Uluslararasi ekonom‹ pol‹T‹k yazar Prof. Dr. Mehmet altan (Ünite 1-8) Editör



Yüklə 3,93 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə36/37
tarix24.04.2020
ölçüsü3,93 Mb.
#30956
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   37
10 UA EKONOMI POLITIK


2008 F‹NANSAL KR‹Z‹
20’nci yüzy›l Asya ve Rusya krizi ile bittikten sonra, 21’inci yüzy›l, 1929’daki büyük
krizle karfl›laflt›r›lan daha büyük bir krizle bafllad›. ABD’den bafllay›p bütün dünya-
ya yay›lan bu krizle ilgili bafll›ca üç görüfl vard›r. Bunlardan biri krizin finans sek-
töründe bafllay›p oradan reel sektöre yans›yan bir kriz oldu¤udur. Buna göre kriz,
asl›nda yat›r›m bankalar›ndan kaynaklanan bir krizdir. Bu bankalar, sahip oldukla-
r› varl›klar› içinde zehirli (toxic) k⤛tlar olarak adland›r›lan finansal varl›klar›n faz-
lal›¤› sebebiyle büyük zararlara u¤ram›fllar, yükümlülüklerini yerine getirememeye
bafllam›fllar ve sermaye yetersizli¤i ile karfl›laflm›fllard›r. Asl›nda riskten korunmak
için gelifltirilen sigorta tekniklerinin (hedge) spekülatif amaçlarla kullan›lmas› bu
yat›r›m bankalar›n›n risklili¤ini önemli ölçüde art›rm›flt›r. Hedge fonlar›n›n denet-
lenmemesi ve sermaye yeterlilik rasyolar›na tabi olmamas› bunlar› çok riskli hâle
getirmifltir. Buna göre krizi yaratanlar, finansal piyasalarda faaliyet gösteren yat›r›m
bankalar› ve hedge fonlar›d›r (bkz. Hedge fonlar konusunda detayl› bilgi için 6’nc›
ünitede Finansal Küreselleflmenin Sonuçlar› bafll›¤›na göz at›n›z).
‹kinci görüfle göre krizin sebebi, ABD’de gayrimenkul piyasas›nda oluflan balo-
nun patlamas›d›r. 2000’li y›llar›n bafl›ndan itibaren ortaya ç›kan h›zl› büyüme, liki-
dite art›fl› ve iyimser hava özellikle gayrimenkul piyasalar›nda h›zl› fiyat yükselifl-
lerine ve spekülatif balonlar›n oluflmas›na yol açm›flt›r. Özellikle ABD’de, bu piya-
sa h›zla büyümüfl, yaln›zca konut sahibi olmak isteyenler de¤il, yat›r›mc›lar ve spe-
külatörler de kâr elde etmek amac›yla bu piyasaya yönelmifllerdir. Konut piyasas›
ipotek karfl›l›¤› kredilerle desteklenmifl, bu krediler karfl›l›k gösterilerek ç›kar›lan
varl›¤a dayal› menkul k›ymetler yat›r›m bankalar› taraf›ndan al›n›p sat›lmaya baflla-
m›flt›r. Faizlerin yükselmesi ve ev fiyatlar›n›n düflmesiyle, ödenemeyen krediler art-
m›fl, el konulan konut say›s› yükselmifl ve böylece, oluflan balon sönmeye baflla-
m›flt›r. Kredilerin geri ödenmemesi ipotek karfl›l›¤› kredi veren kurumlar›n zarar et-
mesine ve finans sektöründe zincirleme iflaslara yol açm›flt›r.
Marksist yaklafl›ma dayanan üçüncü görüfle göre, bu kriz kapitalist düzenin ya-
p›s›ndan kaynaklanmaktad›r. Buna göre kapitalist sistem içinde zaman zaman afl›-
r› üretim ortaya ç›kmakta, gelir da¤›l›m› bozuklu¤u gibi çeflitli sebeplerle tüketim
üretime ayak uyduramamakta ve kriz ortaya ç›kmaktad›r. Dolay›s›yla, krizler kapi-
talist ekonomik düzenin do¤al bir sonucudurlar. Reel kesimde azalan kâr oranlar›
kapitalistleri finansal ifllemlerden yüksek gelir elde etmeye yöneltmektedir. Böyle-
ce oluflan üretimden kopuk spekülatif yap›lar sonunda y›k›lmakta ve krizler orta-
ya ç›kmaktad›r.
Hangi görüfl kabul edilirse edilsin, yaflanan bu krizin gayrimenkul piyasas› ile
iliflkisi çok aç›kt›r. ABD’de uzun y›llar, gayrimenkul en güvenli ve en kârl› yat›r›m
IMF’nin aç›klam›fl oldu¤u
“World Economic Outlook”
Nisan 2012 Raporu’na göre,
dünya ekonomisi özellikle
geliflmekte olan ülkelerin
olumlu katk›s›yla 2010
y›l›nda yüzde 5,3 oran›nda
büyürken, bu oran 2011
y›l›nda nispi bir yavafllama
ile yüzde 3,9’a gerilemifltir.
2012 y›l›nda  yüzde 3,5’e
gerilemesi öngörülen dünya
GSY‹H büyüme oran›n›n,
2013 y›l›nda yeniden yüzde
4,1’e ç›kmas›
beklenmektedir.
Petrol fiyatlar›ndaki  yüzde
50’lik art›fl, dünya
GSY‹H’sinin  yüzde 1,25
oran›nda küçülmesine yol
açmaktad›r.
Yat›r›mc›lar›n hükûmetin
rubleyi devalüe edece¤i ve iç
borçlar› ödeyemeyece¤i
yönündeki korkusu hisse
senedi, tahvil ve döviz
piyasalar›n›n çökmesine yol
açt›. Bunun üzerine
yetkililer, döviz kurunu
serbest b›rakmak, rubleyi
devalüe etmek, iç borç
ödemelerini durdurmak ve
yabanc›lara yap›lacak borç
ödemelerinde moratoryum
ilan etmek zorunda kald›lar.

alanlar›ndan biri olarak görülmekteydi. 1990’lar›n sonundan 2000’li y›llar›n ortala-
r›na kadar ev fiyatlar› y›ll›k yaklafl›k olarak  yüzde 8 oran›nda yükseldi. Bu süre
içinde hanehalk› geliri sabit kalmakla birlikte, kredi flartlar› gevfletildi¤i için gide-
rek daha fazla say›da kifli ev sahibi olabildi. Böylece gayrimenkule talep sürekli
olarak artt› ve arz›n üzerine ç›kt›. Bu süreçte hanehalk› borcunun GSY‹H’ye oran›
1980’deki yüzde 50 seviyesinden 2000’lerin ortalar›nda yüzde 100’e yükseldi. Bu
oran 1929’da, Büyük Depresyon’un bafllang›c›ndaki orana eflitti.
2006 y›l›na gelindi¤inde, konut piyasas›nda oluflan balonun patlamaya bafllad›¤›
görülebilmekteydi. Ald›klar› ipotek kredilerini ödeyemeyenlerin say›s› artmaya bafl-
lam›flt›. Kredisini ödeyemeyenler artt›kça el konulup sat›fla sunulan ev say›s› da art›-
yor ve bu durum ev fiyatlar›n› düflürüyordu. Bu arada bankalar da ödeme güçlü¤ü-
ne düflmeye bafllad›lar. Bankalar›n varl›klar› yükümlülükleri karfl›s›nda çok küçük
kal›yordu. Kredi piyasas› donmaya bafllad›; kifliler ve iflletmeler kredi alam›yorlard›. 
Birço¤unca vurguland›¤› gibi 1990’larda ve 2000’lerin bafl›nda bankac›l›k sektö-
ründe düzenlemelerin kald›r›lmas› ile ortaya ç›kan bu finansal kriz aras›nda do¤-
rudan bir iliflki vard›r. 1933’te ç›kar›lan ve herhangi bir kuruluflun hem yat›r›m ban-
kas› hem de ticari banka olmas›n› ya da hem banka hem de sigorta flirketi olmas›-
n› yasaklayan Glass-Steagall Kanunu’nun 1999 y›l›nda iptal edilmesi bu yolda at›-
lan en önemli ad›md›. Bu kanunun iptali bankalar, menkul k›ymet flirketleri ve si-
gorta flirketleri aras›nda bir rekabetin bafllamas›na sebep oldu. 2000’de yürürlü¤e
giren vadeli mal al›m sat›m› ile ilgili kanun ise trilyonlarca dolarl›k türev piyasala-
r›n› düzenleme d›fl› b›rak›yordu. Varl›¤a dayal› menkul k›ymetler ve kredi temer-
rüd swaplar› (CDS) konut piyasas› balonu s›ras›nda popüler olan iki türev idi.
Varl›¤a dayal› menkul de¤erler, çeflitli ipotek kredilerinin bir havuzda toplan›p
daha sonra bunlara dayal› olarak ç›kar›lan menkul k›ymetlerin piyasaya sat›lmas›y-
la olufluyordu. Ev fiyatlar› sürekli artt›¤› için yüksek getiriye sahip olan bu türevler
düflük riskli finansal araçlar olarak kabul ediliyorlard›. 
239
8. Ünite - Küresel Problemler ve Krizler
2010 y›l›nda geliflmifl ülkeler
yüzde3,2 oran›nda büyürken,
geliflmekte olan ülkeler
yüzde 7,5 gibi oldukça
yüksek oranda büyüme
göstermifltir. 2011 y›l›nda
geliflmifl ülkeler yüzde 1,6 ile
oldukça küçük oranl› bir
büyüme yaflarken geliflmekte
olan ülkelerdeki büyüme
oran› yüzde 6,2 olarak
gerçekleflmifltir. 2012 y›l›
için geliflmifl ülkelerde
büyüme beklentisi yüzde 1,4
iken geliflmekte olan
ülkelerde yüzde 5,7’dir. 2013
y›l›na yönelik beklentiler ise
s›ras›yla yüzde2 ve yüzde 6
olarak öngörülmüfltür
Resim 8.7
1990’l› y›llar›n sonunda dönemin ABD Baflkan› Bill Clinton’›n bir
vaadi vard›: Her Amerikan vatandafl› bir eve sahip olacakt›. Clin-
ton’un bu sözü düflük faiz politikas› ile desteklendi. S›f›r faiz po-
litikas›ndan yararlanmak isteyen pek çok kifli, ucuz emlak kredi-
si ald›. Finans kurulufllar›, tüketicilerin gelirlerini yeterince ince-
lemeden, sorumsuzca on binlerce riskli kredi da¤›tt›. Çok geçme-
den faizler yüzde dokuzlara t›rman›nca, birçok tüketici kredileri-
ni ödeyemez hâle geldi. Krediler ödenemeyince, bu kez gayrimen-
kuller icra yoluyla sat›ld›, buna dayanarak ç›kar›lan tahviller ise
de¤erini tamamen yitirdi. Kredi kurumlar› zincirleme olarak liki-
dite krizine girdi. Sorumsuzca da¤›t›lan krediler ve spekülasyona
dayal› bankac›l›k, k›sa süre içerisinde Wall Street’te büyük bir
kaos yaratt›.
Finans sisteminde büyük bir y›k›m yaratmakla s›n›rl› kalmayan
kriz, son 30 y›l›n en büyük durgunlu¤unu beraberinde getirdi. ‹lk
etkileri itibar›yla yedi milyon kifli iflini kaybetti, bir milyon gayri-
menkul icra yoluyla sat›fla ç›kar›ld›, yaklafl›k 26 milyar dolarl›k
tasarruf zarar gördü. Sonuçta vergi mükellefleri trilyonlarca do-
larl›k yükü omuzlamak zorunda kald›.

240
Uluslararas› Ekonomi Politik
2008 krizi baz›lar›na göre
afl›r› risk alan yat›r›m
bankalar› ve hedge
fonlar›ndan
kaynaklanmaktad›r.
Baz›lar›na göre ise krizin
sebebi gayrimenkul
piyasas›nda oluflan
balondur. Marksistlere göre
kriz, kapitalizmin yap›s›ndan
kaynaklanmaktad›r.
CDS’ler sigorta benzeri anlaflmalar olup, yerel yönetimlerin tahvilleri, flirket
borçlar› ve varl›¤a dayal› menkul k›ymetler gibi çeflitli menkul k›ymetler karfl›l›¤›n-
da ödeme yap›lmamas› hâlinde ortaya ç›kacak zarar› karfl›lamay› taahhüt ediyorlar-
d›. Bankalar, sigorta kurumlar›, hedge fonlar›, emeklilik fonlar› ve di¤er yat›r›m ku-
rumlar› taraf›ndan sat›lan CDS’ler, bankalar taraf›ndan kredi riskini bilanço d›fl›na ç›-
karman›n bir yolu olarak kullan›l›yorlard›. Spekülatif yat›r›mc›lar, hedge fonlar› ve
di¤er kurulufllar, bunlarla sigorta edilen yat›r›mlarla hiç alakalar› olmad›¤› hâlde
CDS’leri al›p satmaya bafllad›lar. Asl›nda bunlar, yat›r›mlar›n baflar›l› olup olmayaca-
¤› konusunda kumar oynuyorlard›. Bu piyasada herhangi bir düzenleme olmad›¤›n-
dan, yat›r›mc›dan yat›r›mc›ya transfer edilen bu sözleflmelerin de¤erini belirleyecek
bir sistem mevcut de¤ildi.
Düzenlemelerden uzak ve “egzotik” yat›r›m ürünleriyle dolu finansal piyasalarda
ola¤anüstü kârlar elde edilmeye bafllad›. Bu s›rada, Çin ve Hindistan gibi yükselen
ekonomilerde orta s›n›flar inan›lmaz bir h›zla büyüyorlard›. Bu ülkelerin kaydettikle-
ri h›zl› büyümenin sonucunda, küresel para stoku 2000 y›l›nda 36 trilyon dolar iken
2008 y›l›nda 70 trilyon dolara yükselmiflti. Kendisine yat›r›m alan› arayan para mikta-
r› iki kat›na yükselmiflti ama iyi yat›r›m alanlar›nda bu oranda bir art›fl olmam›flt›. 2000
y›l›ndaki 
yüzde
6’l›k seviyesinden 2003 y›l›nda 
yüzde
2’nin alt›na gerileyen faiz oranlar›
sebebiyle, ABD Hazine Bonolar› art›k eskisi kadar cazip yat›r›m araçlar› olmaktan ç›k-
m›fllard›. Bu ortamda varl›¤a dayal› menkul k›ymetler cazip bir yat›r›m arac› olarak be-
lirmiflti. 2003’ten itibaren bu araçlara olan talep h›zla artarak arz›n üzerine ç›kt›. Yeni
ipotek kredileri verilmesi ve bunlara dayanarak yeni yat›r›m araçlar› üretilmesi gere-
kiyordu. Herhangi bir gelir ya da varl›¤a sahip olduklar›n› belgelendiremeyen insan-
lara çok yüksek de¤erlerde ipotek kredileri veriliyordu.
Bu flekilde ortaya ç›kan büyük balonun patlamas›yla krize girilmifl oldu. Bütün bu
geliflmeler göz önüne al›nd›¤›nda, 2008 y›l›ndaki finansal krizin sebepleri aras›nda ilk
olarak likidite bollu¤unun ve özensizce verilen kredilerin yer ald›¤›n› söyleyebiliriz.
Yukar›da bahsedilen bu krediler, varl›k fiyatlar›n›n, özellikle konut fiyatlar›n›n çok
h›zl› bir flekilde artmas›na yol açm›flt›r. Geri ödenemeyen kredi say›s›n›n artmas›y-
la birlikte bankalar›n el koydu¤u ev say›s› artm›fl ve bunlar›n sat›fla sunulmas›yla
konut fiyatlar›ndaki geliflme tersine dönmüfltür. Bu durumda, hâlen kredilerini
ödemekte olan baz› insanlar da ald›klar› evlerin de¤eri, geri kalan kredi borcunun
bugünkü de¤erinin alt›nda kald›¤› için, borcun geri kalan›n› ödemekten vazgeçip
evleri bankalara vermifllerdir. Kredi geri ödemelerini alma hakk› menkul k›ymet
hâline getirilip bankalar taraf›ndan di¤er finansal kurulufllara sat›ld›¤›ndan, bu ku-
rulufllar domino etkisiyle birbiri pefli s›ra iflas etmifltir.
Dolay›s›yla, krizin arkas›ndaki ikinci sebep olarak menkul k›ymetlefltirmeyi saya-
biliriz. Menkul k›ymetlefltirme k›saca, nakit ak›fllar›n›n bir havuzda toplanarak bun-
lara dayal› menkul k›ymetler üretilmesi ve yat›r›mc›lara sat›lmas›d›r. Bu varl›klar se-
bebiyle nakit ak›fllar›yla ilgili riskler bir kurumdan di¤erine aktar›lm›fl ve bütün fi-
nans piyasas›na yay›lm›flt›r. Mesela, ipotek kredilerinin geri ödenmesinde yaflanan
aksama, hem bu kredileri veren bankalar hem de bunlara dayan›larak ç›kar›lan
menkul k›ymetleri alan di¤er finansal kurulufllar için zarar ortaya ç›karmaktad›r.
Krizi ortaya ç›karan üçüncü bir unsur da finans piyasalar›ndaki saydaml›k eksik-
li¤idir. Geliflmifl ülkelerde, özellikle de ABD’de, neredeyse birbirinden ayr› her finan-
sal fonksiyon için ayr› bir kurum ve finansal araç oluflturulmufltur. Bu kurum ve araç-
lar birbiriyle iç içe geçmifl karmafl›k iliflkilere sahiptirler ve anlafl›lmalar› hâyli zordur.
Dolay›s›yla, yat›r›mc›lar›n her gün de¤iflen, farkl›laflan ve yenileri piyasaya ç›kan fi-
nansal araçlar› takip edip de¤erlendirmeleri çok zordur, hatta mümkün de¤ildir.
1990’larda ve 2000’lerin
bafl›nda bankac›l›k
piyasas›nda düzenlemelerin
kald›r›lmas› ve vadeli al›m
sat›m ile ilgili kanun, krizin
ortaya ç›kmas›nda etkili
olmufltur. Bunlar sonucunda
ortaya ç›kan
düzenlemelerden uzak
finansal türevler konut
piyasas›nda büyük bir balon
oluflmas›na sebep olmufltur.

Piyasalarda saydaml›¤› engelleyen bir di¤er olgu da “asimetrik bilgi”dir. Piyasa-
lar ve finansal araçlar hakk›ndaki bilgi yat›r›mc›lara, firmalara ve piyasadaki di¤er
aktörlere farkl› h›zlarda ve biçimlerde ulaflmaktad›r. Piyasalarda mevcut olan finan-
sal araçlar›n özellikleri, de¤erlerinin ne oldu¤u ve hatta bunlar›n muhataplar›n›n
kimler oldu¤u yeterince aç›k de¤ildir. Bu sebeple kriz ortaya ç›kt›ktan sonra da bu-
nun boyutlar› tam olarak hesaplanamam›flt›r.
Bu faktörlere ilave olarak, krizde derecelendirme kurulufllar›n›n rolünden de
bahsetmek gerekir. Bu konu ile ilgili en önemli problem ç›kar çat›flmas›d›r. Banka-
lara ve di¤er finansal kurulufllara not veren derecelendirme kurulufllar› bu firmalar
taraf›ndan finanse edilmektedirler. Bu durumda, bu kurulufllar›n yapt›klar› de¤erlen-
dirmeler ve verdikleri notlar ne derece objektif olabilir? Ayr›ca derecelendirme kuru-
lufllar› firmalarda var olan finansal problemleri gecikmeli olarak görebilmekte ya da
tespit edememektedirler. Firmalar gerçe¤e ayk›r› mali tablolar haz›rlayarak ve riskli
varl›klar› bilanço d›fl›na ç›kararak derecelendirme kurulufllar›n› yan›ltabilmektedirler. 
Bu konudaki bir di¤er problem de derecelendirme kurulufllar›n›n sadece te-
merrüt (ödenmeme) riskini de¤erlendirmeleridir. Hâlbuki bu riskin yan›nda, likidi-
te riskinin ve rating de¤iflme riskinin de de¤erlendirilmesi gerekmektedir. Ayr›ca,
bu kurulufllar›n çal›flma yöntemleriyle ilgili de problemler söz konusudur. Risk ölç-
mede ve finansal araçlar›n de¤erlendirilmesinde kullan›lan matematiksel teknikle-
rin bu ifl için ne derece elveriflli oldu¤u tart›flma konusudur. Kullan›lan matematik-
sel yöntemler tarihî verilere dayanmaktad›r; dolay›s›yla gelecekte ortaya ç›kabile-
cek riskler hakk›nda yetersiz kalabilmektedir. Yaflanan son finansal kriz öncesinde
de derecelendirme kurulufllar› gelmekte olan krizi görememifl ve ancak kriz orta-
ya ç›kt›ktan sonra kredi notlar›n› düflürmeye bafllam›fllard›r. 
Krizde pay› olan bir baflka aktör de düzenleyici denetleyici kurulufllard›r. Özel-
likle ABD Merkez Bankas› FED’in ortaya ç›kan risk ortam›na karfl› tedbir almakta
gecikti¤i ileri sürülmüfltür. May›s 2007’de FED baflkan› konut piyasas›ndaki s›k›nt›-
lar›n finansal sisteme ve ekonominin geri kalan›na yay›lmas›n› beklemediklerini
aç›klam›flt›. Hâlbuki problem, bütün finansal sisteme ve ekonominin geri kalan›na
yay›lmakla kalmad›, di¤er ülkeleri de etkisi alt›na ald›. ABD’de birçok eyalet, afl›r›
241
8. Ünite - Küresel Problemler ve Krizler
Resim 8.8
Anarflist eylemci V’nin maceralar›n› konu alan V for Vendetta çiz-
gi romanlar›nda kullan›lan Guy Fawkes maskesi, dünyan›n pek
çok yerinde resmî otoriteye karfl› baflkald›r› hareketlerinin ortak
simgesi hâline geldi.
Sosyal adaletsizli¤i ve finans sisteminin yol açt›¤› haks›zl›klar›
protesto etmek amac›yla New York’ta 17 Eylül 2011’de bafllayan
ve k›sa sürede tüm dünyaya yay›lan Occupy Wall Street (Wall
Street’i ‹flgal Et) hareketi, “biz yüzde 99’uz” diyerek ekonomik
kaynaklar›n nüfusun yüzde birlik bir k›sm›na ait olmas›n› protes-
to etmekteydi.
Eylemcilerin, dünya kapitalizminin kalbi olan Wall Street’i kendi-
lerine hedef seçmelerinin ve “yüzde1’e karfl›  yüzde 99” slogan›-
n› kullanmalar›n›n ard›nda yatan temel neden ise küçük mutlu
az›nl›k Wall Street’in kendi ç›karlar› u¤runa tüm geri kalan halk›
sömürdü¤ü gerçe¤iydi. Finans gücünü kontrol eden bu kesim nü-
fusun yüzde1’ini olufltursa da servetin yüzde 40’›na, gelirin de
yüzde 24’üne sahipti. Bu yüzden de 30 OECD ülke aras›nda ABD
gelir adaletsizli¤inin en kötü oldu¤u üçüncü ülke konumundayd›.
Krizin sebepleri aras›nda
likidite bollu¤u ve özensizce
verilen krediler baflta
gelmektedir. Bu krediler
konut fiyatlar›n›n h›zla
artmas›na sebep olmufl,
daha sonra ödenemeyen
kredilerin artmas›yla durum
tersine dönmüfltür.

242
Uluslararas› Ekonomi Politik
risk tafl›yan ipotek kredilerinin menkul k›ymetlefltirilerek sat›fl›n› önlemeye çal›fl-
m›fl ancak ABD hazinesi, büyük bankalar›n iste¤ine uyarak buna karfl› ç›km›flt›. 
Krizin sonuçlar›na bak›ld›¤›nda, ilk olarak konut fiyatlar›ndaki ciddi düflüfller
görülür. ABD’de 2001-2007 y›llar› aras›nda 
yüzde
90 oran›nda artan ve konut piyasa-
s›ndaki balonun ve krizin sebepleri aras›nda olan konut fiyatlar› bu tarihten itiba-
ren düflmeye bafllam›flt›r. Konut fiyatlar›yla birlikte büyüme oranlar›nda da düflüfl-
ler yaflanm›flt›r. Krizin ülkeler aras›nda yay›larak küresel boyut kazanmas› sebebiy-
le, hem geliflmifl ülkelerde hem de geliflmekte olan ülkelerde büyüme oranlar›
azalm›flt›r. Büyüme rakamlar›ndaki azalmaya paralel olarak iflsizlik rakamlar› art-
m›flt›r. BM raporuna göre küresel mali krizin ard›ndan dünya genelinde istihdam
piyasas›nda iflsizlik oran› 2009 y›l›nda 
yüzde
6,3 iken bu oran 2010 y›l›nda yüzde
4,8’e düfltü. Ancak genç iflsizlerin say›s›nda neredeyse hiçbir de¤ifliklik yaflanmad›:
Dünya genelinde genç nüfus artmaya devam ederken, 2009’daki 
yüzde
12,7’lik iflsiz-
lik oran› 12 ay içerisinde ufak bir gerileme ile 
yüzde
12,6’ya düfltü.
Avrupa Birli¤i ‹statistik Ofisine göre 2012 y›l› Haziran ay› itibar›yla 17 ulustan
oluflan Euro Bölgesi’nde iflsiz say›s›, kay›tlar›n tutulmaya baflland›¤› 1995 y›l›ndan
bu yanaki en yüksek seviyeye ulaflt› ve 18 milyon oldu. ‹flsizlik oran›n›n yüzde
11,3’te kald›¤› Euro Bölgesi’nin iflsizlik oran›n›n en yüksek oldu¤u ülke 
yüzde
25,1 ile
‹spanya olurken sadece 
yüzde
4,5’lik iflsizlik oran›na sahip Avusturya ise 17 ülkenin
bulundu¤u listenin sonunda yer ald›.
Krizin bir baflka sonucu da enflasyon oranlar›n›n artmas› olmufltur. Enflasyon
oranlar›nda görülen bu art›fl yaln›zca finansal krizden kaynaklanmam›fl; petrol ve
g›da fiyatlar›nda görülen yükselmeler de bunda etkili olmufltur. Nihayet, krizin so-
nuçlar›ndan biri de özellikle finans piyasalar›n› önemli ölçüde serbestlefltirmifl olan
geliflmifl ekonomilerde “düzenleme” taleplerinin artmas› olmufltur. 
Son olarak ABD’de bafllayan ve tüm dünyaya yay›lan krizin 2010’lu y›llar itiba-
r›yla Avrupa Birli¤i’nin siyasi gelece¤ini dahi tart›flmal› hâle getiren bir Euro Bölge-
si krizine dönüfltü¤ünü belirtmek gerekir.
‹zlanda ve ‹rlanda’yla bafllayan ve Yunanistan’la devam edip ‹talya ve ‹span-
ya’ya uzanan euro krizinde gelinen son nokta, Yunanistan, Portekiz ve ‹rlanda’n›n
Avrupa Birli¤i ve IMF’den yard›m istemek zorunda kal›p mali kurtarma flemsiyesi
alt›na s›¤›nmas›, ‹talya ve ‹spanya’n›n ise borçlar›n› çevirmek üzere çareler arama-
s› olmufltur. Avrupa’n›n borçlu ülkelerine kaynak yaratmak için seferber olunmas›-
na ra¤men borç krizine etkili bir çözüm önerisi henüz getirilebilmifl de¤ildir. AB
devlet ve hükûmet baflkanlar›n›n euro krizine çözüm için sürekli toplant›lar›yla ge-
çen bunca süre zarf›nda, borç krizi içindeki ülkeler, “kemer s›kma-tasarruf önlem-
leri” ile baflta iflsizlik olmak üzere borçlar›n›n sosyal patlamalara yol açacak sonuç-
lar› aras›nda s›k›flm›fl durumdad›rlar.
Krizin sosyal ve ekonomik sonuçlar› için günah keçisi arayanlar ise ›rkç›l›k ve
yabanc› düflmanl›¤› yaparak sadece toplumsal huzuru bozmakla kalmam›fllar, “in-
san odakl›” AB’nin de temelini sarsm›fllard›r. Ancak tüm bu olumsuz geliflmelere
ra¤men, parasal birli¤i sa¤lam›fl AB’nin, krizden sonra mali birli¤i de sa¤layarak
gerçek bir birlik olma yoluna girece¤ini savunanlar›n say›s› da hayli fazlad›r.
Sizce 2008 krizinin Türkiye’de fazla fliddetli hissedilmemesinin sebepleri nelerdir?
2012 y›l›n›n yaz ay›nda arka
arkaya üç büyük ‹ngiliz
bankas›, ‘Libor faiz oran› ile
oynad›¤›’ gerekçesiyle
Barclays, ‘kara para
aklad›¤›’ iddias›yla HSBC ve
‘ifllem saklama’ iddias›yla
Standard and Chartered
hâkim karfl›s›na ç›kt› ve a¤›r
cezalar ödemek zorunda
kald›.
Derecelendirme
kurulufllar›n›n faaliyetleri de
krizde önemli rol oynam›flt›r.
Bankalar ve finansal
kurulufllar taraf›ndan
finanse edilen bu
kurulufllar›n ne derece
objektif olabilece¤i her
zaman tart›flma konusu
olmufltur. Ayr›ca, bu
kurulufllar, firmalarda
ortaya ç›kan finansal
problemleri zaman›nda
tespit edememektedirler.
OECD, 2010 y›l›nda
Avrupa’y› uyarm›fl, Avrupal›
flirketlerin yenilikler
alan›nda ABD ve Japonya ile
aras›ndaki uçurumun
büyüdü¤ü tespitinde
bulunmufltu. ‹ki y›l sonra
Avrupal› flirketler krize karfl›
çözümü araflt›rma-
gelifltirmeye daha fazla
yat›r›mda buldu. Avrupa’da
önde gelen flirketler ar-ge
yat›r›mlar›n› 2014 y›l›na
kadar y›lda ortalamayüzde 4
oran›nda art›rmay›
planl›yorlar.
Krizdeki Yunanistan, ‹talya
ve ‹spanya gibi ülkelerin son
on y›lda araflt›rma
gelifltirmeye ay›rd›klar›
kaynak neredeyse
de¤iflmemifltir.
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ
AMAÇLARIMIZ
N N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T
‹ N T E R N E T
6

243
8. Ünite - Küresel Problemler ve Krizler
Özet
Açl›k ve çevre kirlili¤i gibi küresel problemler ile
sürdürülebilir kalk›nmay› aç›klamamk
Birleflmifl Milletler G›da Tar›m Örgütü FAO’nun
verilerine göre, dünyada açl›k s›n›r›n›n alt›nda
yaflayan insanlar›n say›s› 2009 y›l›nda yaklafl›k 1
milyar 20 milyon iken bu rakam 2010 y›l›nda 925
milyona inmifltir. Yine Birleflmifl Milletler rakam-
lar›na göre dünyada her y›l iki milyon çocuk ye-
tersiz beslenme sebebiyle ölmektedir. 7 milyon
800 bin kifli de g›da yetersizli¤i sebebiyle her y›l
baflka ülkelere göç etmektedir.
Açl›k probleminin sebepleri aras›nda küresel ›s›n-
ma ve bunun yol açt›¤› iklim de¤ifliklikleri, yük-
sek enerji fiyatlar›, h›zl› nüfus art›fl› ve kentleflme
yan›nda g›da fiyatlar›nda oynakl›¤a yol açan spe-
külasyonlar say›labilir. Birçoklar›na göre asl›nda
dünya g›da üretimi dünya nüfusunu beslemek için
yeterlidir fakat yoksul nüfusun g›daya eriflim im-
kânlar›n›n s›n›rl› olmas›, yani g›da üretiminin in-
sanlar aras›nda eflitsiz da¤›l›m› problemin kayna-
¤›n› oluflturmaktad›r. Bu durum ekonomik oldu-
¤u kadar sosyal problemlere de yol açmaktad›r.
Dünya g›da krizinin sebepleri aras›nda tar›m›n hâ-
lâ hava flartlar›na ba¤l› olmas›n›n önemli bir yere
sahip oldu¤u kabul edilmektedir. Kurakl›k, afl›r›
ya¤›fl, yang›nlar, hastal›klar gibi olumsuz geliflme-
ler tar›msal üretimde büyük düflüfllere yol açabil-
mektedir. Buna karfl›l›k, nüfusun ve gelirin art›fl› ile
biyoyak›tlarda oldu¤u gibi tar›msal ürünlerin g›da
d›fl› amaçlarla kullan›m› talebi önemli ölçüde art›r-
maktad›r. Bunun sonucunda, g›da fiyatlar› artmak-
ta ve özellikle gelir düzeyi düflük olan ülkelerde
yaflayan insanlar›n g›daya eriflimi zorlaflmaktad›r.
Önemli küresel problemlerden biri de çevre kirli-
li¤idir. Çevre kirlili¤i, canl›lar›n sa¤l›¤›n› olumsuz
yönde etkileyen maddelerin havaya, suya ve top-
ra¤a yo¤un bir flekilde kar›flmas› ve ekosistemdeki
do¤al dengeyi bozan di¤er insan kaynakl› zararlar
fleklinde tan›mlanmaktad›r. Çevre ile ilgili prob-
lemler her zaman var olmufltur fakat bugün, bu
problemler, küresel bir yap› kazanm›fl ve tek tek
ülkelerin çözemeyece¤i boyuta eriflmifltir. Bu yüz-
den, devletlerin, uluslararas› organizasyonlar›n, hü-
kûmet d›fl› organizasyonlar›n, bölgesel yönetimle-
rin, bilim adamlar›n›n ve hatta bireylerin bu konu-
da ortak çaba göstermesi gerekmektedir.
Çevre konusunda Ortak Mal Trajedisi kavram›
önem kazanmaktad›r. Bu kavrama göre, çevre
herkesçe paylafl›lan ama kimseye ait olmayan bir
kolektif mald›r. Bu tür mallar suistimal edilmeye
müsaittir. Ekonomik ve politik sistemler insanla-
r›, dünyan›n kaynaklar› üzerindeki etkilerini dik-
kate almadan, mümkün oldu¤unca çok üretim
yapmaya itmektedir. 
Sürdürülebilir kalk›nma, bugünkü nesillerin ihti-
yaçlar›n› karfl›lamak için ekonomik faaliyetler ya-
parken bunu gelecek nesillerin ayn› konudaki
faaliyetlerini tehlikeye atacak ölçüde çevreyi tah-
rip etmeden yapmalar› olarak tan›mlanmaktad›r.
Özellikle sanayileflmenin h›z kazanmas› ve ülke-
ler aras›nda yayg›nlaflmas›yla birlikte çevre üze-
rinde meydana gelen olumsuz etkiler sürekli ola-
rak artm›flt›r.
1972 y›l›nda “Büyümenin S›n›rlar›” raporunun
yay›mlanmas› ve Stockholm’de gerçeklefltirilen
BM Çevre Konferans›, sürdürülebilir kalk›nma
yolunda at›lan ilk uluslararas› ad›mlar olmufltur.
1992 y›l›nda, Rio’da bu konuyla ilgili bir konfe-
rans gerçeklefltirilmifl ve daha sonra Kyoto Pro-
tokolü ile küresel ›s›nma ve iklim de¤iflikli¤i ko-
nusunda yap›lacak mücadelenin çerçevesi tespit
edilmifltir. 2000 y›l›nda BM’nin gerçeklefltirdi¤i
Biny›l Zirvesi’nin ard›ndan, 2002 y›l›nda daha et-
kili sürdürülebilir kalk›nma stratejilerinin olufltu-
rulmas› amac›yla Johannesburg’ta Dünya Sürdü-
rülebilir Kalk›nma Zirvesi gerçeklefltirilmifltir. An-
cak, bu konularda yeterli mesafe al›namam›flt›r.
Bafll›ca küresel ekonomik krizleri sebepleri ve so-
nuçlar›yla birlikte ele al›p incelemek
Asya krizi çeflitli ülkelerin paralar›n›n de¤erinde
meydana gelen düflüfllerle bafllam›flt›r. ‹lk olarak
Tayland’›n paras› baht, Malezya’n›n paras› ring-
git, Filipin’in paras› peso ve Endonezya’n›n para-
s› olan rupiah de¤er kaybetmifl, bu paralar›n de-
¤erlerinde meydana gelen azalma, daha sonra,
Tayvan, Güney Kore, Brezilya, Singapur ve Hong
Kong paralar› üzerinde afla¤› do¤ru bir bask›
meydana getirmifltir. Bu duruma ülkeler, dolar
rezervlerini sat›p kendi paralar›n› piyasadan sa-
t›n alarak karfl›l›k vermifllerdir. Ayr›ca, speküla-
törleri engellemek ve yabanc› sermayeyi çekmek
amac›yla faiz oranlar›n› art›rm›fllard›r. Yükselen
faiz oranlar› ekonomilerin yavafllamas›na sebep
olmufl ve faiz getirisi olan menkul de¤erleri his-
se senetlerine oranla daha cazip hâle getirmifltir.
Bunun sonucunda hisse senedi fiyatlar› azalm›fl
ve borsalar çökmüfltür.
2
N
A M A Ç
1
N
A M A Ç

244
Uluslararas› Ekonomi Politik
Bu geliflmelere yol açan olay, 1997 y›l›nda, bu ül-
kelere yönelik büyük çapl› uluslararas› k›sa vade-
li sermaye ak›mlar›n›n tersine dönmesiydi. Ço¤u
Güney Do¤u Asya ülkesinde, sermaye giriflleri
gayrimenkul yat›r›mlar›nda önemli art›fllara yol
açm›flt›. Bu sektörde ortaya ç›kan balonun patla-
mas› ve ülkelerin ödemeler bilançosunda meyda-
na gelen bozulmalar sonunda krize yol açt›. Ül-
kelerin ihracat performans›ndaki bozulma da ser-
maye getirilerindeki düflüfl alg›s›n› kuvvetlendir-
miflti. ‹hracat performans›ndaki azalman›n ard›n-
daki faktörlerden birincisi temel endüstrilerde,
özellikle elektronik ve çelik endüstrilerinde yafla-
nan d›fl ticaret hadlerindeki bozulmayd›. Sabit kur
sisteminde ortaya ç›kan yüksek enflasyon oranla-
r› baz› paralar›n reel olarak de¤erlenmesine yol
açt›. Ayr›ca, bölge ülkelerinin paralar› dolara sa-
bitlenmifl oldu¤undan, dolar›n de¤erinde ortaya
ç›kan art›fl da bu ülkelerin rekabet gücünü azalt-
t›. Çin’in 1994’te paras›n› devalüe etmesi de bu
ülkelerin rekabet gücünü azaltan bir baflka faktör
oldu. Bu ülkelerin ihracatlar›n›n yöneldi¤i temel
piyasa olan Japon ekonomisinin zay›fl›¤› da ihra-
catta meydana gelen azalmay› fliddetlendirdi.
Yat›r›mc›lar, sermaye getirilerinde meydana ge-
len azalmaya bu ülkelere ait finansal varl›klar› ve
paralar› elden ç›kararak tepki verince, bankala-
r›n bilanço problemleri büyüdü. Asya ülkelerinin
finansal varl›klar›na karfl› güvenin bir bütün ola-
rak kaybolmas›, krizin ülkeler aras›nda yay›lma-
s›na sebep oldu. Sigortalanmam›fl riskli yat›r›mlar
sebebiyle büyük zararlarla karfl›laflmaktan kor-
kan yat›r›mc›lar, ellerindeki varl›klar› satmaya
bafllay›nca, hisse senedi piyasalar›nda ve parala-
r›n de¤erinde h›zl› bir düflüfl ortaya ç›kt›. Bu dü-
flüfl pani¤in daha da yay›lmas›na yol açt›. Baflvu-
rulan devalüasyonlar, bilançolar›n daha da kötü-
leflmesine ve döviz borçlar›n›n oluflturdu¤u yü-
kün artmas›na sebep oldu. 
Asya ülkelerinde hem finans piyasalar›nda hem
de reel kesimde problemler mevcuttu. 1980’lerde
ve 1990’larda, bu ülkelerde ciddi bir finansal libe-
ralizasyon süreci yaflanm›flt›. Yeni menkul de¤er-
lerin ortaya ç›kmas›, borç verme ifllemlerinde dü-
zenlemelerin azalt›lmas› ve uluslararas› sermaye
ak›mlar›n›n serbest b›rak›lmas›, banka kredilerin-
de ve sermaye girifllerinde h›zl› bir art›fla yol aç-
m›flt›. Bu ortamda borç ve kredi ifllemlerinde ba-
siretli bir düzenlemenin olmay›fl› riskli yat›r›mla-
ra yönelen banka kredilerinin artmas›na yol açt›.
Banka kredilerinin kontrol edilmemesi banka
varl›klar› ile yükümlülükleri aras›nda vade ve pa-
ra kompozisyonu aç›s›ndan uyumsuzluklara yol
açt›. 1990’lar›n ortalar›na kadar, bu ekonomilere
giren sermaye daha ziyade k›sa vadeli borç ve
portföy yat›r›m› fleklindeydi. Ancak, bu k›sa va-
deli fonlar, spekülatif emlak yat›r›mlar›n› ve uzun
vadeli fiziki sermaye projelerini finanse etmekte
kullan›lmaktayd›lar. Pek çok yat›r›mda getiriler
yerel para cinsinden iken borçlar›n büyük k›sm›
dolar cinsinden idi. Yerel paralar›n de¤er kay-
betmesi dolar cinsinden yükümlülükleri art›r›nca
ve k›sa vadeli sermaye ç›k›fllar› h›zlan›nca, ban-
kalar›n ödeme kabiliyetleri azald›.
1990’lar›n bafl›ndan itibaren geçifl sürecine giren
Rusya’da özellefltirme ve çeflitli ekonomik re-
formlar yeterli bir baflar› sa¤layamam›flt›. 1998’de
Rusya, borçlar›n› ödeyemez hâle geldi, paras›n›
devalüe etti ve bankalar›n yurt d›fl›ndan ald›klar›
kredilerin geri ödemesini durdurdu¤unu ilan et-
ti. 1997’de, Asya krizinin bafllamas›n›n ard›ndan,
ruble spekülatif bir atakla karfl› karfl›ya kald›.
Rusya Merkez Bankas› rubleyi korumak için dö-
viz rezervlerinden 6 milyar dolar harcad› ama bu
beklenen etkiyi sa¤lamad›. Bu s›rada, Rusya’n›n
döviz kazançlar›n›n yaklafl›k üçte ikisini sa¤layan
petrol ve demir içermeyen metallerin fiyat› düfl-
meye bafllad›. 
Yat›r›mc›lar, hükûmetin rubleyi devalüe edece¤i
ve iç borçlar› ödeyemeyece¤i korkusu ile devlet
tahvillerini ve di¤er menkul k›ymetleri satmaya
bafllad›lar ve hisse senedi, tahvil ve döviz piyasa-
lar› çöktü. Baflka çaresi kalmayan Rusya, döviz
kurunu serbest b›rak›p rubleyi devalüe etti, iç
borç ödemelerini durdurdu ve ticari bankalar›n
yabanc›lara olan borç ödemeleriyle ilgili 90 gün-
lük moratoryum (erteleme) ilan etti. Böylece 1998
y›l›, küçük bir art›fl beklenirken reel üretimde
yüzde 4,9 oran›nda bir azalmayla sona erdi.
2008 y›l›nda ABD’de bafllay›p bütün dünyaya ya-
y›lan krizle ilgili bafll›ca üç görüfl vard›r. Bunlar-
dan birincisi krizin finans sektöründe bafllay›p
oradan reel sektöre yans›yan bir kriz oldu¤udur.
Buna göre asl›nda yat›r›m bankalar›ndan kaynak-
lanan bir kriz söz konusudur. Sahip olduklar› var-
l›klar› içinde zehirli (toxic) k⤛tlar olarak adlan-
d›r›lan finansal varl›klar›n fazlal›¤› sebebiyle bü-
yük zararlara u¤rayan bu bankalar, yükümlülük-
lerini yerine getirememifl ve sermaye yetersizli¤i
ile karfl›laflm›fllard›r. Asl›nda riskten korunmak
için gelifltirilen sigorta tekniklerinin (hedge) spe-
külatif amaçlarla kullan›lmas› bunlar›n risklili¤ini

245
8. Ünite - Küresel Problemler ve Krizler
önemli ölçüde art›rm›flt›r. Hedge fonlar›n›n de-
netlenmemesi ve sermaye yeterlilik rasyolar›na
tabi olmamas› bunlar› çok riskli hâle getirmifltir. 
‹kinci görüfle göre krizin sebebi ABD’de konut
piyasas›nda oluflan balonun patlamas›d›r. 2000’li
y›llar›n bafl›ndan itibaren ortaya ç›kan h›zl› büyü-
me, likidite art›fl› ve iyimser hava özellikle gayri-
menkul piyasalar›nda h›zl› fiyat yükselifllerine ve
spekülatif balonlar›n oluflmas›na yol açm›flt›r. Ko-
nut piyasas› ipotek kredileriyle desteklenmifl, bu
krediler karfl›l›k gösterilerek ç›kar›lan varl›¤a da-
yal› menkul k›ymetler yat›r›m bankalar› taraf›n-
dan al›n›p sat›lmaya bafllanm›flt›r. Faizlerin yük-
selmesi ve ev fiyatlar›n›n düflmesiyle ödeneme-
yen krediler artm›fl, el konulan konut say›s› yük-
selmifl, konut fiyatlar› düflmeye ve böylece olu-
flan balon sönmeye bafllam›flt›r.
Marksist yaklafl›ma dayanan üçüncü görüfle göre,
kapitalist sistem içinde zaman zaman afl›r› üretim
ortaya ç›kmakta, gelir da¤›l›m› bozuklu¤u gibi çe-
flitli sebeplerle tüketim üretime ayak uydurama-
makta ve kriz ortaya ç›kmaktad›r. Dolay›s›yla, kriz-
ler kapitalist ekonomik düzenin do¤al bir sonucu-
durlar. Reel kesimde azalan kâr oranlar› kapitalist-
leri finansal ifllemlerden yüksek gelir elde etmeye
yöneltmektedir. Böylece oluflan üretimden kopuk
spekülatif yap›lar sonunda y›k›lmakta ve krizler
ortaya ç›kmaktad›r. Bu kriz de bunlardan biridir.
Yaflanan bu krizin gayrimenkul piyasas› ile iliflki-
si çok aç›kt›r. 2006 y›l›na gelindi¤inde, ipotek
kredilerini ödeyemeyenlerin say›s› artmaya bafl-
lam›flt›. Kredisini ödeyemeyenler artt›kça el ko-
nulup sat›fla sunulan ev say›s› da art›yor ve bu
durum ev fiyatlar›n› düflürüyordu. Bu arada ban-
kalar da ödeme güçlü¤üne düflmeye bafllad›lar.
Kredi piyasas› durdu; kifliler ve iflletmeler kredi
alamamaya bafllad›lar.
1990’larda ve 2000’lerin bafl›nda bankac›l›k sek-
töründe düzenlemelerin kald›r›lmas› ile ortaya
ç›kan bu finansal kriz aras›nda do¤rudan bir ilifl-
ki vard›r. 2000’de yürülü¤e giren vadeli mal al›m
sat›m› ile ilgili kanun ise trilyonlarca dolarl›k tü-
rev piyasalar›n› düzenleme d›fl› b›rakmaktayd›.
Varl›¤a dayal› menkul k›ymetler ve kredi temer-
rüd swaplar› (CDS) fleklindeki finansal türevler
konut piyasas› balonu s›ras›nda çok yayg›nlafl-
m›flt›. Bu s›rada, Çin ve Hindistan gibi yükselen
ekonomilerin kaydettikleri h›zl› büyümenin so-
nucunda küresel para stoku h›zla artm›flt›. Ken-
disine yat›r›m alan› arayan para miktar›
bollaflm›flt›. 2000 y›l›ndaki yüzde 6’l›k seviyesin-
den 2003 y›l›nda yüzde 2’nin alt›na gerileyen fa-
iz oranlar› sebebiyle, ABD Hazine Bonolar› ar-
t›k eskisi kadar cazip yat›r›m araçlar› de¤ildi. Bu
ortamda varl›¤a dayal› menkul k›ymetler cazip
bir yat›r›m arac› olarak ortaya ç›kt›lar. Bu araç-
lara olan talep h›zla art›nca yeni ipotek kredile-
ri verilmesi ve bunlara dayanarak yeni yat›r›m
araçlar› üretilmesi gerekti. Herhangi bir gelir ya
da varl›¤a sahip olmayanlara da ipotek kredile-
ri verilmeye bafllad›.
Bu flekilde ortaya ç›kan büyük balonun patlama-
s›yla krize girildi. Bütün bu geliflmeler göz önüne
al›nd›¤›nda, 2008 y›l›ndaki finansal krizin sebep-
leri aras›nda ilk olarak likidite bollu¤unun ve özen-
sizce verilen kredilerin yer ald›¤› söylenebilir.
Krizin arkas›ndaki ikinci sebep olarak da menkul
k›ymetlefltirme say›labilir. Krizi ortaya ç›karan
üçüncü bir unsur da finans piyasalar›ndaki say-
daml›k eksikli¤idir. Hayli karmafl›k hâle gelen fi-
nansal kurum ve araçlar›n anlafl›lmalar› çok zor-
dur. Dolay›s›yla yat›r›mc›lar›n hergün de¤iflen,
farkl›laflan ve yenileri piyasa’ya ç›kan finansal
araçlar› takip edip de¤erlendirmeleri mümkün
de¤ildir. Krizde derecelendirme kurulufllar›n›n
rolü de önemlidir. Bankalara ve di¤er finansal
kurulufllara not veren derecelendirme kuruluflla-
r› bu firmalar taraf›ndan finanse edilmektedirler.
Bu durumda bu kurulufllar›n yapt›klar› de¤erlen-
dirmeler ve verdikleri notlar objektif olamamak-
tad›r. Ayr›ca derecelendirme kurulufllar› firmalar-
da var olan finansal problemleri gecikmeli ola-
rak görebilmekte ya da tespit edememektedirler.
Krizde pay› olan bir baflka aktör de düzenleyici
denetleyici kurulufllard›r. Özellikle ABD Merkez
Bankas› FED’in ortaya ç›kan risk ortam›na karfl›
tedbir almakta gecikti¤i ileri sürülmektedir.
2008 krizinin sonuçlar›ndan ilki konut fiyatlar›n-
daki ciddi düflüfller olmufltur. Konut fiyatlar›yla
birlikte büyüme oranlar›nda da düflüfl yaflanm›flt›r.
Hem geliflmifl ülkelerde hem de geliflmekte olan
ülkelerde büyüme oranlar› azalm›flt›r. Büyüme ra-
kamlar›ndaki azalmayla birlikte iflsizlik rakamlar›
artm›flt›r. Krizin ikinci bir sonucu da enflasyon
oranlar›n›n artmas› olmufltur. Krizin sonuçlar›ndan
bir di¤eri de özellikle finans piyasalar›n› önemli
ölçüde serbestlefltirmifl olan geliflmifl ekonomiler-
de düzenleme taleplerinin artmas› olmufltur.
Son olarak ABD’den bafllay›p tüm dünyaya yay›-
lan krizin Avrupa’ya ulaflarak burada bir euro
bölgesi borç krizi yaratt›¤›n› ve bu krizin etkileri-
nin de Avrupa Birli¤i’nin gelece¤ini önemli ölçü-
de etkiledi¤ini belirtmek gerekir.

246
Uluslararas› Ekonomi Politik
Kendimizi S›nayal›m
1.
FAO verilerine göre afla¤›dakilerden hangisi do¤ru
Yüklə 3,93 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin