3. Tasavvur ve Tasdik
Râzi’ye göre bir şeyi, olumluluğu veya olumsuzluğu hakkında herhangi bir
hüküm vermeden, ne ise o olması bakımından, göz önüne getirip düşünmemize
tasavvur denir. Göz önüne getirip düşündüğümüz şeyin olumluluğu veya olum-
suzluğu hakkında hüküm vermemize ise tasdik denir.
46
Bilindiği gibi tasavvur,
Ebü’l-Hadid, Şerhu’l-Âyâti’l-beyy inat ile birlikte), s.110.
44
Râzî, Mantıku’l-Mulahhas, s.4.
45
Bkz. İbn Haldun, Mukaddime, 1/646 vd.
46
Râzi, el-Muhassal (Nusreddin Tusi’nin telhisi ile birlikte) (tahk. Taha A. Sa’d),
Kahire, Trhz., s. 16. Bkz. Râzi, İslâm İnancının Ana Konuları (Meâlimu usuli’d-din),
Çev. Nâdim Macit, Erzurum 1996, s. 23-24; Mohd Farid Mohd Shahran, “el-Râzi’s
Works on Logic and Their İnfluence on Kelam”, Al-Shajarah, 7/2, 2002, s. 275.
49
Felsefe Dünyası
tasdike ulaşmanın bir ön aşamasıdır. Bu bakımdan klasik mantık kitaplarında ele
alınan konular temelde tasavvurat ve tasdikat olmak üzere ikiye ayrılır. Kavram
ve tanım konuları tasavvurat, önerme ve kıyas konuları ise tasdikat başlıkları
altında incelenir.
47
Râzi, tasavvur ettiğimiz şeylerin iki açıdan bilinemeyeceğini ileri sürmek-
tedir. Ona göre ilk olarak, istenilen şey, eğer algılanmıyorsa, o şeyin istenilmesi
imkansızdır. Çünkü, bir şey algılanmıyorsa, insan onu arzulamaz. Eğer şuurda
varsa, yani algılanabiliyorsa onu istemek anlamsızdır. Çünkü elde olanı istemek
anlamsızdır. İkinci olarak da mahiyetin tanımlanması, dört şekilden biri ile yani
ya kendisiyle, ya içinde bulunan şeylerle ya dışarıda kalan şeylerle veya içeride
ve dışarıda olan şeylerin birleşimiyle olur.
48
Şöyle ki:
1. Bir şeyi kendisiyle tanımlamak imkânsızdır. Çünkü tanımlanan tanımla-
yandan önce bilinmektedir. Bir şeyi kendisi ile bildiğimizde, kendisini bilmemiz,
kendisini bilmemizden önce olacağı için, bu mümkün değildir.
2. Bir şeyin, içinde bulunan şeylerle tanımlanması da doğru olmaz. Zira,
bir şeyin tanımlanması, ya içinde olan şeylerin bütünü ile olur, ki bu doğru değil-
dir. - Çünkü kendisi, o bütünün aynısıdır. Onun için, o bütünle tanımlama bir şeyi
kendisi ile tanımlama olur ki, bu imkansızdır; - veya mahiyeti birleşik olan bir
şeyin tanımı ancak cüzlerin hepsinin tanımı ile olacağından, cüzlerinin bir kısmı
ile tanımlama imkansızdır. Eğer mahiyetin bir cüzü, bütünü tanımlayacak olursa,
bu cüz, mahiyetin bütün cüzlerini tanımlayacağından kedini de tanımlamış olur
ki, bu da doğru olmaz.
3. Bir şeyin kendisinin dışında kalan şeylerle tanımlanması da mümkün
değildir.
4. Dışarıda ve içeride olan şeylerin birleşmesiyle tanımlanmasına gelince,
geçen kısımların doğru olmaması, bunun da doğru olmadığını gösterir.
49
Buna göre, insan, sadece duyumla algıladığı, acılık ve tat gibi, nefsin yara-
tılışında bulunduğu, varlığı, birliği, çokluğu tasarlama gibi aklın seçik gördüğü,
aklın veya vehmin (hayal) bu kısımlardan meydana getirdiği nesneleri kavraya-
bilir. Bunların dışında kalanları kavrayamaz.
50
Râzi, İbn Sînâ’nın “Bir şey bazen sırf kavram olarak bilinir, üçgen kav-
ramının anlamını bilmemiz gibi” ifadesinden maksadın şu olduğunu ifade eder:
“Salt tasavvur zihinde bir suretin olmasıdır. O suret üzerine herhangi bir hüküm
47 Bkz. İbrahim Emiroğlu, Klasik Mantığa Giriş, Ankara 2004, s. 101.
48
Râzi, el-Muhassal, s. 17; Şerhu ‘uyûni’l-hikme, 1/43; Mantıku’l-mulahhas, s. 8.
49
Râzi, Kelam’a Giriş (el-Muhassal), s. 6; el-Muhassal, s. 17.
50
Râzi, el-Muhassal, s. 18.
Felsefe Dünyası
50
verilmez. Onunla beraber olumsuz bir hüküm de verilmez. Hükmün yokluğu,
yoklukla hükmetmekten farklıdır. Çünkü yokluğa hükmetmede sabit bir hüküm
vardır. Üzerine hükmedilen şey ise sabit değildir. Hükmün yokluğunda ise hü-
küm sabit değildir.” Buna göre kavramın salt zihindeki karşılığı tasavvurdur.
Ancak tek bir kavram üzerine yeni kavramlar ya da anlamlar yüklenip hükme
dönüşürse tasdik olur.
Râzi’ye göre tasavvur adsal ve hakiki olmak üzere ikiye ayrılır. Adsal ta-
savvur tasdikten önce gerçekleşir. Örneğin üçgen isminin manasını anlamayan
kişi, onun varlığını tasdik edemez. Hakiki tasavvur ise tasdikten sonra gerçekle-
şir. Çünkü varlığı olmayan bir şeyin, nefiste hakikati olmaz.
Râzi tasavvur ve tasdikin bazı insanlar tarafından birbirinin karşıtıymış
gibi algılandığına dikkat çekmektedir. Bunlara göre ilim ya tasavvurdur ya da
tasdiktir birinin olması durumunda diğeri gerçekleşmez. Râzi, söz konusu anla-
yışın yanlış olduğunu tasavvur ve tasdikin bir birinin karşıtı olmadığını ikisinin
aynı andan gerçekleşmesi ile ilmin oluştuğunu ifade etmektedir.
51
Ayrıca Râzi’ye
göre kazanılan (kesbi) ve kazanılamayan tasavvurlar vardır. Kazanılmaya muhtaç
olmayan bir tasdikin dayandığı her tasavvur, kazanılmaya muhtaç olmamış bir ta-
savvurdur. Fakat kazanılmış bir tasdikin dayandığı tasavvur ise, bazen kazanılan
ve bazen de kazanılmayan bir tasavvur olur.
Dostları ilə paylaş: |