TOTBİD Dergisi
Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği
Total kalça artroplastisinin, kullanılan malzemeler
ve tasarım özellikleri ile ilişkilendirilebilecek en önemli
sorunları arasında aseptik gevşeme ve çıkık sayılabi-
lir. Aseptik gevşemenin aşınma partikülleri ile ilişkisi
ortaya koyulduktan sonra, yüzey seçenekleri daha da
önemli bir araştırma konusu haline gelmiştir. Çıkık ris-
ki ile kullanılan baş büyüklüğü arasındaki ters orantı-
nın gösterilmesi ile de, 22 mm’den büyük ve mümkün
olduğu kadar az aşınma gösteren bir eklem yüzeyi ide-
alize edilerek bu yönde çalışmalar yapılmıştır.
[2]
Günümüzde geleneksel polietilen ve metal baş yerine
kullanılan alternatifler temel olarak iki grupta incele-
nebilir. Birincisi, daha düşük aşınmaya sahip polietilen
eklemleri (sert-yumuşak) içerirken bunun dışında ka-
lan diğer grup ise her iki yüzeyin de sert materyallerden
(sert-sert) oluştuğu eklemleri içerir.
T
otal kalça artroplastisinde ideal eklem yüzünü
oluşturacak materyaller için arayış, bu yönte-
min ortaya atıldığı ilk anda başlamıştır. John
Charnley’in total kalça artroplastisi için ilk yüzey terci-
hi olan teflon-paslanmaz çelik kısa sürede başarısız ol-
muş, ancak ardından teflonun yerine kullandığı polieti-
len, ‘düşük sürtünmeli artroplasti’ olarak tanımlanarak
tarihi sayılabilecek bir başarı kazanmıştır. İlk tasarım
özellikleri olan 22 mm baş ile geleneksel polietilenin
eklemleşmesi, 30 yılda yaklaşık %87 sağkalım ile bu-
günün standartları için bile iyi sayılabilecek bir sonuca
ulaşmaktadır.
[1]
Bu açıdan bakıldığında, doğru eklem
yüzeyi tercihi yöntemin başarısını sağlayan anahtar ol-
muştur. Yöntemin daha da geliştirilmesi için, tasarım
özellikleri yanı sıra yüzey seçenekleri üzerine de yoğun
çalışmalar yapılmaktadır.
Total kalça artroplastisinde eklemleşme seçenekleri:
Eklemleşme kime, hangi ikili?
Bearing surface alternatives in total hip replacement: Which pair to whom?
Hakan Kocaoğlu, Kerem Başarır, Bülent Erdemli
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı, Ankara
• İletişim adresi: Dr. Hakan Kocaoğlu, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, İbn-i Sina Hastanesi, 06100, Sıhhiye, Ankara
Tel: 0312 - 508 23 21 Faks: 0312 - 311 25 22 e-posta: hkn.kocaoglu@gmail.com
• Geliş tarihi: 27 Mart 2013
Kabul tarihi: 12 Haziran 2013
1950’li yıllarda ilk kullanılışlarından beri total kalça rep-
lasmanında kullanılan implantlar çok gelişme göstermiş-
tir. Cerrahi sonrası görülen en önemli sorunlar, implant
yetmezliği, aseptik gevşeme ve protez enfeksiyonu olup,
implant tribolojisi bu sorunları gidermek yönünde evrilmiş-
tir. Günümüzde değişik üreticilerin hizmete sunduğu çok
sayıda seçenek bulunmaktadır. Her bir yüzey seçeneğinin
güçlü yanları olduğu gibi zayıf yönleri de vardır. Genel ola-
rak bakıldığında yüzeyler sert ve yumuşak olmak üzere iki
ana grupta toplanabilir. Metal, oksinyum ve seramik sert
yüzeylere karşılık, polietilen ve türevlerinden oluşan yumu-
şak yüzeyler bulunmaktadır. Hastanın fizyolojik durumu,
beklentileri, aktivite düzeyi, altta yatan patoloji ve cerrahın
tercihleri yüzey seçimini belirleyen değişkenlerdir.
Günümüzde halen altın standart haline gelmiş ya da tüm has-
talar için üstünlüğü kanıtlanmış bir yüzey eşleşmesi bulunma-
maktadır. Bu yüzden, artroplasti ile ilgilenen cerrahın, kulla-
nacağı seçeneklerin artı ve eksilerini bilmesi çok önemlidir.
Anahtar sözcükler: total kalça replasmanı; artroplasti; yüzey
özellikleri; kalça eklemi; polietilenler; metaller; seramikler; UHMWPE
Implant technology evolved considerably since the first in-
troduction of total hip replacement prosthesis at 1950’s.
Implant failure, aseptic loosening and prosthesis infection
are the most common post-operative problems, and tri-
bologic science developed to overcome these. Today dif-
ferent manufacturers produce a variety of implants, each
having some pros and cons, and none of them proved su-
periority to others. These implants can be classified into
two main groups in general: hard bearing implants and
soft ones. Metal, oxinium and ceramic are the hard ones
while polyethylene and derivatives consist the soft bear-
ing group. Patients’ physiological condition, expectations,
activity level, primary pathology and the perference of the
surgeon determine the surface selection.
Even today no bearing surface is the gold standard or
considered as good for all patient groups. Thus, for ar-
throplasty surgeon, knowing the advantages and disad-
vantages of the materials is crucial.
Key words: total hip replacement; arthroplasty; surface
properties; hip joint; polyethylenes; metals; ceramics; UHMWPE
TOTBİD Dergisi 2013; 12:239–247
doi: 10.14292/totbid.dergisi.2013.30
DERLEME
240
TOTBİD Dergisi
SERT-YUMUŞAK EKLEMLEŞMELER
Ultra-yüksek moleküler ağırlıklı
polietilen/metal eşleşmesi
Ultra-yüksek moleküler ağırlıklı polietilen (ultra-high
molecular weight polyethylene, UHMWPE) 2–6 mol
moleküler ağırlığa sahip uzun polimer zincirlerine bir-
leşik kristallerden oluşmuş bir yapıdır.
[2]
UHMWPE,
total kalça protezinin ilk günlerinden beri kullanılan bir
yüzey malzemesi olmuştur.
[3]
Son 30 yılda 4 milyondan
fazla insana UHMWPE yüzeyi olan total kalça protezi
yerleştirildiği düşünülmektedir.
[4,5]
Uzun dönemli takip
sonuçlarının iyi olması nedeniyle geleneksel UHMWPE-
metal eşleşmesi, yeni eklemleşmelerin etkinliğini ve
sağkalımını karşılaştırmak için kullanılan bir standart
haline gelmiştir.
[6]
UHMWPE kullanılarak çok daha
ince asetabuler bileşenler üretilebilmektedir. Bu saye-
de orijinal femur başına çok daha yakın büyüklüklerde
başlar kullanılabilmekte ve normal anatomi ve fonksi-
yona yakın sonuçlar elde edilebilmektedir (Şekil 1).
[6]
Büyüyen baş çapı sayesinde daha yüksek kalça hare-
ket açıklığı ve daha düşük çıkık olasılığı izlenmektedir
(Tablo 1).
[1,2]
Bu güvenilir kullanım geçmişine karşılık, geriye
dönük çalışmalar sonrasında UHMWPE’nin sert
bir yüzeyle eklemleşmesi ardından 0,1mm/yıl kadar
kütle kaybına uğrayabildiği bilinmektedir.
[2]
Her ne
kadar osteoliz, cerrahi teknik, implant tasarımı, has-
ta ve kullanılan malzemeye ait özelliklere bağlı çok
etkenli bir olay olsa da, geleneksel UHMWPE’den
oluşturulan debris miktarı metal-PE eşleşmesinin
sağkalımını kısıtlayan en önemli etkendir.
[7]
2,5–4
Mrad gama ışını ile oksijenli ortamda sterilizasyonu
sonucunda UHMWPE’nde oksidatif dejenerasyon
görüldüğü ve bu durumun da materyalin yıpranma
hızında artış, delaminasyon ve kırılmalara yol açtığı
Tablo 1. Baş çapı ve kalça hareket açıklığı (ROM) ilişkisi (Passutti ve ark.).
[3]
Baş çapı
22 mm
28 mm
32 mm
36 mm
40 mm
Hareket açıklığı
112°
127°
128°
132°
133°
Şekil 1. Kırk yaşında, kadın hasta. Bilateral gelişimsel kalça çıkığı nedeniyle bilateral şanz osteotomisi
mevcut. Geleneksel polietilen ve metal baş (Ø=22 mm) ile total kalça artroplastisi yapılmış. Cerrahi
öncesi yüksek yerleşimli femur başı, osteotomiye ikincil daralmış ve valgusta femoral kanal ve dar
asetabulum gözüküyor
(a). Cerrahiden 13 yıl sonra kontrol grafisinde gevşeme veya polietilen aşınması
izlenmiyor. Normale yakın kalça eklem hareket açıklığı ve uzun süreli sağkalım sayesinde hastanın aktif
şikâyeti bulunmamaktadır
(b).
(a)
(b)
Total kalça artroplastisinde eklemleşme seçenekleri: Eklemleşme kime, hangi ikili?
241
fark edilmiştir.
[4]
Devane ve Horne, çalışmalarında
PE yıpranmasını etkileyen faktörleri; yaş, aktivite dü-
zeyi, baş çapı, tespit yöntemi, PE kalınlığı ve ofsetin
korunma miktarı olarak belirlemişlerdir (Tablo 2).
[8]
Bu durum sektörü yeni materyaller ve yeni üretim
teknikleri arayışına itmiştir. Üreticiler etilen oksit ve
plazma gibi gama radyasyonundan başka yöntemlerle
ya da vakum altında, asal gazlar veya oksijen bağlayı-
cıları varlığında radyasyon ile sterilizasyon yöntemleri
geliştirmişlerdir.
[4]
Çapraz bağları arttırılmış ultra-yüksek moleküler
ağırlıklı polietilen/metal eşleşmesi
Total kalça protezinde sağkalımı arttırma ve yıp-
ranmayı azaltma çabaları, araştırmacıları endüstriyel
kullanımdan ilham alarak polietilendeki çapraz bağ-
lanma oranını arttırmaya yöneltmiştir. Peroksit ile
çapraz bağlanması arttırılmış polietilenin aşınma di-
rencinin yükseldiği endüstride bilinmektedir.
[9]
Tıbbi
kullanım amacıyla da benzer biçimde kimyasal olarak
çapraz bağları arttırılmış UHMWPE üretim yöntemleri
tanımlanmıştır. 1998 yılından beri, kimyasal yönteme
ek olarak, değişik üreticiler tarafından da radyasyon
ve elektron ışıma yardımıyla çapraz bağlanmanın art-
tırılmasına yönelik işlemler tıbbi kullanıma sunulmuş-
tur.
[3]
Polietilen, sterilizasyon amacıyla kullanılan 2–4
MRad’dan çok daha yüksek dozlarda radyasyona veya
elektron yağmuruna maruz kaldığında, zincir üzerin-
deki karbon-karbon bağlar kırılarak diğer zincirler ile
çapraz bağlar oluşturur. Ancak, bu işlem sırasında is-
tenmeyen yan ürünler olan okside moleküller, serbest
radikaller ve ana zincir üzerinde kırılmalar (scission)
oluşmaktadır.
[10]
Bu yan ürünler, özellikle oksijen varlı-
ğında, polietilen üzerinde dejeneratif değişiklikler oluş-
masına ve molekülün yıpranma direncinin düşmesine
neden olurlar. Oksidasyon sürecini engellemek amacıy-
la, polietilenin üretim aşamalarında ek işlem basamak-
ları ile, oluşan serbest radikaller azaltılır veya ortadan
kaldırılırlar. Bu basamaklar, hammaddenin işlenmesi
sırasında bir antioksidan olan vitamin E katkısı, rad-
yasyon ile çapraz bağlanma sonrasında ısıl işlem ile
eritme ve tavlama yapılması şeklinde olabilir.
[5,11]
UHMWPE’nin bu işlemlere maruz bırakılması so-
nucunda yıpranmaya karşı direnci belirgin şekilde
artış göstermektedir. Mc Kellop ve ark.
[5]
hem kim-
yasal olarak hem de ışınlama ile çapraz bağları art-
tırılmış UHMWPE’leri geleneksel polietilenler ile
karşılaştırdıkları in-vitro çalışmalarında geleneksel
UHMWPE’lerle kıyaslandığında kimyasal işleme
maruz kalanlarda %93, radyasyona maruz kalanlar-
da %87’ye kadar yıpranmada azalma izlemişlerdir.
Muratoğlu ve arkadaşlarının
[3]
revizyon geçirmiş has-
talardan çıkartılmış asetabuler ara parçalar üzerinde
yaptıkları ex-vivo çalışmalarda, 2,5 milyon adımlık
döngüler sonrasında çapraz bağlı ara parçalarda
ağırlık kaybı ve yüzey yıpranması izlenmemişken, ge-
leneksel ara parçalarda 21,4–29,8 mg kadar kayıp ve
yüzeyde aşınmaya bağlı değişiklikler gözlemişlerdir.
In-vivo yapılan çift-kör prospektif randomize çalış-
malar ve meta analizlerde de in-vitro ve ex-vivo ça-
lışmalara benzer sonuçlar kaydedilmiştir.
[7,11,12]
Engh
ve arkadaşlarının
[13]
230 kalça üzerinde yürüttükleri
ileriye dönük çalışmada, aynı üreticiye ait çapraz bağlı
ve geleneksel ara parçalar aynı asetabuler ve femo-
ral komponentler kullanılarak karşılaştırılmıştır. Dört
yıllık takip sonuçlarına göre, yıllık doğrusal yıpranma
oranları çapraz bağlı UHMPWE’lerde 0,01±0,07mm/
yıl iken geleneksel UHMWPE’lerde 0,20±0,13 mm/yıl
olarak ölçülmüştür. Benzer şekilde hacimsel yıpran-
ma, çapraz bağlı polietilenlerde 5±22 mm
3
/yıl, gele-
neksel polietilenlerde ise 107±76 mm
3
/yıl düzeyinde
kaydedilmiştir. Öte yandan çapraz bağlanma mole-
küle yıpranmaya karşı dayanıklılık sağlarken, mater-
yalin plastisitesinde düşüşe neden olmaktadır. Holley
ve arkadaşlarının
[12]
çalışmaları sıkışma varlığını taklit
eden modelde yıpranmanın arttığını ve kırılma diren-
cinin düştüğünü göstermiştir. Kaydedilen değerler
Tablo 2. PE yıpranmasını etkileyen faktörler (Devane ve Horne).
[8]
Etken
Artmış yıpranma
Azalmış yıpranma
Yaş
Genç (<50 yaş)
Yaşlı
Aktivite düzeyi
Yüksek (2 milyon döngü/yıl)
Düşük
Baş çapı
32 mm
26/28 mm
Fiksasyon
Makroporozite
Çimento
PE kalınlığı
<8 mm
>8 mm
Ofset
Korunmamış
Korunmuş
242
TOTBİD Dergisi
yıpranma, eklem hareketi ile oluşan sesler ve bileşen kı-
rılmasından uzaklaşmak için sert-sert bir eşleşme yerine
asetabuler yüzeyde polietilen kullanımı tercih edilmiştir.
Beaupre ve ark
.
[14]
92 hasta üzerinde yürüttükleri
beş yıllık ileriye dönük çalışma sonucunda, seramik-
seramik ve seramik-çapraz bağlı UHMWPE çiftle-
re sahip hastaların eklem ağrısı, fonksiyon ve eklem
sertliği açısından benzer sonuçlar gösterdiğini sapta-
mışlardır. Bir başka ileriye dönükkarşılaştırma çalış-
masında, seramik-seramik grubunda yıllık 30,5 µm/
yıl yıpranmaya karşılık seramik-UHMWPE grubunda
218,2 µm/yıl yıpranma görülmüş olmasına rağmen,
Harris Kalça Skoru ve SF-12 fiziksel ve ruhsal değer-
lendirmelerde bir fark görülmemiş ve gruplar arasın-
da çıkık veya revizyon oranları arasında anlamlı fark
oluşmamıştır.
[15]
Ultra-yüksek moleküler ağırlıklı
polietilen/oksinyum eşleşmesi
Oksitlenmiş zirkonyum-niyobyum alaşımının ısıya
maruz bırakılması sonucu yüzeyde oluşan 10 µm kalın-
lığındaki seramik-benzeri yüzey ile oksinyum hem me-
talik hem de seramik özellikler gösteren bir materyaldir.
sert-sert eklemleşmelerin dezavantajlarına benzer so-
nuçlar yansıtmaktadır.
[12]
Yeni nesil yüzey seçenekleri ile karşılaştırıldığı za-
man, partikül oluşumu ve osteoliz gibi riskleri taşısa
da, UHMWPE-metal yüzeyler halen çok güvenilirdir
ve birçok klinik duruma uyum gösterebilmektedir.
Özellikle ileri yaşlarda ve düşük aktivite beklentisi olan
hastalarda, gelişimsel kalça çıkığı veya travmatik artroz
gibi asetabuler kap yerleşiminin istenilen yönelimi tam
olarak karşılamadığı durumlarda ilk akla gelecek seçe-
nektir (Şekil 2). Büyük baş çaplarına izin veren ara par-
çalar sayesinde de, düşük çıkık oranları bu eklemleşme
için bir diğer tercih nedeni olacaktır.
Ultra-yüksek moleküler ağırlıklı
polietilen/seramik eşleşmesi
Metal-polietilen ve seramik-seramik eklemleşmenin
var olan artılarını bir araya toplayıp istenmeyen özellikle-
rinden de kaçmak düşüncesi, UHMWPE-seramik çiftini
doğurmuştur. Polietilen-metal çiftindeki yüksek debris
miktarı ve osteoliz oranlarını ortadan kaldırmak ama-
cıyla daha pürüzsüz bir yüzey sunan seramik seçilmiş-
tir. Özellikle seramik-seramik çiftinde görülen çizgisel
Şekil 2. Kırk üç yaşında, kadın hasta. Gelişimsel kalça çıkığı mevcut. Asetabulumun darlığı yüzünden
(Ø=44mm) sadece polietilen iç parça seçeneği mevcut. Çapraz bağları arttırılmış polietilen ve metal baş
(Ø=22 mm) kullanılarak total kalça replasmanı yapılmış. Cerrahi öncesi yüksek yerleşimli femur başı ve
dar asetabulum gözüküyor
(a). Cerrahiden 7 yıl sonraki kontrol grafisi; gevşeme veya polietilen aşınması
izlenmiyor. Hastanın da aktif şikayeti bulunmamaktadır
(b).
(a)
(b)
Total kalça artroplastisinde eklemleşme seçenekleri: Eklemleşme kime, hangi ikili?
243
baş çapı, özellikle genç ve aktif hasta grubunda, eklem
hareket açıklığının son noktalarında sıkışmayı azalta-
rak çıkık oranlarını düşürmektedir.
Biyomekanik avantajlarına karşın metal/metal yüze-
yin temel sorunu, aşınma sonucu ortaya çıkan metal
iyonlarının vücut içerisinde yaygın dağılımı ve yol açtığı
tepkimedir. Daha çok eklem çevresinde biriken ve lokal
olarak osteolize sebep olan polietilenin aksine, metal
iyonları tüm vücutta dağılım gösterir. Özellikle imp-
lantın yerleştirildiği ilk 1–2 yıllık sürede gözlenen hızlı
aşınma döneminde, takip eden durağan döneme kıyas-
la 5 kata kadar daha fazla partikül salınmaktadır.
[6]
Bu
iyonlar kan-beyin bariyeri gibi engelleri de geçerek sant-
ral sinir sistemi ile tüm iç organlarda birikim gösterir.
Gebelikte ise plansental bariyeri geçerek fetüste birikim
gösterdiği bilinmektedir. Metal-metal eklemli total kal-
ça artroplastisi uygulanan birkaç hastada doğum ger-
çekleşmiş olup, morfolojik bir anormallik tespit edilme-
miş olmakla beraber, bu durumun uzun dönem etkileri
konusunda kesin bir bilimsel veri bulunmamaktadır.
[18]
Bu nedenle, bu eklem yüzeyinin doğurganlık çağındaki
kadınlar için tercih edilmemesi gerektiği yönünde genel
bir kabul vardır.
[3]
Kırılganlığı oldukça düşük olmakla beraber seramik
yüzeyler gibi çok düşük yıpranma miktarlarına sahip
olduğu in-vitro çalışmalar ile gösterilmiştir.
[16,17]
Temel
olarak bu çiftin özellikleri UHMWPE-seramik çiftler ile
yakın benzerlik göstermektedir. Seramik-seramik eşleş-
menin kullanılamadığı yaşlı veya yönelim sorunu ya-
şanabilecek hastalarda, tıpkı UHMWPE-seramik gibi,
tercih edilebilecek bir çifttir. Ayrıca ince polietilen iç
parça
,
büyük baş çapı kullanılmasına izin vermesi açı-
sından önemlidir (Şekil 3).
SERT-SERT EKLEMLEŞMELER
Metal-metal eşleşmesi
İlk kuşak kobalt krom metal-metal eklem yüzeyle-
ri 1960’larda ortaya çıkmış olup, onu 1980’li yılların
sonunda ikinci kuşak izlemiştir. Bu ikinci kuşak yüzey-
lerin aşınma oranlarının geleneksel polietilene kıyasla
20–100 kat daha az olduğu bilinmektedir;
[1]
iyileşen
aşınma oranlarına ek olarak metal eklem yüzü ile po-
lietilen gibi bir ara maddeye ihtiyaç duyulmaması so-
nucu, daha ince bir asetabuler komponent ve daha
büyük başların kullanımına imkân vermektedir. Artan
Şekil 3. Seksen yaşında, erkek hasta. Yaşam beklentisi 20 yıldan az olan ve orta derecede günlük
aktiviteye sahip olan hastaya, çapraz bağları arttırılmış polietilen ve çıkık riskinden kaçınılmak
amacıyla büyük çaplı oksinyum baş (Ø=32 mm) kullanılarak total kalça replasmanı yapılmış.
Cerrahi öncesi sağ kalçada izlenen koksartroz
(a). Çıkık riskinden kaçınmak amacıyla büyük
çaplı femoral oksinyum baş tercih edilmiş
(b).
(a)
(b)
244
TOTBİD Dergisi
uygun açıda yerleştirilmiş bir asetabuler komponent ile
seramik eklem yüzünde kırık endişesi en az olmalıdır.
Her ne kadar nadir görülse de, seramik kırığı kalça
revizyon girişimi için önemli bir sorun oluşturmaktadır.
Zira seramik partikülleri, revizyonda kullanılan yüzeyler-
de üçüncü bir cisim olarak ciddi aşınmaya neden ola-
bilmektedir. Bu nedenle seramik kırığı nedeniyle yapılan
revizyon girişimlerinde, erken müdahale ile parçacıkların
yayılması ve ufalanmasının önüne geçilmesi ile, yaygın
bir sinoviyektomi yapılarak gözle görülmeyen parçacık-
ların da çıkartılması büyük önem taşımaktadır.
Yürüme sırasında kalça ekleminden ses çıkması da
nadir görülen (~%0,05) bir sorundur. Bu durumda
nadiren revizyon girişimine gerek duyulmakla bera-
ber, hasta için oldukça önemli bir sorun oluşabilmek-
tedir. Etiyolojisi kesin olmamakla birlikte, daha çok
ideal asetabuler komponent abduksiyon açısı olarak
kabul edilen 45°±10° dışında yer alan hastalarda gö-
rüldüğü bilinmektedir.
[21]
Bu sesin kenar yüklenmesi
ile ilişkili olduğu öne sürülmektedir ama seramik kı-
rığının erken bir bulgusu olduğuna dair herhangi bir
veri bulunmamaktadır.
Sonuç olarak modern seramik-seramik eklem yüzey-
leri, yaşam beklentisi yüksek ve temas sporu yapmayan
hasta grubunda güvenle tercih edilebilir (Şekil 4, 5, 6).
Metal iyonları biyolojik olarak polietilen partikülle-
rinden daha etkindir ve zaman zaman eklem çevresinde
abartılı bir lenfositik tepkimeye sebep olabilir. Bunun
yanı sıra toplumda %5 kadar görülebilen nikel alerjisi
de metal iyonlarına karşı bir hassasiyet işareti olarak
değerlendirilebilir.
[1]
Her ne kadar metal-metal eklem
yüzü tercihi için ameliyat öncesi bir cilt testinin işe ya-
radığı gösterilmemiş olsa da, hastanın özellikle metal
eşya ve takılara karşı cilt tepkimesi gösterip gösterme-
diği sorgulanmalıdır.
Seramik-seramik eşleşmesi
Düşük sürtünme katsayıları, yüksek aşınma direnci ve
biyouyumluluk kapasitesi ile okside edilmiş metal olarak
tanımlanabilecek seramik, ideal bir eklem yüzü olarak
görülmüştür. Ancak erken dönem seramik-seramik ek-
lemleşmesi, yetersiz kilitlenme gibi tasarım sorunları-
na ek olarak üretim problemleri nedeni ile yüksek kırık
oranlarına yol açmıştır. Tasarım ve üretim sorunları gi-
derildikten sonra, 1994 yılından itibaren geliştirilen ve
halen kullanılan üçüncü kuşak seramiklerde kırık oran-
larının genel olarak %0,5’ten az olduğu bildirilmektedir.
[19]
Benzer şekilde, 500.000 seramik femur başını incele-
yen bir gözden geçirmede, kırık oranı yüzbinde 4 oranın-
da verilmiştir ki, aynı seride femoral komponent kırığı
elli kat fazla tespit edilmiştir.
[20]
Bu açıdan bakıldığında
Şekil 4. Yirmi sekiz yaşında, kadın hasta. Femur başı avasküler nekrozuna sekonder koksartroz
nedeniyle genç yaşta eklem replasmanına ihtiyaç duyan hastaya seramik iç parça ve seramik baş
(Ø=28 mm) eşleşmesi ile total kalça artroplastisi yapılmış. Sağ kalçada femur başı avasküler
nekrozuna ikincil koksartroz
(a). Seramik-seramik eklemleşme ile uzun sağkalım amaçlanarak
yapılmış total kalça artroplastisi
(b).
(a)
(b)
Total kalça artroplastisinde eklemleşme seçenekleri: Eklemleşme kime, hangi ikili?
245
Şekil 5. Elli yaşında, kadın hasta. Romatoid artrit tutulumuna ikincil koksartroz. Hastanın uzun
yaşam beklentisi ve aktif bir hayatı olması nedeniyle seramik iç parça ve seramik baş (Ø=36 mm)
total kalça artroplastisi yapılmış. Sağ kalçada romatoid artritte ikincil koksartroz
(a). Aktif günlük
aktiviteleri karşılamak için seramik/seramik eklemleşme tercih edilmiş
(b).
Şekil 6. Yirmi beş yaşında, kadın hasta. Sekonder koksartroz nedeniyle genç yaşta eklem
replasmanına ihtiyaç duyan hastaya seramik iç parça ve seramik baş (Ø=28 mm) eşleşmesi ile total
kalça artroplastisi yapılmış. Sağ koksartroz
(a). Seramik-seramik eklemleşme ile uzun sağkalım
amaçlanarak yapılmış total kalça artroplastisi
(b).
(a)
(a)
(b)
(b)
246
TOTBİD Dergisi
hangisi olduğuna, bir başka deyişle “kime, hangi ikili?”
sorusuna doğru cevap verebilmek gelmektedir. Genç
ve aktif yaş grubunda, total kalça protezi sonrası has-
tanın beklentisi fazladır. Hasta ameliyat sonrası ağrısız,
fonksiyonel bir kalça eklemine sahip olmak ister ve haklı
olarak da cerrahtan uzun süre dayanabilecek bir protez
konmasını bekler. Bu noktada genç ve aktif yaş grubunu
tanımlamak gerekir. Altmış beş yaş ve altı popülasyon,
ülkemizde sosyal güvenlik kurumu açısından da genç ve
aktif yaş grubu olarak kabul edilmiştir. Aşınmaya karşı
en dirençli ikili seçeneği olan seramik-seramik, 65 yaş
ve altı hastalarda uygulandığı takdirde güvenlik kurumu
tarafından ödenmektedir.
[24]
Ancak seramik-seramik
seçeneğini sadece yaşa bağlı olarak seçmemek gerekir.
Bilindiği üzere ülkemizde gelişimsel kalça displazisi ve/
veya çıkığına ikincil gelişen osteoartritler sıktır. Özellikle
Crowe Tip 3 ve 4 kalçalarda gerçek asetabulum çok
küçük olup, genellikle 38–42 mm büyüklüğünde kap-
lar kullanılmakta, ancak bu boylarda seramik seçeneği
bulunmamaktadır. Bu boylarda polietilen kalınlığı açı-
sından 22 mm baş kullanılmakta; bu da çıkık riskini
arttırmaktadır. Gene displazik kalçalarda, her zaman
olmamakla birlikte, bazen kemik örtünme miktarını art-
tırmak için asetabuler komponent ideal abduksiyon ve
Seramik-metal eşleşmesi
Bu eklem yüzeyi, metal parçacıklarından ve seramik
kırık riskinden kaçınarak her iki (sert-sert) yüzeyin ide-
al yönlerini birleştirmek amacı ile ortaya konulmuştur.
Mevcut literatürde başarılı sonuçlar bildiren çalışmalar
olmakla birlikte, metal-metal ve seramik-seramik yü-
zeylerin aksine, bu konuda yapılmış herhangi bir ran-
domize çalışma bulunmamaktadır.
[19]
Metal eklem yü-
zeyinin kaçınılması gerekli problemlerinden birisi olan
metal iyon düzeyleri, seramik-metal eklemleşmesinde
belirgin derecede daha düşük düzeylerde gerçekleş-
mektedir. Isaac ve ark.
[22]
implantasyondan bir yıl ka-
dar sonra yaptıkları iyon düzeyi ölçümlerinde, değerle-
rin ameliyat öncesi düzeylere kadar gerilediğini tespit
etmişlerdir. Buna ek olarak 2011 yılına kadar yerleşti-
rilmiş olan yaklaşık 10.000 kadar seramik metal kalça
artroplastisinde, herhangi bir ses çıkartma veya gıcırtı
komplikasyonu bildirilmemiştir (Şekil 7).
[23]
Günümüzde en başarılı cerrahi girişimler arasında üst
sıralarda yer alan total kalça protezlerinin uzun sağkalım
süresini etkileyen faktörlerin başında doğru endikasyon
ve mükemmel cerrahi teknik gelmekle birlikte, hastanın
yaşı ve aktivite düzeyi bakımından ideal eklemleşmenin
(a)
(b)
Şekil 7. Elli beş yaşında, erkek hasta. Halen aktif olarak ağır işte çalışan hastaya uzun sağ kalım amacıyla
seramik iç parça ve metal baş (Ø=36 mm) eklemleşme tercih edilmiş. Sağ koksartroz
(a). Seramik-metal
çifti ile yapılmış total kalça artroplastisi, hastanın ağır çalışma koşullarına karşınherhangi bir komplikasyon
veya gıcırdama benzeri rahatsızlık yaratmamaktadır
(b).
Total kalça artroplastisinde eklemleşme seçenekleri: Eklemleşme kime, hangi ikili?
247
10. McKellop HA. Bearing surfaces in total hip replacements:
state of the art and future developments. Instr Course Lect
2001;50:165–79.
11. Oral E, Muratoglu OK. Vitamin E diffused, highly crosslinked
UHMWPE: a review. Int Orthop 2011;35(2):215–23.
CrossRef
12. Holley KG, Furman BD, Babalola OM, Lipman JD, Padgett
DE, Wright TM. Impingement of acetabular cups in a hip
simulator: comparison of highly cross-linked and conventional
polyethylene. J Arthroplasty 2005;20(7 Suppl 3):77–86.
13. Engh Jr CA, Stepniewski AS, Ginn SD, Beykirch Se, Sycterz-
Terefenko CJ, Hopper Jr RH, Engh CA. A randomized
prospective evaluation of outcomes after total hip
arthroplasty using cross-linked marathon and non-cross-
linked Enduron polyethylene liners. J Arthroplasty 2006;21(6
Suppl 2):17–25.
14. Beaupre LA, Manolescu A, Johnston DW. A randomized trial
of ceramic-on-ceramic bearing versus ceramic-on-crossfire-
polyethylene bearing in total hip arthroplasty: five-year
outcomes. J Arthroplasty 2013;28(3):485–9.
CrossRef
15. Amanatullah DF, Landa J, Strauss EJ, Garino JP, Kim SH, Di
Cesare PE. Comparison of surgical outcomes and implant
wear between ceramic-ceramic and ceramic-polyethylene
articulations in total hip arthroplasty. J Arthroplasty
2011;26(6 Suppl):72–7.
CrossRef
16. Good V, Ries M, Barrack RL, Widding K, Hunter G, Heuer D.
Reduced wear with oxidized zirconium femoral heads. J Bone
Joint Surg Am 2003;85-A Suppl 4:105–10.
17. Kadar T, Hallan G, Aamodt A, Indrekvam K, Badawy M,
Skredderstuen A, Havelin LI, Stokke T, Haugan K, Espehaug
B, Furnes O. Wear and migration of highly cross-linked and
conventional cemented polyethylene cups with cobalt chrome
or Oxinium femoral heads: a randomized radiostereometric
study of 150 patients. J Orthop Res 2011;29(8):1222–9.
CrossRef
18. deSouza RM, Wallace D, Costa ML, Krikler SJ.
Transplacental passage of metal ions in women with
hip resurfacing: no teratogenic effects observed. Hip Int
2012;22(1):96–9.
CrossRef
19. Zywiel MG, Sayeed SA, Johnson AJ, Schmalzried TP, Mont MA.
Survival of hard-on-hard bearings in total hip arthroplasty: a
systematic review. Clin Orthop Relat Res 2011;469(6):1536–
46.
CrossRef
20. Willmann G. Ceramic femoral head retrieval data. Clin
Orthop Relat Res 2000;(379):22–8.
21. Greene JW, Malkani AL, Kolisek FR, Jessup NM, Baker DL.
Ceramic-on-ceramic total hip arthroplasty. J Arthroplasty
2009;24(6 Suppl):15–8.
CrossRef
22. Isaac GH, Brockett C, Breckon A, Van Der Jagt D, Williams S,
Hardaker C, Fisher J, Schepers A. Ceramic-on-metal bearings
in total hip replacement: whole blood metal ion levels
and analysis of retrieved components. J Bone Joint Surg Br
2009;91(9):1134–41.
CrossRef
23. Cigada A, Cotogno G, Chiesa R. The ceramic-on-metal
coupling in total hip replacements for young patients: a
review study. J Appl Biomater Biomech 2011;9(1):2–10.
CrossRef
24. Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği. Resmi
Gazete: 25.03.2010/27532 (Mükerrer) Madde 7.3.16.
25. Erdemli B, Yılmaz C, Atalar H, Güzel B, Çetin I. Total hip
arthroplasty in developmental high dislocation of the hip. J
Arthroplasty 2005;20(8):1021–8.
anteversiyon açıları üst limitlerde olacak şekilde koyula-
bilmektedir. Böyle yerleştirilmiş bir kapta, seramik hatta
metal yüzey tercihi kanımızca kesinlikle yanlıştır. Çünkü
aşırı kenar yüklenmesi aşınmayı tetikleyecektir. Bu vaka-
larda iyileştirilmiş polietilen ile seramik ya da oksinyum
baş seçilmelidir. Genç ve aktif yaş grubunda hareket
açıklığı beklentisi fazla olduğu için, baş 32 ya da 36 mm
olarak tercih edilmelidir. Metal-metal seçeneği, özelikle
doğurganlık çağında olan ya da böbrek problemi veya
metal allerjisi bulunan hastalarda kullanılmamalıdır.
Gene ağır aktivitesi olan ya da aktif spor hayatı olan
hastalarda metal-metal seçeneği doğru yaklaşım olmak-
la birlikte aseptik lenfositik vaskülitle birlikte olan lezyon
(aseptic lymphocyte-dominated vasculitis-associated le-
sion – ALVAL)
tepkimeye yol açabileceği düşünülmelidir.
Yaşları 65–80 aralığında olan hastalarda iyileştirilmiş
polietilen ve seramik ya da metal baş, çıkık riskini azalt-
mak için de mümkünse 32 mm baş seçeneği tercih edil-
melidir. Seksen yaş üstü hastalarda ise geleneksel polie-
tilen ve 32 mm metal baş en uygun ikilidir. Görüldüğü
üzere ideal eklemleşme her hasta açısından farklılık gös-
terebilmektedir. Bu nedenle total kalça protezi uygulan-
ması düşünülen hastalarda seçilecek eklemleşme ile ilgili
olası avantaj ve dezavantajların ayrıntılı olarak bilinmesi
büyük önem taşımaktadır.
KAYNAKLAR
1. Tailor H, Patel S, Patel RV, Haddad FS. Bearing couples in total
hip arthroplasty. Br J Hosp Med (Lond) 2010;71(8):446–50.
2. Passuti N, Philippeau JM, Gouin F. Friction couples in total
hip replacement. Orthop Traumotol Surg Res 2009;95(4
Suppl 1);S27–34.
CrossRef
3. Muratoglu OK, Wannomae K, Christensen S, Rubash HE,
Harris WH. Ex vivo wear of conventional and cross-linked
polyethylene acetabular liners. Clin Orthop Relat Res
2005;438:158–64.
4. Campbell P, Shen FW, McKellop H. Biologic and tribologic
considerations of alternative bearing surfaces. Clin Orthop
Relat Res 2004;(418):98–111.
5. McKellop H, Shen FW, Lu B, Campbell P, Salovey R.
Development of an extremely wear-resistant ultra high
molecular weight polyethylene for total hip replacements. J
Orthop Res 1999;17(2):157–67.
6. Manley MT, Sutton K. Bearings of the future for total hip
arthroplasty. J Arthroplasty 2008;23(7 Suppl):47–50.
CrossRef
7. Kuzyk PR, Saccone M, Sprague S, Simunovic N, Bhandari M,
Schemitsch EH. Cross-linked versus conventional polyethylene
for total hip replacement: a meta-analysis of randomised
controlled trials. J Bone Joint Surg Br 2011;93(5):593–600.
CrossRef
8. Devane PA, Horne JG. Assessment of polyethylene wear in total
hip replacement. Clin Orthop Relat Res 1999;(369):59–72.
9. Himont Tech Info, Bulletin HPE-116: 1900 ultrahigh
molecular weight polymer: effect of polymer modification.
USA: Wilmington, Himont; 1987.
8>50>
Dostları ilə paylaş: |