du
ve odadaki küçük kandiller yakıldı. Fakat Yaşlı Seng git
mişti. Güneşin kaybolan son ışıklarıyla gitmişti. "
Rehberim,
onu tak.ip ettiğimden emin olmak için bana baktı ve sonra
devam etti.
"Yaşlı Seng, sessizliğin içinde hm/dayan ve vücudunun
gıcırdayan sesleriyle minderin üzerine küt diye düştü. Kam
hir dahq atardamarların ve damarların içinde dolaşmadı;
ı·ücut sıvıları, içinde ltkırdamadı. Yaşlı Seng'in bedeni ile işi
hilli; bir daha kullanılmamak üzere öldü. Fakat bir kolorva
yant (durugörür) orada hazır bulunmuş olsaydı, Yaşlı Seng'in
hedeni etrajinda, açık mavi bir sis formunu görmüş olacaktı.
incelen Gümüş Kordonla tutturulmuş şekil, havada yatay ola
rak süzülür, sonra bedenin üzerinde yükselir. Yavaş yavaş Gü
müş Kordon incelir ve kopar. O, Yaşlt Seng olmuş olan Ruh,
hir tütsü bulutu gibi sürüklenerek, çaba göstermeden duvar
ların içinden gözden kaybolur, uzaklara akar. "
Lama, be
n
i mde çay aldığımı gördü. Kabını yeniden doldurdu ve sonra
devanı etti :
"Ruh, materyalist zihnin kavrayamayacağı alemlerin
iı.,:inden, boyutların içinden sürüklendi. Sonunda harika bir
toplanma yerine vardı. Birinde onun durduğu uçsuz bucaksız
hinalarda noktaladı. Buraya, Yaşh Seng olmuş olan Ruh girdi
37
"ANTİKLERİN MAGARASI "
ve yolunu panldayan bir kata çevirdi. Bir ruh Lobsang, kendi
çevresinde, sizin bu dünya üzerinde olduğunuz kadar katıdır.
Ruh dünyasında bir ruh, duvarlarla sınırlandırılabilir ve bir
katta yürüyebilir. Ruh orada, Yeryüzü üzerinde bildiğimizden
farklı kabiliyet ve doğal yeteneklere sahiptir. Bu ruh, gezme
ye devam etti ve sonunda küçük bir odacığa girdi. Oturarak,
önündeki duvara gözünü dikti. Aniden duvar ortadan kay
boldu ve onun yerine sahneleri gördü -onun hayatı olan sah
neleri. Herhangi bir zamanda olan şeylere sahip Kayıtlar o
lan ve eğitilmiş kişiler tarafından kolayca görülebilen Akaşik
Kayıtlar dediğimiz şeyi gördü. İnsanların kendi başarı ve ba
şarısızlıklarının kaydım, Yeryüzü hayatından ayrılıp hayatın
ötesine geçen herkes tarafından görülür. İnsan geçmişini sey
reder ve kendini yargılar! İnsanın kendinden daha sert yar
gıcı yoktur. Bir Tanrı 'mn önünde titremeden oturamayız; otu
ruruz ama yaptıklarımızı ve yapmaya niyetlendiğimiz her şeyi
görürüz. "
Sessizce oturdum. Bütün bunları oldukça sürük
ley ici ve i lginç buldum. Bunu saatlerce din leyebi l irdim. Sı
kıcı ders görevlerinden daha fazla!
"Çinli Yüksek Memur Yaşlı Seng olan Ruh oturdu ve Yer
yüzü üzerinde yaşadığı hayatı, elde ettiği başarıları gördü, "
diye devam etti Rehberim .
"Gördü ve pek çok yanlışı için
üzüldü. Sonra kalktı ve küçücük odasını terk ederek hızla
Ruhlar Dünyası kadınlarının ve adamlarımn onu bekledikleri
daha büyük bir odaya gitti. Anlayış ve merhametle sessizce
gülümseyerek onun yaklaşmasını, onun rehberlik talep etme
sini beklediler. Onların misafirperverliği içerisinde oturarak
onlara, yapmaya teşebbüs ettiği, yapmaya niyetlendiği şey
leri, hatalarım ve başaramadıklarını anlattı. " "Fakat sizin,
onun yargı/anmadığım, kendi kendini yargıladığım
söylediğinizi zannettim.'"
dedim.
"Bu öyle Lobsang, "
d iyerek
tekrarladı Rehberim.
"Geçmişini ve hatalarını görmüş olan o,
38
"BÖLÜM İKİ,,
şimdi bu Danışmanlara, onların tavsiyelerini almak için yak
laşır :fakat sözümü kesme, beni dinle ve sorularını sonraya
sakla. "
"Söylediğim gibi, "
diye devam etti Lama,
"Ruh, Danış
manlarla oturdu ve onlara başarısızlıklarını anlattı. Daha
verimli evrimleşebilmek için, Ruhunda geliştirmek zorunda
olduğu nitelikleri anlattı. Ve sonra onun daha ileriye yürüme
si için gerekli olan koşulları bulmasına yardım edilecektir.
Yaşlı Seng olmuş olan Ruh, ölü bedenini son defa görmek için
Yeryüzüne geri döndü -şimdi gömülmek için hazırdı. Sonra,
bir daha Yaşlı Seng'in Ruhu olmadı. Dinlenmeye hazır bir
Ruh oldu. Öte Aleme döndü. Kesin olmayan bir süre dinlendi
ve iyileşti. Geçmiş yaşamların derslerine çalışarak, gelecek
yaşam için hazırlandı. Burada, bu hayattaki ölümün ötesinde,
maddeler ve eşyalar, Yeryüzünde bulunmuş oldukları kadar
dokunmak için katıydılar. Zamanı gelene kadar dinlendi ve
bunun için koşullar önceden hazırlanmıştı. " "Bunu sevdim "
diye bağırdım.
"Onu çok ilginç buldum. "
Rehberim devam
etmeden önce bana gülümsedi.
"Önceden belirlenmiş bazı zamanlarda, doğmaya hazır
Ruh çağrılmasını bekledi ve bu hizmetle görevli biri tarafın
dan İnsan Dünyasına girmesine izin verildi. Et içindeki göz
ler için görünmeyerek, ailesi olacakları gözleyerek, eve baka
rak, bu evin bu sefer öğrenmek zorunda olduğu dersleri öğ
renmek için istenen özellikleri karşılama olasıhklarına değer
biçerek. orada kaldılar. Tatmin oldular, geri geldiler. Aylar
sonra Anne-Olacak-olan, Ruh bedene bağlanırken içinde ani
bir hareketlenme hisseder. Zamanı gelince bebek, İnsan Dün
yasına doğdu. Eskiden Yaşlı Seng'in bedenini kullanan Ruh,
şimdi Çin'in bir bahkçı kasabasında alçakgönüllü durumlar
da yaşayan çocuk Lee Wong'un isteksiz beyni ve sinirleriyle
yeniden mücadele elli. Bir kere daha, bir Ruhun yüksek tilre-
39
"ANTİKLERİN MAGARASI "
şimlai.
hir
el
hedenin
daha düşük titreşim oktavına dönüş
tfirı"ildii. "
Oturdum ve düşündüm. Sonra biraz daha düşündüm.
Sonunda.
"Saygıdeğer Lama. mademki hu
böyle.
Yeryüzünün
sıkıntılarından ancak bir kurtuluş olan ölümden insanlar ni
çin korkuyor? "
dedim.
"Bu aklı başında bir soru Lobsang, "
diye yan ıtladı Rehberim .
"Fakat Diğer Dünya'mn mutluluğu
nu bilseydik. çoğumuz buramn zorluklarına katlanamayacak
tık. Bu yüzden iç·imize bir ölüm korkusu yerleştirdik. "
Bana
şakacı bir yan bakış atarak,
"Bazdanmız okulu sevmeyiz. O
kulda çok gerekli olan disiplini sevmeyiz. Ancak bir kişi bü
yüdüğü ve yetişkin olduğu zaman. okulun.faydalan ortaya
Çl
km: Okuldan kaçılmayacakıı ve bilgide ilerleme beklenecek
ti. Ne de bir kişi, tahsis edilen zamamndan önce hayatım so
na erdiremeyecektir. "
Bu konuyu merak ettim. Çünkü sadece
birkaç gün önce. cahi l ve ruh hastası bir keşiş, yüksek bir
inziva yerinden kend ini atmıştı. Yaşl ı keşiş. çekilmez bir a
dam olan o mizac ıy la, yapı lan bütüıi yardım tekl iflerini red
detti. Evet yaşlı J igme, yoldan çıkman iyi oldu, d iye dü
şündüm. Kend isi için daha iy i, diğerleri için daha iyi.
"Efendim!"
dedim.
"o zaman keşiş .Jigme kendi yaşamım
sonlandmliğında yanlış mı yaptı ? " "Evet Lohsang. O, çok
yan/iş ya/Jtı, "
diye cevaplad ı Rehberi m.
"Bir adam ya da ka
dın Yeryüzü üzerinde tahsis edilmiş belli bir süreye sahiptir.
Eğer bir kişi hayatım o zamandan önce sonlandll'lrsa, o za
man o. neredeyse hemen geri dönmek zorundad11: Böylece,
belki sadece hirkaç
a_ı1
içinde bir bebe{;in hayata doğum man
zarasına sahip oluruz. Bu, intihar eden bir ruhun bedeni elde
etme dönüşii olarnktır ve böylece daha önce yaşamış olması
gereken zamam yaşw: İntihar asla hakli gösterilemez. Ken
disine karşı. bir kişinin Yüksek Şuuruna karşı ciddi bir suç
tw: " "Fakat �fendim "
dedim,
"aile itibarmın zedelenmesini
40
"BÖLÜM İKİ,,
telafi
etmek için törensel intihar düzenleyen kibirli Japonlara
ne
dersin? Kuşkusuz cesur hir insan hunu yapar. " "Öyle değil
/,ohsang, "
Rehberim çok vurgu luydu.
"Öyle değil. Cesaret
d/mek demek değildir. Hayatta zorluklarla yüzleşmek, acılar
la
yüzleşmektir. Ölmek kolaydu� Yaşamak; bu, cesaret hareke
tidir.' Törensel intiharda gururun tiyatro gösterisi hile, hir ki
ş�vi onun yanlışltğma inandırabilir. Öğrenmek için buradayız
ve
sadece hize tahsis edilmiş süre içerisinde yaşayabiliriz. İn
tihar asla haklı gösterilemez.' "
Tekrar Yaşl ı J igme'y i düşün
düm. Kendini öldürdüğü zaman çok yaşl ıydı. Bu nedenle
dünyaya tekrar geldiği zaman, zannedersem bu sadece kısa
hir kal ı ş olacak.
"Saygıdeğer Lama "
diye sordum,
"korkunun amact ne
dir? Korku içerisinde niçin bu kadar acı çekmek zorundayız?
.-1sla olmamış şeylerden en çok korktuğumu, yine de onlardan
hdld
korktuğumu zaten ke�fettim.'"
Lama güldü ve
"Bu hepi
mize olur. Biz bilinmeyenden korkanz. Yine de korku gerekli
ıliı� Korku miskinliğe kapılacağımız zaman bizi kışkırtır. Kor
ku. kazalardan sakmmakla hize fazladan hir güç verir. Korku
hize ilave güç, ek dürtü veren bir destektir ve bizim tembellik
c,�ilimimizin üstesinden gelmemizi sağlar. Öğretmenlerden
korkmadan ya da diğerlerinin önünde aptal görünmekten
korkmadan okul ödevlerinizi çaltşmayacaktımz. "
Keşişler tapınağa geliyordu. Chelalar daha fazla yağ kan
d i l i . daha fazla tütsü yakarak etrafta koşuşturuyorlardı. Ayağa
kalktık ve söğütlerin yapraklarıyla oynayan hatif bir melte
m
in olduğu akşamın soğuğuna yürüyerek çıktık. Çok uzak
lardaki Potala'dan büyük trompet sesleri duyuldu ve bel i rsiz
yankı ları Kehanet Söy leyen Lama Manastırının duvarları nda
dalgaland ı .
4 1
BÖLÜM ÜÇ
Kehanet Söyleyen Lama Manastırı; küçük, sık ve çok sa
paydı . B irkaç küçük chela kaygısızca terkedilmişl i kle oyun
oynuyordu. Öğle vakti tembelce çene çal ınan, güneşle yıkan-
mış avlularda miskince yayılmış trappa grupları yoktu. Yaşl ı
insanlar, yaş l ı lamalar burada çoğunluktaydı. Y ı l ların ağırl ığı
altında çarpılmış ve beyaz saçlı, yaş l ı insanlar i şyerine yavaş
ça gittiler. Burası, Gelecekten Haber Verenlerin Eviydi. Ge
nel l ikle yaş l ı Lamalara ve Kahinin kendisine Kehanet, ilahi
yat (teoloj i ) görevi emanet edi l m i şti. B uraya giren davetsiz
1.iyaretçi yoktu. Dinlenmek ya da yiyecek bulmak için çağrıl
mış, yolunu kaybetmiş yolcu yoktu. Burası çoğunluk tarafın
dan korkulan ve özel olarak davet edi lenler hariç, herkese ya
saklanmış bir yerdi. Rehberim Lama M ingyar Dondup, istis
naydı. Her istediği zaman girebi lirdi ve gerçekten hoş bir mi
safir olarak karşılanırdı.
Hoş bir ağaçl ık, Lama Manastırını merakl ı gözlerden
gizl iyordu. Dikkatle muhafaza ed i len odalar, bu B i lgi Tapı
nağını böyle sık ziyaret eden, His Holi ness The İ nmost One'a
göre düzenlenmi şti. İçerideki hava, önem l i işlerin i sükunetle
koşturan insanların genel etkisiyle huzurluydu.
43
"ANTİKLERİN MAGARASI "
Ne gürültülü ziyaretçi ler için. ne de kavgalar için fırsat
vardı. Yer. Ti bet boyunca bazen binlerce keşişten oluşan top
luluklarda düzen i sağlama göreviyle polis-keşiş olarak görev
lendirilm iş, hiçbiri 1 00 ki lodan aşağı gelmeyen ve çoğu 2
metreden uzun, dev gibi insan lar, güç lü Kham adamları tara
fından devriye geziliyordu. Keşi ş-pol isler, sürek l i tetikte ve
nöbette olarak, toprakları uzun adım larla geziyorlard ı . Güçlü
fıçı tahtaları taşıyarak, suç lu vicdanlar için gerçekten korku
tucu bir görünüşe sah iptirler. Bir keşiş cübbesinin, bir din a
dam ını örtmesi gerekl i değildir. Bütün toplumlarda aptal ve
günahkar i nsanlar vardır; bu yüzden Kham Adamları çok
meşguldürler.
Manastır binaları da hedeflenen amaçlara uygundurlar.
Burada yüksek binalar yoktur. Çentik l i uzun tırmanma direk
leri yoktur. Bu, yaş l ı olanlar için gençl iğin elastikiyetin i kay
betm iş ve kemikleri dayanıksız insan lar için böyledir. Kori
dorlara ve zemin katta yaşayan en yaş l ı olanlara ulaşmak ko
laydır. Kehanet Söyleyenin kendi de, Kehanet Tapınağının
kenarında, zem in katta yaşad ı . Onun çevresinde en yaşlı, en
bi lge insanlar yerleşmi şti . Ve, kıdeml i Kham Adamlarının ke
şiş-polisi.
"Kahini görmeye gideceğiz Lobsang, "
dedi Rehberim.
"Seni, çok merak ettiğini ifade etti ve zamanrnın çoğunu sana
harcamaya haz1r. "
Davet ya da emir, beni en büyük hüzünle
doldurdu. Geçmişte, bir astrologa ya da "kahine" her z iyare
timde kötü haberler, daha fazla keder, gelecek zorlukların da
ha fazla onayı üreti'lmiş oldu. Genell ikle de. en iyi cübbemi
giymek ve çoğunu duymadığım. bir dizi basmakal ıp sözler
me leyen, bıktırıcı şeki lde konuşan bazı yaşlı adam ları d inler
ken ördek gibi oturmak zorundaydım. Şüphey le yukarıya
baktım. Lama gözlerini üzerime di kerken, bir gülümsemeyi
saklamaya çabalıyordu. Kesinlikle, zihnim i okumuş olduğu-
44
"BÖLÜM
ÜÇ"
nu yüzümü asarak düşündüm.
"Olduğun gibi git. Kahin, bir
kişinin cübbesinin durumunu hiç önemsemez. Seni, kendini
tamdığından daha fazla bilir! "
derken bir kahkaha patlattı.
Gelecek için ne duyacağımı merak ederek hüznüm daha da
derinleşti.
Koridordan aşağıya yürüdük ve iç havluya çıktık. İdama
giden biri gibi h issederek, dağ bölgelerinin görünüşüne bir
bakış attım. Kaşları çatık bir pol is-keşiş, neredeyse hareket e
den bir dağ gibi bana yaklaştı. Rehberim i tanıyarak, karşı la
ma gülümsemelerini kesti ve başıyla derinden selamlad ı .
"Secdeler senin Lotus Duruşuna Kutsal Lama, "
dedi .
"Keha
net Söyleyenin Derin Saygilanm size iletmeme izin vererek
beni onurlandmn.
" Yanım ızda adım atmaya koyuldu ve onun
hantal adımlarıyla zeminin titrediğini elbette hissettim.
Kapının yanında duran iki Lama, -normal keşiş bekçi ler
değil- bizim yaklaşmam ızla, girebi lmemiz için kenara çekil
di ler.
"Kutsal Biri sizi bekliyor"
dedi, gülümseyen biri rehbe
rime dönerek.
"Ziyaretinizi sahmnzlikla bekliyor Efendi Min
gyar"
dedi diğeri . İçeri yürüdük ve kendimizi oldukça loş
aydınlatılmış bir oda içerisinde bulduk. Birkaç dakika için
çok
az
şey fark edebildim gerçekten. Gözlerim havl udaki gü
neş ışığından kamaşmış bulunuyordu. Yavaş yavaş görme gü
cüm normale dönerken duvarlarında iki goblen (resimli örtü),
bir köşede tüten küçük bir tütsülük ve çıplak bir oda algı la
dım. Odanın ortasında. basit bir minderin üzerinde oldukça
genç bir adam oturuyordu. Güçsüz ve zay ıf görünüyordu. Ve
bunun, Tibet'in Kehanet Söyleyeni olduğunun fark ına vardı
ğım zaman gerçekten şaşırdım. Gözleri oldukça dışarı fırla
m ıştı ; gözünü bana dikti ve beriden öteye. Dünyasal bedeni
me değil de ruhuma baktığı izlen imi aldım.
Rehberim Lama M i ngyar Dond up ve ben, geleneksel o
larak yüzükoyun yere uzandık ve selam ımızı sunduk. Sonra
45
"ANTİKLERİN MAGARASI ,,
ayağa kalktık v e beklemeye başladık. Sonunda sessizlik, net
olarak rahatsız edici olduğunda, Kahin konuştu:
"Hoş geldin,
Efendi Mingyar, hoş geldin Lobsang!"
Sesi oldukça yüksek
perdedend i ve hiç güç lü değildi. Uzak bir mesafeden geliyor
izlenimi bıraktı. B i rkaç dakika için Rehberi m ve Kahin genel i
ilgi lendiren konuları ele aldılar. Sonra Lama M i ngyar Don
dup başıyla selam ladı, döndü ve odayı terk etti . Kahin bana
bakarak oturdu ve sonunda,
"Bir minder getir ve yanıma otur
Lobsang, "
dedi . Uzak bir duvara yaslanmış, dolduru lmuş
kare biçiminde bir mi nder buldum ve onun önüne oturdum.
Bir süre, oldukça can sıkıcı bir sessizl ikle gözlerini bana di
kerek baktı . Ancak, can atıcı son la, onun incelemesinden ra
hatsız olduğum zaman konuştu :
"Dolayısıyla sen, Tuesday
Lobsang Rampa'sın.1 "
ded i .
"Birbirimizi, başka bir yaşam ev
resinde çok iyi tamdık. Şimdi. En İçerideki Kişi'nin emriyle,
sana geçireceğin zorlukları, üstesinden gelmen gereken zor
lukları anlatmak zorundayım. " "Oh, Efendim!"
diye bağır
dım,
"bu yaşamımda böyle acı çekmek zorunda kalmak için,
geçmiş yaşamlarımda korkunç şeyler yapmış olmalıyım. Kar
mam, seçkin kaderim, başka herhangi bir kişiden daha zor
görünüyor. " "Öyle değil, "
diye cevapladı.
"İnsanların geçmiş
yaşamlarının günahları için bu hayatlarında acı çekmeleri
gereksinimi olarak zorluklara sahip olmalarım düşünmeleri
genel bir yanlıştır. Eğer bir metali.fırında ısıtırsan, bunu, ya
nıldığı ve cezalandmlması gerektiği için mi yaparsın? Yoksa
onun madde özelliklerini geliştirmek için mi yaparsın? "
Bana
sertçe baktı ve
"bununla birlikte Rehberin Lama Mingyar
Dondııp, bu konuyu seninle ayrırn tartışacak. Ben sana, sa
dece geleceğini söylemek zorunday11n, "
ded i.
Kahin, gümüş bir zi le dokundu ve bir görev l i sessizce i
çeri girdi. Karşımızdan sessizce yürüyerek ben im ve Kehanet
Söy leyenin arasına. çok alçak bir masayı yerleşti rdi. Masa ü-
46
"BÖLÜM ÜÇ"
zerine, görünüşe göre bir porselen şekl iyle, gümüşle çizilerek
süslenmiş bir kase koydu. Kase içerisinde, keşiş-hizmetli ta
rafından Kahinin önüne yerleştirilmeden önce havada salla
yarak açı k kınnızı, yalazlanm ış, parlayan mangal kömürü
korları vardı. Homurtul u bir kelimeyle, benim üzerimde kay
bolan etkiyle zengin oymalı ahşap bir kutuyu kasenin sağına
yerleştirdi ve geldiği kadar sessizce ayrı ldı. Bütün bunların
başıma niçin gelmek zorunda olduğunu merak ederek, huzur
suz, durgun olarak oturuyordum. Herkes bana, ne kadar zor
bir hayat geçireceğimi an latıyordu. Ondan zevk al ıyor görü
nüyorlard ı . Zorluk zorluktu, görünüşte geçmiş bazı yaşamla
rı mın günahlarını ödemek zorunda olmasam bile, kahi n
yavaşça öne uzandı ve kutuyu açtı. A ltın, küçük b i r kaşıkla
ince bir toza dald ırdı ve ışıldayan korların üzerine serpti.
Oda, ince mavi bir tozla doldu. Duyularımın sersemledi
ğini ve görüş gücümün donuklaştığını hissettim. Ölçüleme
yen bir mesafeden büyük bir çanın çal ışını duyar gibi oldum.
1
>aha yakına gelen ses, başımın yarı lacağını h issedene kadar
giderek yoğun laştı. Görüşüm açıldı ve kaseden sonsuzca yük
selen bir duman sütununu dalgınca seyrettim. Dumanın içeri
-; inde hareketler gördüm. Bana yaklaşan ve onun bir parçası
ulmam için beni içine çeken hareketler. Anlayışımın ötesinde
h i r
yerden Kehanet Söyleyenin sesi homurdanmaya devam
L'derek bana ulaştı. Fakat onun sesine ihtiyacım yoktu. Onun
kadar canl ı bir şeki lde geleceği görüyordum. Zamanın bir
ııoktası içerisinde ayrı durdum ve sanki devamlı-oynayan bir
lilınin üzerine resmedi lmiş hayat makaramın olaylarını ö
ı ı limde seyrettim. İ lk çocukluğum, hayatımdaki olgular, ba
lıaın ın azgınlık ları, hepsi önümde betimlendi. Bir kere daha
l
'hakpori'nin büyük Lama Manastırın önünde oturdum. Bir
kere daha Lama Manastırlarının çatısından, dağ tarafından,
kemi k-kıran gücüy le aşağı atan rüzgar, beni kırbaçlarken
47
"ANTİKLERİN MAGARASI"
Dem ir Dağının sert kayalıklarını h issettim. Duman girdap ya
parak döndü ve resim ler ("Akaşik Kayıtlar" olarak ad landırı
lan lar) harekete devam etti. İ nisiyasyonumu tekrar gördüm.
Dumanda inisiye olmazdan önceki gizli tören ler. dumanda
döne döne yükseldi. Resimlerde kendimi, Chungking"de
(Çin"de bir şehri) yalnız başı na, uzun gezim i bitirirken gör
düm.
İ lginç bir makine. Chungking'in sarp uçurumları üzerin
de akarak ve süzülerek, havada döndü ve savru ldu. Ve Ben
Ben-kontroldeyd im! Sonra, kanatlarında Japonya'n ın Doğan
Güneşi sergilenmiş, böy le makinelerin fi lolarını gördüm. Ma
kinelerden düşen siyah, koyu dam lalar. alev ve duman içinde
patlamak için yeryüzüne hücum ettiler. Mahvolmuş beden ler
göksel alanlara fırladı ve bir süre için gökler. kan ve i nsan
parçalarıyla yağmur gibi boşand ı . Kal bimde ağrı hissettim ve
sersemledim, resim hareket ederken ve beni Japon lar tarafın.,
dan işkence yapılmış olarak gösterirken, hayatım ı gördüm.
Zorl ukları gördüm. Acı ları hissettim. Fakat bütün üzüntülerin
en büyüğü, Batı Dünyasının bazı insanlarının kötü ve hain ol
masın ı, onların tek sebeple kıskanç olmalarıyla. iy i ler için ya
pı lan ları mahvetmey i başarmaları nı görmektir. Resim ler ha
reket etmeye devam etti ve hayatı mın olası sürecini. onu ya
şamadan gördüm.
Çok iyi bi ldiğim gibi. olasıl ıklar son derece
kes i n
tah
minler olabilirler. Sadece çok küçük ayrıntı lar baLen farklıdır.
l3 ir kişinin astrolojik biçimi.
k
işi
n
i
n ne
olabi leceğine. mi
nimum ve maksimum hızlardan yararlanabi len bir mak inenin
yönet icisi olarak katlanabilınes ine s ı nı r
koy ar. "/Je11im iç·in
::or hir .ı ·aşam olsun.' "
diye diişün
d
i
i
m
.
Sonra
i)y lc sert s ıçra
dım
k i . neredeyse m inderi tı.:rk ediyordum .
B i r d
oınuzunıa
doku ndu.
D
ö
n
e
r
k
en
.
şimdi
a rkamda oturan Kclıaııet Söy l c
y ı.:nin yiizi.inii gördüm.
Bak ı ş ı . i leridek i
mr
yol
iç i n
lı i'ı zniin.
48
"BÖLÜM ÜÇ"
tam bir merhametin bakışıydı.
"Sen çok psişiksin Lohsang"
ded i.
"Normal olarak bu resimleri, seyredenlere anlatmak zo
rundayım. En içerideki Kişi, bekleyen bir kişi olarak oldukç·a
adaletlidir, doKrudw: "
"Bütün istediğim, "
diye cevapladım.
"hurada huzur iç·e
risinde kalmak. Niçin çok coşkulu vaaz dinlerinin -arkadan
birbirlerinin boKyasına gitmeyi istemel�vim? "
Kahin yan ıtlad ı :
"Bir görevin
var dostum. başanlması gereken "
ded i .
"Bütün muhalefete
ra,�men onu yapahilirsin. Bu nedenle zor ve özel ç·a/ışnuılar
görüyorsun. "
Bütün bu zorluk ve görevlerden söz etmek ben i
son derece kasvetl i yaptı. Bütün isted iğim barış v e huzur i
ç i nde ol mak, biraz da zararsızca eğlenmek.
"Şimdi. "
dedi
Kah in,
"Seni hekleyen ve sana dahafazla şey anlatacak Reh
berine dönme vaktin. "
Ayağa kalktım ve dönmeden önce ba
şımla selam ladım ve oday ı terk ettim. Dışarıda, dev gibi ke
şiş-polis, beni Lama M ingyar Dondup'a götürmek için bek li
yordu. Birl i kte yürüdük ve içerisinde, bir fil ve bir karıncan 1 11
bir cang ı l patikasında yan yana yürüdüklerini gördüğüm bir
resim kitabını düşündüm . . . .
"Pekala Lobsang'"
dedi Lama, ben odasına girerken. "L'
manm bütün gördüklerinden keyfinfazla kaçmamışıu: "
Bana
gül ümsedi ve oturmamı istedi .
"İlk önce beden için y�rccek
l.obsang ve sonra Ruh için gıda. "
ded i . H izmetl i-keş işin ça
yımızı getirmesi için gümüş çanı çalarken kahkahalar atıy(ır
du. Be l l i ki tam zamanında varm ıştı m ! Lama Manastırı kural
ları lıel i rtir ki, bir kişi yemek yerken bak ınamaz. Gözleri kay
mama lıdır ve tüm di kkat. okuyanın sesine veri lmel idir. Bura
da Lama M i ngyar Dondup'un odasın da, bizden yukarı) a
l li
neyen. düşünce lerimizi gıda gibi böy le sıradan şey lerden
ıızak tutmak için Kutsal Kitaplardan yüksek sesle okuyan. ne
de kuralların en ufak ihlal inde üzeri mize atlama\
a
hazır. sert
49
"ANTİKLERİN MAGARASI"
disiplin sorumlu ları vard ı . Gözümü pencereden dışarı, son
suzca uzanan H i malayalara diktim, on ları bir daha seyrede
meyeceğimin zamanının yakında geleceğini düşünerek ... Ge
lecekte -benim geleceğimden- an lık bakışlar algı ladım ve tam
olarak görmed iğim, fakat duman içerisi nde kısmen gizlenmiş
şeylerden çok korktum.
"Lobsang.1 "
dedi Rehberim,
"çoğunu gördün, ancak saklı
kalandan daha fazlasmı. Eğer planlanmış geleceğinle yüzle
şemeyeceğini hissediyorsan, o zaman gerçeği kabul edecek
sin -yine de üzülerek- ve Tibet 'te kalabilirsin. " "Efendim! "
diye cevaplad ım,
"bir keresinde bana, Hayat Yol/arma başla
yan bir insan, bocalarsa ve geri dönerse, onun cesur insan
olmadığmı söylediniz. Önümdeki zorlukları bilmeme rağmen
ileri gideceğim. "
Gü lümsedi ve başını sallayarak onay verdi.
"Beklediğim gibi"
dedi.
"Sonunda başaracaksm. " "Efendim!"
diye sordum,
"insanlar, niçin bu dünyaya, geçmiş yaşamla
rmda bulundukları şeylerin ve bu yaşamlarmda yapmayı
ümit ettikleri şeylerin bilgisiyle gelmezler? Niçin orada,
"Saklı Bilgi" dediğimiz şey olmalı? Niçin hepimiz her şeyi bi
lemeyiz? "
Lama M ingyar Dondup kaşlarını kald ırdı ve güldü.
"Sen
elbette biraz daha.fazla bilmek istiyorsun!"
ded i.
"Ha.fizan da
güçten düşüyor. Oldukça yakmda, geçmiş yaşamlarımızda
yaptıklarımızı bu dünyada yüklerimizi artırmamak için nor
mal olarak hat1rlayamadığım1Z1 sana söyledim. Dediğimiz gi
bi 'Hayat Çarkı, bir kişiye zenginlik ve diğerine fakirlik geti
rerek döner. Bugünün dilencisi, yarmm prensidiı� ' Eğer geç
miş yaşamlarımızı bilmezsek, son enkarnmyonumuzda ne ol
duğumuzu kendi yararımıza kullanmaya çalişmadan her şeye
yeniden başlanz. " "Fakat "
diye sordum,
"Saklı Bilgi hakkm
da ne diyorsun? Eğer bütün insanlar o bilg�ye sahip olsaydı,
herkes daha iyi olacaktı, daha çabuk ilerleyecekti. "
Rehberim
50
"BÖLÜM ÜÇ"
bana doğru gülümsedi.
"Bu, o kadar basit değil! "
diye cevap
lad ı . B ir süre için sessizce oturdu, sonra tekrar konuştu:
"İçimizde, Yüksek Benliğimizin içerisinde güçler vardır.
İnsanın fiziksel dünyada, madde içerisinde yapabildiği her
hangi bir şeyden ölçülemeyen derecede daha büyük. Özellik
le Batı insanı, böyle güçleri, -bütün Batılı insanlar parayı ö
nemsediği için- yönetebilmek için kötüye kullanacaktır. Batı
insanının sadece iki sorusu vardır: Onu ispatlayabilir misin?
Ondan ne çıkarabilirsiniz? "
Oldukça safça güldü ve
"İnsanın
'kablosuz' bir mesajı, okyanus ötesine göndermek için kul
landığı çok süslü aletler ve mekanizmaları düşününce daima
çok eğleniyorum. Kablosuz, kilometrelerce kablo içeren a
letler için kullanılacak en son terim olmalı. Fakat burada, Ti
het'te, eğitilmiş lama/arımız hiçbir alet kullanmadan telepa
tik mesajlar gönderirler. Astrale gireriz, uzayda ve zamanda
seyahat ederiz, dünyanın diğer bölümlerini ve diğer dünya
ları ziya�et ederiz. Havaya yükselebiliriz. Çok ağır yüklerin,
Küçlerin uygulanması ile kaldırılması genellikle bilinmez.
/Jütün insanlar saf ve duru değildir Lobsang; ne de bir keşiş
elbisesi, her zaman kutsal bir insanı sarmaz. Hapishanede
bir aziz bulunabileceği gibi, Lama manastırında da bir kötü
bulunabilir. "
Biraz şaşkınl ıkla ona baktım.
"Fakat bütün in
sanlar bu bilgiyi bilselerdi, kuşkusuz hepsi iyi olacaktı? "
d iye
sordum.
Lama cevaplarken kederl i o larak bana baktı.
"Biz Gizli
!Jilgiyi, İnsanlığın korunabilmesi için gizli tutuyoruz. Çoğu
insan, özellikle Batıdakiler sadece parayı ve diğerleri üzerin
de güç kurmayı bilirler. Bizim topraklarımız bir zaman sonra,
normal insanların düşünülmediği, fakat sadece karanlık güç
leri desteklemek için var olan, dünyanın yarısını esir edecek
diktatörlerce, acayip bir kültür tarafından sonradan istila e
dileceğini ve fiziksel olarak zapt edileceğini, Kahin ve başka-
51
"ANTİKLERİN MAGARASI"
lan tarafindan önceden söylendi. Gizli bilgileri açığa vur
macliğı için. Ruslar tar
yüksek Lamalar bulunmaktadır. Normal insan Lobsang, gizli
bilg�ve ulaşan, şöyle tepki verecekti: İlkönce, şimdi kavradığı
güçten korkmuş olacaktı. Sonra, en vahşi rüyalanmn ötesin
de, kendini zenginleştirme aracına sahip olduğu aklına gele
cekti. Deneyecekti ve para ona gelecekti. Paranın ve gücün
artışıyla sadece daha.fazla para ve güç isteyecekti. Bir milyo
ner asla bir milyonla yetinmez. ancak daha fazla milyon is
ter.' Buna tam gelişmemişlik, ahlaksızlıkların lam gücü denir.
Saklı Bilgi mutlak güç verir. "
Büyük bir ışık kafama dank etti . Tibet nası l korunabi l ir,
bil iyorum ! Heyecanlanarak ayağa sıçradım, bağırdım,
"o za
man, Tibet kurtulur! Gizli Bilgi, istiladan bizi koruyacak!"
Rehberim merhametle bana baktı.
"Hay11� Lobsang",
üzgün
olarak cevapladı,
"biz böyle şeyler için güçleri kullanmayız.
Tibeı'e zulmedilecek. neredeyse yok edilecektir. Fakat gelecek
yıllarda tekrar yükselecek ve daha büyük, daha saf olacakt11:
Ülke, daha sonra bütün dünyanın olacağı gibi, savaşfmnın
da, süprüntü/erinden arınmış olacaktır. "
Bana bir yan bakış
attı.
"Savaşlar olmak zorundaydı, biliyorsun Lobsang"
dedi
sessizce.
"Eğer savaşlar olmasaydı, dünya nüfusu çok fazla
olacaktı. Savaşlar olmasaydı, salgın hastalıklar olacaktı. Sa
vaşlar ve hastaliklar dünya nüfusunu ayarlar ve Yeryüzü üze
rinde insanlara -ve başka dünyalarda- başkalarına iyilik yap
mak içinfirsaılar sunar. Dünya nı"lfiısu başka şekillerde kont
rol edilene kadar savaşlar daima olacakw: "
Gonklar bizi akşam ayin ine çağırıyordu. Rehberim Lama
M i ngyar Dondup ayağa kalktı.
"Benimle gel Lobsang, "
ded i .
''Burada misafiriz ve {�vine katılarak ev sahiplerimize saygı
göstermel�viz.
" Odadan yürüyerek dışarı çıktık ve avluya gir
dik. Gonk lar ısrarla çal ıyordu -Chakpori'deki olmuş olduğu
52
"BÖLÜM ÜÇ"
halden daha fazla duyularak. Tapı nağa giderken, yolumuzu
şaşırtıcı olarak yavaşlattık. Yavaşlığımızı merak ettim, o za
man etrafıma bakarken çok yaşlı insanlar gördüm ve avluyu
güçsüz, aksayan adımlarla geçtik. Rehberi m bana fısı ldadı,
"eKer karşıya geçip, bu mürit/erle oturursan, bu bir kibarlık
olacaktır Lobsang! "
Başımı sal l ayarak yolumu, Kehanet
Söyleyen Lama Manastırının müritlerinin oturduğu yere ge
lene kadar, Tapınağın iç duvarlarının etrafından dolaştırdım.
Onlardan birinin yanına otururken merakla bana baktı lar.
Disiplin Görevl ileri bakmadıkları zamanlar, neredeyse hisset
tirmeden, beni kuşatıncaya kadar öne i lerledi ler.
"Nerelisin?"
diye sordu bir çocuk, başları olduğu anlaşı
lan biri
- "Chakpori, "
diye cevapladı m bir fısı ltıyla.
"Sen En
l<,·erideki Kişi tarafından gönderilen arkadaş mısm?"
diye fı
sı ldad ı diğeri .
"Evet, "
diye fısıldad ım tekrar.
"Kahini görmek
iı;in buradayım,
" SESSİZLİ K ! " diye azı l ı bir ses, tam arkam
da
kükredi,
"sizden başka gürültü yapan yok çocuklar! "
Bü
yük bir adam ın çıktığını gördüm.
"Ga! "
dedi bir çocuk,
"onu
lıir
j{ırk etmedin, onun havlama.\·ı, mrmasmdan daha kötü"
Az
sonra Kehanet Söyleyen ve Abbot, kenardaki küçük bir
kapının içinden göründü ve ay in başlad ı .
Biraz sonra tekrar dışarıya akın ettik. Diğerleriy le, çay
al mak ve deri arpa torbam ı tekrar doldurmak için mutfağa
gittim. Konuşmak için fırsat yoktu. Bütün derecelerden keşiş
ler. gece için din lenmeye çekilmeden önce, son dakika tartış
malarını yaparak bir yerlerde duruyorlard ı . Yönümü, bana
ayrı lmış odaya çev irdim. Cübbemin iç ine sarı ldım ve uyu
ıııak için uzandım. Yine de uyku çabuk ge lmedi. A ltın alevli
yağ lambalarıy la yeri bel l i olan mor karanl ığa gözümü dik
t i m . Uzaklarda sonsuz H i malayalarda göklere doğru uzanan
kaya-parmaklar sank i, Dünya'nın Tanrılarına yal varıyordu.
Ay
ışığının beyaz canlı ışın ları. Ay daha ylikseğe tırman ırken
53
"ANTİKLERİN MAGARAsI "
tekrar parlayarak ve kaybolarak dağ yarıklarında parladı. Bu
akşam meltem yoktu. Dua bayrakları direklerinden sırasızca
çekildi. Sadece bulut izleri Lhasa Şehri üzerine miskince sü
züldü. Devrildim ve del i ksiz bir uykuya daldım.
Sabahın çok erken saatlerinde bir korku başlangıcı ile u
yandım. Fazla uyumuştum ve sabah ayini ne geç kalmış ola
caktım. Ayağa fırladım. Alelacele cübbemi omuzlarıma attım
ve kapıyı sürgüledim. Terk edilmiş koridordan aşağıya yarı-
. şarak avluya fırladım -Kham adamlarından birinin kol larına
doğru.
"Nereye gidiyorsun ? "
Demir gibi tutuşuyla yardım et
meye çalışırken hararetle fısıldadı.
"Sabah ayinine "
d iye
cevapladım,
'Jazla uyumuş olmalıyım. "
Güldü ve beni bırak
tı.
"Oh!"
dedi,
"sen bir misafirsin. Burada sabah ayini yoktur.
Geri dön ve tekrar uyu. " "Sabah ayini yok mu? "
diyerek bir
çığlık attım.
"Niçin, herkesin sabah ayini var!"
Keşiş-polisin,
beni medenice cevaplandırdığı için keyfi yerinde olmuş ol
malıydı,
"Biz burada yaşlı ve bazılarımız güçsüz insanlarız,
bu sebepten sabah ayinini kaldırdık. Git ve huzur içinde bir
süre dinlen. "
Onun için nazi kçe, benim için bir gökgürültüsü
gibi olan seslenişi i l e başım ı sıvazladı ve ben i geriye, korido
ra itti. Dönerek hantal adım ları attığı her adımda, zemi nde
gümbürdeyen tahta fıçı gibi "thunk! thunk! " sesleri çıkaran
gidişiyle, av l uyu adım lamaya devam etti. Koridorlar boyunca
geri koşturdum ve birkaç dakika içerisinde tekrar uykunun
sesi duyuldu.
Sonra gündüz Abbot'a ve iki kıdemli Lamaya sunuldum.
Rehberim Lama Mingyar Dondup ile il işki lerim, geçmiş ya
şamlarımdan hatırladıklarım, ev yaşantım hakkında sorular
soru larak, kararl ılıkla sorguya çekildim. Sonunda üçü, sal l a
narak ayağa kalktı lar ve kapıya yöneldi ler. En son o lan ı,
"Gel"
ded i e l iyle işaret ederek. Şaşk ındım, bir sersem gibi yü
rüyerek, arkalarından uysalca takip ettim. Kapının dışına ya-
54
"BÖLÜM
ÜÇ"
vaşça çıktı lar ve koridor boyunca, uyuşuk uyuşuk ayak sürü
düler. Yavaş gidebilmek için güç sarf ederken neredeyse tö
kezleyerek onları taki p ettim. Hem chelaların hem de trap
paların yavaş geçişim ize merakla baktıkları, açık odaların ol
duğu yerden geçerek sürünmeye devam ettik. Bu kafileni n
"kuyruğu" olmanın utancıyla yanaklarımın yandığını hisset
tim. Başımızda bir Abbot, iki sopa yardımıyla ayaklarını
sürüyordu. Sonra gelen iki lama, Abbotla nadiren aynı hızda
yürüyebi len böyle e l i ayağı tutmayan ve pörsümüş insanlardı.
Ve ben arkadan yetişerek, yeterince yavaş, zar zor yürüyebi
l iyordum.
En sonunda ya da benim için en sonunda, uzak bir duvara
yerleştirilmiş küçük bir girişe vardık. Abbot nefesi arasından
mırı ldanırken ve bir anahtarı yoklayıp ararken durduk. La
malardan biri onu geçerek öne i lerledi ve sonuç olarak men
teşelerin protestolarının bir i hbarıyla kapıyı itti. Abbot içeri
girdi. B irinci lama ve sonra diğeri onu izledi . H içbiri bana bir
şey söylemediği için bende içeri girdim. Bir yaşlı lama ar
kamdan kapıyı kapadı . Ön ümde, eski ve tozla kaplı eşyalarla
doldurulmuş oldukça uzun bir masa vard ı . Eski cübbeler, an
tik dua çarkları, eski kaseler ve dua boncuklarının sın ıflan
dırılmış i pleri . M asa üzerinde, birkaç Büyülü Kutu ve ilk ba
kışta tanıyamadığım başka değişik eşyalar vardı.
"Hmmmm.
Mmmmn. Buraya gel evladım! "
diye emretti Abbot. İstek
sizce ona doğru i lerledim ve sol kolumu sıska el iyle yakalad ı .
Sanki bir iskeleti kavrıyor gibiyd i !
"Hmmmn. Mmmmn. Ev
lat! Hmmmn. Onlara, bu e�yalara ve yazılara, geçmiş bir ya
şam sırasmda hiç sahip oldun mu? "
Beni uzun masaya gö
türdü, sonra bana dönüp,
"Eğer herhangi bir e�yamn sana ait
olduğuna inanıyorsan, onları topla bana getir. "
Yavaşça yere
oturdu ve hareketlerime bir daha i lgi gösterm iyor gibi gö
ründü. İ ki lama onun la oturdu ve herhangi bir şey konuşul-
55
"ANTİKLERİN MAGARASI"
madı.
"Pekôlô.' "
diye kendi kend ime düşündüm,
"eKer üç yaşlı
adam hunu höyle oynamak ist�vorsa tamam. ben de onu. on
ların uwzıyla oynayacağım.' "
Yapması en basit şey: el bette
bu. ps ikometriyd i. Avucum aşağıya dönük, değişik eşyalar
üzerinde. sol elimi uzatarak yanlarında yavaşça yürüdüm.
Bazı eşyalarda, avucumun ortasında bir kaşıntı şekli ve hafif
bir ürperme ya da titreme, kolum boyunca heyecan lanma de
ney imledim. Bir Dua Çarkı, hırpala_nmış eski bir kase ve bir
tespih ay ırdım. Sonra uzun masa kenarında gezimi tekrar et
tim. Sadece bir tane daha eşya, avuç iç imde kaşıntıya ve ko
lumda ürpermeye sebep oldu. Bozul man ın son aşamasındaki
eski bir paçavra cübbe. Kumaşı çürümüş ve dokununca toz
hal ine gelen, y ı l larla rengi neredeyse uçmuş, yüksek bir me
murun safran cübbesi. Dikkatli ellerimin arasında parçalan
ması ndan korkarak toplamaya çabalad ım. Onu yaşlı Abbot'a
götürdüm ve onun ayaklarına bıraktım ve Dua Çarkı, hır
palanm ış çanak ve tespih için geri döndüm. Abbot ve iki lama
tek söz etmeden eşyaları inceledi ler ve bazı işaretleri ya da
gizli izleri Abbotun ürettiği eski bir kitapla karşı laştı rd ı lar.
Bir süre. sörpmüş boyunları üzerindeki başlarını sallayarak,
antik beyinlerini düşünmek için neredeyse gıcırtıy la zorla
yarak yüz yüze oturdular.
" Harrumph! Arrrf! " mı rı ldandı Abbot, aşırı-çal ışmış bir
yak gibi vızı ldayarak.
"Bu gerçekten O. Dikkate değer bir
per/imnans. Rehberin Lama Minzyar Dondup'a git evladım
ve onun varlığıyla onıırlandırıldığm11zı ona söyle. Ceri gel
mene gerl'k yok l.'ı·/adım. "
Döndüm ve Lama M ingyar Don
dup'un insanl ığının sıcaklığından beni çok fazla ay ıran bu ya
şayan mumyalardan serbest kalman ın mutlu luğuy la odadan
fırlad ım. Aceley le bir köşey i dönerken. Rehberime birkaç
sant i m
kala durabildim. Bana güldü ve "Oh.'
< 'ok ürkmüşe
56
"BÖLÜM ÜÇ"
henzemiyorsun, mesajını da aldım. "
S ırtıma arkadaşça bir to
kat atarak Abbot ve iki Lamanın olduğu odaya doğru aceleyle
devam etti. Dışarıda, avluda dolaştım ve birkaç taşı tembelce
tekmeledim.
"Enkarnasyonu olduğun kişi tanımlandı mı? "
diye sordu
bir ses arkamda. Dönerken bana maksatlı bakan bir chelayı
gördüm.
"Onlarm ne yaptığını bilmiyorum, "
diye cevapla
dıın.
"Bütün bildiğim bana ait bazı eski e.şyaları toplamak i
ı;in koridorları sürünerek dönmüş olduğum. Herhangi biri,
hunu yapabilirdi. "
Çocuk iyi bir-m izaç la güldü,
"Siz Chak
/J<>ri insanları, e.şyanızı tanıyorsunuz, "
ded i,
'ya da o Lama
Manastırmda olmayacaktın. Geçmiş bir yaşamda senin bü
.l'ük biri olduğunun söylendiğini duydum. Kahinin kendisinin
wmm gününü sana adaması için öyle olmuş olmalısın. "
Yap
macık bir korkuyla omuzlarını si l kti ve
"Dışarıya baksan iyi
olurdu. Neler olduğunu bilmeden önce, seni Tanımış olacak
lar ve seni bir Abbot yapacaklar. Sonra bir daha, Chakpo
ri'deki diğer insanlarla oynayamayacaksın. "
Avlunun uzak ucundaki bir kapıdan Rehberim i n şek l i or
taya ç ı ktı. H ızla, uzun adımlarla bize doğru yürüdü. Onunla
konuştuğum chela, alçakgönüllü bir tarz da eği lerek selam la
d ı . Lama ona güldü ve nazikçe konuştu -daima olduğu gibi .
" Yolumuzda olmalıyız Lobsang! dedi, Lama M ingyar Don
dup bana.
"Yakında gece üzerimize çökecek ve karanltğın i
rinde at sürmek istemem. "
B i r keşiş-seyisin, atlarımızla bek
lediği ahırlara birl i kte yürüdük. İ steksizce bindim ve söğüt a
ğaçlarının arasındaki patikada Rehberi m i takip ettim. Ses
sizl ik içerisinde yol boyunca yavaşça at sürdük. Bütün ener
j i mi, üzerinde kalmak için atıma odakladım. Bu yüzden asla
sohbet edemezdim. Şaşırmıştım, çünkü Chakpori "ye değil de
l'otala'ya doğru yol al ıyorduk. Atlar yavaşça basamakl ı yolu
ı
ı rmandı lar. A ltım ızdaki vadi, gecen in gölgeleri içerisine gi-
57
"ANTİKLERİN MAGARAsI "
rerek çoktan kaybol muştu. Memnuniyetle attan indim ve
şimdi tan ıdık Potala içerisinde y iyecek aramaya koyuldum.
Akşam yemeğinden sonra odama döndüğüm zaman Reh
berim beni bek l iyordu.
"Benimle içeriye gel Lobsang, "
d iye
çağırd ı . İçeriye gittim ve onun davetiyle kendimi yerleştir
dim.
"Pekala"
dedi,
"Zannedersem bütün olan bitent merak
ediyorsun. " "Oh! Bir Enkarnasyon olarak tanınmayı umuyor
dum!"
d iye cevapladım hafifçe.
"Sen beni dışan çağırdığında
Kehanet Söyleyen Lama Manastmnda, onlardan biri ve ben
bunu görüşüyorduk!" "Elbette bu senin için çok güzel, "
dedi
Lama M ingyar Dondup.
"Şimdi biraz zaman harcamak ve ba
zı şeyleri görüşmek zorundayız. Bu gece ayine katlimana ge
rek yok. Daha rahat otur, beni dinle ve sözümü kesme.
Çoğu insan, bu dünyaya bir şeyler öğrenmek için gelir"
d iye başladı Rehberim .
"Diğerleri ihtiyaC1 olanlara yardım
etmek ya da bazı özel, yüksek önemde görevleri tamamlamak
için gelir.
"
İzlediğimden emin olmak için keskin keskin bana
baktı ve devam etti :
"Pek çok din, birinin günah/an için affet
tirme ya da ceza yeri olan bir cehennemden bahsederler. Ce
hennem burada, bu dünya üzerindedir. Bizim gerçek hayatı
mız diğer Dünya'dadır. Buraya biz, öğrenmeye, önceki ya
şamlarda yaplian yanhşlar için ödeşmeye ya da söylediğim
gibi çok önemli bazı görevleri başarmaya geliriz. Sen, insan
aurasıyla ilgili bir görevi yapmak için buradasın. 'Araçların',
olağandışı yoğun psişik algılamaların, büyük bir oranda art
tmlmış insan aurası görebilme kabiliyeti ve bütün okült sa
natlar ile ilgili sana verebileceğimiz tüm bilgiler olacaktır. En
içerideki Kişi, yeteneklerinin ve kabiliyetlerinin artması için
mümkün olan her yolun kullanılmasını emretti. Doğrudan öğ
retme, güncel deneyimler, hipnotizma, bunların hepsini senin
üzerinde en kısa zamanda en.fazla bilg�vi elde edebilmek için
kullanacağız"
58
"BÖLÜM ÜÇ"
"Cehennem budur, pekala!"
üzgünce bağırdım. Lama ifa
deme güldü.
"Fakat bu cehennem sadece çok daha iyi bir ha
l'ala basamak taşıdır, "
d iye cevaplad ı .
"Burada, daha aşağı
kusurlarımızdan kurtulabiliriz. Burada, Yeryüzü yaşamının
hirkaç yılı içerisinde Diğer Dünya'da zamanın sınırsız süre
lerini alarak, bizi bezdirebilecek kusurlardan kurtuluruz. Bu
dünyanın bütün yaşamı, Diğer Dünya'ya göre ancak bir göz
kırpmasıdır. Batıdaki insanların çoğu, "
diye devam etti,
"bir
kişi 'öldüğü' zaman, bulutların üzerine oturur ve harp çalar
gibi düşünür. Birçoğu da, bir sonraki yaşam için bu dünya
dan ayrıldığı zaman, hiçliğin mistik bir halinde yaşadığını
düşünür. "
Kahkaha attı ve devam etti,
"Keşke onlara, ölüm
den sonraki hayatın, Yeryüzü üzerindeki herhangi bir şeyden
daha gerçek olduğunu farkındalığını verebilseydik! Bu dün
yadaki her şey titreşimlerden ibarettir. Bütün dünyanın titre
şimleri ve içerisindeki her şey, bir müzikal yelpaze üzerinde
ki oktava benzetilebilir. Ölümden Sonraki Hayata geçtiğimiz
zaman 'oktav', yelpaze artar. "
Rehberim durdu, elimi kavradı
ve parmaklarımın boğum larıyla yere vurdu.
"Bu, Lobsang"
dedi,
"taştır, taş dediğimiz titreşim/erdir. "
Tekrar elimi aldı ve
parmaklarımı cübbeme sürttü.
"Bu, "
d iye bağırdı,
''yünü
gösteren titreşim/erdir. Eğer her şeyi titreşim yelpazesinde
yukarı taşırsak, hala yumuşaklığın ve �ertliğin, benzer derece
lerini sürdürürdük. Bu yüzden, ölümden sonraki Hayatta,
gerçek Hayatta, bu dünyada yaptığımız gibi nesnelere sahip
olabiliriz. Bunu açıkça anladın mı? "
diye sordu.
Kesinlikle açıktı. Çok uzun bir süredi r nesneleri böyle bi
l iyordum. Lama birden düşüncelerime girdi. Evet, bütün bun
ların burada normal bilgi olduğunun farkındayım, fakat bun
ları 'konuşmayan düşüncelerle' seslendirirsek, zihninde daha
anlaşılır hale getireceğiz.
"Sonra, "
dedi,
"Batı dünyası top
raklarına seyahate çıkacaksın. Orada, Batı dinlerinin içinde-
59
"ANTİKLERİN MAGARASI "
ki pek çok zorlukla karşılaşacahın. "
Y üzünü oldukça ekşi
terek gülümsedi ve
"Hıristiyanlar bizi putperest olarak isim
lendirir/er. Onların İncil 'inde 'İsa yaban ellerde do/aşlı ' ya
zdıdır. Bizim kayıtlarımız, İsa'mn Hindistan'ı baştanbaşa do
laştığını. Hint dinlerini öğrenerek Lhasa'ya geldiği ve Jo
Kang'ta önde gelen rahiplerin emrinde çalıştığını ortaya çı
kartr. İsa iyi bir din fhrmüle etti. Fakat Hıristiyanlık günü
müzde İsa'mn ortaya ÇLkardığı şekliyle uygulanmaz. "
Rehbe
rim bana oldukça sert baktı ve
"hunu kelimelerin hatmna
söylediğimi düşünerek canının biraz sıkıldığını biliyorum.
Fakat Batı dünyasını haştanhaşa dolaştım, senin bir bir ne
lerle karşılaşacağını bildiğimden uyarma görevim var. Eide
tik (her şeyi hatırlayan) bir hafizaya sahip olduğunu bildiğim
için sana onların dinlerini anlatarak, bunu en iyi şekilde ya
pabilirim. "
Yüzümün kızardığını hissettim,
"çok fazla keli
me!"
d iye düşünmüştüm.
Dışarıda, koridorlarda keşişler gece ayini için Tapınağa
doğru ,yürürken ayak sesleri duyuluyordu. Çatıdaki trompet
çiler vad i boyunca bakındı lar ve biten günün son notaları du
yuldu. Rehberim Lama Mingyar Dondup konuşmasına de
vam ett i :
"Batıda iki temel din, fakat sayısız parsela.�yon var.
Yahudi dini, eskidir. Yahudilerden kaynaklanan bir güçlükle,
problemle karşılaşmayacaksın. Yüzyıllardır zulmedildiler ve
bu yüzden diğerlerine karşı büyük bir anlayış ve sempati sa
hibidirla Hıristiyanlar, Pazar hariç, böyle anlayışlı değiller
diı� Okuyacağın bireysel inanışlar hakkında bir şey söyle
meyeceğim. fakat dinlerin nasıl başladığını anlatacağım. "
"Yeryüzü
üzerindeki hayatın ilk günlerinde, "
dedi Lama,
"insanlar çok küçük gruplar. kabileler halindeydila Kural
yoktu. davranış kodu yoktu. Güç, tek kural güçlü
ve
azılı bir kabile, daha zarıf'olanlara karşı savaştı. Zaman sü
recinde.
daha
güçlü
ve daha zay!f'hir insan ortaya çıktı. Eğer
60
"BÖLÜM
ÜÇ"
(;rgütlenirse, kabilesinin en güçlü olacağının farkına vardı.
Hir din ve bir davranış kodu kurdu. Daha/azla bebeğin doğ
masıyla kabilesinin daha güçlü büyüyeceğini bilerek 'verimli
olmayı ve çoğalmayı' emretti. Ailelere, çocuk/an üzerinde o
torite kurmayı verirse, aileler üzerinde otorite sahibi olaca
.�rnı bilerek, 'Anneni ve babanı onurlandır' diye emrelli. Eğer
çocukları, ailelerine borçlu oldukları hissine ikna edebilsey
di disiplinin daha kolay yürütüleceğini de bilerek. O zamanın
Peygamberi,
'sen zina yapma '
diye gürledi. Onun gerçek em
ri, kabilesinin sadakatinin dağılmaması için, başka bir kabi
lenin kanıyla "saflığının bozu/mamasıdır. " Zaman süreciyle
rahipler, dini öğretilere uymayanlarrn daima olduğunu gör
diiler. Birçok düşünce, birçok tartışmadan sonra bu rahipler,
bir ödül ve ceza planı ortaya çıkardılar. 'Cennet', 'İrem ', 'Va/
halla '-nasıl isterseniz öyle deyin- rahiplere itaat edenler i
çindir. Cehennem ateşi ve sonsuz eziyetlerle lanetlenme, on
lara itaat etmeyenler içindir. "
"O zaman Batı dinlerinin organizasyonuna karşı mısınız
efendim? "
diye sordum.
"Hayır, çok kesin olarak değil. "
d iye
cevapladı rehberim.
"İyi olduğu kadar, kötü eylemleri de not
etmeye hazır bir Katip Melekle. onları yukarıdan gözetleyen,
her şeyi gören bir Baba'.yı hissetmeleri ve hayal etmeleri ol
madan kaybolduğunu hissedecek pek çokları olacaktır.' Bede
nimizde yaşayan mikroskobik canlılar için biz Tanrı yız ve
hatta onun moleküllerinde yaşayan daha küçük canlılar için
bile.1 Dua olarak Lobsang, moleküllerinde var olan yaratıkla
r111 dualarını sık sık dinlemiyor musun? " "Fakat duamn etkili
olduğunu söylediniz, "
diyerek biraz şaşkın l ıkla cevap verdim.
"Evet Lobsang, dua çok etkilidir. Eğer diğer dünyadaki ger
çek parçamıza. bizi 'kukla ipleriyle ' k<;nırof eden parçamıza.
bizim kendi
Yüksek Benliğimize
dua edersek. dua çok etkili
dir; eğer onu öyle yapan, basil, doğal kurallara uyarsak. "
61
"ANTİKLERİN MAGARASI"
"İnsan dertli bir dünyada, sadece bir zerredir. İnsan sa
dece "ana kucağının " değişik formlarında güven hissettiğin
de rahattır. Batıda olanlar için, ölüm sanatında acemi olan
lar için, son ağlayan, son düşünen 'Anadır.'' Güvenli bir gö
rünüş vermeye çalt.şırken kendinden emin olmayan bir kişi,
bir bebeğin emzik emeceği gibi bir sigara ya da puro emecek
tir. Psikologlar, sigara içme alışkanlığının sadece bir bebeğin
annesinden güven ve besin emdiği ilk çocukluğun özellikleri
ne bir dönüş olduğunda hemfikirdir. Din bir rahatlatıcıdır.
Hayat gerçeğinin bilgisi ve ölüm, daha büyük rahatlatıcıdır.
Yeryüzü üzerindeyken biz su gibiyiz. 'Ölümde ' sona erdiğimiz
de buhar gibiyiz ve bu dünyaya bir kere daha doğduğumuzda
tekrar suya yoğunlaşmz. "
"Efendim! "
diye bağırdım,
"o çocuğun ebeveyni onurlan
dırmamasım gerektiğini mi düşünüyorsunuz? "
Rehberim bi
raz şaşırarak bana baktı;
"Hay Allah Lobsang! Elbette çocuk
lar ebeveyne saygı göstermelidirler -ebeveynler buna fazla
sıyla layıktır. Buna rağmen aşm-baskıcı ailelerin çocuklarını
harap etmelerine izin verilmemelidir. Bir genç 'çocuk', elbette
ilk önce kocasına ya da karısına karşı sorumludur. Ebeveyn
lere, genç döl/erine zulmetme/erine ve emretme/erine izin ve
rilmemelidir. Ebeveylerin böyle davranışlarına izin vermek,
kendisine olduğu gibi ebeveynlere de zararlıdır; bu, ebeveyn
lerin başka bir hayatta ödemesi gereken bir borç oluşturur. "
A i lemi düşündüm . . Sert ve huysuz babam; benim için asla
'baba' olamamış, bir baba. Ya annem? Asıl düşüncesi sosyal
hayat ve ihtişam ... H ırsl ı ve tutkulu biri. Sonra, benim için bir
anne ve babadan daha fazlası olmuş, bana her zaman kibarl ık
ve sevgi göstermiş �ek kişiyi, Lama M ingyar Dondup'u dü
şündüm .
Bir keşiş-haberci aceleyle içeri gird i ve saygıyla selam
ladı.
"Saygıdeğer Efendi MinKJ1<1r, "
diyerek konuştu:
"Bana,
62
"BÖLÜM
ÜÇ"
l�n İçerideki Kişinin saygı ve selamlarmı size iletmem ve
O'
na
gitmek için yeterince iyi olup olmadığtnlZI sormam emre
dildi. Sizi, O'na götürebilir miyim efendim'! "
Rehberim ayağa
kalktı ve haberciye eşl ik etti.
Dışarı ç ıktım ve Potala'nın çatısına tırmandım. Biraz da
ha yüksekte, Chakpori'nin Tıp Lama Manastırı gecenin içinde
bel irdi. Bir yan ımda bir Dua Bayrağı, direğine rağmen güç
süzce kanat çırptı. Bir pencere yakınında durarak, 'klak-klak'
bir ses çıkaran Dua Bayrağını h ızla çev irmekle meşgul yaşlı
bir keşişi gördüm. Yı ldızlar başımın üzerinde sonsuz bir di
ziyle uzanıyordu. Merak ettim, bir yerlerden bazı başka can
lı lar için biz nasıl görünüyorduk?
63
BÖLÜM DÖR!'
Tİ BET'İN yen i yılı, mevsim Logsard ı. Biz chelalar ve
trappalar da, tereyağından imgeler yaparak, bir süre meşgul
olduk. Geçen yıl sıkıntı çekmemiştik ve bu yüzden. ba11 ta
kıntı l ı duyguların sebeplerine sahip olduk. Chakpori'deki biz
ler. böyle çocukça uğraşlara, ne zamanımız ne ilgim iz ol ma
d ığı için, diğer lama manastı rları inanışları nı (doğru olarak)
sürdürmelerini izlerdik. Ama bu yıl, En İçerideki Kişinin em
riyle tereyağı imgeler yapmak zorundaydık ve yarı şmaya gi
riştik. Gücümüz, bazı Lama Manastırlarıyla karşı laştırıldı
ğında biraz alçakgönül lüydü. Yaklaşık yedi metre yüksekli
ğinde on metre uzunluğunda ahşap bir iskelet üzeri ne, renk
lendirilmiş tereyağıyla Kutsal Kitaplardan değişik sahneler
biçim lendirdik. Figürlerimiz tamamen üç boyutluydu ve yağ
kandil leri nin titreyen ışıklarıyla bak ıld ığında hareketli bir gö
rüntü olacağını umduk.
En İçeride Olan ve bütün kıdemli lamalar, her yıl sergi
lerin görünümünü seyrederler ve pek çok övgü. inşa edenle
rin kazanına çabalarına veri l ird i . Logsar sezonundan sonra te
reyağı erirdi ve y ı l boyunca yağ kandil lerinde ku llanılırd ı .
�·alışırken, şekillendirmede bazı becerilere sahip olm uştum.
65
"ANTİKLERİN MAGARASI ,,
Bütün hepsini geçmiş. birkaç ay içerisinde öğrenm iş olduğu
mu düşündüm. Din hakk ındaki bazı şey ler. beni daha da şa
şırttı ve onları ilk fırsatta Rehberim Lama Mingyar Dondup'a
sorarak çözümled im. Fakat tereyağı heykeltıraşlığı ayrı bir
şeydi ! Durdum ve yeni bir et rengi gibi renklendirilmiş tere
yağı kümesi ni güç lükle bir araya get irdim. Budha benzeri
oranlar ve kulaklar inşa etmek için. di kkatle darağac ına tır
mandım. Sağımda iki chela. tereyağı yığınlarını elle kepçele
yerek. maddey i kabaca yuvarlak şekle sokarak, sonra o dağı
n ık cephaneyi ':düşmana" fırlatacak bir tereyağı topu savaşı
yapıyorlardı. Harika zaman geçiriyorlardı. Maalesef bir keşiş
disiplin soruml usu. bütün bu gürültünün ne olduğunu anla
mak içiıı. bir taş sütunun etrafında ortaya çıktı. Tek kelime et
meden her iki oğlanı yakaladı . B i ri sağ elinde, diğeri solunda
ve her ikisini de büyük bir sıcak yağ fıçısının içine fırlattı !
Döndüm ve işime devam ettim. Tereyağını lamba isiyle
karıştırmak. kaşları şekillend irmek için çok uygundu. Zaten
figürde, yaşam ve yan ılsama vardı.
"Yine de, Bu İllüzyon
Diinyasıd11'.
" diye düşündüm. Çal ışmada, daha iyi bir izleni m
elde etmek için yukarı çıktım. Sanat Hocaları bana gülümse
di. Belki. mode llerken ve boyarken. gerçekten öğrenmeye
gayret ettiğim için onların favori öğrencisiyd im.
"�vi yapıyo
ruz
l.ohsang, "
ded i memnun iyetle.
"fonrrlar canlı göriinii
yoı:
" Sahnenin başka bir bölümünü doğrudan değiştirebi lmek
iç in başka bir tarafa yöneldi ve ben .
"Tanrrlar canlr görünü
yor.' fonnlar var mı? Niç·in onların hiçbirinin olmadı{�ınr dü
şünüyoruz? Rehherime sormalıyım. "
Düşünceli olarak tereyağını el lerimden attım. Köşede sı
cak tereyağı içerisine atılmış olan iki chela. bedenleri ni ince
kahverengi kumla ovalayarak kendi leri ni tem iılemeye çal ı
şı rlarken. görünüşleri gerçekten
{;ok
aptalcaydı. Kıkırdadım
ve
geri dönüp yürümeye baş lad ım.
Ağır-aksak
hir chela ya-
66
"BÖLÜM DÖRT"
nımda yürüdü ve
"Tanrılar bile buna gülmüş o/malt! ",
diye
bel i rtti .
"Tanrılar bile, Tanrılar bile, Tanrılar bile "
nakarat, a
dımlarımla ayn ı anda zihnimde yankılandı. Tanrılar, Tanrı lar
var mıydı? Aşağıya, Tapınağa yürümeye devam ettim ve bil
dik ayinin başlamasını bekleyerek kendimi yerleştirdim.
"RuhlarımlZln Sesini Duy, bütün dolaşanlarınızm. Bu, Yanıl
sama Dünyasıdır. Hayat sadece bir rüyadır. Onların hepsi
doğmak için ölmelidir. "
Rahibin sesi vızıldamaya devam etti.
İyi-bil inen kelimeleri ezberden okuyarak, şimdi benim mera
kıma takılan kel imeler;
"yakılan üçüncü tütsü çubuğu, gezen
hir ruhu çağırmak için ona rehberlik edebilirdi. " "Tanrılar
tarafından yardım edilmedi, "
diye düşündüm. Fakat dost in
sanlar tarafından yardım edildi. N için Tanrı lar tarafından de
ğil? Niçin Y üksek Ben l iğimize dua ederiz ve bir Tanrıya de
ğil? Ayinin geri kalanının, benim için bir çekicil iği, bir anla
mı kalmam ıştı. Kaburgalarımın üzerine inen şiddetli bir dir
sekle düşüncelerimden sıyrı ldım.
"Lobsang! Sana ne oldu?
O/dün mü? Kalk, ayin bitti!"
Ayağa kalkarken sende ledim ve
Tapınağı terk eden diğerlerini izledim.
"Efendim! "
diyerek seslendim Rehberim Lama M ingyar
Dondup'a;
"Efendim! Bir Tanrı var mı? ya da Tanrllar? "
Ba
na
tepeden baktı ve
"Haydi gidip çatıda oturalım lobsang
/Jurada böyle kalabalık bir yerde zar zor konuşabiliriz.
" Dön
dük ve lamaların bölgesini terk edip koridor boyunca. çentik
li merdivenden tırmanarak çatıya vardık. Bir süre, çok sev ilen
sahneye, çok yüksek dağlar bölgesine, Ky i Chu'nun parlak
su larına ve Kaling Chu sazlık kuşağına bakarak durduk. Altı
ınızda. Norbu Linga ya da Mücevher Parkı, yaşayan yeşil bir
kütle gibi göründü. Rehberim elini salladı.
"Bütün hunların
şans olduğunu mu düşünüyorsun Lohsang? Elbetle
bir
Tttnrı
rnrdır.' "
Çatının en yüksek kısmına ilerledik ve oturduk.
"Düşüncelerin karışık Lobsan�. "
diye bel i rtti rehberim.
67
"ANTİKLERİN MAGARAsI "
"Bir Tanrı var; Tanrılar var. Bu Yeryüzü üzerindeyken, Tanrı
mizacında ve şeklinde takdir edilen bir pozisyonda değiliz.
Üç boyutlu bir dünya adı verilen yerde· yaşarız. Tanrılar, in
san beyninin yeryüzü üzerinden çıkıncaya kadar, gerekli Tan
rı kavramının sürdüremediği bir dünyada yaşarlar ve bu yüz
den insanlar rasyonel olma eğilimindedirler. 'Tanrı ' insan
gibi bir şey.farz edilir; eğer insan-üstü deyimini kabul eder
sek. Fakat kibirli olan insanlar, Tanrı imajında yapıldığına
inanırlar! İnsanlar, diğer dünyalarda hayat olmadığına da
inanırlar. Eğer insan Tanrı imajında yapılsaydı ve diğer dün
yalardaki insanların farklı bir imajları olsaydı, sadece Tanrı
imgesinde yapılmış o insan kavramımıza ne olacaktır? "
La
ma, onun sözlerini takip ettiğimden emin olmak için, keskin
keskin bana baktı.
"Her dünya, her dünyanın her ülkesi, kendi Tanrısına ya
da Koruyucu Meleğine sahiptir. Dünya ya bakan Manu'yu
biz, Tanrı olarak isimlendiririz. O, oldukça evrimleşmiş bir
Ruhtur. Geride sadece saflık kalana kadar, enkarnasyonlar
boyunca süprüntü/erinden arınmış bir insan. Dünyasal istek
lerin pisliğinden kurtulabilmeye gücü yetebilen normal ölüm
lüler vasllasıyla bir örnek saptayabilen, ihtiyaç duyulan za
manlarda bu Yeryüzüne gelen, Büyük Bir Varlıklar grubu var
dır.
il
Başımı salladım. Bu düzende; Buda'yı , Musa'yı, İ sa'yı ve
pek çok diğerlerini bi liyordum. Buda'nın ya da daha doğru
olarak isimlend irilmiş Guatama'nın geçişinden yüzy ı llar son
ra dünyaya tekrar geleceğini ve Budizm in kutsal kitabında
bel irti len Maitreya'yı da bil iyorum. Bütün bunlar ve dahası,
herhangi iyi bir kişinin, kendi dini inanışının da taşıdığı ismin
öneml i olmadığı eşit bir şansa sahip bi lgi olarak bulunan
standart dini · öğreti lerimizin bölümüdür. "Cennete gitmek
için" sadece bir dini tarikatın olduğuna ve diğer hepsinin çe-
68
"BÖLÜM DÖRT"
şitli kan lı iblislerin eğlencesi olarak cehenneme düştüklerine
asla inanmadık. Fakat Rehberim devam etmeye hazırdı.
"Biz, dünyanın kaderini kontrol eden Büyük Gelişmiş
Varlık, dünyanın Manu'suna sahibiz. Bir ülkenin kaderini
kontrol eden daha küçük Manu'lar var. Sonsuz yıllarda, Dün
ya'nın Manu'su ilerleyecek ve sonraki en iyi, evrimleşerek
Yeryüzünün yönetimini devralacak. " ''Ah!"
diye bağırdım bir
miktar zaferle.
"Öyleyse, bütün Manular iyi değil! Rusların
Manu"su, Rusların bizim iyiliğimize karşı hareket etmelerine
izin veriyor. Çin'in Manu'su, Çinlilerin sınırlarımıza akın
yapmalarına ve insanlarımızı öldürmelerine izin veriyor.
"
Lama bana doğru gülümsedi:
"Unutuyorsun Lobsang,-"
diye
tekrarladı.
"Bu dünya cehennemdir, buraya dersler öğren
meye geliriz. Ruhumuzun evrim geçirebilmesi için, burada
acı çekeriz. Zorluk öğretir, acı öğretir; rahatlık ve iyilik öğ
retmez. Savaşlar, insanların savaş alanlarında cesaret gös
terebilmesi için vardır ve çarpışma ateşiyle -fırındaki demir
madeni gibi- güç kazandırılır ve sağlamlaşır. Et heden önem
li değildir Lobsang, sadece geçici kukladır. Kişi, Ruh, Üst
benlik (nasıl isterseniz öyle isim/endirin); bütün bunlar üze
rinde düşünülmüş olmak ihtiyacındadır. Yeryüzü üzerinde,
körlüğümüz içerisinde, bedenin tek önemli şey olduğunu dü
şünürüz. Bedenin acı çekme korkusu, baki.y açımızı karartır
ve yargımızı saptırır. Sadece başkalarına yardım ederken,
kendi Yüksek Benliklerimizin iyiliği için davranışta bulunmak
zorundayız. Bazı basmakalıp dini inanışları körce takip eden
ler evrimlerini sınırlandmrlar. "
"Saygıdeğer Lama.1 "
diye protesto ettim,
"iki yorum ekle
yebilir miyim? " "Evet, ekleyebilirsin.
"d iye cevap verdi Reh
berim.
"Eğer koşullar zor/uysa çok daha çabuk öğrendiğimizi
söylediniz. Ben biraz daha nezaket tercih ederdim. Bu şekilde
dğrenebi/irdim.
" Düşünceli olarak bana baktı.
"Yapabilir miy-
69
"ANTİKLERİN MAGARASI"
din? "
diye sordu.
"Kutsal Kitap/an, öfVetmen/erden korkma
san bile ÖJ.,'Trenecek miydin? Eğer cezadan korkmayıp tembel
olsaydm, mu(faktaki payma düşen görevi yapacak mıydm?
Yapacak n11ydm? "
Başımı eğdim, hakl ıyd ı. Mutfakta emre
di ldiği zaman larda çal ışıyordum . Kutsal Kitaplara, başarısız
lık sonucundan korktuğum için çal ışıyordum.
"Ve sonraki so
run? "
diye sordu Lama.
"Pekala �fendim, basmakaltp bir
din, bir kişinin gelişimine nasıl zarar verir? " "Sana iki örnek
vereceğim, "
diye cevapladı rehberim:
"Çinliler, bu yaşamda
yaptıklarmm önemli o/madığma, tekrar geldiklerinde günah
lartm ve hata/armı ödeyebileceklerine inandılar. Bu yüzden,
bir zihinsel miskinlik politikası benimsedi/er. Dinleri bir uyku
ilacı oldu ve on/art ruhsal tembellikle uyuşturdu. Sadece ge
lecek yaşam için yaşadılar ve böylece sanatları ve zanaat/art
terk edildi. Çin bu yüzden, savaşm efendileri, eşkıyalarm,
terörün ve yağmanın bir hükümranltğmı başlattık/art üç'lincü
sınif bir güç oldu. "
Lhasa'daki Çinlilerin, gereksiz yere, vahşi ve öldürmeye
mey i l l i olduklarını fark etmi ştim. Onlar için ölüm, başka bir
odaya geçmekten daha fazla bir şey ifade etmiyordu. Her bir
şeki lde ölümden korkmuyordum. Fakat gevşeyip bu Dün
ya'ya defalarca gelmek zorunda kalmak yerine, görevleri m i
b i r yaşam süresinde bitirmek istiyordum. Doğumun olma sü
recini, çaresiz bir bebek oluşum, okula gitmek için hazırlan
mak, bütün bun lar benim için problemdi. Bu hayatın, bu
Yeryüzü üzerindeki son bulunuşum olmasın ı diledim. Çinli
ler harika keşiflere, harika sanat eserlerine, harika bir kültüre
sah ip olmuşlardı. Şimdi, çok köle edici bir dinsel inanışa bağ
lı kal malarıyla Çinli insanlar çökmüş, Komünizm için bir
yağmaya hazır olmuşlardı. Ç in'de bir zamanlar, bi lgiye ve ya
saya, olması gereken derinden saygı duyulmuştu. Fakat şim
di, bütün öneml i olan; şiddet, kiş isel kazançlar ve bencil lik.
70
"BÖLÜM
DÖRT"
Rehberim, huzurlu Vadimizi görerek. Lhasa Şehri bo
yunca dışarı baktı. Sonra tekrar bana döndü:
"Batı dinleri. mi
litan olma e{?ilimindedif: İnsanların inanmak istedikleri şeye
karşı hoşgijrüleri
yoktur:
fakat başkalarını aym şeye inandır
mak için. on/an öldürmek iradesini kullanılırlar. " "Bir kişi
nin iyi hir dini uygulamw·ı için nasll öldiiriildii[?iinii görme
dim, "
diye belirttim.
"Hayır, Lohsang"
diye cevapladı Lama,
'.'fakat İ.\panyol engizi.\yonu zamanında Hıristiyanlı[?ın bir
kolu. başka bir kola. din de{?iştirmesi ve kurtartlması için ezi
ret ettiler. İnsan/an. inançlannı değiştirmeye ikna etmek için
haçlara gerdiler ve kazıklarda yakıtlar.' Şimdi hile bu insan
im:
din değiştirenleri elde etmek için neredeyse her türlü adi
likle ça!tşan mi.\yÖ
yle görünii
_l'Or ki onlar inançlarından çok emin değiller ki. dinlerinin
onayını ve anlaşmasını başkalarına (feule elfirmektedirla
Galiba. çizgilerde, sayllarda bir güven vardır.' "
"Efendim!"
dedim,
"İnsanların bir dini izlemeleri gerek
' i{?ini düşünüyor musunuz?
11
"Niçin? kesinlikle çok arzulanır
sa izlenir.' ".
diye cevapladı Lama Mingyar Dondup.
"tKer in
.rnnlaı� Osı Benli{?ini ve Dünya'nın Manu'sunıı kabul edebile
cek düzeye henüz erişmemişlerse o zaman. dinin bazı resmi
sistemlerine bağlı kalmak onlarda bir rahatlama sağh�vahi
lir.
O.
bazı insan/art, on/an yukarıdan gözleyen hayırsever
hir Baha ile ve onlar adına Babalarıyla aract!ık etmeye her
::aman hazu· merhametli bir Anne ile bir aile grubuna ait ol
duklanm hissel/ İren. ruhsal ve zihinsel bir disiplindir. f;veı.
evrimin belli bir aşkat böyle insanlar çok geçmeden evrimleşecekleı: <,:ok geçme
den kendi Yüksek Benli{�ine dua etmeleri gerekti{�ininj(ırkına
l'lıracaklardu: Bazen nirin kutsal inwelerimiz .ı·a da h
tapınak/arımız var d�ı
'
s
o
r
ı
ı
.
ı ·oruz. Buna.
hö.ı
·le imgelerin.
hi::im de
::cımanla
riiksek .5/Jiritiiel
Viırlıklar o-
71
"ANTİKLERİN MAGARASI"
lacağm11zı halirlallığı içindir diyebiliriz. Bizim Tapmak/arı
mız ise. hir kişinin Üst henliğine ulaşma görevinde karşılıklı
güç verme amacı için önemseyen insanların toplanabildiği
yerlerdir. Dua ederek. o dua. uygun şekilde yönlendirilme
diğinde bile bir kişi, daha yüksek bir titreşim seviyesine erişe
bilir. "
Yeni duymuş olduğum bu şey üzerinde, derin derin dü
şündüm. Aşağım ızda Kal ing Chu çınladı ve Lingkor Yolu
Köprüsü altında kendi debisini sıkıştırarak daha h ızlı aktı.
Güneyde uzaklarda, Kyi Chu'nun botçusunu bekleyen bir
grup insan algıladım. Tacirler, Rehberim için dergi ler, gaze
teler getirerek gününden erken gelmişlerd i . H indistan'dan ve
dünyanın ilginç ülkelerinden gazeteler. Lama M ingyar Don
dup sık sık ve uzaklara seyahat etti. Tibet dışındaki sorunlarla
yakından temas etti; gazeteler ve dergi lerle. Zihnimde bir dü
şünce oluştu; bu, bir şeyler ve görüşmelerle ilgili olmalıydı.
Gazeteler .. . aniden arı sokmuş gibi sıçradım. Gazeteler yok,
sadece bir dergi ! Bir şey görmüştüm, şimdi bu ·neydi? Bul
dum ! Her şey bana apaçıktı. Yabancı dillerin tek kel imesini
anlamadan, sadece resimleri arayarak, bazı sayfalar üzerinde
görüntü elde ettim. Araştıran başparmağımın altındaki böy le
bir sayfada durdum. Kanlı bir çarpışma alanı üzerinde bulut
lar içinde havada duran kanatl ı bir varl ığın resmi . Resm i gös
terd im Rehberim, benim için altyazıyı okudu ve çevird i .
"Saygıdeğer lama!"
diye bağırd ım heyecanla,
"günün
önceki saatlerinde bu figürü hana anlaımışıınız. Onu Dağ
Meleği olarak adlandırdmız. Çoğu insanın bir savaş alam
üzerinde görmek istedifti şey. O bir Tanrı mıydı'! " "Hay11:
lobsang. "
diye cevaplad ı Rehberim.
"Pek çok insan. umut
suzluk saatlerinde. hir Aziz .figürünü ya da onlarm deyişiyle
hir Meleği. görmeve can a/111<11'. Onların acil ihı(vaçları ve
güçlü doğal dun�uları hir savaş alanında. düşüncelerine. ar-
72
"BÖLÜM DÖRT"
::ularına ve dualarına güç katar. Böylece, size gösterdiğim
tarzda. onlar kendi ifadeleriyle bir düşünce formu oluşturdu
lar. Bir şeklin hayaletimsi ilk dış çizgileri ortaya çıkarken, in
sanların düşünceleri ve duaları onun yoğunlaşmasına sebep
oldu. Böylece, kayda değer bir süre devam eden sağlam güç
lü şekil elde edildi. İç Tapınağımızda, 'düşünce:formları o
luşturduğumuz ' zaman. burada da aym şeyi yaparız. Fakat
gel Lobsang, gün oldukça ilerledi ve Logsar Törenleri henüz
sona ermedi. "
Koridordan aşağıya koşuşturan sahnenin içi ne, bir Kut
lama Sezonu boyunca, bir Lama Manastırının içindeki gün
lük hayatın aldığı hareketli karmaşaya yürüdük. Sanat Ho
cası, darağacına çıkmak ve tepesindeki bir figürün başında
bazı değişikl ikler yapmak için küçük hafif bir çocuk iste
yerek, ben i aramaya geldi. Hocan ın ardına düşerek Tereyağı
Odasına giden kaygan yoldan aşağıya çevik bir adımla onu
takip ettim. Birinin serbestçe renkli tereyağıyla kapladığı eski
bir cübbeyi giydim ve malzemeleri yukarı taşıyabi lmek için
belimin çevresine hafif bir kuşak bağlayarak, darağac ına tır
mandım. Hocanın tahmin ettiği gibi, baş bölümü, tahta ka
festen ayrılmıştı. Ne istediğimi aşağıya söyleyerek, cübbemi
sal ladım ve bir kova tereyağını yukarı çektim. İ nce bir ahşap
kıymığı iskelet gövdesinin arkasından kıvırarak, başı yerinde
tutmak için bir kere daha şekil vererek bi rkaç saat çalıştım.
En sonunda, zeminden eleştirel olarak bakan Sanat Hocası,
tatm inkar olduğunu bel i rtti. Yavaşça, gergin o larak kendimi
darağacından çözdüm ve yavaşça zem ine indim. M innettar
lı kla cübbemi değiştirdim ve aceleyle çıktım.
Sonraki gün, ben ve pek çok başka chelalar, Potala'nın e
tek leri olan Lhasa Ovas ında, Shö Kasabasının kenarındayd ık.
Teoride oyunları, yarışları, kafi leleri seyrediyorduk. Gerçek
te. Logsar zaman ında Lhasa'da olabilmek için dağ patikaları-
73
"ANTİKLERİN MAGARASI ,,
na akın eden alçak gönü llü hacıların önünde gösteriş yapıyor
Juk. Budist dünyan ın her tarafından buraya. Budizm in Mek
ke'sine geldi ler. Yaşlı sakat insanlar. küçük bebekleri taşıyan
genç kad ın lar hepsi. şehrin ve Potala'nın Kutsal Turunu ta
mamlama inancıyla geldiler. Onlar. geçmiş günahlarını affet
tiriyorlar ve Yeryüzü üzerindek i sonraki hayatlarında iyi bir
tekrar doğumu garanti altına al ıyorlardı. Kahinler, L inkor
Yolunda bek leşti ler. Antik di lenci ler bahşiş için sızland ılar ve
omuzlarına astıkları mal larıyla tac irler. müşteri arayışında ka
labalıkların içinde yol larını açtılar. Biraz sonra ç ı lgın sahne
den yoru ldum, şaşkın kalabalıktan ve onların sonsuz. anlam
sız sorularından yoruldum. Yoldaşlarımın arası ndan sıyrıldım
ve yavaşça lamastik evim için dağ patikasını tuttum.
Çatı üzerinde, benim favori noktamda her şey sessizdi.
Güneş hafif bir sıcakl ı k sundu. Altımda, şimdi görüşümün dı
şında kalabalıktan yükselen kafa karıştırıcı bir m ırıltı, gün
ortası sıcağında ben i sakin leştiren ve ben i uyuklatan belirsiz
bir m ırı ltı vardı. Gölgemsi bir şekil, neredeyse görüş gücü
mün son sınırında meteryal ize oldu. Uykulu uykulu başımı
sal ladım ve gözlerimi kırptım. Onları tekrar açtığımda şekil.
şimdi daha görünür ve daha da yoğunlaşarak hala oradaydı.
Boynumun arkası ndaki saçlar an i korkuyla dikildi ler.
"Sen
bir hayalet değilsin.' "
diye bağırdım.
"Kimsin sen?"
Şek il ha
fifçe gülümsedi ve
"Hayır evlad11n. hen bir hayalet değilim.' "
diye bağırdı.
"Kimsin sen? ':
Şeki l hafifçe gülümsed i ve
"Ha
}'lr oğul, ben bir hayalet değilim. Zamanmda Chakpori'de,
burada çok çalrştım ve senin şimdi hu çatıda tembellik yap
tığın gibi tembellik yaptım. Sonra, Yeryüzüne ait arzulardan
kurtuluşuma hızla gitmek için her şey
..
doğru el hareketi yaptı
ve kol ların ı uzattığı yönü izlemek için döndüm.
"Simdi"
diye
devam etti telepalik olarak,
"o tarihten heri hu. arayarak ıı
laştığım on birinci Log.wr: inziva hücresine kapalı bedenimi
74
"BÖLÜM DÖRT"
terk ederken iradeyle dolaşma özgürlüğü. Kalabalığı bir kere
daha gözleyebilmek için bir kere daha bu çok (yi hatırlanan
noktayı ziyaret edebilmek için ilk seyahatim burayadır. Öz
gürlük oğul, ben özgürlüğü elde eltim. "
Gözümü dikmeden
önce, gece rüzgarının bir tütsü bulutunu dağıtması gibi göz
den kayboldu.
İnziva yerleri ! B iz chelalar, on lar hakkında çok şey duy
muştuk, içleri neye benziyordu? Sık sık merak ederdik. N için
hu i nsanlar kendi lerini, tehl ikeli dağ uçurumları kenarına
konmuş bu taş odalara hapsettiler? Bunu da çok merak edi
yorduk! Bunu, aziz Rehberime sormaya karar verdim. Sonra,
bul unduğum yerden birkaç yarda uzakta yaşayan Çinli yaşlı
bir keşişi hatırladım. Yaşlı Wu Hsi, çok i lginç bir hayata sahip
ol muştu. Birkaç yıl Pekin'de İ m paratorluk Sarayına bağlı bir
keşiş olarak bulunmuştu. Böyle hayattan sıkılarak, aydınlan
mayı araya_rak Tibet'te dolaştı. Sonunda Chakpori'ye vardı ve
kabul edilmiş oldu. Bundan birkaç yıl sonra bıkarak, inziva
yerine gitti ve yedi yıl tek başına bir hayat yaşadı. Şimdi, yine
de ölümü bekleyerek Chakpori'de bulunuyordu. Döndüm ve
aşağıda ki koridora ace leyle koştum. Yolumu küçük bir hüc
reye çevirerek yaşlı adamı çağırdım.
"İçeri gel! İçeri gel.' "
Yüksek, titreyen bir sesle çağırdı.
l l ücresine girdim ve ilk defa Çinli keşiş Wu Hsi ile tanıştım.
Bağdaş kurmuş oturuyordu ve yaşına rağmen sırtı genç bir
hambu kadar düzdü. Yuvarlak elmacık kem ikleri ve çok sarı
rarşömen benzeri derisi vardı. Gözleri simsiyah ve düz bir
çizgi gibiydi. Çenesinden birkaç kıl dağınık olarak sarkıyor
du ve bıyığının bir düzine ya daha fazla kıl üst dudağına bağ
lıydı. Elleri ve damarları bir ağacın dal ları gibi göze çarpar
ken -uzun yıl larla beneklenm iş- sarı-kahverengiydi. Ona doğ
ru yürürken. benim tarafıma kör gibi baktı; görmekten çok
hissederek.
"Hmmn, hmmn, "
ded i,
"bir çocuk, yürüyüşüne
75
"ANTİKLERİN MAGARAsI "
göre genç bir çocuk. Ne istiyorsun evlat? " "Efendim! "
diye
cevapladım,
"bir inziva yerinde uzun süre yaşadınız. Kutsal
E;fendim. onun erdemlerini hana anlatır mısınız? "
M ırı ldandı
ve bıyıklarının uçlarını çiğnedi ve sonra konuştu:
"Otur evlat.
Geçmişten bahsetmeyeli çok oldu; gerçi şimdi, sürekli onu
düşünüyorum. "
"Bir çocukken, "
dedi,
"uzaklara seyahat ettim ve Hindis
tan'a gittim. Orada, mağaralarına kapanmış münzeviler gör
düm ve bazıları· aydınlanmayı elde etmiş görünüyorlardı. "
Başını sal ladı;
"normal insanlar, günlerini ağaçlar altında
geçirirken çok tembeldiler. Ah! Üzücü bir manzara! " "Kutsal
Efendim! "
diyerek sözünü kestim,
"Tibet'teki inziva yerlerini
duymayı daha çok tercih ederdim. " "Eh? O nedir? "
diye sor
du yavaşça.
"Oh, evet, Tibet'in inziva yerleri. Hindistan'dan
döndüm ve yurdum Pekin'e gittim. Öğrenmediğim için orada
ki hayat beni sıktı. Kasemi ve değneğimi tekrar aldım ve yolu
mu aylarca Ti6et sınırlarına çev{rdim. "
Öfkelendiğini gör
düm. Yaşl ı adam devam etti,
"daima aydınlanma arayışıyla,
Lama manastırlarında bir bir kalarak, zamanla Chakpori'ye
vardım. A bhot, Çin'de bir doktor olarak sınıflandırıldığım gi
bi burada kalmama izin verdi. Benim uzmanlığım akupunk
turdu. Birkaç yıl memnundum, sonra bir iniıva yerine girmek
için büyük bir arzu duydum. "
Şimdiden, neredeyse sabırla
dans ediyordum. Eğer yaşlı adam biraz daha sürdürürse çok
geç olabilirdi; akşam ayinini kaçırabil irdim! Onu düşünme
me rağmen, gonkların ilk çal ışını duyabildim. İ steksizce aya
ğa kalktım ve
"Saygıdeğer efendim, şimdi gitmek zorunda
yım "
dedim. Yaşl ı adam kıkırdadı.
"Hayır evladım. "
diye ce
vapladı,
"kalabilirsin. Daha Yaşlı Bir Kardeşinden eğitim al
mak için burada değil misin? Kal, akşam ayininden muaf tu
tuldun. "
Onun doğru olduğunu bi lerek, tekrar yerleştim. Hala
bir trappa olmasına rağmen ve bir lama değilken yaşı, seya-
76
"BÖLÜM DÖRT"
hatleri ve tecrübesi yüzünden, bir büyük olarak saygı duyu
luyordu.
"Çay evladım, çay!"
diye bağırdı,
"yılların ağırlığıy
la üzerime çöken durgunluk ve bedenin zaafı için çay içece
�iz. Gençler için ve yaşlılar için, çay. "
Seslenişine bir karşı-
1 ık olarak yaşlılara bakan bir keşiş, bize arpa ve çay getirdi.
Tsampamızı karıştırdık ve o anlatmaya, ben de dinlemeye
başladım.
"Efendim Abbot, Chakpori'den ayrılmam ve bir inziva
yerine girmem için bana izin verdi. Bir bakıcı-keşişle bura
dan yolculuğa çıkıp, dağlara tırmandık. Seyahatin beşinci
gününden sonra, üzerinde olduğumuz çatıdan fark edilebilen
hir noktaya ulaştık. "
H imalaya'ların yükseklerine kurulmuş
olan bu tek yapının yerini bildiğimi bel i rtmek anlamında, ba
�ımı salladım. Yaşl ı adam devam etti,
"Bu yer boştu, eski sa
kini yeni ölmüştü. Bakıcı ve ben yeri temizledik, sonra ayak
ta dikildim ve son defa, Lhasa Vadisi boyunca bakındım. Aşa
.�ıdaki Potala ve Chakpori'ye baktım, sonra döndüm ve iç o
daya girdim. Kapıyı sabitleyerek duvar ördük ve yalnız kal
dım. " "Fakat Efendim! İçerisi neye benziyordu? "
diye sor
dum.
Yaşl ı Wu Hsi başını sildi,
"O taş bir yapıdır".
diyerek ce
vapladı yavaşça.
"Çok kalın duvarlı bir yapı. Kapısı yoktur,
hir kişi içeriye girince, giriş duvarla kapandiğı için iç odada
kalır. Duvarın içinde tamamen ışık geçirmez, içinden mün
::.evinin yemek aldığı bir ağız vardır. Karanlık bir tünel, iç
odayı, içinde Bakıcının yaşadığı odaya bağlar. Duvarların
irindeydim. Karanlık, neredeyse onu hissedecek kadar koyuy
du. Ne bir ışık yansıması girebilirdi, ne de bir ses duyulabi
lirdi. Zemine oturdum ve me_dita�yonuma başladım. İlk önce
11ollar ve ışık çizgileri gördüğümü sanarak, halüsina.\yonlar
dan çok çektim. Sonra, sanki yumuşak, kuru çamurla kaplan
mış gibi karanlığın beni boğduğunu hissettim. Zaman akma-
77
"ANTİKLERİN MAGARASI"
ya ara vermişti. Çok geçmeden hayalimde; çanlar, gang/ar ve
ilôhi söyleyen insan sesleri duydum. Sonra, dışarıya bir çıkış
için çilgınca zorlamaya çalışarak, hücremin duvarlarına vur
dum. Burası, her mezar kadar sessiz ve siyah olduğu için ge
ce ya da gündüz arasında fark olmadığını biliyordum. Bir sü
re sonra panik/erim yatıştı, sakinleştim. "
Oturdum ve sahneyi, her şeyi kaplayan sessizliğiyle nere
deyse yaşayan karanlığın içinde yaşlı Wu H�·i -o zaman genç
Wu Hsi!- gözümde canlandırdım. "Her iki günde bir"
dedi
yaşlı adam,
"bakıcı gelecek ve deliğin dışına biraz tsampa
yerleştirecekti. Öyle sessizce geliyordu ki, onu asla duya
madım. İlk sefer karanlıkta yemeğimi belli belirsiz hissede
rek. ona çarparak uzaklaştırdım ve ona yetişemedim. Çağır
dım ve bağırdım, fakat hücremden ses dışan çıkamadı. Sade
ce ikinci günü beklemek zorundaydım. " "Efendim!"
diye sor
dum,
"eğer bir münzevi hastalanır ya da ölürse ne olur? "
"Evladım. "
dedi yaşlı Wu Hsi,
"eğer bir münzevi hastalanır
sa-ölürse, Bakıcı on dört gün boyunca, her iki günde bir yiye
cek bu:akıı� On dört günden sonra, eğer yiyeceğe hdld doku
nulmadıysa, insanlar gelir duvan yıkarlar ve münzevinin be
denini dışarı alırlar. "
Yaşlı Wu Hsi, yedi y ı l bir münzevi olarak bu lunmuştu .
"Kararlaştırdığın süreyi kaldığında seninki gibi bir durumda
ne olur? "
diye sordum.
"İki yrl kaldım ve sonra yedi. Dışanya
çıkma zamanım yaklaştığında çok ufak bir ışık sütununun gir
mesi için tavanda küçücük delikler yaprldı. Her beş günde bir
delik. daha fazla ışık girişine izin verilerek genişletildi. En
sonunda, gün ışığının tamamırıa direnebildim. Eğer münzevi
aniden dışan. ışığa getirilseydi, gözleri kwanlıkta çok fazla
büyüdüğü, bir daha büzülemediği için derhal körlüğe düşer
di. Dışlm çıktığım zaman beyazdım. ağarmış saçlarım dağ
karları kadar beyazdı. Kullanrlmamaktan neredeyse işe yara-
78
"BÖLÜM DÖRT"
maz hale gelmiş kaslarım için masaj yaptım ve alıştırma yap
tım. Yavaş yavaş en azından Chakpori'de tekrar yaşamak için
hakıcımla birlikte dağdan inebilecek kadar gücüme tekrar
kavuştum. "
Karanl ığın, mutlak sessizliğin, kendi kaynaklarına bıra
kı lmanın sonsuz yıllarını düşünerek onun kel imelerini zih
nimde tarttım ve merak ederek,
"Ondan, ne öğrendiniz Efen
dim?"
diye sonunda sordum.
"Tüm bunlara deydi mi? " "Evet,
evlat, evet deydi!"
dedi yaşlı keşiş.
"Hayatın doğa:nm öğren
dim. Beynin amacım öğrendim. Bedenden hür oldum ve şimdi
senin astralde yaptığın gibi, ruhumu uzaklarda süzülmeye
gönderebildim. " "Fakat onu hayal etmediğini nasli biliyor
sun. Aklının başında olduğunu nereden biliyorsun? Benim
ı·aptığım gibi, niye astralde seyahat etmiyorsun? "
Wu Hsi
kırışık yanaklarından yaşlar yuvarlanana kadar güldü.
"So
rular-sorular-sorular, evlat onları sadece soru sormak için
kullamyorsun!"
diye cevapladı.
"İlkönce panikle bitirifmiştim. Bir keşiş olduğum güne
l Dostları ilə paylaş: |