Tili, adabiyoti va folklori instituti, alisher navoiy nomidagi davlat adabiyot muzeyi, urganch davlat universiteti



Yüklə 7,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə23/431
tarix15.09.2023
ölçüsü7,91 Mb.
#143696
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   431
Anjuman Boku (6)

1.
 
Azerbaycan ve Özbek halklarının Ortak Kahramanlık Destanlarında 
Kadın İmajı 
Türk halklarının ve genel olarak Türk dünyasının ortak değerleri her Türk 
insanına özgüdür. Orta Asya'da yazılmış 
Divan-ı
Lügati’t Türk nasıl Azerbaycan 
Türkü ve Azerbaycan edebiyatı için değerliyse, Azerbaycan coğrafyasında oluşan 
Dede Korkut sözlü gelenekleri de tüm Türk halkları için aynı derecede değerlidir. 
Ve bugün Özbek, Türkmen, Tatar, Kırgız, Kazak, Azerbaycan... Türklerinin ortak 
değerleri dediğimizde, ortak mitolojiyi, destan edebiyatını, folkloru, ortak yazılı 
anıtları içeren kültür sisteminin bütünlüğü kastedilir. Türk halklarının folklorunda 
bu ortaklık eski atasözleri, fıkralar, bilmeceler ve destanlar dahil tüm türlerde 
kendini gösterir

Zengin Türk folklorunun ayrılmaz bir parçası olan destanlar, 
Türk halklarının etnik kökenini, dünya görüşünü, kültürünü, geleneklerini, tarihini 
ve en eski topraklarının sınırlarını yansıtır. Kültür mirasımız olan "Kitabi-Dede 


46 
Korkut" destanı, aynı zamanda kadınlara karşı yüksek değerlendirmenin yansıdığı 
destandır. Destanın kahramanlık ruhu, kadın karakterlerin davranışlarında da 
kendini gösterir.
 
"Kitabi-Dede Korkut" ("Kitab-i Dedem Korkut ela lisan-i taife-i 
Oğuzan" (Oğuz boylarının dilinde Dedem Korkut Kitabı ) bir Oğuz Türk 
destanıdır, Azerbaycan'ın en eski yazılı anıtıdır (X- XII yüzyıllar). “Öte yandan 
Bamsı Beyrek hikayesi Oğuz dairesinin en eski destanlarından biridir ve Alpamış 
olarak da bilinen bu destan Orta Asya’nın her yerinde bilinmektedir”(7, 1). 
Doğubilimci V.M.Jirmunski "Oğuzların Kahramanlık Destanı ve Korkut'un 
Kitabı" adlı eserinde "Gam Bora'nın oğlu Bamsı Beyrak"ın "Alpamış" destanından 
yola çıkarak yaratıldığını kanıtlamaya çalışmıştır. "Alpamış" destanı birçok Türk 
dilinde mevcuttur. Ancak en zengin hali Özbek Türklerine aittir. “Alpamış 
Destanı'nın Batı Türkleri'ndeki versiyonu olarak kabul edilen bir başka anlatma, 
Dede Korkut Kitabı'ndaki hikayelerden biri olan Bamsı Beyrek Hikayesi'dir”. 
Alpamış Destanı arasındaki benzer ve farklı noktalar daha önce yapılmış 
araştırmalara konu olmuştur. Bamsı Beyrek Hikayesi'nin Anadolu'da halen 
anlatılmaya devam eden bir versiyonu olan Bey Böyrek Hikayesi de Alpamış 
Destanı ile pek çok ortak noktaya sahiptir”(5, 54).
Azerbaycan ve Özbek halklarının folklorunda "Kitabi-Dede Korkut" 
destanının özel bir yeri vardır. Destanın kahramanlık ruhu, kadın karakterlerin 
davranışlarında da kendini gösterir. Destanın Azerbaycan ve Özbek 
versiyonlarında hem anne, hem de eş olan kadın imgeleri kahraman ve bilgedir. 
Anne imgesi daha öndedir, söyleyebiliriz. Anne imgesi vatanın sembolü olarak 
genelleştirilmiştir. Annenin hakkı, Tanrı'nın hakkı olarak değerlendirilir. “Anne 
kadın”, “kadunum anne” (Baru gelgim, beyaz sütün emdiğim, annem! Beyaz 
birçekli, izzetli, canım Annem!) eski Türk yazıtlarında “Okum katun”, “Anne 
Hakkı, Tanrı Hakkı” deyen oguzların bilincinde anne-kadın kültünün izlerinin 
Orta Çağ'a kadar uzandığını göstermektedir. "Anne hakkı, Tanrı hakkı" kabul 
edilerek bu kavram kutsal bir anlam kazanmıştır. Kâfirler Burla Hatun`un 
bayanların içerisinde ararken oğlu Uruz`un annesine hitabı annesinin liyaketini 
yücelttiğinin kanıtıdır: “Uruz: “Ağzın kurusun, Anne! Dilin çürüsün Anne! Ana 
hakkı, Tanrı hakkı denilmeseydi, kalkubanı yerimden duraydım, yaganla 
boğazından tutaydım, kaba ökcem altına salaydım, ak yüzünü kara yere tepeydim, 
agzun burnundan kan şoraltaydım, can datlusun sana göstereydim” (Ana hakkı, 
Tanrı hakkı olmasaydı, ayağa kalkar, boğazından yakalar, topuklarımın altına alır, 
beyaz yüzünü kara zemine tokatlar, ağzından ve burnundan tuzlu kanlar alır, sana 
ruhumu gösterirdim)”(12, 1). Destanda saygın şekilde tasvir edilen kadınların en 
değerlisi ve kutsalı Annedir. Bir Oğuz erkeğinin yöresinde saygı kazanmasında 
eşinin kız veya erkek çocuk doğurması önemli idi. Bu nedenle Bayandur Han, 
"Oğlu olan beyaz odaya, kızı olan altın odaya, oğlu veya kızı olmayanı Allah 


47 
unutmuştur, biz dexü gargayız, belli bilsin” söyleyerek ailede evladın dünyaya 
gelmesinin önemini arz eder. Destandaki bu olay, her zaman iyi karşılanmamış, bu 
yönde türlü fikirler, görüşler oluşmuştur. Fakat bunun nedeni, evladı olanla, 
olmayan arasında ayrımcılık yapmak değil, bir Türk ulusunun soyunun devam 
etmesi, kılıç alıb dövüşmesi, yeni kuşakların yetişmesi nedeniyle yeni bebeklerin 
doğması çok önemliydi. “Dedem Korkut” destanlarında anne ve babaya "ana-ata" 
denir. Dikkat edersek, önce "ana" kelimesi gelir. Bu destanlarımızda kadına ve 
anneye saygı ve sevginin bir göstergesidir. “Göktürk Yazıtları ile Uygur 
Türklerinde de ana, babadan önce söylenirdi. Çin’ de ise baba öne alınır ve “baba, 
ana” denirdi. Eski Türklerde “anaç” sözü, hem “anacığım” hem de “anasına 
çekmiş soylu kız” demekti. Babanın hakkı sonsuz değildi: Nitekim Dede 
Korkut’ta Dirse Han, çocuğu olmadığı için ağlıyor ve karısına “Bu suç senden 
midir, benden midir?” diye dert yanıyordu. Karısına kötü bir söz söylemiyor ve 
suçu eşit olarak, karısı ile kendisi arasında paylaştırıyordu” (14, 117).
 
Annenin kutsallığının, kendisine verilen değerin bir tecellisi olarak Kazan 
hanının evi yağmalandığında, önce tüm malından geçerek annesini istemesi dikkat 
çekicidir: 
Karıcık anamı getürüb durursun, 
Mere kafir, anamı vergil mana 
Savaşmadın, uruşmadın kayıdayum gerü(10, 238). 
Görüldüğü gibi, "Kitabi-Dede Korkut" da kadının en güzel nitelikleri bir 
araya getiriliyor. Kadın bir anne olarak çocuğunu büyütmek için tüm olumlu 
yolları, araçları kullanır. Destanda tasvir olunan anneler çocuğunu yetiştirmek için 
fedakarlıklar yapar. Övladını övmesinin, azarlamasının çekisi, değeri vardır. 
Destanda kadınların misafirperverlikleri ve gülümseyen yüzleri eski Türk 
geleneğinden gelen güzel ahlâkın göstergesidir. Bir Türk kadını, kocasının namusu 
olarak en yüksek zirvelerde durur. Kitabi-Dede Korkut" destanlarının kadın 
kahramanları ve destandaki annelerin evlat yetiştirme yöntemleri, Azerbaycanlılar, 
Özbekler ve tüm Türk halkları arasında bir gelenek haline gelmiştir. Yüzyılların 
tecrübesinden yararlanarak bugün büyüğümüze ve küçüğümüze saygı duyabilir, el 
öpebilir, başımızı eğebilir ve kucaklıyoruz. Bütün bu davranışlar ahlâki 
kurallarımız haline gelmiştir. Kitabi-Dede Korkut" destanlarında kadın hiç 
değişilmeyen, evinin direği, kocasının kalbi olan kutsal bir varlıktır. Çocuklarına 
edep, vefa, güvenilirlik gibi insani nitelikleri aşılayan bir anne, cesareti ve dövüş 
yeteneğiyle de öndedir. Bu nitelikler evlenmelerinde yardımcıları olur. Destanda 
alışık oldukları aile geleneklerinin etkisiyle başı dertte olan kocalarına yardım 
ederler.
Azerbaycan ve Özbek destanlarında evlenmek zor ve sorumlu bir süreçtir, 
dolayısıyla evlenmek isteyen gençlerin önünde sorumluluk sınavları vardır. Bu 


48 
nedenle destanlarımızda anlatılan ortak özelliklerden biri de gençlerin evlenme 
öncesi dövüşe katılmalarıdır. Cesaretlerini kanıtlamak için savaşmak, "Kitabi-Dede 
Korkut”, "Alpamış" destanlarında anlatılır. “Kitabi-Dede Korkut” destanının 
Azerbaycan versiyonunda Beyrak ve Banuçiçek ata biniyor, ok atıyor ve 
güreşiyordu.
Türk dünyasının ortak kültür miraslarından biri de "Köroğlu" destanıdır. 
"Köroğlu" destanının hem Azerbaycanlılar, hem de Özbekler arasında özel bir yeri 
vardır. “Köroğlu” destanı, Türk destan geleneğinde Türk milletinin şeref, namus, 
ahlâk, inanç, düşünce ve değer yargılarını yansıtır. Yapılan araştırmalara göre 
“Köroğlu” destanının Orta Asya kolları daha çok epik metinlerinden oluşmakta 
olup, Köroğlu'nun kahramanlık tasvirinde ve atının tasvirinde mitolojik unsurlar 
yer almaktadır. Bu mitolojik unsurlar, destanın varyantlarının ortak bir özelliğidir. 
“Köroğlu’nun Kırat’ı da insan gibi zeki ve anlayışlıdır. Bağdat’ta Köroğlu yiğitleri 
ile esir edilince Kırat kimse beğenip almasın diye kör ve topal taklidi yapar”(15, 
1). Özbeklerde bu destan dombra çalan bahşılar tarafından oynanır. Köroğlubilimci 
Filiz Kırbaşıoğlu “Köroğlu” destanının Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye ve Özbek, 
Kazak, Karakalpak ve Orta Asya varyantlarının olduğunu yazıyor. “Göroğlu 
destanları özbekler içerisinde biribirinden prensep olarak farklı olan iki versiyon 
olarak yayılmıştır. Bu versiyonlardan biri, Harezm “Göroğli” destanlarıdır. Harezm 
destanları yirmiden fazladır”(4, 344) Harezm “Göroğli” destanlarının Azerbaycan 
versiyonu ile büyük yakınlığı vardır. Harezm dışında özbekler arasında yayılmış 
“Göroğlu” destanlarının sayı kırktan fazladır. 
Bildiğimiz gibi, destanın farklı rivayetleri vardır. Destanın hem Azerbaycan, 
hem de Özbek versiyonlarının ortak özelliklerinden biri kadın karakterlerinin 
olumlu tipler, kibar, cesur, sevecen ve güvenilir kadınlar olmasıdır. Çevik bilincli, 
çevik hareketli kadınlar, gerçeğin, adaletin, eşitliğin ve ahlâki özgürlüğün hüküm 
sürdüğü Çanlibel'de düşmanlara karşı mücadelede erkeklerin yanındalar. 
“Köroğlu” destanındaki kadın imgeleri paşa ve kağan kızları olsalar bile, 
şımarlıktan uzaktırlar. Güzel bir saray yaşamına sırtını dönerek Çanlibel`e gelen 
kadınlar, burada vefa ve samimiyet görürler. Köroğlu'nun delileriyle mutlu bir 
evliliği olan bu kadınlar, zor zamanlarda kocalarına destek olur, onlarla beraber 
düşmana karşı savaşa atılırlar. Türk dünyasının kahramanı Köroğlu`nun Nigar`ı, 
onun hem eşi, hem de silah arkadaşıdır. Akıllıca öğütleri ve nezaketiyle tüm 
delilerin saygısını kazanan Nigar Çanlıbel`in bilge annesi olarak kabul edilir. 
Köroğlu'nu akıllı ve yiğit bir adam olarak takdir eden Nigar Hanım, Köroğlu`ya 
yaptığı hatalarını gösterir ve delilerle Köroğlu arasında soğukluğa müsade 
etmiyor. Nigar, yaşamı boyunca sadık bir arkadaş olur. İhtiyar çağında kocasına 
daha özenle yaklaşır ve onun dert tasa çekmesine müsade etmiyor. Destanda tasvir 
olunan Telli hanım, Rugiyya hanım, Mahbub hanım ve diğer kadınlar zekaları, 


49 
davranışları ve nazik tavırlarıyla herkesin sempatisini kazanan karakterlerdir. 
Destanın Azerbaycan ve Özbek versiyonlarında kadın karakterlerin aşk, sevgi 
konusunda sadagatlı olmaları ön plana çıkıyor. Örneğin Türkmen efsanesinde bir 
Türkmen gelini genç ve yakışıklı bir Avaz`i görünce kaderine lanet eder. Ancak 
Özbek efsanesinde Butagöz Ayim, Avaz'ın görünüşüne ve özelliğine değil, 
karakterine ve kişilik özelliklerine dikkat eder. “Dalli”, “Köroğlu” dairesine 
mensup geleneksel Özbek halkının kahramanlık destanıdır. “Dalli”, destanın kadın 
kahramanının ismidir ve deli kelimesinden gelir. Dalli, akıllı, başarılı, yiğit ve aynı 
zamanda yüzünün güzelliğiyle seçilen bir kadındır. “Destanda, Goroğli’nin 
Erzurum’dan gelen kervancılardan Han Dalli’nin güzelliğini ve yiğitliğini duyması 
ve onu evlatlığı Avazhan’a eş yapmak istemesiyle gelişen olaylar anlatılır. 
Manzum-mensur karışık bir yapıya sahip olan destanın büyük kısmı manzumdur. 
Manzum kısımlar çoğunlukla hece ölçüsüyle oluşturulmuş dörtlüklerden 
mürekkeptir” (8, 438).

Yüklə 7,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   431




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin