bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə69/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   ...   114
vocabularyy








Professor Ortaylı is an expert historian. (Profesör Ortaylı uzman bir tarihçidir.)



















1275) historic; (isim, sıfat)










i.; tarihi    s.; tarihsel, önemli










We saw the great historic monument of the city. (Şehrin büyük tarihi anıtını gördük.)



















1276) historical; (sıfat)










tarihi, tarihsel, tarihle ilgili










This building has an historical importance. (Bu binanın tarihsel önemi var.)



















1277) history; (isim)













tarih, tarihçe, geçmiş










Discover of the fire is a turning point in human history. (Ateşin buluşu, insanlık tarihinde bir dönüm noktasıdır.)



















1278) hit; (fiil, isim)













f.; çarpmak, vurmak, isabet ettirmek    i.; vurma, çarpma

The bus hit a parked vehicle. (Otobüs, park halindeki bir araca çarptı.)



















1279) hold; (fiil)













sahip olmak, tutmak, devam etmek







She was holding her baby in her arms. (Bebeğini kollarının arasında tutuyordu.)



















1280) hole; (isim, fiil)










i.; delik, çukur, kovuk, hücre    f.; delmek, delik açmak

My father dug a deep hole in the garden.(Babam bahçeye büyük bir çukur kazdı.)



















1281) holiday; (isim)










tatil, bayram, yortu günü










We are planning to go Maldives for holiday. (Tatil için Maldivlere gitmeyi planlıyoruz.)



















1282) holy; (sıfat)













kutsal, mukaddes













Did you read the Holy Bible? (Kutsal İncil’i okudun mu?)



















1283) home; (isim)













ev, aile ocağı,  memleket, yurt







I forgot my umbrella at home. (Şemsiyemi evde unuttum.)



















1284) homeless; (sıfat)










evsiz barksız, evsiz













We saw a homeless man on the corner. (Köşede evsiz bir adam gördük.)



















1285) honest; (sıfat)













dürüst, güvenilir, namuslu










I am completely honest about my feelings. (Hislerim konusunda tamamıyle dürüstüm.)



















1286) honey; (isim, ünlem)










i.; bal   ünl.; canım, şekerim, sevgilim







Honey, did you miss mi? (Canım beni özledin mi?)






















1287) honor; (isim, fiil)










i.; onur, şeref, namus, fazilet   f.; onurlandırmak, saygı göstermek

It is a great honor to be invited here. (Buraya davet edilmiş olmak büyük onur.)



















1288) hope; (isim, fiil)










i.; umut, ümit, beklenti   f.; ummak, umut etmek




Whatever happens, don’t lose your hope. (Her ne olursa olsun,  umudunu kaybetme.)



















1289) horizon; (isim)










ufuk, görüş













A ship appeared on the horizon. (Ufukta bir gemi göründü.)



















1290) horror; (isim)













korku, dehşet













Her eyes were wide with horror. (Gözleri korkuyla açılmıştı.)



















1291) horse; (isim)













at, beygir
















Are you afraid of riding horse? (At binmekten korkar mısın?)



















1292) hospital; (isim)










hastane, bakımevi













You have to go to hospital for treatment. (Tedavi için hastanaye gitmelisin.)



















1293) host; (isim, fiil)










i.; ev sahibi    f.; misafir ağırlamak, ev sahipliği yapmak

As a host, you should introduce us to the other guests. (Ev sahibi olarak bizi diğer misafirlerle tanıştırmalısın.)





Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin