MANYETO, —> Ateşleme makinesi.
MANYEZİT, Refrakter mâlzemelerin temel unsuru niteliğindeki bir cevher (MgCO3). Mağnezyumun oksijene olan yüksek afinitesi ve bundan oluşan mağnezyum oksidin (MgO —> Magnezya) 3000°Csıcaklığa kadar ergimeden katılığını muhafaza etmesi ve genleşmesinin az olması nedenleriyle refrakter mâlzeme imâline uygundur. Manyezit teorik olarak %47,7 MgO ve %52,3 CO2 içerir. Doğada iri kristalli veya kriptokristalen şekillerinde bulunur. Spatik manyezit adı altında da anılan iri kristalli manyezit içindeki eser element miktarlarına bağlı olarak renksiz, şeffaf, beyaz, sarı ve kahverengiden nadiren siyaha (bitümden dolayı) kadar çeşitli renklerde bulunabilir. Örneğin %8 civarında demir ihtiva eden Avusturya manyezitleri kahverengiden dolayı Breunnerit (Broynerit) olarak anılırlar. Çoğunlukla serpantinlerle birlikte filon, damar, stockwerk ve yumrular hâlinde bulunan kriptokristalen manyezit veya diğer adıyla jelmanyezit, iri kristalli spat manyezitlere nazaran genellikle daha saftırlar yani eser elementlerce daha fakirdirler.
MANYOMETRE, 1) Manyetik alanı ölçmeye yarayan jeofizik aracı. 2) Manyetik ölçü yapmak suretiyle uygulanan bir tür maden arama işlemi.
MARANGOZ, 1) Ağaç işleri ile uğraşan ve ağaçtan çeşitli eşya yapan usta. 2) —> Yol marangozu.
MARJİNAL POTANSİYEL, —> Potansiyel rezerv.
MARN, Kil ve kalkerden oluşan tortul kayaç. Bileşiminde % 50 oranında kalker bulunan her kil marn olarak kabul edilir. Kili fazla olana killi marn; kalkeri fazla olana kalkerli marn denir.
MARŞ HUNİSİ, Sıvıların, sondaj devridaim çamurunun vizkozitesini ölçmeye yarayan ucu muayyen açıklıkta olan huni.
MARTOPERFORATÖR, 1) Basınçlı hava ile çalışan ve bir çekicin, delici ucu (lağım burgusunu) dövmesi suretiyle lağım deliği delen makine. Çekicin geri gitmesi anında delici uç (burgu) saat yönünün tersine belli bir açıda döner. 2) Lağım makinesi.
MARTOPERFORATÖRÜN DELME HIZI, Martoperforatörün bir dakikada deldiği delik boyu (cm/dk). Martoperforatöre verilen baskı kuvveti arttıkça martoperforatörün delme hızı değişir.
Delme hızının % 90 gerçekleştiği hallerde baskı kuvveti normal kabul edilir. Bu çeşit genişliği fazla, yani p-v eğrisi yatık olarak uzanan martoperforatör torku yüksek olduğu için çatlaklı ve yumuşak kayaçta da çalıştırılabilir. Baskı kuvveti arttıkça delme hızı süratle düşen martoperforatörler pratikte terçih edilmez. —> Baskı kuvveti.
MARTOPİKÖR, 1) Basınçlı hava ile çalışan kazı veya taş sökme makinesi. 2) Mekanik kazma. 3) Tabanca.
MASKE, Gaz, toz vb. etkilerden korunmak için kullanılan yüzlük.
MASTAR, Sıvacı, duvarcı, lağımcı vb. işçilerin cetvel gibi kullandıkları ensiz, uzun ve düz tahta veya madeni çubuk. —> Yol mastarı. Matkap mastarı.
MAT, Bakır, kurşun ve nikel gibi belirli sülfitli cevherlerin izabesinde saf metalle ötektik bir karışım halinde (sülfitlerle birlikte) elde edilen birinci kademe izabe görmüş sülfürlü metal bileşikleri. Bakır mat’ının içinde Cu, % 45 civarındadır.
MATİS, İki halatı, ek yeri kalınlaşmayacak biçimde birbirine ekleme işi. Bu ekleme, halat toronlarının birbirine örülmesiyle yapılır.
MATKAP, Yekpare delici çubuk veya değiştirilebilen delici uç.
MATKAP ÇUBUĞU, 1) Özel olarak sert çelikten yapılmış keski uçlu, şişik başlı delik delme çubuğu. 2) Burgu.
MATKAP MASTARI, Matkap uçları veya jakbitlerin aşınması durumunda; ölçüsüne uygun bilenmesini kontrol için kullanılan özel mastar.
MATRİKS METALİ, Elmas kronda kesici dudağı teşkil eden ve elmas tanelerinin içine gömüldüğü özel metal alaşım.
MAZAMORT, Mermer içindeki demir oksitli, killi, şistli ve mermerin kıymetini azaltan çürük oluşumlar.
MAZOT, —> Dizel yakıtı.
MEKANİK BESLEMELİ IZGARALI YAKICILAR, Hareket eden ızgaranın üzerine, kömürün, üstten veya çapraz olarak beslenebil-diği; böylece elle beslemenin getirdiği mahzurların giderildiği bir yakıcı türü. Bunlara stokerli yakıcılar da denir. Mekanik beslemeli kazanlarda hava verilmesi alttan yapılır ve kömür, ızgaranın altından gelen hava ile çapraz akım prensibine göre temas eder. Uçucu maddelerin yanma verimini arttırmak için yatağın üst bölgelerine ikincil hava beslemesi yapılır.
MEKANİK DOLGU MAKİNESİ, Dolgu malzemesinin basınçlı hava, hızlı dönen bant veya paletler yardımıyla fırlatarak (taşıyarak) boşlukların doldurulmasını sağlayan makine.
MEKANİK HAVALANDIRMA, —> Havalandırma, Tabii havalandırma.
MEKANİK KLASİFİKATÖR, Yalak veya tekne şeklinde bir klasifikasyon boşluğunda mekanik olarak hareket ettirilen bir aksamla tasnif işlemini sağlayan düzen.
MEKANİK VANTİLASYON, —> Havalandırma.
MEKANİZASYON, 1) Maden ocaklarında kömürün veya cevherin makina gücü ile kazılıp yüklenmesi işlemi. Cevherin veya kömürün tamamının kazılıp yüklenmesinin (tahkimatın mekanik veya manuel (el) ile yapılması hariç) makine yardımı ile yapılması gerçekleşiyorsa, “ Tam mekanizasyon” eğer bu işlem kısmen makine ile yapılıyorsa “ Yarı mekanizasyon” dan bahsedilir. Mekanize kömür kazısı, a)rendeleme, b) kesme ve c) yonga kaldırma suretiyle yapılır.
2) Değişen ekonomik ve sosyal şartlar ile madenciliğin kendine özgü (grizu, göçük, heyelân) problemleri dolayısıyla geliştirilen robotik kontrol sistemleri. Bu sistem mekanik maden makinelerinin operatörsüz, kendi kendine ve akıllı bir şekilde işlemelerini amaçlar. Robotik sistemin temelini; tekrarlanan hareketlerin sayısal ifadesi ve algılayıcılar tarafından elde edilen verilerin mikro işlemcilerde değerlendirilerek, hareketlendirici mekanizmaların uyarılması, oluşturur. Robotun yeterliliği, geliştirilen algoritma (10 tabanlı matematik simgeleme) kadar, algılayıcı ve hareketlen-diricilerin de gelişmişliğine ve uygunluğuna bağlıdır. Bir insanın kullandığı makinenin verimi en çok yüzde seksen olabilirken, bir robot makinenin verimi % 95-99’a kadar çıkabilir. İnsanların çalışması zor ortamlarda, yani emniyet ve sağlık nizamnamelerine uyulamaması durumunun oluşmasında robot-makinelerin kullanılması kaçınılmaz bir durum yaratacaktır. Bunlara ek olarak canlı yaşamını imkânsız kılan şartlar ve ortamlarda sürdürülecek madencilik faaliyetleri için robot kullanımı bir zorunluluktur. Uzun ayak ekipmanında robotik kontrol, kömürün sistem tarafından tanınması (kömür-kayaç kesit belirlemesi), otomatik kesiciilerletimi ve sistemin ekran’dan izlenmesi suretiyle mekanizasyonu sağlayabilecektir. Çalışmalar, kömür kalınlığını ve sınırını, doğal gama ışını fon algılayıcısının yapabildiğini göstermiştir. Sürekli kazıcı robot, insansız dekapaj kamyonları, bilgisayar destekli tahkimat üniteleri, bilgisayar destekli delme işlemi, tavan saplama makinasında bilgisayar kontrollü uygulamalar bu tür mekanizasyon kapsamı içindedir.
MEKANİZE AYAK, Madenin kazılması, taşınması, tahkimatın yerleştirilmesi, kaydırıl-ması, vb. işlemlerin derece derece makineler yardımıyla yapılmasının gerçekleştirildiği ayak. Makineleşmenin derecesine göre ayaklar; tam mekanize, yarı mekanize, mekanize olmamış şeklinde sınıflandırılırlar.
MEKİKLİ KESİCİ, Ayak içinde kesici uçlarını ileri geri hareket ettirmek suretiyle kesme yapan bir tür (kazı aracı) kömür rendesi.
MEKŞUF MADEN SAHASI, Eski devirlerde çalışmış o zamanki şartlara göre sınırları tarif edilmiş, sonradan çalışmamış, arama ve işletme hakkı düşmüş maden sahası.
MELAFİR,—> Bazalt.
MEMBA, 1) Bir şeyin ilk çıkış yeri. 2) Kaynak. 3) Pınar.
MENEMETÇİ, Ağaç tahkimat tamirinde çalışan işçi.
MENEVİŞLEME, Su verilmiş çeliğin kırılganlığını gidermek ve tokluğunu artırmak için daha düşük bir sıcaklıkta belirli bir süre bekletilme işlemi. —> Isıl işlem.
MENGENE, 1) Sıkıştırıcı gereç. 2) Pres, cendere. 3) Ray bükme makinesi.
MENŞE ADI, —> Patent.
MERCALLİ ÖLÇEĞİ, Belirli bir bölgede meydana gelen depremin şiddetini birden onikinci dereceye kadar sıralayan deprem ölçü skalası. Bu ölçeğe göre birinci derecede deprem genellikle pekaz kimse tarafından hissedilir ve zararsızdır. 12. derecedeki deprem ise, her tarafta zarara yolaçan, eşyaları havaya fırlatan, bir deprem olarak nitelenir. —> Magnitüd, Richter ölçeği, Deprem.
MERDANE, İçi dolu uzun silindir.
MERDANELİ KIRICI, Genellikle iki adet ters istikamette dönen yüzeyleri düz veya dişli olabilen eksenleri yatay, silindir şeklindeki merdanelerden oluşan kırıcı.
MERİDYEN, Ekvatoru dik olarak kestiği ve iki kutup noktasından geçerek dünyayı çevrelediği varsayılan çemberin her biri.
MERİDYEN DÜZLEMİ, Dünyanın iki kutbu arasındaki doğru ile o yerin çekül (şakül) doğrultusunun belirttiği düzlem.
MERİDYEN GÖSTERİCİ, Maden ocakların-da, denizaltılarda ve gemilerde gerçek kuzeyi göstermek üzere imal edilmiş topografik ölçme aleti.
MERMER, 1) Kristalize kalker veya dolomotik kalkerlerin basınç ve sıcaklık etkisi ile ikinci bir başkalaşıma (metamorfizm) uğrayarak tekrar kristalleşmelerinden meydana gelen kayaç.
Mermerlerin renkleri genellikle beyazdır. Yabancı maddelerin ve maden oksitlerinin etkisi ile mermerler çeşitli renklerde bulunabilirler. Sarı ve kırmızı mermerlerin renkleri, içinde bulunan hematit ve limonitten; gri, mavi ve siyah mermerlerin renkleri, içinde bulunan kömür veya bitüm gibi maddelerden; damarlı olan mermerlerin şekilleri ve renkleri, normal teşekkül etmiş mermerlerin tektonik hareketlerle parçalanmasından sonra çatlaklarının kalsiyum karbonatla ve renkli çimento ile dolmuş olmasından (breş mermeri) ileri gelir. 2) Ticarette genel olarak blok şeklinde istihsalleri mümkün olan, levhalar halinde kesilebilen, cila kabul eden kristalize kalkerlere, mağmatik orijinli taşlara, traverten ve onikslere de mermer denilmektedir.
MERMER CİNSLERİ, Türkiyede bulunan mermerler 1) Âdi mermerler; 2) Oniksler (akik ve albatr cinsi), 3) Pamuk taşları,4) Diyabazlar olarak tanımlanır.
1) Âdi mermerler; az kristalli ve ışık geçirmeyen oluşuklardır: Marmara adası (beyaz - gri); Gebze (elma çiçeği); Afyon (şeker, sarı, kaplan postu); Bilecik (pembe); Ankara(bej veya damarlı); Hereke(hereke pudingi); Kırşehir (zeytin yaprağı, sedef); Kütahya (antep fıstığı rengi); Gebze(maun); Kayseri(siyah); İzmit(Bahçecik beyaz) gibi.
2) Oniksler; çok kristalli, damarlı ve ışık geçiren oluşumlardır; Bolu-Seben (beyaz, yeşil tonlu) Söğüt (yeşil, sarı, çaltıtaşı (Bilecik) ; Eskişehir Yunus Emre (kahverengi); Turhal (yeşil, sarı); Tokat (yeşil); Nevşehir Salanda(yeşil).
3) Pamuktaşları; kalsiyum bikarbonatlı suların bıraktığı, yapıları delikli çökeltiler: Afyon (sarı), Denizli (sarı), Kütahya (açık kahverengi), Malıköy(beyaz), Pamukkale (beyaz)
4) Diyabazlar; iyi kenetlenmiş kristalli çok sert taşlar: Gemlik (yeşil) —> Mermer.
MERRIL-CROWE YÖNTEMİ,—> Siyanür liçi ile altın üretimi.
MESLEK HASTALIĞI, 1) Çalışanın işi dolayısıyla iş gücüne zamanla zarar veren bir olay. 2) Çalışanın çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleri.
MESLEKİ REHABİLİTASYON, Hastalanan yahut sakatlanan kimsenin saptanan çalışma alanında (yetiştirilmesi) işe alıştırılması.
MEŞ, Bir eleğin açıklığını veya telleri arasındaki boş alanı ifade eden ölçü. Meş’in değeri genellikle beher inç2 üzerindeki delik sayısı ile verilir. Meş, deliğin boyutu ve tel kalınlığı arasında direk bir ilişkiyi ifade etmez.
METAL, Hidrojen hariç pozitif elektrikle yüklenebilen diğer bir ifade ile asitlerin etkisi altında hidrojen açığa çıkaran bütün elementler. Çok yüksek elektrik ve ısı iletkenliğine sahip, kendine özgü parlaklığı olan (metalik parlaklık), oksit, hidroksit, sülfür haline dönüşebilen, aralarında alaşımlar oluşturan, (+) işaretli olarak iyonlaşan, gaz halinde tek atomlu olan, katı durumda iken plastik özellik gösteren dövme, presleme, tel çekme, haddeleme hassası olan temel madde (element). Metaller ağır, hafif, asal, asal olmayan, alçak sıcaklıkta, yüksek sıcaklıkta, çok yüksek sıcaklıkta eriyen şeklinde de tasnif edilirler. Diğer taraftan metaller; a) Merkez atomlu (Cr, Mo, W, Fe, Ğ Fe), b) Yüzey atomlu ( Fe, Cu, Au, Ag, P, Ni). c) Hekzagonal atomlu (Cd, Zn) olmak üzere üç türlü kristal strüktürüne (yapısına) sahiptirler.
METAL CİLA, Massetme özelliği büyük, şeffaf olmayan ve metalik bir görünüm veren cila. Bu cila en dayanıklı cila olup, metallerin düz yüzeylerinde görülür. —> Minerallerin parlaklığı.
METAL KURTARMA RANDIMANI, Cevher zenginleştirme sonunda elde edilen bir üründeki metal ağırlığının o ürünün elde edilmesi için zenginleştirme tesisine verilen cevherdeki metal ağırlığına oranının % olarak ifadesi. —> Randıman.
METALİK ALAN, 1) Çelik tel halat ile ilgili bir terim olup, halatı oluşturan çelik tellerin anma çaplarına göre hesaplanan ve (mm2) birimi ile ifade edilen kesit alanlarının toplamı. 2) Halat çelik kesiti.
METALİK OLMAYAN MİNERALLER, Hiç bir metal ihtiva etmeyen veya ihtiva ettiği metaller için kullanılmayan, izolasyon, dolgu, süzme ve ergitme işlerinde, seramik ve kimya sanayiinde kullanılan büyük bir mineral grubu. Kıymetli taşlar ve kayaç teşkil eden mineraller ayrı bir grupta sınıflandırılır. Hatta birkaç metalik mineral bile metalik olmayan mineraller grubuna dahil edilebilir. Çünkü bu mineraller, içlerindeki elemanların cevherleri değildir.
METALOĞRAFİ, Metal ve alaşımların mikro yapı özellikleri ve kristal yapılarını optik mikroskop, x- ışınları, transmisyon elektron mikroskobu, tarama elektron mikroskobu gibi aletler yardımıyla inceleyen bilim dalı.
METALOJENETİK PROVANS, Genellikle aynı cinsten alışılmamış derecede çok sayıda mineral zuhurunun aynı coğrafi veya jeolojik bölgede bulunması durumu.
METAL SEMBOLLERİ, Metallerin pa-zarlanması sırasında kullanılan işaretler. Bunlardan önemli olanlar şekilde gösterilmiş olup, kullanılmaları 13. yüzyıla kadar geri gider. —> Şekil.
METALURJİ, 1) Mekanik karışımlardan ve kimyasal bileşiklerden teşekkül etmiş cevherden veya cevher konsantresinden, kullanıma uygun metali elde etme; metallerin fiziki kaliteleri ve strüktürününtesbiti ve tetkiki; alaşımlarının yapılması ilmi ve tekniği. Metalurjinin izabe, amalgamasyon, elektrolitik rafinasyon (arıtma) gibi değişik usûlleri; istihsal-ve fiziki metalurji bölümleri vardır. Metalurjide esas reaksiyonlar dissosyasyon , oksidasyon ve redüksiyondan ibarettir. 2) Cevherden metâlleri elde eden ve bunların işleme tekniğini belirleyen endüstri kolu. 3) Diğer bir ifade ile Metalurji; a- Üretimmetalurjisi (kurutma, kavurma, izabe, tevsim “ çizme, resmini yapma” tephir “ buharlaştırma “ vb) b- Fiziki metalurji (metallerin strüktürü, yapısı sertliği, yoğunluğu, elektrik iletkenliği atom ağırlığı vb. özelliklerinin incelenmesi) diye iki ana gruba ayrılabilir.
METALURJİK KOK, Kömürün damıtılması sonucu ana ürün olarak iri parçalı kesif ve basınca mukavim bir şekilde elde edilen ve yüksek fırında demirin izabesinde kullanılan kok. Gazhanelerde gaz üretiminde yan ürün olarak elde edilen kok ise, ufak parçalı ve mukavemeti azdır.
METALURJİK KROM, Metallerin mukave-metinin artırılmasını, korozyon ve oksidasyonun önlenmesini sağlamak amacıyla krom/demir oranı (rasyo) 3/1 olan kromit. Metalurjik kromda Cr miktarının, cevherde veya konsantrede yüksek olması arzu edilirse de (% 48 Cr2O3); düşük Cr muhtevalı olanlar da kullanılabilir. Dünyada üretilen krom cevherinin % 64 kadarı metalurjide kullanılır. —> Kromit.
METAMORFİK KAYAÇLAR, —> Petroloji.
METAMORFİT, 1) Metamorf kayaç. 2) —> Metamorfoz etkisinde kalarak oluşan kayaç. Hangi kayacın değişmesi ile oluştuğunu saptamak önemli olmakla birlikte, bir sonuca ulaşılması genellikle olanaksızdır.
METAMORFİZMA, —> Metamorfoz.
METAMORF MADEN YATAKLARI, Magma ile ilgili veya sedimanter (tortul) maden yataklarının; sıcaklık, basınç değişimi, mekanik ve kimyasal etkiler sonucu, bünyesinin değişmesi ile meydana gelen maden yatağı.
METAMORFOZ (BAŞKALAŞIM), Kayaçla-rın ve minerallerin basınç, ısı ve zaman faktörlerinin etkisi ile, kısmen katı durumunu muhafaza ederek, yapı ve dokularının değişimi. Metamorfoza uğramış kayaca metamorf kayaç veya metamorfit; metamorfoz olayına da başkalaşım (metamorfizma), bir mağma kütlesinin katılaşmış kısmına, gaz halinde bulunan diğer kısmının kimyasal etkisi ile meydana gelen başkalaşıma otometamorfoz; üst tabakaların alttaki tabakalara basıncı ve sıcaklığın etkisi ile meydana gelen başkalaşıma da allometamorfoz denir. Allometamorfoz da basınç-, termo-, piro-, kontak-,hidrotermal-, en-jeksiyon-, dinamo-, bölgesel (rejyonal)-, ultra-metamorfoz şekillerinde olur.
METAN, 1) 1 m3’ü 0,71115 kg, izafi yoğunluğu 0,55, renksiz, kokusuz, havadan hafif, mavi bir alev ile yanan, redükleyici ortamda oluşan, arazi boşluklarından veya poröz kayaçlardan intişar eden ve kimyasal formülü CH4 olan gaz. 2) Bataklık gazı. —> Grizu.
METAN DETEKTÖRÜ, 1) Metan gazının varlığını ve hava ile karışım oranını saptamak için imal edilen ölçü ve tesbit cihazı. Metan detektörler metanın yakılmasına (rezistanslı) veya ışığı kırmasına (optik) dayalı olarak kullanılacağı yere göre de sesle (akustik) ve ışıkla (optik) ikaz edecek şekilde imal edilir. 2) Metanometre. —> Gaz dedektör sistemleri.
METAN DRENAJI, 1) Metan gazının, ocak havasına karıştırılmadan emniyetli bir şekilde yeraltında veya yerüstünde belirli bir yere özel borularla iletilerek zararsız hale getirilmesi veya uygun şartlarda ekonomik bakımdan değerlendi-rilmesi. 2) Metan kaptajı. —> Gaz drenajı.
METAN KAPTAJI, —> Gaz drenajı.
METANOMETRE, —> Metan detektörü.
METAZOMATİK, —> Metazomatoz,.
METAZOMATOZ, Yüksek sıcaklıkta minerallerin kayaçlara kimyasal nüfuzu, yani mineraller ile yan kayaçlar arasında madde alışverişi sonunda kayaçların değişmesi olayı. Bu olay sonucu teşekkül eden maden yataklarına da “metazomatik” maden yatakları denir.
METHAL, Bir yapının veya bir maden ocağının giriş yeri (ağzı).
METRİK İNCE VİDA, İnce makine tesviyeciliği ve optik işler için kullanılan ince adımlı vida. Mesela M 94x4 şeklinde, M metrik ince vida olduğunu, 94 vida çapını (mm) ve 4 de vida adımını (hatve) ifade eder.
METRİK VİDA, Diş kesiti eşkenar üçgen olan ve boyutları mm ile ifade edilen uluslararası bir vida sistemi. Vida çapı 1; 1,2; 1;7 ila 40 mm şeklinde belirlenerek isimlendirilir.
METSPAR, —> Fluorit .
MEYİL, Yatım, eğim.
MEYİL AÇISI, —> Yatım açısı.
MICIR, Tane boyutları 2-2,5 mm arasında değişen yapı ve yol inşaatında kullanılan kayaç parçaları.
MİDİZ, Mermer işletmeciliğinde kullanılan, iki ağzı keskin ve dişli çekiç.
MİDİZLİ, Mermer işletmeciliğinde taşların imalâttaki yerinde görünen yüzlerinin midizle işlenmiş hali.
MİHENK TAŞI, 1) Genellikle içine kömür tozu girmiş kara renkli jasp. 2) Denek taşı. Kuyumcular, sarı renkli madenleri mihenk taşına sürtüp, bunların bıraktıkları toza asit etki ettirerek o madenlerin altın olup olmadıklarını tesbit, altının ise ayarını tayin ederler. —> Jasp.
MİKA , Çok kolay dilimlenen yapraksı bir silikat grubuna verilen ad. En yaygın olan mineralleri muskovit (Beyazmika) ve biyotit (Karamika)’dır.
Mika kristalli kayaçların çoğunda bulunur ve granitin üç temel mineralinden birini teşkil eder. Ayrıca granitlerin parçalanmasından meydana gelen kumtaşları, kumlar ve mikasiştler içinde de bulunur. En önemli özelliği yalıtkan olmasıdır. Mika (500°C)in üstünde bile sıcaklıktan etkilenmez yani yapısını değiştirmez.
A.B.D’de mika, levhaların büyüklüğü ve kalınlığına göre ; blok mika, (Kalınlığı 0,007 veya 0,1778 mm’den daha az olmayan) ince mika, film-mika (Kalınlığı 0,0012-0,004’ine veya 0,03048-0,1016mm arasında) ve splittingsmika gibi ayırımlar yapılmakla beraber “levha mika” ve “toz mika” olarak iki değişik ürün tipi daha yaygındır. Levha mika pahalı ve bulunuşu enderdir, toz mika ise “hurda mika” veya “scrap” adı altında daha bol ve ucuzdur. Mikanın kullanımı; yalıtkanlığı, saydamlığı ve ince levhalara ayrılabilmesi gibi niteliklerine bağlı olarak elektronik sanayiinde, plastik-boya ve kağıt sanayiilerinde, yapı malzemeleri üretiminde, sondajcılıkta, lastik ve duvar kağıdı imalinde görülür —> Muskovit.
MİKROMETRELİ NİVO, İnce nivelman işlerinde kullanılan yüksek duyarlı nivo. Objektif önüne paralel bir cam konulmuştur. Mikrometre vidasına bağlı olarak öne doğru belli bir açıya kadar eğilir. Camın bir bölümlük döndürülmesine eşit kısmı 100 okuma bölümüne ayrılmıştır. —> Şekil.
MİKROLİTİK TEKSTÜR, 1) Kristalleri gayet ufak ve ince veya genellikle aynı doğrultuda uzayan uzunca iğneler halinde olan kayaçların dokusu. Mikrolit dokusuna en çok trakitlerde rastlandığından bunabazan trakit dokusu da denir. 2) Mikrolitik doku.
MİKRONİZE KÜKÜRT, Islanabilme ve suspansiyon halinde kalma özellikleri olan toz kükürdün, daha ince öğütülerek tane büyüklüklerinin 1-6 mikrona indirgenmesi suretiyle elde edilen (içinde % 80-90 kadar kükürt bulunan) bir zirai kükürt cinsi. —> Püskürtme kükürt.
MİKRO SERTLİK, Kömürlerin kömürleşme derecelerini belirlemek için bir iz bırakıcının belirli bir yük altında kömür üzerinde meydana getirdiği, izin alanından yararlanılarak hesaplanan ölçü.
MİKRO ZAMAN ŞALTERİ, Gecikmeli kapsül kullanılmadan ateşleme devrelerinde gecikmeyi sağlamak için normal kapsüllerle teşkil edilen ateşleme devresi ile ateşleme makinesi devresi arasına bağlanan özel imal edilmiş şalter. Bunlar uzun zamanlı ateşleme makineleri (manyeto) ile kullanılır.
MİKSER, Karıştırma cihazı.
MİKS-MAKTA ÇALIŞMASI, Dekapaj panosunda peşpeşe teşekkül ettirilen kademelerin tümünde birden çalışılarak panodaki kömüre ulaşma ve kömürün tamamını bu şekilde açma şekli.
MİKST, Kömür zenginleştirmede artık veya kömür olarak ayrılamayan düşük değerli (—> Ara ürün) kömür. Mikstte kömür ve şist birbirine yapışık durumda olup, selektif kırmaya tabi tutularak yeniden temizleme devresine verilebilir. Bunlar bareli kömür veya kesme kömür diye de isimlendirilir.
MİKYAS, 1) Bir harita ya da resimde görülen uzunluklarla bunların gösterdiği gerçek uzunluklar arasındaki oran. 2) Ölçek, ölçü.
MİL, 1) İngiltere ve A.B.D’de kullanılan, 1.609,3 m’ye tekabül eden bir uzunluk ölçüsü. İngiliz deniz mili 1.855m’dir. 2) Daire kesitli ve boyu çapına nazaran daha uzun olan makine elemanı. Miller, genel olarak çevresel kuvvetler yani momentler taşır ve burulmaya çalışır. Taşıdıkları yükler nedeniyle eğilmeye de çalışabilir, dik veya yatay yerleştirilebilir, eksenel veya radyal yataklar üzerinde döner. Mil, dönmez olarak yerleştirilirse dingil (veya aks) ismini alır. Vagonlarda, arabalarda dingilin etrafında tekerlekler döner. Dingiller yalnız eğilmeye çalışır.
Milin yatak içinde kalan parçasına muylu denir. Ağırlığın az olması gereken yerlerde millerin içi delinerek boşaltılır. İçerisine çapının yarısına eşit çapta delik açılarak boşaltılmış mil % 25 hafifler ve mukavemet bakımından ancak % 6 zayıflar. —> Lehm. 3) Mermer işletmeciliğinde kullanılan, yassı veya sivri uçlu 2-3m boyunda çelik, delme aleti.
Dostları ilə paylaş: |