TOZ FİLTRESİ, 1) Lağım delinmesi, kazı işleri, ateşlemeler, yükleme ve boşaltma işlemleri, elek ve bantların hareketleri vb. sebeplerle ana kütlenin özelliğini taşıyan küçük parçacıkların havada dağılmaları ve uzun süre havada kalmaları sonucu oluşan tozlu havadan korunmak için kullanılan maskeye benzer teçhizat. 2) Çevrenin kirlenmesini önlemek için çalışan tesislere ve bacalara konulan toz emici ve tutucu cihaz.
TOZ KASASI, Kömür tozu ve grizu infilakını durdurmak ve infilak alevini söndürmek için üzerinde kayaç tozu bulunan tabla. Toz kasaları galeri tavanına asılı ve hemen devrilebilecek şekilde, sarkaç hareketi yapmayacak tarzda monte edilir.––> Taş tozu, Taş tozu serpme.
TOZ KONSANTRASYONU, İşyerlerindeki havada bulunan tozum mg/m3 olarak ifadesi. Genel olarak havadaki toz konsantrasyonuna göre işyerleri aşağıdaki şekilde sınıflandırılır: —> Tablo.
TOZ KÖMÜR, Kömür eleme veya zengin-leştirme tesislerinde elde edilen 0-10, 0-18 veya 0-30 mm boyutlarında elekaltı (ürün) kömür.
TOZ KÖMÜR YAKICILAR, Yakılacak kömürün tane boyutunu küçültmek suretiyle; yanma süresini kısaltmak, yanma süresinde gaz-katı temas yüzeyini artırmak, kömürden uçucu çıkışını hızlandırmak ve sabit karbondan oluşan taneciklere olan difüzyonun (yayınımın) yolunu azaltmak açısından geliştirilmiş olan yakıcı sistemler. Burada belirtilen hususlardan hareket edilerek kırıcı ve öğütücülerde ögütülüpmikron boyutunda toz (pulverize) hâline getirilen kömür, geliştirilen pulverize kömür yakma sistemlerinde yakılmaktadır. Toz kömürler fuel-oil,yağ, su veya diğer uygun sıvılarla karıştırılarak da yakılabilmektedir.
Toz kömür yakan sistemlerde, külün çekilme durumuna göre yaş ve kuru sistemleri kullanmak mümkündür. Kuru sistemlerde kül tanecik olarak çekilirken, yaş sistemlerde aglomera edilerek sıvı hâlde çekilmektedir.
Toz kömürü değerlendirmek için geliştirilen çeşitli yakma sistemlerinden biri’de (—>Şekil) “ Çok jetli yakıcılar” dır. Bu yakıcılar, alev boyu uzatılmaksızın, alev kalınlığının artırılması esasına göre geliştirilmiş olup bu amaçla çok sayıda lüle kullanılarak, yakıt aynı zamanda taşıma görevini de yapan birincil hava ile yüksek sıcaklıktaki yanma odasına püskürtülür. İkincil hava beslemesi toz kömürün püskürtüldüğü seviyenin hemen üzerinden sisteme verilir. Sistemde oluşan çok az miktardaki kül, tabanda ve uçan kül olarak toplanır.
Çok jetli yakıcılardan daha gelişmiş olan turbulans tipi yakıcılarda ise, besleme hatlarına yerleştirilen kanatlarla hem birincil hava ve yakıta, hem de ikincil havaya türbülanslı döndürme hareketi kazandırılmakta ve böylece kömür ile havanın karışma etkinliği artırılmış olmaktadır.—> Kömür Yakma Sistemleri, Yanma, Siklon yakıcılar.
TOZ KÜKÜRT, En az % 55-99 kadarı; 200 mesh’lik bir elekten geçebilecek şekilde öğütülmesi ile elde edilen kükürt.
TOZLA MÜCADELE, Yeraltı ve yerüstü tesislerinde toz oluşan işyerlerinde meydana gelen tozun, ocak havasını veya çevreyi kirletmemesi için yapılan ölçmeler ve alınan önlemlerin tümü. Yeraltında delik delinen, kazı ve ateşleme yapılan yerler ile yükleme ve boşaltma noktaları, nakliyat sistemleri, yerüstünde boşaltma yerleri, elekler, dökümhaneler, enerji santralları, bant, karayolu, demiryolu vb. nakliyat sistemleri ve silolar toz oluşturan yerlerdir. Toz oluşan yerlerde genel olarak tozla mücadele; oluşan tozları hava ile birlikte emip zararsız bir yerde çökeltme, toz oluşan yerde fiskete ile sis şeklinde su püskürtmek suretiyle tozu çökeltme veya daha toz oluşmadan toz oluşabilecek yere su (emdirme) enjekte etme; suretiyle yapılır.
TOZ MASKESİ, Tozlu ortamda yüze takılarak solunum vasıtasıyla zararlı tozların ciğerlere girmesini önlemeye yarayan gereç.
TOZ TUTMA, Tesislerde meydana gelen tozun sağlık açısından veya ileriki proseslere karışmasını önleme bakımından, yapılan işlem. Bu işlem kuru veya yaş sistem uygulanarak sağlanır.
TRAKİT DOKUSU, —> Mikrolitik tekstür.
TRANSFER İSTASYONU, Bir nakil sisteminden diğer nakil sistemine aktarma işlemini sağlayan düzen ve yer. —> Aktarma noktası.
TRANSGRESİF TABAKALAŞMA, Trans-gresyon olayı ile yani denizlerin karaları kaplaması sonucu, teşekkül eden tabakalaşma. Transgresyon olayında alçalan karalara doğru sular ilerler. Bu nedenle üstteki tabakalar alttakilere nazaran daha geniş bir alanı kaplar.
TRANSGRESYON, Deniz basması yani deniz havzasının genişlemesi ve denizin karalar üzerinde ilerlemesi olayı. —> Regresyon.
TRANSPARENT, —> Saydam.
TRANSVERSAL ŞİSTLEŞME, —> Şistleşme.
TRAPEZ VİDA, 1) Büyük ve çok sık çözülen civatalarla (tesbit vidası olarak büyük takım tezgahlarının kalem tutucularında, hareket vidası olarak preslerin millerinde, krikolarda, ventil ve vanalarda, lokomotiflerin hareket vidalarında) kullanılan vida tipi. Trapez vidanın dişlerinin dip kısmı, eşit adımlı bir dörtgen vidaya göre daha kalın ve bu sebeple daha dayanıklıdır. 2) Diş kesiti yamuk şeklinde olan vida.
TRAS, —> Puzolanik maddeler.
TRAVELLİNG-BLOCK, Sondaj kulesinde krown-block’tan geçen çelik halatların bağlandığı palanga makaralı, hareketli parça.
TRAVERBAN, —> Rekup lağımı.
TRAVERS, 1) Demiryollarında rayların altına konulan demir, beton veya ağaç altlık. 2) Yeraltın sürülmüş olan ana kat lağımlarına dik olarak damarı kesmek üzere sürülen kısa rekup lağımı.
TRAVERTEN, Termal kaynaklardan çıkan suların içindeki minerallerin CO2 bitkilerin etkisiyle ayrılıp çökelmesi sonucu oluşan sünger gibi delikli ve hafif kayaç. Kalker tüflerini meydana getiren kaynağın vadideki bir göle akması ve burada ince toz halinde kalker kristallerinin yoğunlaşarak düzenli tabakalar teşkil etmek suretiyle çökelmesi sonucu meydana gelen kayaca da traverten denir. Travertenler inşaat bakımından önemli kayaçları teşkil ederler. Bunlar büyük bloklar halinde çıkarıldığı gibi, kesmek suretiyle kaplama malzemesi olarak da kullanılırlar.
TREMOLİT, İçinde magnezyum, kalsiyum ve alüminyum bulunan doğal silikat.
TREPAN, 1) Darbeli sondajların darbeyi yapan ağırlığının ucuna verilen isim. 2) Sondajcılıkta özel matkap çeşidi.
TRİBOLÜMİNESENS , Bir mineralin sürtme veya çarpma yani bir şok etkisi ile ışık yayma özelliği.
TRİ-FLO(ÜÇ-AKIM) AYIRICISI, Seri hâlde birleştirilmiş iki dynawhirlpool (Santrifüj fırlatıcı) ayırıcısından oluşan ve italya’da geliştirilen farklı yoğunlukta iki ortam (ağır mayi) kullanılarak şist, temiz kömür ve mikst olmak üzere üç ürün elde edilen kömür zenginleştirme (yıkama) ünitesi. 50 cm çapında bir ünitenin 0,5-30 mm arasındaki mâlzeme için kapasitesi 100ton/h civarındadır. —> Santrifüj ayırıcılar, Ağır mayi ile ayırma, Kömür yıkama yöntemleri.
TRİFON, Demiryollarında rayların ağaç traverslere bağlanması için kullanılan özel vida.
TRİGONOMETRİK YÜKSEKLİK TAYİ-Nİ, —> Düşey açı ile yükseklik tayini.
TRİKO (Trüko), Ocağa maden direği vb. malzeme taşımak için kullanılan açık veya kafes şeklinde imal edilmiş özel ocak arabası.
TRİYAJ, 1) Parça halindeki madenlerin renk veya ağırlık farklarından faydalanılarak el ile ayıklanması. 2) Tavuklama.
TROF (Tilting rotary oxygen furnace), Finlandiyanın otokumpu firması tarafından geliştirilmiş, bakır —> Anot çamurlarının pirometalurjik işleminde kullanılan ve kıymetli metallerin kazanımını sağlayan fırın.
TROLEY, —> Elektrikli lokomotif.
TROMP AYIRICISI, Sığ ağır ortam (ağır mayi) ayırıcısı. —> Statik ağır ortam (ağır mayi) ayırıcıları, Kömür yıkama yöntemleri, —> Şekil.
TROMP EĞRİSİ, Tuvönan kömürde belirli yoğunluktaki malzemenin, ayırma sonunda temiz kömüre ve artığa geçen oranlarını gösteren eğri. Bu eğri; ayırım eğrisi, dağılım eğrisi ve hata eğrisi olarak da isimlendirilir. Tromp eğrisinin çiziminde, temiz kömür ve atığın, yüzdürme deney sonuçları ile tuvönanın bunlardan hesaben bulunan yüzdürme sonuçları kullanılır. —> Hata faktörü, Şekil.
TRONA, Tabiatta doğal olarak bulunan soda minerallerinden en yaygını. Kimyasal formülü Na2CO3.NaHCO32H2O olup, monoklinal sistem-de kristalleşir. Rengi, cevherin ihtiva ettiği orga-nik maddelere bağlı olarak koyu kahverengiden koyu sarıya kadar değişir. Organik madde fazla olduğu zaman gri siyahımsı, kil katkı olduğunda yeşilimsi renk alır. Saf olduğu zaman rengi beyaz ve saydamdır. Gölsel bir ortamda oluşur. Sertliği 2,5-3, yoğunluğu 2,14 gr(cm3’tür. Suda çözünür, asitte köpürür. Isının etkisi ile Na2CO3’a dönüşür. Saf olduğunda % 70 soda külü (NaCO3) ihtiva eder. Kullanılma bakımından kimya sanayiinde asit ve amonyaktan sonra gelmektedir. Cam ve temizlik maddeleri sanayiinin ana hammaddesidir.
TROPARİ, Sondaj kuyularında sapmayı ve sapmanın yönünü ölçmeye yarayan cihaz.
TROY, Ağırlık ölçü sistemi. Genellikle kuyumculukta altın, gümüş ve kıymetli taşların ağırlıklarını belirtmekte kullanılır. 1troy ons 31,1035 gram ağırlığı, 1 troy pound 373,242 gram (12 ons) ağırlığı ifade eder.
TROYONS (TROYOUNCE), Troyes (Frasa) şehri kelimesinden kaynaklanan, altın, gümüş, para, kıymetli taş, hekimlik ve ilmi presizyon ölçüleri için kullanılan hassas ağırlık ölçü birimi. İngiltere ve ABD’de asil metaller ve taşlar için kullanılan 31,1035 gr’lık ağırlık birimi yani troy paund’un 12’de biri (1 troy pound = 373,242 gr.). Kıymetli taşlar ve inciler için troyonce 151 1/2 mücevherat karatı veya 600 inci tanesi yani 31,103 gr’dır.
TROY POUND, —> Troyons.
T-TERTİBİ PANO, yatay veya az meyilli kömür damarlarında, aralarında müşterek tek bir kömür nakliye galerisi olan, birbirine komşu iki panonun beraber işletilmesi.
TUBİNG, Kaynaklı çelik sacları kaynak etmek veya hazırlanmış döküm parçaları cıvata ile bağlamak ve arazi ile bu şekilde yapılan boru arasına teçhizatlı beton ve gerektiği takdirde beton ile arazi arasına tecrit için asfalt da doldurularak yapılan kuyu cidarı tahkimatı.
TUĞLA TOPRAĞI, —> Kiremit-tuğla toprağı.
TULPUŞER, Sondaj amiri. —> Sondör.
TULUMBA, Suyu ve herhangi bir akışkanı belli bir yüksekliğe basan aygıt.
TULUMBACI, Tulumbaların işletilmesi ve bakımı ile görevli kişi.
TULUMBA DAİRESİ, ocakta tulumba veya tulumbaların bulunduğu oda.
TULUMBA TESİSLERİ, 1) Ocak sularını dışarı atmak için kurulan tesislerin tümü. Bu tesislerin kurulduğu yere tulumba dairesi denir. 2) Metan drenajı amacıyla gerekli basınç farkını yaratarak gazın emniyetli bir şekilde dışarıya akışını sağlayan tesisler.
TUMBA, 1) Ocak arabalarını (vagonları) boşaltmaya yarayan tesis. Tumba tesisleri arabayı yana yatırmak veya ters döndürmek suretiyle boşaltır. Boşaltma şekline göre yan tumba ve döner tumba diye isimlendirilir. Bunlar insangücü, elektrik, elektrohidrolik veya basınçlı hava ile çalıştırıldıkları gibi, üç gözlü yapılmak suretiyle graviteden yararlanılarak (üç gözlü tumba) çalıştırılanları da vardır. 2) Açık işletmelerde dekapajın, yeraltı işletmelerinde ocaktan çıkan taşlarla, lavvardan gelen artıkların döküldüğü yer. 3) Yeraltı işletmesinde göçertme yapılan yerlerde tahkimatın sökülüp tavanın göçertilmesi işi. 4) Külbütör (yan tumba). —> Tumba makinesi. Söküm makinesi. Söküm.
TUMBACI, 1) Tumbayı çalıştıran işçi. 2) Ayak arkasında veya terkedilen yerlerde tahkimatı söken ve tavanı göçerten ekip.
TUMBA KATI, Kafes nakliyatı yapılan ihraç tesislerinde içi maden veya taş dolu olarak kuyu ağzına çıkarıldıktan sonra tumba edileceği silolar için irtifa kazanmak üzere kuyu ağzı seviyesinin üstünde teşkil edilen araba devresi, itici tertibatları, taş ve kömür tumbaları bulunan platform.
TUMBA MAKİNESİ, —> Söküm. Tumba.
TUMBA METODU, Tabaka şeklinde yatak-lanmış damarlarda panonun kılavuz ve başyu-karılarla parçalanarak arada kalan topukları da almak şeklinde uygulanan göçertmeli (üretim) işletme metodu. Panonun kılavuzlarla bölünüp kazılan madenin kılavuzlardan ana başyukarıya getirilerek nakledilmek üzere düzenlenmiş şekline “Yatay Ayaklı Göçertme Metodu”, panonun başyukarılarla bölünüp kazılan madeni bu başyukarılardan nakletmek üzere düzenlenmiş şekline de “Dikey Ayaklı Göçertme Metodu” denir. Tumba metodunda işletme zayiatı fazladır. Bu metoda kara tumba da denir.
TUNÇ,—> Bakır alaşımlar, Bronz.
TUNGSTEN, —> Volfram.
TURBA, 1) Kömürleşmenin ilk kademesinde bulunan ve değişen oranlarda karbon, hidrojen ve oksijen ihtiva eden düşük kalorili, esmer, koyu renkli, hafif, kuru iken hemen, nemli iken güçlükle ve koku neşrederek yanan kömür. 2) Turb.
TURBİNLİ SONDAJ, Yüksek basınçlı sondaj çamuru vasıtasıyla döndürülen turbine bağlı matkabın dönmesi ile yapılan bir sondaj metodu. Bu metotta sadece turbin motoru ve ona direkt bağlı matkap döner. Takım dizisinin diğer elemanları dönmez; sondaj çamurunun yüksek basınçla turbine ulaşmasını ve matkap üzerine gerekli baskının yapılmasını sağlar.
TURNE, Madenlerde çalışan nezaretçi, mühendis vb. kişilerin ocak gezisi.
TUTUŞMA SICAKLIĞI, Bir gaz veya gaz karışımının, sıcak bir yüzeyden veya kaynaktan ısı enerjisi olarak yanmaya başlaması için gerekli minimum sıcaklık derecesi. Bazı gaz ve karışımlarının tutuşma sıcaklıkları: metan 650-750°C , hidrojen 580-590°C, karbonmonoksit 644-658°C, bütan 480-530°C, normal benzin 280°C, 100 oktanlı benzin 429°C. —> Yanma.
TUTYA, Kavrulmuş veya sinterlenmiş çinko cevheri konsantresinin kömürle birlikte yatay veya modern düşey retortlarda kuvvetli ısıyla redüklenerek üretilen metalik çinkonun, damıtılmasından elde edilen, genellikle %1-2 oranında kurşun içeren çinko metali.
TUVÖNAN, 1) Maden ocağından çıkarılan ve herhangi bir zenginleştirme işlemine tabi tutulmamış cevher veya kömür. 2) Ham cevher.
TUVÖNAN CEVHER, —> Tuvönan.
TUVÖNAN KÖMÜR, —> Tuvönan.
TUZ, 1) Kolayca ufalanabilen, kokusuz, suda eriyen, tadı dil yakıcı, kimyasal förmülü Na Cl olan, billursu madde. Doğada deniz suyundan, —> Kayatuzu yataklarından, tuzlu göllerden ve kaynaklardan, (ana mal olarak) ham tuz elde edilir. Ham tuzun işlenmesiyle; rafine tuz, sofra tuzu, pudra tuzu, presli tuz, iyotlu tuz, yalama tuzu; elde edilir. Tuz beslenmenin temel unsurlarından ve sanayinin temel hammadde-lerinden biridir. Yetişkin bir kimse, değişik yollardan günde 20 gr kadar tuz alır.
2) Kimyasal anlamda genel olarak asitlerin bazlarla nötrleştirilmesi sonunda elde edilen bileşik.
3) Bazı bakımlardan yemek tuzuna benzeyen çeşitli maddelere eczacılıkta verilen ad, amonyak tuzu (amonyum klorür), berthollet tuzu (potasyum klorat), epsom tuzu (magnezyum sülfat), soda tuzu (sodyum karbonat), turta tuzu (potasyum karbonat) gibi.
TUZ DOMU, 2000 ila 4000 m derinlikten gelerek yerkabuğunun zayıf zonlarında oluşturduğu birikme sonucu meydana gelen tuz yatağı. Plastiğe benzer özelliği haiz bu Trias-Jura yaşındaki kaya- vepotastuzu yatakları, tuzlu kil, kireçtaşı, dolomit, jips, anhidritten oluşan kuvvetli kıvrımlara uğramış yantaşları içinde bulunur.
TUZLA, Buharlaşma imkanı fazla olan deniz kıyılarında, tava denilen havuzlara deniz suyu akıtmak ve bu suyu buharlaştırmak suretiyle tuz elde edilen yer.
TÜF, Volkanların püskürttüğü çeşitli tane iriliğindeki parçaların taşlaşmasından oluşan, tabakalaşma gösteren, bazı durumlarda tabakalaşma karakteri göstermeyen kayaç. Muhtevasına göre tüfler çok çeşitli şekilde isimlendirilirler. Volkan püskürmesinde büyük lav parçalarının kraterden fırladıktan sonra havada eksenleri etrafında dönerek katılaşmasından meydana gelen kayaçlara volkan bombası, fırlatılan parçaların havada katılaşmasından oluşan kayaçlara da volkan külleri denir. Volkan bombaları ve lapillilerin gelişigüzel çimentolanmasından oluşan kayaçlara aglomera, küllerin birikmesiyle meydana gelen kayaçlara da volkanik tüf denir.
TÜKENME, Üretim faaliyeti ile tüm olarak tüketilen ve yerine aynen konması mümkün olmayan orman, kömür, maden, petrol, doğal gaz, endüstriyel ham maddeler gibi doğal kaynakların azalması veya tükenmesi.
TÜNEL, 1) Aynı seviyede veya az meyilli olarak devam eden, girişi ve çıkışı olan yeraltı yolu. 2) İki ucu açık galeri.
TÜNEL ATEŞLEMESİ, —> Galeri ateşlemesi.
TÜP TAHKİMAT, Pik döküm parçaların cıvatalarla veya bükülmüş çelik sacların kaynakla birbirlerine bağlanması suretiyle gevşek formasyon içinde açılan kuyularda veya galerilerde uygulanan boru şeklindeki tahkimat. Bunların arkasında kalan boşluk, teçhizatlı beton veya asfalt vb. maddelerle doldurulur.
TÜRBİNER LAMBA, Basınçlı hava ile çalışan bir türbine bağlı elektrik üretecinden elde edilen elektrikten yararlanılarak ışık veren grizuya karşı emniyetli sabit ocak lambası.
Resimli Madencilik Terimleri Sözlüğü - U
|
UÇ, 1) Sondaj tekniğinde formasyonu delen, kesen, aşındıran vb. fonksiyon icra eden bütün takımlara verilen müşterek ad. 2) Matkap. 3) Kron. 4) Rimer.
UÇUCU MADDE, 1) Katı yakıtların, taze hava verilmeksizin, kapalı bir yerde 900½C ısıtılması durumunda, serbest bıraktıkları organik ayrışma ürünleri. Uçucu maddeler kömürleşme derecesini gösteren unsurlardır. 2) Mevadı tayyar.
UFALAMA, Taş, cevher veya kömürün; kaba kırma, ince kırma, öğütme gibi işlemlerin tümüne veya birisine tabi tutulması suretiyle boyutlarının küçültülmesi diğer bir deyişle; tane yüzeylerinin arttırılması. Cevher zenginleştirme işlerinde ufalama sonucunda mineral tane-ciklerinin serbestleşmesi sağlanmış olur.
UFALAMA ORANI, Kırıcı veya değirmene giren malın ortalama tane iriliğinin, çıkan malın ortalama iriliğen oranı. Bu oran, kırıcı ağız açıklığının, çıkış açıklığına oranı olarak da ifade edilebilir.
UFKİ, Genişliğine.
ULTRABAZİK, Kayacın kimyasal bileşimine ait SiO2 içeriği % 45’ten az olan kayaçlar için kullanılan terim. Bazı meteorlarda varlığı gözlemlenen bu magmatik kayaç, bünyesinde kuars ve feldispat ihtiva etmez; esas unsuru Fe-Mg silikatlarla metal oksitleri-sülfürleri-nabit metalleri teker teker veya her üçü birden bulunur.
ULTRAMETAMORFOZ, Metamorfoz olayı sırasında normalin dışında sıcaklığın ve basıncın artması sonucu meydana gelen başkalaşım. —> Metamorfoz.
ULTRAVİYOLE IŞIN, Dalga uzunlukları gözle görülemeyecek kadar kısa olup gözle görülemeyen ışık. Bazı mineraller ültraviyole ışığa maruz kaldıkları zaman ayırt edilirler. Yani ültraviyole ışık altında ayırt edilebilen mineraller ültraviyole ışığını yutar ve bunları daha uzun dalgalı ışınlar halinde meşrederler (yayarlar), bu ışınlar gözle renk olarak görülür. Bu çeşit minerallere “ flüoresan” mineral denir. Bazı minerallerde ise bu flüoresan olayı, yalnız ışıklandırıldığında değil, ondan sonra karanlıktada bir süre devam eder. Bu olaya minerallerin “ fosforesan ve luminesan” özelliği denir. Luminesan özellikle katodröntgen ve radyum ışınlarının yaptığı olay olarak ifade edilir. Bu olay ısı derecesinin yüksetilmesi ile olursa “ termoluminesan” olayı örnek topaz, elmas ve fluorit gibi mineraller için yalnız el ısısı ve fosforit, kalsit ve bazı silikatler için de yüz derece yahut daha fazla ısı gerektir. Luminesan olayı kırılma, vurulma vb. mekanik bir yolla olursa bu olay da “ triboluminesan” olarak adlandırılır. —> Kuars lambası kısa dalga ultraviyole ışınları veren (1/10.000 inç yani 1/394 mm dalga boylu) iyi bir kaynaktır. Argon ışığı ise daha uzun dalga boylu ultraviyole ışınları neşreder. Ültraviyole ışınlarına maruz kalan her mineral flüoresan değildir. Uranyum minerallerinde, şelit (Tungsten cevheri) ve diğer tungsten minerallerinde flüoresan özelliği vardır. Bazı mineraller içlerinde katışıklar yüzünden flüoresan olurlar. Bir kısım mineraller de bulundukları yere göre bazan bu özelliği gösterebilirler. Bu yüzden flüoresan minerallerin aranıp bulunması büyük bir titizlik ister. Arazide bu iş için elde taşınan bir kuars lambası kullanılır. Flüoresan mineraller güzellikleri dolayısı ile dikkati üzerlerine çekerler, fakat bunların ciddi bir şekilde incelenmesi güç bir iştir.
UMKİ, Derinliğine.
UMUMİ DEPRESYON, —> Total depresyon.
UMUMİ RANDIMAN (A+B), Ocaktan yapılan üretim miktarının (kg veya ton), üretimle ilgili olarak yeraltı (içeri A) ve yerüstü (dışarı B) için yapılan işçi yevmiyeleri toplamına bölümüyle elde edilen değer.
URAL ZÜMRÜTÜ, —> Grena.
URANYUM, Demir görünüşünde (U), radyoaktif etkenliği olan, atom ağırlığı 238,3 yoğunluğu 18,6 ergime noktası 1132½C, kaynama noktası 3818½C olan bir element.
URANYUM - TORYUM-KURŞUN’LA TARİHLEME, Kayaçların yaşının içerdikleri adi kurşun miktarının ölçülmesi yoluyla belirlenmesi yöntemi. Adi kurşun, bol miktarda kurşun ile az miktarda kurşun oluşumuna yol açan radyoaktif madde (örn. uranyum -235 ve uranyum -238 izotopları ve toryum -232 izotopu) içeren bir kayaç ya da mineralden elde edilen kurşundur. Herhangi bir kayaç ya da mineraldeki kurşun izotopları bileşimi, kayaç ya da mineralin yaşına ve içinde oluştuğu ortama bağlıdır; yani ana malzemedeki uranyum ve toryum miktarları toplamının kurşun miktarına oranı suretiyle belirlenir.
URGAN, 1) Kalın ip. 2) İnce halat.
USTABAŞI, Üretim, hazırlık ve sondaj ünitelerindeki çeşitli işlemlerde çalışan işçilerin çalışmalarını denetleyip koordine eden usta.
UYGULAMALI JEOLOJİ, —> Jeoloji.
UYGULAMA PROJESİ, Ön projede belirtilmiş tesisin kurulması için gerekli, kabul edilmiş ilkelere uygun nitelikte ayrıntılı açıklama, şema, plan ve resimlerle bunların düzenlenmesine dayanak olan hesap, keşif ve şartnamelerin tümü yani işletmeci mühendis veya madencinin; fiilen çalışabilmesi için gerekli ayrıntıları ihtiva eden proje.
UYGUN TABAKALAŞMA, 1) Tabakaların seri halinde düzenli ve paralel olarak birbirlerinin üzerinde çökelmiş durumu. Tabakaların bu durumu, çökelme olayının aynı fiziksel şartlar altında, devamlı olarak meydana geldiğini gösterir. Tektonik hareketler etkisi ile seri halindeki uygun tabakalar eğimli veyadik duruma da gelebilir. 2) Konkordans.
UYUM BÖLMESİ, Basıncı veya temperatürü farklı iki ortamın arasında özel olarak yapılmış olan veya bırakılan ve bir ortamın etkisini azaltarak, diğer ortam için uyum sağlanmasına yarayan yer.
UZAKTAN ALGILAMA, 1) Fiziksel temas olmaksızın bir madde hakkında bilgi toplamak, toplanan bilgileri kaydetmek ve bunları işlemek gibi iki ana aşama ile gerçekleştirilen çalışma. Uzaktan algılayıcılar elektromanyetik spektrumun görünür ve görünmez dalga boylarında çalışan göz ya da yapay algılayıcılardır. Farklı dalga boyu aralıklarında çalışan uzaktan algılayıcılara örnek olarak da lazer, radyofrekansalıcıları, radar, radyometre, kızılötesi tarayıcılar vb. cihazlar gösterilir. Uzaktan algılama aktif ve pasif olmak üzere iki biçimde yapılabilir. Aktif algılamada, algılayıcı sistem bir alıcı vericiden (radar veya lazer gibi) oluşur. Pasif algılamada, algılayıcı sistem bir alıcıdan oluşur (fotoğraf kamerası ve göz gibi). Algılanan enerji ise gözlenen ortam tarafından yapılabileceği gibi güneş, ay vb. kaynaklardan yayılan enerjinin gözlenen ortamdan saçılan bileşeni de olabilir. Her iki durumda da algılanan enerji gözlenen ortam hakkında bilgi taşır. Kamera, radyometre ve kızılötesi algılayıcılar bu türdendir. 2) Remotesensing.
Dostları ilə paylaş: |