düşünün. Bununla birlikte çocuk salıncağa her

seferinde  yarım  kiloluk  bir  güç  katabilmeyi

başarabildiği  takdirde,  en  sonunda  sallanan

adamın  fırlayıp  gitmesini  önlemek  için  durmak

zorunda kalacaktır.

"İlke şaşmaz" diyordu Tesla, "tek yapılması

gereken  doğru  zamanda  küçük  bir  miktarda

güç


ilave

etmeyi


sürdürmekte

başarılı


olabilmek."


Bu  nedenle  Tesla'nın  karbon  lambasının

atom  parçalayıcısının  öncüsü  olduğu  da

düşünülebilir.  Havası  kısmen  alınmış  bir

kürenin


içerisine

katı


karbonudrum

yerleştirerek,  içeride  kalan  hava  moleküllerinin

yüklenmesini  ve  böylece  de  telden  kürenin

çeperlerine  doğru  hızla  yayılmalarını,  daha

sonra  da  tele  geri  dönmelerini  sağlıyordu;

sonuçta  karbon  kürecikleri  telde  atomik  tozlar

haline  dönüşüyor  ve  salınmakta  olan  hava

molekülleri ile birleştiklerinde bu daha da büyük

bir kırılmaya yol açıyordu.

"Frekans gerektiği kadar artırılabilse, camın

mükemmel  olmayan  elastikiyeti  nedeniyle



ortaya  çıkan  kayıp  da  sözünü  etmeye

değmeyecek

seviyelere

çekilebilecektir..."

diyordu.

1939


yılında

California

Berkeley

Üniversitesi  profesörlerinden  Ernest  Orlando

Lawrence  siklotron  icadı  ile  Nobel  ödülüne

layık  görülecekti.  Açıklama  şöyleydi:  "1929

yılında  Orlando  Lawrence...  bir  Alman  fizikçi

tarafından yazılmış olan ve vakumlu bir tüpteki

potasyum atomlarına bir yerine iki elektrostatik

itme  verildiğinde  verilen  voltaj  uyarınca

yükleneceklerinin

iki


katı

enerji


ile

yüklendiklerini  anlatan  yazısını  okumuştu.

Lawrence  şöyle  düşünmüştü:  İtme  iki  katına



çıkartılabildiğine göre, üç, ya da daha fazlasına

da  çıkartılamaz  mı?  Sorun  parçacıklara  her

seferinde,  salıncağı  sallayan  çocuğun  yaptığı

gibi  momentum  fazlasıyla  yükselene  kadar,

biraz daha güçlü bir itme vermekte idi."

Lawrence,  mumdan  ve  camdan  oluşan  bir

partikül  hareketlendirme  makinesi  yaptı.  Diske

benzeyen  yapısı  ile  vakumlu  hücrecik  sadece

beş  santimetre  genişliğindeydi.  İçinde  yarım

kek  kutularına  benzeyen  ve  D  tabakaları

denilen,  iki  elektrot  bulunuyordu.  Vakumlu

hücreciğin  dışında  ise  bir  elektro  mıknatıs

vardı. Elektriklenen parçacıklar ya da protonlar

çok yüksek hızlara erişene değin manyetik bir




saha içerisinde dönüyorlar, daha sonra da dar

bir  akıntı  halinde  atomik  kurşunlar  gibi

hücreciğin  dışına  fırlatılıyorlardı.  Lawrence'ın

ürettiği ilk modele siklotron adı verilmişti çünkü

protonları  bir  çember  halinde  döndürüyordu.

Lawrence kısa bir süre içerisinde protonları 1.2

milyon  elektron  voltluk  bir  enerji  ile  ateşleyen

daha büyük bir modelini de üretecekti.

Tesla'nın aslında karbonun atomik yapısını

parçalaması  pek  söz  konusu  değil.  Kendisi

dahi  içeride  kalan  gazların  karbon  teli  şiddetli

bir  şekilde  etkilediğini  ve  akkor  haline  ya  da

katının

plastiğe

yakın

bir


evresine

dönüştürdüğünü düşünüyordu.




Lawrence,

Tesla'nın

moleküler

bombardıman  lambasından  habersiz  olabilirdi.

Fakat  şuna  hiç  şüphe  yok  ki  Washington'daki

Carnegie  Enstitüsü'nde  Gregory  Breit  ve  ekibi

tarafından

1929  yılında  yapılan  atom  parçalayıcı

üretme  çalışmalarından  haberi  vardı  çünkü  bu

grup  gerekli  enerjiyi  sağlamak  için  5  milyon

voltluk  Tesla  bobini  kullanıyordu.  Bu  tip  bir

ekipman  olmadan  atomu  parçalamak  asla

mümkün olamazdı.

Tesla'nın  karbon  lambasının,  ya  da

moleküler

bombardıman

lambasının

açıklamaları  beş  ayrı  bilim  topluluğunun




kayıtlarında  bulunabilir.  Ne  yazık  ki  hiçbir

topluluk 1890'ların başlarında Atom Çağı'nın bu

öncü modelinin nasıl kullanılabileceği hakkında

bir fikir sahibi değildi.

Frederik  ve  Irene  Juliot-Curie,  Henri

Becquerel,  Robert  A.  Millikan,  Arthur  H.

Compton  ve  Lawrence;  hepsi  de  Nobel  ödülü

aldılar.  Victor  F.  Hess  1936  yılında  kozmik

radyasyonu  keşfettiği  için  Nobel  ödülüne  layık

görüldü. Bilim çevrelerinde adı geçen tüm bilim

insanlarının

çalıştığı

alanlarda

Tesla'nın

öncülük ettiği en azından hatırlansa, adalet hiç

olmazsa bir nebze yerini bulmuş olacaktı.

Çağdaşlarının  çoğu  -belki  de  hepsi-



Tesla'nın  çalışmalarını  tam  olarak  anlamakta

güçlük  çekiyordu  ama  Tesla  en  azından

birkaçının  görüş  alanlarını  genişletebilmeyi

başarmıştı.

Ve

bugün


olduğu

gibi,


o

zamanlarda  da  onu  ilk  defa  keşfedenler  geçici

bir  çılgınlığa  kapılıyorlardı.  "Başarılı  bir

öğretmen  olmakla  kalmıyordu"  diyor  daha

sonraları  radyoya  yaptığı  eklemelerle  ünlenen

Edwin


H.

Armstrong,

"aynı

zamanda


diğerlerinin  aşılması  güç  sorunlar  olarak

gördüklerini,  o  geçici  olarak  görebilecek  bir

hayal  gücüne  sahipti  ve  bu  güç  de  büyük  bir

ilham  kaynağı  oluyordu.  Onun  düşündüğü

hedeflerden

bazıları

şu

an


bile

hayal


dünyasının bir parçası olarak kalmıştır."


İngiliz  bilim  insanı  J.  A.  Fleming,  Tesla'ya

şöyle  yazmıştı:  "Büyük  başarınız  nedeniyle

sizi  bütün  kalbimle  kutlamak  isterim...  Bundan

böyle  hiç  kimse  sizin  birinci  sınıf  bir  büyücü

olduğunuzdan:

Alevli


Kılıcın

Hakimi


olduğunuzdan şüphe etmeyecektir."

Bu  dönemde  ardı  ardına  ürünler  veren

Tesla'nın verimliliğine ulaşmak mümkün değildi.

Çalıştığı bir düzine alanda, baktığı her yerde bir

şeyler

buluyordu

(ama

her


zaman

araştırmalarının  kalbindeki  elektrik  ile,  bu

gizemli  nesne  ile  ilgili).  Ona  göre  belirli  fizik

yasalarını  hiçe  sayan  transandantal  güçlerin

akımı  söz  konusu  idi,  modern  teoride  olduğu



gibi,  belirli  partikül  yasalarına  uyan  ayrı

parçacıklar ya da dalgalar değil.

Bununla  birlikte,  elektronun  kendisi  ancak

1897  yılında  İngiliz  fizikçi  Joseph  J.  Thomson

tarafından  keşfedilecek  olmasına  karşın,  beş

yıl  boyunca  çalışmalarını  modern  elektroniğin

yolunu

çizecek


bir

doğrultuda

yoğunlaştıracaktı.

1831  yılında,  Faraday  mekanik  enerjinin

elektrik

akımına


dönüştürülebileceğini

göstermişti.  Daha  sonra,  Tesla'nın  doğum

yılında  İngiliz  Lort  Kelvin,  Amerikalı  Sırp'a

mekanik yollardan üretilebilenden daha yüksek

seviyelerde

yüksek-


frekanslı

akım



üretilebilecek

yeni


bir

kaynak


bulma

çalışmalarında ilham kaynağı olacak bir keşifte

bulunacaktı.

Bir


kondansatörün

yükü


boşalırken

elektriğin  bir  levhadan  bir  diğerine  su  gibi

aktığına  inanılırdı.  Kelvin  bu  sürecin  daha

karmaşık  olduğunu  ortaya  koymuştu.  Yani

elektriğin  bir  levhadan  diğerine  daha  sonra  da

gerisin  geri  hücum  ettiğini  bulmuştu.  Bu,

elektrik  yükü  tamamıyla  boşalana  değin

sürüyordu ve saniyede yüz milyonlarca defaya

ulaşan yüksek bir frekansta dalgalanıyordu.

Tesla  Budapeşte'de  döngüsel  manyetik

alanı kafasında canlandırdığında, evreni, geniş



bir  oktav  yelpazesinde  yayılan  bir  alternatif

akım  senfonisi  olarak  hayal  etmişti.  Saniyede

60 devirli, düşük oktavlardaki bir notaydı. Daha

yüksek


oktavlardan

birinde,

saniyede

milyarlara  ulaşan  devir  sayısı  görülebilen  ışık

demekti. Düşük frekanslı alternatif akım ve ışık

dalgalan  arasındaki  geniş  sahadaki  elektrik

titreşimlerini  keşfetmesinin  kozmik  senfoniyi

anlamasını kolaylaştıracağını düşünüyordu.

James  Clerk  Maxwell'in  1873  yılında

gerçekleştirdiği  çalışma,  görülebilen  ışığın

altında  ve  üstünde  geniş  bir  elektromanyetik

titreşim sahası -daha kısa ve daha uzun dalga

boylarındaki

titreşimler-

olduğunu

ortaya



koyuyordu.  Bu  teori  ışık  ya  da  ısıdan  daha

uzun  dalgalar  üzerine  çalışan  ve  ilk  insan

yapısı  elektromanyetik  radyasyonu  Bonn'da,

1888  yılında  üreten  Alman  profesör  Heinrich

Hertz

tarafından



test

edilecekti.

Hertz

indüksiyon  bobini  ile  yaptığı  deneylerle  bir



manyetik  sahanın  varlığını  ispat  etmişti.  Aynı

anda  İngiltere'de  Sir  Oliver  Lodge  telefon

devrelerindeki

küçük


elektrik

dalgalarını

hesaplamaya çalışıyordu.

Hertz'in  ekipmanı  yetersizdi  ve  bobini  hem

kullanışsız hem de tehlikeliydi.

Tesla  ise  daha  farklı  ve  üstün  bir  şeyle

ortaya  çıkmak  üzereydi:  Saniyede  33  bin



devire (33 bin Hz.) kadar frekanslar üretebilen

bir  dizi  yüksek  frekans  alternatörü.  Bu  tip  bir

makine  aslında  uzak  gelecekte  sürekli  radyo

dalgaları

iletişiminin

geliştirilmesinde

kullanılacak  alternatörlerin  öncüsüydü  ama

Tesla'nın  kendi  amaçlan  için  hala  yetersizdi.

Bu nedenle, Tesla bobini olarak anılacak hava

özlü transformatörü yapmaya başlayacaktı. Bu

transformatör,  görece  düşük  voltajlı  yüksek

akımı,  yüksek  frekanslı,  yüksek  voltajlı  düşük

akıma dönüştürecekti.

Bugün her türlü radyo ve televizyon setinde

şu  veya  bu  şekilde  yüksek  voltaj  kullanılıyor.

Yüksek  voltaj  üretmekte  kullanılan  bu  aygıt




kısa

sürede


tüm

üniversitelerin

bilim

laboratuvarlarında  araştırma  donanımı  olarak



kullanılmaya  başlayacaktı.  Bu  aygıt,  orijinal

Hertz  devresinin  zayıf,  şiddeti  çok  düşük

titreşimlerini

dönüştürebiliyor

ve

istenilen



büyüklükte  devre  elde  edilmesini  sağlıyordu.

Bu  çalışma  ile  Tesla,  Marconi'nin  ilk  deneyleri

için  birkaç  yıl  önceden  zemin  oluşturmuş

oluyordu.

Bu  yüksek  voltajlı  cihazın  tam  anlamıyla

havadan yalıtılması gerekiyordu, bunun için de

yağ  kullanılıyordu.  Daha  sonraki  tüm  yüksek

gerilimli  ve  ticari  amaçlı  ekipmanlarda  da  bu

yöntem

kullanılacaktı.

Tesla

bobinlerdeki




direnci  azaltmak  için  her  biri  ayrıca  yalıtılmış

tellerden

oluşan

şerit


halinde

iletkenler

kullanacaktı.

Genellikle

araştırmalarından

başını  kaldırıp  buluşlarının  patentini  alacak

zaman bulamadığı için bu da kamuya mal olan

bilgiler  arasına  karışacaktı.  Daha  sonraları  bu

buluşu  Litzendraht  "(şerit  tel")  teriminden

kısaltılmış  "litz  tel"  adı  altında  piyasaya

sürülecekti.

Daha  sonra  yüksek  frekanslı  akımlarda

ihtiyaç duyduğu özellikleri karşılayacak yeni bir

dinamo  geliştirecekti  (bu  sıkıştırılmış  hava.  ya

da  buhar  ile  çalıştırılabilen  valfsiz,  tek  silindirli

bir motordu). Ulaştığı hızda etkileyici bir şekilde




sabit kalabiliyordu, bu sayede Tesla bu motoru

60  devirli  çokfazlı  sistemine  adapte  ederek,

eşzamanlı  motorlar  kullanarak  ve  dişlilerini

uygun  şekilde  küçülterek  dünyanın  alternatif

akım  kullanılan  herhangi  bir  yerinde  zamanı

belirtmesi amacıyla kullanılabileceğini düşündü.

Bu,  modern  elektrikli  saatin  öncüsü  olacaktı.

Keşiften keşfe dur durak bilmeden koşan Tesla

bu icadı için de patent almayacaktı.

Bununla  da  kalmayacak,  yüz  binlerce

voltluk  yüksek  frekanslı  elektrik  kullandığı

tehlikeli  deneylerinden  edindiği  tecrübe  ile

dünya  için  çok  önemli  olan  bir  şeyi  daha

keşfedecekti.  1890  yılında,  yüksek  frekanslı




akımların  insan  bedeni  üzerinde  sağaltıcı  bir

değeri olduğunu duyuracaktı. Bu işlem diatermi

adı  ile  anılmaya  başlanacaktı.  Bu  keşif  ile

birlikte, Avrupa ve Amerika'da bundan öykünen

pek  çok  ilk  örneğin  türeyeceği,  çok  geniş  bir

tıbbi teknoloji sahası doğacaktı.




Radyo

Westinghouse'daki  danışmanlık  görevinin

ardından,  kendini  telsiz-radyo  çalışmalarına

adayan  Tesla  yorgun  düşmüş,  kısmi  hafıza

kaybı  problemi  yaşamaya  başlamıştı.  "İlaç

verilmiş"  gibi  uykuda  geçen  dönem  sona

erdiğinde  çocukluğunun  ilk  günleri  dışında

geçmişiyle  ilgili  hiçbir  şey  hatırlayamadığını

fark  etti.  Doktorların  dikkate  almaması  üzerine

sorunu kendi zekasıyla çözmeye karar verdi.




Geceler  boyunca  çocukluğu  hakkındaki

anıları  üzerinde  yoğunlaşıyor,  yavaş  yavaş

hayatını büyüteç altına almaya çabalıyordu. Bu

açığa


çıkarma

işlemi


sırasında

annesi


hatıralarında  her  zaman  temel  figür  olarak

beliriyordu.  Onun  yanına  gitmek  için  karşı

koyulmaz bir istek duymaya başlamıştı.

"Bu  arzu  o  denli  karşı  konulmaz  bir  hale

gelmişti  ki  tüm  işlerimi  bırakıp  özlemimi

gidermekte

buldum

çözümü.


Ama

laboratuvardan  uzaklaşmak  bana  çok  güç

geliyordu ve geçmiş hayatımın tüm hatıralarını

geri  çağırmayı  başarana  kadar  birkaç  ay

geçmişti."



1891  yılı  başlarında,  Avrupa'da  bir  dizi

seminer  teklifini  kabul  etmekte  zorlandığı

sıralarda, bir gece bir hayal gördü. Bu hayalde

Paris'teki Hotel De La Paix'deydi ve annesinin

ölmek  üzere  olduğunu  haber  veren  bir  not

alıyordu.

Tesla'nın  yaşadığı  bu  kısmi  hafıza  kaybı

dönemi  ile  ilgili  ilginç  bir  olay  da  araştırmaları

sırasında temas ettiği her şeyin canlanmaya ve

hızla


ileri

atılmaya

başlamasıydı.

"Deneylerimdeki  en  önemsiz  noktaları  dahi  en

küçük  ayrıntısına  dek  hatırlayabiliyordum.

Hatta


sayfalarca

yazı


ve

formüller

çıkartabiliyordum bu ayrıntılardan."



Annesinin

sağlığı


konusunda

endişelenmesinin boşuna olmadığı ortaya çıktı:

Gospiç'ten  annesinin  sağlığının  gerçekten  de

kötüye  gittiğini  belirten  mektuplar  gelmeye

başlamıştı.  Bu  arada  da  dünyanın  dört  bir

yanından

davetler,

ödüller


ve

ziyarette

bulunması  veya  konferans  vermesi  için

mektuplar  alıyordu.  En  sonunda  Paris  ve

Londra'dan

gelen


teklifleri,

sonrasında

doğrudan  evine  gitmeyi  tasarlayarak  kabul

etti.


Londra'daki

Elektrik

Mühendisleri

Kurumu'nda  verdiği  konferans  bilim  dünyası

için  büyük  bir  olay  olarak  kabul  edilecek  ve

İngilizler

onun

Londra'da



kalmasını

isteyecektiler.




"Sir James Dewar, Kraliyet Topluluğuna bir

konferans  vermem  konusunda  ısrar  ediyordu.

Kararlı  bir  insan  olmama  karşın  bu  büyük

İskoçyalının ısrarları karşısında kolayca boyun

eğmiştim.  Beni  bir  iskemleye  sürüklemiş,

önüme  bir  bardak  koymuş  ve  içini  yanardöner

renklerin  tümünü  içeren  ve  nektar  tadında

kahverengi bir içecekle doldurmuştu."

Dewar,  onu  hayrete  düşürecek  şekilde

şunları  söylemişti:  "İşte  şimdi  Faraday'in

iskemlesinde  oturuyorsun  ve  onun  içtiği  içkiyi

yudumluyorsun."  Bu  şerefe  ondan  başka  hiç

kimsenin  nail  olmadığı  konusunda  ısrar  etmiş

ve  bu  şekilde  tartışmadan  üstün  çıkan  taraf




olmuştu.

Fransızlar

bir

gün


daha

bekleyebilirlerdi.

Bilim  dünyasının  üst  tabakasının  hazır

bulunduğu,  İngiltere  Kraliyet  Topluluğu  önünde

verdiği  seminer  genç  mucide  daha  da  fazla

övgü  yağmasına  yol  açtı.  O  zamanlar  Kraliyet

Topluluğu'nun  başkanı  olan  seçkin  fizikçi  Lort

Rayleigh,  temel  keşifleri  gün  ışığına  çıkarma

yeteneğinden dolayı genç mucidi kendi çalışma

yöntemini

gözden

geçirmesi

konusunda

sıkıştırmaya başlayacaktı.

Tesla'ya gelecekte tek bir araştırma konusu

üzerinde yoğunlaşmasını tavsiye ediyordu. Bu,

tüm  cevapları  bir  kerede  bulmak  isteyen  bir



bilim insanı için sıra dışı bir fikirdi.

Tesla'nın  çalışmalarını  hayranlıkla  izlediği

Sir  William  Crookes  da,  seminerden  sonra

oteline  yolladığı  mesajla,  kendi  bedenini  garip

elektrik  efektlerinde  kullanmasının  büyük  bir

ilham kaynağı olduğunu belirtiyordu.

"Sevgili  Tesla"  diye  yazıyordu  notta,  "Siz

tam  anlamıyla  bir  peygambersiniz.  Yeni

bobinimi  henüz  bitirdim  ancak  sizin  bana

verdiğiniz  küçük  model  kadar  iyi  işlemediğini

gördüm.  Korkarım  ki  fazla  büyük  oldu...  Bir

kutbundan

tuttuğumda

bedenime

yayılan

fosfor,  küçük  olanın  sağladığının  yanında

sönük kalıyor... "



Gözlemci  Crookes  mucidin  bitkinliğini  fark

etmişti,  onu  fiziksel  ve  sinirsel  bir  çöküntünün

eşiğinde  olduğu  konusunda  uyarmaktaydı.

"Umarım  en  kısa  zamanda  yurdunuzun

dağlarında  alırsınız  soluğu"  diye  yazıyordu.

"Çok  fazla  çalışıyorsunuz  ve  eğer  kendinize

özen

göstermezseniz



çökeceksiniz.

Bu

mektuba  cevap  verme  ya  da  bir  kişiyi  daha



görme  zahmetine  katlanmayınız  ve  ilk  trenle

yola çıkınız."

Sir William haklıydı ama tavsiyesinin yerine

getirilmesi  Tesla  için  imkansızdı.  Genç  mucit

hemen

Yüksek


Potansiyel

ve


Yüksek

Frekanstaki

Alternatif

Akımlar


Üzerine


Deneyler  konulu  semineri  düzenlemek  üzere

Paris'e  doğru  yola  çıktı  ve  orada  da  duyarlı

elektronik  tüpleri  ile  gösteriler  düzenleyecekti.

Bu  defa  izleyicileri  Societe  Internationale  des

Electriciens ve Societe Française de Physique

üyeleriydi.

Aynı  ay  içerisinde,  Şubat  1892'de,  Sir

William Crookes, Tesla'nın sezilerini doğruladı.

Elektromanyetik

dalgaların

uzayda

telsiz


iletişimi  için  kullanılabileceğini  varsayan  bir

makale yayınladı.

Son  konferansını  da  kendisini  ezen  bir

bitkinlik  içinde  tamamlayan  Tesla  kendisini

ivedilikle  Hotel  de  la  Paix'deki  odasına



atacaktı.  Bir  haberci  annesinin  ölmek  üzere

olduğunu  bildiren  bir  telgraf  mesajını  kendisine

ilettiğinde

baş


aşağı

yere


çakılacaktı

neredeyse.

Hızla

istasyona



gitti

ve

Hırvatistan'a doğru yola çıkmakta olan bir trene



atladı. Yolculuğun sonunda bir fayton buldu ve

ölüm  döşeğindeki  annesinin  yanına  tam

zamanında vardı. Yıkılmak üzereydi ki istirahat

etmesi için evine yakın bir binaya götürüldü.

"Orada  çaresizlik  içinde  yatarken"  diye

anlatır  güncesinde,  "eğer  annem  öldüğünde

ben  onun  yanında  olamasaydım  bana  mutlaka

bir


işaret

gönderirdi

diye

düşündüm...



Londra'da yeni dostum Sir William Crookes ile


birlikte  bir  arkadaş  grubunda  spiritüalizm

üzerine  tartışırken  de  bu  düşüncelerin  etkisi

altındaydım...  İleriyi  görebilmenin  son  kerte

mümkün  olduğunu  düşünüyordum  çünkü

annem  bu  dehaya  ve  özellikle  de  üstün  sezgi

gücüne sahip bir kadındı."

Tüm  gece  boyunca  zihni  beklentiler

içerisinde kıvrandı ancak sabah erken saatlere

kadar hiçbir gelişme olmadı. Hafif düşleri ya da

"kendinden  geçmeleri"  sırasında  "meleklere

benzeyen  bulutlar"  görmüştü.  "Onlardan  bir

tanesi  bana  sevgi  dolu  gözlerle  bakıyor  ve

yavaş  yavaş  annemin  görünümünü  almaya

başlıyordu. Bu görüntü yavaşça odanın içinden




kaydı  gitti  ve  kayboldu.  Tam  o  anda

anlatılamayacak  kadar  hoş  ve  birçok  sesin

oluşturduğu bir şarkı ile uyandım. Tam bu anda

artık  emindim,  bunu  herhangi  bir  sözcükle

açıklamak imkansız ama annemin öldüğü bana

malum olmuştu. Ve bu doğruydu... "

Bu  görünürde  transandantal  izlenimlerinin

dışsal  nedenlerini  bulmak  onun  için  önemliydi

çünkü  hala  insanların  "etten  makineler"

olduğunu  iddia  eden  teorisine  inanmaktaydı.

Aşağıdaki

"açıklama"

onun

güncesinden



alınmıştır:

"Kendimi  toparladıktan  sonra  uzun  süre  bu

garip  olayın  dışsal  nedenlerini  araştırdım  ve



neyse  ki  sonuçsuz  çabalarımın  üzerinden

aylar geçtikten sonra buna ulaşabildim. Ünlü bir

ressamın bir mevsimi tasvir etmek için havada

süzülen  bir  bulutu  ve  bunun  üzerinde  de

melekleri  resmettiğini  keşfettim  ve  bu  beni

derinden  etkiledi.  Bu  benim  rüyamdaki  ile

aynıydı,  tek  fark  annemin  benzerinin  burada

olmamasıydı.  Müzik,  yakınlardaki  bir  kilisenin

korosunun Paskalya yortusu için söylediği eski

bir  ayin  sarkışıydı;  bu  da  her  şeyi  bilimsel  bir

gerçeklikle açıklıyordu.

"Bunlar  uzun  zaman  önce  oldu  ve  ben

kesinlikle  hiçbir  temele  oturmayan  psişik  ve

spiritüel  fenomenler  hakkındaki  düşüncelerimi




değiştirmek  için  en  ufak  bir  neden  bulamadım.

Tüm  bunlara  inanmak  entelektüel  gelişimin  bir

parçası. Dinsel dogmalar artık kabul görmüyor.

Ama  her  birey  bir  çeşit  üstün  bir  güç  inancına

bağlanıyor.

Hepimizin

hareketlerimizi

yönetecek

ve

doygunluğa



ulaşmamızı

sağlayacak  bir  ideali  olmalı,  ancak  bu  ideal

maddesel  bir  şey  değildir;  maddeselliği

aşmamızı sağladığı müddetçe bu, inanç, sanat

ya  da  bilim  olabilir.  İnsanlığın  huzurlu  bir

şekilde  varlığını  idame  ettirebilmesi  için  ortak

bir kavramın egemenliğini sürdürmesi esastır.

"Ruhbilimcilerin

ya

da


spiritüalistlerin

iddialarını  destekleyecek  herhangi  bir  delil




bulmakta  başarısız  olurken,  sadece  bireysel

eylemlerin  gözlemlenmesi  ile  değil,  aynı

zamanda  -daha  da  sağlam  bir  kesinlikle-

genellemeler  yolu  ile,  hayatın  otomatizma

okluğunu gönül rahatlığı ile kabul edebileceğimi

ispatladım."

Ne

zaman


arkadaşlarından,

ya


da

akrabalarından  biri  bir  başkası  tarafından

incitilse,  o  bunu  bir  "kozmik"  acı  olarak

nitelendiriyordu.

Bu,

tepkilerinin



benzer

olmasına  neden  olacak  bir  şekilde  insan

bedenlerinin  benzer  bir  yapıda  olmasından,

aynı


dışsal

etkilere

açık

olmasından



kaynaklanıyordu.  "Çok  gelişmiş  bütünsel  bir


mekanizmaya  sahip,  çok  duyarlı,  dikkatli  ve

çevrenin  değişen  şartlarına  uygun  tepkiler

veren  bir  varlığa"  diyordu,  "güçlü  bir  mekanik

duyu bağışlanmıştır ve bu duyu onun doğrudan

algılanabilmesi

çok


güç

olan


tehlikeleri

savuşturabilmesini  sağlamaktadır.  Ve  o  kişi

denetim  organları  aşırı  derecede  bozuk  olan

diğerleri  ile  karşı  karşıya  kaldığında,  bu  duyu

kendisini  ortaya  koyar  ve  o  da  "kozmik"  acıyı

hisseder... "

Aslında mucidin yazılarında bu teorilerinden

hiçbir  zaman  tam  anlamıyla  tatmin  olamadığı

açıkça görülüyor.

Bu  Tesla'nın  hayatındaki  tek  önsezi  örneği




değildi. Ama o bunlara her zaman mekanik bir

açıklama  getirmeye,  sezgiyle  dışsal  olaylar

arasında  bağlantı  kurmaya  çalışıyordu.  Kız

kardeşi  Angelina  da  ölümcül  bir  hastalıktan

mustarip  iken  Tesla  New  York'tan,  kız

kardeşine  işlerin  iyi  gitmediğini  düşündüğünü

anlatan  bir  telgraf  çekmişti.  (Rüyasında

Angelina'nın yükselip kaybolduğunu görmüştü.)

Tesla'nın kuzeni Sava Kosanoviç de Tesla'nın

bu geleceği görebilme gücüne birçok kez şahit

olduğunu  ama  onun  bu  olaylar  üzerinde

durmak  istemediğini  anlatır.  "O  duyarlı  bir

insandı,  bir  şeylerin  yolunda  gitmediğini

hissederdi ama bunun mistik bir yanı yok."




"Herkesin

dış


etkilere

tepki


veren

otomatonlar  (robotsu  insanlar)  gibi  olduğunu

söylerdi"  diye  anlatıyor.  "Ama  onda  sahip

olduğu önseziyi olanaklı kılan dışsal faktörlerin

kaynağından asla söz etmezdi."

Kosanoviç'e,  1890'lı  yıllarda  Manhattan'da

bir  parti  verdikten  sonra  başından  geçenleri

anlatmıştı. Konuklardan bazıları Philedelphia'ya

giden  trene  binmek  için  hazırlık  yapıyordu.

Tesla  kapıldığı  "kuvvetli  bir  dürtü"nün  etkisiyle

konuklarının  treni  kaçırmalarını  sağlamıştı.  Ve

tren kaza yapacak, yolculardan pek çoğu ağır

bir şekilde yaralanacaktı.

Ona  göre,  annesi  ölüm  döşeğindeyken




yanına

zamanında

gidebilmesi

tuhaf


bulunabilecek

özellikleri

sayesinde

gerçekleşmişti.  Başının,  aslında  diken  gibi  ve

kapkara  olan  sağ  yanındaki  saçların  arasında

bir tutam ak belirmişti. Oysa yalnızca birkaç ay

sonra eski haline dönecekti hepsi.

Annesinin  ölümünü  takip  eden  birkaç  hafta

boyunca  kendisi  de  hasta  yatmıştı.  En

sonunda ayağa kalkabildiğinde, akraba ziyareti

için Belgrat'a gitti. Dünya çapında kazandığı ün

sayesinde hoş karşılandı; buradan da Zagreb'e

ve Budapeşte'ye geçti.

Daha  çocukken  Tesla,  yağmur  ile  yıldırım

arasındaki

ilişkiye

hayran

kalmıştı.




Anavatanının  dağlarında  seyahat  ederken  de,

bir bilim insanı olarak onu derinden etkileyen bir

deneyim yaşayacaktı.

"Yaklaşan  bir  fırtınadan  korunacak  bir  yer

arayışındaydım" diye anlatıyor sonradan. "Kara

bulutlar  gökyüzünde  asılı  kalmışlardı  ama

nedense  yağmur  düşmek  bilmiyordu;  neden

sonra  birdenbire  bir  şimşek  çaktı  ve  sağanak

boşaldı. Bu gözlem beni düşünmeye sevk etti.

Bu  iki  fenomenin,  neden  etkileşim  içinde  ve

birbirleri  ile  yakından  bağlantılı  oldukları  açıktı.

Düşüncelerim  beni  şu  sonuca  götürdü:

Yağmurun  düşmesini  hızlandıran  bir  sebep

olarak elektrik enerjisisin çevresel etkisi o denli




büyük  değildi.  Yıldırımın  işlevi  daha  çok

hassas bir tetiğinki gibiydi.

"Bunun  arkasında  muazzam  bir  başarı

gizleniyordu.  Gereken  özelliklerde  elektrik

fırtınaları

üretebildiğimiz

takdirde,

tüm


gezegenin  ve  üzerindeki  iklimin  şartlan

dönüştürülebilirdi.  Güneş  okyanuslardaki  suyu

yükseltiyor  ve  rüzgar  bunu  mükemmel  bir

denge  kurulacak  şekilde  uzak  bölgelere

taşıyordu.  Bunu  istediğimiz  yer  ve  zamana

göre


düzenleyebilecek

yeteneğe

sahip

olduğumuz takdirde, bu muhteşem hayat verici



şartları  kontrol  edebilirdik.  Kurak  çölleri

sulayabilir, göller ve nehirler yaratabilir, sınırsız




miktarlarda devinim enerjisi elde edebilirdik."

Yıldırımları kontrol etmek, ona göre güneşin

gücünden yararlanmanın en uygun yoluydu.

"İşin  tamamlanması  doğadakilerin  yapısına

uygun  elektrik  enerjisi  yaratmaya  bağlı"

şeklinde  düşünüyordu.  "Bu  olanaksızmış  gibi

görünüyordu ama ben denemeye kararlıydım.

31 Ağustos 1892'de The Electrical Engineer

seçkin

elektrikçi

Mr.

Nikola


Tesla'nın

Hamburg'dan, Augusta  Victoria  adlı  buharlı  bir

gemi  ile  döndüğünü  duyurdu.  Annesinin

vefatına  ve  kendisinin  rahatsızlığına  yer

verdikten  sonra  şöyle  denilmişti:  "Tesla'nın



çalışmaları

öteki


Avrupalı

elektrik


mühendislerinin  araştırma  ve  incelemeleri  gibi,

elektrik  tarihindeki  yerini  aldı;  kendisine

gösterilen  saygı  tüm  Amerikalıların,  böyle  bir

insanın anavatanı olarak kendi ülkelerini seçtiği

için gururlandığını gösteriyor."

Bilim


tarihine,

1893


sonbaharında

Philedelphia  Franklin  Enstitüsü'nde  ve  St.

Louis  National  Electric  Light  Association'da

radyo  yayınlarının  ilkeleri  üzerine  verdiği

konferanslarla yeni bir ivme kazandıracaktı.

Bunun  ilk  kez  Marconi  tarafından  1895'de

başarıldığı  iddia  edilse  de,  kamuoyu  önünde

gerçekleştirilen  ilk  radyo  iletişim  gösterisini




Tesla, St. Louis'de düzenleyecekti.

St.


Louis'deki

seminerde

Tesla'nın

asistanlığını  o  zamanlar  yirmi  sekiz  yaşında

olan  H.  P.  Broughton  yapıyordu.  Oğlu  William

G.  Broughton  ilerde,  tarihi  amatör  radyo

istasyonu  W21R'yi  işletecekti  ve  radyonun

1976  yılında  yapılan  anma  programında

babasının  kendisine  anlattığı  kişisel  anılardan

yola  çıkarak,  Tesla'nın  St.  Louis'deki  tarihi

gösterisine atıfta bulunacaktı.

"Seksen  üç  yıl  önce,  St.  Louis'de,  Ulusal

Elektrik  Işığı  Birliği  yüksek  voltaj,  yüksek

frekans  üzerine  düzenlenen  bir  seminere

sponsorluk yapmıştı" diyordu genç Broughton.



"Kürsüde iki ayrı grup ekipmanın kullanıldığı bir

gösteri düzenleniyordu.

"Verici  grubunda,  sahnenin  bir  yanında,

kutup  tipi,  yüksek  voltaj,  yağ  doldurulmuş

dağıtım

transformatörü,

Leyden

kavanozlarından



(Leyden

jar:


Elektrik

depolamak  için  kullanılan,  ince  kalay  folyo  ile

içten ve dıştan sarılmış, içinde metal bir çubuk

bulunan  cam  kavanozdan  oluşan  bir  aygıt.

Hollanda  Leiden'de  icat  edildiği  için  bu  adı

almıştır.  Ç.N.)  duplike  bir  kondansatöre,  bir

elektrik  kutusuna,  bobine  ve  tavana  doğru

yükselen bir tele bağlanmıştı.

"Sahnenin  diğer  yanındaki  alıcı  grubunda



da  benzer  şekilde  tavandan  sarkan  bir  tel,

Leyden


kavanozlarından

duplike


bir

kondansatör  ve  bobin  vardı  ama  elektrik

kutusunun yerini voltaj uygulandığında çağdaş

floresan  lambalar  gibi  ışıldayan  Geissler  tüpü

almıştı.  Alıcı  ve  verici  arasında  ise  bağlantı

sağlayan herhangi bir tel yoktu.

"Verici  grubundaki  transformatör  çift  ağızlı

açık  bir  şalterden  gelen  elektrik  enerjisinden

besleniyordu.

Şalter


kapandığında

transformatör  vızıldamaya,  inlemeye  başlıyor,

Leyden

kavanozlarının

levhalarının

kenarlarında  haleler  beliriyor,  elektrik  kutusu

gürültülü  bir  yük  boşalması  ile  çatırdıyor  ve



vericinin  anten  telinden  görünmeyen  bir

elektromanyetik saha enerjisi uzaya yayılmaya

başlıyordu.

"Aynı  anda,  alıcı  grubunda,  alıcı  anten

telinin  topladığı  radyo  frekansları  ile  Geissler

tüpü ışıldamaya başlıyordu.

"Böylece

telsiz


doğmuş

oldu.


Beş

kilowattlık  bir  vericiden  bir  telsiz  mesajı

gönderilmiş  ve  bu  mesaj  dokuz  metre  ötedeki

Geissler tüp alıcısı tarafından alınmıştı...

"Bu  seminer  gösterisini  icat  eden,  yöneten

ve  açıklayan  kişi,  dünyaca  ünlü  dahi  Nikola

Tesla idi."



St.  Louis'deki  gösteri,  Tesla'nın  tabiatıyla

tercih  edeceği  "dünya  çapında  bir  mesaj"

içermemesine  karşın  çağdaş  radyonun  tüm

temel  prensiplerini  içeriyordu:  1.  Bir  anten;  2.

Bir  hat  bağlantısı;  3.  İndüktör  ve  kapasiteyi

içeren  bir  anten-hat  bağlantısı;  4. Ayarlanabilir

kapasite ve indüktör (ayarlama için) 5. Birbirleri

ile  rezonans  içinde  olan  alıcı  ve  verici  setleri;

ve 6. Elektronik tüp detektörleri. İlk yayınlarda,

sürekli  dalgaların  alıcıya  ses  verebilmesi  için

titreşimli  bağlantılar  kullanılmıştı.  Birkaç  yıl

içinde  elektrik  kutusu  vericilerinin  sinyallerini

algılamak  üzere  kristal  dedektörler  ortaya

çıkacaktı.  Bu,  Edwin  H.  Armstrong,  radyoyu

amplifikatörlü  -gücü  artırılmış-  ses  çağına



sokana  ve  rejeneratif  ya  da  geri  besleme

devrelerini  icat  edene  dek  ticari  radyonun

öncüsü  olarak  kabul  edilecekti.  Armstrong

daha  sonra  tüm  modern  radyo  ve  radar

alıcılarının

temeli


olan

Superheterodyne

Beatnote  (değişik  frekanslar  üretebilmek  için,

gelen  radyo  sinyallerini  vericinin  kendisindeki

sinyallerle

birleştirebilen

bir

alet.


Ç.N.)

devresini

ortaya

çıkaracaktı.

Columbia

Üniversitesi'nde  lisans  okurken  Prof.  Michael

Pupin'in öğrencisi olan

Armstrong, Tesla'nın seminerlerinden ilham

almıştı.  Ama  sonradan,  Pupin'den  etkilendiği

için  midir  bilinmez,  uzun  süre  radyo  patent




hakları için Tesla ile amansız bir savaşa giren

Marconi'nin tarafını tutacaktı.

Radyo'nun  dünyaya  kazandırılmasında,

Tesla'nın  yanı  sıra,  büyük  emeği  geçen  bir

diğer bilim insanı da Sir Oliver Lodge idi. 1894

yılında  telgraf  sinyallerinin  telsiz  bir  şekilde,

Hetzyan  dalgaları  ile  150  metre  uzağa

gönderilebildiğini göstermişti.

İki  yıl  sonra  genç  Marchese  Guglielmo

Marconi,  Lodge'unki  ile  aynı  yapıda  bir  telsiz

seti  ile  Londra'da  boy  gösterecekti.  Doğal

olarak  yarışta  başı  çekenler  arasında  pek

esamisi

okunmadı.

Ancak

Bologna'da



Tesla'nın 1893 yılı derslerinde geniş bir şekilde


söz  ettiği  ve  birçok  dile  çevrilen  kitabında

tanıttığı  hat  bağlantısı  ve  anteni  kullanarak

baştan savma birkaç deney gerçekleştirecekti.

Ocak  ayında  Tesla,  Westinghouse'dan  bir

telefon  aldı.  Şirket,  Columbian  Exposition

adıyla  da  anılan,  Chicago  Dünya  Fuarı'nın

enerji  ve  aydınlatma  ekipmanını  kurma  işini

almıştı.  Tüm  şebekede  Tesla'nın  alay  konusu

edilen

ve


yerden

yere


vurulan  AC'si

kullanılacaktı.

Bu  haber  hem  iyiydi,  hem  de  kötü.  İyiydi

çünkü  uluslararası  büyük  bir  olayı  bir  vitrin

olarak  kullanabileceklerdi;  kötüydü  çünkü  bu

dünyada  onun  için  en  önemli  şey  olan  işini




bırakması

anlamına

geliyordu.

Radyo


araştırmaları  tam  da  en  önemli  ve  heyecanlı

safhası ndaydı.

"Fuar ne zaman açılıyor?" diye sordu büyük

bir korkuyla.

"1 Mayıs'ta. Yapacaklarımız için hayli kısıtlı

bir vaktimiz var."

"Pekala,  Bay  Westinghouse"  diye  yanıtladı

mucit.


Sevgili bobinlerine sırt çevirerek büyük şov

için çalışmaya yollandı. Bilim camiasını hayrete

düşürecek  ve  halkı  büyüleyecek  fikirler  daha

yolda zihnine akın etmeye başlamıştı. Bu teklifi




geri çevirmesi de pek mümkün değildi zaten.

Birleşik  Devletler  böyle  bir  gösterinin

düzenlenmesini  hem  istiyordu,  hem  de  buna

ihtiyacı  vardı.  Başkan  Grover  Cleveland,

Beyaz Saray için ikinci kez seçildikten kısa bir

süre  sonra  ülke  batık  bankaların,  işsizliğin  ve

iflasların  çamuruna  saplanmıştı.  1893  paniği

yoksul  ile  zengine  aynı  sertlikte  indirmişti

şamarını.  İnsanları,  pek  yakında  ekmek

kuyruklarında

beklemeye

başlayacakları

endişesinden

uzaklaştıracak

bir

şeyler


gerekiyordu.

Columbian  Exposition  (Kolombiya  Sergisi)

aynı zamanda Amerika'nın keşfedilişinin -bir yıl



gecikmeli  olmakla  beraber-400.  yılı  için  bir

kutlama işlevi de görecekti. Başkan Cleveland

diğer  Avrupa  soyluları  ile  birlikte  İspanya  ve

Portekiz kraliyet ailesini de davet etmişti. Aynı

zamanda  Geleceğin  Şehri'ni  ışığa  boğacak,

fıskiyeleri ve makineleri çalıştıracak, bayrakları

ve  flamaları  gönderlere  çekecek  ve  böylece

muhteşem  gösterinin  başladığını  duyuracak

elektriği

serbest


bırakan

altın


anahtarı

çevirmeyi  de  kabul  etmişti.  Doğrusu  bu  ana

şalteri  indirmek  de  cesaret  isteyen  bir  işti.

Beyaz


Saray

elektriğe

1891

yılında


kavuşmuştu

ama


başkanın

elektrik


düğmelerine dokunmasına hiç izin verilmemişti.

İhtiyatlı  davranılarak  bu  görev  odacılara




verilmişti; ne de olsa toplum Edison tarafından

olası


büyük

tehlikelere

karşı

sürekli


uyarılmaktaydı.

Fuar günü geldiğinde, şehir nefes kesici bir

görünümdeydi.  Başkan  Cleveland'ın  fildişi  ve

altından  yapılma  şaltere  dokunuşuyla  Işık

Kulesi  muhteşem  bir  parıltıyla  ışıldadı.  Işıklar

uzayıp  gitmeye  devam  ettikçe  aşığadaki

insanlardan  çığlıklar  yükseliyordu.  Artık  her

yerden  geleceğin  nabız  atışı,  alternatif  akımın

sesi  işitiliyordu.  Aydınlatma  anlaşmasında

General  Electric'e  nal  toplatan  Westinghouse

bu kesin zaferin tadını çıkarıyordu.

Mayıs  ile  ekim  ayları  arasında  yirmi  beş




milyon  Amerikalı,  bilim,  endüstri,  sanat  ve

mimarinin  en  son  harikalarını  görmek  için

Chicago'yu ziyaret etti. Bu o zamanki nüfusun

üçte birine eşitti.

Ziyaretçiler ünlü Nikola Tesla yönetimindeki

sergi  salonlarına  hücum  ediyorlardı.  Yine

beyaz  boyunbağı  ve  kostümüne  bürünmüş,

yüksek  frekans  donanımı  arasında,  birbiri

ardına elektrikli mucizeler yaratan bir sihirbaza

benziyordu. Karanlık bir köşede floresan tüpleri

ve

lambalarının



aydınlattığı

bir


masa

duruyordu.  Uzun  tüplerden  birisinin  üzerinde

Tesla'nın  büyük  bir  maharetle  dökme  cam

kullanarak  harf  harf  işlediği  "Elektrikçiler,  Hoş




geldiniz"  yazısı  ışıldıyordu.  Diğer  ışıklar

Helmholtz,  Faraday,  Maxwell,  Henry,  Franklin

gibi büyük bilim insanlarını onurlandırıyordu. Ve

tabii  bilim  dünyasından  insanların  adlarının

yanına,  Yugoslavya'nın  yaşayan  en  büyük

şairinin  adını  da  koymayı  unutmamıştı:  Zmaj

Jovan.

Alternatif  akımın  nasıl  işlediğini  sergileyen



gösterilerinin  topladığı  ilgi  her  gün  giderek

artıyordu.  Kadife  kaplı  bir  masanın  üzerinde

küçük  metalik  nesneler  -  bakır  toplar,  metal

yumurtalar- vardı ve bunlar aralarındaki uzaklık

sabit

kalmak


üzere

yüksek


hızlarda

dönüyorlardı.




Bir  osilatöre  bağlanmış  ilk  senkronize

elektrikli  saati  ve  dağıtıcı  deşarj  bobinini

sergiliyordu.  İzleyiciler  kullanılan  teknolojiden

pek  bir  şey  anlamıyorlardı  ama  dikkat

kesiliyorlardı.

Ve


kendisini

alev


topuna

çevirdiğinde  insanlar  korku  ve  merak  içinde

haykırıyorlardı.

Tesla'nın arkadaşı olan bir grup kadın New

York'tan

şirketin

konuğu

olarak


fuara

getirilmişlerdi.  Tesla'ya  kur  yapıyorlar,  dönme

dolaba  biniyorlar  ve  Bayan  Potter  Palmer'ın

(Chicagolu  Bayan  Astor  -Nancy  "Langhorne"

ASTOR,

Vikontes

(1879-1964);

İngiltere

parlamentosunun  ilk  kadın  üyesi.  Ç.N.)  yeni



elektrikli  fırını,  fanı  ve  hatta  elektrikli  bulaşık

yıkama  makinesi  ile  donatılmış  -kadınların

özgürlüğünü  müjdeleyen-  model  mutfağın

bulunduğu

Kadınlar

Binası'nı

ziyaret

ediyorlardı.

Fakat

muhtemelen



kendilerini,

yeğeni


İspanya  Kralı Alfonso'yu  temsil  eden  Prenses

Eulalia'nın  toplum  içinde  küstahça  (!)  sigara

içtiğini

gördüklerinde

daha

özgür


hissedeceklerdi.  Bu  arada  ilk  fermuarı  ve

Edison'un  "sesleri  kulaklara  olduğu  kadar

görüntüleri

de


gözlere

kavuşturan"

Kinetoskop'unu  (ilk  hareketli  film  kamerasını)

görmüşlerdi;  aynı  zamanda  Manhattan'da




verilen  bir  konserin  telefondan  duyulan  cılız

sesini de dinlemişlerdi.

Kalabalığın  arasına  karışan  gazetecilerden

biri  Tesla'nın  sergisini  izlemiş  ve  gazetesine

şöyle bir yazı göndermişti:

"Bay Tesla'nın, elleri ile 200 bin volttan fazla

akımlarda,  saniyede  milyonlarca  kez  titreyen

ve  insanın  gözlerini  kamaştıran  ışıklara

dönüşen  elektrik  aldığı  görülüyor...  Kimsenin

tekrarlamaya  gönüllü  olamadığı  bu  etkileyici

test bittikten sonra Bay Tesla'nın bedeninde ve

giysilerinde  ışıltılar  bir  süre  varlığını  devam

ettiriyor.  Aslında,  elektrostatik  yük  taşıyan

moleküllerin  harekete  geçirilmesi  ile  alevler




ortaya

çıkıyor


ve

indüksiyon

bobininin

uçlarından  taşan  ve  hiç  bir  şeyi  yakmayan  bu

güçlü,  beyaz,  uçuk  alevler  gösteriyi  cennet

çayırlarında

gerçekleşen

bir


mucizeye

dönüştürüyor."

Mucidin  bir  gün  kendisini  tamamıyla  bu

zararsız

alevlerle

kaplamayı

planladığı

yazılıyordu.  Bu  tip  akımların  kuzey  kutbunda

çıplak  bir  insanı  ısıtabileceğim  ve  tedavi  edici

etkilerinin  de  uygulama  olanakları  içinde  yer

aldığını iddia ediyordu.

Daha sonraları şunları söyleyecekti: "(Tıbbi

diatermi)  konusundaki  ilk  yayınlarım  sel  gibi

yayılmış,  çeşitli  ülkelerde  çok  sayıda  uzman




bu  konuda  deneyler  yapmaya  başlamışlardı.

Ünlü bir Fransız hekim, Dr. d'Arsonval de aynı

keşifte bulunduğunu söyleyecek ve tartışmalar

eskisine  nazaran  daha  da  fazla  alevlenecekti.

Yurttaşlarını onurlandırmaya fazlasıyla meraklı

olan  Fransızlar  benim  önceki  yayınlarımı  hiçe

sayıp  kendisini  Akademi  üyesi  ilan  etmişlerdi.

Tezlerimi  savunmak  için  Paris'e  gittim  ve  Dr.

d'Arsonval  ile  görüştüm.  Bana  gösterdiği

hayranlık

elimi

kolumu


bağladığı

için


maksadımdan  vazgeçtim.  Davranışları  da

kesinlikle ispatlıyordu ki açıklamalarım ona yol

göstermişti  ve  gösterilerinde  de  tamamıyla

benim aletlerimi kullanmıştı... "




Tesla,  yüksek  frekanslı  alternatif  akım

bombardımanının  dokularda  yarattığı  ısının,

kireçlenme  gibi  birçok  rahatsızlığı  iyileştirdiğini

bulan  ilk  kişi  olarak  (1891  yılında)  tarihe

geçtiyse

de,


yöntemin

adı


"D'Arsonval

Tedavisi"  olarak  geçecekti  tıp  literatürüne.

Radyasyonun  tıbbi  tedavilerde  kullanılması

hızla  yaygınlaştı  ve  -başlarda  diatermi,

şimdilerde  ise  hipertermia  adı  ile  anılan-  bu

tedavi  X  ışınlarının,  mikro  dalgaların  ve  radyo

dalgalarının

kullanılması

ile

kanserin


tedavisinde  de  uygulanmaya  başlandı.  Kemik

ve  doku  tedavilerinde  de  bu  yönteme

başvurulacaktı.



Tesla  hayatı  boyunca  -kendi  deyimi  ile-

"soğuk  alev"in  hem  zihni  rahatlatan  hem  de

cildi  tazeleyen  terapötik  bir  değeri  olduğuna

inandı.  Gerçekte  düşük  güçlü  terapötik  bir

aygıtın  sağladığı  deşarjın  ya  da  koronanın

adalelerdeki

hareketliliği

artırdığı,

kan

dolaşımını  hızlandırdığı  ve  aynı  zamanda



düşük  yoğunlukta  solunduğunda  hafif  bir

uyarıcı  etki  yaratan  ozon  gazı  salgıladığı

gözlemlenebiliyor.

Doktor


Maurice

Stahl


"psikosomatik  bir  etkinin  olduğuna  ve  salt

mekanik bir etkinin ötesinde bir şeylerin ortaya

çıktığına" inandığını söylüyor.

Mucit  elektrikli  anestezinin  de  mümkün




olduğunu  düşünüyordu.  Dersleri  anlamada

güçlük  çeken  öğrencileri  etkilemesi  için

sınıfların  altından  yüksek  voltaj  kablolarının

geçirilmesini

de

önerecekti.



New

York


sahnesinde  oyuncuların  sahneye  çıkmadan

önce  duygularını  kamçılamak  için  yüksek

gerilimli soyunma odaları hazırlayacaktı.

Columbian  Exposition'da,  aynı  zamanda

özel  tasarımlı  yüksek  frekans  bobinleri

kullanılarak  demir  kalıpların  ısıtılması  ve

kurşun  ile  kalayın  eritilmesi  tekniğini  de

açıklamıştı. Bu yıllar sonra çok büyük bir ticari

önem kazanacaktı.

New  York'taki  laboratuvannı  gönülsüzce




terk etmişti ama Chicago'daki fuar da onun için

çok  keyifli  bir  deneyim  olmuştu.  Aynı  durum

George  Westinghouse  için  de  geçerliydi.

Westinghouse,  Makine  Salonu'nda AC  sistemi

ile

çalışan


çeşitli

ticari


motorların

ve

aydınlatma-enerji  üretimi  amaçlı  özel  çift  fazlı



jeneratörlerin

sergilenmesi

ile

meşguldü.



Sistemin  uygulanabilirlik  sahasının  genişliğini

açıklayabilmek  için  dönel  bir  konvertörün

çokfazlı  bir  AC'yi  bir  lokomotif  motorunu

çalıştırabilecek

şekilde

nasıl


DC'ye

dönüştürüldüğünü gösteriyordu.

Belki  de  Tesla  hayatının  en  büyük  gününü

mekanik ve elektrikli osilatörlerini 25 Ağustos'ta




Elektrik Kongresi'nde sergilediğinde yaşamıştı.

Tanınmış  bir  editör  ve  elektrik  mühendisi  olan

Thomas

Commerfold

Martin

artık


bilim

insanlarının

alternatif

akım


üzerine

yürütecekleri

araştırmalarını

eksiksiz

bir

donanımla  sürdürebileceklerini  yazmıştı.  Aynı



zamanda,  böyle  bir  ekipmanın  "armonik  ve

senkronize  telgraf  sahasında  ve  "açılan  geniş

alandaki  olanaklarda"  kullanılabileceğini  de

sözlerine eklemişti.

Ünlü  Alman  fizikçi,  Hermann  Helmholtz,

Elektrik  Kongresi'ne  Alman  İmparatorluğu'nun

resmi  delegesi  olarak  katılmış  ve  kongrenin

başkanlığına  seçilmişti.  Tesla'nın  yurttaşı




Michael

Pupin


de

kongreye

katılanlar

arasındaydı  ve  sonradan  şunları  yazacaktı:

"...ve  bu  konuda  tartışan  insanlar  elektrik

biliminin emekleme evresini aştığını ve elektrikli

aletlerin bilim dışı yöntemlere uygun olmadığını

gösterdiler."  Bu  sözleri  ile  Edison'un,  alternatif

akımın  güvenle  kullanılamayacağı  görüşünü

reddetmiş oluyordu.

Tesla  New  York'a  kazandığı  zaferlerle

bahtiyar  döndü.  Kazandığı  büyük  şöhret

sayesinde  eskiden  muhatap  olduğu  genel

suçlamaların  önünü  daha  rahat  bir  şekilde

alabilecekti.

Ticari


taleplerden

kurtulmayı

istiyordu  ama  radyo  ve  diğer  konularda



yürüttüğü  çalışmaları  finanse  edebilmek  için

bunlara boyun eğmek zorunda kalacaktı.





Yüklə 1,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin