Tüberküloz, M. tuberculosis complex olarak tanımlanan bir grup mikobakteri tarafından oluşturulan, çok değişik klinik görünümlere sahip kronik, nekrozitan bir infeksiyondur. Hastalığın oluşumundan %97-99 oranında M. tuberculosis sorumludur.
Basiller, çoğunlukla akciğerlerde hastalık oluşturmalarına rağmen kemikler, eklemler, beyin, böbrekler, sindirim sistemi, omurga gibi organ ve sistemleri de etkileyebilmektedir. Tüberküloz (TB) hastalığı önlenebilen, tedavi edilip iyileştirilebilen, toplumsal açıdan önemli bir hastalıktır.
VEREM TEDAVİ EDİLEBİLİR BİR HASTALIKTIR
DÜNYADA TÜBERKÜLOZ
Tüberküloz hastalığı etkili bir şekilde tedavi edilebiliyor olmasına karşın, halen tüm dünyada önemli bir sağlık sorunu olarak varlığını korumaktadır. Tüm dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri tüberküloz basili ile enfektedir. Enfekte kişilerin %5-10'u yaşamlarının bir döneminde hasta olmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü'nün 2010 yılında çıkardığı Küresel Tüberküloz Kontrolü Raporuna göre dünyada 2009 yılında tahmini 9.4 milyon yeni vaka ortaya çıkmıştır. Toplamda 14 milyon tüberküloz vakası olduğu tahmin edilmektedir. Tahmini olarak 1.68 milyon kişi 2009 yılında tüberkülozdan hayatını kaybetmiştir.
Tüberküloz vakalarının çoğu Güney-Doğu Asya, Afrika ve Batı Pasifik bölgelerinde yer almaktadır.
TÜRKİYE'DE TÜBERKÜLOZ
Türkiye'de toplam 18.452 tüberküloz hastası 2008 yılında verem savaşı dispanserleri kayıtlarına girmiştir. Toplam olgu hızı yüz bin nüfusta 25,8'dir. Hastaların 11.476'sı (%62,2) erkek, 6.976'sı (%37,8) kadındır. Erkek/Kadın oranı 1,6'dır. Olgu hızı erkeklerde 100.000'de 32,0 ve kadınlarda 100.000'de 19,6'dır. Olgu hızının yaş gruplarına dağılımı incelendiğinde, 15-24 yaş grubundan başlayarak yüksek bir düzey izlemekte ve 55-64 ile 65 ve üzeri yaşlarda en yüksek düzeye ulaştığı görülmektedir.
Hastaların %65,6'sı (12.100 kişi) akciğer tutulumu, %30,6'sı (5.639 kişi) akciğer dışı organ tutulumu, %3,8'i (713 kişi) hem akciğer hem de akciğer dışı tutulum göstermiştir.
Akciğer dışı organ tüberkülozlarının en sık plevra (%37,4) ve ekstratorasik lenf bezlerinde (%30,2) görüldüğü tespit edilmiştir.
Toplam 18.452 hastada yeni olguların oranı %90,8 (16.760 kişi) iken daha önce tedavi görmüş olguların oranı %9,2 (1.692 kişi) bulunmuştur. Akciğer tüberkülozu hastalarında 2008 yılında bakteriyolojik tetkikler incelendiğinde, mikroskopi yapılma oranı %89,1, mikroskopi pozitiflik oranı %63; kültür yapılma oranı %62,8, kültür pozitiflik oranı %51,1; ilaç uyarlılık testi yapılma oranı %26,9 bulunmuştur.
İlaç duyarlılık testi yapılan toplam 4.963 hastanın sonuçları incelendiğinde; 19,1'inde en az bir ilaca direnç saptanırken, en yüksek oranlarda direncin de izoniyazide karşı geliştiği görülmüştür. İlaç duyarlılık testi yapılan olguların %5,3'ü (263 kişi) çok ilaca dirençli (ÇİD TB) bulunmuş olup, çok ilaca direnç oranı yeni olgularda %3, tedavi görmüş olgularda %18,6 olarak saptanmıştır.
Verem savaşı dispanserlerinde tedavi altına alınan yabancı ülke doğumlu hastaların sayısı 175 olup, 29'u Azerbaycan'dan, 25'i Somali'den ve 15'i Bulgaristan'dan gelmişlerdir.
Tüm tüberküloz hastalarında, 2007 yılı için tedavi başarısı %91,0 olarak tespit edilmiştir (yeni hastalarda %92,5 ve tedavi görmüş hastalarda %77,4). Ölüm oranı ise tüm hastalarda %2,9'dur.
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞI HALEN DÜNYADA ÖNEMLİ BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR
TÜBERKÜLOZ NASIL BULAŞIR?
Mycobacterium tuberculosis basili tarafından oluşturulan TB hastalığı hava aracılığı ile TB hastasından sağlam kişiye bulaşır. En bulaştırıcı olan hastalar tedavi görmemiş, balgam mikroskobisinde ARB pozitif olan akciğer ve larinks tüberkülozlulardır. Nefes vermekle, özellikle de öksürmek, hapşırmak, konuşmak ile mikroplar çevre havaya saçılır. Sağlıklı kişiler bu mikropları nefesleriyle alırlar. Hasta ile yakın ve uzun süreli teması olan kişilere bulaşma riski fazladır. Bunlar; aile bireyleri, aynı evi paylaştığı arkadaşları, işyeri arkadaşları olabilir. Bulaşma için genellikle verem hastası bir kişi ile belirli süre birlikte yaşamak gereklidir. Alınan basiller kişiyi hastalandırmaksızın vücutta saklı kalır ve vücut direncinin düştüğü bir anda hastalık oluşturur. Hastalık gelişme riskinin en yüksek olduğu dönem ilk iki yıldır. İlk iki yılda %5, sonrasında %5 olmak üzere, yaşam boyu hastalık gelişme riski %10'dur. Tedavi başlandıktan sonra bulaşma hızla sona erer.
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞI HAVA YOLUYLA BULAŞIR
KİMLER TÜBERKÜLOZ HASTALIĞI AÇISINDAN YÜKSEK RİSK ALTINDADIR?
Tüberküloz enfeksiyonu riskini artıran durumlar şunlardır: Yüksek TB prevelanslı bir yerde yaşamak, TB basiliyle karşılaşma olasılığının yüksek olması, karşılaşma süresinin uzun olması, intrensek duyarlılığın yüksek olması ve TB hastası ile yakın temas öyküsünün olmasıdır.
Tüberküloz enfeksiyonu riskini artıran durumlar şunlardır: Enfeksiyonun yeni gelişmiş olması (£ 2 yıl), vücut ağırlığının ideal vücut ağırlığından düşük olması, enfekte olan kişinin 0-5 yaşta ya da çok ileri yaşta olması, sigara kullanımı, uyuşturucu kullanımı, uzun süre kortikosteroid kullanımı, bağışıklığı baskılayan tedaviler, akciğer filminde apekste infiltrasyon olması, yetersiz tedavi almış kişide TB sekel lezyonunun varlığı, bağışıklık sisitemini baskılayan herhangi bir durumun (diyabet, silikozis, HIV enfeksiyonu, lösemi, lenfoma, kronik malabsorbsiyon sendromları, transplantasyon, kronik böbrek yetersizliği, hemodiyaliz) varlığıdır.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN BASKILANMASI, HASTALIK RİSKİNİ ARTIRAN EN ÖNEMLİ FAKTÖRLERDENDİR
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Tüberküloz hastalığı genellikle sessiz bir başlangıç gösterir. Kronik bir tablo vardır. Solunum sistemi semptomları, hastalığa spesifik olmayan sistemik semptomlar ve akciğer dışı diğer organ bulguları görülebilir.
TB semptomları ve hastalığın ciddiyeti, çok hafifle hayatı tehdit eden tablo arasında değişebilir. Semptomlar/bulgular lokal ve sistemik olabilir. TB hastalığı herhangi bir organ veya dokuyu tutabilir.
Solunum Sistemi Bulguları; öksürük, balgam çıkarma, hemoptizi, göğüs ağrısı, sırt-yan ağrısı, nefes darlığı ve ses kısıklığıdır.
Sistemik Bulgular; ateş, gece terlemesi, halsizlik, çabuk yorulma, iştahsızlık, kilo kaybı, çocuklarda kilo alamama ve hastalığın olduğu organa özgün bulgulardır (LAP, idrarda kan görülmesi, eklemde şişlik gibi).
2-3 HAFTADAN UZUN SÜREN HER ÖKSÜRÜKTE TÜBERKÜLOZDAN ŞÜPHELENİLMELİDİR
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞININ TANISI NASIL KONULUR?
Tüberküloz hastalığının kesin tanısı balgamda tüberküloz basillerinin gösterilmesi ile konulur. Hastanın yakınmaları ile hastalıktan şüphelenilir. Hastanın değerlendirilmesinde kapsamlı bir tıbbi yaklaşım gerekir: Hastanın öyküsü (anamnezi), fizik bulguları, akciğer filmi, tüberkülin cilt testi ile hastalıktan şüphelenilir ve bakteriyolojik ya da histolojik inceleme ile tanı kesinleştirilir. Verem savaşı dispanserlerinde tanı işlemleri, tedavi, ilaçlar ve takip ücretsizdir.
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞININ KESİN TANISI, BALGAMDA TÜBERKÜLOZ BASİLLERİNİN GÖSTERİLMESİ İLE KONULUR.
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞI NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Tüberküloz hastalığı uygun ilaç tedavisi ile iyileşebilen bir hastalıktır. Tedavide birden fazla ilacın düzenli ve yeterli süre birlikte alınması gerekmektedir. İlaçlarını önerilen şekilde aksatmadan, yeterli sürede içen hastaların hemen hepsi başarıyla tedavi edilir. Tedavide kullanılabilecek temel ilaçlar: İzoniyazid, rifampisin, etambutol, pirazinamid veya morfozinamid ve streptomisin'dir. Tedavi süresi en az altı aydır. Tedavinin ilk iki ayından sonra ilaç sayısı azaltılmaktadır. Bazı özel durumlarda tedavi süresi uzatılabilmektedir. Tedavinin her gün düzenli bir şekilde alınması çok önemlidir. Düzenli tedavi hem hastanın iyileşmesini sağlar, hem de bulaşıcılığı hızla önleyerek toplum sağlığını korur.
Tüberküloz hastasını iyileştiren tedavi, hastanın sağlığı yanında toplum sağlığı açısından da son derece önemlidir. Tedavi, bulaşıcı bir hastalık olan veremle savaşın en önemli yöntemidir. Bu nedenle, tedavinin düzenli sürdürülmesi ve tamamlanması gerekir.
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞI UYGUN İLAÇ TEDAVİSİ İLE İYİLEŞEBİLEN BİR HASTALIKTIR
İLACA DİRENÇLİ TÜBERKÜLOZ NEDİR?
Tüberküloz hastalığında ilaç direnci, mutasyonlarla oluşur. Doğal suşlardaki direnç oranları son derece düşüktür. Uygun tamamlanmayan tedavi (tek ilaçla tedavi, yetersiz ilaç kombinasyonları ile tedavi ve tedaviye aralar vermek) ile ilaç direnci gelişmektedir.
İlaca dirençli TB, tüberküloz tedavisinde önemli bir sorundur. İlaç direnci olan olguların tedavisinin verem savaşı programı çerçevesinde sistematik olarak ele alınması gereklidir.
İlaca dirençli tüberkülozu olan hastalar da tedavi edilebilir. Ancak bu hastaların tedavisi; daha uzun sürmesi, daha çok yan etki yaratması, daha pahalı olması ve bazen ameliyat da gerektirmesi nedeniyle daha zordur.
Dirençli hastaların tedavileri sadece bu konuda uzmanlaşmış göğüs hastalıkları eğitim ve araştırma hastanelerinde yapılmaktadır.
DÜZENSİZ UYGULANAN YA DA TAMAMLANMAYAN TEDAVİ, İLAÇ DİRENCİNE YOL AÇAR
DOĞRUDAN GÖZETİMLİ TEDAVİ (DGT)
DSÖ tarafından verem kontrol programları için önerilen tedavi yöntemi Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT)'dir. DGT, verem hastasının tüm tedavisi boyunca ilaçlarının her dozunu bir görevli ya da sorumlu kişinin gözetiminde içmesi ve hastanın ilacını bir görevli nezaretinde içtiğinin kaydedilmesidir.
DGT uygulamasının temel nedeni, hastaların genellikle tedaviye uyumsuz olmalarıdır. Verem hastalarının tedavileri en az 6 ay (ilaç direnci olan vakalarda bu süre uzayabilir) olmak üzere uzun bir zaman almaktadır. Tedavi sürecinin uzun olması ve tedaviye başladıktan sonra hastaların bir-iki hafta içerisinde iyileşme belirtileri göstermelerinden dolayı verem hastaları tedavilerini yarım bırakabilmektedirler. Böylece hastalarda nüks, çok ilaca dirençlilik, kronikleşme gibi istenmeyen sonuçlar görülebilmekte, tedavi süreci uzayabilmekte ve bu hastalar toplum açısından bulaşma kaynağı oluşturabilmektedirler.
DGT dışı uygulamalarda; ilaçlar hastalara aylık ya da iki aylık periyotlarla paketler halinde verilerek hastalardan kendilerine verilen bu ilaçları tam ve zamanında alması istenmektedir. Ancak hastalara toplu olarak ilaç verilmesi ve bu ilaçları düzenli bir şekilde kendilerinin alması şeklinde uygulanan bu yöntem hastaların bazılarının tedavilerini tamamlamamalarına sebep olmaktadır. Ayrıca düzensiz tedavi kullanan hastalarda ilaç direnci ortaya çıkmakta ve bulaştırdıkları kişilere de bu ilaca dirençli basilleri nakletmektedirler. Bazı hastalar kronik hastalar haline gelmekte ve tüberkülozdan ölümler artmaktadır.
DGT uygulamaları ile tedavi başarısı ve kür oranları artarken hastalık insidansı düşmektedir. Ayrıca bununla birlikte nüks oranları, ilaç direnci oranları da düşmektedir. Etkili ve başarılı bir tedavi için, aktif olarak hastalara ilaç içirmek gereklidir.
ETKİLİ VE BAŞARILI BİR TEDAVİ İÇİN DOĞRUDAN GÖZETİMLİ TEDAVİ UYGULAMAK GEREKLİDİR
|