Ölüm cezasının kaldırılması



Yüklə 114,57 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix28.03.2017
ölçüsü114,57 Kb.
#12740

1

 

 



© T.C. Adalet Bakanlığı, 2015. Bu gayri resmi çeviri, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk 

ve  Dış  İlişkiler  Genel  Müdürlüğü  İnsan  Hakları  Daire  Başkanlığı  tarafından  yapılmış  olup, 

Mahkeme'yi bağlamamaktadır.  

© Republic of Turkey, 2015. Unofficial translation made by the Human Rights Department of 

the Ministry of Justice Directorate General for International Law and Foreign Relations This 

translation does not bind the Court.  

© République de Turquie, 2015. Cette traduction non officielle a été faite par la Direction des 

Droits  de  l’Homme  de  l’Unité  des  Relations  extérieures  et  juridiques  du  Ministère  de  la 

Justice. Elle ne lie pas la Cour.  

 

                                                                                     Tematik Bilgi Notu – Ölüm cezasının kaldırılması 



 

 

Ekim 2015 



İşbu Tematik Bilgi Notu, Mahkeme açısından bağlayıcı değildir ve tüm ayrıntıları içermemektedir. 

 

 



 

Ölüm cezasının kaldırılması 

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 



Öcalan

 davasında, 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

’nin 


yaşam  hakkının  korunmasına  dair  2.  maddesinin,  ölüm  cezasına  izin  verilmesi  istisnasını 

ortadan kaldırmaya yönelik olarak hâlihazırda değiştirildiğini dikkate almıştır. Ayrıca, … o 

zamandan itibaren durum  değişmiştir.  İkisi hariç olmak üzere tüm  Üye  Devletler, 13 no’lu 

Protokolü  (Sözleşme’ye  ek  13.  no’lu  Protokol,  her  koşulda  ölüm  cezasının  kaldırılmasına 

ilişkindir) imzalamış ve üçü hariç diğerleri söz konusu Protokolü onaylamıştır. Bu rakamlar 

ve  devletlerin  idam  cezasından  vazgeçme  yönündeki  istikrarlı  uygulamaları,  AİHS’nin  2. 

maddesinin  bugün  idam  cezasını  her  durumda  yasakladığını  göstermektedir.  Sonuç  olarak 

Mahkeme,  Sözleşme’nin  3.  maddesindeki  “insanlık  dışı  ya  da  aşağılayıcı  muamele  veya 

ceza”  ifadesinin  (Sözleşme’nin  3.  maddesi,  işkence  ve  insanlık  dışı  veya  aşağılayıcı 

muameleyi yasaklamaktadır) ölüm cezasını da kapsayacak şekilde yorumlanması konusunda, 

Sözleşme’nin  2  §  1  maddesinin  ilk  cümlesinin  bir  engel  teşkil  etmediğini 

değerlendirmektedir” (Al-Saadoon ve Mufdhi v. Birleşik Krallık, 2 Mart 2010, § 120).” 

 


Tematik Bilgi Notu – Ölüm cezasının kaldırılması

  

 

Basın Birimi 

 



 

“Ölüm koridoru olgusuna”

1

 maruz bırakılma riski 



Soering/Birleşik Krallık 

7 Temmuz 1989 

 

Başvuran,  Alman  vatandaşı  olup,  kız  arkadaşının  ebeveynlerini  bıçaklayarak  öldürme 



suçuyla, Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) iade edilmek üzere İngiltere'de bir cezaevinde 

tutulmuştur. Başvuran, Birleşik Krallık hükümetine verilen güvencelere rağmen, ABD'ye iade 

edilmesi durumunda kendisine çok büyük olasılıkla ölüm cezası verileceğini ileri sürmüştür. 

Başvuran  özellikle,

 

insanların  aşırı  stres  ve  psikolojik  travma  altında  infaz  edilmeyi 



bekledikleri  "ölüm  koridoru  olgusu"  sebebiyle,  iade  edilmesi  durumunda,  Avrupa  İnsan 

Hakları  Sözleşmesi’nin  3.  maddesine  aykırı  olarak  insanlık  dışı  ve  aşağılayıcı  muameleye 

maruz kalacağını öne sürmüştür. 

Söz  konusu  davada,  Avrupa  İnsan  Hakları  Mahkemesi,  başvuranın,  ABD’ye  iade  edilmesi 

halinde, Sözleşme’nin 3. maddesine aykırı bir muameleye maruz kalacağına dair  gerçek bir 

riskin mevcut olduğunu değerlendirmiştir. Bu sonuca varırken Mahkeme, ABD’de insanların 

infaz edilmeyi beklerken ölüm koridorunda ağır şartlar altında uzun süre beklediklerini ve bu 

süreçte  artan  bir  ızdırap  içerisinde  olduklarını  göz  önünde  bulundurmuş  olup,  özellikle, 

başvuranın suçu işlediği zamanki yaşı ve ruh hali gibi şahsi durumlarını da hesaba katmıştır. 

Mahkeme ayrıca, iadenin meşru amacının, böylesi şiddetli veya yoğun bir ızdırabı içermeyen 

başka  yöntemlerle  gerçekleştirilebileceğini  kaydetmiştir.  Dolayısıyla,  Birleşik  Krallığın 

başvuranın iade edilmesine ilişkin verdiği kararın uygulanması halinde, Sözleşme’nin 3. 

maddesi (insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı) ihlal edilecekti.

 

Einhorn/Fransa 

16 Ekim 2001 (kabul edilebilirlik hakkında karar) 

 

Başvuran,  Amerikan  vatandaşı  olup,  eski  partnerini  öldürmekle  suçlanmasının  ardından, 



ABD’yi  terk  etmiştir.  Başvuran,  gıyabında,  cinayetle  suçlu  bulunarak,  müebbet  hapse 

mahkûm edilmiştir. Fransız Hükümeti, Pensilvanya’ya geri dönmesi halinde yeniden ve adil 

bir  şekilde  yargılanacağı  ve  ölüm  cezasına  mahkûm  edilmeyeceği  gerekçesiyle,  başvuranın 

iade  edilmesine  karar  vermiştir.  Başvuran  itirazda  bulunmuş,  ancak  Fransız  Danıştay’ı 

(Conseil  d’Etat)  başvuranın  itirazını  reddetmiştir.  Başvuran,  Mahkeme  önünde,  diğer 

                                                           

1

 “ölüm koridorunda” tutulma koşulları ile ilgili olarak, özellikle bk. 29 Nisan 2003 tarihli 



Poltoratski /Ukrayna

Kouznetsov/UkraynaNazarenko/UkraynaDankevitc/UkraynaAliev/Ukrayna

 ve 

Khokhlitch/Ukrayna

 kararları; 

11 Mart 2004 tarihli 



G.B/Bulgaristan (başvuru no. 42346/98)

 ve 


Iorgov/Bulgaristan

 kararları 



Tematik Bilgi Notu – Ölüm cezasının kaldırılması

  

 

Basın Birimi 

 



 

şikâyetlerinin  yanı  sıra,  ölüm cezasıyla karşı karşıya kalma ve “ölüm koridorunda” insanlık 

dışı  ve  aşağılayıcı  koşullarda  tutulma  riskinin  mevcut  olmasına  rağmen,  iade  edilmesi 

yönünde karar verilmesinden şikâyetçi olmuştur. 

Mahkeme,  başvuruyu  kabul  edilemez  (açıkça  dayanaktan  yoksun)  olarak  nitelendirmiştir. 

Mahkeme,  özellikle  ağır  koşullarda  geçirilen  süre,  infaz  edilmeyi  beklemenin  verdiği 

ızdırabın  artması  ve  ilgili  mahkûmun  şahsi  durumu  dikkate  alındığında,  bazı  durumlarda 

mahkûmların, ölüm cezası verildikten sonra ölüm koridoru olgusuna maruz bırakılmalarının, 

Sözleşme’nin 3. maddesinde (insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı) öngörülen eşiğin 

dışına çıkan bir muamele şekli olarak nitelendirilebileceğini vurgulamıştır. Ancak Mahkeme, 

davanın  koşullarını  ve  Fransız  Hükümeti  tarafından  sağlanan  güvenceleri  dikkate  alarak, 

başvuranın  Pensilvanya’da  ölüm  cezasına  mahkûm  edileceğine  dair  tehlikenin  ortadan 

kalkabileceğini  kaydetmiştir.  Ek  olarak,  başvuranın  iadesine  hükmeden  karar  metninde  açık 

bir  şekilde  “[başvurana]  ölüm  cezasının  verilmeyebileceği  veya  infaz  edilemeyeceği” 

belirtildiğinden  Mahkeme,  başvuranın,  ABD’ye  iade  edilmesinden  ötürü,  Sözleşme’nin  3. 

maddesi uyarınca yasaklanmış olan muamele veya cezaya maruz bırakılacağına dair ciddi bir 

riskin bulunmadığını değerlendirmiştir. 

 

Ayrıca bk. Nivette/Fransa, 14 Aralık 2000 tarihli 

kısmi kabul edilebilirlik kararı

 ve 3 Temmuz 

2001 tarihli 

nihai karar

.  

Demir/Türkiye 

30 Ağustos 2005 (kabul edilebilirlik hakkında karar) 

 

Başvuran,  Sözleşme’nin  3.  maddesine  (insanlık  dışı  veya  aşağılayıcı  ceza  ya  da  muamele 



yasağı)  dayanarak,  PKK  (yasadışı  bir  örgüt  olan  Kürdistan  İşçi  Partisi)  liderinin  mahkûm 

edilmesinin  ardından,  siyasi  yetkililer  arasında  geçen,  idam  cezasının  geri  getirilmesi 

hakkındaki tartışmalar nedeniyle, “ölüm koridoru sendromu” yaşadığını ileri sürmüştür.  

Mahkeme,  başvuruyu  kabul  edilemez  (açıkça  dayanaktan  yoksun)  olarak  nitelendirmiştir. 

Mahkeme,  Türkiye’de  idam  cezasının  zaten  kaldırılmış  olduğuna  ve  Türkiye  Anayasa 

Mahkemesi’nin,  27  Aralık  2002  tarihli  kararıyla,  idam  cezasını  kaldıran  mevzuatın 

geçerliliğini  onadığına  işaret  etmiştir.  Dolayısıyla,  hâlihazırda  verilmiş  olan  ölüm  cezaları 

kendiliğinden  müebbet  hapis  cezasına  dönüştürülmüştür.  Türkiye,  Sözleşme’nin  ölüm 

cezasının  kaldırılmasına  ilişkin  olan  28  Nisan  1983  tarihli  6  no’lu  Protokolü’nü  de 

onaylamıştır.  Mahkeme  ayrıca,  başvuranın,  PKK  liderinin  mahkûm  edilmesinin  ardından 



Tematik Bilgi Notu – Ölüm cezasının kaldırılması

  

 

Basın Birimi 

 



 

idam  cezasının  geri  getirileceğine  dair  korkularını  da  dikkate  almıştır.  Bu  bağlamda 

Mahkeme,  ölüm  cezasının  yürürlüğe  konmasına  ilişkin  bir moratoryumun,  Türkiye’de  1984 

senesinden  beri  mevcut  olduğunu  kaydetmiştir.  Mahkeme  ayrıca,  siyasi  yetkililer  arasında 

geçen  ölüm  cezasının  yürürlüğe  konmasına  ilişkin  tartışmaların  yalnızca  PKK  liderini 

ilgilendirdiğini  gözlemlemiştir.  Kaldı  ki,  siyasi  geçmişine  bakıldığında,  PKK  liderinin 

durumu,  başvuranınkiyle  aynı  yere  konulamamaktadır.  Mevcut  koşullarda  Mahkeme, 

başvuran  aleyhinde  idam  cezasının  uygulanmasının  varsayımdan  ibaret  olduğunu  ve 

başvuranın 

idam 


edilmeyi 

bekleyerek 

ızdırap 

çektiğinin 

düşünülemeyeceğini 

değerlendirmiştir.  Dolayısıyla,  Sözleşme’nin  3.  maddesinde  öngörülen  eşiğin  dışına 

çıkılmasına yol açan bir muamele söz konusu olmamıştır. 

Taşlanarak öldürülme riski 



Jabari/Türkiye 

11 Ekim 2000 

 

Başvuran,  İran  vatandaşı  olup,  İran'da  evli  bir  adamla  ilişkisi  olduğu  gerekçesiyle 



tutuklandıktan sonra ülkeden kaçmıştır. Sonrasında İstanbul’da sahte bir Kanada pasaportuyla 

yakalanmıştır.  Başvuran,  İran’a  geri  gönderilmesi  halinde  taşlanarak  öldürüleceğine  dair 

gerçek bir riskin mevcut olduğunu ileri sürmüştür. Başvurana, Birleşmiş Milletler Mülteciler 

Yüksek  Komiserliği  (UNHCR)  tarafından  mülteci  statüsü  verilmiştir.  UNHCR,  İran’a  geri 

gönderilmesi  halinde,  başvuranın,  taşlanarak  öldürülme  gibi  insanlık  dışı  bir  cezaya  maruz 

kalabileceği kanaatine varmıştır. 

Mahkeme,  İran’a  geri  gönderilmesi  halinde,  başvuranın  karşı  karşıya  kalacağı  risk  hakkında 

UNHCR’nin  varmış  olduğu  kanaate  ağırlık  vermiştir.  Mahkeme,  zinanın  taşlanma  suretiyle 

cezalandırılmasının  kanunnamede  yer  aldığını  ve  İranlı  yetkililerce  uygulanabileceğini 

kaydederek,  başvuranın  İran’a  geri  gönderilmesi  halinde  Sözleşme’ye  aykırı  bir  muameleye 

maruz  kalacağına  dair  gerçek  bir  riskin  mevcut  olduğu  sonucuna  varmıştır.  Dolayısıyla, 

başvuranın  İran’a  sınır  dışı  edilmesi  kararı,  icra  edilmesi  halinde,  Sözleşme’nin  3. 



maddesinin  (işkence  yasağı)  ihlaline  yol  açacaktır.  Mahkeme  mevcut  davada  ayrıca 

Sözleşme’nin 13. maddesinin (etkili başvuru hakkı) ihlal edildiğine karar vermiştir. 



Razaghi/İsveç 

25 Ocak 2005 (kayıttan düşürme kararı) 

 


Tematik Bilgi Notu – Ölüm cezasının kaldırılması

  

 

Basın Birimi 

 



 

Başvuran,  İran  vatandaşı  olup,  İsveç’ten  Kasım  1998’de  sığınma  talebinde  bulunmuştur. 

Ulusal  Göç  Kurulu  başvuruyu  reddederek  başvuranın  İran’a  ihraç  edilmesi  talimatını 

vermiştir.  Başvuran,  bir  mollanın  eşiyle  ilişkisi  olduğu  gerekçesiyle,  İran’a  ihraç  edilmesi 

halinde, diğer tehlikelerin yanı sıra taşlanarak öldürülme riskiyle karşı karşıya kalacağını ileri 

sürmüştür.  Bu  bağlamda  başvuran  Sözleşme’nin  2.  maddesi  (yaşam  hakkı),  3.  maddesi 

(insanlık dışı muamele  yasağı) ve Sözleşme’ye Ek 6 no’lu Protokol’ün 1. maddesine (ölüm 

cezasının kaldırılması) istinat etmiştir.

 

Mahkeme,  İsveç  Yabancılar  Kurulunun,  başvuran  aleyhindeki  ihraç  kararını  Eylül  2004’te 



iptal ettiğini ve başvurana daimi oturma izni verdiğini gözlemlemiştir. Başvuranın İran’a ihraç 

edilme  riskinin  ortadan  kaktığını  ve  dile  getirilen  Sözleşme  hükümlerden  herhangi  birinin 

ihlal  edileceğine  dair  bir  ihtimalin  bulunmadığını  değerlendirerek  Mahkeme,  sorunun 

çözülmüş olduğuna kanaat getirmiş ve bu nedenle, Sözleşme’nin 37. maddesi uyarınca davayı 



kayıttan düşürmüştür.

 

Ölüm cezasına mahkûm edilme riski 



Bader ve Kanbor/İsveç 

8 Kasım 2005 

 

Başvuranlar,  dört  Suriye  vatandaşından  oluşan  bir  aile  olup,  İsveç’te  sığınma  talepleri 



reddedilerek,  Suriye’ye  geri gönderilmelerini  konu alan  sınır dışı kararları  kendilerine tebliğ 

edilmiştir.  Başvuranlar,  babanın,  bir  cinayete  karıştığı  gerekçesiyle  Suriye’de  gıyabında 

verilen  bir  kararla  mahkûm  edilip,  kendisine  ölüm  cezası  verildiğini  belirterek,  Suriye’ye 

dönmesi halinde idam edileceğine dair gerçek bir riskin mevcut olduğunu ileri sürmüşlerdir. 

Mahkeme, birinci başvuranın, anavatanına zorla geri gönderilmesi halinde, aleyhinde verilen 

ölüm  cezasının  infaz  edileceğine  dair,  haklı  nedenlere  dayanan  bir  korkusunun  olduğunu 

değerlendirmiştir.  İdam  cezaları  herhangi  bir  kamu  denetimine  veya  hesap  verme 

yükümlülüğüne  tabi  tutulmadan  infaz  edildiğinden,  mevcut  koşullar,  başvuranın  şüphesiz 

büyük  korku  ve  ızdırap  içerisine  düşmesine  neden  olacaktır.  Ölüm  cezasına  yol  açan  ceza 

yargılamalarına  ilişkin  olarak  Mahkeme,  ceza  yargılamasının  içeriği  ve  savunma  tarafının 

haklarının tamamen göz ardı edilmesi dikkate alındığında, aşikâr bir şekilde adil yargılamanın 

gerçekleştirilmediği  kanaatine  varmıştır.  Mahkeme,  adil  olmayan  bir  yargılama  neticesinde 

başvurana  verilen  ölüm  cezasının,  başvurana  ve  ailesine,  zorla  Suriye’ye  gönderilmeleri 

halinde  karşılaşacakları  şeyler  konusunda  ayrı  bir  korku  ve  ızdırap  vereceği  sonucuna 



Tematik Bilgi Notu – Ölüm cezasının kaldırılması

  

 

Basın Birimi 

 



 

varmıştır.  Bu  nedenle  Mahkeme,  başvuranların  Suriye’ye  sınır  dışı  edilmelerine  ilişkin 



kararın  icra  edilmesi  halinde,  Sözleşme’nin  2.  maddesinin  (yaşam  hakkı)  ve  3. 

maddesinin (insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı) ihlal edileceğine karar vermiştir. 

Salem/Portekiz 

9 Mayıs 2006 

 

Mevcut  dava,  bir  terör  şüphelisinin  Hindistan’a  iade  edilmesini  konu  almaktadır.  Hindistan 



Dışişleri  Bakanı,  1993  yılında  Bombay’da  düzenlenmiş  olan  geniş  çaplı  terör  saldırılarında 

büyük  rol  aldığından  şüphelenilen  başvuranın  iadesini  talep  etmiştir.  Hindistan’ın  ilgili 

mevzuatı  uyarınca,  bu  tür  suçlar,  ölüm  cezası  veya  müebbet  hapis  ile  cezalandırılmaktaydı. 

Portekizli  yetkililerin  daha  fazla  bilgi  edinme  talebine  karşılık  olarak  Hindistan  Dışişleri 

Bakanı, başvuranın Hindistan’a iade edilmesi halinde ölüm cezasına veya 25 yılı aşan hapis 

cezasına mahkûm edilemeyeceğine dair resmi güvenceler vermiştir.  

Mahkeme,  başvuruyu  kabul  edilemez  (açıkça  dayanaktan  yoksun)  olarak  nitelendirmiştir. 

Mahkeme’nin  görüşüne  göre,  mevcut  davada  Portekiz  mahkemeleri  haklı  olarak,  Hindistan 

hükümeti  tarafından verilmiş olan hukuki,  siyasi  ve diplomatik  güvencelerin  yeterli ve ikna 

edici  olduğunu  düşünmüştür.  Aksine  bir  delil  bulunmadığından  Mahkeme,  yerel 

mahkemelerin  bulgularını  geri  çevirememiştir.  Zira  yerel  mahkemeler,  söz  konusu  iade 

talebini  çekişmeli  yargı  kapsamında  incelemiş,  tarafları  doğrudan  dinleyebilmiş  ve  ayrıca 

Hindistan hukuk uzmanlarının çok sayıdaki görüşlerini de dava dosyasına eklemiştir. Mevcut 

davada,  hukukun  üstünlüğünü  gözetemeyeceği  düşünülen  bir  devlet  olan  Hindistan’ın 

uluslararası  hukuka  uygun  hareket  edip  etmemesi  söz  konusu  olduğundan,  Portekiz 

Hükümetinin iyi niyetinden şüphe duyulamamaktadır. 



Boumediene ve Diğerleri/Bosna Hersek 

18 Kasım 2008 (kabul edilebilirlik hakkında karar) 

 

Mevcut dava, Bosna Hersek’in, refahı korumasını ve Guantanamo Kampı’nda (Küba) tutulan 



terör  şüphelilerinin  geri  gönderilmesini  sağlamasını  öngören  İnsan  Hakları  Dairesi 

kararlarının icra edilmemesini konu almaktadır. 

Mahkeme,  başvuruyu  kabul  edilemez  (açıkça  dayanaktan  yoksun)  olarak  nitelendirmiştir. 

Mahkeme  bu  bağlamda  özellikle,  Bosna  Hersek  yetkili  makamlarının,  başvuranların  ölüm 

cezasına  mahkûm  edilmeyeceklerine,  işkenceye,  şiddete  veya  diğer  insanlık  dışı  veya 

aşağılayıcı muamele ya da cezaya maruz bırakılmayacaklarına dair vermiş olduğu güvenceleri 



Tematik Bilgi Notu – Ölüm cezasının kaldırılması

  

 

Basın Birimi 

 



 

dikkate alarak, Bosna Hersek Hükümetinin,  söz konusu yerel kararlarda öngörüldüğü üzere, 

başvuranların  temel  haklarını  korumak  adına  olası  tüm  girişimlerde  bulunduğuna  kanaat 

getirilebileceği sonucuna varmıştır.  



Babar Ahmad ve Diğerleri/Birleşik Krallık 

8 Temmuz 2010 (kabul edilebilirlik hakkında karar)

2

 

 



Başvuranlar  hakkında  2004  ve  2006  yılları  arasında  Amerika  Birleşik  Devletleri’nde  çeşitli 

terör  suçlarından  ötürü  soruşturma  açılmıştır.  ABD  Hükümeti,  Birleşik  Krallıktan 

başvuranların  iadesini  talep  etmiştir.  Sonuç  olarak,  dört  başvuran  da  Birleşik  Krallıkta 

yakalanarak, iade edilmek üzere tutulmuştur. Başvuranlar, ABD vatandaşı olmayıp, El Kaide 

üyesi oldukları ve uluslararası terörizme yardım ve yataklık yaptıkları şüphesiyle, 2001 yılının 

Kasım  ayında  yayımlanan  ABD  1  No’lu  Askeri  Emir’in  2.  maddesi  uyarınca  “düşman 

savaşçı”  olarak  nitelendirilme  tehlikesiyle  karşı  karşıya  kaldıklarından  ve  bu  yüzden  de 

tutuklanıp,  askeri  bir  komisyon  tarafından  yargılanarak  ölüm  cezasına  mahkûm 

edilebileceklerinden  şikâyetçi  olmuşlardır.  ABD  Büyükelçiliği,  başvuranların,  askeri  bir 

komisyon nezdinde değil, federal mahkeme nezdinde yargılanacaklarına ve “düşman savaşçı” 

muamelesi görmeyeceklerine dair diplomatik güvence vermiştir.  

Mahkeme,  kabul  edilebilirlik  hakkındaki  kararında,  ABD  Hükümeti’nin,  diplomatik 

güvencelere  aykırı  hareket  edeceği  düşüncesini  uyandıran  herhangi  bir  gerekçenin 

bulunmadığını  değerlendirmiştir.  Dolayısıyla,  başvuranların  düşman  savaşçı  olarak 

nitelendirileceklerine ve bunun sonucunda da ölüm cezasıyla karşı karşıya kalacaklarına dair 

gerçek bir risk söz konusu değildir. Bu nedenle Mahkeme, başvuranların şikâyetlerinin ilgili 

kısmının kabul edilemez olduğunu (açıkça dayanaktan yoksun) beyan etmiştir. 

Rrapo/Arnavutluk 

25 Eylül 2012  

 

Başvuran,  Arnavut  ve  Amerikan  vatandaşı  olup,  bir  tanesi  ölüm  cezasını gerektirmek  üzere 



çok  sayıda  ağır  suç  isnadından  ötürü  Amerika  Birleşik  Devletleri’nde  yargılanmak  üzere 

Arnavutluk’tan  iade  edilmesinin  ardından,  ABD’de  cezaevinde  tutulmuştur.  Arnavutluk’ta 

tutuklu  kaldığı  sırada,  başvuran,  ABD’ye  iade  edildikten  sonra  yargılanıp  ölüm  cezasına 

mahkûm edilebileceğini  göz önünde bulundurarak, böylesi bir iadenin,  kendisinin  Sözleşme 

kapsamındaki haklarını ihlal edeceğinden şikâyetçi olmuştur. 

                                                           

2

 Mahkeme, mevcut davaya ilişkin kararını 10 Nisan 2012 tarihinde vermiştir. 



Tematik Bilgi Notu – Ölüm cezasının kaldırılması

  

 

Basın Birimi 

 



 

Ölüm  cezasına  mahkûm  edilme  riskinin  mevcut  olduğuna  ilişkin  iddia  hakkında  Mahkeme, 

başvuranın  ABD’ye  iade  edilmesinin,  Sözleşme’nin  2.  maddesinin  (yaşam  hakkı)  ve  3. 

maddesinin  (insanlık  dışı  veya  aşağılayıcı  muamele  yasağı)  ve  Sözleşme’ye  ek  13  No’lu 

Protokol’ün  1.  maddesinin  (ölüm  cezasının  kaldırılması)  ihlaline  yol  açmadığını 

değerlendirmiştir. Mahkeme önündeki delillerde, başvuranın ABD’de ölüm cezasına mahkûm 

edilmeyeceğine  yönelik  güvencelerin  doğruluğuna  gölge  düşürebilecek  herhangi  bir  işaret 

bulunmamıştır.  Mahkeme  mevcut  davada  ayrıca,  Sözleşme’nin  34.  maddesinin  (bireysel 

başvuru  hakkı)  ihlal  edildiğine  karar  vermiştir,  zira  Mahkeme,  Arnavutluk  Hükümetine, 

Mahkeme  İçtüzüğü’nün  39.  maddesi  (geçici  tedbirler)  uyarınca,  başvuranı  iade  etmemesini 

bildirdiği halde, başvuran ABD’ye iade edilmiştir. 

 

Harkins ve Edwards/Birleşik Krallık 

17 Ocak 2012  

 

Her  iki  başvuran  da  Birleşik  Krallıktan  ABD’ye  iade  edilmiş  olup,  iade  edildikleri  ülkede 



ölüm  cezasına  veya  şartlı  tahliye  olmaksızın  ömür  boyu  hapis  cezasına  mahkûm  edilme 

tehlikesiyle  karşı  karşıya  kaldıklarını  iddia  etmişlerdir.  Birinci  başvuran,  silahlı  bir  soygun 

girişimi  esnasında  bir  adamı  öldürmekle  suçlanmış;  ikinci  başvuran  ise,  kendisiyle  dalga 

geçtikleri  iddiası  sonucu  iki  kişiyi  kasten  vurarak  birinin  ölümüne  diğerinin  yaralanmasına 

sebebiyet  vermekle  suçlanmıştır.  ABD  yetkili  makamları,  mevcut  davalarda  ölüm  cezasının 

uygulanmayacağına ilişkin güvence vererek, hükmedilebilecek en ağır cezanın müebbet hapis 

olduğunu bildirmiştir. 

Mahkeme,  başvuranların  ölüm  cezasına  mahkûm  edilme  tehlikesine  ilişkin  iddialarını  konu 

olan  şikâyetlerini  kabul  edilemez  (açıkça  dayanaktan  yoksun)  olarak  nitelendirmiştir. 

Mahkeme, iade meselelerinde, uzun yıllar boyunca demokrasiye, insan haklarına ve hukukun 

üstünlüğüne  saygı  ilkesini  benimsemiş  olup,  Sözleşmeci  Devletlerle  eskiden  beri  süregelen 

iade düzenlemeleri gerçekleştirmiş olan bir Devletin (iade edilecek kişiyi talep eden), iyi niyet 

karinesi  çerçevesinde  değerlendirilmesinin  uygun  olduğunu  vurgulamıştır.  İlaveten, 

Mahkeme, ölüm cezasına ilişkin olarak yasal takibat kapsamında verilen güvencelere de ayrı 

önem  atfetmiştir.  Her  iki  başvuranın  davalarında,  ABD  Hükümeti  ve  savcılık  makamları 

tarafından  açık  ve  kesin  güvenceler  verilmiştir.  Bu  güvenceler,  her  iki  başvuranın  da,  iade 

edilmeleri halinde ölüm cezasına mahkûm edileceklerine yönelik riski ortadan kaldırmak için 

yeterli  olmuştur.  Ayrıca,  şartlı  tahliye  olmaksızın  müebbet  hapse  mahkum  edilme  tehlikesi 

hakkında  Mahkeme,  mevcut  davada,  başvuranlardan  birinin  iade  edilmesi  halinde 


Tematik Bilgi Notu – Ölüm cezasının kaldırılması

  

 

Basın Birimi 

 



 

Sözleşme’nin  3.  maddesinin  (insanlık  dışı  veya  aşağılayıcı  muamele  yasağı)  ihlal 



edilmeyeceğini tespit etmiştir. 

Al Nashiri/Polonya 

24 Temmuz 2014 

 

Mevcut dava, terör eylemleri şüphelisi olup, şu anda ABD’nin Küba’da bulunan Guantanamo 



Deniz  Üssü’nde  tutulan  Yemen  kökenli  bir  Suudi  Arabistan  vatandaşının  işkenceye,  kötü 

muameleye ve gizli tutukluluğa maruz kaldığına ilişkin iddialarını konu almaktadır. Başvuran, 

Polonya’da Merkezi İstihbarat Teşkilatı’na (CIA) ait kara yerleşke isimli bölgede tutulduğunu 

ileri  sürmüştür.  Başvuran,  ölüm  cezasına  mahkûm  edileceğine  ilişkin  gerçek  ve  ciddi  bir 

riskin bulunduğuna dair sağlam gerekçelerin bulunduğunu iddia ederek, Polonya’dan transfer 

edilmesi  konusunda,  Sözleşme’nin  2.  maddesi  (yaşam  hakkı)  ve  3.  maddesini  (işkence  ve 

insanlık  dışı  veya  aşağılayıcı  muamele  yasağı)  ve  Sözleşme’ye  Ek  6  no’lu  Protokol’ün  1. 

maddesini (ölüm cezasının kaldırılması) ileri sürmüştür. 

Mahkeme,  Polonya’nın,  CIA’nın  başvuranı  askeri  sıkıyönetim  mahkemesinin  yargı  yetkisi 

kapsamına  göndermesine  ve bu suretle, başvuranın  yargılanmasının  ardından ölüm cezasına 

mahkûm  edilebileceğine  dair  öngörülebilir  bir  tehlikenin  eşiğinde  bırakmasına  olanak 

tanıyarak, Sözleşme’ye Ek 6 no’lu Protokol’ün 1. maddesi ile birlikte, Sözleşme’nin 2. ve 



3. maddelerini  ihlal ettiğine hükmetmiştir. Mahkeme, Sözleşme’nin 46. maddesi  uyarınca 

(bağlayıcı  güç  ve  kararların  icrası),  Polonya’nın,  Sözleşme’ye  Ek  6  no’lu  Protokol’ün  1. 



maddesi  ve  Sözleşme’nin  2.  ve  3.  maddeleri  kapsamındaki  yükümlülüklerini  yerine 

getirmek  amacıyla,  başvuranın  ölüm  cezasına  mahkûm  edilmeyeceğine  dair  ABD’den 

güvence  talep  ederek,  mümkün  olduğunca  kısa  bir  sürede,  başvurana  bu  tür  bir  cezanın 

verilebileceğine ilişkin riski ortadan kaldırması gerektiğine karar vermiştir.  

Mahkeme  mevcut  davada  ayrıca,  Polonya’nın,  Sözleşme’nin  38.  maddesi  (soruşturmanın 

etkin  olarak  yürütülmesi  için  gerekli  olan  tüm  kolaylıkların  sağlanması)  kapsamındaki 

yükümlülüğünü  yerine  getirmediğini  tespit  etmiştir.  Mahkeme  ek  olarak,  Sözleşme’nin  3. 

maddesinin  (işkence  ve  insanlık  dışı  veya  aşağılayıcı  muamele  yasağı)  esas  ve  usul 

bakımından ihlal edildiğine, Sözleşme’nin 5. maddesinin (özgürlük ve güvenlik hakkı) ihlal 



edildiğine,  Sözleşme’nin  8.  maddesinin  (özel  hayata  ve  aile  hayatına  saygı  hakkı)  ihlal 

edildiğine,  Sözleşme’nin  13.  maddesinin  (etkili  başvuru  hakkı)  ihlal  edildiğine  ve 

Sözleşme’nin 6 § 1 maddesinin (adil yargılanma hakkı) ihlal edildiğine hükmetmiştir. 



A.L. (X.W.) /Rusya (no. 44095/14) 

Tematik Bilgi Notu – Ölüm cezasının kaldırılması

  

 

Basın Birimi 

 

10 



 

29 Ekim 2015

3

 

 



Mevcut dava özellikle, Rusya’da ikamet etmekte olup, Çin’de bir suç şüphelisi olarak aranan 

bir  adamın,  zorla  Çin’e  geri  gönderilmesi  halinde  ölüm  cezasına  mahkûm  edilme  riskiyle 

karşı karşıya kalacağına dair şikâyetini konu almaktadır. 

Mahkeme,  başvuranın  Çin’e  zorla  geri  gönderilmesi  halinde,  Sözleşme’nin  2.  maddesinin 

(yaşam hakkı) ve 3. maddesinin (insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı) ihlaline yol 

açılacağını değerlendirmiştir. Mahkeme özellikle, başvuran aleyhinde verilen giriş yasağında, 

başvuranın belirtilen süre içerisinde Rusya’yı terk etmemesi halinde sınır dışı edileceğinin ve 

Rusya  pasaportuna  el  konulduğunun  açık  bir  şekilde  ifade  edildiği  dikkate  alındığında, 

başvuranın  ölüm  cezasına  mahkûm  edilebileceği  Çin’e  gönderilmek  üzere  sınır  dışı  edilme 

tehlikesiyle  karşı  karşıya  olduğunu  değerlendirmiştir.  Rusya,  Sözleşme  uyarınca,  başvuranı 

böyle  bir  tehlikeyle  karşı  karşıya  bırakmama  yükümlülüğü  altındadır.  Mevcut  davada 

Mahkeme  ayrıca,  başvuranın  yabancı  tutulma  merkezi  ve  polis  karakolundaki  tutulma 

koşulları bakımından Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. 

Derdest başvuru 

Al Nashiri/Romanya (no. 33234/12) 

Başvuru,  Polonya  ve  Romanya  Hükümetlerine  sırasıyla  10  Temmuz  ve  18  Eylül  2012  tarihlerinde  tebliğ 

edilmiştir.  

 

Mevcut davadaki başvuran, Al Nashiri/Polonya (yukarıda anılan) davasındaki başvuranla aynı 



kişidir.  Mahkemeye  yaptığı  başvurusunda  başvuran,  Romanya  Hükümetinin,  örtülü  iade 

programı, başvuranın tutulduğu gizli tutukluluk bölgesi ve ilgili süreç boyunca başvuranın ve 

diğerlerinin maruz kaldıkları işkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele hakkında bilgi 

sahibi  olduğu  veya  bilgi  sahibi  olması  gerektiği  yönündeki  iddiasını  dile  getirerek, 

Hükümetin,  bilerek  ve  kasıtlı  olarak,  CIA’nın  başvuranı  tutuklamasına  izin  verdiğinden  ve 

şimdiye  kadar,  kanuna  aykırı  uygulamaları  kabul  etmeyi  ve  uygun  bir  şekilde  soruşturmayı 

reddettiğinden  şikâyet  etmektedir.  Başvuran  ayrıca,  kendisinin  ölüm  cezasına  mahkûm 

edileceği, kötü muameleye maruz bırakılacağı, kendisine hücre hapsi verileceği ve aşikâr bir 

şekilde  adil  olmayan  yargılamaya  tabi  tutulacağı  riskinin  mevcut  olduğunu  destekleyen 

gerekçelerin bulunmasına rağmen, Romanya’nın, CIA’nın kendisini Romanya topraklarından 

transfer etmesine izin verdiğini iddia etmektedir.  

                                                           

3

 Söz konusu karar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 44 § 2 maddesinde (nihai kararlar) öngörülen koşullar 



çerçevesinde kesinleşecektir. 

Tematik Bilgi Notu – Ölüm cezasının kaldırılması

  

 

Basın Birimi 

 

11 



 

Mahkeme, başvuruyu Romanya Hükümetine tebliğ ederek, taraflara, Sözleşme’nin 2. maddesi 

(yaşam  hakkı),  3.  maddesi  (işkence  ve  insanlık  dışı  veya  aşağılayıcı  muamele  yasağı),  5. 

maddesi (özgürlük ve güvenlik hakkı), 6. maddesi (adil yargılanma hakkı), 8. maddesi (özel 

hayata  ve  aile  hayatına  saygı  hakkı),  10.  maddesi  (ifade  özgürlüğü),  13.  maddesi  (etkili 

başvuru hakkı) ve Sözleşme’ye Ek 6 no’lu Protokol kapsamında sorular yöneltmiştir. 

Adil olmayan yargılanma sonucu ölüm cezası verilmesi 

Öcalan/Türkiye 

12 Mayıs 2005 (Büyük Daire) 

 

Abdullah Öcalan, Türk vatandaşıdır ve Türkiye’de bir cezaevinde müebbet hapis cezası infaz 



edilmektedir.  Yakalanmadan  önce,  yasadışı  bir  örgüt  olan  PKK’nın  (Kürdistan  İşçi  Partisi) 

lideri  konumundaydı.  Başvuran,  15  Şubat  1999  tarihinde  akşam  saatlerinde  Kenya’da 

tartışmalı  koşullar  çerçevesinde  yakalanarak,  uçakla  Türkiye’ye  götürülmüş  ve  Türkiye’de, 

anavatanın bölünmesine  yönelik eylemler  gerçekleştirdiği  gerekçesiyle 1999  yılının Haziran 

ayında  ölüm  cezasına  mahkûm  edilmiştir.  2002  yılının  Ağustos  ayında  Türkiye’de  barış 

zamanında  ölüm  cezasının  kaldırılması  üzerine,  Ankara  Devlet  Güvenlik  Mahkemesi, 

başvuran aleyhinde verilmiş olan ölüm cezasını, 2002 yılının Ekim ayında ömür boyu hapis 

cezasına  çevirmiştir.  Başvuran  bu  bağlamda,  ölüm  cezasının  verilmesinden  ve/veya  infaz 

edilmesinden şikâyetçi olmuştur.   

Ölüm cezasının uygulanması: Mahkeme, ölüm cezasının kaldırıldığı ve başvuranın cezasının 

müebbet  hapis  cezasına  dönüştürüldüğü  gerekçesiyle,  Sözleşme’nin  2.  maddesinin  (yaşam 

hakkı), 3. maddesinin (insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı) veya 14. maddesinin 

(ayrımcılık yasağı) ihlal edilmediğine hükmetmiştir. 



Sözleşmeci  Devletlerin  ölüm  cezası  konusundaki  uygulamaları:  Mahkeme,  barış  zamanında 

verilen  ölüm  cezasının,  Avrupa’da,  Sözleşme’nin  2.  maddesi  uyarınca  artık  izin  verilmeyen 

ve  kabul  edilemez  bir  ceza  olduğunu  belirtmiştir.  Ancak,  Sözleşmeci  Devletlerin,  ölüm 

cezasının  infazının,  3.  madde  kapsamında    insanlık  dışı  ve  aşağılayıcı  bir  muamele  olarak 

nitelendirilmesi  hususunda  bir  uygulama  oluşturup  oluşturmadıklarına  dair  sabit  bir  sonuca 

varılmamıştır. Her koşulda, Sözleşme’nin 2. maddesinin, ölüm cezasına izin verecek şekilde 

yorumlanabilmesine  rağmen,  Mahkeme  adil  olmayan  bir  yargılama  neticesinde  ölüm 

cezasının uygulanmasının, Sözleşme’ye aykırılık teşkil edeceğini değerlendirmiştir.  


Tematik Bilgi Notu – Ölüm cezasının kaldırılması

  

 

Basın Birimi 

 

12 



 

Adil  olmayan  bir  yargılanma  sonucu  ölüm  cezasına  hükmedilmesi:  Mahkeme,  adil  olarak 

yargılanmayan bir kişi aleyhinde verilen ölüm cezasının infazının, Sözleşme’nin 2. maddesi 

uyarınca engellendiğini kaydetmiştir. Ölüm cezasının geleceğe ilişkin vermiş olduğu korku ve 

belirsizlik,  özellikle  de  cezanın  infaz  edilmesinin  yüksek  olasılık  taşıdığı  durumlarda, 

insanlarda  şüphesiz  güçlü  bir  ızdıraba  yol  açmaktadır.  Bu  ızdırap,  neticesinde  cezaya 

hükmedilen yargılamaların adaletsizliğinden ayrı olarak değerlendirilemez. Zira insan hayatı 

söz  konusu  olduğunda,  bu  ceza,  Sözleşme  uyarınca  kanuna  aykırılık  teşkil  edecektir. 

Başvuranın  davasına  bakıldığında,  Türkiye’de  ölüm  cezalarının  infazı  1984  yılından  beri 

askıya alınmış ve Türk Hükümeti, başvuranın cezasının infazının, Mahkeme’nin geçici tedbir 

kararı doğrultusunda geri bırakılmasına karar vermiştir. Ancak, başvuranın, Türkiye’de en çok 

aranan kişi olduğu göz önüne alındığında, cezasının infaz edileceği  yönündeki tehlike, ölüm 

cezası kaldırılmadan önce üç yılı aşkın bir süredir devam etmiştir. Sonuç olarak, bağımsızlığı 

ve tarafsızlığı kuşku uyandıran bir mahkeme tarafından yürütülen ve adil olmayan yargılama 

neticesinde  ölüm  cezasına  hükmedilmesi  insanlık  dışı  bir  muamele  teşkil  ederek, 

Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlaline yol açmıştır. 

Ölüm cezasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılığı 



Al-Saadoon ve Mufdhi/Birleşik Krallık 

2 Mart 2010 

Başvuranlar,  Iraklı  iki  Sünni  Müslüman  olup,  2003  Irak  istilasından  kısa  bir  süre  sonra  iki 

İngiliz  askerinin  cinayetine  karışmakla  suçlanmışlardır.  Başvuranlar,  İngiliz  yetkililerinin, 

kendilerini  Irak  gözetimine  göndererek,  asılarak  idam  edilme  riskiyle  karşı  karşıya 

bıraktıklarından şikâyetçi olmuşlardır. 



İnsanlık dışı ve aşağılayıcı muamele olarak ölüm cezası: Mahkeme, 60 yıl önce Avrupa İnsan 

Hakları Sözleşmesi’nin hazırlanması aşamasında ölüm cezasının uluslararası standartları ihlal 

etmemesine rağmen, 47  Avrupa Konseyi  Üye Devleti/Sözleşme’ye  Taraf  Devletin  tümünde, 

ölüm  cezasının  tamamen  kaldırılması  yönünde  hem  kanunda  hem  de  uygulamada  ilerleme 

kaydedilmiştir. Ölüm cezasının barış zamanında (6 no’lu Protokol) ve her koşulda (13 no’lu 

Protokol)  kaldırılmasını  öngören  iki  Ek  Protokol  yürürlüğe  girmiş  olup,  bu  Protokoller, 

Birleşik Krallık tarafından da onaylanmıştır. İkisi hariç olmak üzere tüm Sözleşmeci Devletler 

13  no’lu  Protokol’ü imzalamış  ve  üçü  hariç  hepsi  onaylamıştır.  Bu  durum,  Sözleşme’nin  2. 

maddesinin  ölüm  cezasını  her  koşulda  yasakladığını  göstermiştir.  Sonuç  olarak  Mahkeme, 

ölümün önceden bilinmesi sonucu Devlet yetkilileri tarafından kişiye fiziksel acı ve psikolojik 



Tematik Bilgi Notu – Ölüm cezasının kaldırılması

  

 

Basın Birimi 

 

13 



 

eziyet  yaşatılarak  bu  kişinin  bilerek  ve  kasti  bir  şekilde  harap  edilmesini  içeren  ölüm 



cezasının,    Sözleşme’nin  3.  maddesine  aykırı  olarak,  insanlık  dışı  ve  aşağılayıcı  muamele 

teşkil ettiğine hükmetmiştir.  

Mevcut davada Mahkeme ayrıca Sözleşme’nin 46. maddesi (kararların bağlayıcılığı ve icrası) 

uyarınca,  İngiliz Hükümetinden, başvuranlara ölüm cezası verilmemesi  yönünde Irak  yetkili 

makamlarından  teminat  almak  için  olası  tüm  girişimlerde  bulunarak,  başvuranın  maruz 

bırakıldığı  infaz edilme korkusuna mümkün olduğunca kısa bir sürede son vermesinin talep 

edildiğini gözlemlemiştir. 

 

 



 

 

Yüklə 114,57 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin