Mehmet Şimşir
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
38 / 2017
282
Akra b. Hâbis vb.lerini geri çevirmiştir. Ellerindeki yazıyı yırtıp onlara “Rasulullah İslam’a ısındırmak için
size pay veriyordu, bugün ise Allah, dini yüce ve üstün kılmıştır” dediğinde bu şahıslar Hz. Ebu Bekir’e
giderek O’nu şikâyet etmiş ve “Halife sen misin yoksa o mu?” demişler, Hz. Ebu Bekir de “İnşaallah
O’dur!” diyerek Hz. Ömer’in bu tavrını onaylamış ve durumu ashaba bildirmiştir (Kâsânî, 1328: II/44-45).
Kettânî, bu rivayeti değerlendirirken Hz. Peygamber zamanında bu şekilde atâ alanların olmasını, bunlarla
ilgili kayıtların tutulmasını, listeler olduğunu söylemekte ve buradan hareketle “Bu Dîvân’ın tâ kendisidir”
(Kettânî, 1990: I/300) diyerek Peygamber (s) döneminde Dîvân’ın olduğunu kabul etmektedir.
İkinci rivayete gelince; Ebu Hureyre, âmili bulunduğu Bahreyn’den beş yüz bin dirhem mal getirmiş,
Hz. Ömer’in yanına geldiğinde “Ey Mü’minlerin Emiri! Bu malı al” demiş, O, “Ne kadardır?” diye
sorduğunda “Beş yüz bin dirhem” cevabını vermiştir. Bunun üzerine Hz. Ömer “Beş yüz bin dirhemin ne
kadar olduğunu biliyor musun!” demiş, Ebu Hureyre, “Evet, beş tane yüz binin toplamı” deyince O, “Bu
gece sen uykusuza benziyorsun, şimdi git, bu gece uyu, sabah bakarız” demiş, sabah Ebu Hureyre tekrar
gelip “Bu malı benden al!” dediğinde tekrar “O mal ne kadar?”
diye sormuş, “Beş yüz bin dirhemdir”
cevabı üzerine “Bu mallar helal kaynaktan mı?” diye sormuş, Ebu Hureyre de “Yalnızca öyle olduğunu
biliyorum” demiştir. Bunun üzerine Hz. Ömer, “Ey İnsanlar! Biliniz ki çok miktarda mal geldi. Bunu
ölçmemizi isterseniz ölçeriz, tartmamızı isterseniz tartarız, saymamızı isterseniz sayarız” demiş,
dinleyenlerden
birisi
‡‡‡‡‡‡‡‡
“Ey Mü’münlerin Emiri! İnsanlar için Dîvânlar kur, onlar buna göre alsınlar”
teklifinde bulunmuştur. Bu fikir Hz. Ömer’in hoşuna gitmiş ve Dîvân defterlerini düzenletmiştir (Ebu
Yusuf, 1396: 59; Belâzurî, 1957: 635-636; İbn Sa’d, 1968: III/300; Cehşiyârî, 1980: 16-17; İbn Haldun,
1988: I/637; Mâverdî, 1994: 374).
Bu rivayette de görüldüğü gibi Hz. Ömer’in yaptığı uygulama ve oluşturduğu yeni sistem Dîvân tesis
etme değildir. Malların kişilere haksızlık olmadan, herhangi bir karışıklığa meydan vermeden, tam bir
şekilde ve öncelik sırasına göre verilmesini temin etme istek ve işleminden ibarettir.
Zira o dönemdeki
devlet gelirleri önceki dönemlerden çok fazla miktara ulaşmış ve bunların bir anda dağıtılması da mümkün
olamamıştır. Önceki dönemlerde farklı haklara sahip olanların kendi ellerinde yazılı belgeleri bulunması
şeklinde yürütülen işlemler, hisse tayinlerini ve kime ne kadar verildiğini belirleyen defter tutma işlemine
tebdil edilmiştir.
Üçüncü bir rivayete göre; Ahvaz’ın eski hükümdarı Hürmüzân, Hz. Ömer’i bir Dîvân teşkil etmeden
çeşitli yerlere asker sevk ederken görünce: “Bunlardan bazıları kaybolsa bunu kim bilecek? Geride kalan ve
orduya katılmayanın yeri mutlaka boş kalır, bu durumu ancak tutulan defter zapt eder, o halde bunlar için
bir Dîvân ve daire kur” demiş, Hz. Ömer önce Dîvân’ın ne demek olduğunu ondan sormuş, onun Dîvân’ı
izah etmesinde sonra Kureyş’in kâtiplerinden olan Ali b. Ebu Talib, Mahreme b. Nevfel ve Cübeyr b.
Mut’ım’e emir vermiş, onlar da Rasulullah’a yakınlık derecesine göre askerleri Dîvân’a kaydetmişlerdir (İbn
Haldun, 1988: I/637). Rivayeti Cehşiyârî ve Mâverdî biraz farklı bir şekilde aktarmaktadırlar. Onların
rivayetine göre Hz. Ömer, yanında Fîrûzân’ın
Dostları ilə paylaş: