ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi
Türkoloji Araştırmaları Dergisi
Cilt 3, Sayı 2
Aralık 2018
32
roman olarak nitelemektedir
19
. Ancak etrafta
örnek alacağı Batılı
tarzda yazılmış bir roman örneği olmayışı onu el yordamıyla ve halk
anlatı geleneğinden gelen özelliklerin etkisinde yazmaya iter. Eser bu
haliyle romana giden yolda önemli bir gayreti ifade etmekle birlikte
bir deneme veya girişimi çok fazla aşamaz. Eserde halk anlatılarının
veya tiyatrosunun etkileri oldukça fazladır. Metnin çok büyük bir
bölümü kahramanların karşılıklı diyaloglarından oluşur. Bu sebeple
eser bir romandan çok sahnelenmeye müsait bir tiyatro metni gibidir
ve birçok öz
elliğinin yanı sıra bu açıdan da Şair Evlenmesi’ne benzer.
Hayal-i Celâl’de üslup bahsi içinde dikkati çeken en önemli
özellik anlatıcının entrikayı kurgularken çok titiz bir planlamaya
gitmemesidir. Okuyucu Muttali Efendi’den Şeyda’yı hizaya getirecek
ham
leler beklerken bu konuda istenen başarı sağlanamaz ve
okuyucunun beklentileri karşılanamaz. Muzır bir tavır sergileyen
anlatıcı Şeyda’yı hanımların insafına terk eder ve o da okuyucuyla
birlikte Şeyda’nın düşüşünü büyük bir zevkle izler. Bu haliyle
Mehmet Celâl ne Ahmet Mithat gibi didaktik ve kontrolcü ne de
Recaizade gibi planlı, incelikli ve titizdir. Olaylar akışına bırakılmış
gibidir.
Eleştiri her iki eserin de ortak özelliklerinden biridir.
Anlatıcılar alay yoluyla eleştirmeyi tercih ederler. Mehmet Celâl bu
amaçla ironiden faydalanır. Şeyda Bey’in tasvirinin yapıldığı kısımda
bu kendini açık bir biçimde belli eder
20
. Anlatıcı alay etmek için başka
yollara da başvurur. Şeyda, Zekavet Hanım’a duyduğu aşkı ifade
etmek üzere bir mektup yazıp Arap cariyesiyle yollar. Ancak Zekavet
Hanım mektubu yırtar ve cariyeyi de kapı dışarı eder. Dışarı atılan
cariyenin durumu anlatıcı tarafından oldukça süslü bir üslupla
19
Yazar, eserinin sonuna düştüğü notta kaleme aldığı metnin türü için şu
cümleleri yazar: “Ben tasvir ve tahrir edip de tab ve temsili ile enzar-
ı
umumiyeye arz eylediğim böyle bir “romana” yani hikâye-i musavvereye
“Hayal-i Celâl”
namını verdiğime doğrusu teessüf etmedim desem yalan olur.
Halbuki bu teess
üfüm kendi efkârımca şu “romanı” fena tasvir etmiş olup da
ihtimaldir ki ta’n ve tarize uğrayacağı korkusundan arız oldu zannolunmamalıdır
(s.211)”.
20
“…hele giydiği kısacık bir ceketle paçası yırtmaçlı pantolonu ve bunlara
benzeyen diğer şahane giysileri gönül okşayan endamına uygun biçilmiş
kaftanlar olmalarıyla hayliden hayli yaraşırlardı. Şimdi bu nazlımı şu uyumlu
kıyafetle görenler nasıl güzelliğinin hayranı olmazlar bilemeyiz!”(s.29).
Yukarıdaki alıntıda da görüleceği üzere anlatıcı ironik bir dil kullanarak
kahramanıyla alay eder ve Şeyda’nın pejmürdeliğini bu yolla eleştirir.
|