Enerji bir cismin ya da bir sistemin iş yapabilme yeteneğidir. Bütün enerjiler birbirine dönüşebilir.
Enerji bir cismin ya da bir sistemin iş yapabilme yeteneğidir. Bütün enerjiler birbirine dönüşebilir.
Canlıların büyüyüp gelişmesi, sindirim, solunum, kasılma, vücut ısısının ayarlanması, sinir uyarıların iletilmesi gibi hayatsal faaliyetler, enerjiyle gerçekleşir.Hücre faaliyetleri sırasında meydana gelen yıkım ve yapım olayları da enerjiyle ilgilidir.
Canlı vücudunda meydana gelen bu olayların tümüne metabolizma denir.
Hücrelerimizin büyüyüp gelişmesi ve çoğalması için gerekli maddeleri besinlerden alırız.
Hücrelerimizin büyüyüp gelişmesi ve çoğalması için gerekli maddeleri besinlerden alırız.
Besinlerin içerdikleri maddeler yapı ve görevlerine göre organik ve inorganik maddeler olarak iki temel gruba ayrılır.
İnorganik maddeler, canlı vücudunda veya hücrede üretilmezler.
İnorganik maddeler, canlı vücudunda veya hücrede üretilmezler.
Su, oksijen, karbon dioksit, mineral maddeler ve tuzlar inorganik yapıdadırlar.
Bunları tabiattan hazır olarak alırız.
Organik maddeler ise canlının kendi vücudunda sentezlenen maddelerdir.
Organik maddeler ise canlının kendi vücudunda sentezlenen maddelerdir.
Karbonhidratlar, yağlar, proteinler ve vitaminler canlıların yapısında bulunan organik maddelerdir. Bu maddeler canlılarda enerji verici, yapıcı-onarıcı, düzenleyici olarak kullanılır.
Organik bileşkelerin yapısında karbon, oksijen ve hidrojen atomları bulunur. Organik bileşikler çok atomlu büyük bileşiklerdir.
1. Vitaminler,mineraller ve su sindirilmeden kana karışır.
1. Vitaminler,mineraller ve su sindirilmeden kana karışır.
Bunlar hücre zarındaki deliklerden geçebilecek kadar küçük moleküllerden oluşmuştur.
2. Karbonhidratlar,yağlar ve proteinler sindirilerek kana karışır.
2. Karbonhidratlar,yağlar ve proteinler sindirilerek kana karışır.
Sindirim sonunda
karbonhidrat glikoz
Protein aminoasit
yağ gliserin ve yağ asitleri
dönüşürler.
Hücre zarından ancak bu şekilde geçebilir.
Canlılar hayatlarını sürdürebilmek için gerekli enerjinin çoğunu karbonhidratlardan sağlar.
Canlılar hayatlarını sürdürebilmek için gerekli enerjinin çoğunu karbonhidratlardan sağlar.
Karbonhidratlar C, H ve 0 ‘nin belirli oranlarda birleşmesi ile oluşan bileşiklerdir. Şekerler olarak bilinirler. Elde edilen en kolay ve en hızlı enerjiyi verenlerdir.
Hücre zarının yapısına yağ ve proteinlerle birlikte katılırlar.
Hücre zarının yapısına yağ ve proteinlerle birlikte katılırlar.
Bitkilerde hücre zarının dışındaki hücre çeperi de bir çeşit karbonhidrat olan selülozdan oluşur.
Genel formülü CH2O dur.
Karbonhidratlar özellikle tahıllar,tahıl ürünleri ve baklagillerde bulunur.Sebze ve meyvelerde de belli miktarda karbonhidrat vardır.
Karbonhidratlar özellikle tahıllar,tahıl ürünleri ve baklagillerde bulunur.Sebze ve meyvelerde de belli miktarda karbonhidrat vardır.
Aldığımız karbonhidratlar genellikle hücre zarından geçemeyecek büyüklükte çok atomlu moleküllerdir.Bu nedenle karbonhidratlar sindirim sisteminde sindirilerek daha küçük hale getirilirler ve sonrasında bağırsaklardan emilebilirler.
6 C’lu glikoz, beyin hücrelerinin tek enerji kaynağı olmasından dolayı, memelilerin kanında belli oranda bulunma zorunluluğu olan bir basit şekerdir.
6 C’lu glikoz, beyin hücrelerinin tek enerji kaynağı olmasından dolayı, memelilerin kanında belli oranda bulunma zorunluluğu olan bir basit şekerdir.
Bakteriler karbonhidratların bulunduğu ortamlarda daha kolay ürerler. Dişlerdeki fazla karbon hidrat bakteri üremesine bakterilerde dişlerimizin çürümesine neden olur.
Nişasta glikozun bitkilerde depo edilmiş halidir. Tahıllarda ve patateste bol miktarda nişasta bulunur.
Glikozun hayvanlarda depo edilmiş haline ise glikojen denir.Glikojen en çok kas ve karaciğer de depo edilir.
İnsan ve hayvan organizmasının birinci derecede tüketim maddesi olup önemli bir enerji kaynağıdır.
İnsan ve hayvan organizmasının birinci derecede tüketim maddesi olup önemli bir enerji kaynağıdır.
C , H ve O ‘den oluşur.
Hayvan vücudu başlıca proteinlerden yapılmışken,bitkiler ana madde olarak karbonhidratları içerir.
Fotosentez sonucunda açığa çıkar.
Karbonhidratların en küçük yapı birimi glikozdur.Vücuda yeterli karbonhidrat alınmamışsa vücut bu eksikliği,proteinleri glikoza dönüştürerek karşılar.
Karbonhidratların en küçük yapı birimi glikozdur.Vücuda yeterli karbonhidrat alınmamışsa vücut bu eksikliği,proteinleri glikoza dönüştürerek karşılar.
Şekerler,pastalar,kurabiyeler,ekmek,mısır nişastası,hububatlar karbonhidrat içeren başlıca besinlerdir.
Karbonhidratların aşırı alınması şişmanlık,eksik alınması şeker hastalığı ve karaciğer rahatsızlığına yol açar.
Gereğinden fazla alınan karbonhidrat,vücutta yağa çevrilerek depolanır ve şişmanlığa neden olur.
Suda çözünmezler, ancak kloroform, eter ve benzen gibi inorganik çözücülerde çözünürler.
Suda çözünmezler, ancak kloroform, eter ve benzen gibi inorganik çözücülerde çözünürler.
C,H ve O’ den oluşurlar. Doymamış yağların (bitkisel yağlar yani sıvı yağlar), doymuş yağlardan, (iç yağı tereyağı) farkı; hidrojene doymamış olmasıdır.
Eğer doymamış yağlar hidrojenle doyurulursa, katı haldeki margarinlere dönüşürler.
Yağlar hücrelerde yapı maddesi ve enerji maddesi olarak kullanılırlar, Deri altına yerleşir ve ısı kaybını önler bu yüzden yalıtım maddesi özelliğini taşır.
Yağlar hücrelerde yapı maddesi ve enerji maddesi olarak kullanılırlar, Deri altına yerleşir ve ısı kaybını önler bu yüzden yalıtım maddesi özelliğini taşır.
Hücre zarının, doku ve organların yapısında olduğu gibi; erkek ve dişi hormonlar ve böbrek üstü bezinin bazı hormonları ile safra tuzları ve kolesterol’ün de yapısını oluşturur.
Hücrede enerji maddesi olarak önce karbonhidratlar ikinci derecede yağlar kullanılır.
3 mol yağ asidi ile
3 mol yağ asidi ile
1 mol gliserinden meydana gelmiştir.
Yağlar ikiye ayrılır
Doymuş yağlar (katı yağlar)
Doymamış yağlar (sıvı yağlar)
Bitkisel yağlar hidrojenle doyurularak margarin elde edilir. Yağlar hücrede enerji verici ve yapı maddesi olarak kullanılır
Ancak enerji verici olarak önce karbonhidratlar sonra yağlar kullanılır.Canlı organizmaları darbelere ve soğuğa karşı korur.
Yağlar ısı ve enerji kaynağıdır.
Yağlar ısı ve enerji kaynağıdır.
C,H ve O ‘den oluşur.
Yağlar depo edilebilen enerji kaynağıdır.
Damar,sinir ve organların fiziki yapı olarak korunmasını sağlar.
A ve B vitaminleri ile proteinlerin depolanmasını sağlar.Yağların bileşenleri yağ asidi ve gliserindir.
Et,süt,balık,zeytin.ayçiçeği,soya fasulyesi,mısır,fındık,ceviz gibi besinler yağ içerir.
Hücrenin yapı ve düzenleyici maddesidir. Molekülleri C, H. 0 ve artı N (azot) yapıtı olduğu gibi S (kükürt) ve fosfat (P04) içeren molekülleri de vardır.
Hücrenin yapı ve düzenleyici maddesidir. Molekülleri C, H. 0 ve artı N (azot) yapıtı olduğu gibi S (kükürt) ve fosfat (P04) içeren molekülleri de vardır.
Her ne kadar hücrelerde yapısal ve düzenleyici rolü varsa da aynı zamanda enerji vericidirler.
Yaşayan tüm hücrelerin temel yapı birimidir.
Yaşayan tüm hücrelerin temel yapı birimidir.
C , H , O , N , S ve P’ dan oluşur.
En küçük yapı taşı aminoasitlerdir.Sindirimle aminoasitlere kadar bölünür.
Protein sindirimi midede başlar,onikiparmakbağırsağında devam eder ve ince bağırsakta son bulur.
Et,süt,yumurta,balık,mercimek,nohut,fasulye,buğday gibi besinlerde bol bulunur.
Enzim:
Enzim:
Protein yapıtı katalizördür. Hücrenin canlılığını sürdürebilmesi için metabolik tepkimelerdeki aktivasyon enerjisinin düşürülmesi gerekmektedir.
Bunu yapabilen molekül ise enzimdir.
Hayvansal hücrelerde sentezlenemez, doğal besin kaynaklarından alınırlar.
Hayvansal hücrelerde sentezlenemez, doğal besin kaynaklarından alınırlar.
Vitamin eksikliği, çeşitli metabolik aksaklıklar ortaya çıkar.
Her yaşta insanın belli günlük vitamin gereksinimi vardır. Yeterli düzeyde alınmalıdır, Düzenleyicidirler enerji vermezler.
Vitaminler,vücut içindeki bazı olayları düzenleyen maddelerdir.
Vitaminler,vücut içindeki bazı olayları düzenleyen maddelerdir.
Vücudu hastalıklara karşı korur ve direnci artırır.
En çok taze sebze ve meyvelerde bulunur.Bunun dışında tahıllar ve hayvansal besinlerde vitamince zengindir.
A vitamini karaciğerde,D vitamini güneş ışığının etkisiyle deride yapılır.Her ikisi de karaciğerde depolanır.
A vitamini karaciğerde,D vitamini güneş ışığının etkisiyle deride yapılır.Her ikisi de karaciğerde depolanır.
B ve K vitaminleri bakterilerin etkisiyle kalın bağırsakta yapılır.
Vitaminler,sindirilmeden kana karışır.
A,D,E;K, vitaminleri yağda erir,diğerleri suda erir.
Yaşam için oksijenden sonra ikinci önemli unsurdur.İnsan vücudunun yarısından fazlası sudur.
Yaşam için oksijenden sonra ikinci önemli unsurdur.İnsan vücudunun yarısından fazlası sudur.
Canlıların vücudunun büyük bir bölümü sudur.Susuz yaşam düşünülemez. İnsan vücudunun %65 i sudur. Bitkilerde bu oran %95 dir.
Su iyi bir çözücüdür. Sindirim suyla olur.Madde taşınmasında rol alır. Boşaltıma yardımcı olur. Vücudun ısısını düzenler.
Vücuttaki bütün maddelerin ve besinlerin taşınmasını sağlar.
Vücuttaki bütün maddelerin ve besinlerin taşınmasını sağlar.
Su sindirim için gerekli bir maddedir.Çünkü önemli bir çözücüdür.
Metabolik artıkların bağırsak ve böbreklerden atılmasını sağlar.
Vücut ısısını ayarlar.
Su idrar,ter ve solunum yoluyla dışarı atılır.Atılan suyun geri alınması için günde 1,5-2 litre su alınması gerekir.
Günlük besinlerden sağlanır.
Günlük besinlerden sağlanır.
En bilineni sofra tuzudur.
Organik maddelere bağlı yada tuz halinde bulunurlar.
Vitamin, hormon ve enzimlerin yapısına katılır. Kalsiyum, fosfor, potasyum, sodyum, demir, magnezyum, flor, klor gibi mineraller canlı için önem taşır.
Sodyum ve klor; vücudun dengesini sağlamasında, kas ve sinirlerin görevlerini yapmasını sağlar.
Sodyum ve klor; vücudun dengesini sağlamasında, kas ve sinirlerin görevlerini yapmasını sağlar.
Potasyum ve sodyum;Hücrelerin çalışmasını kontrol eder. Kalsiyum fosforla birlikte dişlerin ve kemiklerin yapısına katılır.
Çocuklarda kalsiyum eksikliği ile beraber D vitamini eksikliği de olursa raşitizm denen kemik hastalığı ortaya çıkar.
Demir alyuvarlarda hemoglobinde bulunur eksikliğinde kansızlık(anemi )hastalığı meydana gelir.
Flor eksikliği diş çürümesine,
iyot eksikliği guatr hastalığına neden olur.
Sindirilmeden kana karışır ve düzenleyici olarak görev yapar.
Kalsiyum ve fosfor,kemik ve dişlerin oluşumunda rol oynar.Kalsiyum ayrıca kan oluşumunda etkilidir.
Demir kandaki alyuvarlarda bulunur.
Flor dişlerin çürümesini önler.
Vücudun büyüme ve gelişmesini sağlar.Kırılan kemiklerin onarılması ve vücut yaralarının kapanmasında mineraller etkilidir.
Yaşamsal faaliyetlerin gerçekleşebilmesi için gereken enerji,tüm bu besin maddelerinden yeterli ve dengeli bir biçimde alınmasıyla sağlanır.
Yaşamsal faaliyetlerin gerçekleşebilmesi için gereken enerji,tüm bu besin maddelerinden yeterli ve dengeli bir biçimde alınmasıyla sağlanır.
Dengeli Beslenme,vücuda her besin grubundan gerektiği kadar alınmasıdır.
Dengeli Beslenme,vücuda her besin grubundan gerektiği kadar alınmasıdır.
Besinlerde ihtiyacımız olan her türlü madde bulunur. Her besinde aynı madde bulunmaz. Bu nedenle iyi beslenmek için değişik besinler almamız gereklidir.
Besinlerden alınan birim enerjiye, kalori denir. Ortalama bir yaşta, ağırlıkta ve boyda olan bir insanın ortalama günde 3500 kalori alması gerekir.
Besinlerden alınan birim enerjiye, kalori denir. Ortalama bir yaşta, ağırlıkta ve boyda olan bir insanın ortalama günde 3500 kalori alması gerekir.
İhtiyaçtan fazla kalori alınırsa şişmanlık, az kalori alınması durumunda zayıflık oluşur.
Ortalama yaş, boy ve kilodaki bir insanın günlük besin ihtiyacı şöyledir:
Ortalama yaş, boy ve kilodaki bir insanın günlük besin ihtiyacı şöyledir:
Protein : 80-100 gram.
Yağ : 70-100 gram.
Şeker ve nişasta : 400-500 gram.
Madensel tuzlar : 25-30 gram.
Su : 3 litre.
Vitamin : 1 portakal veya 200gram çilek.
Yiyecek ve içecekler temiz ve taze olmalıdır.Sebze ve meyveler yıkanmadan yenilmemelidir.
Yiyecek ve içecekler temiz ve taze olmalıdır.Sebze ve meyveler yıkanmadan yenilmemelidir.
Yemeklerde yeteri kadar yağ, karbonhidrat,
protein ve vitamin bulunmalıdır.
Yağlı,unlu,şekerli,tuzlu besinler şişmanlığa neden olduğu için fazla tüketilmemelidir.
Fazla yemek zararlıdır.Her besin grubundan yeterli oranda alınmalıdır.
Yemekler düzenli aralıklarla ve belli öğünlerle yenmelidir.
Yemekler düzenli aralıklarla ve belli öğünlerle yenmelidir.
Bitkisel ve hayvansal gıdalar eşit oranda tüketilmelidir.
Kaynağı bilinmeyen besin maddeleri tüketilmemelidir.
Gelişme çağındaki çocuklara süt içme alışkanlığı kazandırılmalıdır.
Katı yağ yerine sıvı yağ,kızartmış yağ yerine kızartılmamış yağ kullanılmalı.Suda pişirilen besinler tüketilmeli.
Dondurularak saklama: Fasulye.bezelye,biber,et vb. dondurulması.
Dondurularak saklama: Fasulye.bezelye,biber,et vb. dondurulması.
Tuzlanarak saklama : Domates,salatalık,biber,fasulye vb. turşusu
Şekerlenerek saklama : Kayısı,çilek,vişne,elma vb. reçeli
Konserve yapılarak saklama : Domates,fasulye,bezelye vb. konservesi
Kurutarak saklama : Tarhana,erişte,sucuk,sebze ve meyve kurutması
Ellerimizi,besinleri ve kapları yıkamalıyız.
Ellerimizi,besinleri ve kapları yıkamalıyız.
Dondurulan besinler 0°C altında saklanmalıdır.
Reçel ve konserveler uygun koşullarda serin ve karanlık yerlerde saklanmalıdır.
Kurutulan besinler naylon poşetlerde ve ağzı ı olarak saklanmalıdır.
Besinler belirli sürede tüketilmelidir.
Hazır besinlerin kullanım tarihlerine dikkat edilmelidir.
Meyve ve sebzeler mevsiminde tüketilmelidir.
Meyve ve sebzeler mevsiminde tüketilmelidir.
Sebze ve meyve alırken gerektiği kadar alınmalı.Alınan sebze ve meyveler taze olmalı bekletilmeden tüketilmelidir.
Sebze ve meyveler yenmeden önce kesinlikle iyi yıkanmalıdır.
Balık gibi besinler avlandıkları mevsimde tüketilmelidir.
Yemeklerden önce ve sonra eller güzelce yıkanmalıdır.
Güneş enerjisi, cam gibi saydam maddelerden geçebildiği halde bazı maddelerden geçemeyerek yansır. Bazı maddeler tarafından da soğurulur.
Güneş enerjisi, cam gibi saydam maddelerden geçebildiği halde bazı maddelerden geçemeyerek yansır. Bazı maddeler tarafından da soğurulur.
Güneş enerjisinin başka enerjilere dönüşmesi soğurulma ile olur.
Örneğin; cisimlerin ısınması, güneş ışınlarının cisimler tarafından soğurulmasının sonucudur.
Bitkiler, soğurup tuttukları ışık enerjisini, kullanabilecekleri enerji türüne yani adenozin trifosfat (ATP)a dönüştürür.
Bitkiler, soğurup tuttukları ışık enerjisini, kullanabilecekleri enerji türüne yani adenozin trifosfat (ATP)a dönüştürür.
Hücredeki yaşamsal olaylar için gerekli olan enerji, ATP’den sağlanır.
Fotosentez sırasında ve besin moleküllerinin yapılmasında enerji kaynağı olarak ATP kullanılır.
ATP küçük bir molekül olmasına karşın, hücrenin tüm enerji gereksinimini karşılayabilir
Tüm canlılar doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak güneş enerjisinden yararlanırlar.
Tüm canlılar doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak güneş enerjisinden yararlanırlar.
Canlılarda gerçekleşen metabolizma olayları (yapım ve yıkım), kimyasal tepkimelerden başka bir şey değildir.
Bu süreçte maddenin moleküler yapısı değişmektedir. Ve her kimyasal tepkimede, enerji değişimi olmaktadır.
Canlı enerji giriş ve çıkısının sürekli yapıldığı bir sistem olarak tanımlanabilir.
Temelinde enerji kullanımı yatan bu tepkimeler, canlılar içinde geçerli olan durumları ortaya çıkarır.
Temelinde enerji kullanımı yatan bu tepkimeler, canlılar içinde geçerli olan durumları ortaya çıkarır.
Bu ise; evrendeki enerji yoktan var edilemez, var olan enerji de hiç bir şekilde kaybolmaz. Ve ısı enerjisi, enerjinin son dönüşüm şeklidir.
Bütün enerjilerin kaynağı güneştir. Güneş enerjisi bitkilerin yaptığı besinle, canlıdan canlıya geçer.
Bir yaşama birliğinde ki, farklı beslenme özelliğinde olan canlıların bulunması bunu sağlar. Bununla birlikte her basamakta aktarılan enerji geçişi biraz azalır.
Azalan enerji ısı enerjisine dönüşen ve sonuçta çevreye yayılacak olan enerjidir.
BİTKİLER
BİTKİLER
GÜNEŞ ENERJİSİNİ DÖNÜŞTÜRÜP HÜCRELERİNDE TUTABİLEN CANLILARDIR
Bitkiler güneş enerjisini organik maddelerde kimyasal bağ enerjisi biçiminde depolarlar.
Bitkiler güneş enerjisini organik maddelerde kimyasal bağ enerjisi biçiminde depolarlar.
Işık enerjisinin kimyasal enerjiye dönüşümü ise klorofil tarafından gerçekleştirilmektedir.
Klorofil her ne kadar hemoglobine (kanın alyuvar hücrelerinde bulunan demirli yapı) benzese de, temel olarak, demirli değil, magnezyumlu bir pigmenttir.
Bitkiler hazırladıkları besin maddelerinin bir kısmını kendi yaşamsal faaliyetleri için kullanırken büyük bir bölümünü de depo eder.
Bu nedenle yeşil bitkilere üretici (ototrof) canlılar denir.
Klorofiller, güneş enerjisini emerek ya da bir başka deyişle soğurarak kimyasal. enerjiye dönüştüren moleküllerdir.
Klorofiller, güneş enerjisini emerek ya da bir başka deyişle soğurarak kimyasal. enerjiye dönüştüren moleküllerdir.
Kloroplastlarda bulunurlar. Bu yüzden kloroplastlara, güneş ışığı toplayıcısı da denilir.
Klorofillerde ışık enerjisi hapsedilir. Hapsedilen bu enerji, karbon dioksit ve suyun bir çeşit şeker olan glikoza dönüştürülmesinde kullanılır.
İşte güneş enerjisi bu temel besin maddesinde tutulan kimyasal enerjiye dönüştürülmüştür.
Glikoz üretimi için klorofilin varlığının gerekliliğini gördünüz. Bitki klorofil sentezini ışıkta gerçekleştirmektedir.
Glikoz üretimi için klorofilin varlığının gerekliliğini gördünüz. Bitki klorofil sentezini ışıkta gerçekleştirmektedir.
Karanlıkta çimlendirilmiş bir tohumdan geliştirilmiş bir fide gün ışığı görmediği süre içerisinde yeşil olmadığı bilinmektedir.
Bu da ışık özümlemesi için gerekli olan klorofilin sentezinin ışıkla gerçekleşeceğini gösterdiğinden, güneş enerjisinin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Yeşil bitkiler havadan aldıkları, CO2 ve topraktan aldıkları suyu, güneş ışığının etkisi ile glikoza dönüştürmektedirler.
Yeşil bitkiler havadan aldıkları, CO2 ve topraktan aldıkları suyu, güneş ışığının etkisi ile glikoza dönüştürmektedirler.
Fotosentez olayını etkileyen çevresel faktörler;
Su Miktarı,
CO2 Yoğunluğu,
Işığın Dalga Boyu ve
Ortam Sıcaklığıdır.
CANLILAR HÜCRELERİNDE KULLANABİLECEKLERİ ENERJİYİ NEREDEN SAĞLAR ?
CANLILAR HÜCRELERİNDE KULLANABİLECEKLERİ ENERJİYİ NEREDEN SAĞLAR ?
Üretici canlılar olan bitkilerin, fotosentez sonucu oluşturduğu glikozdan, tüketici canlılar olan insanlar ve hayvanlar da yararlanır. Canlılarda en çok kullanılan yakıt maddesi glikozdur. Binlerce glikoz molekülünün birbiri ile bağlanması sonucu nişasta oluşur.
Nişasta, özellikle tahıllarda ve patateste depolanmış halde bol miktarda bulunur. İnsan ve hayvanlarda besinlerle alınan nişasta, sindirim sisteminde su yardımıyla yapı birimi olan glikoza dönüştürülerek kana geçebilecek duruma getirilir.
Glikojen de nişasta gibi binlerce glikoz molekülünün birbirine bağlanmasından oluşan büyük bir moleküldür. Glikojen hayvan nişastası olarak da adlandırılır.
Glikojen de nişasta gibi binlerce glikoz molekülünün birbirine bağlanmasından oluşan büyük bir moleküldür. Glikojen hayvan nişastası olarak da adlandırılır.
Çünkü nişasta, glikozun bitkilerde depo edilmiş hali; glikojen de glikozun hayvanlarda depo edilmiş halidir. Glikojen en çok karaciğer ve kaslarda depo edilir.
Gerektiğinde glikoz moleküllerine dönüştürülerek karaciğerden kana verilir. Vücudun enerji gereksinimi bu şekilde sağlanır.
Selüloz, glikoz moleküllerinin birbirine ters dönerek bağlanması sonucu oluşur.Selüloz, bitki hücrelerinin hücre çeperlerinde bulunur. İnsanların ve bazı hayvanların sindirim organlarında selülozu sindirecek enzimler bulunmadığı için selüloz sindirilemez.
Selüloz, glikoz moleküllerinin birbirine ters dönerek bağlanması sonucu oluşur.Selüloz, bitki hücrelerinin hücre çeperlerinde bulunur. İnsanların ve bazı hayvanların sindirim organlarında selülozu sindirecek enzimler bulunmadığı için selüloz sindirilemez.
Ancak otla beslenen hayvanların sindirim sisteminde yaşayan bazı bakteriler, selülozu sindirebilecek enzim üretir. Bu enzimlerin yardımıyla selülozun sindirimi yapılır.Glikoz beynin en önemli yakıtıdır. Glikozun kanda en düşük seviyede olduğu zaman bile mevcut glikozdan önce beyin yararlanır.
Glikoz, hücrelerde oksijenli solunum ile su ve karbondioksite parçalanır. Bu sırada açığa çıkan enerji, kimyasal bağ enerjisi şeklinde depolanarak kullanılır.
Glikoz, hücrelerde oksijenli solunum ile su ve karbondioksite parçalanır. Bu sırada açığa çıkan enerji, kimyasal bağ enerjisi şeklinde depolanarak kullanılır.
Glikozun vücutta kullanımı pankreas bezindeki hormonlarla sağlanır. Pankreasın ürettiği insülin, glikozun kandan hücrelere girerek enerjiye dönüşmesini sağlar. Enerji kullanımının az olduğu durumlarda ise glikozu yağa çevirip depolanmasını sağlar. Pankreastaki glukogen hormonu ise karaciğerdeki glikojenden glikoz yapımını sağlar.
İnsülin ve glukogen hormonlarının birlikte çalışması kandaki glikoz miktarını dengede tutar.
Canlılık olayları enerjiyle gerçekleşir Ancak canlılar, hücrelerinde her türlü enerjiyi kullanamaz.
Canlılık olayları enerjiyle gerçekleşir Ancak canlılar, hücrelerinde her türlü enerjiyi kullanamaz.
Canlıların hücrelerinde kullanacakları enerjinin, hücreyi parçalamayacak ve yapısını bozmayacak türden olması gerekir.
Hücre içindeki kimyasal değişmelerde, hem maddelerin parçalanması hem de yeni maddelerin sentezlenmesi gerçekleşir.
Hücre içindeki kimyasal değişmelerde, hem maddelerin parçalanması hem de yeni maddelerin sentezlenmesi gerçekleşir.
Hücre içindeki maddelerin parçalanması sırasında enerji açığa çıkar. Bu enerji, hücrede yeni maddelerin sentezlenmesinde kullanılır.
Örneğin; glikoz, aminoasitler, yağ asitleri gibi hücreye giren besin maddeleri hücrede daha küçük moleküllere parçalanır.
Örneğin; glikoz, aminoasitler, yağ asitleri gibi hücreye giren besin maddeleri hücrede daha küçük moleküllere parçalanır.
Bu sırada enerji açığa çıkar.Oluşan bu enerji, hücrede enerji depolayan ATP moleküllerinde tutulur. ATP moleküllerinde tutulan bu enerji, hücrelerde yeni maddelerin sentezinde de kullanılır.
Örneğin;proteinlerin sentezlenmesi için bu enerji kullanılır. Hücre bir fabrika gibi çalışarak sayısız maddenin parçalanmasını ve sentezini yapar. Hücrede bu olaylar belli bir vücut ısısında gerçekleştirilir.
Hücrede enerji transferleri, enzim denilen maddelerin aracılığı ile molekül düzeyinde yapılır.
Hücrede enerji transferleri, enzim denilen maddelerin aracılığı ile molekül düzeyinde yapılır.
Enzimler, hücrelerin organellerinde yer alır. Bu enzimler, hücredeki kimyasal tepkimelerin hızını artırır.
Üretici (ototrof) canlılar olan bitkiler, güneş enerjisini klorofilleriyle soğurarak bünyesinde tutar. Bu enerjiyle sentezlenen organik molekülleri, tüketici (heterotrof) canlılar besin kaynağı olarak kullanır.
Üretici (ototrof) canlılar olan bitkiler, güneş enerjisini klorofilleriyle soğurarak bünyesinde tutar. Bu enerjiyle sentezlenen organik molekülleri, tüketici (heterotrof) canlılar besin kaynağı olarak kullanır.
Organik moleküllerde depolanmış olan kimyasal bağ enerjisi, bu moleküllerin parçalanması sırasında açığa çıkar.
Açığa çıkan bu enerji (ATP) moleküllerinde tutulur ve hücrede yeni maddelerin sentezlenmesinde kullanılır.
Canlılar, hücrelerinde kullanabilecekleri enerjiyi, organik maddelerin parçalanması sonucu açığa çıkan kimyasal bağ enerjisinden sağlar.
Canlılar, hücrelerinde kullanabilecekleri enerjiyi, organik maddelerin parçalanması sonucu açığa çıkan kimyasal bağ enerjisinden sağlar.
Enerji; besinlerdeki kimyasal bileşiklerde bağ enerjisi olarak depo edilmiştir. Besinlerin ayrışması sonucu açığa çıkan enerji adenozin trifosfat (ATP) tarafından taşınır ve gerektiğinde kullanılır.
Enerji; besinlerdeki kimyasal bileşiklerde bağ enerjisi olarak depo edilmiştir. Besinlerin ayrışması sonucu açığa çıkan enerji adenozin trifosfat (ATP) tarafından taşınır ve gerektiğinde kullanılır.
ATP nin yapısında adenin bazı, riboz şekeri ve 3 fosfat grubu bulunur. ATP’ nin yapısında bulunan enerjinin büyük bölümü fosfat bağları arasındadır
-ATP molekülü su ile reaksiyona girdiği zaman fosfat bağları çözülür ve ısı enerjisi açığa çıkar. Bu bağa yüksek enerjili fosfat bağı denir. Bu bağdaki enerji yok olmaz. Hücredeki yaşamsal olayların tümünde bu enerji kullanılır.
-ATP molekülü su ile reaksiyona girdiği zaman fosfat bağları çözülür ve ısı enerjisi açığa çıkar. Bu bağa yüksek enerjili fosfat bağı denir. Bu bağdaki enerji yok olmaz. Hücredeki yaşamsal olayların tümünde bu enerji kullanılır.
-ATP molekülünden bir fosfat ayrılarak enerji açığa çıkarken ATP de ADP ye dönüşür. ADP besinlerin parçalanması sonucu açığa çıkan enerjiyi alarak tekrar ATP ye dönüşür. Böylece ATP enerji taşıyıcılığı yapar.
ATP ADP + P + enerji
ATP ADP + P + enerji
ADP + P + enerji ATP
-Bir ATP molekülünün en ucundaki fosfat bağının kırılması ile biyolojik sistem 7300 kalorilik bir enerji kazanır.
-Bir ATP molekülünün en ucundaki fosfat bağının kırılması ile biyolojik sistem 7300 kalorilik bir enerji kazanır.
-Bir karaciğer hücresinde yaklaşık 1000-1600 mitokondri bulunur. Her bir mitokondri 1 saat içerisinde en az 10 ATP sentezler.
Bu durumda hücrelerde 8-12 milyon kalorilik enerji açığa çıkar. Ancak bu enerji bir anda açığa çıksa hiçbir hücre canlı kalmazdı.
O halde hücrede enerji veren olaylar basamak basamak ve kontrollü bir şekilde gerçekleşir.
Canlıların en büyük enerji kaynağı Güneş’tir.
Canlıların en büyük enerji kaynağı Güneş’tir.
Fotosentez sonucu organik glikozun kimyasal bağlarında depolanan enerjiyi canlılar tekrar kullanılabilir hale getirmek için solunum yapar.
Kısaca hücre içinde besinlerin yıkılarak enerji üretilmesi olayına solunum denir.
İki çeşit solunum vardır:
İki çeşit solunum vardır:
1.Oksijensiz solunum
2.Oksijenli solunum
Bazı bakterilerin,bira mayasının ve ilkel bitkilerin oksijen kullanmadan besinlerini enzimlerle parçalayarak enerji elde etmeleri olayına fermantasyon (mayalanma) denir.
Bazı bakterilerin,bira mayasının ve ilkel bitkilerin oksijen kullanmadan besinlerini enzimlerle parçalayarak enerji elde etmeleri olayına fermantasyon (mayalanma) denir.
Şarap veya bira gibi alkollü içkiler bu esasa göre hazırlanır.Sütten yoğurt veya peynir elde edilmesi de bu olaya bir örnektir.
Omurgalı hayvanlarda enerji gereksinimi karşılanırken özellikle kaslarda glikozun parçalanması sonucu laktik asit oluşur
(Laktik asit fermantasyonu).Kaslarda biriken laktik asit yorgunluğa neden olur.
Maya hücreleri ve bazı bakteriler kendi enzimleri ile glikozu parçalar.Bu olay sonucunda alkol oluştuğu için bu olaya alkolik fermantasyon (alkol mayalanması) denir.
Maya hücreleri ve bazı bakteriler kendi enzimleri ile glikozu parçalar.Bu olay sonucunda alkol oluştuğu için bu olaya alkolik fermantasyon (alkol mayalanması) denir.
Besinlerin hücrede oksijenle parçalanıp enerji (ATP=Adenozin Tri Fosfat) sağlanmasına oksijenli solunum denir.
Besinlerin hücrede oksijenle parçalanıp enerji (ATP=Adenozin Tri Fosfat) sağlanmasına oksijenli solunum denir.
Oksijenli solunum hücre mitokondrilerinde gerçekleşir
Oksijenli solunum hücre mitokondrilerinde gerçekleşir
Bazı bakteri ve mantarlar dışındaki tüm canlılar oksijenli solunum yaparlar.
Oksijenli solunumda oksijen ve besin(glikoz)kullanılır,karbondioksit ve su oluşur.
Balıkların solunum organları solungaçlarıdır.Deniz yıldızı ve salyangozların solunum organları da solungaçlarıdır.
Eklembacaklılar (böcekler,örümcekler,çok ayaklılar) Ergin safhalarında trake solunumu yaparlar.Suda yaşayan çok hücreli canlıların belli bir solunum organı yoktur bunlar solunumlarını üst derileriyle yaparlar.Örneğin toprak solucanı deri solunumu yapar.
23. Yeşil bitkiler besinlerini yaparken aşağıdaki maddelerden hangisini kullanmazlar?
23. Yeşil bitkiler besinlerini yaparken aşağıdaki maddelerden hangisini kullanmazlar?
A) Oksijen B) Klorofil
C) Karbondioksit D) Su
24. Aşağıdakilerden yapı birimlerinden hangisi besin gruplarında bulunmaz?
24. Aşağıdakilerden yapı birimlerinden hangisi besin gruplarında bulunmaz?
A) gliserol B) nişasta
C) nükleik asit D) glikoz
25. Canlı vücudunda enerji verici olarak ilk önce karbonhidratların kullanılmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir.
25. Canlı vücudunda enerji verici olarak ilk önce karbonhidratların kullanılmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir.
A) Fazla enerji vermeleri
B) Tabiatta fazla bulunmaları
C) Canlı vücudunda fazla depolanamaması
D) Fotosentez sonucu oluşmaları.
26. Aşağıdakilerden hangisi kendi besinini yapmaz?
26. Aşağıdakilerden hangisi kendi besinini yapmaz?
a)Şapkalı mantar
b)Patates
c)Maydonoz
d)Kaktüs
27. Bitkiler güneş enerjisini kimyasal enerjiye dönüştürerek ihtiyaç duyduğunda kullanabilmek için depolar. Kimyasal enerjinin depolanabilmesi için yapılan organik molekül aşağıdakilerden hangisidir?
27. Bitkiler güneş enerjisini kimyasal enerjiye dönüştürerek ihtiyaç duyduğunda kullanabilmek için depolar. Kimyasal enerjinin depolanabilmesi için yapılan organik molekül aşağıdakilerden hangisidir?
a) ADP b) ATP c) Glikoz d) Hiçbiri
28. Aşağıdaki günlük yediğimiz besinlerden hangisi fotosentez ürünü değildir?
28. Aşağıdaki günlük yediğimiz besinlerden hangisi fotosentez ürünü değildir?
a) Nişasta b) Fındık yağı
c) Tuz d) Meyve suyu
29. Karanlık bir ortamda bulunan yeşil bitkide aşağıdaki olaylardan hangisi gerçekleşmez?
29. Karanlık bir ortamda bulunan yeşil bitkide aşağıdaki olaylardan hangisi gerçekleşmez?
a)Fotosentez
b)Solunum
c)Madde iletimi
d)Boşaltım
30. İçinde yalnızca oksijen, su, karbondioksit, mineraller, vitaminler bulunan aydınlık bir ortamda yaşamını sürdüren yeşil bir bitkinin bu ortamda yaşamasını sağlayan en önemli özelliği hangisidir?
30. İçinde yalnızca oksijen, su, karbondioksit, mineraller, vitaminler bulunan aydınlık bir ortamda yaşamını sürdüren yeşil bir bitkinin bu ortamda yaşamasını sağlayan en önemli özelliği hangisidir?
A) Minerallerden yararlanması
B) Fotosentez yapması
C) Karbondioksit üretebilmesi
D) Vitaminleri hazır olarak alabilmesi
31. -Demir eksikliğinde kansızlık
31. -Demir eksikliğinde kansızlık
-C vitamini eksikliğinde raşitizm
-E vitamini eksikliğinde üreme bozuklukları
- K vitamini eksikliğinde gece körlüğü
-A vitamini eksikliğinde kanın pıhtılaşmaması
Yukarıdaki bilgilerden kaç tanesi doğrudur?
a) 5 b)2 c) 3 d)4
32. Fotosentezin amacı nedir?
32. Fotosentezin amacı nedir?
a) Oksijen üretmek
b)Güneş enerjisini kimyasal bağ enerjisine çevirmek