Konuşma metinleri ve biLDİRİ Özetleri Kİtabi



Yüklə 6,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə38/73
tarix03.02.2017
ölçüsü6,44 Mb.
#7521
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   73

 
Bulgular:
Son  yıllarda  foliküler    lenfomanın  histopatolojik  özelliği  ne 
olursa  olsun  agresif  seyrederek,  SSS  tutulumu  yapabileceği 
gösterilmiştir.
Sonuç:
Günümüzde  Rituximab  ve  CHOP  bazlı  kemoterapilerle 
SSS  tutulumu  gibi  sekonder  ekstranodal  yayılım  gösteren 
lenfoma  olgularında    uzun  ve  semptomsuz  yaşam  süreleri 
sağlanabilmektedir.  Bu  nedenle  SSS  tutulumu    şikayetleriyle 
gelen  hastalarda    Onkolog,  İç  Hastalıkları  Uzmanı,  Nöro-
radyolog ve patologları kapsayan  lenfoma konusunda uzman 
doktorların  doğru  tanı  ve  tedavi  planı  yapma  konusunda 
işbirliği yapmaları gerekmektedir.

164
EP-49
GÖRME BOZUKLUĞU İLE PREZENTE OLAN 
HİPERPROLAKTİNEMİNİN EŞLİK ETTİĞİ HİPOFİZ KARSİNOM 
OLGUSU
MUSTAFA SAĞCAN 
1
, FARUK KUTLUTÜRK 
2
, HASAN GÜVEN 
1

MEHMET KILINÇ 
3
, FAİK ALEV DERESOY 
4
, BANU ÖZTÜRK 
5
 
 

TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ 
HASTALIKLARI AD 

TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 
ENDOKRİNOLOJİ VE METABOLİZMA BD 

TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 
NÖROŞİRURJİ AD 

TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 
PATOLOJİ AD 

TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ 
ONKOLOJİ BD
Amaç:
Pitüiter  karsinomlar  nadir  görülen  neoplazmlar  olup  tüm 
pitüiter tümörlerin %0.2’sini oluşturur. Progresyon olduğunda 
malign  karakter  kazanan  tipik  pitüiter  adenom  şeklinde 
prezente  olabilecekleri    gibi  başlangıçtan  itibaren  agresif 
karakter  gösterebilirler.  Burada  ilk  bulgu  olarak  görme 
bozukluğu ile başvuran hiperprolaktineminin eşilik ettiği  nadir 
görülen bir pitüiter karsinom olgusunu sunduk.
Gereç ve Yöntem:
Bir  yıldır  devam  eden  görme  bozukluğu  ile  başvuran  56 
yaşındaki erkek hastanın çekilen hipofiz MR’ında sella kavitesini 
doldurarak  kavitede  genişlemeye  yol  açan  yaklaşık  49x33x32 
mm  boyutlarında  içerisinde  geniş  kistik  dejeneratif  alanlar 
bulunan, optik kiazmaya bası etkisi yapan, öncelikle dejenere 
makroadenomu telkin eden kitle saptandı.
Labaratuvar  tetkiklerinde;  Hb:12.1  mg/dL  Htc:  %  36  WBC: 
5820 PLT:226.000 kreatinin: 0.6  mg/dl sodyum :139 mmol/ L, 
potasyum : 4.5 mmol/L , Klor : 101 mmol/L , AST: 15 U/L,  ALT 
: 17 U/ L , Total kortizol: 7.64 mikrogr/dl, Prolaktin:470 ng/mL, 
LH:0.8 Mıu /L , FSH: 2.02 Mıu/L , TSH:1.72 Uıu/mL , Growth 
Hormon:0.002 ng/ml  olarak ölçüldü.
Bulgular:
Hasta Nöroşirurji kliniği tarafından operasyona alındı. Kitlenin 
sella  tabanını  erode  etmiş  ve  sfenoid  sinüse  taşmış  yaklaşık 
olarak 8 cm çaplı olduğu görüldü. Transsfenoidal hipofizektomi 
yapıldı.  Postop  çekilen  MR’da  sella  kavitesinde  rezidü  kitle 
saptandı.  Transsfenoidal  yaklaşımla  kitle  tekrar  eksize  edildi. 
Hipofiz operasyon materyalinin histopatolojik incelemesinde; 
yüksek  sellüleriteye  sahip  büyük  ,pleomorfik  hiperkromatik 
nükleusa  sahip  ,belirgin  nükleollu  atipik  endokrin  karakterde  
hücrelerin  meydana  getirdiği  trabeküler,  solid  tabakalar 
,yuvalanmalar  tarzında  gelişim  paterni  gösteren  vasküler 
invazyon  gözlenen  tümoral  lezyon  saptandı  ve  bu  görünüm 
hipofizer karsinom ile uyumlu bulundu.
Sonuç:
Pitüiter  karsinomlar  nadir  görülen  pitüter  lezyonlar  olup, 
infiltratif ve agresif  gelişme nedeni ile primer küratif cerrahisi 
zordur.  Radyoterapi  lokal  kontrol  sağlamada  etkindir, 
kemoterapi  konusunda  veri  azdır.  Görme  bozukluğu  ile 
kliniğe  başvuran  ve  agresif  seyirli  büyük  kitlelerde  nadir  de 
olsa  sekretuar  hipofiz  karsinomun  saptanabileceği    akılda 
tutulmalıdır.

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
165
EP-50
ERİŞKİN MEDULLOBLASTOMU; 2 OLGU SUNUMU
ALİ AYBERK BEŞEN 
1
, FATİH KÖSE 
2
, AHMET TANER SÜMBÜL 
1

HÜSEYİN MERTSOYLU 
1
, FAZİLET KAYASELÇUK 
1
, ÖZGÜR 
ÖZYILKAN 
1
 
 

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ ARAŞTIRMA HASTANESİ ADANA 
UYGULAMA MERKEZİ 

ŞANLIURFA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 
Amaç:
Medulloblastom  santral  sinir  sistemininin  küçük,  yuvarlak 
hücreli malign tümör grubundan olup, çocukluk çağının en sık 
görülen malign beyin tümörüdür.
Gereç ve Yöntem:
Erişkinde medulloblastom nadir görülen beyin tümörlerinden 
olup merkezimizde takipli 2 olguyu sunmak istedik.
Bulgular:
Olgu-1:  23  yaşında  bayan  hasta  1  aydır  olan  baş  ağrısı 
nedeniyle  çekilen  beyin  MRG’de  sol  serebellar  hemisferde 
35*52  mm  boyutlarında  4.  Ventriküle  bası  oluşturan 
kitle  lezyonu  saptandı.  Kitle  total  eksize  edildi.  Patoloji 
medulloblastoma ile uyumlu idi. Tüm spinal MRG’de tutulum 
saptanmadı. Hastaya kranyospinal ve posterior fossaya toplam 
54 Gy konformal radyoterapi uygulandı.
Olgu-2: 22 yaşında bayan hasta1 aydır olan dengesizlik ve baş 
ağrısı  için  çekilen  beyin  MRG’de  sol  serebellar  hemisferde 
43*35  mm  çapında  lobüle  konturlu  kitle  lezyonu  saptandı. 
Totale  yakın  eksize  edilen  kitlenin  patolojisi  medulloblastom 
olarak  rapor  edildi.  Spinal  MRG’de  metastaz  saptanmadı. 
Hastaya kranyospinal ve posterior fossaya radyoterapi ardından 
altı  kür  (cisplatin  25  mg/m
2
(1-4),  etoposit  40  mg/m
2
(1-4), 
siklofosfamid 1000mg/m
2
(4. gün)) adjuvan kemoterapi verildi.
Sonuç:
Sonuç olarak, erişkinlerde medulloblastom nadir görülen beyin 
tümörlerinden  olup  sıklıkla  serebellar  hemisferde  yerleşme 
eğilimindedir. Cerrahide amaç tam rezeksiyondur. Erişkinlerde 
klinik  deneyim  sınırlı  olmakla  birlikte  eğer  klinik  çalışmaya 
dahil olma imkanı yoksa cerrahi sonrası adjuvant radyoterapi 
ve ardından kemoterapi önerilmektedir.
EP-51
KANSER HASTALARINDA TAMAMLAYICI VE ALTERNATİF 
TEDAVİYİ BİLME VE KULLANMA DURUMUNUN 
SOSYODEMOGRAFİK PARAMETRELERLE İLİŞKİSİ
GAMZE GÖKÖZ DOĞU 
1
, AYSEGÜL KARGI 
2
, ÖZGÜR 
TANRIVERDİ 
3
, ARZU YAREN 
1
, A.GÖKÇEN DEMİRAY 
1
, BURCU 
YAPAR TAŞKÖYLÜ 
1
, AHMET ERGİN 
1
 
 

PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 

DENİZLİ DEVLET HASTANESİ 

MUĞLA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Amaç:
Ayaktan  kemoterapi  ünitesinde  kemoterapi  alan  hastalar 
arasında  TAT’ı  (Tamamlayıcı  ve  Alternatif  Tıp)  bilme  ve 
kullanma özelliklerini değerlendirmek amacıyla anket çalışması 
planladık.
Gereç ve Yöntem:
Toplam 3 merkez bu çalışmaya dahil edildi. Haziran 2011-Aralık 
2011 tarihleri arasında kemoterapi verilen 494 hastanın verileri 
SPSS 17 paket programıyla değerlendirildi. 
Bulgular:
Hastaların  %47.8’i  kadın,  %52.2’si  erkek  olup,  median  yaş 
58  yıl  (24-90  yıl)  idi.    Hastaların  %23.5’i  TAT  kullanmıştı  ve 
en sık bitkisel tedavi tercih edilmişti (%67). TAT terimini bilip 
bilmemelerine  göre  değerlendirildiğinde  dul  olma,  şehir 
merkezinde  yaşama,  yüksek  gelir  düzeyine  sahip  olma, 
hastalığını  bilme,  ailede  kronik  hastalığın  varlığı  istatistiksel 
olarak  anlamlı  bulundu.  TAT  kullanıp  kullanmama  durumuna 
göre yapılan analizde, bekar olma, ek hastalığın mevcudiyeti, 
ailede kronik hastalık ve kanser öyküsünün olması, istatistiksel 
olarak anlamlıydı. Lojistik regresyon analizinde ise; merkezde 
yaşamak 1.5 kat (p=0.027), gelir düzeyinin yüksek olması 4.7 
kat  (p=0.006),  hastalığını  bilmek  3.5  kat  (p=0.002),  ailede 
kronik  hastalık  varlığı  1.7  kat(p=0.007)  oranında  TAT’ı  bilme 
durumunu  artırmaktaydı.    Bekar  olma  8.06  kat  (p<0.001), 
komorbidite varlığı 1.6 kat (p=0.04) oranında TAT kullanımını 
artırmaktaydı.  
Sonuç:
Bu  yöntemlerin  yararları  ve  olası  yan  etkileri  detaylı 
olarak  araştırılmalı,  hastalar  ve  sağlık  personeli  bu  konuda 
bilgilendirilmelidir.
EP-52
KANSER HASTALARINDA BAKTERİYEL ENFEKSİYON 
ETKENLERİ
UTKU DÖNEM DİLLİ 
1
, MUSTAFA YILDIRIM 
1
, NİLGÜN GÜR 
2

YEŞİM ÇEKİN 
2
, SEVİL GÖKTAŞ 
1
, YASİN ŞAHİNTÜRK 
3
, MUSTAFA 
YILDIZ 
1
 
 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ ONKOLOJİ 
KLİNİĞİ 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, MİKROBİYOLOJİ 
KLİNİĞİ 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, İÇ 
HASTALIKLARI KLİNİĞİ
Amaç:
Bu  çalışmada  Antalya  Eğitim  ve  Araştırma  Hastanesi  Tıbbi 
Onkoloji Servisi’ndeki yatan  hastalardan bir yıl süresince alınan 
materyallerin  kültür  üremelerini  değerlendirerek,  bakteriyel 
etkenlerin  dağılımı  ve  antibiyotik  dirençlerinin  belirlenmesi 
amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmamızda  Mart  2010-  Kasım  2011  tarihleri    arasında 
hastalardan  ateş  varlığında  ve/veya  enfeksiyon  şüphesiyle 
alınan  kan,  idrar,  yara  sürüntüsü,  balgam,  gaita  sonuçları  ve 
üreyen  bakterilerin  antibiyotik  direnç  durumu  retrospektif 
olarak incelendi.

166
Bulgular:
Toplam  77  örnekte  üreme  tespit  edildi.  Örneklerin      kan 
kültürleri  38’ini  (%9,4),  idrar  kültürleri  21’ini  (%27,3),  abse 
kültürleri 9’unu (%11,7), balgam kültürleri 7’sinini (%9,1), gayta 
kültürleri 2’sinini (%2,6) oluşturmakta idi. Kan kültürleri içinde 
en  sık  %34,2  ile  koagülaz  negatif  stafilokoklar  ikinci  sıklıkta 
%31,6  ile  E.Coli  oluşturmakta  idi.  İdrar  kültürlerinde  en  sık 
%76,2 ile E.Coli izole edildi. Abse kültürlerinde ise S. Aureus, 
E. Coli, Koagülaz negatif stafilokoklar eşt oranda tespit edildi. 
Balgam kültürlerinde de en sık E. Coli ve E. Faecalis tespit edildi.
Sonuç:
Bağışıklığı baskılanmış hastalarda bakteriyel enfeksiyonlar sık 
görülmekte olup, ampirik tedavinin başarısı açısından kliniğin 
bakteri  popülasyonu  ve  antibiyotik  duyarlılıklarının  bilinmesi 
önem taşıdığını düşünüyoruz.
EP-53
İNCE BARSAK ADENOKARSİNOMUNDA TÜMÖR LİZİS 
SENDROMU
UTKU DÖNEM DİLLİ 
1
, MUSTAFA YILDIRIM 
1
, SEVİL GÖKTAŞ 
1

MUSTAFA YILDIZ 
1
, AYHAN HİLMİ ÇEKİN 
2
 
 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ ONKOLOJİ 
KLİNİĞİ 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, 
GASTROENTEROLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Literatürde  solid tümör ile tümör lizis sendromu birlikteliği çok 
nadir bildirilmiştir. Literatürde  ince barsak adenokarsinomu ile 
tümör  lizis  sendromu  birlikteliği  bildirilmemiştir.    Olgu  nadir 
görülmesi nedeniyle ve solid tümörlede tümör yükü fazlaysa 
tümör  lizis  sendromu  gelişimi  açısından  dikkatli  olunması 
gerekliliği vurgulanması amacıyla tartışılmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Kronik  karın  ağrısı  ve  karın  şişkinliği  nedeniyle  hastanemize 
başvuran  60  yaşındaki  bayan  hastada  tespit  ettiğimiz  ince 
barsak  adenokarsinomu  tedavisinde  gelişen  tümör  lizis 
tartışılacaktır.
Bulgular:
Kronik karın ağrısı ve karın şişkinliği nedeniyle 60 yaşında bayan 
hasta  hastanemize  başvurdu.Endoskopisinde  duodenum  1 
kısmında kitle tespit edildi. Biyopsi sonucu adenokarsinom ile 
uyumlu geldi. ECOG performans skoru 1 olan hastaya folinik asit 
20mg/m2  5-fu 425mg/m2 5 günlük tedavi planlandı. Tedavinin 
3.  gününde  cr:2mg/dl  ca:7.4mg/dl  ürik  asit:16.2mg/dl,  K:6.1  
edildi.  Hiperpotasemisine  yönelik  medikal  tedavi    uygulandı. 
İdrar  çıkışı  100ml/saat    üzerinde  olacak  şekilde  hidrasyon 
uygulandı.  600mg/gün  allopürinol  başlandı.  Kemotarapisi 
kesildi.  Günlük  2x1  biyokimyasal  parametreleri  takip 
edilen  hasta  idrar  çıkışının  azalması  nedeniyle  hemodiyaliz 
planlanırken hasta exitus oldu.
Sonuç:
Sonuç  olarak    solid  tümörler  esnasında  gelişen  tümör  lizis 
sendromunun  mortal  seyretmesi  nedeniyle  tedavi  esnasında 
yüksek volümlü tümörü olan hastalarda tümör lizis sendromu 
açısından da takip edilmelidir.
EP-54
KANSERLİ HASTALARDA DEPRESYON VE ETKİLEYEN 
FAKTÖRLER
EBRU GAZEZOĞLU 
1
, ALPTEKİN ACAR 
1
, MERVEGÜL DOLMUŞ 
1

SAADETTİN KILIÇKAP 
2
 
 

CÜTF DÖNEM 4 

CÜTF TIBBİ ONKOLOJİ
Amaç:
Kanser  hastalarında  depresyon  önemli  bir  sağlık  sorunudur. 
Semptomlar  sorgulanmadığında  tanı  atlanabilir.  Depresyon 
tanısı konan hastalarda antidepresif tedavi yararlı olabilir.
Gereç ve Yöntem:
Kanserli  hasta  ve  benzer  özellikteki  sağlıklı  bireylere  Beck 
Depresyon  Ölçeği  ve  demografik  özellikleri  içeren  bir  anket 
formu  iki  gruba  uygulandı.  Depresyon,  tedavi  gereksinimine 
göre iki gruba ayrıldı.
Bulgular:
Çalışmada 125’i kanserli ve 86’sı sağlıklı olmak üzere toplam 
211  birey  değerlendirildi.  En  sık  kanserler  sırasıyla  GIS  %24, 
akciğer  %22  ve  meme  kanseri  %17  idi.  Kanserli  hastaların 
yaş  ortalaması  sağlıklı  bireylerinkine  benzerdi  (48,0±14,9  vs 
45,6±14,5;  p=0.247).  Cinsiyet  ve  medeni  durum  gruplarda 
benzerdi.  Kanserli  hastalarda  eğitim  ve  gelir  düzeyi  düşük 
olanların  oranı  daha  fazlaydı  (p<0,001).  Kanserli  hastalarda 
depresyon  skoru  ortalaması  sağlıklı  bireylere  göre  yüksek 
bulundu (12,5±8,1 vs 21,7±11,1; p<0,001). Kanserli hastalarda 
orta  ve  şiddetli  depresif  olarak  tanımlanan  hasta  yüzdesi 
sağlıklı bireylerinkine oranla daha fazla idi. Kanserli hastaların 
%67’sine  tedavi  gerektiren  depresyon  izlenmekte  iken,  bu 
oran  sağlıklı  bireylerde  %30  idi  (p<0,001).  Tedavi  gerektiren 
depresyonlu  hastalarda,  düşük  gelir  ve  eğitim  düzeyli 
bireylerin  oranı  daha  yüksek  iken,  diğer  değişkenler  gruplar 
arasında fark yoktu. Hastalar ve sağlıklı bireyler olarak iki farklı 
grupta incelendiğinde gelir  ve eğitim düzeyinin depresyon için 
belirleyici bir faktör olmadığı görüldü.
Sonuç:
Depresyon  kanserli  hastalarda  daha  sık  görülmektedir. 
Hastaların  kontrollerinde  depresyon  açısından  irdelenmesi 
yararlı olabilir.

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
167
EP-55
KANSERLE İLİŞKİLİ AĞRI TEDAVİSİNDE NARKOTİKLERİN 
ETKİNLİĞİNİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER
SEMA SEZGİN GÖKSU 
1
, HAKAN BOZCUK 
1
, MÜKREMİN 
UYSAL 
1
, ECE ULUKAL 
2
, GAYE KARASU 
2
, TÜRKER SOYDAŞ 
2

HASAN ŞENOL COŞKUN 
1
, BURHAN SAVAŞ 
1
 
 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, TIBBİ ONKOLOJİ  

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİ 
Amaç:
Kanserle ilişkili ağrı hastaların yaşam kalitesini en çok etkileyen 
semptomlardan  biridir.  Kanser  hastalarının  %  50  den  fazlası 
ağrıyla karşılaşır. Bunların % 75 i narkotik kullanımını gerektiren 
ağrılardır. Ağrının tamamen giderilmesi çoğu zaman güç olsa 
da narkotiklerin doğru kullanımı ile bu sağlanabilir.
Bu çalışmada  amacımız kanserle ilişkili  ağrısı olan  hastalarda 
narkotik tedavisinin etkinliğini belirleyen faktörleri incelemektir.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmaya Ağustos 2009- Ocak 2010 tarihleri arasında Akdeniz 
Üniversitesi  Tıbbi  Onkoloji  kliniğinde  yatarak  tedavi  gören 
ve kanserle ilişkili ağrısı olan 100 hasta alınmıştır. Hastaların 
demografik verileri, beden kitle indeksi, performans durumu, 
kanser tipi, evresi, daha önce aldığı tedaviler, hastaneye yatış 
nedeni,  ağrının  lokalizasyonu,  ağrı  tedavisi  ve  narkotik  dozu 
kaydedilmiştir.  Hastaların  ağrı  yoğunluğu  VAS  skorlaması 
ile  değerlendirilmiştir.  VAS-  zaman  eğrisi  altındaki  alan 
hesaplanmıştır  (AUC).    VAS  skorunda  2  veya  daha  fazla 
düşme olması ‘ persistan ağrısız sağkalım‘ olarak tanımlanmış 
ve  persistan  ağrısız  sağkalım  üzerine  etki  eden  faktörler 
araştırılmıştır.  Narkotik  etkinliğini  değerlendiren  ikinci  bir 
ölçüm  olarak  standart  doz  narkotik  başına  VAS  değerindeki 
değişim ve buna etki eden faktörler çalışılmıştır.
Bulgular:
Çalışmaya katılan 100 hastanın 63 ‘ü erkek, 37’si kadındı, yaş 
ortalaması 56.1 di.  Hastaların %89’u metastatikti. Hastaneye 
en  sık  yatış  nedenleri;  ağrı  palyasyonu(%28),  tedaviye  bağlı 
komplikasyonlar(%18),  kemoterapi(%17)  idi.  Hastaneye 
yatış  anında  ortalama  VAS  4.05,  hastanede  maksimum  VAS 
ortalaması 5.83, taburculuk sırasında ortalama VAS 1.94 dü.   
Persistan ağrısız sağkalım VAS max(p=0.011), AUC(p<0.01) ve 
toplam narkotik dozu(p=0.01) ile ilişkili bulundu. Standart doz 
narkotik  başına  VAS  değerindeki  değişim  üzerine  etki  eden 
faktörler ise hastanın almakta olduğu tedavi ( kemoterapi vs 
diğer)(p=0.05) ve hastaneye yatış anındaki VAS değeri(p=0.003) 
idi.
Sonuç:
Kanserle  ilişkili  ağrı  yaşayan  hastalarda  narkotik  etkinliğini 
belirleyen  faktörler  ağrı  yoğunluğu,  agresif  narkotik  tedavi 
verilmesi  ve  kemoterapi  almasıdır.  Kanser  hastalarında 
maksimum ağrı palyasyonunu sağlanması için  hastanın detaylı 
değerlendirilmesi ve narkotiklerin etkin dozlarda kullanılması 
gerekmektedir.
EP-56
FEBRİL NÖTROPENİK HASTALARDA GENEL ÖZELLİKLERİN VE 
TEDAVİ SONUÇLARININ DERĞLENDRİLMESİ :TEK MERKEZ 
DENEYİMİ
ÖZNUR BAL 
1
, ÖZLEM UYSAL SÖNMEZ 
2
, ÜMMÜGÜL 
ÜYETÜRK 
3
, ONUR EŞBAH 
1
, KAAN HELVACI 
1
, AHMET ŞİYAR 
EKİNCİ 
1
, TAHSİN ÖZATLI 
1
, BURÇİN BUDAKOĞLU 
1
, ÜLKÜ 
YALÇINTAŞ ARSLAN 
1
, BERNA ÖKSÜZOĞLU 
1
 
 

DR.ABDURRAHMAN YURTARSLAN ANKARA ONKOLOJİ EĞİTİM 
VE ARAŞTIRMA HASTANESİ TIBBİ ONKOLOJİ KLİNİĞİ 

SAKARYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 

ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İÇ HASTALIKLARI KLİNİĞİ 
TIBBİ ONKOLOJİ BÖLÜMÜ
Amaç:
Febril  nötropeni  (FN)  hayatı  tehdit  edebilecek  ciddi 
enfeksiyonlara  neden  olabilen  önemli  bir  komplikasyondur.  
Kliniğimizde  febril  nötropeni  nedeni  ile  interne  edilen 
hastaların genel özelliklerinin değerlendirilmesi amaçlandı.
Gereç ve Yöntem:
Ocak  2009  -  Aralık  2011  tarihleri  arasında  kemoterapi  (KT) 
tedavisi  alan  ve  FN  nedeni  ile  hospitalize  edilen  hastaların 
klinik özellikleri retrospektif olarak değerlendirildi .
Bulgular:
159 hasta değerlendirildi. Ortalama yaş 57 (19-81)  idi. En sık 
görülen malignite meme karsinomu ( %25 ,40 hasta) idi. %39 
hastada FN atağı 1.kürde gözlendi. Ortalama ateşli gün sayısı 
2,  nötropeniden  çıkış  süresi  3  gün,  hastanede  kalış  süresi  6 
gündü. %84 hastada etken izole edilemedi. %5 hastada e coli, 
%1.3  fungal  enfeksiyon  saptandı.  Bakteriyel  ve  fungal  etken 
izole  edilen  hastalarda  hastanede  kalış  süresi  anlamlı  olarak 
yüksekti ( p:0,03). Ancak ateşli gün sayısı ile arasında anlamlı 
ilişki bulunmadı. Profilaktik GCSF kullanımı ile hospitalizasyon 
süresi ve ateşli gün sayısı arasında anlamlı fark bulundu ( p: 
0.008).  Uygulanan  GCSF  tipleri  ve  dozları  ile  hospitalizasyon 
süresi  arasında  ilişki  saptanmazken,  ateşli  gün  sayısı  ve 
nötropeniden çıkış süreleri açısından anlamlı farklılık saptandı, 
filgrastim 30 mü ile en az ateşli gün sayısı tespit edildi ( p: 0.033). 
Nötropeniden çıkış süreleri filgrastim gruplarında lenograstime 
göre daha iyiydi ( p:0.034). % 65 hastada  komorbid hastalık 
gözlendi. Komorbiditesi olan hastaların hastanede kalış süresi 
ve ateşli gün sayısı arasında anlamlı farklılık bulunmadı ( p:0.3 
ve 0.6). FN ‘ye bağlı mortalite oranı ise %0.6 olarak görüldü 
(n:1)
Sonuç:
FN  multidispliner  yaklaşımla  hızla  tedavi  edilmeli  ve  riskli 
hastalarda KT öncesinde doz redüksiyonu veya GCSF profilaksisi 
düşünülmelidir. 

168
EP-57
SOLİD TÜMÖRLÜ HASTALARDA ALTERNATİF TEDAVİ 
KULLANIMI
ÇAĞATAY ARSLAN 
1
, MENİCE GÜLER 
2
, FATOŞ DİLAN 
KÖSEOĞLU 
2
, İLKAY TUĞBA ÜNEK 
1
, MEDİHA TÜLİN BOZKURT 
3

GÖNÜL DEMİR PİŞKİN 
3
 
 

İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ MEDİKAL 
ONKOLOJİ BÖLÜMÜ 

İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ İÇ 
HASTALIKLARI KLİNİĞİ 

İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 
RADYASYON ONKOLOJİSİ BÖLÜMÜ
Amaç:
Hastanemiz  Medikal  Onkoloji  Bölümü’nde  halen  takip 
edilmekte olan ve kemoterapi alan hastalarda alternatif tedavi 
kullanımını ve bu konudaki bilgi düzeyini araştırmak.
Gereç ve Yöntem:
İzmir Tepecik Eğitim Hastanesi Medikal Onkoloji Bölümü’nde 
Eylül  2011  –  Aralık  2011  arasında  aktif  olarak  takip  edilen 
ve  kemoterapi  alan  hastalara  alternatif  tedavi  konusunda 
hazırlanan  anket  yüzyüze  olarak  dolduruldu.  Kaydedilen 
verilerin istatistiksel olarak tanımlayıcı analizi yapıldı.
Bulgular:
Toplam  110  hastaya  anket  yapıldı.  Hastaların  ortalama  yaşı 
56.6  (21-86)  idi.  30  (%27.3)’u  alternatif  tedavi  kullanmıştı. 
Hastaların  85  (%77)’i  alternatif  tedavilerin  faydalı  olduğunu, 
29  (%26)’u  zararlı  olmadığını  düşünüyordu.  Hastaların  tümü 
tedavi  ajanını  oral  yoldan  almıştı.  Alternatif  tedavi  kullanan 
14 (%47) hasta doğal ürünlerin vücutlarını güçlendirdiği için, 7 
(%23) hasta ailesi ısrar ettiğinden, 5 (%17) hasta asıl tedaviden 
fayda  görmediğini  düşündüğünden  ve  4  (%13)  hasta  aldığı 
tedaviye  destek  olsun  diye  alternatif  tedavi  kullanmıştı.  14 
(%46.6) hasta kemoterapi ile eşzamanlı kullanmıştı. 19 (%63.3) 
hasta  tedaviyi  kullanırken  doktorunu  bilgilendirmemişti.  21 
(%70) hasta bitkisel hap diye belirttikleri tedaviyi ve 4 (%13.3) 
hasta adınını bilmedikleri bir ot karışımını kullanmıştı.
Yüklə 6,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin