Tesla Anlaşılamamış Dahi



Yüklə 1,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/32
tarix02.01.2022
ölçüsü1,44 Mb.
#39629
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32
Tesla - Anlaşılamamış Dahi - Margaret Cheney ( PDFDrive.com )

Edison'un Huzurunda

Neyse ki, en azından hiç kimse, başındaki

şaşalı melon şapkası ve üstünde kara paltosu

olduğu


halde

sıcak


bir

temmuz


günü

Manhattan'daki

Castle

Gate


Göçmen

Bürosu'na  giren  Tesla'yı  Montenegrolu  bir

çoban  ya  da  çevresine  yüklü  miktarda  borç

takıp  ortalardan  kaybolan  bir  hapishane

kaçkını  zannetmemişti.  1884  yılıydı,  yani

Fransa  halkının  Amerika'ya  Özgürlük  Anıtı'nı




armağan

ettiği


yıldı.

Emma


Lazarus'un

sözlerine  yanıt  verircesine  on  altı  milyon

Avrupalı  ve Asyalı  birkaç  yıl  içinde  bu  ülkeye

akın etmişti ve gelmeye de devam ediyorlardı.

Kadın  erkek,  hatta  çocuk,  herkes  Amerika'da

patlak  veren  sanayi  devrimini  besleyen  yakıt

gibiydi.  Bu  yıl  aynı  zamanda  1884  paniğinin

yaşandığı yıldı.

Tesla,  yeni  gelenlerin  emek  çetelerine

fabrikalarda,

madenlerde,

demiryollarında,

limanlarda günde on üç saatlik ezici bir çalışma

için  köle  gibi  pazarlandığı  Göçmen  İş  Bulma

Kurumuna  adımını  dahi  atmayacaktı.  Bunun

yerine,  elinde  Edison'a  hitaben  yazılmış  kapı




gibi  tavsiye  mektubu  ve  cebinde  bir  tanıdıktan

aldığı  adres  ile  polislere  yol  sora  sora,

cansiperane, New York sokaklarına atılacaktı.

Bir  dükkanın  yanından  geçerken  dükkan

sahibinin

bozuk


bir

makineye

küfürler

yağdırdığını  işitti.  Adamın  yanında  durdu  ve

makineyi  tamir  etmeyi  teklif  etti.  Yapılan  işten

dükkan  sahibi  o  denli  hoşnut  kaldı  ki  hemen

Tesla'ya yirmi dolar verdi.

Yürürken  genç  Sırp'ın  aklına  gemide

duyduğu  bir  fıkra  geldi  ve  gülümsemeye

başladı.

Amerika'ya

henüz


gelmiş

Montenegrolu  bir  çoban  yolda  yürürken  on

dolarlık bir banknot görür. Eğilip parayı aldıktan



sonra  kendi  kendine  şöyle  söylenir:  "Bugün

Amerika'daki  ilk  günüm,  neden  çalışmak

zorunda olayım ki?"

Henüz  otuz  ikisinde  olmasına  rağmen

saçları  ağarmaya  başlayan  Thomas  Alva

Edison,


Bayan

Edison'un

kendi

kreasyonundan ve ellerinden çıkma damalı işçi



gömleği içinde kaba saba, neşeli, hafif kambur

duran  zeki  bir  insandı.  İlk  bakışta  insana

yüzünde  bir  ifade  yokmuş  gibi  gelirdi  ama

ziyaretçileri  kısa  süre  içinde  gözlerinde

parlayan  uçsuz  bucaksız  enerjinin  ve  zekanın

farkına varırlardı.

O  zamanlar  Edison,  bir  dahi  için  bile,



fazlasıyla  zayıf  birisiydi.  Goerck  Sokağındaki

Edison


Machine

Works'ü


ve

Beşinci


Cadde'deki  Edison  Electric  Light  şirketini

kurmuştu.  255-57  Pearl  Sokağındaki  elektrik

üretim  istasyonu  tüm  Wall  Street'e  ve  East

River'a  hizmet  veriyordu.  Ve  New  Jersey

Menlo  Park'ta  birçok  insanın  çalıştığı  ve

inanılmaz  olayların  gerçekleşebileceği  bir

araştırma laboratuvarı vardı.

Bazen  kendisi  de  burada  boy  gösterir,

laboratuvarın  arkasındaki  jeneratörden  gelen

doğru  akımla  beslenen  ve  demirlerin  üzerinde

saatte  seksen  kilometre  hızla  ilerleyebilen

"küçük


demir

lokomotif

canavarı"nın



çevresinde dans ederdi. Bu laboratuvara sesini

Edison'un  fonografı  ile  ölümsüzleştirmek  için

Sarah Bernhard da gelmişti. Nazikçe Edison'un

I.  Napolyon'la  olan  benzerliğinden  dem

vurmuştu.

Pearl Sokağı jeneratörü New Yorklu birkaç

yüz varlıklı insana hizmet ediyordu ama Edison

şehrin her yanındaki doğru akım şebekeleriyle

uzak noktalardaki imalathaneleri, fabrikaları ve

tiyatroları da besliyordu. Ayrıca denizde yüzen

gemileri  de  aydınlatacak  şebekeler  kurması

için  ardı  arkası  kesilmeyen  teklifler  alıyordu  ki

bu  da  tam  bir  baş  ağrısıydı.  Çünkü  denizin

ortasında  çıkabilecek  olası  bir  yangın  feci  bir




kabusa dönüşebilirdi.

Aynı  zamanda  özlü  sözlerinden  gelen

ününü  de  korumak  zorundaydı.  "Ticaret  ve

sanayi  dünyasında  herkes  hırsızlık  yapar"

diyordu  vecizelerinin  bir  tanesinde.  "Ben  de

çok  çaldım.  Ama  ben  nasıl  çalınacağını

biliyorum.  Diğerleri  bilmiyorlar..."  Diğerleri  ile

kastettiği  Batı  Sendikası  idi.  Onlar  için  bir  iş

yapıyordu,  aynı  zamanda  da  rakip  firmaya

onlara


yaptığı

işle


rekabet

etmelerini

sağlayacak başka bir icadını satıyordu.

Çok  ünlü  bir  diğer  deyişi  de  matematikçi

olmaya ihtiyaç duymadığı, ne zaman istese bir

tanesini  işe  alabileceği  yolluydu.  Formal  eğitim




almış  bilim  insanları  bu  sözlerden  alınabilirdi

ama  Amerika'nın  teknolojik  ilerlemesinin  bu

safhasında  mühendislerin  ve  mucitlerin  doğal

hayata çağdaşları olan akademisyenlerden çok

daha  fazla  katkıda  bulunduğu  da  göz  ardı

edilemezdi.

Herkes  ne  demek  istediğini  gayet  iyi

anlıyordu,  Edison  sözlerine  icatlarının  değerini

getirdiği  para  ile  ölçtüğünü  ve  başka  bir  şeyin

onu ilgilendirmediğini eklemeden edemezdi.

Julian  Hawthorne  şöyle  açıklıyordu:  "Eğer

Edison  mucitliği  bırakıp  yazarlığa  merak

sarsaydı  dünyanın  en  büyük  romancılarından

biri olurdu... "




1883 yılının sinirleri bozan bir yaz günüydü.

Amerikalı

mucit

Pearl


Sokağı

üretim


istasyonundayken

Beşinci


Cadde'deki

Vanderbiltlerin  evinden  bir  acil  durum  çağrısı

aldı.  Evde,  ince  metal  tellerden  oluşan  iki

kablonun  birbirine  dolanması  nedeniyle  yangın

çıkmıştı.  Alevler  söndürülmüştü  ama  ateşten

gömleği  bir  kere  sırtına  geçirmiş  olan  Bayan

Vanderbilt

yatışmak

bilmiyordu.

Sorunun


kilerdeki  buhar  makinesinden  ve  kazandan

kaynaklandığını öğrenmişti. Ama aklı başından

giden  kadın  tüm  şebekenin  sökülmesini

istiyordu.

Edison  hemen  bir  tamir  takımını  işbaşına



çağırdı,  fincanındaki  soğuk  kahveden  bir

yudum  aldı  ve  ne  yapacağını  düşünmeye

başladı.  Telefon  çaldı.  Edison  alıcıyı  daha  iyi

işiten kulağına götürdü.

Gemicilik  şirketinin  yöneticisi  alaylı  bir  ses

tonuyla  aydınlatma  şebekesindeki  dinamoların

tamir  edilmesi  konusunda  herhangi  bir  planı

olup olmadığını soruyordu. Büyük yolcu gemisi

S.S.

Oregon


günlerdir

limana


çakılmış

bekliyordu; tabii bu arada da şirket hatırı sayılır

miktarda para kaybediyordu.

Edison  ne  diyebilirdi  ki?  Gönderebileceği

mühendisi yoktu.



Hasetle Morgan'ı düşündü. Bay J. Pierpont

Morgan, sırf Murray Tepesindeki malikanesinin

bahçesinin  altındaki  özel  kazanı  ve  buhar

makinesi  için  bir  mühendis  tutmuştu.  O  kadar

gürültü  çıkartıyordu  ki  komşuları  dava  açma

tehdidinde  bulunmuşlardı. Ama  bu  Morgan  için

önemli  bir  sorun  değildi;  ne  zaman  işler  sarpa

sarsa  bir  puro  yakıp  yatı  Corsair'le  bir  tura

çıkabilirdi.

"Hemen  öğleden  sonra  bir  mühendis

göndereceğim"

diye


söz

verdi


Edison

armatöre.

Morgan,  Edison'un  tüm  New  York  şehrini

sarmalayan,  iyi  çalışmadığı  için  atları  bile




ürküten doğru akım şebekesinin finansörüydü.

Ortalama  finansörler  ve  sanayiciler  hala

elektriğin  önemini  kavrayamamışlardı  ama

Morgan  gibi  az  sayıda  insan  elektriğin

Arşimet'inkinden  bu  yana  dünyada  görülen  en

umut


verici

icatlardan

biri

olduğunu


sezebiliyordu. Herkesin enerjiye ihtiyacı vardı.

Ve  er  ya  da  geç  herkes  Edison'un

akkorunu kullanmaya başlayacaktı.

Elektrik  mühendisliği,  bilimsel  yaratıcılığa

sahip  yetenekli  insanların  girdiği,  vaat  ettiği

parasal  zenginliğin  yanı  sıra  bilinmeyen  bir

dünyanın  çekiciliğini  ve  tehlikelerini  de  içeren

yeni bir alandı.




Cornell  ve  Columbia  Üniversiteleri,  ülkede

bünyelerinde  elektrik  mühendisliği  bölümleri

bulunan  ve  bununla  haklı  bir  gurur  duyan

birkaç  kurumun  arasında  yerlerini  almıştı.

Amerika'da yetişen bir avuç uzman vardı ama

bunların  arasından  Edison,  Joseph  Henry,

Elihu Thomson gibi devler çıkmıştı. Sanayiciler

de  Tesla,  Michael  Pupin,  Charles  Proteus

Steinmetz,  Batchelor,  Fritz  Lowenstein  gibi

yabancı  bilim  insanlarına  yönelmişlerdi.  Ama

New York ışıklarının yanıp sönmesini en başta

Edison'un

dehasına

borçluydu.

Bayan

Cornelius  Vanderbilt'in  aile  malikanelerinin



devasa  merdivenlerinden  beyaz  saten  ve


elmaslardan  müteşekkil,  pek  çok  kişinin

aklından  uzun  süre  çıkmayacak,  "Elektrik

Işığı"  adlı  kostümü  ile  indiği  ve  Astorlar'la

Vanderbiltler  arasında  güdülen  kinin  sona

erdirildiği  o  dillere  destan  balo  düzenleneli

henüz bir yıl olmamıştı.

Edison,  olmayan  mühendisini  gemicilik

şirketine  göndermeyi  vaat  etmiş  ve  telefonun

alıcısını  henüz  yerine  koymuştu  ki  içeriye  bir

görevli girdi, Ann ve Nassau Sokaklarında yeni

sorunlar  çıktığını  bildirdi.  Mucidin  deneyimsiz

elektrik  teknisyenlerinden  birinin  monte  ettiği

bağlantı  kutusunda  kaçak  vardı.  Bir  faytoncu

ve  atı  bir  anda  havaya  fırlamış  sonra  da  hızla




sokağın

diğer


ucuna

doğru


kaybolup

gitmişti.  Edison  bütün  hıncını  adamcağızdan

çıkardı  "Git  eğer  becerebilirsen  kendine  adam

bul, akımı kes ve kaçağı tamir et" diye bağırdı

bütün gücüyle.

Başını  kaldırınca  bürosunda  beklemekte

olan uzun boylu bir siluet gördü.

"Yardımcı olabilir miyim bayım?"

Tesla  kendini  tanıttı,  aksanına  özen

gösteriyordu

ve

biraz


da

bağırıyordu,

Edison'un  işitme  problemi  olduğundan  haberi

vardı.


"Size  Mr.  Batchelor'dan  bu  mektubu


getirdim, efendim."

"Batchelor ha? Paris'te ters giden bir şeyler

mi var?"

"Bildiğim kadarıyla hayır, efendim."

"Saçmalama, Paris'te her zaman ters giden

bir şeyler vardır."

Edison

Batchelor'un

kısa

tavsiye


mektubunu  okudu  ve  homurdandı.  Ama

Tesla'ya  da  insanın  içini  delip  geçen  bir  bakış

fırlatmaktan geri kalmadı.

"'İki  müthiş  adam  tanıyorum  ve  sen

bunlardan birisisin; diğeri de bu genç adam!' Ne



tavsiye mektubu ama! Ne yaparsın sen?"

Tesla


geminin

güvertesindeyken

bu

sahneyi  defalarca  prova  etmişti.  Edison'un



şöhreti  onu  çok  etkilemişti.  İşte,  formal  bir

eğitim  almamış  olmasına  rağmen  yüzlerce

yararlı

ürünün


icatçısı

olan


adamın

karşısındaydı  şimdi.  Kendisi  ise  yıllarca

kitapların  içine  gömülüp  kalmıştı,  hem  de  ne

uğruna?  Bunu  gösterecek  ne  geçmişti  eline?

Aldığı tüm o eğitim ne işine yaramıştı ki?

Hemen  Continental  Edison  için  Fransa  ve

Almanya'da  yaptıklarını  anlatmaya  koyuldu.

Edison'un nefes bile almasına fırsat vermeden

keşfettiği  döngüsel  manyetik  alan  ilkesi  ile



çalışan kendi imalatı alternatif akım indüksiyon

motorunu  anlatmaya  koyuldu.  Bu  geleceğin

dalgası, diyordu. Akıllı bir yatırımcı bununla bir

servet edinebilirdi.

"Ağır ol!" dedi Edison sinirlenerek. "Bana bu

safsatalardan bahsetme. Tehlikeli bir iş bu. Şu

anda Amerika'da doğru akım kullanıyoruz. Bu,

insanların hoşuna gidiyor ve ben de yuvarlanıp

gidiyorum  bu  işle.  Ama  belki  sana  da  bir  iş

verebilirim.  Bir  geminin  aydınlatma  şebekesini

tamir edebilir misin?"

Tesla  aynı  gün  S.S.Oregon'un  güvertesine

yanında  gerekli  aletlerle  çıkmış  ve  gerekli

tamirleri  yapmaya  başlamıştı  bile.  Dinamolar




oldukça kötü durumdaydı, birçok kısa devre ve

kopukluk vardı. Tayfaların da yardımıyla bütün

gece  çalıştı.  Ertesi  gün  şafak  sökerken  bütün

iş bitmişti.

Edison'un

dükkanına

doğru

Beşinci


Cadde'de  yürüyordu  ki  yolda  dinlenmek  için

evlerine  gitmekte  olan  Edison  ve  onun  önde

gelen adamlarıyla karşılaştı.

"İşte


gecelerini

sokaklarda

geçiren

Parislimiz de burada" diye söylendi Edison.

Tesla gemideki her iki makinenin de tamirini

henüz  bitirmiş  olduğunu  söyleyince  ona

sessizce  baktı  ve  tek  bir  sözcük  daha



söylemeden  yoluna  devam  etti.  Fakat  aşırı

hassas  bir  duyma  yeteneği  olan  Tesla,  biraz

uzaklaştığında şöyle dediğini işitebilecekti: "Bu

herif gerçekten de esaslı biri."

Edison  Tesla'nın  yeteneklerini  kısa  sürede

takdir  edecek,  kendisine  şirketin  problemlerini

ve  tasarımlarındaki  sorunları  çözmede  tam

yetki  ve  özgürlük  tanıyacaktı.  Tesla  saat

10:30'dan sabah 5:00'a kadar çalışıyordu; yeni

patronu onun bu temposu karşısında şu sözleri

esirgemeyecekti:  "Çok  çalışkan  adamlarım

oldu ama senin gibi yamanını görmedim."

Çok  geçmeden  Tesla,  Edison'un  ilkel

dinamolarını elden geçirmeye ve doğru akımın




kısıtlı

olanaklarına

karşın,

daha


etkili

çalıştırılma  yollarını  araştırmaya  başlayacaktı.

Hepsinin  yeniden  tasarlanması  için  bir  plan

sunmuştu  ve  bu  sayede  yalnızca  daha  iyi

çalışmalarını

sağlamakla

kalmayacağını,

parasal  olarak  da  şirketin  oldukça  kazançlı

çıkacağını söylüyordu.

Kurnaz  iş  adamı  özellikle  ikincil  fayda

üzerinde  duruyordu  ama  Tesla'nın  söz  ettiği

yeniden yapılanmanın büyük bir iş olduğunu ve

bunun  uzun  süreceğini  biliyordu.  "Bu  işin

ucunda  elli  bin  dolar  var  sana,  tabii  eğer

altından kalkabilirsen" dedi.

Tesla aylar sürecek hummalı bir çalışmaya




girişti.  Yirmi  dört  adet  dinamoyu  yeni  plan

doğrultusunca  geliştirmekle  kalmadı,  sisteme

bir  de  otomatik  kontrol  mekanizması  ekledi,

bunun  için  patenti  alınacak  orijinal  bir  sistem

geliştirmişti.

İki  dahi  arasındaki  kişilik  farklılıkları

ilişkilerini  daha  en  baştan  mahkum  etmişti.

Edison, Tesla'yı bir teorisyen ve kültürlü olduğu

için sevmiyordu.

Menlo  Park'ın  Büyücüsü,  dahiliğin  yüzde

doksanının  "işe  yaramayan  şeyleri  bilmekten"

ibaret  olduğunu  düşünüyordu.  Bu  yüzden

kendisi  sorunları  inceden  inceye  tartmanın

önemine inanıyordu.




Tesla  da  bu  "deney  bağımlılığı"  hakkında

şöyle  konuşacaktı  alaylı  alaylı:  "Edison  ancak

bir  arıda  bulunabilecek  bir  sebat  ve  gayretle

samanlıkta  iğne  aramaya  bayılır,  her  çöpün

altını  tek  tek  araştırırdı.  Bu  tip  çabalara  pek

çok  kez  şahit  oldum.  Oysa  ufak  bir  teori  ve

birkaç  hesaplamayla  bu  angaryanın  yüzde

doksanından kurtulabilirdi insan."

Tanınmış  bir  editör  ve  mühendis  olan

Thomas  Commerfold  Martin  bir  keresinde

Tesla'nın doğduğu köyü Hırvatistan haritasında

bulamayan  Edison'un  Tesla'ya  ciddi  ciddi

hayatında  hiç  insan  eti  yiyip  yemediğini

sorduğunu anlatır.




"En başına buyruk dahinin bile bir yörüngesi

vardır"  diye  yazar  Martin,  "ve  bu  iki  adamın

kendilerine has yöntemleri, tarzları ve eğitimleri

vardı. Bay Tesla kendi iyiliği için bu birlikteliğe

bir son vermeliydi."

En  temel  bir  hijyen  anlayışında  dahi  iki

insan  ancak  bu  denli  zıt  düşebilirdi  birbiriyle.

Mikroplardan ölesiye korkan ve aşırı derecede

müşkülpesent  Tesla,  Edison  için  şöyle

düşünüyordu: "Ne bir hobisi var ne de herhangi

bir  spor  dalıyla  ya  da  başka  bir  uğraşla

ilgileniyor.  En  basit  hijyen  kurallarını  dahi

kesinlikle

umursamıyor...

Eğer

kendisini



koruyacak,  gözetecek  sıra  dışı  bir  zekaya


sahip  eşi  olmasaydı  çok  önceleri  bu  katıksız

ihmalkarlığı yüzünden ölür giderdi... "

Edison'un  dinamolarını  baştan  tasarlamak

Tesla'nın yılının büyük bir bölümünü almıştı. En

sonunda  iş  büyük  bir  başarıyla  tamamlanınca

elli  bin  dolarını  ne  zaman  alabileceğini  sormak

için Edison'a gidecekti.

Edison


masasının

üzerine


koyduğu

bacaklarını yana devirecek, ağzı bir karış açık

Tesla'ya şu yanıtı verecekti:

"Tesla,  senin  biz  Amerikalıların  espri

anlayışından haberin yok anlaşılan."

Öyle  görülüyordu  ki  Tesla  bir  kez  daha




Edison  şirketinden  kazık  yemişti.  Sinirlenerek

istifa edeceğini bildirdi. Edison ise buna karşılık

"müthiş"  bir  teklifte  bulunacaktı. Aylık  18  dolar

olan  maaşına  10  dolarlık  bir  zam  yapmak.

Tesla  melon  şapkasını  aldığı  gibi  dışarı

çıkacaktı.

Edison'a  göre  Tesla  bir  "bilim  şairi"  idi.

Düşünceleri  "harika  ama  kullanışsız"dı.  Genç

mühendisi

bir


hata

yapmakta

olduğu

konusunda  uyarıyordu  -gerçekten  de  bir  süre



için bu uyarıda haklılık payı vardı. Ülke hala iş

bulmanın  çok  zor  olduğu  derin  bir  ekonomik

kriz  içindeydi.  84  krizi  o  denli  büyük  bir

güvensizlik  ortamı  yaratmıştı  ki  Amerika'nın




dört bir yanında binlerce küçük ölçekli yatırımcı

iflas  bayrağını  çekmişti.  İşadamları  kurtuluş

için  hükümete  değil  Morgan'a  başvuruyorlardı.

Bu  para  babası  da  gücü  tek  bir  merkezde

toplamaya yönelik ince planlarının işçi sorunları

ve


demiryollarındaki

paylaşım

savaşı

nedeniyle tehlikede olduğunu düşünüyordu.



Herkes  hayali  amaçlara  hizmet  eden  çok

fazla  demiryolu  döşendiğinin  farkındaydı  ve

bunun  sonu  da  iflas  olacağa  benziyordu.

Şirketler  birleşmeliydi. Ama  Morgan  oldubittiye

gelecek  ya  da  ihtiyatsız  davranacak  tipte  bir

adam  değildi.  Rakipleri  biraz  terleseler  ne

olurdu  sanki?  O  da  bu  arada  Avrupa'nın



kaplıcalarını dolaşır ve sanat eserleri toplardı.

Tesla  bir  yaz  ortasında  Amerika'ya  ayak

bastığında  Morgan  sakin  seyahatlerinden

birinde,  İngiltere'deydi. Ama  oradan  "demiryolu

fiyaskosu"  ve  dalga  dalga  yayılan  panik

haberleri  aldı.  En  sonunda  ülkesine  dönmeye

ve  eşsiz  aklını  ulusunun  hizmetine  sunmaya

karar verdi.

Morgan'ın  çözümü  çatışan  tüm  şirketleri

Corsair'

in

güvertesinde



yapılacak

bir


toplantıda  bir  araya  getirmekti.  Tüm  bir  gün

boyunca  diğer  sanayi  devleri  ile  birlikte

körfezde  ve  East  River'da  bir  aşağı  bir  yukarı

salınacaklardı.  Bu  savaş  insanlar  arasında




patlak  vermemişti,  bu  oligarşik  çatışmada

kilitlenen  petrol,  çelik  ve  demiryolları  çıkarları

arasındaki savaştı. Gece bastırmadan Morgan

hepsini öyle iyi "örgütlemişti" ki, akıllıca kurulan

birleşik şirketler sayesinde "zararlı rekabet" en

alt


seviyeye

çekilmişti.

Bu

Morgan'ın



yönteminin  özüydü  ve  bu  yöntem  pek  kısa  bir

zaman  içerisinde  gelecek  vadeden  yeni

elektrik

kurumlarında

da

kendisini



hissettirecekti.

Bu  sırada  mühendislikte  kazandığı  ün

iyiden  iyiye  yayılmaya  başlayan  Tesla'nın

çevresinde  de  bir  grup  yatırımcı  toplanmış  ve

kendi adına şirket kurma teklifi getirmişlerdi. Bu



teklifin üzerine atlayacaktı. En sonunda müthiş

alternatif

akım

buluşunu



dünyaya

tanıtılabilecekti.  Ve  böylece,  kendine  has

görüşüne

göre,


insanlık

sıkıntılarından

kurtulacaktı.

Fakat,


ne

yazık


ki

destekleyicilerinin  aklındaki  daha  basit  ve

pratik  bir  fikirdi.  Sokaklardaki  ve  fabrikalardaki

ark  aydınlatmalarının  geliştirilmesi  sahası

oldukça büyük bir pazardı ve öncelikle bu konu

üzerinde  durulması  gerekiyordu.  Böylece

merkezi  Ne  w  Jersey  Rathway'de  ve  bir

şubesi de New York'ta olan Tesla Electric Light

Şirketi  kuruldu.  Şirket  çalışanları  arasında,

yirmi  yıl  boyunca  hep  Tesla'nın  perde

arkasındaki müttefiki olacak James D. Carmen



de  vardı.  Joseph  H.  Hoadley  le  birlikte

Tesla'nın

şirketlerinin

bazılarında

çalışacaklardı.

Grand  Street'teki  ilk  laboratuvarında  işe

koyulan  Tesla,  kullanılmakta  olanlardan  çok

daha güvenli, dayanıklı, basit ve ekonomik olan

Tesla  ark  lambasını  üretecekti.  Sistemin

patenti  alınacak  ve  ilk  olarak  Rathway

sokaklarında kullanılacaktı.

Tesla'nın  buna  karşılık  alacağı  ödül  ise

şirketin  birkaç  hissesinden  ibaret  olacaktı.

Acıyla  karışık  bir  şaşkınlıkla Amerikan  ticaret

sisteminin  cilveleriyle  şirketten  nasıl  rahatça

uzaklaştırıldığını görecekti. Elinde bol miktarda




hisse  senediyle  açıkta  kalakalmıştı.  Şirket

henüz çok genç olduğu ve halen ekonomik bir

kriz  dönemi  yaşandığı  için  de  bu  hisselerin

hiçbir kıymeti yoktu.

Tesla üçüncü kez sahneyi terk ediyordu.

Kötüye


gidiş

çöküşe


dönüşmüştü,

mühendis

olarak

çalışabileceği

bir



bulamıyordu.  1886  güzünden  ertesi  yıla



uzanan  süre  boyunca  hayatının  en  zor

dönemlerinden  birini  yaşadı.  New  York

sokaklarında  işçi  gruplarıyla  birlikte  ölesiye

çalışıyor,

hayatını

güç


bela

devam


ettirebiliyordu. Tesla daha sonraları bu acı dolu

anılarından pek fazla söz etmeyecektir.




Yine  de  bu  arada  bazı  ilerlemeler  olmuştu.

Ark  aydınlatmada  yaptığı  yenilikler  sayesinde

yedi  patent  hakkı,  ayrıca  yine  aydınlatma  ile

ilgili  başka  patentler  almıştı  ki  bunlardan  ikisi

özellikle ilgi çekiciydi. Bu sistemde demirin 750

santigrat  derece  üzerindeki  ısılarda  manyetik

özelliğini  kaybetmesi  ve  bu  sayede  ısının

doğrudan  mekanik  ya  da  elektrik  enerjisine

dönüştürülmesi

prensibi

uygulanıyordu.

Tesla'nın  diğer  pek  çok  buluşu  gibi  bunlar  da

hemen  kullanım  alanı  bulamayacaklar  ve

unutulmaya  terk  edileceklerdi.  Fakat  yirminci

yüzyılda  yeni  yeni  bu  sisteme  benzer  bir

uygulama,  her  ne  kadar  bunun  Tesla'nın

önceki  buluşlarının  bir  devamı  olduğu  pek



hatırlanmasa da dikkat çekmeye başlamıştır.

Döngüsel  manyetik  alanı  keşfetmesinin  ve

Strassburg'da  ilk  alternatif  akım  motorunu

çalıştırmasının  üzerinden  dört  yıl  geçmişti.

Amerika'nın  yeşil  çayırları  ve  banknotları

kendisinden  daha  ne  kadar  kaçabileceklerdi

acaba?  Yaşadığı  hayal  kırıklıklarından  gururu

incinmiş,  yine  kara  kara  kaybedilen  yıllar  diye

kabul ettiği eğitimine harcadığı zaman üzerinde

düşünmeye başlamıştı.

Fakat  talihi  yeniden  umulmadık  bir  şekilde

yön  değiştirecekti.  Çalıştığı  ve  dayanılmaz

acılar  çektiği  işyerindeki  ustabaşı,  indüksiyon

motorunun  bahsini  duymuş,  mucidi,  Western




Union Telgraf Şirketi'nin yöneticisi A. K. Brown

ile tanıştırmaya götürmüştü. Bu adam alternatif

akım  hakkında  bilgi  sahibi  olmasının  yanı  sıra

yeni fikirlere de oldukça açık bir kişiydi.

Edison'un

önündeki

devrimi

görmeyi


başaramadığı, ya da daha doğrusu doğru akım

elektrik  sisteminin  sonunun  geldiği  yerde

Brown  geleceğin  kokusunu  almıştı.  Tesla

adına  bir  şirket  kuruldu.  En  sonunda  bu  şirket

ile  1882  yılında  Budapeşte'deki  bir  parkta

tasarladığı  alternatif  akım  motoru  üzerinde

çalışabilecekti.




Yüklə 1,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin