Kader beni, iki Alman devletinin tam sınırları üzerinde bir kasabada, Braunau am Inn'de



Yüklə 1,96 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə30/30
tarix31.12.2021
ölçüsü1,96 Mb.
#49735
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30
Adolf Hitler - Menim mubarizem

sevgiden cesaret alarak italya'nın iç hainleri ile anla maktan kaçıp, her çareye ba vurmak 
suretiyle dü manları ortadan kaldırma a u ra an büyük adama kar ı derin bir hayranlık 
duydum. MUSSOLÎNl'Yl bu dünyada büyük insanlar seviyesine çıkaracak husus, halya'yı 
Marksizm'le payla mak yerine, Marksizmi imhaya u ra arak vatanı uluslararası duruma 
dü ürmekten koruma yolundaki azmidir. Bizim sahte ve de ersiz devlet adamlarımız, ona 
nispetle acınacak bir cüce halinde kaldıkları için, bu sı ırlar kendilerinden bin defa üstün bir 
adamı ele tirmek gibi bir anlamsızlı a kalkı tıkları zaman insan derin bir nefret duyuyor. 
Henüz yarım yüzyıl önce liderleri bir Bismarck olan bir memlekette böyle sözler i itmek 
insana ne tuhaf geliyor! Burjuvazinin 1923 senesinde aldı ı bu vaziyet ve Marksizm'e 
gösterdi i yumu ak davranı lar, Ruhr'da her türlü faal direncin elde edece i sonucu önceden 
i aretlemi  oluyordu. Bir can dü manı kendi aramızda bulundu u sırada Fransa ile sava a 
giri mek bir aptallık idi. Buna eklenen her  ey, kavga taklidinden, hedefi "halk ruhunun 
co masını" teskin ve Almanya'nın milli unsurlarını biraz olsun tatmin için, fakat gerçekten 
onu kandırmak gayesiyle düzenlenmi  sahnelerden ibaretti. E er bir inançla hareket edilmi  
olsaydı, bir milletin kuvvetinin birinci derecede silâhlarında de il, idare kuvvetlerinde oldu u 
ve dı  dü manları yenmeden önce içteki dü manların kökünü kazımak gerekti i kabul edilirdi. 
Yoksa zafere ve daha ilk günden itibaren gösterilen çabalara bir mükâfat bulamayan milletin 
vay haline... içinde dü man unsurları saklanmı  bir milletin üzerinden bir bozgun silindirinin 
geçmesi, direnme kuvvetinin bölünmesi ve dı  dü manın muhakkak zafere ula ması için 
yeterlidir. 
i te 1923 senesinin baharından beri bunun böyle olaca ı evvelden görülebilirdi. Fransa'ya 
kar ı askeri bir ba arı elde etmenin güçlü ünden hiç söz edilmesin. Çünkü Fransızların Ruhr'a 
girmeleri ile do acak tepki Almanya'da Marksizm'in yok edilmesinden ba ka bir sonuç 
olmasa bile, ba arı bizim lehimize gerçekle mi  sayılırdı. Hayatının ve gelece inin azılı 
dü manlanndan kurtulmu  olan bir Almanya dünyada artık kimsenin yenemeyece i 
kuvvetlere sahip olurdu. 
Almanya'da, Marksizm'in parçalandı ı gün, gerçekte esaret zincirlerinin de ebediyen 
parçalandı ı görülecekti. Çünkü biz bütün tarihimiz içinde hiçbir zaman dü manlarımızın 
kuvvetli olu u dolayısıyla yenilmedik. Biz her zaman kendi hatalarımızdan ve içimizde 


bulunan dü manlar tarafından ma lûp edildik. Alman hükümeti o devirde bu kadar 
kahramanca bir davranı tan aciz bulundu u için yukarda gösterilen ikinci  ekli seçme gibi bir 
akıl ve hikmet eseri göstermeliydi. Yani o dakikada hiçbir  ey yapmayarak, durumu kendi 
akı ına bırakmalıydı. 
Fakat tarihimizin bu mühim dakikasında Allah Alman milletine büyük bir adam(!) olan M. 
Cuno'yıa hediye etti. Bu ki i tam manasıyla bir devlet adamı, yahut meslekten yeti mi  pi kin 
bir politikacı de ildi. Hele hele, anadan do ma üstün kabiliyetli bir devlet adamı hiç de ildi. 
Belli vazifeleri yerine getirmek için bir nevi u ak rolünü oynuyordu. Bu Almanya için, bir 
Tanrı belâsı oldu. Çünkü dı  ve iç politikaya karı an bu "tüccar", onu ticari bir i  dü ündü ve 
ona göre faaliyet gösterdi. Fransa Ruhr Bölgesi'ni i gal ediyordu. Ruhr Bölgesi'nde ne vardı? 
Kömür. Anla ılıyordu ki, Fransa Ruhr Bölgesi'ni kömürü için istilâ etmekte. Bunun neticesi 
olarak M. Cu-no Fransızların kömürden mahrum kalmaları için "grev" ilânım dü ündü. M. 
Cuno'nun aklınca böyle bir davranı  Fransız ordusunu muhakkak Ruhr Bölgesi'ni terke 
zorlayacaktı. Çünkü bu i gal kendisine hiçbir kâr getirmeyecekti, i te milli ruha sahip (!) bu 
mühim devlet adamının dü üncesi buydu. Cuno, çe itli meydanlarda nutuklarla milletine hitap 
ediyordu. Ne yazık ki milleti de kendisini memnuniyetle, heyecanla dinliyor ve hayranlık 
duyuyordu. 
Fakat grevi yapmak için tabii olarak Marksistlere muhtaçtılar. Çünkü, grevi ocaklarda çalı an 
i çiler yapacaklardı. Binaenaleyh maden i çilerini de di er Almanlar tarafından kurulmu  tek 
cepheye sokmak gerekiyordu. Burjuvaziye mensup bir devlet adamı için i çi, Marksist 
birbirlerine e it deyimlerdir. Bu hıyanet parola ilân edildi inde burjuva çöplü ünden çıkmı  
olan bu partilerin temsilcilerinin gözlerinin nasıl parladı ı görülecek  eydi. Hele  ükür Uzun 
zamandan beri aradıklarını bulmu lardı. Onlara göre, Cuno bizi Marksizm'den ayıran kanalın 
üzerine bir köprü dikmi ti. O vakit kendini bir milli kahraman ilân ederek elini, vatanlarına 
hıyanetleri tespit edilmi  hain komünistlere do ru uzattı ı görüldü. Bu hainler de kendi 
menfaatleri bakımından uzatılan eli bo  çevirmediler. Nasıl ki, Cuno'nun kendi "tek 
cephesi"ni kurmak için komünist liderlere ihtiyacı varsa, komünistler de Cuno'nun parasına 
muhtaçtılar. Cuno'nun milli gazetelerden ve milli olmayan dolandırıcılardan kurulu "tek 
cephe"si nihayet te kil edildi ve tuhaftır ki komünistlere, yalancılara devlet tarafından tahsisat 
ba landı. Bunlar asil (!) vazifelerini yapma a koyuldular. Hem de bu, defa ücreti devlet 
tarafından verilmek  artıyla... 
Genel bir greve tahsisat ba layarak bir milleti kurtarmak akıllara zarar bir fikir idi. Pek iyi 
bilinir ki, bir millet hürriyetini dua ile sa layamaz. Genellikle bir milleti tembelli e te vik 
ederek hür yap mak da imkânsızdı. Bu gerçe i, tarihi bir tecrübe daha ispat edecek ti. E er o 
dakikada M, Cuno ücretli bir greve gidece i yerde heı Alman'dan iki saat fazla çalı ma 
istemi  olsaydı, bu "tek cephe" masalı üç günde kendili inden son bulurdu. Milletler, 
haylazlıklarla de il, fedakârlıklarla kurtarılır. 
Zaten bu sözde "pasif direnç" uzun zaman devam etmedi. Bu kadar gülünç  ekilde istilâ 
ordularının korkutulaca ını ve geri çekilmeye mecbur edilece ini dü ünmek "sava " hakkında 
bir  ey bilmemek demekti. Bu neticeyi elde edebilmek için masrafı milyarlara çıkan ve dünya 
parasını kökünden sarsacak bir te ebbüse giri mek lâzımdı. Tabiidir ki Fransızlar "direncin" 
nasıl kuruldu unu görünce Ruhr Bölgesi'ne kendi evleri gibi yerle tiler. Serke  bir sivil halkın 
davranı ı i gali yapanlar için önemli bir tehlike halini aldı ı zaman, bunların sindirilmesi için 
hangi usullerin tanıtılaca ını Fransızlar bizden ö renmi lerdi. Dokuz sene önce biz Belçika 
çetelerini bir anda da ıtmamı  mıydık? 
Sivil halka, faaliyetleri Alman orduları için hakiki tehlike oldu u zaman vaziyetin ciddiyetini 
ve önemini açıkça anlatmamı  mıydık? Ruhr'daki pasif direnme Fransızlar için gerçekten bir 
tehlike olsaydı sekiz gün içinde kolayca i gal orduları bu çocukça davranı lara gayet kanlı bir 
ekilde son verirlerdi. Daima dönüp dola ıp  u noktaya geliyoruz. Pasif direnme e er 
dü manın sinirine gerçekten dokunursa ve o zaman bu direnmeyi silâh zoruyla ve kan dökerek 


ezme e kalkarsa ne yapılacaktı? Bu takdirde direnmeye devam kararı verilmi  midir? Evet 
denecekse, en kanlı zulümlere ve tecavüzlere katlanmak mecburiyetini beklemeli. Fakat o 
zaman aktif bir direnme ile, u ranılacak durum yine aynı olacaktır. Demek ki, mücadele 
etmek lâzımdır. Pasif denilen direnmenin, o da ancak ihtiyaç takdirinde ve buna açıktan açı a 
bir mücadele yahut çete sava ı ile devamı için gizli bir azim ve te kilât mevcut olursa bir 
mânası vardır. Genel olarak, ancak böyle bir mücadele, tam ba arının mümkün oldu u fikrim 
akla getirir. Dü man tarafından sarılmı  ve tazyik edilen bir kale, her türlü kurtulu  ümidinden 
vazgeçer geçmez kalenin müdafileri hemen hemen mutlak ölüm yerine hayatlarını kurtarmak 
ümidine sahip iseler, kendi kendilerine teslim olurlar. Tamamen sarılmı  olan bir kalede son 
imdat kuvvetinin de dü man tarafından parçalandı ı ö renilirse, askerlerin bütün direnme 
güçleri uçar gider. Bunun için Ruhr'da bir pasif direnme, gerçekten bir neticeye varabilmek 
için yükleyece i ve yüklenilmesi gerekecek olan sonuçlar göz önüne getirilerek arkasından 
ancak aktif bir direnme te kilâtı kuruldu u takdirde mâna kazanabilirdi. O vakit milletimizden 
sonsuz kaynaklar elde etmek mümkün olabilirdi. E er Westpha-lie'de oturanlardan her biri 
istilâ edilememi  Almanya'nın seksen yahut yüz taburluk bir orduyu hazırlamı  oldu unu 
bilseydi Fransızlar diken üstünde kalacaklardı. Cesur adamlar ba arı ihtimalini göz önünde 
bulundururlarsa te ebbüsün açıktan açı a belli olan faydasızlı ına nispetle, fedakârlı a daha 
çok yatkın olurlar. 
i te bu dü ünü le Nasyonal-Sosyalistler, vatanperverce oldu unu iddia eden bu parolaya kar ı 
azimli bir surette vaziyet aldık. Bunu takip eden aylarda, bütün vatanseverlikleri aptallıktan ve 
durumu kurtarmaktan ibaret olan, gururları tehlikesizce vatansever gö-rünebilmekten ho  bir 
surette gıcıklanan adamlar tarafından bize kar ı yapılan saldırılar hiç eksik olmadı. Bu 
de ersiz tek cepheyi, gösterilerin en gülüncü kabul ettim. Sonunda olaylar beni haklı çıkardı. 
Sendikacılar Cuno tarafından verilen paralarla kasalarını a zına kadar doldurdukları ve pasif 
"direnme" bir tembelin müdafaasından gerçek bir taarruza geçmek safhasına geldi i zaman, 
kızıl sırtlanlar birdenbire koyun sürülerini terk ettiler ve tekrar her zamanki durumlarına 
döndüler. M. Cuno gürültüsüz, patırtısız gemilerine döndü. Almanya yeni bir deney ile 
zenginle mi , fakat büyük bir ümitsizlik denizine dü mü tü. 
Yaz sonuna kadar, birçok subaylar olayların bu kadar utanç verici bir  ekil alabilece ini hiç 
tahmin etmemi lerdi. Hepsi de yarı açık, yarı kapalı Fransız kuvvetlerinin küstahça 
akınlarının Almanya tarihinde bir dönüm noktası te kil etmesi için gerekli i lerin hazırla-
naca ım ümit etmi lerdi. Saflarımız arasında birçok Alman vardı ki, hiç olmazsa Reich 
ordusuna itimat besliyordu. Bu kanaat o kadar derindi ki, tavır ve hareket üzerinde ve 
özellikle delikanlılara verilen e itim üzerinde kesin bir etki yaptı. 
Fakat tek cephe yıkıldı ı, milyonlarca lira ve binlerce Alman genci feda edildikten sonra, 
ezici bir teslim kararı imza olundu u zaman zavallı milletimize kar ı yapılan bu ihanetin 
do urdu u nefret galeyanı bir alev gibi fı kırdı. Bu gençler Reich liderlerinin so/lirini ciddiye 
almak saflı ını göstermi lerdi. Fakat binlerce beyinde, gerekli olan bir de i ikli in mevcut 
siyasi sistemi kökünden yıka rak Almanya'yı kurtarabilece i hakkında ani bir inanç do du 
Hiçbir dönemde böyle bir çözüm çaresi için zaman bu derece uygun olmamı tı. Hatta hiçbir 
zaman böyle bir çözüm  ekli bu da kikada oldu u gibi  iddetle istenmemi ti. Bir taraftan 
vatan za rarına olarak yapılmı  bir ihanet, yüzsüz bir alçaklıkla kendini gös teriyordu, di er 
tarafta bir millete zorla yüklenmi  iktisadi  artlar onu a ır a ır açlıktan ölme e mahkûm 
ediyordu. Bizzat devletin, bütün mertlik ve iman hükümlerini ayaklar altına aldı ı, vatanda -
ların haklarını komik bir hale çevirdi i, en iyi çocuklarının milyon-larcasını fedakarlıklarının 
arma anından yoksun bıraktı ı ve öteki milyonlarca çocu unun son paralarını da çaldı ı için, 
artık tebaalarından kinden ba ka bir  ey bekleme e hakkı yoktu. Milletin ve vatanın bu 
iblislerine kar ı beslenen bu kin, ne  ekilde olursa olsun, ancak bo alacak bir yer arıyordu. 
1924 senesinin baharındaki büyük dava esnasında yaptı ım son beyanatın sonucunu burada 
hatırlatmak hakkımdır: 


"Bu devletin hâkimleri, yaptı ımız  eylerden dolayı tamamen gönülleri rahat bir halde bizi 
mahkûm edebilirler. Tarih, yüksek bir gerçe i ve daha yüksek bir hakkı gösteren bu Tanrı, 
günün birinde bu hâkimlerin kararlarım yıkmaktan geri kalmayacak ve bize ödetmek 
istedikleri suçlardan hepimizi affedecektir." 
Fakat mahkemenin huzuruna, bugün hükümet nüfuzuna sahip oldukları halde hak ile kanunu 
ayaklar altına alan, milletimizi kötü bir akıbete mahkûm eden ve vatanın felâketleri üzerinde 
bencil menfaatlerini toplulu un hayatının üstüne çıkaran kimseler de ça rılacaklardır. 
Burada 8 Ekim 1923'e rastlayan ve onu do uran ve icap ettiren olayları resmedecek de ilim. 
Bunu yapmayaca ım. Çünkü bundan gelecek için faydalı bir  ey beklemiyorum. Bilhassa 
henüz tamamen kapanmamı  görünen yaraları tekrar açmakta hiçbir fayda görmüyorum. 
Bundan ba ka kalplerinin derinli inde muhtemel olarak milletlerine kar ı bendeki kadar sevgi 
bulunan, kabahatleri benimle aynı yolu takip etmemekten, yahut takip etmesini bilmemekten 
ibaret olan insanları suçlamak faydasızdır. Bugün vatanımıza musallat olan ve ço umuz 
tarafından birlikte çekilen büyük felâketlerin kar ısında, gelecekte bir gün milletimizin 
dü manlarının tek cephelerine kar ı memleketlerine sa lam  ekilde ba lı Almanların tek 
cephesini vücuda getirecek kimselerini üzmek ve birbirlerine dü ürmek istemem. Çünkü  u 
hususu kesin olarak biliyorum ki, vaktiyle bize dü man bulunanların bile, ba lı bulundukları 
Alman milletine kar ı duydukları sevgi için ölüme giden ve acı yolu tutmu  olan insanları 
hürmetle hatırlayacakları zaman gelecektir. Bu eserin birinci bölümünü ithaf etti im 18 
kahramanı, ikinci bölümü tamamlarken, doktrinimizin taraftarlarına tamamen bilinçli olarak 
bizim için kendilerim feda etmi  kahramanlar örne i diye göstermek isterim. Bunlar, zayıflara 
ve cesareti kırılanlara görevlerini yapmaları gerekti ini hatırlatmalıdırlar. Onlar bu görevi tam 
bir inanç ile sonuç alınana kadar yapmı lardır. Bunların arasına en iyilerinden biri sıfatı ile; 
hayatını, milletini ve bizim milletimizi  iirle, fikirle ve nihayet çalı maları ile uyandırma a 
hasretmi  olan  ahsı da katmak isterim: Bu, DlETRlCH ECKARTür.  
 
 
SONUÇ OLARAK 
Alman i çi Partisi 9 Kasım 1923 günü kapatıldı. Böylece bu partinin Almanya'nın her 
tarafında bütün faaliyetleri yok edildi. Bugün 1926 senesinin Kasım ayında bu partiyi bütün 
Almanya'da tekrar tam olarak hürriyetine kavu mu  ve sahip olmu  bir vaziyette görüyoruz. 
Partinin ve parti  erefinin maruz kaldı ı bütün i kence, zulüm ve u radı ı iftiralar 
hareketimize bir zarar getirmedi. Fikirlerindeki isabet, amacının temizli i, taraftar ve 
üyelerinin azimli olu ları, partinin bütün baskılardan her zamankinden çok daha kuvvetli bir 
ekilde çıkmasını sa ladı. 
E er bugünkü parlâmento sistemindeki ahlâk bozuklu u içinde bizim partimiz ya adı ı 
mücadelenin derin ve büyük sebeplerini, gün geçtikçe çok daha iyi bir  ekilde anlayabiliyorsa, 
ırk ve ferdin kıymetini hissedebiliyorsa ve te kilâtını ırk ve ferdin kıymetleri üzerine 
kuruyorsa, hemen hemen matematiksel bir kesinlikle  unu söyleyelim ki, Nasyonal Sosyalist 
Hareket için zafer günü çok yakındır. 
Partimiz gibi Almanya da, aynı  ekilde sevk ve idare edilir ve te kilâta tabi tutulursa dünya 
üstünde Almanya'nın hakkı olan durum muhakkak tekrar meydana gelecektir. Irkların 
tecavüze u radı ı bir devirde, kendini meydana getiren en iyi unsurlarını muhafaza altına alan 
ve bunları en büyük bir kıskançlıkla koruyan bir devlet er geç dünyanın efendisi olacaktır. 
Nasyonal Sosyalist Hareketin taraftarları, bir gün endi eye dü erlerse ve ba arı  ansları ile, 
partinin kendilerinden istedi i fedakârlıkların büyüklüklerini kar ıla tıracak olurlarsa, 
yukarıda söylediklerimi hiçbir zaman akıllarından çıkarmasınlar. 

Yüklə 1,96 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin