İçimizde Bir Yer



Yüklə 0,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə14/31
tarix24.01.2023
ölçüsü0,64 Mb.
#80440
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   31
İçimizde Bir Yer - Ahmet Altan

Çakıltaşları
Ayrı bir dünyadır o...
Ter, sperm, patiska çarşaf, ucuz parfüm kokularının
karışımına belli belirsiz bir çöp kokusunun da karıştığı,
yazları tozlu, kışları çamurlu sokaklarında erkeklerin,
saldırganlıklarını 
ve 
utangaçlıklarını, 
bazen 
arsız
gülümsemelerin bazen de asık suratların arkasına saklamaya
çalışarak hayvan sürüleri gibi dolaştıkları, yarı çıplak
kadınların, kendilerini pencerelerin dışından seyreden
erkeklere edepsizce laf attıkları, her an bir çığlığın, bir
cinayetin beklendiği kerhane mahallelerinden, yaldızlar,
aynalar, mermerler, halılarla döşenmiş otel lobilerinin fısıltılı
konuşmalarla artan sessizliğinde usulca yapılan pazarlıklara
kadar çok değişik mekanlardaki parayla şehvet takasında hep
toplumun dışına çıkmanın, çizilmiş sınırları aşmanın, makbul
olamayanın parçası haline gelmenin heyecanı ve gerginliği
vardır.
Herkesin birbirine muhtaç olduğu ve kimsenin kimseye
güvenmediği tuhaf bir pazar yeridir orası ve orada amaçlar,
kadın erkek ilişkisinin hiçbir biçiminde olmadığı kadar açık
bir şekilde ifade edilir.
Kadın vücudunu, erkek parasını koyar ortaya. Kendilerini
saklayan bir karanlığın içinden çıkar, sevişir ve yeniden
karanlıklarına dönüp kaybolurlar, birbirlerinin duygularını,
düşüncelerini, 
hayatlarını 
bilmezler. 
Yüzlerini 
bile
hatırlamazlar belki.


Ben bunun, şu karmakarışık hayatta insan aklının bulduğu
bir çözüm olduğunu sanırdım.
Ama geçenlerde okuduğum fevkalade eğlenceli bir haber,
bunu insanların değil tanrının yarattığını gösterdi bana.
Bir İngiliz bilimkadını, penguenlerin hayatlarını incelemiş.
Penguenlerin yaşadığı bölgede en zor bulunan şey çakıltaşı.
Ve, yuvalarını yapmak için bu çakıltaşlarını kullanıyorlar.
Dişi penguenler gidip erkeklere kur yapıyorlarmış,
ayarttıkları 
erkeklerle 
sevişip 
karşılığında 
çakıltaşı
alıyorlarmış.
Erkekler, seviştikleri dişilere verebilmek için çakıltaşlarını
bulup biriktiriyorlarmış.
Bazı dişi penguenler ise pek yosmaymış.
Gidip erkeği azdırıyorlarmış, erkek öylesine etkileniyormuş
ki bundan, daha sevişmeden, nasıl olsa sevişeceğiz diye
çıkartıp çakıltaşını veriyormuş, dişi de çakıltaşını alıp
sevişmeden uzaklaşıyormuş.
Bilimkadını, bir dişi penguenin hiçbir erkekle sevişmeden
tam altmış iki çakıltaşı topladığını görmüş.
Bir erkekle birlikte yaşayan bazı dişi penguenler de eşlerini
bırakıp, gizlice başka erkeklerle sevişip onlardan çakıltaşı
alıyormuş.
İnsanların alışverişinin aynısı, bizde kıymetli olan para,
onlarda çakıltaşı.
Roller de aynı.
Çakıltaşlarını toplayan erkek, vücudu karşılığında o
çakıltaşlarını erkeğin elinden alan dişi.


Bu tanrısal rol dağılımı, doğanın her parçasında dişi
bedeninin daha kıymetli olduğunu, erkeklerin bir dişiyle
sevişebilmek için paralarını, taşlarını, yiyeceklerini verdiğini
gösteriyor, İyi ama neden?
Kadınların buna, "Çünkü erkekler aptal" diye cevap
vereceğini tahmin edebiliyorum, doğrusu erkeklerin pek akıllı
olduğu da söylenemez.
Ellerindekini dişilere kaptıran erkekler göründükleri kadar
aptal olsalar o paraları, çakıltaşlarını, yiyecekleri bulup
biriktiremezlerdi, demek tek neden bu değil.
Erkeklerin sevişmeyi kadınlardan daha çok sevmesi mi?
Belli bir yaşa gelen her erkek bunun da gerçeği
yansıtmadığını bilir. Ne o zaman?
Niye bir erkek sevişmek için bir kadına para vermeye
hazırdır da kadın sevişmek için para vermediği gibi bir de
üstüne para alır?
Tanrı nasıl bir denge kurdu da aptallık erkeklerde
orospuluk kadınlarda kaldı?
Acaba hayattan talepleri birbirinden farklı olduğu için mi,
rolleri de böyle farklı?
Bir erkek bir kadından sadece vücudunu isterken, kadın bir
erkekten vücudunun yanı sıra aşk, şefkat, güven, güç istediği
ve erkek bunları vermek yerine para ya da çakıltaşı vermeyi
tercih ettiği için mi?
Bunda bir doğruluk payı vardır herhalde ama o vakit,
kendisine, güven, güç, şefkat veren bir erkeği varken gidip
gizlice başka erkeklerle sevişerek çakıltaşı alan penguenleri
nasıl açıklayacağız?


Erkek, istediklerini istediği miktarda veremediğinde mi,
dişi gidip başka erkek buluyor?
Dişi sadece aşk, şefkat, güç, güven istemiyor, bunları hep
çok miktarda istiyor, bunlar azalınca çakıltaşı turlarına
çıkıyor.
Ya da...
Dişi, ne olursa olsun asla erkeğe güvenmiyor, her şartta
kendisini, geleceğini ve yavrusunu güvence altına alacak
kadar çok çakıltaşı biriktirmeyi amaçlıyor.
Bu mümkün olabilir mi?
Her şeyden daha fazla istediği şey çakıltaşı mı?
Aşkın 
kavurucu 
girdaplarında 
kendini 
kaybedip
çakıltaşlarını unutan dişi, o girdaptan başını çıkardığı anda
yeniden güvenliğini, yalnızlığını ve çakıltaşlarını mı
hatırlıyor, onu o sarhoşluğun içinde daha fazla
tutamadığınızda bu eksikliği çakıltaşlarıyla mı kapatmak
zorundasınız?
Bütün bu payeler, başarılar, iktidarlar, güçler, kavgalar,
sonunda çakıltaşına çevirip dişilere vermek için erkeklerin
biriktirdikleri mi?
Çakıltaşı yoksa, sevişme de yok mu?
Tanrı, yarattıklarına bahşettiği o muhteşem hazzı bir avuç
çakıltaşına çevirerek eğleniyor mu acaba yarattıklarıyla?
İçinden başka canlıyı çıkartma yeteneğine sahip olan
dişinin içgüdüleri yalnızca yavrusunun güvenliğini sağlamayı
mı hedefliyor, bunun için mi kendisini her zaman hayatın
içinde öylesine yalnız, güvencesiz ve kimsesiz hissediyor,
yanındaki erkeğine inanmıyor, varlığını ve bedenini erkeğine


değil de doğurabileceği yavrularına mı armağan etmek
istiyor?
Bir erkek bütün ruhunu, bütün bedenini verse de kadının
ruhunun bir parçasıyla, bedeninin bir parçası hep geleceğe,
beklenen bir yavruya mı ait olacak; bir kadın kendini asla
tamamıyla bir erkeğe veremeyecek mi, kadının hiçbir zaman
o ânı tam yaşayamayıp hep gelecekle ilgilenmesi, güvence
araması, hep erkeğinden gizli bir dünyası olması, onun,
geleceğe bağlı bir zincirin parçası olmasından mı?
Yavrusu olsun ya da olmasın, içgüdüleri ve ruhu hep
erkeğe biraz uzak ve yabancı mı?
Aslında o çakıltaşlarıyla, bir başkasına, doğacak yavruya
ait bir bedeni mi satın alıyor erkek?
Bir yavruya adanmış olmak gibi bir kutsallıkla
sarmalanmış kadın bedeni, tam da o kutsal adanmadan dolayı
mı orospuluğu keşfediyor?
Kutsallık mı orospuluğu yaratıyor?
Ne garip bir şaka bu!
Kadın bedenini bu kadar kıymetli kılan, onun yaşadığı âna
hiçbir zaman bütünüyle ait olamamasından mı kaynaklanıyor?
Eğer öyleyse, hiçbir erkek hiçbir kadına, bütün varlığını o
kadına bağışlasa da, tümüyle sahip olamayacak, onu
gelecekle, geleceğe ait endişelerle paylaşmak zorunda
kalacak, onun sırlarına ulaşamayacak, onun bütün
düşüncelerini 
bilemeyecek, 
duygularını 
tam 
olarak
öğrenemeyecek.
Sadece sarılacak ona.
Sevişecek.


Zamanın karmaşasını ruhunda ve bedeninde taşıyan
kadının yanında o ânın derinlikten yoksun sığlığını temsil
edecek.
Ve çakıltaşlarını verecek.
***



Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   31




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin