Akciğer grafisi:
Yaşamı tehdit eden PE’de akciğer
grafisi normal olabilir; akciğer grafisinin temel indi-
kasyonu PE’yi taklit edebilecek Px, pnomöni ve kot
kırığını ekarte etmek ve sintigrafinin yorumlanmasına
Resim 22: a. 3B BTA
rekonstrüksüyonun
da diseksiyon
gösterilmiş. b.
Trunkus çölyakus ve
SMA ostiumları
düzeyine gerçek-
yalancı lümen
ilişkisi 3B olarak
görülüyor.
leştirileceği yer ve uygunluğu belirlenir
(Resim 22 a,b).
Proksimal yerleştirme alanında 20 mm.lik sağlam geçiş
zonu olması tercih edilir; önemli lüminal tromboz rö-
latif kontrendikasyondur. 20 mm’lik sağlam geçiş zonu
sağlamak için hibrid cerrahi revaskülarizasyon yapı-
labilir.
İşlem esnasında gerçek lümende kalmak önemlidir,
bunun için değişik yöntemler kullanılır. Proksimal lü-
men çapının en fazla %5-10 fazla çaptaki gre tercih
edilir; distal lümen çapı çok önemli değildir. AAD’de
kronik disseksiyonun aksine kısa greler (10 cm) yeterli
olmaktadır. Multipl yırtık varsa gre uzatılabilir
(Resim
23 a-h). Gereksiz “oversizing” ve balon dilatasyonu
zaten hasarlı olan dokuda diseksiyonun ilerlemesine
veya rüptüre neden olabilir. İnme, sızıntı, retrograd di-
seksiyon, parapleji ve stent fraktürü (geç) komplikas-
yonlar arasında sayılabilir.
İntimal flebin perkütan balon fenestrasyonu, yalancı
lümendeki kan akımını artırarak tehdit altındaki dal-
ların tedavisi sağlanabilir. İntimal flebin fenestrasyonu
ilgili arter komşuluğunda gerçek lümenden yalancı lü-
mene doğru iğne ile yapılır; daha sonra flebin içinden
öncü tel geçirilir ve lümen balon ile dilate edilir.
173
Travmatik ve Travmatik Olmayan Acil Damar Hastalıklarında Görüntüleme ve Girişimsel Radyoloji
Resim 23: a-h. Kronik tip B torako-abdominal diseksiyon ve disekan anevrizmaya eşlik eden mezenterik-renal malper-
füzyonu olan olgunun DSA incelemelerinde torakal bölgede diseksiyon flebi ve gerçek lümenin komprese olduğu izle-
niyor. Abdominal bölgede her iki renal arterin beslenmesinin bozulduğu ve gerçek lümenin aortik bifurkasyon düzeyine
yaklaştıkça oldukça inceldiği görülüyor. Torako-abdominal endovasküler stent-graft uygulamasını takiben her iki
renal arter ostiumuna stent uygulanarak perfüzyon korunmuş.
174
Prof. Dr. Bülent Acunaş, Doç. Dr. Koray Güven
katkıda bulunmaktır. İnfarkt veya hemoraji gelişmemiş
hastalarda tıkalı damar distalinde oligemi (Westermark
bulgusu), ana pulmoner arterde çap artışı, diaframda
yükselme, çizgisel atelektazi görülebilir. İnfarkt PE’den
12-24 saat sonra ortaya çıkar, multifokal olabilir, alt
zon yerleşimlidir;kama şeklinde tabanı plevraya komşu,
tepesi hilusa doğrudur. İnfarktlar iyileşirken plevrada
lokalize kalınlaşma ve çizgisel skara neden olabilir.
Pulmoner BT Anjiografi (PBTA):
Çok kesitli BT
tekniklerinin geliştirilmesi ile özellikle subsegmental
düzeyde olmak üzere tüm seviyelerde embolileri sap-
tamak olası hale gelmiştir. PE için en güvenilir bulgu
kontrast madde ile keskin arayüzü olan lümen içi do-
lum defektidir. Defektler en azından bir seviyede ince
tabaka kontrast ile çevrilir. Daha nadiren lümen ta-
mamen emboli ile dolu olabilir ve damar proksimali
genişler. Parsiyel opasifiye olan pulmoner venler PE’yi
taklit edebilir; venlerin takibiyle sol atriuma açılan ana
pulmoner venler ile devamlılığın görülmesi ve akciğer
parenkim penceresinde eşlik eden bronşun olmaması
tanıya yardımcıdır. Küçük veya hafifçe büyümüş lenf
nodları PE ile karışabilir; bu lenf nodlarının lokalizas-
yonlarının bilinmesi tanıya yardımcı olur. En sık seçi-
lebilen ve PE ile karışabilen lenf nodu sağ ana pulmo-
ner arterin superolateralindekidir. Mukus dolu
bronşiektatik segmentlerde PE ile karışabilir.
Küçük plevral effüzyon, kama şekilli periferik dan-
site artışı, çizgisel atelektazi alanları PE için spesifik
olmamakla birlikte yardımcı bulgulardır.
PBTA tamamlandıktan sonra ek kontrast madde
kullanmadan aynı seansta DVT’ye yönelik çekim ya-
pılabilir. Genişlemiş venöz yapılar içinde hipodens do-
lum defekti, perivenöz yağlı dokuda lineer dansite ar-
tışları, duvarında hiperemiyi gösteren kontrast
tutulumu ve segmental boyanma eksikliği DVT’nin
BT bulgularıdır.
MR Anjiografi (MRA):
MRA, BTA gibi trombüsün
doğrudan görüntülenmesini sağlar. Ancak hareket ar-
tefaktı, pulsatil ve türbülan akım patternleri subseg-
mental embolinin saptanmasını zorlaştırır. İncelemenin
uzun sürmesi, diğer pulmoner hastalıkları saptamada
yetersiz kalma gibi dezavantajları vardır. Ancak renal
fonksiyon bozukluğu veya iyotlu kontrast madde aler-
jisi olan hastalarda ve gebelerde PBTA’ya alternatif ola-
bilir.
Alt ekstremite venöz Doppler US:
Venöz Doppler
PE şüphesi olan hastaların %15’inde, kanıtlanmış PE
hastalarının %30’unda DVT’yi gösterir. PE şüphesi
olan bir hastada yapılacak Doppler US’nin pozitif çık-
ması durumunda daha ileri bir inceleme yapılmadan
antikoagülan tedavi başlanabilir.
Akciğer sintigrafisi:
Ventilasyon-perfüzyon sinti-
grafisi eş zamanlı olarak ventilasyon ve pulmoner kan
akımı dağılımını gösterir. Tanı için temel prensip pul-
moner perfüzyon patolojik iken pulmoner parenkimin
sağlam ve ventilasyonun normal olmasıdır. Pulmoner
infarkt gelişmişse birlikte ventilasyon defekti de olur.
Bu durum akciğer grafisi ile birlikte değerlendirilme-
lidir. PE’de PBTA altın standarttır. Sintigrafi PBTA ya-
pılamayan durumlarda alternatif bir seçenektir.
PE’de Endovasküler Girişimler:
PE’de inatçı hipo-
tansiyon, ciddi hipoksemi, sağ ventrikül yetmezliği gibi
bulgular eşlik ediyorsa antikoagülan tedavi ile yeterli
sonuç almak her zaman mümkün olmamaktadır. Bu
durumda sistemik ve/veya kateter trombolitik tedavi
indikasyonu doğmaktadır. Perkütan endovasküler gi-
rişimler sistemik trombolitiklere cevap alınamayan ol-
gularda kullanılabilir; emboli aspirasyonu, lokal trom-
bolitik uygulaması, mekanik trombus fragmentasyonu
veya bu metodların kombinasyonu kullanılabilir
(Resim
24 a,b).
Trombolitik tedavinin kontrendike olduğu veya ye-
terli tedaviye rağmen tekrarlayan embolilerde, anti-
koagülan tedaviye bağlı gelişen komplikasyonlarda
veya kardiopulmoner rezervi düşük, ikinci bir pulmo-
ner embolide ölüm riski olan hastalarda inferior vena
kavaya filtre yerleştirme indikasyonu bulunmaktadır.
Filtreler juguler veya femoral yolla renal venlerin altına
yerleştirilir. İVC’deki trombüsün suprarenal alana uzan-
dığı durumda hayat kurtarmak amacıyla suprarenal
filtre yerleştirme yapılabilir.
Akut arteryel gastrointestinal
kanama
Akut arteryal gastrointestinal kanama (AGİK) üst
AGİK (Treitz ligamanının proksimali) ve alt AGİK
(Treitz ligamanının distali) olmak üzere ikiye ayrılır.
Üst AGİK gastrik veya duodenal ülserasyon, he-
morajik gastrit, psödoanevrizma, anjiodisplazi, inflam-
matuar hastalık veya iatrojenik orijinli olabilir. Tanı
ve tedavi için sıklıkla endoskopi kullanılır. Diğer tanı
araçları Tc-99’a bağlanmış eritrosit sintigrafisi, BT ve
anjiografidir.
Radyoizotop incelemeler dakikada 0.1 ml hızındaki
kanama odağını gösterebilir (anjiografi ise kanama hızı
175
Travmatik ve Travmatik Olmayan Acil Damar Hastalıklarında Görüntüleme ve Girişimsel Radyoloji
> 0.5 ml/dak). Ancak kanama odağının lokalizasyo-
nunda, kanama nedeninin belirlenmesinde, anatomik
detayın ve yapıların gösterilmesinde yetersizdir.
BT ve BT anjiografik tetkikte hasta açısından her-
hangi bir hazırlık gerekli değildir. Hastaya tetkik esna-
sında oral veya rektal kontrast madde verilmez. Tarama
Resim 24: a. Pulmoner arter DSA incelemesinde solana
pulmoner arteri tamamen tıkayan trombüs nedeniyle
solda perfüzyon izlenmiyor. b.Kateter ile trombus
içerisine verilen trombolitik ilaç sonrası kısmi
rekanalizasyon mevcut.
önce kontrastsız (aktif kanama varsa lümende kan hi-
perdens gözükecektir.) Daha sonra arteryal ve portal
fazda yapılır. Arteryal faz aktif kanama veya arterlerin
lümen açıklığı hakkında bilgi verecektir. Portal faz ise
varsa kontrast madde ekstravazasyonunu, venöz siste-
min açık olup olmadığını ve tümör varlığını ortaya
koyar. AGİK’te direkt bulgu kontrast madde ekstava-
zasyonudur. Ekstravazasyon “kontrast madde göllen-
mesi” şeklindedir; çevresinde hematom görülebilir. Bir
diğer bulgu ekstravaze alandan “venöz drenaj” izlen-
mesidir. Bunun dışında anevrizmal dilatasyon, A-V fis-
tül, aorto-enterik fistül görülebilir. AGİK’in indirekt
bulguları ise duvar kalınlaşması, variköz yapılar, di-
vertikülozis ve neoplastik boyanma olarak sayılabilir.
Anjiografik olarak önce çölyak trunkus ve SMA in-
celenir; daha sonra sol gastrik arter, gastroduodenal ,
hepatik ve splenik arter kateterize edilir. Aorto-enterik
fistülden şüphe ediliyorsa aortografi çekime eklenme-
lidir. Gastrik veya duodenal orijinli kanamalarda em-
bolizasyon yaygın kollateral ağ nedeniyle emniyetle
yapılabilir. Gastroduodenal arter veya dallarından kay-
naklanan kanamalarda hem ortak hepatik arter hem
de SMA’dan kan alınması nedeniyle kanamanın hem
proksimali hem de distali embolize edilmelidir. Benzer
şekilde karaciğerinde çi vasküler beslenmesi olması
nedeniyle hepatik arter ve dallarından gelişen kana-
malarda embolizasyon aynı şekilde gerçekleştirilmeli-
dir.
Alt AGİK divertikül, anjiodisplazi, tümör, inflam-
matuar barsak hastalığı, lösemik infiltrasyon veya iyat-
rojenik nedenlere sekonder gelişebilir
(Resim 25 a,b).
Embolizasyon mümkün olduğu kadar kanama odağına
yakın olmalıdır; barsak nekrozunu önlemek için prok-
simal partikül embolizasyonundan kaçınılmalıdır. En-
dovasküler tedavi çoğu olguda barsak rezeksiyonunu
engelleyecek ilk başvurulacak tedavi yöntemidir.
Akut süperior mezenterik arter
tıkanması
Süperior mezenterik arterin (SMA) akut trombo-
embolik tıkanmasının mortalitesi sıklıkla tanıda ge-
çikme nedeniyle %80-90 arasında değişmektedir. Ta-
nıda geçikme nedenleri arasında intestinal iskemiyi
gösterecek biyomarkırların olmaması, non-spesifik
semptomlar sayılabilir.
Akut mezenterik iskemi düşünülen hastada ilk baş-
vurulacak tanı yöntemi BT Anjiografi olmalıdır.
176
Prof. Dr. Bülent Acunaş, Doç. Dr. Koray Güven
Akut SMA tıkanmasında endovasküler olarak
SMA’ya yerleştirilecek rehber (guiding) kateter ile as-
pirasyon embolektomisi ve/veya çok delikli kateter ile
tromboliz (rtPA 0.5-1 mg/saat) uygulanır. Her 12 saatte
bir veya hastanın klinik durumuna bağlı olarak anjio-
grafik kontrol yapılır. Proksimal stenoz veya oklüzyon
varlığında öncelikle damar stentlenir; daha sonra em-
bolektomi ve/veya tromboliz uygulanır.
Akut periferik arter tıkanması
Akut periferik arteryel tromboembolik tıkanmalar
sıklıkla alt ekstremitelerde görülen, vasküler cerrah ve
girişimsel radyologların sık gördüğü bir problemdir.
Trombotik (mevcut lezyon üzerinde), embolik (kardiak,
aort anevrizması, santral damar kaynaklı) ve travmatik
(künt, penetran ve iatrojenik) orijinli olabilir
Evre I ve evre IIA’da önce anjiografi daha sonra
kontrendikasyon yoksa trombolitik tedavi ve/veya per-
kütan mekanik trombektomi
(Resim 26 a,b); evre IIB
ve evre III’de acil cerrahi girişim uygulamak gerekir.
Günümüzde trombolitik ajan olarakrekombinant
DNA tekniği ile üretilen doku plasminojen aktivatörü
(rtPA) ve ürokinaz kullanılmaktadır. rtPA ile ürokina-
zın birbirlerine güvenirlilik ve etkinlik açısından bir
üstünlüleri yoktur. Ürokinazda 240.000 Ü/saat infüzyon
dozuyla başlanır 2-4 saat devam edilir, anjiografik ve
klinik cevap alınırsa infüzyon dozu 120.000Ü/saat’e
düşürülür ve 2 saat devam edilir; gerekirse 60.000
Ü/saat 24-48 saate tamamlanır. rtPA’da 5-10mg bolusun
ardından 0.01-0.05 mg/kg/saat aralığında 12-24 saatlik
infüzyon uygulanır. Trombolitik uygulamaya başlarken
5000Ü heparin verilir ve saat başı 800-1000Ü heparin
ile devam edilir. ACT değeri 300sn civarında ve aPTT
60sn altında olacak şekilde heparin dozu ayarlanır.
Resim 25: a. Akut GIS kanama ile gelen olgunun BT ince-
lemesinde sol kadranda barsak duvarında nodüler mul-
tipl solid kitleler (GIST) izleniyor. b. SMA enjeksiyonunda
multipl hipervasküler nodüler kitleler izleniyor. Emboli-
zasyon sonrası kanama durduruldu ve kitleler cerrahi
olarak çıkartıldı.
Tablo 9: Klinik Sınıflama (American Society of Vascular Surgery)
EVRE
Tanım
Sensorial Kayıp
Kas F Bozukluğu
A. Doppler
V. Doppler
I
Acil Tehdit Yok
-
-
+
+
IIA
Kurtarılabilir
Min. Parmaklar
-
+
+
IIB
Çok Acil
Yaygın
Hafif-orta
-
+
III
Doku Kaybı
Anestezi
Paralizi
-
-
Trombüsün özel kateterlerle aspirasyonu, parçalan-
ması ve aspire edilmesi temeline dayanan perkütan
mekanik trombektomi işlem süresinin azalmasına,
trombolitik dozunun düşürülmesine, trombolitiklerin
kontrendike olduğu durumlarda ve kronik dönem pıh-
tıların parçalanmasında etkindir.
Akut venöz tıkanma
Alt ekstremitenin akut venöz tıkanması:
Eğer tedavi edilmezse akut alt ekstremite venöz tı-
kanması %60 oranında pulmoner emboliye neden ola-
bilir. Doğru tanı için klinik bulgular güvenilir değildir.
Diagnostik tanı yöntemleri arasında Doppler US, kont-
rast venografisi, BT ve MR görüntüleme sayılabilir.
Akut venöz tıkanma tanısı konduktan sonra uygun te-
daviye geçilir. Tedavinin amacı venöz akımı düzeltmek,
tekrar tıkanmayı önlemek, venöz kapak fonksiyonunu
korumak ve pulmoner emboliyi önlemektir
(Resim
27).
Doppler US ile akut venöz tıkanma için tanı kriteri
direkt kompresyonla damarın kompresse olmaması,
lümen içinde trombus görülmesi ve anormal venöz
Doppler sinyali alınmasıdır. Ancak şişman ve/veya
177
Travmatik ve Travmatik Olmayan Acil Damar Hastalıklarında Görüntüleme ve Girişimsel Radyoloji
Resim 26: a. Sağ
iliak arterde akut
trombüs ile
uyumlu bulgu
mevcut. b.
Trombolitik tedavi
sonrası
rekanalizasyon ve
lümene rezidüel
trombüslere ait
dolum defektleri
görülüyor
ayağı ödemli hastalarda US’den yeterli sonuç almak
teknik olarak zor olabilir. BT ve MR bu durumda kul-
lanılabilir. BT venografi BT pulmoner anjiografinin
devamı olarakta yapılabilir.
Kontrendikasyonu olmayan semptomatik tıkanması
olan hastalarda kateter trombolizisi uygulanabilir. En
iyi cevap tromboz öyküsü olmayan akut semptomlu
hastalarda alınmaktadır. Akut venöz tıkanmada per-
kütan mekanik trombektomi cihazları önerilmemek-
tedir.
Akut Pelvik Ven ve İnferior Vena Kava
Tıkanması:
Pelvik venlerin ve inferior vana kavanın akut tı-
kanması sıklıkla femoropopliteal vendeki proçesin ya-
yılımı şeklinde olmaktadır. İzole akut pelvik ven tı-
kanması postpartum dönemin komplikasyonu olarak
ortaya çıkabilir. Prostatik pleksus tutulumunda ve pel-
vik inflammatuar hastalıkta internal iliak venlerinde
içinde olduğu pelvik venlerde tromboz gelişebilir. Tanı
için Doppler US, kontrast venografi, BT ve MR veno-
grafi kullanılabilir.
Endovasküler tedavi olarak kateter trombolizi ve
mekanik trombektomi cihazları kullanılmaktadır. An-
cak mekanik trombektomi cihazı kullanırken geçici
kava filtresi takılması önerilir.
Prof. Dr. Bülent Acunaş, Doç. Dr. Koray Güven
178
Akut Porto-Mezenterik Ven Tıkanması:
Akut porto-mezenterik ven tıkanma nedenleri ara-
sında siroz, portal hipertansiyon, neoplazm, intraab-
dominal inflammatuar hastalık, travma ve hiperkoa-
gülabilite durumları sayılabilir. Lokalize abdominal
ağrı, bulantı, kusma, melana, kanlı diare ve kollaps kli-
nik bulgulardır.Eğer zamanında tanı konamazsa, akut
mezenterik ven tıkanmasında mortalite %80’lere ula-
şabilir.
Direkt batın grafisinde ince barsak anslarında ge-
nişleme, hava-sıvı seviyelenmesi görülebilir; barsak
duvarında hava görülmesi infarktın geliştiğinin bir
bulgusudur. Tanıda altın standart kontrastlı BT ince-
lemedir.
Standart tedavi antikoagülasyon ve peritoneal bul-
gular gelişirse acil barsak rezeksiyonudur. Barsak in-
farkt bulgusu olmayan hastalarda endovasküler tedavi
denenebilir. En sık yapılan uygulama SMA’ya yerleşti-
rilen bir kateterden tromboliz yapmaktır. Trombus
portal konfluense doğru uzamışsa, transhepatik yoldan
yerleştirilecek bir kateterle tromboliz ve trombus as-
pirasyonu yapılabilir; ancak korkulan komplikasyon
giriş yerinden peritona olabilecek kanamadır. TİPS
özellikle sirozlu olgularda basıncı düşürücü ve mezen-
terik akımı arttırıcı etkisi nedeniyle retrombozları ön-
leyebilir.
Üst Ekstremitenin Akut Venöz Tıkanması:
Üst ekstremitenin akut venöz tıkanması tanısı sık-
lıkla geç konur; aksiller, subklavian ve brakiosefalik
venlerdeki akut trombozlara bağlı olarak gelişir. Pul-
moner emboli riski %5-10 arasında değişmektedir.
Santral venöz kateterizasyon işlemlerin artması sonu-
cunda günümüzde daha sık görülmektedir. Primer tipi
Paget-Schroetter sendromu olarak bilinir. Bu sendrom
torasik giriş veya çıkış sendromuna sekonder veya şid-
detli efora sekonder gelişen akut venöz trombozlardır.
Bu olgularda trombolitik uygulamadan sonra hasta
hala semptomatik ise cerrahi tedavi önerilir. Malign
darlıklarda trombüs komponenti fazla değilse trom-
bolitik uygulamadan sadece stentleme yapılır.
Rüptüre abdominal aort anevrizması
Girişim yapılmazsa rüptüre abdominal aort anev-
rizmasında (rAAA) mortalite %85’in üzerindedir. Has-
taların yarısı evde veya yolda kaybedilmektedir. Acile
ulaştırılan hastaların yarısı da ameliyathaneye alınma-
dan ölmektedir. Ameliyata alınan hastalarında ancak
yarısı hastaneden canlı ayrılmaktadır. Bu sayılar son
50 yılda çok az değişmiştir.
Abdominal aort anevrizmasında çap arttıkça rüptür
riski de artmaktadır; 7 cm’in üzerinde yıllık rüptür
riski %20’nin üzerindedir. Anevrizmaya eşlik eden ret-
roperitoneal hematom rüptürde en sık görülen bulgu
olup, periaortik kanama perirenal, pararenal veya in-
traperitoneal yayılım gösterebilir. Tercih edilen görün-
tüleme yöntemi BT’dir.
Anevrizmada boyut artışı, trombüs-lümen oranı,
duvar kalsifikasyonunda devamlılık kaybı, hiperdens
hilal işareti rüptür riskini belirleyen bulgulardır. Kont-
rastsız BT incelemede mural trombus içinde, periferik
yerleşimli, iyi sınırlı, hiperdens, hilal işareti duvar için-
deki akut hematomun işareti olup rüptür habercisidir
(impending rupture). Sınırlı rüptür hemodinamik ola-
rak stabil ancak görüntülemede sınırlı kanama veya
organize hematomun bulunmasıdır; aortun posterior
duvarı komşu yapılardan net olarak seçilemediği veya
vertebra korpusunun konturu ile yakın ilişkide olduğu
durumlarda sınırlı rüptür akla gelmelidir.
Giderek artan bir sıklıkta rAAA endovasküler
(EVAR) yoldan tedavi edilmektedir. EVAR açık cerrahi
ilekarşılaştırıldığında morbidite ve mortalite çok daha
düşüktür
(Resim 28 a-d).
EVAR strateji ve teknikleri:
1. Tansiyon 50-70 mmHg arasında olmalıdır.
2. İşlem tercihan lokal anestezi ve sedasyon altında
yapılmalıdır.
3. Ağır dolaşım kollapsında supraçöliak aortik balon
uygulaması yapılabilir.
4. Hastanın durumuna göre aorto-uniiliak veya bi-
furkasyon grei tercih edilebilir.
5. Abdominal kompartman sendromu rAAA için
EVAR uygulamasından sonra görülen morbidite ve
mortalitenin temel sebeplerinden biridir. Mesane
basıncını monitorize etmekle bu sendrom erken
dönemde saptanabilir ve erken laparatomi morta-
liteyi azaltacaktır.
6. EVAR özellikle ağır dolaşım kollapsı ve hemodina-
mik instabilitesi olan hastalarla daha önce batın
operasyonu geçiren (hostile abdomen) yüksek riskli
hastalarda efektiir.
Resim 28: a-d. BTA’da abdominal aortada infrarenal yerleşimli anevrizma ve retroperitoneal bölgede hematom
izleniyor. DSA’da renal arterler seviyesi belirlendikten sonra endovasküler stent-graft ile tedavi yapılmış.
Travmatik ve Travmatik Olmayan Acil Damar Hastalıklarında Görüntüleme ve Girişimsel Radyoloji
179
KAYNAKLAR:
1.
Chiu WC, Cushing BM, Rodriguez A et al. Abdominal injuries
without hemoperitoneum: a potential limitation of focused ab-
dominal sonography for trauma (FAST). J Trauma 1997; 42:
817-822
2.
Rao PM, Rhea JT, Novelline RA. CT diagnosis of acute abdo-
minal trauma. Semin Intervent Radiol 1997; 14: 111-124.
3.
Giraulo DL, Luk S, Palter M et al. Selective hepatic arterial em-
bolization of grade IV and V blunt hepatic injuries. J Trauma
1998; 45: 353-359.
4.
Ben Menachem Y, Bahramipour P. Interventional radiologic
damage control. Semin Intervent Radiol 1997; 14: 151-162.
5.
Federle MP, Courcoulas AP, Powell M, Ferris JV, Peitzman AB.
Blunt splenic injury in adults: clinical and CT criteria for ma-
nagement, with emphasis on active extravasation. Radiology
1998; 206: 137-142.
6.
Fisher RG, Ben-Menachem Y, Wigham C. Stab wounds of the
renal artery branches: angiographic diagnosisand treatment by
embolization. AJR 1989; 152: 1231-1235.
7.
Macura KJ, Szarf G, Fishman EK et al. Role of computed to-
mography and magnetic resonance imaging in assessment of
acute aortic syndromes. Semin US CT MRI 2003; 24: 232-254.
8.
Vilacosta I, San Roman JA. Acute aortic syndome. Heart 2001;
85: 365-368.
9.
White CS, Kuo D, Kelemen M et al. Chest pain evaluation in
the emergency department: Can MDCT provide a comprehen-
sive evaluation? AJR 2005; 185: 533-540.
10. Choi SH, Choi SJ, Kim JH et al. Useful CT findings for predicting
the progression of aortic intramural hematoma to overt aortic
dissection. J Comput Assist Tomogr 2001; 25: 295-299.
180
Prof. Dr. Bülent Acunaş, Doç. Dr. Koray Güven
11. Ganaha F, Miller DC, Sugimoto K et al. Prognosis of aortic in-
tramural hematoma with and without penetrating atheroscle-
rotic ulcer. A clinical and radiological analysis. Circulation 2002;
106: 342-348.
12. erasse E, Soulez G, Giroux MF et al. Stent-gra placement
forthe treatment of thoracic aortic diseases. Radiographics 2005;
25: 157-173.
13. Ohno Y, Higashino T, Takenaka D et al. MR angiography with
sensitivity encoding (SENSE) for suspected pulmonary embo-
lism. Comparison with MDCT and ventilation-perfusion scin-
tigraphy. AJR 2004; 183: 91-98.
14. Uflacker R. Interventional therapy for pulmonary embolism. J
Vasc Interv Radiol 2001; 12: 147-164.
15. Yoon W et al. Acute massive GI bleeding. Detection and locali-
zation with AP-MDCT. Radiology 2006; 239; 160-168.
16. Takahashi M, Murata K. CT diagnosis of acute mesenteric isc-
hemia from various causes. AJR 2009; 192: 408-413.
17. Walker TG. Acute limb ischemia. Tech Vasc Interv Radiol 2009;
12: 117-129.
18. Protack C, Bakken A, Pattel N et al. Long-term outcomes of
catheter directed thrombolysis for lower extremity deep venous
thrombosis without prophylactic inferior vena cava fitler pla-
cement. J Vasc Surg 2007; 45: 992-997.
19. Kim HS, Patra A, Khan J et al. Transhepatic catheter-directed
thrombectomy and thrombolysis of acute superior mesenteric
venous thrombosis. J Vasc Interv Radiol 2005; 16: 1685-1691.
20. Veith FJ, Lachat M, Mayer D et al. Collected world and single
center experience with endovascular treatment of ruptured ab-
dominal aort aneurysms. Ann Surg 2009; 250: 618-824.
|