İçimizde Bir Yer



Yüklə 0,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə18/31
tarix24.01.2023
ölçüsü0,64 Mb.
#80440
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   31
İçimizde Bir Yer - Ahmet Altan

Gizli Dil
Ben ne zaman bu konuyu düşünsem aklıma hep Amarcord
filmindeki o sahne gelir.
Koca memeli bakkal kadın, köyün ufak oğlanlarından birini
bakkal dükkânının arka tarafına çeker.
Hayatında hiç çıplak kadın görmemiş oğlanın meraktan ve
heyecandan faltaşı gibi açılmış gözleri önünde o inanılmaz
büyüklükteki memelerini çıkartır. Kendisine bakan küçük
oğlanın ağzına verir memelerinden birini.
Ve öfkeyle azarlar sonra oğlanı.
— liflemeyeceksin salak, emeceksin.
Kadınlarla erkeklerin konuşmalarının bir yerinde hep,
"üflemeyeceksin salak, emeceksin" tuhaflığının yaşandığını
düşünürüm.
Kadınların bir şey söylediklerinde aslında başka bir şey
söylemek istemiş olabileceklerini kendim mi fark ettim, yoksa
bunu bana bazen usulca, bazen sabırsızca sözleriyle kadınlar
mı öğretti, şimdi tam çıkartamıyorum.
Ama bir kadın, "Ben üşüyorum" dediğinde, bunun
cevabının, "üstüne bir şey al", "istersen bir taksiye binelim",
"eve geldik zaten" türünden bir söz olmadığını, "üşüyorum"
dediğinde kadının, "bana sarılsana" demek istediğini ve ona
sarılmak gerektiğini öğrenmek epey zamanımı aldı.
Sanırım binlerce yıl boyunca isteklerini açıkça
söylemelerine izin verilmediği için "gizli bir dil" geliştirmek
zorunda kalan kadınlar, bu kadar basit bir şeyin erkekler


tarafından niye anlaşılamadığını, niye "emeceklerine
üflediklerini" hiç anlayamazlar.
Erkeklerin, bakkal dükkânının arka tarafındaki salak küçük
oğlana benzediğini düşünürler: "Anlayışsız ve beceriksiz
salaklar." Sevgi ve şefkat eksikliğine hiç tahammül
edemeyen, bunların "açıkça" söylenerek elde edilmesinin ise
elde edilenin değerini düşüreceğine inanan kadınların, niye
isteklerini düpedüz söylemedikleri ise erkekler için hep bir
sırdır.
Duygularını göstermenin kadınlara özgü bir davranış
olduğunu sanan erkekler, açıkça sevgilerini ve şefkatlerini
göstermekten hep utanırlar.
Farkında olmadan, onlar, bu duyguların gösterileceği tek
yerin yatak odası olduğuna inandıklarından, kalabalıkların
içinde sevgi ve şefkat gösterdiklerinde, herkesin seyrettiği bir
yerde sevişiyorlarmış hissine kapılıp tedirgin olurlar.
Erkekler için duygular, kapalı yerlerde yaşanması gereken
"mahrem" şeylerdir, kadınlar ise bunun, hayatın her ânında
yaşanması gereken bir şey olduğunu düşünürler.
Hemen hemen hepsi gizli bir "derebeyi" olan erkekler,
kadınların her isteğinde, her talebinde bir isyan, bir başkaldırı,
hattâ bir hakaret görürler.
Erkeklerin bekledikleri, kadınların "üşümeleri" ya da
"acıkmaları" değil, erkeğin yanında soğuğu ve açlığı
hissetmeyecek kadar kendinden geçmiş bir aşka kapılmaları
ve bu aşkı, taleplerini dile getirmeyerek göstermeleridir.
Galiba o yüzden, erkeğin biraz kadınsılaştığı ve duygularını
alabildiğine özgür bıraktığı aşkın ilk günleri geçtikten ve
erkek yeniden erkekliğine döndüğünde, kadınlar "üşümeye"
başlarlar.


"Benim uykum geldi" dediğinde erkeğin onla beraber
yatmamasını, perhize başladığı sırada aniden bir hoşluk
yapma isteği duyan erkeğin ona sevdiği yemekleri almasını
"düşmanca" bulmaya koyulurlar.
Artık, erkeğin her davranışı ince eleklerden geçirilip, onun
sözlerinde ve davranışlarında "sevgisizlik" işaretleri tek tek
saptanır.
Ve o gizli dil daha sık ortaya çıkar.
Kendilerinden yakınırlar önce, "çok şişmanladım," "çok
yaşlandım", "çok çirkinleştim" diye; bunları söyledikten sonra
erkeklerin ne söyleyeceklerine, ne yapacaklarına bakarlar.
Kendilerine büyük bir ilgi eksikliği olarak gözüken o
anlayışsızlıkların, artık eskisi kadar beğenilmemelerinden ya
da sevilmemelerinden mi kaynaklandığını anlamaya
uğraşırlar.
Baştan savma verilecek her cevap, bakkal kadının öfkeli
tepkisini hak eder.
— Liflemeyeceksin salak, emeceksin.
Ama erkekler bu durumlarda genellikle üflerler.
— Yoo, hiç de şişmanlamadin, iyisin, biraz kilo aldin belki
ama önemli degil.
Bu yakinmalar onlara manasiz ve çocukça gelir çünkü.
Kadinlar ise sinirlenmeye başlarlar.
— Sen beni eskisi kadar sevmiyorsun.
Bunun cevabı elbette, "Nerden çıkardın bunu, tabii ki
seviyorum" değil, sıkı bir sarılış ve iyi bir öpüşmedir. Bir
şeylerin yanlış gitmeye başladığını gören erkek ise, güzel bir


hediye almanın ya da daha kestirmesi "biraz para vermenin"
zamanı geldiğini düşünür.
Onun için sorunun tedavisi öpüşmede değil, paradadır.
Kabul etmeli ki, kendi değerini, gizliden gizliye kendine
verilen parayla ölçmeye yatkın kadın için yapılacak
"fedakârlığın" miktarı bir zaman işe yarar; kadın, "salağın"
duygularını böyle ifade etmeye çalıştığını anlar.
Erkek ise, o düz vahşeti ve insafsızlığı ile, "ağlıyorsa biraz
para ver" çözümlemesini benimser.
Ama hediyelere ve paralara çabuk alışılır, sarılışların ve
öpüşmelerin özlemi yeniden başlar.
Kadın "üşür".
Son bir iki deneme daha yapar, bazen güzelliği ve
cinselliğiyle, bazen sinirli çıkışmalarıyla, erkeğe "üşüdüğünde
ona sarılınması gerektiğini" bir daha öğretmeye uğraşır.
Ama erkek hâlâ, emeceğine üflüyorsa, o tehlikeli sapak
yaklaştı demektir.
Ya kadın kadere rıza gösterip teselliyi hediyelerde, parada,
çocuklarında, kendisine sağlanan güvende aramaya razı olur
ve arada sırada tutan "ben çok yalnızım" yakınmalan ve
ağlama nöbetleriyle hayatını sürdürür ya da "üşümeye" fazla
dayanamayıp "sarılmasını bilen" biri var mı diye etrafa
bakınmaya koyulur.
"Sarılmasını bilenler", bu sapaktaki kadınları keskinleşmiş
radarlarıyla hemen bulurlar.
Bir vakit işler iyi gider.
Ama sarılmasını bilenler de bir süre sonra kaçınılmaz
erkekliklerine geri dönüp üşüyen kadına, üstüne bir hırka


almasını söylerler.
Ve bu hem acıklı, hem eğlenceli süreci başlatan ilk uyarı da
her kadının kendi özel lisanında hemen söylenir. —
Liflemeyeceksin salak, emeceksin.
***



Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   31




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin