Konu 9 hemodiyaliZİn akut komplikasyonlari



Yüklə 84,97 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix03.04.2017
ölçüsü84,97 Kb.
#13394

 

69

KONU 9



 

 

 

HEMODİYALİZİN AKUT 

KOMPLİKASYONLARI

 

 

 

 

 

Cengiz UTAŞ, Tekin AKPOLAT  

 

 



 

 

  Hemodiyaliz tedavisi hayat kurtarıcı bir tedavi yöntemi olmasına rağmen 



hastalarda birçok rahatsızlığa yol açar. Diyaliz teknolojisindeki gelişmeler ve 

bikarbonatın daha yaygın kullanılması ile hemodiyalize bağlı akut 

komplikasyonlar günümüzde azalmıştır ancak bu komplikasyonlar yine de sıktır. 

Hipotansiyon (% 20-30), kramp (% 5-20), bulantı-kusma (% 5-15), başağrısı (% 

5), göğüs ağrısı (% 2-5), sırt ağrısı (% 2-5), kaşıntı (% 5) ve ateş-titreme (< % 1) 

hemodiyaliz esnasında sık karşılaşılan ancak genellikle hayatı tehdit etmeyen 

komplikasyonlardır. Hemodiyaliz işlemi esnasında diyaliz disequilibrium 

(dengesizlik) sendromu, diyalizer reaksiyonları, aritmi, kalp tamponadı, kanama 

(kafa içi, gastrointestinal sistem...), konvülsiyon, hemoliz, hava embolisi, 

diyalizerin yırtılması, diyalizerde kanın pıhtılaşması, sıvı-elektrolit 

metabolizması bozuklukları, diyalizat ısısında değişiklikler ve hipoksemi gibi 

komplikasyonlara da rastlanabilir; bu komplikasyonlar nadirdir ancak ciddi, 

hayatı tehdit edebilen komplikasyonlardır. Ayrıca serum ilaç düzeylerinde 

azalma, kompleman aktivasyonu ve geçici nötropeni de izlenebilir.  

 

 

HİPOTANSİYON



 

 

 Hemodiyaliz işlemi esnasında en sık karşılaşılan komplikasyonlardan 



birisidir. Hipotansiyon, kramp, bulantı ve kusma gibi diğer akut hemodiyaliz 

komplikasyonları ile beraber olabilir. Hipotansiyon için başlıca predispozan 

faktörler düşük vücut indeksi (sıklıkla kadınlarda), ileri yaş, diyabetes mellitus, 

iki diyaliz seansı arası aşırı kilo alımı ve mevcut kardiyovasküler hastalıktır. 

 

 Hastaların çoğunda hipotansiyonla birlikte baş dönmesi, kötülük hissi, 



bulantı ve kusma vardır. Bazı hastalarda kas krampları görülebilir. Bazı 

hastalarda ise kan basıncı tehlikeli düzeylere düşene kadar belirti olmayabilir. 



 

70

Hemodiyaliz esnasında tüm hastalarda düzenli aralıklarla kan basıncı 



ölçülmelidir.  

 

 



NEDENLER

 

 



  Diyaliz hipotansiyonu sıklıkla kan hacminde aşırı azalma, yetersiz damar 

direnci veya kalbe ait faktörler ile ilişkilidir. Perikardiyal tamponad, miyokard 

infarktüsü,  kanama, sepsis, aritmi, diyalizer reaksiyonları, hemoliz ve hava 

embolisi nadir karşılaşılan ama ciddi hipotansiyon nedenleridir. Bu nedenle 

hipotansif tüm hastalar yakından izlenmeli ve hipotansiyon nedeni hızla 

araştırılmalıdır. 

 

  KAN HACMİNDE AŞIRI AZALMA İLE İLİŞKİLİ HİPOTANSİYON 



 

 Diyaliz seansı esnasında vücut sıvı hacminin sabit hızda azaltılması 

hedeflenmelidir. Ultrafiltrasyon kontrolu olmayan bir makine kullanıldığı zaman 

ani ve hızlı  sıvı kaybı ve hipotansiyon gelişebilir. Bu nedenle ultrafiltrasyon 

kontrollu diyaliz makinesi kullanılmalıdır, eğer bu olanak yoksa suya 

geçirgenliği az (ultrafiltrasyon sabitesi düşük) membranlar kullanılmalıdır. 

 

  İki diyaliz seansı arasında fazla kilo alınması veya diyaliz seansının süresinin 



kısa tutulması birim zamanda yapılması gereken ultrafiltrasyon miktarının 

artmasına yol açar. Yüksek ultrafiltrasyon hızı ise hipotansiyona neden olabilir. 

Bu nedenle hemodiyaliz hastalarında günde bir kilogramdan fazla kilo artışı 

engellenmelidir. Ülkemizde iki hemodiyaliz seansı arası 5-6 kilogram alan hasta 

sayısı ne yazıkki az değildir. 

 

 Hastanın  Kuru  Ağırlığı’nın altına düşmesi hipotansiyon, kramp, baş 



dönmesi ve halsizliğe neden olabilir (Bakınız Konu 27).  

 

  Plazma sodyum düzeyinin altında sodyum içeren diyaliz solüsyonları 



özellikle diyaliz seansının erken döneminde sıvı hacminde azalma ve ani 

hipotansiyona yol açar. Bu nedenle diyaliz solüsyonu sodyum konsantrasyonu, 

plazma sodyumuna eşit veya hafif yüksek olmalıdır. Düşük sodyum içeren 

diyalizat kullanılması gereken durumlarda hemodiyaliz seansının erken 

döneminde ultrafiltrasyon hızı azaltılmalıdır. 

 

  YETERSİZ DAMAR DİRENCİ İLE İLİŞKİLİ HİPOTANSİYON 



 

  Asetat vazodilatör bir maddedir ve bazı durumlarda (kadınlar, diyabetik 

hastalar, yüksek etkinliği 

[high-efficiency] olan diyalizer kullanılırsa) 



 

71

hipotansiyona yol açabilir. Tampon madde olarak bikarbonat kullanılırsa 



hipotansiyonda belirgin düzelme gözlenir. 

 

  Diyaliz solüsyonu normalde 38



°C ısıda tutulur; bu sıcaklık vazodilatasyon ve 

hipotansiyona neden olabilir. Bu nedenle diyalizat ısısının düşürülmesi (34-

36

°C) hipotansiyon sıklığını azaltabilir. Ancak düşük  ısılı diyaliz solüsyonları 



çoğu hastada rahatsızlık hissi, üşüme ve titremeye neden olur. 

 

  Gıda alımı splanknik vende genişlemeye yol açarak hipotansiyon nedeni 



olabilir. Bu etki yaklaşık 2 saat kadar sürer. Diyaliz hipotansiyonu olan 

hastalarda diyalizden hemen önce veya diyaliz esnasında gıda alımı 

engellenmelidir. 

 

  Doku iskemisi, bazı hastalarda (özellikle hematokrit düzeyi > % 20-25 ise) 



hipotansiyonu  şiddetlendirebilir. Eritropoietin kullanımı ve kan transfüzyonu 

anemi ile ilişkili hipotansiyon sıklığını azaltmıştır. 

 

  Otonomik nöropati özellikle diyabetik hastalarda hipotansiyon nedeni olabilir 



(Bakınız Konu 39). 

 

 Diyaliz öncesi alınan vazodilatör ve antihipertansif ilaçlar diyaliz 



hipotansiyonuna yol açabilir. 

 

  KALBE AİT FAKTÖRLERLE İLİŞKİLİ HİPOTANSİYON 



 

  Diyastolik fonksiyon bozukluğu, kalp hızı ve kasılmasındaki anormallikler de 

hipotansiyona yol açabilir.  

 

 



TEDAVİ 

 

  Hasta mümkünse hemen Trendelenburg pozisyonuna getirilmelidir. Venöz 



yoldan 100 ml (gerekirse daha fazla) % 0.9 NaCl solüsyonu hızla verilmeli ve 

mümkünse ultrafiltrasyon hızı  sıfıra indirilmelidir. Hipertonik NaCl, glukoz, 

mannitol veya albümin solüsyonları da % 0.9’luk NaCl solüsyonuna alternatif 

olarak kullanılabilir ancak hipotansiyon tedavisinde bu solüsyonların  % 0.9’luk 

NaCl solüsyonuna bir üstünlüğü gösterilememiştir. Nazal oksijen yararlı olabilir. 

Çok  şiddetli hipotansiyonu olan veya tedavi ile hipotansiyonu düzeltilemeyen 

hastalarda kan akım hızı azaltılabilir. 

 

 



 

 


 

72

 



ÖNLEME

 

 



  Diyaliz hipotansiyonunu önlemek için yapılabilecek önlemler aşağıda 

özetlenmiştir: 

1.Ultrafiltrasyon kontrollu diyaliz makinalarının kullanılması 

2.Günde 1 kg üzerinde ağırlık artışına izin verilmemesi, diyette tuz kısıtlaması 

3.Kuru ağırlığın altına düşürecek ultrafiltrasyonun önlenmesi 

4.Diyaliz solüsyonu sodyum düzeyinin plazma sodyum düzeyinden az olmaması 

5.Antihipertansif ilaçların diyaliz öncesinde verilmemesi 

6.Yüksek akım hızı veya yüksek etkin diyalizer kullanıldığında bikarbonat 

diyalizi yapılması 

7.Seçilmiş hastalarda düşük ısılı (34-36

o

C)diyaliz solüsyonu kullanılması 



8.Hematokritin % 25-30’un üzerinde tutulması 

9.Hastaların diyalizden önce oral gıda veya glukoz alımının engellenmesi 

10.Yavaş, uzun süreli diyaliz 

11.Diyabetik hastalarda etkin kan şekeri kontrolu 

12.Albümin (% 20-25), 15-30 dakikada infüzyon? 

13.Bacakları sıkıştırıcı bandaj uygulaması 

14.Diğer ilaçlar: Carnitene, DOPA, L-DOPA, nonsteroid antiinflamatuvar 

ilaçlar... 

 

 

KAS KRAMPLARI



 

 

  Nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Predispozan faktörler hipotansiyon, 



hastanın kuru ağırlığının altında olması ve düşük sodyum içeren diyaliz 

solüsyonunun kullanılmasıdır. 

 

 

TEDAVİ 



 

 Kas 


krampları hipotansiyon ile birlikte iken % 0.9'luk NaCl ile hipotansiyon 

düzelebilir ancak kas krampları devam edebilir. Kas kramplarının tedavisinde 

hipertonik solüsyonlar (10-20 ml, % 23.4'lük NaCl, 3-5 dakika içinde infüzyon 

veya 50 ml, % 50'lik glukoz veya 100 ml, % 25'lik mannitol) oldukça etkilidir. 

Hipertonik NaCl diyaliz sonrası susuzluk hissini artırabilir; bu nedenle diyabetik 

olmayan hastalarda hipertonik glukoz solüsyonu tercih edilmelidir. Nifedipine 

yararlı olabilir ancak hipotansiyon nedeni ile pratikte kullanımı pek yoktur. 

 

 



ÖNLEME

 

 



  Öncelikle hipotansiyon önlenmelidir. Diyalizat sodyum konsantrasyonunun 

145 mmol/L veya üzerinde  olması yararlı olabilir. Carnitene desteği alan 

hastalarda diyaliz esnasında kas kramplarının daha az görüldüğü bildirilmiştir. 


 

73

Hemodiyaliz seansından 2 saat önce ağızdan 260-325 mg quinine sulphate (gece 



yatarken de verilebilir) veya 5-10 mg oxazepam uygulanması ile kas krampları 

önlenebilir. Kramp olan kaslara uygulanan egzersiz programları yararlı olabilir. 

Vitamin E tedavisinin (gece yatarken 400 IU) bacak kramplarının sıklığını ve 

şiddetini azalltığı bildirilmiştir. 

 

 

BULANTI VE KUSMA



 

 

  Birden çok nedeni vardır. Sıklıkla hipotansiyon ile ilişkilidir. Diyaliz 



dengesizlik sendromunun erken bir belirtisi olabilir. 

 

 



TEDAVİ

 

 



  Hipotansiyon varsa düzeltilmeldir. Antiemetik ilaç kullanılabilir. 

 

 



ÖNLEME

 

 



  Öncelikle hipotansiyon engellenmelidir. Diyalizin başlangıcında kan akım 

hızının % 30 oranında azaltılması yararlı olabilir. Kan akım hızının azaltıldığı 

hastalarda tedavi süresi uygun şekilde uzatılmalıdır. Bikarbonatlı diyaliz 

denenebilir. 

 

 

BAŞ AĞRISI



 

 

 Asetat 



ile 

ilişkili olabilir. Diyaliz dengesizlik sendromunun erken bir belirtisi 

olabilir. Tedavide asetaminofen gibi analjezikler verilebilir. Baş  ağrısını 

önlemek için hemodiyalizin başında kan akım hızı düşük tutulabilir, bikarbonat 

diyalizi denenebilir. 

 

 



GÖĞÜS VE SIRT AĞRISI 

 

  Nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Kompleman aktivasyonu ile ilişkili 



olabilir. Spesifik bir tedavisi yoktur. Substituted sellülöz veya sentetik membran 

(Bakınız Konu 5) kullanılmasının yararı tartışmalıdır. Ayırıcı tanıda angina 

pektoris, perikardit gibi göğüs ağrısı yapan diğer nedenler araştırılmalıdır. 

 

 



 

 

 



ATEŞ VE TİTREME

 

 



 

74

  Diyaliz solüsyonunda mevcut olan pirojen maddeler ateş ve titremeye neden 



olabilir. Bu durum infeksiyona bağlı ateş ile karışır. Diyalize bağlı ateşte 

hastalarda diyaliz işleminden önce ateş yoktur ve hemodiyaliz tedavisinin 

bitiminden sonra ateş düşmeye başlar. Ateşi çıkan tüm hemodiyaliz 

hastalarından kan kültürü alınmalıdır. 

 

 

KAŞINTI



 

 

 Bakınız Konu 42. 



 

  DİYALİZ DISEQUILIBRIUM (DENGESİZLİK) 

 SENDROMU

 

 



  Hemodiyaliz veya periton diyalizi esnasında veya diyaliz sonrasında ortaya 

çıkan, baş  ağrısı, kusma, kas krampları, irritabilite, ajitasyon, deliriyum ve 

konvülsiyonla karakterize önemli nörolojik bir komplikasyondur. 20-30 yıl 

öncesine göre günümüzde sıklığı oldukça azalmıştır. Sendrom sıklıkla 

hemodiyaliz tedavisine yeni başlayan, kan üre azotunun (blood urea nitrogen, 

BUN) hızla düşürüldüğü hastalarda, erken dönemde görülmesine rağmen kronik 

diyaliz programlarını takiben de ortaya çıkabilir. Diyaliz sonucu kan üresindeki 

hızlı azalma, kan beyin bariyerinin özelliklerinden dolayı beyin üresindeki 

değişikliklerle paralel olmayabilir. Bu durum kan ve beyin arasında ozmotik 

gradiyent farkı meydana getirir. Bu ozmotik gradiyent farkı beyine doğru sıvı 

hareketine neden olur. Ortaya çıkan beyin ödemi ile birlikte, kafa içi basınç 

artması ve papil ödemi görülür.  

 

  Tedavisi daha çok önlemeye yöneliktir, gelişen hastalarda diğer merkezi sinir 



sistemi patolojileri ekarte edildikten sonra hasta konservatif bir şekilde 

izlenebilir. Hafif vakalarda konservatif izlem uygulanır, kan akım hızı 

azaltılabilir. Şiddetli vakalarda diyaliz sonlandırılır. İntravenöz mannitol yararlı 

olabilir. Diyaliz dengesizlik sendromuna bağlı koma genellikle 24 saat içinde 

düzelir. 

 

  Akut diyaliz uygulamasında diyaliz dengesizlik sendromunu önlemek için  



hastada enerjik diyaliz uygulamasından kaçınılmalıdır. BUN düzeyinin 

başlangıçta % 30’dan fazla düşürülmemesine dikkat edilmelidir. Plazma sodyum 

düzeyinden düşük sodyum içeren diyaliz solüsyonlarından kaçınılmalıdır. 

Hipernatremik hastalarda üremi ve hipernatremi eş zamanlı olarak 

düzeltilmemelidir. Önce sodyumu hipernatremik düzeye yakın diyaliz solüsyonu 

ile diyaliz uygulanmalı daha sonra % 5 dextroz veya % 5 dextroz içerisinde % 

0.45 NaCl solüsyonu ile hipernatremi yavaş olarak düzeltilmelidir. Kronik 

diyaliz uygulamasında ise en azından 140 mEq/L Na, 200 mg/dl glukoz içeren 



 

75

diyaliz solüsyonu ile diyaliz dengesizlik sendromu insidansı azaltılabilir. Risk 



altındaki hastalara diyalizden önce 1 gram phenytoin verilip, tedavi 72 saat 

sürdürülebilir. 



  

 

 



DİYALİZER REAKSİYONLARI

 

 



 Geçmişte ilk kullanım (first use) sendromu olarak tanımlanmıştır ancak 

yeniden kullanılan (reused) diyalizerlerde de benzer reaksiyonlar görülebilir. 

Diyalizer reaksiyonları anafilaktik tip (Tip A) ve nonspesifik tip (Tip B) olarak 

iki grupta incelenebilir. 

 

 

ANAFİLAKTİK TİP REAKSİYONLAR



 

 

  Sıklığı 100.000 diyalizer kullanımında 5’tir. Genellikle ilk 20-30 dakika, 



sıklıkla da ilk 5 dakika içinde başlar. Nefes darlığı, fistül bölgesinde ve vücutta 

yaygın yanma hissi, anjioödem, ürtiker, kaşıntı, burun akıntısı, göz yaşarması, 

öksürük, karın ağrısı, ishal, bronş sekresyonunda artış, bronkospazm

hipotansiyon, dispne ve bilinç kaybı görülebilir. Ağır bir klinik tablodur ve ciddi 

olgularda anafilaksi bulguları kardiyak arrest ve ölüm ile sonuçlanabilir. Atopik 

bünyesi olanlarda bu tip diyalizer reaksiyonları daha sıktır. 

 

  Etiyolojide suçlanan başlıca faktörler etilen oksit, AN69 membranı ile 



birlikte anjiotensin konverting enzim inhibitörü kullanımı, yeniden kullanım 

(reuse) işlemi ile ilişkili bilinmeyen faktörler, heparin, asetat, azide (su 

sisteminde kullanılan bir madde) ve kontamine diyaliz solüsyonlarıdır. 

 

  TEDAVİ 



 

 Diyaliz 

derhal 

durdurulmalıdır. Diyalizer ve hemodiyaliz seti içindeki kan 



hastaya verilmemelidir. Acil kardiyorespiratuar destek gerekebilir. Hastalığın 

şiddetine göre intravenöz antihistaminik, steroid ve adrenalin gerekebilir. 

Anafilaktik şok gelişirse uygun şekilde tedavi edilmelidir (Tablo 1). 

 

 ÖNLEME 

 

  Etiyolojiye yöneliktir. Diyalizer kullanmadan önce iyice çalkalanmalı ve 



yıkanmalıdır. Etilen oksite duyarlı hastalarda gamma ışını veya buhar ile 

sterilize edilmiş membran kullanılmalıdır. Bu hastalarda reuse (yeniden 

kullanım) denenebilir ve ilk kez kullanılacak diyalizere de reuse işlemi 

yapılabilir. Anjiotensin konverting enzim inhibitörü kullanan hastalarda AN69 

tipi membran kullanımı önlenmelidir. 

 


 

76

 



NONSPESİFİK TİP REAKSİYONLAR

 

 



  Bu tip reaksiyonlar sık (3-5/100) ancak daha hafiftir. Genellikle diyalizin ilk 

saatinde  görülür.  Göğüs  ve  sırt  ağrısına  neden  olur. Etiyolojisi  kesin  olarak 

bilinmemektedir. Tedavi destekleyici niteliktedir. Nazal oksijen verilmelidir. 

Ayırıcı tanıda göğüs ağrısı yapan diğer nedenler düşünülmelidir. Diyaliz 

tedavisini kesmeye genellikle gerek olmaz. Tip B reaksiyonları önlemede reuse 

uygulaması veya kompleman aktivasyonuna daha az yol açan membranların 

(sellülöz asetat, hemophan, sentetik...) kullanılması yararlı olabilir. 

 

 



Tablo 1. Anafilaktik reaksiyonların tedavisi 

 

1.Hastanın solunum yolunu açınız, varsa oksijen vermeye başlayınız 



2.Hastayı sırt üstü ve başı daha aşağıda olacak şekilde yatırınız. 

3.1/1000'lik adrenalinden 0.01 mg/kg (çocuklarda en fazla 0.3 mg, erişkinlerde 0.5 mg ) 

cilt altı yapınız ve gerektiğinde bu dozu toplam üç kezi geçmemek koşuluyla her 10 

dakikada bir tekrarlayınız. 

4.Cilt altı adrenaline cevap vermeyen ağır anafilaksilerde erişkinlerde 1 ml 1/1000'lik 

adrenalini 250 ml % 5'lik dekstroz içine, çocuklarda ise 0.5 ml adrenalini 100 ml % 5'lik  

dekstroz içine koyup, kan basıncı > 80 mmHg olacak şekilde infüzyona başlayınız. 

5.Difenhidramin çocuklarda 25-50 mg, erişkinlerde 50-100 mg dozunda intramüsküler 

veya 3-4 dakikada gidecek şekilde intravenöz veriniz, gerektiğinde 4-6 saat sonra 

tekrarlayınız. 

6.İntravenöz sıvı başlayınız (Serum fizyolojik veya Ringer laktat). 

7.Metilprednizolon 2 mg/kg veya eş değeri bir kortikosteroidi intravenöz veriniz, gerekirse 

bunu her 6 saatte bir tekrarlayınız. 

8.Bronkospazm bulguları varsa (wheezing gibi)  0,25-1 ml salbutamolü 2.5 ml Serum 

fizyolojik içine nebulizer ile veriniz 

9.Salbutamol yoksa veya bronkospazm devam ediyorsa teofilini 4 mg/kg yükledikten 

sonra 0.8 mg/kg/saat olacak şekilde infüzyona başlayınız. 

10.Gerektiğinde hastayı entübe ediniz. 

11.Hipotansiyon ağırlaşıyor veya şok belirtileri ortaya çıkıyorsa: 

a)Volüm genişleticileri veriniz 

b)Dopamin 5 

µg/kg/dakika dozunda olacak şekilde 100 ml % 5'lik dekstroz içinde 

başlayınız.                 

c)İnatçı vakalarda 1 mg glukagon ve 300 mg simetidin intravenöz veriniz. 

 

 

 



ARİTMİ 

 

  Predispozan faktörler sol ventrikül hipertrofisi, ileri yaş, potasyum eksikliği, 



son dönem böbrek yetmezliğinin süresi ve koroner arter hastalığıdır. Digital alan 

hastalarda aritmi sık olabilir; bu hastalarda hipopotasemi mutlaka önlenmelidir. 

Aritmiler için ayrıca Kardiyovasküler Problemler isimli konuya (Konu 28) 

bakınız. 

 


 

77

 



 

KALP TAMPONADI

 

 



 Açıklanamayan hipotansiyonu olan hastalarda akla perikardiyal effüzyon ve 

kalp tamponadı gelmelidir (Bakınız Konu 28). 

 

 

KANAMA 



 

  Damardaki mevcut hastalık, üremik hastalardaki kanama eğilimi veya 

antikoagülasyon, gastrointestinal sistem, kafa içi, retroperitoneal veya 

perikardiyal kanama gibi hayatı tehdit eden kanamalara yol açabilir. Kanama 

tedavisi için ilgili konuya bakınız (Konu 29).  

 

 



İLAÇ DÜZEYLERİNDE AZALMA

 

 



 Hemodiyaliz 

işlemi birçok ilacın vücuttan uzaklaştırılmasına yol açarak 

ilaçların serum düzeylerinde azalmaya neden olur. Bu durum serum ilaç 

düzeylerinin kritik olduğu hastalarda sorun yaratabilir ve hastalara hemodiyaliz 

işlemini takiben ek doz ilaç yapmak gerekebilir (Bakınız Konu 51).      

 

 



KONVÜLSİYON

 

 



  Çocuklar, yüksek BUN düzeyi olanlar ve ciddi hipertansiyonu olan 

hastalarda diyaliz esnasında konvülsiyon daha sıktır. Diyaliz esnasında daha 

önceden alınan antiepileptik ilacın kaybı da konvülsiyon nedeni olabilir. Diyaliz 

dengesizlik sendromunda da görülebilir. Konvülsiyon hakkında ayrıntılı bilgi 

için ilgili konuya (Konu 41) bakınız. 

 

 



HAVA EMBOLİSİ 

 

  Hemodiyaliz makinesindeki hava kabarcığı dedektörü ve klempi sayesinde 



günümüzde oldukça seyrek görülür ancak çabuk farkedilip, önlem alınmaz ise 

hayatı tehdit edebilen ciddi bir komplikasyondur. Klinik sorun yaratacak hava 

miktarını belirlemek zordur; deneysel çalışmalar 1 ml/kg hava embolisinin 

ölümcül olabileceğini telkin etmektedir. Belirtiler hastanın pozisyonuna göre 

değişir. Oturan hastada hava doğrudan serebral sisteme yönelip venöz dönüşü 

bloke ederek şuur kaybı, konvülsiyon ve ölüme neden olabilir. Yatan hastada 

hava kalbe yönelip sağ ventrikülden akciğere ulaşma eğilimindedir. Bu durumda 

nefes darlığı, öksürük, yan ağrısı beklenir. Kapiller yataktan sol ventriküle 

havanın geçişi beyin ve kalp damarlarında embolizasyona yol açarak akut 

kardiyak ve nörolojik semptomlara neden olur. Diyaliz setinin venöz hattında 



 

78

köpük izlenebilir. Hava kalpten geçerken oskültasyonda özel bir çalkantı sesi 



duyulabilir. 

 

  Tedavide ilk yapılması gereken kan setinin venöz hattının kapatılarak 



pompanın durdurulmasıdır. Hasta sol tarafına yatırılarak göğüs ve baş  aşağı  

getirilmelidir. Daha sonra kardiyorespiratuar destek sağlanmalıdır. Oksijen ve 

endotrakeal tüp gerekebilir. Perkütan olarak ventriküle girilerek havanın 

aspirasyonu denenebilir.

 

 

 



SIVI-ELEKTROLİT METABOLİZMASI 

 BOZUKLUKLARI

 

 



  Hemodiyaliz makinesinin temel fonksiyonlarından birisi hasta kanı ile temasa 

geçen diyalizatı hazırlamaktır; makinenin bu fonksiyonunda bozulma olursa 

metabolik asidoz, metabolik alkaloz, hiponatremi, hipernatremi, hiperkalsemi, 

hipokalsemi, hipopotasemi, hipermagnezemi, hipomagnezemi gibi elektolit 

dengesizlikleri gelişebilir. Uygunsuz sıvı çekilmesine bağlı olarak hipovolemi 

veya hipervolemi izlenebilir. Sıvı-elektrolit metabolizması bozuklukları için 

ilgili konuya (Konu 32) bakınız. 

 

 



HEMOLİZ 

 

  Akut hemoliz diyaliz sırasında hayatı tehdit edebilir. Belirtileri sırt ağrısı, 



nefes darlığı ve göğüste ağırlık hissidir. Diyaliz setinin venöz hattında kan şarap 

rengini alır, hematokritte hızlı bir düşme izlenir. Alınan kan örneği santrifüj 

edildikten sonra plazma pembe renk alır. Ciddi hemolizde hiperpotasemi ve 

ölüm izlenebilir.  

 

 Nedeni 


çoğu kez diyaliz solüsyonu ile ilişkilidir. Diyaliz solüsyonu yüksek 

ısılı, hipotonik veya kontamine olabilir. Formaldehit, sodyum hipoklorit, 

kloramin (şebeke suyundan kaynaklanır), bakır (borulardan kaynaklanır) ve 

nitrat (şebeke suyundan kaynaklanır) diyaliz solüsyonunu kontamine ederek 

hemolize neden olabilirler. Bazı durumlarda pompanın düzensiz çalışması da 

hemolize yol açabilir.   

   

  Tedavide kan pompası derhal durdurmalı, kan seti kapatılmalı ve kanı 



hastaya geri verilmemelidir. Hiperpotasemi ve anemi tedavi edilir. Hasta 

hastaneye yatırılmalıdır. Önleme nedene yöneliktir, diyaliz solüsyonundan örnek 

alınıp incelenmelidir. 

 

 



DİYALİZAT ISISINDAKİ DEĞİŞİKLİKLER

 


 

79

 



 Termostattaki 

bozukluğa bağlı olarak diyalizat ısısı azalabilir veya artabilir. 

Düşük  ısı vazokonstrüksiyon, titreme ve katekolamin salınımına yol açar. 

Yüksek ısı ise vazodilatasyon, terleme, sıcaklık hissi ve hemolize neden olabilir. 

Diyalizat  ısısı 55

°C ve üzerine çıkarsa hemoliz, hiperpotasemi ve ölüm 

görülebilir.  

 

 



DİYALİZER YIRTILMASI VE PIHTILAŞMA

 

 



 Hatalı diyalizer üretimi veya artmış venöz basınç (pıhtılaşma veya diyalizer 

setinde bükülmeye bağlı) diyalizerin yırtılmasına yol açabilir. Diyalizer 

yırtılmasının aşırı kan kaybı ve sepsis gibi riskleri vardır. 

 

  Yetersiz antikoagülasyon, yüksek venöz basınç, yavaşlamış kan akımı ve 



diyaliz sisteminde hava olması diyalizerde pıhtılaşmaya yol açabilir. 

 

KOMPLEMAN AKTİVASYONU VE DİYALİZE 



BAĞLI NÖTROPENİ

 

 



  Klasik sellülöz membranların yüzeyinde serbest hidroksil grupları vardır ve 

serbest hidroksil grupları komplemanı aktive eder. Kompleman sisteminin aktive 

olması ise diyalizin başlangıcında nötrofillerin akciğerde birikmesi sonucu 

nötropeniye yol açabilir. Diyalizin başlangıcından 30-60 dakika sonra nötropeni 

düzelir. Substituted sellülöz, sentetik sellülöz ve sentetik membranlar 

komplemanı daha az aktive eder. 

 

 

HİPOKSEMİ 



 

 Hemodiyaliz esnasında PO2 yaklaşık 5-30 mmHg düşer. Bu azalma 

genellikle sorun çıkarmaz ancak böbrek yetmezliği ile birlikte kalp veya akciğer 

hastalığı olan hastalarda önemli olabilir. Tedavide çoğu zaman nazal oksijen 

yeterlidir. Yüksek riskli hastalarda substituted sellülöz veya sentetik membranlar 

kullanılabilir veya bikarbonat diyalizi (metabolik alkaloza yol açmayacak 

şekilde) yapılabilir. 

 

 



DİĞER SORUNLAR

 

 



  Nadiren mezenter iskemisi, ağrısız görme kaybı ve priapism izlenebilir. 

 

 

 



KAYNAKLAR

 


 

80

1.Bergman H, Daugirdas JT, Ing TS. Complications during hemodialysis. Handbook of 



Dialysis. Daugirdas JT, Ing TS (eds). Little, Brown and Company, Boston 1994: 149-68. 

2.Lazarus JM, Denker BM, Owen Jr WF. Hemodialysis. The Kidney. Brenner BM (ed). 

WB Saunders Company, Philadephia, 1996: 2424-2506. 

3.Kaufmann AM, Levin NW. Morbidity and mortality in hemodialysis. Textbook of 

Nephrology. Massry SG, Glassock RJ (eds). Williams and Wilkins, Baltimore, 1996: 

1542-1551. 

4.Mujais SM, Ing T, Kjellstrand CM. Acute complications of hemodialysis and their 

prevention and treatment. Replacement of renal function by dialysis. Jacobs C, 

Kjellstrand CM, Koch KM, Winchester JF (eds). Kluwer Academic Publishers, 

Dordrecht 1996: 688-725.  

 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

ÜLKEMİZDE BİR SÜREDİR SAF ALÜMİNYUM HİDROKSİT 



İÇEREN FOSFOR BAĞLAYICI İLAÇLAR PİYASADA 

BULUNMAMAKTADIR. HASTALAR RENNIE, ALUJEL GİBİ 

DİĞER FOSFOR BAĞLAYICI İLAÇLARI KULLANMAKTADIR. BU 

İLAÇLARIN İÇİNDE MAGNEZYUM GİBİ DİĞER MADDELER DE  

BULUNABİLİR. BU NEDENLE HASTANIZIN KULLANDIĞI 

FOSFOR BAĞLAYICI İLAÇLARIN İÇERDİĞİ MADDELERE 



DİKKAT EDİNİZ.

 

Yüklə 84,97 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin