Jötellen-,< ? jötel+le-n- Jötel- fiilinin dönüşlü şekli.
Jötelles-, < ? jötel+le-s- Jötel- fiilinin işteş şekli.
Jötellet-, < ? jötel+le-t- Jötel- fiilinin ettirgen şekli.
Jötelt-, < T. jötel-t- Jötel- fiilinin ettirgen şekli.
Jötkir-, < T. jöt-kir- Yansıma söz (f.) Arada sırada
“jötel” (soğuk algınlığı) hastalığına
yakalanmak ve o halde ses çıkarmak.
Jötkirik, < T. yöt-kir-ik bk. Jötel.
Jötkirin-, < T. yöt-kir-in- Jötkir- fiilinin dönüşlü şekli.
Jötkiris-, < T. yöt-kir-is- Jötkir- fiilinin işteş şekli.
Jötkirit-, < T. yöt-kir-it- Jötkir- fiilinin ettirgen şekli.
Juq-, -ğı, < T. (f.) Bir şeyin başka bir şey üzerinde
leke bırakması. 2. Hastalığın birinden
başkasına geçmesi, sirayet etmek.
Jürek, < T. yürek (ED, 905a) (is.) Yürek, göğüste
yer alan ve kan pompalayan organ, kalp.
*Jüregi aynı-: Midesi bulanmak, kusacağı
gelmek.
Jürekle-, < T. yürek (ED, 905a) jürek+le- (f.) Yüreği
ağrımak, yüreği sıkılmak, sıkmak.
K
Kal, < R. kal “necaset, ters, gübre” (RTS) (is.) Bağırsakta
bulunan ve tuvalette dışarıya atılan dışkı.
Karantin, < İt. quarantina
(is.) 1. Karantina,
hastaları belli bir süre sağlıklı olanlardan
ayırma işi. 2. Bulaşıcı hastalığa yakalanmış
olanları sağlık açısından kontrol etme
noktası.
Kele: Kele bol-, < T. kel- (ED, 715a) kel-e+bol- (bir.f.)
Hastalıktan kurtulmak, iyileşmek.
Kemlik, < T. kem (ED, 720b) kem+lik (is.) Sıkıntı,
hastalık, dert.
Kesel, < Ar. kesel
(is.) 1. Hasta. 2. ağız. Dert, sıkıntı.
*Kesel bol-: Hasta olmak, hastalanmak.
Qoyanşıq kesel: Ağızdan köpük çıkarıp
bayıltan bir hastalık, sara.
Kesellen-, < Ar. kesel+le-n-
(f.) Hastalanmak.
Kesellik, < Ar. kesel+lik
(sf.) Hastalık, hasta oluş.
*Nerv keselliği: Sinir hastalığı.
Keselxana, < Ar + Far. kesel+hâne (bir.is.) Hastane.
Kewil sora-: < T. köñül + sora- (bir. f.) Gönlünü,
hatırını sormak; hastanın, dertlinin halini
sormak.
Kindik, < T. kindik (DS, 2873) (is.)1. Göbek, göbek
bağı. 2. Karnın ortasında bulunan delik
kısım, göbek. 3. Kuş midesinin (kursağının)
bir bölümü. *Kindik şeşe: Yeni doğmuş
bebeğin göbeğini kesen kadın, göbek
annesi.
Klizma, < R. klizma (is.) 1. Şırınga. 2. Şırınga
yoluyla makattan su veya sıvı verip
bağırsakları temizleme işi.
Klinika, < Fr. clinique (is.) Klinik.
Klinitsist, < R. < Fr. clinique (is.) Klinikte çalışan
doktor.
Kodeyin, < Fr. codéine (is.) Kodein ilacı, afyondan
çıkarılan ve öksürüğü kesmeye yarayan bir
alkaloit.
Kompress, < Fr. compresse (is.) Yaraya, ağrıyan
yere ılık su vb. şeylere batırılarak uygulanan
mendil, pamuk gibi şeyler, kompres.
Kompressor, < Fr. compresseur (is.) Kan damarlarını
sıkıştıran alet, kompresör.
Konsilium, < R. < Fr. consultation (is.) Bir hastalığı
tam olarak teşhis etmek için değişik
branştaki doktorların bir araya gelmesi,
konsültasyon.
Köksaw, < T. kök+sa-w (is.) Akciğer hastalığı,
verem.
Köşir-, < T. köş-ir- (f.) Hastanın iyileşmesi için
tütsü yakmak.
Köz, < T. kö:z (ED, 756b) (is.) İnsan veya diğer
canlıların görme organı, göz. *Köz äynek:
Gözlük. Köz jum-: Ölmek, dünyaya
gözlerini kapatmak. Közdiñ qaraşığı: Göz
bebeği, gözün ortasındaki yuvarlak siyah
kısım. Közi şıq-: Gözü çıkmak, görmez
olmak. Közi şıqqır: Gözü çıksın anlamında
beddua. Gülli köz: Ak düşmüş göz; gözüne
ak düşen kişiye halk, “gözünün gülü var”
diye de söyler. Segiz köz: Bel omurgasının
kuyruk sokumu ile birleştiği yer. Tawıq köz:
Karakalpak Türkçesindeki Tıp Terimleri
7
Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 13, 2012
Karanlık çökmeye başladığı zaman gözü
görmeyen kişi. (İçki içenin çocuğu “tavuk
gözlü” olurmuş diye halk arasında batıl bir
inanış vardır.) Şorrıq köz: Göz bebeğini ak
bastıktan (gözüne leke düştükten) sonra
gözü görmeyen kişi. Şüñirek köz: Oyuk
göz, içe çökmüş göz.
Közäynek, < T. +Ar. köz+äynek (bir. is.) Gözlük.
Közäynekli, < T. +Ar. köz+äynek+li (sf.) Gözlüklü,
gözlüğü olan, gözlük takmış.
Közäynektey, < T. +Ar. köz+äynek+tey (sf.) Gözlük
gibi, gözlüğe benzer.
Közildirik, < T. kö:z (ED, 756b+ il- (?i:l-) (ED, 125b) il-dir-ik
(bir. is.) bk. Közäynek.
Koloniya, < Fr. colonie (is.) Organizmalar
topluluğu, hücre veya diğer canlılar grubu.
Krizis, < Fr. crise (is.) Hastalığın en ileri derecesi,
bunalım.
Kurator, < R. kurator
(is.). Hastanelerde nöbetçi
doktor, nöbetçi asistan (öğrenci).
Kursovka, < R. kursovka (is.) Kaplıca gibi yerlerde,
yatmadan, sadece dinlenme (tedavi) ve
yiyecek için verilen belge.
Kün öt-: < T. kün (725a) öt- (bir.f.) Güneş çarpmak,
güneşin çarpması sonucu hastalanmak,
güneş geçmek.
Küy-, < T. küy- (DS, 3056) (f.) Hastanın ateşinin
yükselmesi.
Q
Qağındı, < T. kakı- (ED, 609b)kakı-n-dı (is.) Ciğeri
sıkıştırıp rahatsız eden (nefes almayı
güçleştiren ve insana sıkıntı, acı veren) bir
hastalık. *Qağındı tiygir: “Hasta olasın,
hastalıklara kalasın” anlamında bir kargış,
beddua sözü.
Qaltıratpa, < T. kalı: (ED, 617b) kalı-t-ır-at-pa
(is.) Sıtma hastalığı, sıtma sebebiyle titreme.
Qaltırawıq, < T. kalı: (ED, 617b) kalı-t-ır-aw-
ıq(sf.) Hastalıktan dolayı eli ayağı titreyen.
Qamtım, < T. kamtı-m “ 1. Kendi içine dâhil etmek,
katıp yığmak, kuşatmak, sarmak. 2. Bir şeyi
el ile tutmak, yakalamak, sarmak” (KTTS) (is.)
Avuç, avuç içi.
Qamşı, < T. kamçı (ED, 626a)(is.) Erkek hayvanların
cinsiyet (erkeklik) organı.
Qan, < T. ka:n (ED, 629b) (is.) 1. Kan. 2. ağız. Ölüm,
ecel. *Qan al-: Vücuttan kan almak. Qan
azayıwı: Kanın azalması, kanın azalmaya
başlaması, kansızlık. Qan basım: Vücutta
kanın artması, çoğalması. Qan ber-:
Kan vermek, kan aldırmak. Qan jiber-:
Yaralanmış organ (vücuda) kan vermek.
Qan jos-: Kan akmak, kanın durmadan
akması, kanamak. Qan ket-: İsteği dışında
vücuttan kan gitmek, kan akmak. Qan
qıl-: Kanatmak, yaralamak. Qan qızıl: Kan
kırmızısı, kıpkızıl. Qan siy-: Zorluk görmek,
azap çekmek, kan işemek. Qan sor-: Kan
emmek. Qan sorğış: Vücuttan kan emen
canlı mahlûk. Qan şıqpa-: Vücudun
yaralanmış yerinden kan çıkmamak,
kanamamak. Qan tamır: Kan damarı.
Qanğa bat-: Kana batmak, kana boyanmak.
Qanğa otır-: eski. din. Hastanın kana oturup
tedavi edilmesi, şifa ümit etmesi.
Qant, < Ar. kand (is.) Şeker. *Qant diabeti: Kan
şekeri denilen hastalık.
Qaraqaptal, < T. kara: (ED, 643b) qara+qaptal (bir.is.)
İnsanlarda ve atın aygır olanında görülen
bir cinsî hastalık.
Qaytala-, < T. kayt- (ED, 675a) qayt-a+la- (f.) Önceki
hastalığın tekrar nüksetmesi, tekrar
hasta olmak, aynı hastalığa bir kez daha
yakalanmak.
Qäste, < Far. haste (is.) Hasta. *Qäste bol-: Hasta
olmak, dert ve sıkıntıya düşmek.
Qıltamaq, < T. qıl+tamaq (bir.is.) Boğazdan yemek
geçirmeyen, boğazı tıkayan bir hastalık,
gırtlak hastalığı.
Qışı-, (f.)< T. kaşı- (ED, 671a) Kaşınmak, kaşınma
hissi gelmek.
Qışıma, < T. kaşı- (ED, 671a) qışı-ma (is.) İnsan ve
hayvanlarda görülebilen, kaşıntı hastalığı,
kaşıntılı deri hastalığı.
Qışın-, (f.) < T. kaşın- (ED, 674a) qışı-n- Kaşınmak.
Qışıt-, < T. kaşıt- (ED, 671b) qışı-t- Qışı- fiilinin
ettirgen şekli.
Qol, < T. ko:l (ED, 614b) (is.) Kol, omuzla parmaklar
arasındaki vücut organı; el.
F. Tokat
8
Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 13, 2012
Qolqa, < T. ko:l (ED, 614b) kol+ka (is.) 1. Yürekten
vücut organlarına kan gönderen asıl damar,
atardamar. 2. Soluk borusunun ciğerle
birleştiği yer.
Qoltıq, < T. koltuk (ED, 619a) (is.) Koltuk, kolun altı,
omuzun alt kısmı.
Qoyanşıq, < T. koyan “tavşan” + çık [ TT.de kullanılan
“yılan+cık gibi] (is.) Aniden insanı şaşkına
çeviren veya bayıltan sancılı hastalık.
Qoyanşıqlı, < T. koyan (ED, 678a) qoyanşıq+lı (sf.)
“Qoyanşıq” hastalığı olan.
Qoyanşıqtay, < T. koyan (ED, 678a) qoyanşıq +tay (sf.)
“Qoyanşıq” hastalığına benzer.
Qulaq, < T. kulkak (ED, 621a) (is.) Kulak, işitme
organı.
Quyañ, < T. kuy-añ (is.) Beyindeki bazı sinir
sistemlerinin bozulmasından ortaya çıkan
bel ağrısı.
Quyañday,< T. kuyañ+day (sf.) Bel hastalığına
benzer, bel hastalığı gibi.
L
Labirint, < R. labirint (is.) Kulağın iç boşluğu, iç
kulak boşluğu.
Laringit, < Fr. laryngite (is.) Damağın şişip
ağrımasıyla ilgili hastalık.
Lazaret, < R. lazaret (is.) Askerlerin tedavi olduğu
yer, askerî hastane.
Läket, < ? (sf.) İnsan organlarındaki kusur.
Läketlen-, < ? läket+le-n- (f.) Yaramaz duruma
gelmek, işe yaramaz olmak, sakatlanmak.
Läketlew, < ? läket+le-w (sf.) Arızalı, kusurlu,
sakat, işe yaramaz.
Läketlik, < ?läket+lik (is.) Sakatlık, arızalı oluş,
kusurluluk.
Lepse, < ? (is.) Çocuklarda ve yaşlılarda görülen
solunum yolları hastalığı.
Lepselik, < ? lepse+lik (sf.) Solunum yolları
hastalığı ile ilgili.
Letargiya, < Fr. léthargie (is.) İnsan veya canlıların
derin uyku hali.
M
Maqaw, < ? (is.) ağız. Bir hastalık adı. *Maqaw
pestey: Kötü hastalığa benzer, “maqaw”
hastalığı gibi.
Maqawday, maqaw+day (sf.) “Maqaw”
hastalığı gibi.
Martıw, < mart-ıw ? (is.) Kendini kaybetme,
albastı hastalığı.
Martıwday,
< martıw+day (sf.)
“Martıw”
hastalığına yakalanmış gibi, kendini
kaybetme (albastı) hastası gibi.
Mayıplıq, < ? mayı-p+lıq(is.) Bir organı
olmamaklık, aksaklık, topallık. (krş. Mayır-
Bir organından olmak, bir organı veya
parçası zarar görmek, işe yaramaz duruma
gelmek. KTTS)
Mayıpsın-, < ? mayıp+sın- (f.) Aksak, topal, kusurlu
görmek (sanmak).
Mayıptay, < ? mayıp+tay (sf.) Topal gibi, aksak
gibi.
Mayır-, < ? mayı-r- (f.) Bir organından olmak,
bir organı veya parçası zarar görmek, işe
yaramaz duruma gelmek.
Mayırıl-, < ? mayır-ıl (f.) Bir organından ayrılmak,
işe yaramaz duruma düşmek, bir organı
kırılmak.
Mäntirsek, < ? män + < T. tirsek (sf.) 1. Kötü,
yaramaz. 2. Bir organı eksik, kusurlu, aksak.
Mäntirsekle-, < ? män+tirsek+le- (f.) 1. Yaramaz
olmak, kötü olmak, kötü hale gelmek. 2. Bir
organı eksik olmak, aksak olmak.
Medik,< Fr. médical (is.) Tabip, doktor, tıpçı.
Medikament, < İng. medicament (is.) İlâç.
Meditsina, < R. meditsina (is.) Tıp, tabiplik,
hekimlik dalı.
Meditsinalıq, < R. meditsina+lıq (is.) Tıpla,
hekimlikle ilgili.
Medpunkt, < R. medpunkt (is.) Sıhhî yardım
merkezi, sağlık ocağı.
Medsestra, < R. medsestra (is.) Hemşire, sağlık
hemşiresi.
Karakalpak Türkçesindeki Tıp Terimleri
9
Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 13, 2012
Medsestralıq, < R. medsestra+lıq (is.) Hemşirelikle
ilgili.
Merez, < Ar. maraz (is.) Bir tür hastalık (vücutta
yaralar çıkar.)
Merezdey, < Ar. maraz+dey (sf.) “Merez” hastalığı
gibi. (bk. Merez)
Mertil-, < T. mert-il- (f.) Ağır işten bir organına
zarar gelmek, sakatlanmak.
Mertin-, Mertil- fiilinin dönüşlü
şekli.
Mertiliwşi, < T. mert-il-iw+şi (is.) Sakatlanan,
kırılan, mertilen.
Mertiliwşilik, < T. mert-il-iw+şi+lik (is.) Sakat hale
gelme, kırılma halinde olma.
Mıspıl, < ? (is.) Boyun veya damak bezlerinin
irinleşip aktığı bir hastalık.
Mıspılday, < ? mıspıl+day (sf.) “Mıspıl” hastalığı
gibi. (bk. Mıspıl)
Mışyak, < R. mış’yak (is.) Arsenik elementi, zırnık.
Miy , < ? (is.) Beyin, beyin organı.
Murın, < T. burun (ED, 366b) (is.) Burun, koku
alma organı.
Murınlı, < T. burun (ED, 366b) +lı (sf.) 1. Burunlu,
burnu olan. 2. Burnu büyük olan.
Müşe, < Moğ. muce “memur; üye” (is.) 1. Vücut azaları,
organ. 2. Vücut, beden.
Müşedey, < Moğ. müşe+dey (sf.) “Müşe” gibi.
(bk. Müşe)
Müşele-, < Moğ. müşe+le- (f.) Vücudu organlarına
ayırmak, parçalamak.
Müşelen-, < Moğ. müşe-le-n- (f.) Organları
parçalanmak, vücudu parçalara ayrılmak.
Müşeles-, < Moğ. müşe+le-s- (f.) Müşele- fiilinin
işteş şekli.
Müşelet-,< Moğ. müşe+le-t- (f.) Parçalatmak,
hayvanın vücudunu parçalatmak.
Müşelettirt-, < Moğ. müşe+le-t-tir- (f.) Parçalara
ayırtmak, parçalattırtmak.
Müşeli, < Moğ. müşe+li (sf.) Uzvu, organı olan.
Müşesiz, < Moğ. müşe+siz (sf.) Uzuvsuz,
organı olmayan.
N
Narkoz, < Fr. narcose (is.) Narkoz, anestezi.
Narkoman, < Fr. narcosemane (is.) Narkotik
tiryakisi, eroinman.
Narkotik, < Fr. narcotique
(is.) Uyuşturucu madde,
narkotik.
Nawqas, < ? (is.) Hasta, bîtap.
Nawqaslan-, < ? nawqas+la-n (f.) Hastalanmak,
sağlığı bozulmak.
Nawqaslı, nawqas+lı (sf.) Hasta, sağlığı
bozulmuş.
Nawqaslıq, nawqas+lıq (is.) Hasta oluş,
hastalıklı oluş.
Nawqaslılıq, < ? nawqas+lı+lıq bk. Nawqaslıq.
Nawqasşılıq, < ? nawqas+şı+lıq (is.) Hastalıklı oluş,
sağlıksız oluş.
Nevralgiya, < Fr. névralgie (is.) Sinir ağrısı, nevralji.
Nevroz, < Fr. névrose (is.) Sinir sisteminin
bozulmasından doğan hastalık.
Nevrolog, < Fr. neurologue (is.) Nörolojist, sinir
sistemini araştıran, onunla ilgilenen uzman.
Nevrologiya, < Fr. neurologie (is.) Nöroloji,
sinirlerle ilgili bilim dalı.
Nevropatolog, < Fr. neuropathologue (is.) Sinir
doktoru.
Nevropatologiya, < Fr. neuropathologie (is.)
Nöropatoloji.
Neyron, < Fr. neurone
(is.) Nöron, sinir hücresi.
Neyroxirurg, < Alm. neurochirurg (is.) Nöroşirurg,
sinir cerrahı.
Neyroxirurgiya,
< Alm. neurohirurgija (is.)
Nöroşiroloji.
Nitroglitserin, < Fr. nitroglycerine (is.) Nitrogliserin
ilacı.
Nitron, < Yun. nitron (is.) Petrolden, kömürden,
kireçten alınan yapay parça, kumaş; nitron.
F. Tokat
10
Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 13, 2012
Nişter, < Far. nîşter (is.) İki yüzlü ve ucu sivri küçük
keskin bıçak, neşter.
Nişterdey, < Far. nîşter+dey (sf.) Neşter gibi, neşter
bıçağına benzer.
Nişterle-, < Far. nîşter+le- (f.) Neşterlemek,
neşterle kesmek.
Nişterlen-, < Far. nîşter+le-n- (f.) Neşterlenmek.
Nişterles-,< Far. nîşter+le-s- (f.) Neşterleşmek.
Nişterlet-,< Far. nîşter+le-t- (f.) Neşterletmek.
Nişterli, < Far. nîşter+li (sf.) Neşterli, neşteri olan,
neşter tutan.
Nişterlik, < Far. nîşter+lik (is.) Neşter olabilen,
neşterlik.
Niştersiz, < Far. nîşter+siz (sf.) Neşteri olmayan,
neşter tutmayan.
Novokayn, < Lat. novacaine (is.) Ağrıyı azaltan ilâç.
O
Oba , < Ar. vebâ’ (is.) Veba hastalığı, kolera.
Omırtqa,< T. oğurğa: (ED, 92b) (is.) Omurga
kemiği. *Moyın omırtqa: Baş ile gövdenin
arasındaki omurga kemiği, omurganın
boyun kısmı.
Oñal-, < T. oŋal-/oŋul- ( ED, 185b) (f.) Hastalığın
iyileşmesi.
Oñaldır-, < T. oŋal-/oŋul- ( ED, 185b) oñ-al- dır- (f.) İyi ve
rahat hale getirmek.
Oñaldırt-,< T. oŋal-/oŋul- ( ED, 185b) oñ-al- dır-t- (f.)
İyileştirmek, iyi ve rahat duruma getirtmek.
Oñalıwşı, < T. oŋal-/oŋul- ( ED, 185b) oñ-al- ıw+şı (is.)
Hastalıktan kurtulan, iyileşen.
Oray, < T. ora-y (is.) Tepe saçının yuvarlak bir
şekil alarak çıktığı yer.
Organ , < Fr. organe (is.) Vücut âzası, organ.
Organizm, < Fr. organisme (is.) Organizma, canlı
vücut, canlı varlık.
Organikalıq, < Fr. organika+lıq (sf.) Bitki, hayvan
veya insanların vücutlarından çıkan veya
onların kalıntısından meydana gelen (şey).
Ö
Ökpe, Akciğer organı. *Ökpesi
isin-: Nefesi kesilmek, nefes alamamak,
tıkanmak.
Ötlew, < T. öt+le-w (is.) Bir iç hastalığının adı.
Ötlewdey, “Ötlew”
hastalığı gibi. (bk. Ötlew)
P
Palata, < R. palata (is.) Hastanelerde hastaların
yattığı oda, bölme.
Pediatr, < Fr. pédiatr (is.) Çocuk doktoru.
Pediatriya, < Fr. pédiatrie (is.) Çocuk hastalıklarıyla
ilgili tıp dalı, pediatri.
Pediatriyalıq, < Fr. pédiatrie+lıq (sf.) Pediatri ile
ilgili, pediatrik.
Pentsillin, < Fr. pénicilline (is.) Penisilin.
Pes, < Far. pest ? (is.) Kötü hastalık, ağır hastalık.
Pestey, < Far. pest+dey (sf.) Kötü (ağır) hastalık gibi.
Pısqırıq, < T. pıs+qır-ıq Yansıma söz (is.) Nefes almayı
zorlaştırıp hırıldatan bir hastalık; hasta.
Piramidon, < İng. pyramidon (is.) Tadı acı, suda
eriyen, ağrıyı ve ateşi alan bir ilâç tableti.
Psixoterapiya, < Fr. psycothérapie (is.) Psikolojik
tedavi usulü, psikoterapi.
Plastır, < İng. plaster (is.) Yara bandı, flaster.
Poliklinika, < Fr. polyclinique (is.) Poliklinik, hasta
tedavi yeri.
Porxan, < Hint. ? Burkan (is.) din. Fal açan, oynayıp
zikrederek hastalığı tedavi eden adam,
falcı; büyücü.
Porxanday, < Hint. ? porxan +day (sf.) “Porxan” gibi,
“porxan”a benzer. (bk. Porxan)
Protez, < Fr. prothèse (is.) Eksik organın yerine
takılan yapay organ, protez.
Psixopatalogiya, < Fr. psychopathologie
(is.)
Psikolojik hastalıklarla ilgili bilim dalı,
psikopatoloji.
Putevka, < R. putevka (is.) Dinlenme evi ve
sanatoryumda dinlenme ve tedavi için
verilen belge.
Karakalpak Türkçesindeki Tıp Terimleri
11
Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 13, 2012
Dostları ilə paylaş: |