2. Râzi ve Mantık
Râzi, İbn Sînâ’nın “mantıkçı her bir soruna uygun düşen öncülleri ve bun-
larla bilinmeyenin bilgisinin nasıl elde edileceğini araştıran kimsedir” şeklindeki
sözünden maksadın tikel meseleler olmadığını ifade etmektedir. Ona göre man-
tıkçı, mantıkçı olması bakımından alemin hâdis olması ve failinin tekliği gibi
konuları araştırmaz. Bununla had ve resimlere uygun düşen şeylerin, hatabi ve
cedeli kıyasların, istikra ve analojinin (temsil) kendisinden elde edildiği kanunla-
rı araştırır.
29
Râzi’ye göre mantıkçı için lafızları araştırmak zorunludur. Ancak bu
onun ilk işi değildir. Lafızlar aletler olduğu için, aletle ilgilenmek gerekir.
Mantıkçının dil karşısındaki tutumuna da değinen Râzi, dilleri araştırma-
nın akli bir durum olduğuna dikkat çekmektedir. Ona göre anlama delalet eden
lafızlar ya isim ya fiil ya da harf olur. Lafzın anlama delaleti de tazammun, mu-
tabakat ya da iltizam yoluyla olur. Bunların araştırılması tüm dillerde geneldir.
Mantıkçı çok sınırlı durumlarda belirli bir dilin özelikleri üzerinde durabilir. Bu
da özellikle çok anlamlı kavramlar hususunda olur.
30
Râzî’ye göre mantık kanun ve kuralları olan bir ilimdir. Çünkü mantık,
bütün bilimsel sorular için kullanılması uygun olan küllî bir durum arz etmektedir.
Zihni, yanlışlardan korumak mantığın kendisiyle değil, onun kurallarına uymak-
la mümkündür. Bu nedenle mantığın tanımı “mantık, zihni koruyan bir alettir”
şeklinde değil, “mantık, kişiyi riayet ettiğinde, onu düşüncesinde yanlışlığa düş-
mekten koruyan kanunlara ilişkin bir alettir.” şeklinde yapılır.
31
Râzi’ye göre ka-
zanılmaya muhtaç bilgilerin elde edilmesi mantık şartına bağlı değildir. Mantık,
bunların öğrenilmesini kolaylaştırır ve mükemmelleştirir.
32
Mantığın “zihinde kazanılmış bilgilerden kazanılacak bilgilere geçme iş-
lemlerinin kendisinde öğrenildiği bir ilim”
33
şeklindeki tanımı üzerinde duran
Râzî mantığın, bu geçiş işlemlerini öğreten bir ilim değil, geçişin bilgisinin ken-
disinden elde edildiği küllî kanunu öğreten bir ilim olduğunu belirtmektedir.
34
Çünkü mantığın amacı, bizatihi fikirde doğruluktur.
Tezi), Konya 1998, s. 35-50. İbrahim Çapak, “Fahreddin Râzi’nin İslâm Mantık Tarihindeki
Önemi ve Bazı Mantık Konuları Hakkındaki Görüşleri”, Dinî Araştırmalar, 2005, cilt: VIII,
sayı: 23, s. 111-126.
29 Râzi, Şerhu’l-işarat ve’t-tenbihat, Mantık C.I, Tahran 1382, s. 31
30 Râzi, Şerhu’l-işarat ve’t-tenbihat, s. 22.
31
Râzî,
Şerhu’l-
lşârât ve’t-tenbîhât: Mantık, C.1, s. 8. Bkz. Eşref Altaş, Fahreddin er-
Râzi’nin İbn Sina Yorumu ve Eleştirisi, İstanbul 2009, s. 102.
32
Râzî, Şerhu ‘Uyûni’l-hikme, s. 46.
33
İbn Sînâ, el-lşârât ve’t-tenbîhât, C.I, s. 77.
34
Râzî, age., s. 16 vd.
Felsefe Dünyası
46
Râzî’ye göre mantık bir alet ise; mantık kitapların başında ele alınması
gerekir. Eğer mantık bir ilim ise, mantık ile mutlak ilim arasındaki farklılığın daha
özellik ve daha genellik farklılığı olduğu ortaya çıkar Bu durumda da mantığın
daha önce ele alınması gerekir.
35
Râzî’ye göre ilim dış dünyadaki varlıkların
durumlarına uygun sûreti olarak tanımlanırsa mantık ilimlerden biri sayılamaz.
Çünkü mantığın konusu dış dünyada var olmayıp sadece zihinde var olan ve ma-
hiyetlere eklenen arazlar olarak ikinci makûllerdir. Eğer ilimden maksat ister dış
dünyada, ister zihinde var olsun, nefsin idrak edebildiği her durumun bilgisi ise
bu durumda mantık bir ilimdir.
36
Râzi’ye göre insanlar, mantığın ilim olup olmadığı konusunda ihtilafa düş-
müşlerdir. Ona göre bu tartışma lâfzî bir tartışmadır. Eğer bilginin tanımı dış
dünyaya mutabık olan şey ise mantık ilim değildir. Mantığın konusu olan ikin-
ci makuller sadece zihinde meydana gelmektedir. Bilinenlerden bilinmeyenlere
ulaştırmada etkili olan ama sadece zihinde olan şeylerdir. Dış dünyada karşılığı
yoktur. Eğer ilimle idrak edilen her şey kastediliyorsa ve bununla da nefiste bir
şuur meydana geldiği kabul ediliyorsa ister dış dünyada mevcut olsun ister ol-
masın mantık bir ilimdir. Eğer biz mantığı bir ilim olarak değil de bir alet olarak
kabul edersek alet olanın da önce gelmesi gerekir. Eğer onu ilim olarak kabul
edersek mutlak ilim için alet olmaması gerekir. Buna göre mantık, ilim de olsa
alet de olsa diğer ilimlerden önce öğrenilmelidir.
37
İbn Sînâ’nın izinden giderek mantığın konusunun ikinci ma’kûller olduğu-
nu belirten Râzî’ye göre ikinci ma’küllerin var olup olmadıkları, varlığı araştıran
ilmin konusu, var iseler nefste mi yoksa dış dünyada mı olduklarını araştırmak
ilm-i nefsin konusudur. O halde mantık ikinci ma’külleri mutlak olarak değil,
bilinmeyenleri öğretmesi bakımından terkibe uygunlukları ve nasıl terkip edi-
lecekleri bakımından inceler.
38
Buna göre insan eşyanın hakikatlerini tasavvur
ettikten sonra bir kısmı diğerine yüklenir. Örneğin; gök, yeryüzü, taş ve üçgeni
aklettiğimiz zaman, bunların mahiyetlerine zait olarak bir kısmını diğer bir kıs-
mına konu, yüklem, özsel, cinsler, fasıllar ve türler olarak hükmederiz. İşte mahi-
yetlerin bilinmesinden sonraki bu ikinci dereceden olan şeyler ikinci ma’kûlleri
oluşturmaktadır. Buna göre mantık, tasavvur ve tasdiklerden, bilinmeyenlerin
çıkarılmasını mümkün kılan kanunların bilgisini konu edinmektedir.
39
35
Râzî, age., s. 6-7.
36
Râzî, age., s. 5; Şerhu ‘Uyûni’l-hikme, 1/48. Bkz. Bkz. Eşref Altaş, age., s. 100.
37
Râzi, Şerhu’l-işarat ve’t-tenbihat, Mantık C.I, Tahran 1382, s. 5.
38
Râzî, Şerhu ‘uyûni’l-hikme, 1/s. 47, 48.
39
Râzî, age., s. 47, 48; Mantıku’l-Mulahhas, s.9-10. Bkz. Eşref Altaş, age., s. 104-
105.
|