"İqtisadiyyatı güclü olan dövlət hər şeyə qadirdir". "Biz neft kapitalını insan kapitalına çevirməliyik"



Yüklə 8,12 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə65/78
tarix15.10.2019
ölçüsü8,12 Mb.
#29353
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   78
Conferance Book Economy.(3)

(01.08.2009) 

7.  


Erbaş,Baha (2011), “Qara Dənizin Gələcəyi”, Dünya Gündəmi (13-20 Mart) 

8.  


Osipov,Victor (2010), “Transnistrian Conflict Settlement:Towards a Genuine Reintegration of 

Moldova”,http://www.csis.org/event/paradigms-transnistrian-conflict-settlement(22.08.2010.) 

 

 

 

 

 

 


THE SUSTAINABLE DEVELOPMENT OF ECONOMY AND ADMINISTRATION: PROBLEMS AND PERSPECTIVES 

Baku Engineering University  

322  

26-27 October 2018, Baku, Azerbaijan 

AK PARTİ DÖNEMİ TÜRKİYE-RUSİYA İLİŞKİLERİ: BÖLGESEL 

ÇATIŞMA İÇİNDE İŞBİRLİĞİ ARAYIŞI 

 

Karimov Asad oğlu Namig 

Bakü Mühendislik Üniversitesi 

karimovnamig@gmail.com

 

 

ÖZET 

XXI  yüzyılın  başlarından  itibaren  Türkiye-Rusya  ilişkilerinde  kayda  değer  ısınma  yaşanmıştır.  Ticaret, 

turizm,  enerji  alanlarında  mevcut  potansiyel  ikili  ilişkilerin  geliştirilmesi  için  kullanılmaya  başlanılmış  ve  bu 

vesileyle de her iki devletin kazanç sağlaması için çaba sarf edilmişdir. Fakat “Soğuk Savaş” döneminden miras 

kalan dinamikler ve Türkiye-Rusya ilişkilerinde yüzyıllardır önemini kaybetmeyen jeopolitik çıkarlar doğrultu-

sunda her iki ülke hem bölgesel hem de küresel olarak farklı politikalar izlemektetirler. Türkiyenin NATO ittifa-

kına üye olması ve aynı zamanda Karadeniz, Ortadoğu ve Güney Kafkasya’da her iki ülkenin jeopolitik çıkarla-

rının çatışması, ikili ilişkilerin gelişmesinde önemli engeller yaratmaktatır. Suriye’de yaşanan iç savaş ve Ukray-

na’da Kırım krizi Türkiye ve Rusya ilişkilerinin hala kırılgan durumda olduğunu ortaya çıkardı. Rusya’nın her 

iki devlete askeri müdahelelerde bulunması Türkiye’nin bölgeseler çıkarlarını tehdit etmekle kalmamış sınır ihlali 

gibi olayların yaşanmasına neden olmuştur. Krizli dönem pek uzun sürmese de onarılması oldukça maliyetli olan 

hasarlar  meydana  getirmiştir.  Buna  rağmen  her  iki  tarafın  da  gösterdiği  gayretler  sonucunda  taraflar  arasında 

buzlar erimiş, iki taraflı ilişkiler bütün alanlarda yeniden onarılmışdır. 

Anahtar kelimeler: Türkiye-Rusya, Ortaklık, İkili ilişkiler, Jeopolitik çıkarlar 

ABSTRACT 

From  the  beginning  of  the  twenty-first  century,  it  is  observed  the  noteworthy  warming  in  the  Turkish-

Russian  relations.  In  the  fields  of  trade,  tourism  and  energy,  it  is  started  to  utilize  of  current  potential  for 

development of bilateral relations and on this occasion it’s been made some efforts in order to reap a benefit for 

both countries.  Nevertheless,  the  dynamics inherited  from  “Cold War”  period and geopolitical interests in the 

Turkish-Russian relations that haven’t lost importance for centuries are very crucial factors in this line that both 

countries follow different politics regionally and globally as well. The membership of Turkey in the alliance of 

NATO  and  therewithal  clash  of  geopolitical  interests  of  both  countries  in  Black  Sea,  Middle  East  and  South 

Caucasus  have  created  inevitable  obstacles  against  developing  of  bilateral  relations.  Civil  War  in  Syria  and 

Crimea crisis in Ukraine uncovered fragile bonds of Turkish-Russian relations. Russian military intervention in 

both states not only threatened regional interests of Turkey but also it caused violation in the border of Turkey. 

Although this crisis period didn’t last  much longer but it  has caused quite costly damages.  Nevertheless, as a 

result of both sides’ efforts cold relations started to warm and again bilateral relations have been repaired in the 

all field that they have collaborated before crisis. 



Key words: Turkish-Russian, Partnership, Bilateral relations, Geopolitical interests. 

 

Giriş 

  Rusya ve Türkiye aynı bölgelerde çıkarları bulunan hem ekonomik hem politik hem de jeopo-

litik bağlamda rakip durumunda olmalarına rağmen, son dönemlerde stratejik ortaklık konumuna gel-

miş iki büyük bölgesel devlet olarak tanımlanmaktatırlar.[1, 244-245] İki kutuplu dünya düzeninin sona 

ermesiyle birlikte ve özellikle 2000’li yılların başından itibaren AK Parti döneminde Türkiye ile Rusya 

ilişkilerinde ciddi bir canlanma yaşanmıştır.[2,78] Rusya ve Türkiye’nin özellikle ekonomi, güvenlik 

ve enerji gibi alanlarda kuracakları iş birliği, iki ülkenin diğer uluslararası aktörlerle daha sağlam bağ-

lantılar kurmaları için de büyük önem taşımaktadır. Rusya’nın enerji kaynaklarının ihracının sağlıklı 

şekilde Orta Doğu ve Avrupa pazarlarına ulaşmasında Türkiye kilit önem taşıyan bir aktördür. Türki-

ye’nin enerji alanında doğal gaza olan ihityacının giderilmesi ve bunun yanı sıra enerji çeşitlenmesi 

politikaları çerçevesinde nükleer santral kurma çalışmalarında Rusya ile iş birliği yapmaktadır. Aynı 

zamanda Rusiya Türkiye için ihracata yönelik bir çok üretim faaliyeti açısından görmezden gelineme-

yecek  derecede  büyük  bir  pazardır.  Güney  Kafkasya  ve  Karadeniz  gibi  jeopolitik  önem  taşıyan 

bölgelerde etkin olan her iki devletin ortaklık çalışmaları bu bölgelerde güvenlik bağlamında istikrarın 

sağlanması için bir avantaj olabilir. Nitekim, bugün Ortadoğu’da bilhassa Suriye’de çatışan jeopolitik 

çıkarlara rağmen her iki tarafın mevcut krize çözüm üretmek için gösterdikleri girişim ve çaba, Tür-

kiye ve Rusiya’nın işbirliği potansiyelinin boyutlarını açık bir şekilde göz önüne sermektedir. Türkiye 

ve  Rusya  2000’li  yılların  başından itibaren ikili ilişkilerde işbirliği  ve  çatışma  alanlarını  birbirinden 

başarıyla ayırmıştır. Fakat bu işbirliğinin devamı için çatışan çıkarların kordineli şekilde göz önünde 

bulundurulması ve potansiyel risklerin önlenmesi muhakkak gerekmektedir. 


THE SUSTAINABLE DEVELOPMENT OF ECONOMY AND ADMINISTRATION: PROBLEMS AND PERSPECTIVES 

Baku Engineering University  

323  

26-27 October 2018, Baku, Azerbaijan 

1.  İş birliği çabaları ve ikili ilişkilerde yaşanan ani gelişmelerin sebepleri 

Türkiye ve Rusya ikili ilişkilerinin “Soğuk Savaş” öncesi ve sonrasındakı 10 yıllık bir dönem ile 

AK  Parti  dönemini  karşılaştırdığımızda  iki  devlet  arasındakı  genel  ısınmanı  bir  takım  sebeplerle 

açıklayabiliriz.  En  önemli  sebeb  olarak  her  iki  devletin  özellikle  bu  durumda  Türkiye’nin  son 

zamanlarda  batı  ile  ilişkilerinin  daha  da  kötüleşmesini  gösterebiliriz.  Nitekim  ABD’nin  Türkiye  ile 

ilişkileri Bush yönetiminin Irak’a müdahelesi zamanı Türkiye’nin hava alanını kullanma talebine red 

cevabı almasından sonra tek taraflı olarak bozulmaya başlamış akabinde Avrupa Birliği’nin (özellikle 

Fransa  ve  Almanya)  Türkiye’ninin  üyelik  çabalarına  sıcak  bakmaması  nedeniyle  Batı  ile  ilişkiler 

kırılma  noktasına  kadar  gelmiştir.  Daha  sonra  AKP-nin  dış  politikada  değişime  gittiğini,  başka  bir 

sözle  Türkiyenin  dış  politikada  tabiri  caizse  “eksen  kayması”  yaşadığını  söyleyebiliriz.[3,  79-80] 

Rusya  da  zaten  kendi  çıkarları  doğrultusunda  uyguladığı  politikalar  yüzünden  “Soğuk  Savaş” 

döneminde olduğu gibi olmasa da Batılı devletler tarafından daima izole edilmiş devlet durumundadır. 

Bu  yüzden  her  iki  devlet  dışlanma  tehlikesine  karşı  işbirliği  çabalarını  daha  da  artırarak  gerekli 

politikalar izlemektedirler. Yine de tüm bu ortaklık ve işbirliği politikalarına rağmen Türkiye halen bir 

NATO devleti olarak Batı için önemli jeopolitik konuma sahip müttefik olarak bilinmektedir.[4, 8-11]  

Diğer  önemli  sebeb  ise  Türkiye  ve  Rusya  arasında  her  gün  daha  da  artan  ve  gelişen  güçlü 

ekonomik  bağlardır.  Ticari  ilişkiler  kısa  zamanlı  dalgalanmalara  rağmen  çok  hızlı  bir  oranda 

büyümektedir.  Türkiye  genel  olarak  Rusiya  Federasyonu’na  tekstil  ürünleri,  kimyasallar,  elektronik 

eşya  ve  ev  aletleri  üretimi,  cam  ,  kapı,  pencere  üretimi  ve  gıda  ürünleri  şeklinde  mal  ihracatı 

yapmaktadır.  Buna  karşılık  Türkiye  ilk  sırada  doğalgaz,  petrol  ve  metaller  gibi  ham  maddeler  ithal 

etmektedir.[5, 116-118] Bu yüzden Türkiye Rusya ile ticari ilişkilerde daha bağımlı taraf olarak öne 

çıkıyor.  Diğer  tarftan  Türk  inşaat  şirketleri  en  önemli  pazar  olarak  bildikleri  Rusiya’da  çok  aktif 

faaliyet  içindeler.  Aynı  şekilde  her  iki  devlet  arasında  turizm  alanında  da  ilişkiler  büyük  oranlarla 

gelişmektedir.  Özellikle  Türkiye’ye  turizm  amaçlı  seyahet  eden  Rus  turistlerin  sayı  her  yıl  daha  da 

artmaktadır. Bu artım Türkiye’nin turizm sektörüne büyük oranlarda katkı sağlıyor ve aynı zamanda 

Rusya ile olan ticari açıktakı boşluğu az da olsa kapamaya yardım etmektedir. [6, 11-13] 

Son  olarak  enerji  sektörü  Türkiye-Rusya  ilişkilerinin  gelişiminde  temel  faktör  olarak 

bilinmektedir.  Nitekim  son  yıllarda  Rusya  ile  Turkiye  arasındahem  nükleer  enerji  hem  de  Rus 

doğalgazının  iletimi  alanında  önemli  ölçekte  iş  birliği  zeminleri  oluşturulmuştur.  Türkiye  doğalgaz 

ihtiyacının yarısından fazlasını Rusya’dan tedarik etmekdedir. Bu rakam pek çok Avrupa ülkeleri için 

benzer oranlarda olmasına rağmen, bu ülkelerin hemen tamamında enerji arzında çeşitlilik politikası 

uygulanmaktadır. Doğalgaz tedarikinde Türkiye’nin büyük oranlarla Rusya’ya bağımlı olması ulusal 

güvenlik  bağlamında  tehlikeli  olduğu  kadar  Türkiye-Rusya  ekonomik  ilişkilerinde  Türkiye’nin 

aleyhine  ticaret  açığı  da  yaratmaktadır.[7,  91-92]  Fakat  Rusya’nın  enerji  dağıtımında  Türk 

boğazlarının  çok  büyük  önemi  olduğu  için  ikili  ilişkilerde  menfaatler  doğrultusunda  iş  birliği  ve 

ortaklık çalışmaları daha da güçlü zeminler üzerinde kurulmaktadır. Örneğin, Rusya’nın Kırım’ı ihlak 

etmesi sürecinde Türkiye’nin Ukrayna’nın yanında olması ve uluslararası alanda protesto eylemlerinde 

yer  almasına  rağmen,  Kremlin  ile  Kiyev  arasında  yaşanan  gerilimin  Türk-Rus  ilişkilerine  zarar 

vermesinden  ziyade  Rusiya’yı  Türkiye  ile  enerji  alanında  daha  da  yakınlaştırmıştır.  Bu  süreç  içinde 

gündeme gelen Türk Akını projesi Rus gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ihracını öngörmekte ve 

aynı zamanda Türkiye’nin daha düşük fiyatlarla doğal gaz elde etmesine neden olacaktır.[8, 131-133] 

Proje Türkiye’nin stratejik konumu bağlamında önemini daha da arttıracaktır. Doğal gaz tedarikinin 

yanı sıra Türkiye’de ilk nükleer santral olan Akkuyu santralinin ihalesi de Rusya Devlet Nükller Enerji 

kurumuna  verilmişdir.  Projeye  uygun  olarak  ayrıca  Türk  mühendis  adayları  Akkuyu  Nükleer  Güc 

Santrali’nde  görev  almak  üzere  Rusya’ya  eğitime  gönderilmişdir.  Türkiye  enerji  alanında  dışa 

bağımlılığın azaltılması ve ülke enerji ihtiyaçlarının öz kaynaklardan kullanılarak tedarik edilmesi için 

nükler enerji projesine yönelmiştir.[9, 7] Fakat ihalenin Rusya’ya verilmesi Türkiye’nin Rusya’ya olan 

enerji  bağımlılığını  artırmıştır.  Rusya’nın  Avrupa’ya  karşı  enerji  kozunu  nasıl  soğuk  silah  gibi 

kullandığını  yakın  geçmişte  Ukrayna  krizinden  çok  iyi  bir  şekilde  bilyoruz.  Bu  yüzden  onu  da 

ututmamalıyız  ki,  iki  ülke  arasında  yaşanacak  her  hangi  bir  kriz  durumunda  Türkiye’nin  ulusal 

güvenliği ve çıkarları tehlike altına girecektir ki, bu durum Jet krizi sürecinde yaşanmıştır. 

2.Çatışan bölgesel çıkarlar 

Türkiye-Rusya  ilişkilerini incelediğimiz  zaman  ekonomik  ortaklık  ve  dış  politikada  kısa  süreli 

müttefiklik politikaları izlense de genel olarak her iki devlet jeopolitik olarak bir birine rakip konumda 


THE SUSTAINABLE DEVELOPMENT OF ECONOMY AND ADMINISTRATION: PROBLEMS AND PERSPECTIVES 

Baku Engineering University  

324  

26-27 October 2018, Baku, Azerbaijan 

bulunmaktadırlar. Çıkarlar doğrultusunda ortaya çıkan bu rakiplik bazen işbirliği politikaları önünde 

önemli engeller yaratsa da kökleri tarihi geçmişe dayandığı ve jeopolitik konumları bağlamında büyük 

önem  arz  etdiği  için  fikir  ayrılıkları  tüm  dönemler  için  kaçınılmazdır.  Son  dönemlerde  ise  her  iki 

devletin siyasi ilişkilerinde güncel sorunlar olarak öne çıkan üç büyük sorun vardır. Bunlardan tarihi 

kökleri  Rusya-Osmanlı  dönemine  dayanan  Karadeniz  havzası  ve  Güney  Kafkasya  sorunun  yanı  sıra 

son dönemlerde Rusya-Türkiye ilişkilerinin en aktüel sorunu olarak Suriye krizi ortaya çıkmıştır. 

Özellikle  Rusya  için  tarih  boyunca  Güney’e  ve  Batı’ya  açılan  kapı  olarak  bilinen  boğazların 

hakimiyetinin  Türkiye’nin  elinde  olması  Rusya  için  büyük  dezavantaj  yaratmaktadır.  Fakat  Rusya, 

Kırım’ı ihlak etmesinin ardından Karadeniz havzası üzerinde hakimiyetini genişletmiştir. Söz konusu 

ihlakın ardından Karadeniz’de askeri denge bozulmuş, Türkiye Rusya tarafından güçlü füze sistemleri

donanma  ve  hava  kuvvetleri  tarafından  çevrelenmiştir.[10]  Diğer  tarafdan  Karadeniz  havzası 

jeopolitik olarak Orta Asya ve Güney Kafkasya’yı deniz yoluyla Avrupa’ya bağlayan en önemli geçit 

konumunda bulunmaktadır. Bu nedenle Karadeniz bölgesi gerek enerji ve ticaret gerekse de güvenlik 

açısından  hem  Güney  Kafkasya’da  etkin  olmak  bağlamında  hem  de  Batı  devletleri  ile  ilişkilerde 

büyük  önem  arz  etmektedir.  Nitekim  Karadeniz  kıyılarında  Türkiye’nin  NATO  devleti  olması  ve 

bunun yanı sıra Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO ile askeri ilişkilerini güçlendirmesi Rusya’yı tedirgin 

etmektedir.  Gürcistan  ve  Ukrayna  ile  ilişkilerinde  çok  büyük  sorunlar  yaşayan  Rusya,  Türkiye’nin 

uluslararası alanda hem Kırım’ın ihlakı zamanı hem de “5 günlük Gürcü-Rus savaşın”-da Rusya’nın 

karşısında olmasına rağmen ikili ilişkilerin bozulmamasına gayret etmiştir.[11, 5 ] 

Türkiye ve Rusya için kilit nokta olan Güney Kafkasya bölgesinde de her iki devletin iş birliği 

yaptığı  aktörler  birbirlerinin  karşısında  yer  almaktadırlar.  Türkiye  Güney  Kafkasya  siyasetini 

Azerbaycan  üzerinden  dengelemekte  ve  aynı  zamanda  da  Gürcistan  ile  de  güçlü  bağlara  dayalı 

işbirliği politikası yürütmektedir. Rusiya ise her ne kadar dondurulmuş olsa da Gürcistan ile gerilimli 

ilişkilerini  devam  etdirmektedir.  Bunun  yanı  sıra  Türkiye  ile  Ermenistan  arasında  gerek  “Sözde 

Ermeni  Soykırımı”  olsun  gerekse  de  “Dağlık  Karabağ”  sorununda  büyük  gerilimler  yaşanmasına 

rağmen  Rusya  Ermenistan’a  açık  desteğini  sürdürmektedir.  Türkiye  ile  Rusya’nın  izlediği  tamamen 

farklı politikalar iki ülkeyi çatışma noktasına kadar getirdiği dönemler de olmuştur. Özellikle 2008 yılı 

Gürcü-Rus savaşında ABD-nin boğazları kullanarak Gürcistana yardım ulaştırmak isteyi Türkiyeyi zor 

durumda bırakmıştır. Daha öncesinde ise AB ve ABD-nin Rusya’yı görmezden gelerek Hazar enerji 

kaynaklarını  Türkiye  üzerinden  elde  etmek  çabası  ve  akabinde  Gürcistan’ın  da  NATO  ile  sıcak 

ilişkiler  içine  girmesi  bölgede  gerilimi  daha  da  tırmandırmıştır.  Sonuç  olarak  Türkiye  ve  Rusya’nın 

izledikleri karşıt siyaset diğer işbirliği alanlarını da tehdit etmektedir. Halbuki daha önceki bölümde de 

belirttiğimiz  üzere  her  iki  devletin  Güney  Kafkasya’da  iş  birliği  girişimlerinde  bulunması,  bölgede 

diğer  devletler  arasında  yaşanan  sorunların  çözülmesi  için  de  yardımcı  etken  olabilecek  niteliktedir. 

Fakat  söz  konusu  jeopolitik  çıkarlar  olduğu  sürece  her  iki  devlet  arasında  işbirliği  ve  ortaklkık 

ilişkilerinin zarar görmesi kaçınılmaz olarak görünmektedir.[12, 273-274] 

Ortadoğu’da  da  durum  neredeyse  Güney  Kafkasya’dan  farklı  değildir.  Rusya’nın  son 

dönemlerde  Ortadoğu’ya  uyguladığı  kararlı  hamleler  sonrasında  iki  ülke  arasında  rekabet  daha  da 

keskinleşmiştir.  Arab  Baharı’nın  sürecinin  başından  beri  Rusya  statükodan  yana  tavır  sergileyerek 

bölgeye  müdahele edilmesine karşı gelmiştir. Türkiye ise halkların meşru haklarının korunmasından 

yana  tavır  sergilemiştir.  Aynı  zamanda  Türkiye  hükümeti  daha  iç  savaşın  başından  Esad’a  mühalif 

cephenin önemli destekçilerinden biri olmuştur.[14, 307-308] Bunun yanı sıra Rusya Esad rejiminin 

uluslararası alanda en büyük destekçisi olmuş, ülkeye müdahelede bulunarak Suriye dahilinde de Esed 

rejiminine  büyük  destek  sağlamıştır.  Suriye’de  bitmek  bilmeyen  iç  savaşın  yaratdığı  istikrarsızlık, 

farklı  kaynaklardan  mali  destek  alan  devlet  dışı  aktörlerin  Türkiye  sınırlarınını  ve  orada  yaşayan 

sivilleri  tehlike  altına  atması  nedeniyle  Türk  ordusu  Suriye’ye  askeri  müdahele  yapmak  zorunda 

kaldı.[13, 35-39] Rus uçağının düşürülmesinden ardından Rusya Suriye’deki hava savunma sistemini 

güçlendirmiş  Türkiye  ordusunun  Suriye’deki  varlığına  engel  yaratmıştır.  Yalnız  iki  ülke  arasında 

ilişkiler  yeniden  onarıldıkdan  sonra  Türk  ordusu  Suriye’de  “Fırat  Kalkanı”  isimli  operasyon 

yapabilmiştir.  Daha  da  önemlisi  bu  krizden  Türkiye  kaybeden  taraf  olarak  çıkmış,  Suriye’de 

muhaliflere  verdiği  desteyi  kesmek  zorunda  kalarak  Rusya’nın  Halep  müdahelesinin  önünü 

açmıştır.[15,  10]  2016’nın  sonuna  doğru  ise  iki  ülke  arasında  buzlar  eridiği  sırada  Rusya  ve 

Türkiye’nin Suriya politikalarına bir başka aktörün yani İran’ın eklenmesi en önemli gelişme olarak 

tarihe  geçmiştir.  İran,  Rusya  ve  Türkiye  farklı  çıkarlar  peşinden  koşmalarına  rağmen  Rusya 


THE SUSTAINABLE DEVELOPMENT OF ECONOMY AND ADMINISTRATION: PROBLEMS AND PERSPECTIVES 

Baku Engineering University  

325  

26-27 October 2018, Baku, Azerbaijan 

aracılığıyla Moskovada buluşarak “Suriye’nin egemenliğine, bağımsızlığına, ve toprak bütünlüğüne” 

saygı  duyduklarına  dair  bildirge  imzalamışlardır.  Akabinde  ise  2017  yılında  Astana’da  bir  araya 

gelerek aynı bildirgeye istinaden İŞİD’e karşı ortak mücadele kararını aldılar. Yaşanan bu gelişmeler 

sonrasında sorunun çözümüne ulaşıldığı düşünülse de Rusya ve Türkiye arasında ortaya çıkacak daha 

büyük bir fikir ayrılığı mevcuttur. Türkiye’nin Suriye’deki Kürtlerin güçlenmesini ve bağımsızlıklarını 

ilan etmesine karşı gösterdiği tavır Rusya ile yaşanan bir diğer ve en önemli fikir ayrılığıdır. Nitekim 

Rusya gerekirse Kürtlerin özerkliğini destekleyebileceğine dair işaretler vermektedir. [16, 126] Rusya 

PYD’nin  hem  Moskova’daki  hem  Suriye’deki  faaliyetlerine  desteğe  devam  etmekte  ve  Kürtler 

üzerindeki  etkisini  ABD’ye  kaptırmak  istemediğini çeşitli  yollarla  ifade etmektedir.[17] Kısa  olarak 

söylemek gerekirse Türkiye ve Rusya’nın Suriye’de tüm ortaklaşma çabalarına rağmen her iki devletin 

farklı  kutuplarda  olması  ve  farklı  jeopolitik  çıkarlar  peşinde  koşması  anlaşmanın  kısa  dönemde 

sağlanmayacağını göz önüne sermiştir. 

Sonuç 

Rusya ve Türkiye ekonomik ilişkilerde şu an için büyük başarılar elde etseler de bu ilişkilerin 

süreklililiği  tartışılır  bir  konu  olarak  kalmaktadır.  Fakat  her  ne  kadar  jeopolitik  olarak  devletler 

arasında  çıkar  çatışması  söz  konusu  olsa  da  ve  Rusya’nın  konjoktürel  taleplerinin  Türkiye  ile 

örtüşmüyor  olmasına  rağmen,  Rusya  Türkiye’ye  Suriye  Kürtleri  konusunda  ABD  ile  kıyasladığımız 

zaman  daha  ılımlı  tavır  sergilemektedir.  Bunun  yanısıra  iki  ülke  arasında  yakınlaşmanın  en  temel 

nedeni  her  iki  ülkede  yükselen  Batı  karşıtlığıdır.  Her  iki  ülke  Batı  tarafından  otoriter  devlet  olarak 

algılandıkları  ve  onay  görmedikleri  için,  Batı’nın  özellikle  ülkelerin  içindeki  marjinal  grupları 

destekleyerek rejim değişikliği peşinde olduklarını düşünmektedirler. Özellikle Ahmet Davutoğlu’nun 

“komşularla  sıfır  sorun”  teorisi  uygulandığı  günden  itibaren  Türkiye  dış  politikada  sankı  “eksen 

kayması” yaşamış, Batı tarafından kabul görme çabalarının yerini uzun yıllarıdr ilişkilerin neredeyse 

hiç olmadığı ve tabiri cayizse “umursanılmadığı” Doğu devletleri ile ilişkilerin geliştirilmesi almıştır. 

Bu teorinin uygulamada başarısızlıkla sonuçlanması ayrı bir konu olsa da halen Türkiye dış politikası 

Batı  yerine  Doğu’ya  eksenini  çevirmiş  durumdadır.  Bu  duruma  Moskova’nın  da  bölgede  kalıcı 

ittifaklardan ziyade Batı tarafından karşılaştığı sorunları çözmek için hemen hemen Batı karşıtı bütün 

uluslararası  aktörlerle  dialog  içine  girmesi  ve  hatta  gerektiğinde  işbirliği  yapabilecek  esnek  bir  dış 

politika  sergilemesi  Türkiye-Rusya  ilişkilerinin  gelişmesinde  en  büyük  faktördür.  Hiç  kuşkusuz  bu 

gelişmeni her iki devlet için kayda değer bir başarı olarak göstere biliriz. Özellikle Türkiyenin Batı ile 

tek taraflı “başarısız” politikasının yerine çok taraflı diplomasini seçmesi onun uluslararası politikada 

daha büyük ağırlığa sahip olması bağlamında büyük bir adımı olarak nitelendirebiliriz. Ancak Türkiye 

bir  NATO  devleti  olarak  Rusya  ile  olan  ilişkilerini  çok  taraflı  ortaklık  arayışından  ziyade  tamamen 

Batı karşıtı çerçiveye oturtmuş olması Türkiye için büyük bir fiyasko ile sonuçlanabilir. Türkiye enerji 

açısından Rusya’dan bağımlı bir devletdir. Aynı zamanda askeri olarak Rusya  dünya çapında nükler 

güçü olan ve ordu bağlamında da Türkiye ile kıyasladığımız zaman Rus ordusu hem niteliksel hem de 

niceliksel  olarak  Türk  ordusundan  güçlü  durumdadır.  Türkiye  gibi  bölgesel  güç  olarak  bilinen 

devletler,  güç  dağılımını  politikalarını  klasik  olarak  çok  boyutlu  ve  çok  ortaklı  bir  dış  politika 

yönelimi  ile  dengelemektedirler.  Rusya’nın  Batı’nın bir alternatifi olarak  öne  çıkması  bir  bağımlılık 

ilişkisinin  başka  bir  bağımlılık  ilişkisi  ile  telafi  edilmesi  riskini  içinde  barındırmaktadır.  Bu  yüzden 

Türkiye  ve  Rusya  ilişkilerinin  bu  denli  krizlerin  içinde  hala  ortaklık  ve  işbirliği  çabaları  ile 

kurtarılmaya çalışılması sadece geçici çıkarlar doğrultusunda kırılgan diplomasi üzerinden yapılması 

ikili ilişkilerde büyük ölçekte tehlike içermesi ile birlikte bölge devletlerini ve hatta Batı devletlerini 

de kaygılandıran bir durum olarak nitelendirilmektedir. 

 

KAYNAKÇA 

1. 


Ali Balcı, Türkiye Dış Politikası: ilkeler, aktörler ve uygulamar, Nesil Basım Yayın, Eylül 2013, 339 s. 

2. 


Adam Balcer, The future of Turkish-Russian Relations: A strategic perspective/ Turkish Policy Quarterly, Voume 8 

Number 1, 2009, p 77-87. 

3. 

Emirhan Kaya, Dış Politika Değişimi: AK Parti Dönemi Türk Dış Politikası, 2015, say 71-91. 



4. 

Şener Aktürk, A Realist Assessment of Turkish-Russian Relations, 2002-2012: from the peak to the dip ? , Caspian 

Strategy Institute, 2013, p 24. 

5. 


Prof.Dr.Mohamad ARAFAT, Dr.Luqman O. Mahmood Alnuaimy, The Turkish-Russian Relations in the Era of AKP

Afyon Kocatepe Üniversitesi, İİBF Dergisi, 2011, p 103-133 

6. 

Muhammet Koçak, Türkiye-Rusya İlişkileri, SETA analiz, sayı 201, 2017 mayıs, 24 s. 



Yüklə 8,12 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   78




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin