bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə72/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   68   69   70   71   72   73   74   75   ...   114
vocabularyy


1332) immigration; (isim)










göç, hicret













There is a rise in immigration in Asia. (Asya kıtasında göç oranında artış var.)



















1333) impact; (isim)













etki, tesir, vuruş, çarpma










Her speech made an impact on everyone. (Konuşması, herkeste etki yaptı.)



















1334) implement; (fiil, isim)










f.; uygulamak, yerine getirmek, yürürlüğe koymak (yasa)     i.; araç, alet

The implementation of the new system was a great success. (Yeni sistemin uygulanması büyük başarıydı.)



















1335) implication; (isim)










çıkarım, ima etme, bulaştırma, içine sokma




Think very carefully of all the implication. (Bütün çıkarımları dikkatlice düşün.)



















1336) imply; (fiil)













kastetmek,ima etmek, içermek







Are you implying that I am a liar? (Benim yalancı olduğumu mu ima ediyorsun?)



















1337) importance; (isim)










önem, ehemmiyet, saygınlık










This matter has a great importance for us. (Bu konunun bizim içi büyük önemi var.)



















1338) important; (sıfat)










önemli, mühim













Money is not more important than health. (Para, sağlıktan daha  önemli değildir.)



















1339) impose; (fiil)













yüklemek, zorlamak, etkilenmek , uygulamaya koymak

A new tax was imposed on fuel. (Yakıta yeni vergi yüklendi.)



















1340) impossible; (sıfat)










imkansız
















It is impossible to make him happy. (Onu mutlu etmek imkansız.)



















1341) impress; (fiil)













etkilemek, iz bırakmak, tesir etmek







He impressed me with his honesty. (Dürüstlüğüyle beni etkiledi.)



















1342) impression; (isim)










etki, izlenim, intiba













My first impression of him was negative. (Onunla ilgili ilk izlenimim olumsuzdu.)



















1343) impressive;( sıfat)










etkileyici, çarpıcı, tesirli










The dance group displayed an impressive performance. (Dans grubu etkileyeci bir performans sergiledi.)



















1344) improve; (fiil)













geliştirmek, ilerletmek, gelişmek







You need to improve your English for a better job. (Daha iyi bir iş için İngilizceni geliştirmen gerekiyor.)



















1345) improvement; (isim)










gelişme, ilerleme, yenilik










There is great improvement in your work. (Yaptığın işte büyük bir ilerleme var.)



















1346) in; (zarf, edat, sıfat)










zf.; içeri, içerde    ed.; içinde  s.; iç, gözde, çok moda olan, iktidarda olan

There are toys in these box. (Bu kutuda oyuncaklar var.)



















1347) incentive; (isim, sıfat)










teşvik, özendirme     s.; teşvik edici, özendirici




There is no incentive for people to save fuel. (İnsanları yakıt tasarrufuna teşvik etmiyolarlar.)



















1348) incident;(isim)










olay, vaka, tesadüf













I will never forget this horrible incident. (Bu korkunç olayı asla unutmayacağım.)



















1349) include; (fiil)













kapsamak, içermek, içine almak







This price icludes tax. (Bu fiyata vergi dahildir.)






















1350) including; (isim, sıfat, edat)







i.; içerme, kapsama    s.; içeren, kapsayan     ed.; dahil

Jane speaks four languages including Chinese. (Jane, Çince dahil dört dil konuşuyor.)



















1351) income; (isim)










kazanç, gelir













Living on a small income is hard. (Düşük gelir ile yaşamak zor.)



















Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   68   69   70   71   72   73   74   75   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin