34
TÜRK HİKÂYELERİ I
Babam, her sabah dışarı çıkma-
dan önce bir kere ahıra uğrar, etra-
fa bakardı. Ben o gün yine ahırda
yalnızdım. Hasan evde hizmetçimiz
Pervin’le kalmıştı. Babam çeşmeye
bakıp yalağın içindeki kaşağıyı gör-
dü. Dadaruh’u çağırdı:
- Gel buraya!
Nefesim duracaktı,
çok kork-
muştum. Dadaruh, kırık kaşağıyı
gördükten sonra çok şaşırdı. Ba-
bam ‘‘bunu kim yaptı?” diye sordu.
Dadaruh,
- Bilmiyorum, dedi.
Babamın
gözleri bana döndü,
bir
şey sormadan,
- Hasan yaptı, dedim.
- Hasan mı?
- Evet, dün odaya girdi. Sandıktan kaşağıyı aldı. Sonra yalağın taşında
ezdi.
- Niye Dadaruh’a haber vermedin?
- Uyuyordu.
- Çağır onu!
Çitin kapısından geçtim. Gölgeli yoldan eve doğru koştum. Hasan’ı
çağırdım. Zavallının bir şeyden haberi yoktu. Koşup arkamdan geldi.
Babam çok sertti. Bir bakışından ödümüz kopardı. Hasan’a dedi ki:
- Yalan söylemeyeceksin! Yoksa seni döverim!
- Söylemem.
- Pekâlâ, bu kaşağıyı niye kırdın?
Hasan, Dadaruh’un elindeki alete şaşkın şaşkın baktı! Sonra sarı saçlı
başını sallayıp,