bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə63/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   59   60   61   62   63   64   65   66   ...   114
vocabularyy


1160) generate; (fiil)










üretmek, var etmek, oluşturmak, meydana getirmek

This power plant generates electricity.(Bu santral elektrik üretiyor.)



















1161) generation; (isim)










nesil, kuşak, soy , üretme, dünyaya getirme




The new generation is spending their time with  technological devices. (Yeni jenerasyon zamanını teknolojik aletlerle geçiriyor.)



















1162) genetic; (sıfat, isim)










s.; genetik, kalıtımsal   i.; genetik yapı







Genetic diseases can be foreseen. (Genetik hastalıklar önceden sezilebilir.)



















1163) gentleman; (isim)










centilmen, beyefendi, soylu erkek







He is exactly an English  gentleman. (O tam bir İngiliz beyefendisi.)



















1164) gently; (zarf)













kibarca, nazikçe, yavaşça










He treated me so gently. (Bana çok kibarca davrandı.)



















1165) German; (isim)










alman, almanca













I learned German in Berlin. (Berlin’de Almanca öğredim.)



















1166) gesture; (isim, fiil)










i.; jest, işaret, el kol hareketi    f.; jest yapmak, işaret etmek, el kol hareketi yapmak

Gesture and mimics are important for communication. (Jest ve mimikler iletişim için önemlidir.)



















1167) get; (fiil)













almak, elde etmek, kazanmak










Did you get tickets for the concert? (Konser için biletleri aldın mı?)



















1168) ghost; (isim)













hayalet, hortlak, ruh










I saw a ghost in my dream. (Rüyamda hayalet gördüm.)



















1169) giant; (sıfat)













dev gibi, kocaman













I was so scared when this giant animal was running towards us.(Bu kocaman hayvan bana doğru koşmaya başlayınca korktum.)



















1170) gift; (isim)













hediye, armağan, ödül,  bağış










I bought this gift from Paris. (Bu hediyeyi Paris’ten aldım.)



















1171) gifted; (sıfat)













doğuştan yetenekli, kabiliyetli







Mozart is a very gifted composer. (Mozart çok yetenekli bir besteci.)



















1172) girl; (isim)













kız
















The girl was sitting alone in the class. (Kız, sınıfta yalnız başına oturuyordu.)



















1173) girlfriend; (isim)










kız arkadaş













I have so many girlfriends but one of them is very special to me. (Birçok kız arkadaşım var ama onlardan biri benim için çok özel.)



















1174) give; (fiil)













vermek , göstermek, getirmek










She gave a nice watch as present. (Bana hediye olarak güzel bir saat verdi.)



















1175)given; (sıfat)













verilmiş, bilinen, belirli










This is the best present that is given to me. (Bu bana verilmiş en iyi hediye.)



















1176) glad; (sıfat)













memnun, mutlu, hoşnut










I am glad to see you. (Seni gördüğüme memnun oldum.)



















1177) glance; (fiil, isim)










f.; göz gezdirmek, bakıvermek   i.; bakış, göz atma




She glanced around the room. (Odaya göz gezdirdi.)



















1178) glass; (isim)













cam, bardak,ayna













Don’t put the glass on the edge of the table. (Bardağı masanın kenarına koyma.)

Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   59   60   61   62   63   64   65   66   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin