ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi
Türkoloji Araştırmaları Dergisi
Cilt 3, Sayı 2
Aralık 2018
25
kahramanı hakkındaki düşüncesini dile getirmenin ve alayın bir aracı
olarak kullanılır
Bilindiği üzere ad verme kişileştirmenin ilk yoludur (Wellek
ve Varren 1993:194). Özellikle alegorik kişileştirmede bu çok daha
belirgin bir biçimde kendini hissettirir. Beraberinde ünvanlar, takma
adlar vb. de taşıdıkları anlam değeriyle kişileştirmenin bir unsuru
olarak işlev görürler. Bey ve efendi ünvanları günlük hayatın
yansıması olarak edebi metinlerde de bir anlam değeri taşırlar.
Yazarlar alafranga t
ipleri “bey”, daha oturaklı ve kendilerince olumlu
buldukları, kendi toplumuyla barışık ve yerli olduğunu düşündükleri
kahramanları ise efendi olarak nitelerler. Bu ayrım söz konusu
kullanımıyla en dikkat çekici biçimde Felatun Bey ve Rakım Efendi
romanında karşımıza çıkar.
Kadın kahramanlar her iki eserde de entrikayı kurgulayan ve
yürürlüğe koyan kişiler olmaları bakımından benzerlik gösterirler.
Şair Evlenmesi’nde kahramanları halktan ve eğitimli kişiler, Hayal-i
Celâl
’de ise erkek ve kadın kahramanlar olarak sınıflandırmak
mümkündür. Hayal-i Celâl
’de erkek kahramanlar sayıca fazla olmakla
birlikte olayın gidişatında kadınlar kadar etkili olamazlar. İçlerinde en
bilgili ve olgun kişi olarak gösterilen Muttali Bey, Şeyda Bey’i ıslah
etmek için planlar y
apsa da arzu edilen sonuca ulaşamaz.
Hayal-i Celâl
’in iki önemli kadın kahramanı Akile ve
Zekavet Hanım’lardır. Her ikisi de adlarına uygun olarak kavrayışı
yüksek, uyanık ve zekidirler. Eşlerini kaybetmiş olmalarına rağmen
evlenmeyi düşünmezler. Ancak Akile Hanım varlıklı olmadığı ve bir
kız çocuğu olduğu için Zekavet Hanım kadar cesur ve girişken
değildir. İki kadını bir araya getiren ortak neden her ikisinin de bir
şekilde Şeyda Bey’in tacizlerine maruz kalmış olmalarıdır. Şair
Evlenmesi’nde Ziba Dudu ve
Habbe Kadın, Hayal-i Celal’de ise
Zekavet Hanım erkek kahramanı tuzağa düşürüp daha yaşlı kadınlarla
evlendirmeye çalışarak entrikayı kurgulayan kişiler olarak görev
alırlar. Bu durum Hayal-i Celâl’de kadınların mağdur olmalarına
rağmen mağdur edenmiş gibi algılanmalarına sebep olur. Her iki
eserde de kadınlar erkeklere tuzak kuran, fettan, tehlikeli ve uzak
durulması gereken kişiler olarak görülürler
15
.
15
Erol Köroğlu, Hayal-i Celâl için yazdığı sunuş yazısında bu durumu
Osmanlının sosyal yapısına bağlayıp dönemi için gerekli veya işlevsel bir tutum
olarak görür. “Kadın hilesi, Hayal’i, yine geleneksel bir Osmanlı anlatı türü ya
da izleği olan” mekr-i zenan”ın, sözcük anlamıyla “kadın hilesi” anlatılarının
alanına sokar. Pek çok ortaoyunu, Karagöz, meddah ve Tıflî anlatısı kadınların
|