Amaç:
Yeni moleküler tanı ve tedavilerdeki gelişmelere rağmen
akciğer kanserlerinde prognoz kötüdür. İleri evre küçük hücreli
dışı akciğer kanserinde (KHDAK) kemoterapi uygulamasının
uzamış sağ kalımla birliktelik gösterdiği bilinmektedir. Birinci
basamak kemoterapinin ileri evre KHDAK hastalarında yaşam
kalitesi üzerine etkilerini araştırmak amaçlandı.
Gereç ve Yöntem:
Yeni tanı almış ileri evre KHDAK’li hastalarda, birinci sıra
kemoterapi öncesinde ve 2 siklus kemoterapi uygulama
sonrasında, EORTC QLQ C30- Türkçe versiyonu kullanılarak
yaşam kalite skorları ölçüldü. QLQ C30 yaşam kalitesini
değerlendirme ölçeği, hastaların fonksiyonel, semptomatik
ve genel sağlık durumlarını değerlendiren toplam 30 sorudan
oluşmaktadır.
Bulgular:
Devam eden bu çalışmada, ilk ara değerlendirme 15 KHDAK’li
hastada yapılabildi. Erkek/kadın oranı: 11/4, ortanca yaş: 62 yıl
(dağılım, 30-74 yıl) idi. Hastalara uygulanan kemoterapi rejimleri
farklı olup, platin+gemsitabin, platin+taksan, platin+etoposid
rejimlerinden ibaretti. Bu 15 hastanın tedavi öncesi ve iki siklus
kemoterapi sonrası yaşam kalite skorlarına bakıldığında, gerek
fonksiyonel ve semptomatik skorlarda gerekse genel sağlık
durumunu gösteren skorlarda herhangi bir değişiklik olmadığı
görüldü (p=0,472 ve p=0,395).
Sonuç:
Devam eden bu çalışmada hasta sayısı az olmasına rağmen,
birinci basamak kemoterapi alan ileri evre KHDAK’li hastalarda
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
137
genel olarak yaşam kalitesinin değişmediği söylenebilir.
Kongrede veriler güncellenerek sunulacaktır.
HS-10
BRENTUXIMAB VEDOTİN’İN(ADCETRİS)KULLANIMINDA
HEMŞİRELERİN DİKKAT EDECEĞİ ÖZELLİKLER
ÜMİT ÖZTÜRK , MELEK ÇAKIROĞLU
GATA
Amaç:
Brentuximab vedotin(Adcetris)onkoloji alanında tedaviye 2011
yılında onay alarak girmiş bir monoklonal antikor(antiCD30)
ile antimikrotubül ajan kombinasyonudur. Otolog kök hücre
naklinden sonra nüksetmiş veya en az 2 hat kemoterapiye
dirençli otolog kök hücre nakli adayı olmayan Hodgkin lenfomalı
olgular ile en az 1 hat kemoterapi sonrası ilerleme gösteren
anaplastik büyük hücreli Hodghin dışı lenfoma olguları başlıca
endikasyonlarıdır. Bu çalışmada otolog kök hücre naklinden
sonra nüksetmiş 5 Hodgkin lenfomalı hastaya ait hemşirelik
deneyimi ve önerileri sunuldu.
Gereç ve Yöntem:
Ağustos 2011-Aralık 2011 tarihleri arasında 5 hastaya toplam
36 siklüs(ortanca 8,aralık 5-9) Adcetris 1.8 mg\kg İ.V infüzyonla
21 günde bir uygulandı.50 mg flakon önce 10.5 ml steril su ile
sulandırıldı ardından en az 100 ml %0.9 luk serum fizyolojik
solüsyon içinde 30 dakikalık İV infüzyonla verildi. Her hastada
tedavi öncesi asetaminofen ve antihistaminikle premedikasyon
yapıldı.
Bulgular:
İnfüzyona bağlı toksisite olarak grade I-II karın ağrısı(%55),
kaşıntı (%14), bulantı(%14) ve döküntü(%14) görüldü. En
sık karşılaşılan diğer yan etkiler halsizlik(%78),kas-eklem
ağrısı(%42) ve uykusuzluk(%14)tu. Grade III-IV lökopeni,
anemi ve trombositopeni %16 olarak tespit edildi. Adcetris
kullanımında dikkat edilecek özellikler şunlardır:1.Flakon steril
su ile karıştırılırken çalkalama yapılmamalıdır 2.Sulandırıldıktan
sonra 2-8 C ‘de saklanmalı ve 24 saat içinde kullanılmalıdır
3.Dondurulmamalıdır 4. Solüsyon en az 100cc %5 dextroz,S.
Fizyolojik veya laktatlı ringer içinde verilmelidir 5.Solüsyon
içine başka bir eklenti yapılmamalıdır.6.özellikle infüzyona
ait reaksiyon olan olgularda ve sonraki tedavilerinde
premedikasyon amaçlı asetaminofen, antihistaminik ve steroid
kullanılması yarar sağlamaktadır.
Sonuç:
Adcetris’in kullanımı oldukça kolay ve pratiktir. Yan etkileri ağır
olmayıp daha çok infüzyona bağlıdır. Uygun bir premedikasyonla
bu yan etkilerin önemli bir kısmı kontrol edilebilir.
HS-11
HASTALARIN İMPLANTE PORT KATETER BAKIMLARINA
YÖNELİK DURUM DEĞERLENDİRMESİ
SEVİNÇ KUTLUTÜRKAN
1
, FİGEN BAY
2
, FİRDEVS GÜL
2
, SELMA
KÖROĞLU
2
1
GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ, HEMŞİRELİK
BÖLÜMÜ
2
GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA
MERKEZİ, GAZİ HASTANESİ
Amaç:
İmplante port kateterler, kemoterapi ve diğer tedavilerin
uygulanması, vezikant özellik gösteren ajanların uygulanması,
total parenteral nütrisyon uygulanması, kan ve kan ürünlerinin
uygulanması, kan örneği alınması ve uygulanması amacı
ile sıklıkla en güvenli venöz kateter uygulamaları içerisinde
yer almaktadır. İnfüzyon tedavilerinde: İnfüzyon sırasında
iğne 7 gün ara ile değiştirilmesi, her işlem sonrası 10 cc SF
verilerek kateter yıkanması, 10 cc enjektör kullanılması, Port
kullanılmadığı süre içerisinde 12 haftada bir bakımı yapılması,
kapama yıkaması yaparken Heparinli SF solüsyonundan 5 cc
verilmesi (1 cc %0.9 NaCl’de 100 Ünite Heparin )önerilmektedir.
Bu araştırma hastaların literatür doğrultusunda implante
port kateter bakımlarına yönelik verilen eğitim sonrası durum
değerlendirmesi amacıyla yapılmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Araştırmanın örneklemini, kemoterapi tedavisi almak üzere
gelen hastalar (n=82) oluşturmaktadır. Hastalara taburculuk
öncesi implante port kateter bakımlarına ilişkin eğitim
verilmiş, 12 hafta sonra kateterlerinin yıkanması için gelmeleri
konusunda bilgilendirilmişlerdir. Eğitim sonrası tedavi / kateter
yıkanması için gelen hastaların kateter durum değerlendirmesi
yapılmıştır. Veriler sayı ve yüzdelik hesaplamaları kullanılarak
değerlendirilmiştir.
Bulgular:
Hastaların port kateterlerinde son yıkama ile kontrole
geldiklerindeki geçen süre dağılımına bakıldığında; %70’inin
1-3 ay, %20’isi 3.5-6 ay, %10’u 7ay-2.5 yıl olduğu ve bununla
birlikte tıkanıklık gelişmediği saptanmıştır.
Sonuç:
Literatür doğrultusunda değerlendirildiğinde hastalarda
belirlenen sürelerde tıkanıklık gelişmemesi ilginç bulgu olarak
karşımıza çıkmaktadır.
138
HS-12
KEMOTERAPİ UYGULANAN HASTALARIN SİGARA İÇME VE
BAĞIMLILIK DURUMLARININ BELİRLENMESİ
KEZİBAN ÖZCAN , HASAN ŞENOL COŞKUN , ZELİHA KOCA ,
SEVGİ ÖZDEMİR , MÜRVET ARTUK UÇAR , YILDIZ GÜVEN ,
AYŞEGÜL KÜKÜKÇAKAL , NURAN YERLİ , HAKAN BOZCUK ,
BURHAN SAVAŞ
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM DALI
Amaç:
Sigara, gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş ülkelere oranla
kullanımı giderek artan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu
çalışmanın amacı Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Kemoterapi
Ünitesi’nde tedavi gören hastaların sigara içme ve bağımlılık
durumlarını belirlemektir.
Gereç ve Yöntem:
Ocak 2012 tarihinde kemoterapi alan ve araştırmaya katılmayı
kabul eden 203 hastadan sigara içme durumları ve içenlerin
bağımlılık düzeyleri incelenmiştir. Bağımlılık düzeyleri
Fagerstrom Nikotin Bağımlılık Testi kullanılarak değerlendirildi.
Bulgular:
Araştırmaya katılanların yaşları 20-84 arasında olup, median 56
yıldır. Katılımcıların %50,7’si erkek, %60,1’i ilköğretim mezunu
ve çoğunluğu (%86,2) evlidir. Kemoterapi uygulanan hastaların
%17,7’si meme, %19,2’si jinekolojik, %19,7’si akciğer, %24,6’sı
kolorektal kanser tanısı ile kemoterapi almakta olup, uygulanan
kemoterapinin %56,7’si palyatif kemoterapidir. Hastaların
%38,9’u komorbidite nedeniyle kemoterapi dışı ilaç kullanmakta
ve %15,6’sı hipertansiyon, %16,3’ü de diyabet tanısına sahiptir.
Çalışmaya katılanların %36’sı sigarayı kullanmayı bırakmış olup,
sadece %7,4’ü sigara kullanmaya devam etmektedir. Sigaraya
başlama yaşı 7 ile 53 yaş arasında değişmekte olup, ortalama
17,4’dür. Sigara içenlerin sigara kullanım süresi ortalama 33,4
yıl (5-58 yıl), sigarayı bırakma süreleri ortalama 7,12 yıldır
(0,08-40 yıl). Sigaraya başlamada etkili olan faktörler %23,6
arkadaş ve %9,9 merak etme olarak bulunmuştur. Sigarayı
bırakma nedenleri sorulduğunda ise hastaların %23,2’si
hastalandığı, %9,9’u da sağlıklı olmak için sigarayı bırakmıştır.
Sigara kullananların bağımlılık düzeyi değerlendirildiğinde 1
kişi 5 puan ile orta düzey, 1 kişi 8 puan ile yüksek düzeyde ve
diğerleri düşük düzeyde bulunmuştur(n=15).
Sonuç:
Sigara içme davranışı genellikle ergenlik döneminde ve
arkadaş etkisi ile kazanılmaktadır. Sigara içenler ancak kanser
gibi ciddi bir sağlık sorunu ile karşılaştıkları zaman sigarayı
bırakmaktadırlar. Bu nedenle sigaraya yönelik çabalar, hem
sigaraya başlanmaması hem de sigara içenlerin bırakmalarının
sağlanması gibi tüm aşamaları kapsamalıdır.
HS-13
KEMOTERAPİ ALAN HASTALARDA SEMPTOM
DEĞERLENDİRMESİ VE KÜLTÜREL FARKLILIKLARIN TEDAVİ
SÜRECİNE ETKİSİ
AYTÜL YÜNTEM , AYŞEGÜL İNCE , GÜLCAN ÇELİK , SEVGİ
AKTAŞ , ARZU ORTAHİSAR , REFİKA ÇOLAK COŞKUN , NERMİN
GÜDÜLOĞLU , YASEMİN ÖZEN
ANADOLU SAĞLIK MERKEZİ
Amaç:
Kemoterapi alan hastalarda semptomları değerlendirmek
ve kültürel farklılıkların tedavi sürecine etkisini belirlemek
amacıyla retrospektif olarak planlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Araştırma, Anadolu Sağlık Merkezi kemoterapi ünitesine
başvuran hastalar ile yapıldı.Veri toplama aracı olarak rastgele
seçilen 97 hasta dosyasındaki kemoterapi hasta tanılama
ve uygulama formu onkoloji hastası bakım planı formlarını
kullanarak oluşturulmuştur. Analiz yöntemi : SPSS paket
programı kullanılarak ortlama, standart sapma, yüzdelik,
korelasyon, t testi, f testi kullanılmıştır.
Bulgular:
Çalışma kapsamına alınan hastaların yaş ortalaması 51,8
(n=97) %46.3 ü lisans mezunu (n=45) %59,8’i kadın(n=
58) %50.2 si (n=48) Türk %36,2 si meme kanseri,%55,6 sı
(n=54) daha önce kemoterapi almış.En çok kür alan hasta
kolon kanseri ve akciğer metazlı kolon kanseri (n=32) olarak
gözlenmiştir.Tanılara göre semptomların görülme ortalaması
2,63 bulunmuştur.Semptomlarla eğitim durumları arasındaki
ilişkiye bakıldığındaalopesir=0,22 anafilaksi r=0,65 beslenme
yetersizliği r=0,67 konstipasyon r=0,65 nöropati r=0,69 mukozit
r=0,65 orta düzeyde ilişki olduğu görülmüştür.Semptomlar ile
tanılar arasındaki ilişki; nöropati r=0,9 alopesi r=0,9 kuvvetli
ilişki olduğu görülmüştür. Semptom ile yaş arasındaki ilişkiye
bakıldığında yorgunluk r=0,61 artış olduğu izlenmiştir. Bulgar
hastalarda (%29.8) %26 anemi,%13 mukoz membranda
bozulma, %11 cilt bütünlüğünde bozulma,%3 etkisiz iletişim
görülürken Romen hastalarda (%17.5) %23 anemi, %8 yutma
güçlüğü, %5 beslenme yetersizliği,% 13 cilt bütünlüğünde
bozulma,%8 febril nötropeni, kazak hastalrın(%1) %50 ateş ,
ıraklı hastaların (%1) %25 inde febril nötropeni ,türk hastalrın
(%50.5) %17 sinde anemi, %12 sinde cilt bütünlüğünde
bozulma,%9 unda febril nötropeni %14 ünde oral mukoz
membrada bozulma, %9 yutma güçlüğü görülmüştür.
Sonuç:
Yapılan çalışma sonucunda yabancı hastalarda anemi, cilt
bütünlüğünde bozulma, ekstravazasyon, etkisiz iletişim oral
mukoz menbranda bozulma, febril nötropeni Türk hastalara
oranla daha fazla görülmüştür.
140
EP-1
KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİNDE TROMBOSİTOZ İLE
SAĞKALIM ARASINDAKİ İLİŞKİ
BERKANT SÖNMEZ
1
, UMUT KEFELİ
2
, DİLŞEN ÇOLAK
1
, İLHAN
HACIBEKİROĞLU
1
, MUSTAFA ALTINBAŞ
1
, MAHMUT GÜMÜŞ
2
1
YILDIRIM BEYAZIT DIŞKAPI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
2
LÜTİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Amaç:
Akciğer kanseri dünya çapında kadınlarda ve erkeklerde
kanser ilişkili ölüm sebeplerinin başında yer alır ve her
yıl neredeyse 1.2 milyon kişinin ölümüne neden olur (1).
Beklenen yaşam sürelerinin kısa olmasının yanı sıra KHAK,
aynı evre içerisinde bile değişik klinik davranışlar ve prognozlar
sergileyebilen heterojen bir hastalıktır. Son dönemde KHAK
vakalarında prognostik faktörler üzerinde durulmakta ve bu
yönde çalışmalar yürütülmektedir. Tümör ilişkili trombositoz
varlığının, son dönemde KHAK’i vakalarında sağkalım açısından
negatif prognostik bir faktör olabileceğini belirten çalışmalar
mevcuttur. Çalışmamızda, küçük hücreli akciğer kanseri
(KHAK) tanısı ile takip ve tedavisi yapılmış olan vakaların,
başlangıç trombosit değerleri ile sağkalım arasındaki ilişkinin
değerlendirilmesi amaçlandı.
Gereç ve Yöntem:
Ocak 2007- Temmuz 2011 tarihleri arasında, SB Dışkapı Yıldırım
Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile SB Lütfi Kırdar Eğitim
ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniklerinde takip ve
tedavisi yapılmış, histolojik olarak KHAK’i tanısı almış, sınırlı ve
yaygın hastalık evresinde olan 180 hastanın dosyası retrospektif
olarak değerlendirildi. Çalışmada elde edilen veriler SPSS
versiyon 17.0’a kaydedildi ve istatistikler yapıldı.
Bulgular:
Hastaların yaşam sürelerine bakıldığında ortanca sağkalım
10 ay idi. Ortanca sağ kalımlar, sınırlı hastalık evresinde
12,0 ay ve yaygın hastalık evresinde 7,0 ay olarak bulundu.
Evre ile sağkalım arasında anlamlı ilişki saptandı (p:0,000).
Alt gruplarda sağ kalımı etkilemesi muhtemel olan ECOG-
PS, kilo kaybı ve lökositoz durumu ile sağ kalım arasında
anlamlı ilişki tespit edildi (sırasıyla p:0,029, p:0,036, p:0,012).
Anemisi ve trombositozu olan gruplar ile olmayan gruplar
değerlendirildiğinde sağ kalım açısından anlamlı farklılık tespit
edilmedi (sırasıyla p:0,597, p:0,931).
Sonuç:
Pedersen LM ve ark. çalışmasında hastaların %22’ini KHAK’i
vakaları oluşturmuş ve çalışmada trombositozun olumsuz
yönde bağamsız bir prognostik faktör olduğu saptanmıştır
(2). Başka bir çalışmada ise ilişki ortaya konulamamıştır (3).
Çalışmamızda trombositozun olumsuz prognostik etkisi
gösterilemedi. Literatürde KHAK’i ile trombositozu direkt olarak
inceleyen çok fazla çalışma yoktur. Konunun aydınlanması için
büyük prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.
EP-2
AKCİĞER SARKOMATOİD KARSİNOMUNUN BİR ALT TİPİ:
PULMONER BLASTOM
ÇİĞDEM USUL AFŞAR
1
, SEMRA PAYDAŞ
1
, DERYA
GÜMÜRDÜLÜ
2
, MERAL GÜNALDI
1
, VEHBİ ERÇOLAK
1
1
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ BD
2
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ BD
Amaç:
Pulmoner blastom akciğerin nadir tümörlerinden olup,
sarkomatoid karsinom grubu altında yer alan bir bifazik
tümördür. Tümör malign gland yapılardan, immatür embriyonik
(blastomatöz stroma) ve kondrosarkom komponentlerinden
oluşmaktadır.
Gereç ve Yöntem:
62 yaşında erkek hasta iki aydır olan öksürük ve hemoptizi
şikayetleri ile Haziran 2011’de kliniğimize başvurdu. 45 paket/
yılı sigara öyküsü mevcuttu ve 1994’te geçirilmiş kaza nedeniyle
çene rekonstrüksiyonu operasyonu geçirmişti. Hastanın babası
akciğer kanseri, kardeşi ise mide kanseri nedeniyle ölmüştü.
Fizik muayenesinde sol gözde ptozis dışında bulgu yoktu.
Hastanın toraks BT’sinde sağ akciğer superior segmentte 4x5
cm boyutlu plevraya geniş tabanlı oturan lobüle konturlu
kistik kitle, sağ hilusta 2,5x3,5 cm’lik lobule kitle (konglomere
lenfadenopati), amfizematöz akciğer saptandı. PET/BT de
uzak metastaz bulgusuna rastlanmadı. Bronkoskopide sağ
akciğer intermediate bronş alt lob superior segment girişi
endobronşiyal lezyon ile tamamen tıkalı idi. Göğüs cerrahisi
kliniği tarafından sağ alt ve orta lobektomi uygulandı.
Bulgular:
Patolojisinde pulmoner blastom (sarkomatoid karsinom),
15 adet reaksiyoner lenf nodu saptandı. Tümör santral ve
periferik olarak iki kitle halinde görüldü. Santral kitle 5x4,5x4
cm, periferik kitle 5,3x5x3 cm boyutlarda idi. Keratin epitelyal
komponentte pozitif, S100 kondrosarkom alanlarda pozitif,
vimentin negatif saptandı. Tümör plevrayı infitre etmekte idi
ve yoğun lenfovasküler invazyon mevcuttu. Cerrahi sınırlar
intaktı. Hastaya önce kemoradyoterapi (cisplatinli), sonrasında
da cisplatin 75 mg/m2 (1. gün), etoposid 80 mg/m2 (1-3 gün),
21 günde 1 olarak 6 kür uygulandı. Hasta halen kliniğimizden
3 aylık aralıklarla takipli olup nüks ya da metastaz bulgusu
saptanmamıştır.
Sonuç:
Pulmoner blastomlar agresif tümörler olup, sık relaps ve
metastazlar nedeniyle prognozları kötüdür. Kötü prognostik
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
141
faktörler; tümör rekürrensi, tümör boyutunun 5 cm ve üzerinde
olması ve başvuru sırasında metastazın varlığıdır. Hastamızda
kötü prognostik faktör olarak tümör boyutu 5 cm üzerinde idi.
Tedavisi kompleks olup, radikal cerrahi diseksiyon, kemoterapi
ve radyoterapiden oluşmaktadır. Tedavisinde tümörün cerrahi
rezeksiyonu esastır. Bu nedenle unrezektabilite kriterleri
taşıyan hastaların tümörleri neoadjuvan kemoradyoterapi ile
rezektabl hale getirilmelidir.
EP-3
KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİ TANISI İLE TEDAVİ
ALAN HASTALARDA SAĞKALIMI ETKİLEYEN PROGNOSTİK
FAKTÖRLER
ALİ İNAL
1
, ABDULLAH KARAKUŞ
2
, MUHAMMED ALİ KAPLAN
1
,
MEHMET KÜÇÜKÖNER
1
, ZUHAT URAKÇI
1
, NECİP NAS
2
,
MEHMET GÜVEN
2
, ABDURRAHMAN IŞIKDOĞAN
1
1
DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ BD
2
DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI AD
Amaç:
KHAK tanısı ile birinci basamak etoposide + cisplatin (EP)
kemoterapisi alan hastalarda sağkalımı etkileyen prognostik
faktörleri tespit etmeyi amaçladık
Gereç ve Yöntem:
2001-2011 tarihleri arasında kliniğimizde KHAK tanısı
ile takip edilmekte olan hastalarda sağkalıma etki eden
prognostik faktörleri retrospektif olarak taradık. 16 prognostik
faktör [yaş, cinsiyet, DM, performans statüsü (PS), sigara, kilo
kaybı, hemoptizi, evre, hemoglobin, WBC, Albumin, ALT, LDH,
kalsiyum, kreatin ve kan glukoz düzeyleri] analiz edildi.
Bulgular:
KHAK tanısı almış olan 161 hasta (146 erkek, 15 kadın ve
median yaş; 57) alındı. Univariate analizde prognostik öneme
sahip 5 faktör tespit edildi;PS (p <0.001), evre (p=0.001), DM
(p=0.005), serum albumin (p <0.001) ve hemoglobin düzeyleri
(p=0.03). Univariate analizde istatiksel olarak anlamlı bulunan
5 faktör için multivariate analiz yapıldı. Multivariate analizinde;
performas statusu, evre ve serum albumin düzeyi istatiksel
olarak anlamlı bulundu.
Sonuç:
Çalışmamızda, KHAK tanısı ile birinci basamak EP kemoterapisi
alan hastalarda performas statusu, evre ve serum albumin
düzeyinin sağkalım üzerinde bağımsız prognostik faktörler
olduğunu tespit ettik.
EP-4
AKCİĞER KANSERLİ KADIN HASTALARDA KLİNİK ÖZELLİKLER
VE SAĞKALIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
SAADETTİN KILIÇKAP
1
, ERKAN DOĞAN
2
, TURGUT KAÇAN
1
,
TUNÇ GÜLER
3
, ORHAN ÖNDER EREN
4
, GAMZE GÖKOZ
DOĞU
5
, DİDEM TAŞTEKİN
3
, ARZU YAREN
1
, NALAN AKGÜL
BABACAN
1
1
CUMHURİYET ÜTF
2
VAN EAH
3
SELÇUK ÜMTF
4
SAMSUN EAH
5
PAMUKKALE ÜTF
Amaç:
Erkeklere göre kadınlarda akciğer kanseri daha az oranda
gözükmektedir. Bu çalışmada akciğer kanserli kadın hastaların
klinik özelliklerinin ortaya konması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Tüm akciğer kanseri olguları retrospektif olarak incelendi. Kadın
akciğer kanserli hastaların özellikleri hastane kayıtlarından elde
edildi.
Bulgular:
Akciğer kanserli toplam 94 hastanın verileri incelenebilir
bulundu. Hastaların ortanca yaşı 60 (26-105) idi. Yüzde 50 ile en
sık histoloji adenokanser, %20 ile yassı hücreli ve %17 ile küçük
hücreli akciğer kanseri idi. Sigara öyküsü %15, pasif içicilik oranı
%12 idi. Onbeş olguda (%16) aile öyküsü, yine aynı oranda kilo
kaybı vardı. Hastaların%38’inde komorbidite mevcuttu. %39
olguda ECOG PS “1” idi. Oniki hastaya lobektomi, 3 hastaya
pnömonektomi yapıldı. En sık gözlenen evre %55 ile evre 4
(yaygın evre SCLC dahil) idi. Yüzde 28 olgu radyoterapi, %92’si
kemoterapi almıştı. En sık sisplatin-dosetaksel uygulanmış idi
(%23). Ortanca verilen kür sayısı 4 (2-6) idi. Ortanca izlem süresi
11 ay idi (1-66). En sık görülen uzak metastaz yeri kemikler
(%22) idi. 1-yıllık sağkalım %61, 2-yıllık sağkalım %32 idi. Evre
(p=0,001), anemi (p=0,006) ve Performans status (p<0,001)
sağkalımı belirleyen prognostik faktörlerdi.
Sonuç:
Akciğer kanserli kadın hastalarda sigara kullanma oranları
erkeklere göre daha düşüktür. Evre, anemi ve performans
durumu sağkalımı belirleyen faktörlerdir.
EP-5
ERKEN EVRE KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERLİ
OLGULARDA HASTALIKSIZ SAĞKALIMI VE GENEL SAĞKALIMI
ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN ANALİZİ
ARİFE ULAŞ
1
, SAADET TOKLUOĞLU
2
, ERKAN ARPACI
2
,
AYŞE GÖK DURNALI
2
, FATMA PAKSOY TÜRKÖZ
2
, TARKAN
YETİŞYİĞİT
2
, GÖKHAN ÇELENKOĞLU
2
, YILDIZ GÜNEY
3
, NECATİ
ALKIŞ
2
,
1
BURSA ALİ OSMAN SÖNMEZ ONKOLOJİ HASTANESİ
2
DR. A.Y ANKARA ONKOLOJİ EAH, I.TIBBI ONKOLOJİ KLİNİĞİ
3
DR. A.Y ANKARA ONKOLOJİ EAH, RADYASYON ONKOLOJİSİ
KLİNİĞİ
Dostları ilə paylaş: |