T.C
SAĞLIK BAKANLIĞI
OKMEYDANI EĞİTİM
VE
ARAŞTIRMA HASTANESİ
ANESTEZİYOLOJİ
VE REANİMASYON KLİNİĞİ
KLİNİK ŞEFİ: DOÇ. DR.
AYSEL ALTAN
İNTRATEKAL UYGULANAN
DÜŞÜK DOZ
BUPİVAKAİN
-
FENTANİL KOMBİNASYON
UYLA
YÜKSEK DOZ BUPİVAKAİN’İN
KARDİYAK
OUTPUT ÜZERİNE ETKİLERİNİN
KARŞILAŞTIRILMASI
Dr. Sefa GÖKDEN
UZMANLIK TEZİ
İSTANBUL
- 2009
T.C
SAĞLIK BAKANLIĞI
OKMEYDANI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON KLİNİĞİ
KLİNİK ŞEFİ: DOÇ. DR.AYSEL ALTAN
İNTRATEKAL UYGULANAN
DÜŞÜK DOZ
BUPİVAKAİN
-
FENTANİL KOMBİNASYON
UYLA
YÜKSEK DOZ BUPİVAKAİN’İN
KARDİYAK
OUTPUT ÜZERİNE ETKİLERİNİN
KARŞILAŞTIRILMASI
Dr.
Sefa GÖKDEN
UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI
Doç.Dr.
Aysel ALTAN
İSTANBUL
- 2009
I
İÇİNDEKİLER
ÖZET…………………………….………………………..…..…..……I
I
SUMMARY
……………………….……..…………...…………….….
III
GİRİŞ……………………………………….…...……………………...
1
GEREÇ VE YÖNTEM…………………………….……….………...
32
BULGULAR……………………………………………….………….
34
TARTIŞMA…………………….……………..……………………….
39
S
ONUÇ………………………………………………………………
..44
KAYNAKLAR
…………...………………………………..…………...
45
TEŞEKKÜR
.
……………………………………….………….………
54
ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………...
55
II
ÖZET
Amaç: Spinal anestezi uygulamasında kullanılan düşük doz bupivakain,
yüksek dozda kullanılan bupivakainle karşılaştırıldığında daha az
hipotansiyona neden olabilir. Bizim bu çalışmadaki amacımız, spinal
anestezide düşük doz bupivakain
ve fentanil verilmesinin
CO üzerine olan
etkilerini araştırmaktır.
Gereç ve Yöntem:
Elektif cerrahi geçirecek olan yaşları 18
-
65 arasında
değişen altmış hasta randomize olarak
iki gruba ayrıldı. Spinal anestezi,
Grup I’deki hastalara ( düşük doz grubu) 7.5 mg bupivakain ve 10 µg fentanil
,
Grup II’deki hastalara sadece 12.5 mg bupivakain
ile
uygulandı.
Spinal anest
ezi uygulanmasından 1 dk. önce ve uyguladıktan sonraki
2.,10. ve 30. dk.larda noninvaziv yöntemle CO, ortalama arter basıncı (OAB),
sistolik arter basıncı (SAB), diyastolik arter basıncı (DAB) ve kalp hızı (KH)
ölçüldü.
Bulgular:
Spinal anestezi
bütün hastalarda başarı ile uygulandı.
Demografik
özellikler ve başlangıç değerleri ( CO, OAB, DAB, SAB ve KH) açısından iki
grup arasında fark bulunamadı.
Spinal anesteziden sonraki 2. ve 30. dakikalardaki CO ölçümleri
yüksek doz grubuyla karşılaştırıldığında düşü
k doz grubunda istatiksel olarak
anlamlı derecede yüksekti
(p=0.001)
. Ek olarak başlangıç değerleriyle
karşılaştırıldığında
,
CO değerler düşük doz grubunda 2. dakikada yüksekken,
yüksek doz grubunda 10. ve 30. dk.larda düşük olarak ölçüldü. Sonuç olarak;
düşük doz bupivakaine eklenen 10 µg fentanille yükek doz bupivakainle
yapılan spinal anesteziye oranla CO’ta daha başarılı bir stabilizasyon
sağlandı.
Sonuç:
Elde ettiğimiz sonuçlar gösterdi ki, 7.5 mg düşük doz bupivakainle
beraber 10 µg fentanil uygulanması başarılı bir
spinal
anestezi sağlarken,
yüksek doz bupivakain uygulanan
gruba göre daha stabil bir CO
elde
etmemizi sağlamıştır. Ayrıca düşük doz bupivakain uygulanan grupta yüksek
doz uygulanan grupla karşılaştırıldığında kalp atım hızı ve diyastolik arter
basıncı değerleri anlamlı oranda yüksek bulunmuştur
(p=0.001).
Anahtar Kelimeler:spinal anestezi,kardiyak output, bupivakain
III
SUMMARY
Aim: Spinal injection of small-dose (SD) bupivacaine decreases the
likelihood of hypotension compared with large-dose (LD) bupivacaine. We
assumed that a SD of bupivacaine plus fentanyl could also prevent the
decrease in cardiac output (CO).
Materials and Methods:
Sixty patients aged 18-65 years old who underwent
elective surgery were randomized into two groups. Patients in group-I(SD
Group) received spinal anesthesia with 7.5 mg of bupivacaine and 10μg
fentanyl, patients in group-II(LD Group), received 12.5 mg bupivacaine.
CO (USCOM 1A-MPU50-107), noninvasive MAP, systolic blood
pressure (SBP), diastolic blood pressure (DBP), and heart rate (HR), were
measured at 1 min before of spinal block and 2, 10, and 30 min after the
intrathecal injection. Sensory level was also assessed at 30 min.
Results:Spinal anaesthesia was successful in all patients. The two groups
were similar with respect to age, sex, ASA physical status, weight, and
height. No statistically significant differences were found between the groups
with respect to baseline values of CO, SBP, MAP, DBP, and HR.
CO was higher in the SD group when compared with the LD group
from 2 min to 30 min after spinal anesthesia. Moreover, CO increased at 2
min in the SD group and decreased at 10. and 30. min in the LD group
compared with baseline value. In conclusion, SD bupivacaine and 10 µg
fentanyl provides successful anesthesia and gives better CO stability than
LD.
Conclusion:These results demonstrate that the spinal injection of SD (7.5
mg) bupivacaine plus 10 µg of fentanyl provides successful anesthesia and
gives better CO stability than LD (12.5 mg) bupivacaine. The hemodynamic
stability in the SD group is also reflected in the significantly higher values in
HR and DBP observed after SD compared with LD bupivacaine.
Key Words:
spinal anesthesia, cardiac output, bupivacaine
1
GİRİŞ
Spinal anestezi sırasında sık görülen yan etkilerden
biri de
hipotansiyondur(1). Bu etki,
özellikle çeĢitli vital organlara gerekli olan kan
akımı ve fizyolojik kan rezervi azalmıĢ olan yaĢlı hastalarda oldukça
önemlidir(2). Bu yan etkinin
önlenebilmesi için i.v. kristal
l
oid uygulanması ve
vazopressör verilmesi gibi çeĢitli yöntemler denenmiĢtir ancak hızla yüksek
miktarlarda sıvı uygulanması kardiyak rezervi sınırlı olan hastalarda oldukça
tehlikelidir ve efedrin gibi vazoaktif ajanların kullanılması
önemli kardiyak yan
etkilere( hipertansiyon veya taĢikardi) neden olabilir(2,3,4,5).
Ben David ve arkadaĢları(6), 7.5 mg gibi düĢük bir dozda bupivakainle
beraber fentanil uygu
lanmasının günübirlik cerrahi
de anestezi kalitesi
açısından oldukça baĢarılı olduğunu göstermiĢlerdir.
DüĢük doz bupivakainin (<10 mg) derlenme süresi ve motor blok
üzerine olan etkileri de birçok çalıĢmada gösterilmiĢtir(6,7). Kısa süreli ve
elektif cerrahi uygulamalarda kullanılabilen düĢük doz bupivakainin klinik
etkileri birçok kez araĢtırılmıĢtır(6,8). Ancak yaptığımız literatür taramasında
düĢük doz bupivakain ile beraber fentanil uygulanmasının kardiyak output
üzerine etkilerinin incelendiği bir çalıĢmaya rastlayamadık.
DüĢük doz bupivakain uygulanmasının
ayrıca uzamıĢ detruso
r blokaj,
idrar çıkarmada güçlük ve hastanede kalıĢ süresinde uzama üzerine de
yararlı etkileri vardır(5,6,7).
Ben-
David ve arkadaĢları(6), düĢük doz bupivakainle günübirlik cerrahi
uygulanan 50 hasta üzerinde yaptıkları bir çalıĢmada hastaların ortalama
a
rter basınçlarında baĢlangıç değerlerine göre anlamlı değiĢim olmadığını
göstermiĢlerdir. Ben
-
David ve arkadaĢlarının buldukları sonuçların ilginç bir
yönü de bu 50 hastanın çoğunun spinal hipotansiyon geliĢme riski olan
hastalar olmasıydı.
Kamenik ve arka
daĢları(9), non
-invaziv impedans kardiyografi metodu
kullanarak yaptıkları çalıĢmada 15 mg bupivakain ile kardiyak outputta
istatisti
ksel açıdan anlamlı düĢüĢ saptamıĢlardır. Ancak düĢük doz
bupivakainin kardiyak output üzerine etkilerine ait geniĢ çalıĢma
lar
bulunmamaktadır. Bizim hipotezimiz düĢük doz bupivakainle beraber
2
kullanılan fentanilin baĢarılı bir anestezi sağlarken, kardiyak output üzerine
de minimal etki göstereceğidir. Bu nedenle biz bu çalıĢmada kardiyak output
açısından düĢük doz bupivakainl
e fentanil kombinasyonunu,
yüksek doz
bupivakainle karĢılaĢtırmayı amaçladık.
ÇalıĢmamızda
,
CO ölçümü için non
-
invaziv bir CO ölçme aleti olan
USCOM ultrasonik ölçüm cihazını kullandık. USCOM kullanarak non
-invaziv
aort akımının ölçülmesiyle CO hesaplanmasının birçok avantajı vardır(10,11).
Bu sistemde,
arka arkaya alınan trifazik sistolik akım paternlerinden en iyi
ölçüm sağlanan üç tanesinin ortalaması alınmaktadır ve bu oldukça güvenli
bir yöntemdir(12,13).
3
GENEL BİLGİLER
Spinal Anestezi
Spinal
anestezi beyin omurilik sıvısı içine enjekte edilen lokal
anestezik solüsyon ile sinir iletiminin geçici olarak durdurulmasıdır.
Günümüzde en sık kullanılan rejional a
nestezi tekniklerinden biridir(14).
Vertebral kolon;
7‟si servikal, 12‟si torakal, 5‟i lumbal, 5‟i sakral ve 4‟u
koksigeal olmak üzere 33 vertebradan oluĢur. Yanlarda vertebra arkusları
üzerindeki çentiklerin birleĢmesi ile meydana gelen intervertebral for
amenler
spinal sinirlerin vertebral kanalı terk etmesine olanak verirken, arkada
laminalar arasında oluĢan ve üçgen biçiminde olup, gövdenin öne fleksiyonu
ile eĢkenar dörtgen biçimini alan interlaminal foramenler iğnenin epidural
veya subaraknoid aralığa ulaĢmasına olanak verir. Spinoz çıkıntılar, servikal
ve lumbal bölgelerde horizontale yakın bir pozisyonda iken, torasik bölgede,
özellikle Th
4-9
hizasında, dikeye varacak Ģekilde eğimlidirler. Üstteki
vertebranın spinoz çıkıntısının ucu, bir alttaki vertebranın cismi hizasında
bulunur. Bu durum lokalizasyon ve iğneye verilmesi gereken eğim
bakımından önemlidir(ġekil 1).
Şekil 1.
Vertebral kolon
4
Vertebral kolonun bütünlüğünü sağlayan ve spinal kordun
korunmasına yardımcı olan ligamentler aynı zamanda iĢlem sırasında
iğnenin geçtiği katların bir kısmını oluĢturur
(
ġekil 2
)
. Bu ligamentler önden
arkaya doğru ;
1-
Supraspinöz ligament
: C
7
-S
5
arasında spinöz çıkıntıların uçlarını
birleĢtiren kuvvetli bir fibröz kordondur.YaĢlılarda kal
sifiye olup orta
hattan giriĢi zorlaĢtırabilir.
2--
Ġnterspinöz ligament
3-Ligamentum flavum:
Vertebra arkuslarını birleĢtiren, sağlam, kalın,
sarı, fibröz bantlardan oluĢur. En kalını
l
umbal bölgede
dir.
Geçilmesiyle direnç kaybı hissedilir
.
4-Posterior longitudinal ligament
5- Anterior longitudinal ligament
Şekil 2.
Spinal kanalın bağları
Omurilik, beyni saran katların devamı olan üç zarla çevrilidir (ġekil 3).
1- Spinal dura:
Biri, vertebral kanalı döĢeyen periostal tabaka,
diğeri de spinal kordu koruyucu bir kılıf Ģeklinde saran iç tabaka
olmak üzere iki katlıdır. Bu iki tabaka, üstte foramen magnum
hizasında birleĢip kemiğe sıkıca yapıĢırken, altta S
2
vertebra
5
hizasında sonlanır. Böylelikle spinal ve epidural aralık da
burada son bulm
uĢ olur.
2- Araknoid:
Duranın iç
tabakasıyla sıkıca temasta olup onun
gibi S
2
vertebra hizasında sonlanan ince ve damarsız bir
membrandır. Ġkisinin arasında ince bir lenf tabakası içeren
potansiyel bir subdural aralık mevcuttur. Pratikte spinal düzeyde
sub
dural aralık ve subdural enjeksiyondan söz etmek zordur.
Ancak bazen spinal veya epidural anestezi uygulamaları
esnasında istenmeden bu aralığa girilebilir. Bu durumda tek
taraflı, yamalı ya da beklenmedik derecede yüksek anestezi
geliĢebilir.
3- Pia mater:
Ġnce vasküler bir yapıdır. Spinal korda sıkıca
yapıĢıktır. Araknoid ile piamater arasındaki aralık, subaraknoid
mesafe olup, içinde bu iki tabakayı birleĢtiren trabeküller, spinal
sinirler ve BOS bulunur. S
2
vertebra hizasında sonlanır.
Şekil 3.
Omuril
iğin zarları
Ön ve arka köklerin birleĢmesinden oluĢan 31 çift spinal sinir
mevcuttur. Üst kısımlarda, vertebral kanalı kendi hizalarında terkederlerken,
aĢağıda kendi intervertebral foramenlerine ulaĢmak üzere giderek artan,
6
eğimli bir yol izlerler. Medulla spinalis eriĢkinde L
1
vertebra hizasında
sonlanır. Bu seviyeden sonra spinal sinirler kauda equina olarak devam
ederler(ġekil 4).
Şekil 4.
Medulla spinalisin sonlanması
Spinal kord bir anterior ve iki posterior arterden kanlanır. Venler ise
vertebral
kanalın içinde ve dıĢında medulla spinalis boyunca uzanarak
karmaĢık pleksuslar oluĢturur ve intervertebral venlere d
irene olurlar.
Vertebral kanalı terkeden sinirlerin derideki yayılım alanları dermatomları
belirler (ġekil 5)(15). Dermatomlar anestezi düzeyinin ve komplikasyonların
değerlendirilebilmesi acısından çok önemlidir.
7
Şekil 5.
Dermatomlar
Bazı dermatomlar Ģu Ģekilde belirtilir;
C
8
dermatomu :
Küçük parmak
L
1
dermatomu :
Ġnguinal bölge
T
1-2
dermatomu :
Kol ve önkolun iç yüzü
S
1-4
dermatomu : Perine
T
4
dermatomu :
Meme baĢı hizası
T
6-7
dermatomu :
Ksifoid hizası
8
Spinal anestezide BOS içine enjekte edilen lokal anestezik ilacın bir
kısmı sinir dokusu tarafından alınır ve damar içine absorbe olarak ortamda
n
uzaklaĢtırılır. Ġlacın diğer bir kısmı ise yoğunluk farkı nedeniyle duradan
diffüze olarak epidural aralığa geçer. BOS içindeki lokal anestezik maddenin
yoğunluğu, enjeksiyon yerinden uzaklaĢtıkça azalır.
Sinir dokusu tarafından alınma; ilacın BOS içindeki yoğunluğuna ve
yağ içeriğine, sinir dokusunun lokal anestezik ile temas eden yüzeyinin
geniĢliğine ve dokunun kanlanma düzeyine bağlıdır. Subaraknoid aralıktaki
lokal anestezik,
spinal kordun yüzeysel katlarını da etkiler, ancak asıl etkisi
spinal kordu ter
keden sinir kökleri ve dorsal kök ganglionları üzerinedir.
Spinal Anestezide Nöral Blokaj Düzeni:
a-
Sempatik blok ile periferik vazodilatasyon ve cilt ısısı yükselmesi
b-
Ağrı ve ısı duyusu kaybı
c-
Derin duyu kaybı
d-
Dokunma ve basınç duyusu kaybı
e-
Motor paralizi Ģeklindedir. Bu düzenin nedeni; ince C liflerinin
duyusal liflerden, bunların da motor liflerden daha kolay bloke olmasıdır.
Buna bağlı olarak otonom blok düzeyi duyusal bloktan 2
-
3 segment yukarıda,
motor blok düzeyi ise duyusal bloktan 2
-
3 segment daha aĢağıda olur
(16).
Anestezinin süresi lokal anestezik ilacın sinirleri terk etme hızına
bağlıdır. Ġlacın önemli bir miktarı BOS içinde yayılıp venöz akımla ortamdan
uzaklaĢtırılırken, az bir kısmı lenfatikler yoluyla d
irene olur. Damardan zengin
piamater burada en önemli rolü oynar. Lokal anestezik madde içine
vazokonstriktör ajanların eklenmesi bu bölgedeki damarlara çok fazla etki
etmediğinden, anestezi süresini ancak % 10 dolayında uzatır. Spinal
anestezinin temel amacı, duyusal ve motor blok oluĢturmak olup, birlikte
geliĢen sempatik denervasyon, genellikle sistemik değiĢikliklere neden olan
bir yan etki gibi görülür
(17).
Spinal Anestezinin Sistemlere Etkileri
1-
Kardiyovasküler Sisteme Etkileri: Sempatik blokajın en önemli etkisi
kardiyova
sküler sistemde oluĢan değiĢikliklerdir. Görülen en önemli
komplikasyon hipotansiyondur. Sempatik denervasyon bölgesindeki arter ve
9
arterioller dilate olmakta, total periferik direnç, dolayısıyla arteriyel basınç
düĢmektedir. Kan basıncındaki bu düĢme, sempatik liflerin etkilenmediği
alanlarda kompansatuar vazokonstrüksiyon geliĢmesi nedeniyle, sempatik
denervasyonun derecesi ile orantılı değildir. Total spinal blokta bile normal
kiĢilerde arter ve arteriollerin otonom tonusu nedeniyle total periferik
diren
çteki azalma % 12
-
14 oranında kalır. Hipotansiyon oluĢumunda
arteriy
el dilatasyon yanında venöz dolaĢımdaki değiĢiklikler de önemlidir. Ven
ve venüllerde de arter ve arteriollerdeki kadar tonus kaybı söz konusudur.
Ancak denerve olan venler tonuslarını koruyamadıklarından maksimum
derecede dilate olurlar. Venöz kapasite artıĢı ve kanın buralarda se
kestre
olması sonucunda venöz dönüĢ azalır, kardiyak output ve kan basıncı düĢer.
Preganglioner sempatik lifler, Th
1
- L
2
segmentlerinden kaynaklanırlar.
Bu nedenle L
2
segmentinin altında kalan bloklarda kardiyovasküler etkiler
minimal düzeyde oluĢur. Bu segmentin üstüne çıkan bloklarda ise sempatik
denervasyonun derecesi artar. Th
1
- Th
3
‟e ulaĢan blok tam sempatik
denervasyon ile sonuçlanır. Preganglioner kardiyoakseleratör Th
1
-Th
4
liflerinin blokajı ve venöz dönüĢteki azalma sonucu sağ kalp basıncı düĢer,
gerilme reseptörleri aracılığıyla bradikardi geliĢir. Kan basıncı değerinin
kontrol değerin
% 25‟i kadar düĢmesi halinde hipotansiyon tedavi edilmelidir.
Spin
al anestezi planlanan hastada volüm açığı varsa hipotansiyon daha
belirgin Ģekilde ortaya çıkar. Bu nedenle hastalara iĢlem öncesinde
intravenöz sıvı verilmesi önemlidir. Hipotansiyon geliĢen hastada intravenöz
sıvı verilmesi hızlandırılır, hastanın ayakları kaldırılır, oksijen verilir.
Bradikardi geliĢmiĢ ise atropin 0.5 mg intravenöz (iv) uygulanır.
Hipotansiyonun devam etmesi halinde alfa ve beta mimetik etkili bir
vazopressör olan efedrin 5
-10 mg i.v. uygulanabilir(18).
2-Solunum Sistemine Etkileri: Oda
havasında spontan soluyan
hastalarda spinal anestezi sırasında arteriyel kan gazları değiĢmez. Ġstirahat
soluk hacmi, maksimum inspiratuar hacim ve maksimal inspiryumda oluĢan
negatif
intraplevral
basınç
etkilenmeden
kalır.
Diyafragmanın
innervasyonunun C
4
segmentinden çıkan spinal sinirlerle sağlanmasından
dolayı, bloğun yükselerek interkostal kasları etkilemesi solunum
10
parametrelerinde önemli bir değiĢikliğe neden olmaz. Ancak yüksek seviyeli
torakal spinal anestezide maksimum soluma kapasitesi, maksimum
ekspiratuar hacim ve zorlu ekspirasyonda
maksimum intraplevral basınçlar
anlamlı derecede azalır. Zorlu eks
pirasyonda
rol oynayan kaslar, özellikle de
anterior abdominal kaslar, yüksek seviyeli torakal spinal anestezide paraliziye
uğradıklarından ekshalasyonun pulmoner mekaniği bozulur. Motor blok
seviyesi sensoryal blok seviyesinden genelde daha aĢağıda olduğundan orta
seviyeli servikal sensoryal anestezide bile frenik sinir etkilenmez. Total spinal
anestezi sonucu geliĢen frenik sinir paralizisine bağlı solunum arresti oldukça
nadirdir.
3-
Karaciğer Üzerine Etkileri:
10>
Dostları ilə paylaş: |