bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə67/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   63   64   65   66   67   68   69   70   ...   114
vocabularyy










He found his true love. (O, gerçek aşkını buldu.)






















1237) head; (isim, fiil)










i.; baş, kafa, başkan  f.; başında olmak







She has a big brown hat on his head. (Başında büyük kahverengi bir şapka var.)



















1238) headline; (isim, fiil)










i.; manşet, başlık       f.; başlık koymak







Write the headline in capital letters. (Başlığı büyük harflerle yaz.)



















1239) headquarters; (isim)










karargah, genel merkez










The party’s headquarters is in Ankara. (Partinin genel merkezi Ankara’da.)



















1240) health; (isim)













sağlık, esenlik, sıhhat










Smoking can seriously damage your health. (Sigara içmek sağlığınıza ciddi zarar verebilir.)



















1241) healthy; (sıfat)










sağlıklı, sıhhatli, sağlam










The old lady seemed healty in spite of her age. (Yaşlı bayan yaşına rağmen sağlıklı görünüyordu.)



















1242)hear; (fiil)













duymak, işitmek, dava görmek, yargılamak




Didn’t you hear what I said? (Ne dediğimi duymadın mı?)



















1243) hearing; (isim)










işitme, duyma, dinleme, duruşma, mahkeme, celse,

Hearing his voiced irritated me. (Onun sesini duymak beni sinirlendirdi.)



















1244) heart; (isim)













kalp, yürek, gönül, öz, merkez










The patient’s heart stopped suddenly. (Hastanın kalbi birden durdu.)



















1245)heat; (isim, fiil)










i.; ısı, sıcaklık, ateş, ısıtma     f.; ısıtmak, kızdırmak




The house is heated by central heating system. (Ev, merkezi ısıtma sistemi ile ısıtılmaktadır.)



















1246) heaven; (isim)










cennet, gökyüzü, sema










This place is like a heaven on earth. (Burası dünya üzerindeki cennet gibi bir yer.)



















1247) heavily; (zarf)













ağır bir şekilde, ciddi ölçüde, şiddetle







I is raining heavily for hours. (Saatlerdir şiddetli biçimde yağmur yağıyor.)



















 1248) heavy; (sıfat)













ağır, yoğun, üzücü













I could barely carry the heavy suitcase. (Ağır valizi güçlükle taşıyabildim.)



















1249) heel; (isim)













topuk, ökçe, aşağılık kimse










She generally prefers shoes with high heel. (Genellikle yüksek topuklu ayakkabıları tercih eder.)



















1250) height; (isim)













boy, yükseklik, yükselti










The building is almost 10 meters high. (Bina yaklaşık 10 metre yüksekliğinde.)



















1251) helicopter; (isim)










helikopter













He was finally found by a police helicopter. (Nihayetinde polis helikopteri tarafından bulundu.)



















1252) hell; (isim)













cehennem, felaket













Her friends made her life hell. (Arkadaşları, onun hayatını cehenneme çevirdi.)



















1253) hello; (ünlem)










merhaba, selam













Hello, is there anybody? (Merhaba, kimse var mı?)






















1254) help; (isim, fiil)










i.;yardım, destek    f.; yardım etmek, yararı olmak




We shoul help each other these days. (Böyle günlerde birbirimize yardım etmeliyiz.)



















1255) helpful; (sıfat)










yararlı, faydalı, yardımsever










You could be more helpful.

Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   63   64   65   66   67   68   69   70   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin