İçimizde Bir Yer



Yüklə 0,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə21/31
tarix24.01.2023
ölçüsü0,64 Mb.
#80440
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   31
İçimizde Bir Yer - Ahmet Altan

Gel ve Al...
Bazı sahneler, bazı cümleler vardır ki, okyanusların en
karanlıklarında yüzen fosforlu balıklar gibi hafızanızın
derinliklerinde ışıklar saçarak yalnız başlarına dolaşırlar.
Kendi içinize kapandıkça, yalnızlaştıkça, hayatın görünen
yüzünden kaçıp diplere kaçtıkça, o sahnelerle cümlelerin ışığı
daha keskinleşir, renkleri daha canlanır, onlara dokunmak
istersiniz.
Tuhaftır, bu tür cümlelerle sahneler, siz onlara yeniden
dokunduğunuzda sizi ilk rastlaştığınız yaşlarınıza geri
götürürler.
Ve, siz onları hayatınızın bugününe çekmeye, onları
yaşamaya çabalarsınız.
Çocukluğunuzla yaşlılığınız arasında ışıklı kelimelerden bir
köprü kurulur ve siz o cümleyi ilk kez duymuş olan çocuğun
heyecanıyla o köprüden geçecek birini beklersiniz.
Ben, Çehov'un Martı piyesini Kenterlerin o yıllarda yeni
açılmış olan Harbiye'deki tiyatrosunda seyrettiğimde herhalde
on iki on üç yaşındaydım.
Piyesi çok iyi anlamamıştım.
Ama orada bir sahne ve bir cümle vardı.
Genç kız, âşık olduğu yaşlı yazara bir madalyon hediye
ediyordu.
Madalyonun arkasında, yazarın kitabının adı ve bir sayfa
numarası kazılıydı.


Yazar, kendi kitabını açıp o sayfayı bularak benim asla
unutamadığım o cümleyi okuyordu:
— Eğer birgün hayatıma ihtiyacın olursa gel ve al onu.
Cümlenin gücü çocuk zihnimi dağlamıştı.
Bir insan, kendi hayatını sunacak kadar çok seviyordu
birisini.
Cümle, bir hayal sahnesi yaratmıştı içimde.
Bir gece trenindeyim. Piyesteki yazar gibi yaşlıyım.
Dışarıda yağmur yağıyor.
Tren pencerelerinin ışıkları, rayların yanındaki ıslak
ağaçlara, taşlara, tarlalara yansıyarak parlak izler oluşturuyor.
Başını, trenin hafifçe buğulanmış penceresine dayamış,
bana bakan bir genç kadın, pencereye vuran gölgesinden
yağmur damlaları akarken, kırık, biraz kederli ama çok kararlı
bir sesle bana bu cümleyi söylüyor.
— Eğer birgün hayatıma ihtiyacın olursa gel ve al onu. Ben
ona gülümsüyorum.
Çaresizliği saklamaya çalışan bir gülümseme bu.
Genç kadın, söylediği cümlenin küçümsendiğini düşünüyor
ama o kadar çok seviyor ki, bu yanılgı bile onu cümlesinden
ve duygularından vazgeçirmiyor.
Bir zaman sonra ben ölüyorum.
Genç kadın bir adamla evleniyor.
Aradan yıllar geçiyor.
Ve bir akşam, kocasına bu sahneyi anlatıyor.
— Bana gülümsedi, diyor, önce bunun bir küçümseme
olduğunu sandım ama yıllar geçtikçe onun o andaki


bakışlarında hissedilen tutkuyu daha çok fark ettim, onun için
her şeyden, bütün hayatımdan vazgeçmeye hazırdım. Bilmem
neden, o istemedi.
Yıllarca bu hayali kurdum.
Böyle bir cümleyi söyleyebilecek, "Hayatıma ihtiyacın
olursa gel ve al" diyecek birine öylesine ihtiyaç duyuyordum
ki, bana hayatını sunacak bir kadının varlığını hayalimde
hissedebilmek için aynı hayalin içinde ölmeye razı
oluyordum.
Neden, hayalimde, bana o cümleyi söyleyen kadının elini
tutup ilk istasyonda inmiyordum, bilmiyorum.
Belki, Çehov'un çaresiz kederi bu cümleyle ruhuma
sızmıştı.
Belki, bu cümlenin devamında yaşanacakları düşünmeye
çocuk hayalim müsait değildi.
Belki de bu cümleyi dokunulmamış, denenmemiş bir halde
bırakmak istiyordum.
Nedenlerini bilmiyordum ama beni bu kadar sevecek ve
bana bu cümleyi söyleyecek bir kadın olsun istiyordum.
Böyle bir cümlenin hayatta ancak bir kez ve ancak bir
insana söylenebileceğini, insanın hayatında bu sahnenin
ikincisi olmayacağını da hissediyordum.
Önceleri, kendini yaşlı yazarla özdeşleştiren çocuk ruhum,
kendini bu cümlenin söylendiği insanın yerine koyarken
sonraları kendimi bu cümleyi söyleyen bir erkeğin yerine
koymaya başladım.
Sadece beni seven, bana hayatını sunan bir kadını değil,
sevdiğim ve hayatımı verecek kadar seveceğim bir kadını da
özlüyordum.


Ben de söylemek istiyordum o cümleyi. — Eğer birgün
hayatıma ihtiyacın olursa gel ve al onu. Bu, cümle
okyanusların derinlerindeki fosforlu balıklar gibi gücünü ve
ışığını 
hiç 
yitirmeden 
hafızamın 
ve 
hayallerimin
derinliklerinde dolaştı yıllarca.
Aşk denildiğinde aklıma hep bu cümle geldi.
Ne zaman âşık olsam, bu cümleye yakalanıp çocukluğuma
geri döndüm.
Ne kendi sevgimde ne de karşımdakinin sevgisinde bu
cümleden daha azına razı olmadığım için huysuzlandım, acı
çektim, kederlendim.
Bu cümle, ben ne kadar yaşlanırsam yaşlanayım, beni hep
kırılgan bir çocuk gibi tuttu.
"Eğer" diye başlayan bu cümleye dokunan bir yanım, en
çabuk kırılan yanım oldu.
Kendi hayatında biraz soğuk ve kibirli olan, büyük
aşklardan ve tutkulardan kaçan, kadınlarla neşeli ve yüzeysel
oynaşmaları yeğleyen, bir dostunun deyimiyle, "Sevmeden iyi
ve cömert, bağlılık duymadan müşfik ve dikkatli olabilen",
bir başka dostunun tarifine göre de, "Kalbinin derinliklerinde
olup 
bitenleri 
yakınlarından 
hiçbirinin 
tamamen
anlayamadığı" ama bütün bunlara rağmen tutkuyu, ihtirası,
aşkı bilen, belki de ruhundaki bu ikiliğin sıkışıklığını yaşayan
Çehov'un hüzünlü çaresizliği, tek bir cümleyle benim çocuk
ruhuma sızmış, beni bu cümlenin gücüyle damgalamış ve
beni bu cümlenin peşine düşürmüştü.
Yıllar geçti, o piyesi seyrettiğim günden bu yana.
Yaşlandım.
Yazar oldum.


Gece trenleri geçti.
Yağmurlar yağdı.
Kadınlar oldu.
Hayalimdeki her şey hayatın içinde vardı.
Ama bir araya gelip bir trenin penceresine başını dayayan
bir kadına dönüşemedi.
Martı piyesini okuduğunda, bu piyesi sevmeyip, "Sen
dantelacı kızlar gibi yazıyorsun" diyerek alay eden Tolstoy'un
alaycılığından yaralandığı için belki de piyeslerindeki
cümleleri gerçek hayatta söylemekten utanan, böyle bir
cümledeki en ufak bir yalan kırıntısının, söyleyeni de,
dinleyeni de gülünçleştireceğini hissedip bu cümlelerden
korkan Çehov'un korkusu bana da geçti.
Hem bu cümleyi arayıp, hem bu cümleden çekindim.
Bu cümlenin sahte bir sesle söylenmesinin hepimizi "bir
dantelacı kız" haline sokmasından korktum belki.
Böyle bir cümlenin gerçeğine inanmakta zorlandım.
Sadece hayallerimde ve istediğim ses tonuyla söyleyip
söylettim o cümleyi.
Artık yaşlandım.
Kitaplar yazdım.
Ölüm de artık başkalarına ait bir masal değil benim için.
Ve, bu cümleyi, bu cümlenin bütün gerçekliğini ve gücünü
hissederek söylemek, büyüklerin korkularına esir olan
çocukluk hayallerimi kurtarmak istiyorum artık.
— Eğer birgün hayatıma ihtiyacın olursa gel ve al onu.


***



Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   31




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin