yakın steri lize parçalarından yapılmış ipl iği ona verd im ve
hızla kanatları birlikte sıkıca dikti. Yavaşça, dikkatle, kana
ması gereken kütüğü tekrar sıkmaya hazır. adam ın bacağın ın
etrafını sıkan bandı gevşettik. Dikişler kan akmamasına yar
dıın etti. Arkamdaki bir gard iyan şiddetle kusmaya çal ıştı.
beyaz tebeşire döndü ve bir baygınl ıkla zem ine düştü !
Dikkatl i olarak Rehberim. gövdede kalan kısm ına sargı
sard ı ve ellerini tekrar solüsyonda yıkadı. Dikkatimi diğer ba-
1 1 2
"BÖLÜM ALTI "
cağa, sola verdim ve bandın içindeki ilmeğin içinden sopayı
geçirdim. Lama başını sal ladı ve ben, o bacaktan kanı kesmek
için sopayı bir kere daha çevirdim. Biraz sonra o organ, di
ğerlerinin yanında yatıyordu. Rehberim, dikkatle bakan bir
gardiyana döndü ve ondan bacakları al ıp, on ları elbise içine
sarmasını söyledi.
"Bu bacakları Çinli Görevliye geri verme
liyiz,
" dedi Lama,
''yoksa onların adam/arma işkence edilmiş
olduğunu söyleyecekler. Bu adamın insan/arma geri verilme
sini, En İçerideki Kişiye söyleyeceğim. Onun gizli görevi ö
nemli değil; daha önce de buna benzer tüm giriş/erimler, hep
başarısız kaldı. " "Fakat Saygıdeğer Lama.'"
dedi Sulh Yar
gıcı,
"Adam, niçin ve ne yaptığım söylemesi için zorlanma
lıydı. "
Rehberim hiçbir şey demedi, fakat hipnotize adama
tekrar döndü ve şimdi açık olan gözlerinin içine derin derin
baktı.
"Ne yapıyordun? "
diye sordu. Adam inledi ve gözleri
ni çevirdi. Rehberim ona tekrar sordu;
"Ne yapacaktın? Pota
la içerisindeki Yüksek bir Kişiye suikast mı yapacaktın? "
Çin
l i adamın ağzının çevresinde köpükler şekillendi, sonra istek
sizce onaylamayla başını sal ladı .
"Konuş.' "
diye emretti La
ma.
"Bir baş sallama yeterli değil. "
Böylece, yavaşça, acıyla
hikaye ortaya çıktı. Bir suikastçı cinayet işlemesi için para
öder. H uzurlu bir ül kede karışıklık yaratmak için para öder.
Güven lik aletleri miz içinden geçerek hepsinin başaramaya
cağı gibi, bir suikastçı da başaramadı ! Bunun üzerinde derin
lemesine düşünürken Lama Mi ngyar Dondup ayağa kalktı.
"En İçerideki Kişiyi görmeye gideceğim Lobsang, burada kal
ve bu adamı koru. "
Adam inledi:
"Beni öldürdün mü? "
diye sordu zay ı fça.
"Hayır.' "
diye cevapladım,
"biz kimseyi öldürmeyiz. "
Dudak
larını nemlendirdim ve alnını kuru ladım. Biraz sonra tekrar
hareketsizleşti: sıkıntısı bittikten sonra uyuduğunu zannettim.
Sulh Yargıcı. bir suikastçı olacak olanı korumak isteyen ra-
1 1 3
"ANTİKLERİN MAGARASI "
hiplerin çılgın olduklarını düşünerek, yüzünü ekşiterek baktı.
Gün akıp gitti. Gardiyanlar gitti ve diğerleri geldi . İ çimin aç
lıktan guru ldadığını hissettim. Sonunda tanıdık adım lar duy
dum ve Lama Mingyar Dondup odaya girdi. İ lk önce geldi ve
ayağının kanamadığından, izin veri lmiş haller kadar rahat ol
duğundan emin olmak için hastaya baktı. Onun ayaklarını
kaldırarak kıdem li sorumlu memura baktı ve
"Otoritenin er
demiyle En İçerideki Kişi tarafindan bana yetki verilmesiyle,
sana derhal hu iki çöpü almam, bu adamı ve ayaklarım Çin
ElçiliKine götürmeni emrediyorum. "
Bana döndü;
"Sen bu
adamlara refakat edeceksin ve adamın çöplerine dokunmakta
gereksiz bir kahahk görürsen bana. bildir. "
Açıkçası kendimi
mahzun hissettim. Burada kesi lmiş bacaklarıyla bu suikastçı
vard ı ve m idem, bir tapınak davulu kadar yiyecekten yoksun
gümbürdüyordu. Adamlar çöp bacakları aramak için g itmiş
lerken, görmüş olduğum memurların çay içeceklerini n oldu
ğu yere, dışarıya koştum. K ibirli bir sesle talep ettim ve aldım
-eli açık bir yardım. Alelacele tsampayı boğazımdan aşağıya
tıkıştırdım ve hızla geri geldim.
·
Sessizce somurtkan adamlar, kutupları arasına elbise ya
yılmış iki kaba çöpü taşıyarak, benden sonra ddaya doluştu
lar. Somurtarak iki bacağı kaldırdı lar ve on ları bir çöp kutusu
içine koydular. Nazikçe, Lama M ingyar Dondup"un delici
bakışları altında Çinli adam ı, diğer bir çöp kutusu içine yer
leştirdi ler. Bir örtü, beden in üstüne yerleştiri ldi ve sarsı lma
sın diye çöp kutusunun altı bağlandı . Rehberim kıdem li so
rumlu memura döndü:
"Sen hu adamlara eşlik edeceksin ve
( 'in Büyiikelçisine ilt(fatla
rı
m
ı
ilet ve adamlarından birini i
ade elliKimizi söyle. "Sen Lohsang,
" diyerek bana döndü,
"on
lara eşlik edeceksin ve döndiif,'ünüzde hana rapor edecek
sini:. "
Dışarıya döndü ve adam lar odadan dışarıya güçlükle
ç ı ktı. Dışarıda hava serindi ve ince cübbemin içinde titredim.
1 1 4
"BÖLÜM ALTI "
Mani Lhakhong'tan aşağıya güçlükle yürüdük. Adam lar ilk
önce bacakları taşıdılar; sonra iki adam, Çinli ile çöp kutusu
nu taşıdı. Ben bir tarafta yürüdüm ve kıdemli sorumlu müdür
diğer tarafta yürüdü. Sağa döndük, iki park geçtik ve Çin El
çiliğine doğru yöneldik.
Mutlu Nehir önümüzde parlayarak, ağaçların içinden
aral ıklardan parlak ışık benekleri göstererek, Misyonun en
uzak duvarına ge ldik. Adamlar hırlayarak ağrıyan kaslarını
dinlendirirken ve Elçil i k duvarına merakla bakarken, yükleri
ni bir sürel iğine yere bıraktılar. Çinli onu, onların zemininde
zorla taşımaya çal ışan herhangi birine karşı çok kırıcıydı. Kü
çük çocuk iradesiyle başkasının arazisine geçen çocukların
"kazayla" vurulması gibi olmuştu. Şimdi içeriye giriyorduk!
El lerin i tükürükleyerek adamlar durdu ve çöp kutularını
tekrar kaldırdı lar. Uygun adı m la Lingkor Yoluna, sola dön
dük ve E lçilik topraklarına girdik. K ızgın adamlar kapıya gel
di ve kıdem l i memur:
"Yolunu şaşırarak Kutsal Topraklara
girmeye teşebbüs eden adamlarınızdan birini iade etme onu
runa sahibim. Düştü ve bacakları kesilmek zorunda kaldı.
İncele�eniz için işte size bacaklar, "
ded i . Kaşlarını çatan
gard iyanlar kulplardan tutarak, adam ve ayaklarıyla binadan
içeriye aceleyle girdiler. Diğerleri, �i lahla zorlayarak, elle ite
rek bizi kovdular. Patikadan aşağıya çekildik� Bir ağacın ar
kasına kimse görmeden kaydım. Diğerleri yürümeye devam
etti ler. Bağırmalar ve çığl ıklar havayı deldi. Etrafa bakınarak
hiç gardiyan olmadığını gördüm; hepsi elçil iğe girm işti.
Aptalca bir dürtüyle ağac ın şüpheli güven l iğini terk ettim ve
sessizce pencereye koştum. Yaralı adam yerde yatıyor, ikisi
kolları üzerinde otururken, bir diğer gardiyan da onun göğsü
üzerinde oturuyordu. Dördüncü adam, yanan sigaraları onun
kesilmiş bacak bölümlerine sürüyordu. Aniden dördüncü
adam ayakları üzerine fırladı. Tabancasını çekti ve yaralı
1 1 5
"ANTİKLERİN MAGARASI,,
adamı gözlerinin ortasından vurdu.
Arkamda ince bir dal kırı ldı. Bir parıltı gibi dizlerimin
üzerine çöktüm ve etrafımda döndüm. Başka bir Çinli gard i
yan göründü ve bir tüfek başımın bulunduğu yeri hedef alı
yordu. Bacaklarının arasına dalarak onu tökezlettim ve tüfe
ğini düşürmesine sebep oldum. Alelacele ağaçtan ağaca koş
tum. Atışlar, alçak çalı ların içinden yararak geldiler ve ar
kamda, koşan ayaklarımın gürültüsü vardı. Burada avantaj
tamamen benimdi. Ayakl arım uçup gitti ve Çinl i ler bana ateş
etmek için sık sık durdular. Ben bahçeye aceleyle döndüm.
Kapı şimdi korunuyordu. Uygun bir ağaca tırmandım ve du
varın üzerine sıçrayabi lmek için bir dal boyunca güçl ükle yol
aldım. Daki kalar sonra tekrar yaral ı adamı taşıyan memleket
adamlarımın başında geri dönüş yolundaydım. H i kayemi du
yar duymaz adımlarını h ızlandı rdılar. Biraz heyecan görmeyi
beklemek için bir daha vakit kaybetmek istemediler; şimdi
ondan sakınmak istiyorlardı . Çinli bir gardiyan yol üzerinde
ki duvarın tepesine sıçradı ve bana şüpheyle ters ters baktı.
Uysalca geriye, ona baktım. Bir kaş çatış ve soyuma düş
manl ığını yansıtan homurtulu bir küfürle geri döndü. H ızla
yola devam ettik!
Shö kasabasına dönüşte adamlar beni terk etti. Omuzu
mun üzerinden oldukça kapsaml ı bakarak acele ettim ve
birazdan Chakpori patikasından yukarıya doğru hızlandım.
Yol un kenarında dinlenen yaşlı bir keşiş arkamdan bağırdı,
"Sana ne oldu Lobsang? Bütün şeytanlar peşindeymiş gibi
görünüyorsun.' "
Aceleyle yürüdüm ve soluksuz rehberim La
ma M ingyar Dondup'un odasına girdim. Bir süre solumaya,
nefes almaya çalışarak ayakta kaldım.
"Ov! "
Sonunda zorla
nefes aldım,
"Çinliler adamı öldürdüler. Onu vurdular!"
Kelimelerin sel iyle olan biteni anlattım. Rehberim b i r süre
sessiz kaldı. Sonra konuştu:
"Hayatmda daha fazla şiddet
1 1 6
"BÖLÜM ALTI "
göreceksin. B u olaydan fazla üzülme. B u alışılmış bir diplo
masi metodu. Başarısız olanı öldür ve yakalanan casusları
reddet. Bütün dünya üzerinde, dünyanın bütün ülkelerinde bu
böyledir. "
Rehberimin önünde oturarak, onun huzurunda sessiz bir
şeki lde sakinliğimi koruyarak beni üzen başka bir konunun
olduğunu düşündüm .
"Efendim! "
diye bağı rdım,
"Hipnotizma
nasıl çalışır? "
Dudaklarında bir gülümsemeyle beni boyl u
boyunca süzdü.
"En son ne zaman yedin? "
diye sordu. Bir hü
cumla, bütün açl ığım geri geldi.
"Oh, yaklaşık on iki saat ön
ce, "
diye cevapladım oldukça hüzünle !
"O zaman haydi, şim
di yiyelim burada ve oldukça yenilendikten sonra hipnotiz
mayı tartışabiliriz. "
Sessizce bana elini salladı ve meditasyon
pozisyonunda oturdu. Onun hizmetç ilerine gönderdiği tele
patik mesaj ı yakaladım; yiyecek ve çay. Potala'dan aceleyle,
ayrıntı l ı bir rapor vermek için En İçerideki K işiye gitmek zo
runda olan bir haberciye yolladığı telepatik bir mesaj ın ı da
yakaladım. Fakat benim telepati k mesaj "yakalamam" yiye
cek ve çay getiren bir hizmetlinin içeri girişiyle kesildi! ...
Yiyecekle doymuş, dolu olmanın rahatsızlığından bile
daha fazlasını hissederek geriye yaslandım. Çok zor bir gün
geçirmiştim. Çok fazla süredir aç bulunuyordum. Fakat (içsel
olarak rahatsız olduğum düşüncesi) çok fazla yemiş olmak,
çok fazlası akı lsızca m ıydı şimdi? Aniden, kuşkuyla kafamı
kaldırdım. Rehberim, yüzünde açık bir neşeyle ben i seyredi
yordu.
"Evet Lohsang, "
diye bel irtti,
"çok/azla yedin. Zanne
dersem, hipnotizma üzerine konuşmamı takip edebileceksin. "
Kızarmış yüzüme prova yaptı ve kendi görünüşünü ·yumu
şattı .
"Zavallı Lobsang, çok zor bir gün geçirdin. Şimdi din
lenmeye çekil ve yarın görüşmemize devam edeceğiz. "
Ayağa
ka lktı ve odayı terk etti. Koridor boyunca neredeyse sendele
yerek ve yorgun argın odama doğru yol aldım. Uyku ! Tek
1 1 7
"ANTİKLERİN MAGARASI "
istediğim buydu. Yiyecek mi? Püf! Ondan çok fazla yemiş
tim. Yatağıma vard ım ve kendimi cübbeme sardım. Uyku
gerçekten rahatsızl ık verdi. Bacaksız Çi11 l inin, ağaçl ıklı koru
larda ben i kovaladığı ve diğer silahlı Çinli, beni yere indiren
bir saldırıda omuzlarıma sıçramayı sürdürdüğü bir kabus gör
düm.
Başım zemine gümbür gümbür i ndi. Çinli gardiyan lardan
biri ben i tekmel iyordu. Başım tekrar zemine vurdu. Kendimi,
bir yardımcının, uyandırmak için umutsuzca tekmeleyen sal
dırışıyla ve başımı devam lı sarsmasıyla bulduğum için gözle
rimi kızannış olarak açtım.
"Lobsang! "
diye bağırdı, gözleri
min açık olduğunu görünce.
"Lobsang, öldüğünü düşündüm.
Bütün gece uyudun. Ayini kaçırdın ve sadece hocanın aracı
lığı seni disiplin görevlilerinden korudu. Uyan.' "
diye bağırdı.
Neredeyse tekrar uykuya daldım.
Şuurluluk sel gibi üzerime aktı. Pencereden güneş ışığı
nın ilk sabah ışınlarını; yüksek H imalayaların üzeri nden ba
kışını ve vadideki en yüksek binaların üzerini aydınlatışını ;
uzaktak i sarayın altın çatıların gösterişini; Pargo Kal ing'in
zirvesinin kızarışını gördüm. Dün, Shö kasabasına gitm iştim.
Ah ! ... Bu bir rüya değildi. Bugün bazı dersleri, sevgili M in
gyar Dondup'tan doğrudan öğrenmeyi kaçırdığımı zannettim.
Hipnotizma hakkında öğrenmeyi de! Az sonra kahvaltımı
bitirdim ve yolumu sınıfa çevirdim. Kal mak için ve yüz sekiz
kutsal kitaptan pasajlar okumak için değil, niçin bulunmaya
cağımı aç ıklamak için!
"Efendim!"
dedim. öğretmeni sınıfa yeni girerken görür
görmez,
"Efendim.' Bugün Lama Mingyar Dondup'a gitmek
zorundayım. Beni sın{/İan muaf tutmanızı rica ederim. " "Ah.
evet evladım. "
dedi öğretmen, şaşırtıcı olarak cana yak ın bir
tonla.
"Senin Rehberin Kutsal Lamayla seri bir kelimeye sa
hip oldum. Benim gözet imim altındaki gelişmeni on(f_l'l(f_Wfrak
1 1 8
"BÖLÜM
ALTI "
vorumlamak için yeterince iyidir; itiraf ediyorum, çok mutlıı
olmuştum, çok mutlu olmuştum. "
Şaşı rtıcı olarak, el lerini
u
zattı ve sınıfa ginneden önce omuzuma hafifçe vurdu. Deri n
derin düşündüm ve ne tür bir sihirin onun üzerinde etki li ol
duğunu merak ederek, Lama'nın semtine doğru yürüdüm.
Dünyaya bir önem vermeden gezinmeye devam ettim.
Antrenin yarı-açık bir kapısını geçtim. "Of! " diye bağırdım a
n iden; "Turşu kurulmuş cevizler! " Onların kokusu çok güç
lüydü. Sessizce geriye gelerek, girişin içinden gizl ice baktım.
Yaşl ı bir keşiş aşağıdaki taş zemini gözlüyordu. Onun duaları
olmayan şeylere homurdanarak, her nası lsa Hindistan'dan el
de edi lm iş bütün bir ceviz turşusu kavanozuna yas tutarak.
"Sana yardım edebilir miyim saygıdeğer Lama? "
diye sor
dum nazikce. Yaşlı adam yırtıcı bir yüzle bana döndü ve öyle
bir yanıt verdi ki, hala yapabilirken koridor boyunca yarış
tım ! . Bütün bu kelimeler sadece birkaç ceviz içind i ! Kend i
kendime iğrendim.
"İçeri gel!"
dedi Rehberim, ben kapısına yaklaşırken u
yumak için geri gittiğini düşündüm. Efendim! dedim,
"size
eğitim için geldim. Hipnotizmamn doğasını öğrenmek için te
dirginim. " "Lobsang, "
dedi Rehberim,
"ondan daha fazlasını
öğrenmek zorundasın. İlkönce hipnotizmanın temellerini öğ
renmek zorundasın. Başka bir deyişle ne yaptığım tamamen
bilmiyorsun, otur. "
Zemine bağdaş kurarak oturdum. Reh
berim de benim karşıma oturdu. B i r süre düşüncede kayboldu
ve sonra konuştu :
"Beden karışım halinde çok farklı kim
yasallara sahiptir. O kimyasalların bazıları kan akışı vası
tasıyla beyne ulaştırılu: Beyin biliyorsun en iyi kan sağla
yıcıya sahiptir ve kimyasallar içerir. O bileşenler; potasyum,
mangançz, karbon ve pek çok diğerleri, beyin dokusu şeklin
dedir. Onlar arasındaki etkileşim, bir 'elektrik akımı' olarak
(fade eltiğimiz özel bir molekül salınımı yapar. Bir kişi bir
şer
1 1 9
"ANTİKLERİN MAGARASI ,,
düşündüğü zaman, b u elektrik akımmın ve dolayısıyla 'heyin
dalgalarımn' oluşumuyla sonuçlanan, hareket eden bir du
rumlar zinciri oluşturur. "
Bütün konuyu düşünüp taşındım. Bütün bun ları an laya
mazdım. Eğer orada, beynimin içinde 'elektrik akımları' var
sa, niçin şok hissetmiyordum? Uçurtma uçuran şu çocuğun,
gök gürültülü bir fırtınada böyle yapmış olduğunu anımsa
dım. Onun ıslak uçurtma ipi boyunca aydınlatarak giden par
lak mavi flaşın ı hatırladım. B i r ürpenneyle, etin kurumuş, kı
zarmış bir c ips gibi zemine nas ı l düşmüş olduğunu hatırla
dım. Ve bir keresinde aynı kaynaktan benimde şoka uğradı
ğımı, diğeri nle karşılaştırıldığında sadece bir karıncalanma,
fakat beni metrelerce öteye fırlatacak bir karıncalanma.
"Saygıdeğer Lama! "
diyerek protesto ettim,
"orada, be
yinde nasıl elektrik olabilir? O bir adamı acıyla çıldırtabi
lir! "
Rehberim oturdu ve bana güldü.
"Lobsang! "
diye kıkır
dad ı :
"Bir keresinde sana verilmiş bir şok, elektrik hakkında
tamamen yanlış bir.fikir. Beyindeki elektrik miktarı çok küçük
bir değerdedir. Hassas aletler onu ölçebilir ve bir kişi düşü
nürken ya da bazı.fiziksel hareketleri yaparken değişikliklerin
haritası gerçekten çizilebilir. "
Bir adamın düşüncesi, başka
bir adam ın voltaj ının ölçüsü benim için neredeyse çok fazla
olabi l irdi. Gülmeye başladım. Rehberim sadece gül ümsedi ve
konuştu :
"Haydi hu öğleden sonra Potala'ya doğru yürüye
lim. En İçeride Olan Kişi. hu elektrik konusu üzerine çok da
ha kolay konıışmam/Zl sağlayacak bir alete sahip. Şimdi git
ve kendini hazırla. Bir yemek ye, en iyi cübbeni giy ve güneş
öğle olduğunda burada heni bul. "
Ayağa kalktım, başımla
selam verdim ve dışarı çıktım.
İ ki saat çatıya tırmanarak ve tembelce aşağıdan geçen
şüphelenmeyen keşişlerin başlarına küçük çakıl taşları yuvar
layarak. çevrede dolaştım. Bu spordan bıkarak, karan lık bir
1 20
"BÖLÜM ALTI "
koridorun iç ine uzanan ambar kapağı tuzağı içinde, i l k önce
kendi başımı alçalttım. Ayaklarımla yukarıdan aşağıya ası
larak yaklaşan ayak sesleri ni tam zamanında duydum. Ambar
kapağı uzak köşede olduğundan bir şey göremedim. Dilimi
dışarıya çıkartarak ve vahşi bir surata bürünerek bekledim.
Yaşl ı bir adam köşeyi döndü ve beni göremedi, bana çarptı .
I slak dilim yanaklarına deydi. Bir çığl ık kopardı ve taşıdığı
tepsi bir çarpmayla düştü. Yaşlı bir adam için şaşırtıcı bir
hızla ortadan kayboldu. Ben im de bir şaşkınlığım oldu; yaşlı
keşiş bana çarparken ayağım güven ilmez tutmaklarından
çıktı. Sırt üstü koridora düştüm. Ambar kapağı tuzak, bir
kırı lma çınlayışıyla düştü ve bütün bir boğucu toz yükü üze
rime boşaldı ! Ayaklarımın baş döndüren çabukluğunda, yapa
biidiğim hızda karşı yöne geçtim.
Şoktan hata acı çekerek, cübbemi değiştirdim ve yemek
yedim; onu unutacak kadar şoke olmamıştı m ! Tam zamanın
da, gölgeler kaybolurken ve gün yarı olduğunda. Rehberim
den önce hazır bul undum. Beni gördüğünde biraz çabayla
yüzündeki çizgi leri giderdi.
"Bir genç keşiş Lobsang, Kuzey
koridorunda bir şeytan tarc?findan dört bir yanından saldı
rıldığına yemin ediyor. Üç /amalık bir grup şeytanı kovmak
için oraya gittiler. Şüphesiz düzenlendiği gibi seni Potala'ya
götürürsem üzerime düşeni yapmış olacağım. Gel! "
döndü ve
odadan çıktı. Üzerime etraflı bakışlar fırlatarak arkasından
takip ettim. Hepsinden öte bir kişi, Lamalar şeytan çıkarırken
neler olduğunu kesin olarak asla bilm iyordu. Az bilinen,
muhtemelen rahatsız edici yerlerde kendimi havada uçan be
lirsiz görüntüler içinde bulmuştum.
Dışarıda aç ıkl ığa gittik. İ ki midilliye tımarla yardım ed i
liyordu. Lama M ingyar Dondup. atına bindi ve onu yavaşça
dağdan aşağıya sürdü. Ben im mid i l l im içinde yardım gördüm
ve tımarların biri ona şakacıktan bir tokat attı . M idilli de şa-
1 2 1
"ANTİKLERİN MAGARASI"
kay ı hissetti. Aşağısı başına geld i. Yukarısı arkasına geldi ve
sırtından uzakta bir kav is yaparak bana geldi. Zeminden ken
dimi toplarken ve biraz da toz süpürürken bir tımarcı hayvana
yardım etti . O zaman tekrar ata bindim; tımarları n başka bir
şey denemeye çalışmaları esnası nda onları izleyerek ...
O midill inin sahte bir duruşu olduğu bilin irdi. Ahmak
hayvan çok tehl ikel i yerlere yürümeyi sürdürür ve çok kıyıda
durur. Sonra başını eğecektir ve çok aşağı lardaki kayalık ze
mine ısrarla dik dik bakacaktır. Sonunda attan indim ve ar
kamda yedekte çektim. Demir Dağı 'nın di binde tekrar ata
bindim ve Shö Kasabası ' na kadar Rehberimi izledim. Orada
bizi bir süre alıkoyacak bazı işleri vard ı . Zaman tekrar nefes
almam ve sakin l iğimi parçalamam için yeterl iydi. Sonra tek
rar atlara binerek ve sınırsızca yukarı lara tırmandık ve Potala
yolunun basamaklarını çıktık. Memnun iyetle bekleyen tımar
cı lar için midill imden vazgeçtim. Lama M i ngyar Dondup'u
kendi apartmanına kadar bile memnun iyetle takip ettim. Key
fi m bilgiyle öyle artmıştı ki, burada bir gün ya da fazla bıra
kılmayı istedim.
Az sonra aşağıdaki Tapınakta ayine katılma vaktiyd i. Bu
rada. Potala'da ayin ler vardı ve ben düşündüm; aşırı resmiyet,
çok sıkı disiplin vardı. Bir gün için yeterince fazla heyecan a
larak. pek çok küçük zedelenmeden yeteri nce acı çekerek, en
iyi davran ışı m ı sürdürdüm. Ayin olaysız sonuç landı . Reh
beri min Potala'da bulunduğu zaman, onun bitişiğindeki kü
çük odayı işgal etmem şimdi kabul ed i lebi l i r bir şeydi. Lama
Mi ngyar Dondup'un H ind istan'dan yeni dönmüş çok yüksek
rütbeli bir memurla. dev let meseleleriyle meşgul olduğunu
bilerek oraya gittim ve beklemeye başladım. Pencereden dı
şarı bakmak ve Lhasa şehrini uzaktan görmek büyüleyiciydi.
Manzara fevkalade bir güzellikteydi. Söğüt ağac ı, göllere
saçak gibi sarktı . Jo Kang'dan altın parı ltı lar. Kutsal Dağ·ın
1 22
"BÖLÜM ALTI"
eteklerinde En İ çerideki Kişiyi (ikametgahında bulunan) ya
da en azından bazı yüksek memurları görmenin umuduy la ba
ğıran hacı yığınları ... Tacirlerin sonsuz bir kervanı ve onların
Dostları ilə paylaş: |