Mitlerin Kısa Tarihi


Eksenel Çağ (MÖ yaklaşık 800-200)



Yüklə 0,55 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə8/11
tarix20.11.2023
ölçüsü0,55 Mb.
#165565
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11
Mitlerin Kısa Tarihi - Karen Armstrong

Eksenel Çağ
(MÖ yaklaşık 800-200)
MÖ sek z nc yüzyılda huzursuzluk daha da yayılıyordu, bell başlı
dört bölgede peygamberlerle b lgelerden oluşan etk l b r kalabalık
yen b r çözüm arayışına g rd . Alman f lozof Karl Jaspers bu döneme
"Eksenel Çağ" (Ax al Age) adını verm şt , çünkü nsanlığın ruhsal
gel ş m ne damgasını vurmuştu; kadınlarla erkekler bugüne dek
beslemey sürdüren çgörüler bu dönemde kazanıldı.
67
B ld ğ m z
kadarıyla bu çağ d nler n başlangıcına da şaret eder. İnsanlar eş
benzer görülmed k b r açıklıkla kend varlıklarının, durumlarının ve
sınırlarının b l nc ne varmışlardı. Yen d n ve felsefe s stemler ortaya
çıkmıştı: Ç n'de Konfüçyüsçülük le Taoculuk; H nd stan'da Bud zm le
H ndu zm; Ortadoğu'da tektanrıcılık ve Avrupa'da Grek rasyonal zm
(usçuluk). Eksenel gelenekler sek z nc , yed nc ve altıncı yüzyılların
büyük İbran peygamberler g b k ş lerle; H nd stan'da Upan şaların
b lgeler ve Buddha (yaklaşık MÖ 563-483), Ç n'de Konfüçyüs (MÖ
551-479) ve Dao De J ng' n yazarı
68
le; Esk Yunanda da beş nc
yüzyılın tragedya yazarları, Sokrates (MÖ 469-399), Platon (yaklaşık
MÖ 
427-347) 
ve 
Ar stoteles 
(yaklaşık 
384-322) 
le
l şk lend r lmekteyd .
Eksenel Çağla lg l b l nmeyen çok şey vardır. Neden yalnızca
Ç nl ler , 
H ntl ler , 
Grekler 
ve 
Yahud ler
kapsadığını,


Mezopotamya'da ya da Mısır'da neden bu doğrultuda b r gel şme
yaşanmadığını b lm yoruz. Eksenel bölgeler n s yasal, toplumsal ve
ekonom k çalkantılar yaşadıkları kes nd . Savaşlar, sürgünler almış
başını g d yordu, soykırımlar yapılıyor, kentler yakılıp yıkılıyordu.
Aynı zamanda yen b r pazar ekonom s gel şmekteyd ; güç
papazlarla kralların el nden tüccarlara geç yordu, buysa esk
h yerarş ler sarsıyordu. Tüm bu yen nançlar uzak çöllerde ya da
dağlardak keş şler n arasında değ l, kap tal zm ve yüksek f nans
çevreler nde 
gel şme 
göster yordu. 
Ancak 
bu 
çalkantılar
nsanoğullarının kend ler yle, b rb rler yle ve çevreler ndek dünyayla
l şk l görüşler nde s l nmez etk s olan Eksenel devr m tam olarak
açıklamaya yetmez.
Eksenel dönem n bütün akımlarının temel çer ğ ortaktı. İnsanın
durumunun kaçınılmaz b r parçası g b görünen ç len n en konu
b l nc ndeyd ler, heps de dışarıdan görünen ay nler ve uygulamalara
der nden bağımlı olmayan, daha çselleşm ş b r d n n gerekl l ğ n
vurguluyorlardı. K ş sel v cdan ve erdemle lg l yen b r sorunla karşı
karşıyaydılar. Bundan böyle geleneksel kuttörenler n t t zl kle yer ne
get rmek yeterl olmayacaktı; tapınanlar aynı zamanda d ğer canlılara
saygılı davranmak zorundaydılar. Tüm b lgeler yaşadıkları dönemde
görülen ş ddetten uzak durur, merhamet ve adalet ahlakı telk n
ederlerd . Mür tler ne doğruyu kend çler nde aramalarını, papazlar
ve d ğer d n uzmanlarının öğret ler ne güvenmemeler gerekt ğ n
öğret rlerd . H çb r şeye gözü kapalı güvenmemek, her şey
sorgulamak gerek rd ; o güne dek doğru d ye varsayılan esk
değerler eleşt rel gözle rdelenmel yd . Yen den ele alınması gereken
konulardan b r de kuşkusuz m toloj yd .


Ant k m tler ele alan her Eksenel akım b raz farklı b r duruş
ben msem şt . K m bell m toloj k eğ l mler hoş karşılamıyor; k m de
bırakınız yapsınlar yaklaşımı serg l yordu. Heps kend m tler ne daha
çsel ve ahlak yorumlar kattılar. Kent yaşamının gel ş m toloj n n
artık esk s g b gerçek varsayılmaması anlamına gel yordu. İnsanlar
onu eleşt rmey sürdürdüler, fakat ruhun g zem yle karşılaştıklarında
çgüdüsel olarak esk m tlere yöneld kler n n de farkına vardılar.
Yen den kurgulanmaları gerekse b le öyküler hâlâ gerekl
görülüyordu. B r m t katı yen l kç lerce yasaklandıysa, çok geçmeden
b raz daha farklı b r kılıkta bazen s steme ger dönerd . Bu daha ler
d n s stemler nde b le 
nsanlar m toloj s z yapamadıklarını
anlamışlardı.
Öte yandan nsanlar, kutsalı ataları kadar kolay h ssetm yorlardı.
Tanrılar lk kent yaşayanlarının b l nc nden çıkmaya başlayalı çok
olmuştu. Eksenel ülkelerde yaşayanlar hâlâ aşkın olanın özlem n
çek yordu, ancak kutsal artık uzak, dahası yabancıydı. Ölümlülerle
tanrılar arasına uçurum g rm şt . Aynı doğayı paylaşmıyorlardı artık;
bundan böyle tanrılarla 
nsanların aynı göksel hamurdan
yapıldıklarına nanmak olası değ ld . Erken İbran m tler tanrıyı
yemek y yen, İbrah m'le arkadaş g b konuşan b r varlık olarak
mgelem şt ,
69
fakat Eksenel Çağın peygamberler aynı tanrıyla
karşılaştıklarında korkunç b r şok yaşadılar; ya canlarını tehl keye
sokuyor ya da onları serseme çev r p zora sokuyordu.
70
Artık yüce
gerçekl k neredeyse ulaşılması olanaksız b r şey olmuştu.
H nd stan'da Bud stler N rvana'nın kutsal huzur ortamına, ancak
sıradan halkın er şemed ğ yoga alıştırmaları aracılığıyla kend


normal b l nçler ne çet n b r b ç mde karşı gelerek g reb lecekler n
düşünürken, J nalar (fat hler) ölüm orucuna kadar varan sert b r
ç lec l ğe başvuruyorlardı. Ç n'de, Konfüçyüs yüce varlık Dao'nun
artık nsanlar dünyasına y ce yabancılaştığına, ondan söz
etmemen n daha doğru olduğuna nanıyordu.
71
Bu kökten farklı
d nsel deney mler n anlamı m toloj den b r daha b ld k nsanb ç msel
açıdan söz ed lmes n n kolay olmadığıydı.
Ç n' n tartışmamızdak yer çok değ l, çünkü Ç nl ler n yüksek
kültüründe tanrılarla lg l öyküler anlatılmamıştı. Tanrısal savaşları,
ölen tanrıları ya da kutsal evl l kler anlatan öyküler yoktu; ne
tapınaklar, ne evrendoğum ne de nsan kılığında tanrılar. Ne kentler
h maye altına alan tanrısal varlıklar ne de kent kültü. Ancak bu, Ç n
toplumunun m toloj k ayağı olmadığı anlamına gelmez. Atalara
tapınmanın yaşamsal önem vardı, nsanoğlunun yaşadığı dünyadan
öncek dünyaya şaret ederd . Ölmüş akrabalar ç n yapılan ay nler
Ç nl lere, a le olarak kavranan ve görgü kurallarıyla yönet len deal
toplumsal düzen model sağlamıştı. Irmakların, yıldızların, rüzgârların
ve ek nler n ç ne şlem ş, Gök Tanrı D 'ye (daha sonrak adıyla T an:
"cennet") bağlı, b r arada uyum ç nde yaşayan c nler vardı. Ötek
Gök Tanrıların ters ne Ç nl ler n Ulu Tanrısı gözden kaybolmadı.
Shang hanedanlığı dönem nde (MÖ yaklaşık 1600-on b r nc yüzyıl
ortaları) daha da öne çıktı. Kralın meşruluğu yalnızca onun D /T an'a
ulaşab lmes nden gel yordu, kalıcı felsefen n lkeler ne göre Tanrının
yeryüzündek deng yd -1911 devr m ne dek bu m t Ç n kültüründe
varlığını 
sürdürmüştü. 
Yeryüzü 
hükümdarlığı 
gökyüzündek
düzenlemeler n tıpatıp aynısıydı; tıpkı evren n yönet m nde T an'ın


elementler n tanrılarından yardım görmes g b rah pler de krala
yardımcı olurlardı.
Ç nl ler Eksenel düzene ötek kültürlerden daha önce g rm ş
görünüyorlardı. MÖ 1126 yılında bugünkü adıyla Shens bölges olan
We ırmağı vad s nde yaşayan b r halk Shang devlet n yıkmış, yer ne
Zhou hanedanlığını kurmuştu. Zhou halkı son Shang kralının yoldan
çıktığını ve nsanların acı çekmes ne neden olduğu ç n T an'ın
yetk y Zhou halkına verd ğ n ler sürüyordu T an'a ahlak b r
karakter yükleyen b r m t. Zhou nsanları göksel düzen , etk ley c
güzel b r müz k eşl ğ nde süslü ay nlerle kutlarlardı. Bu tapınma
toplumsal uyumun tanrı kılığında kend n göstermes olarak
algılanırdı. Bütün katılanlar, ster ölü olsun ster d r , törenlere ayak
uydurmak zorundaydılar. Tüm varlıklar -ruhlar, atalar ve nsanlar-
kend özel yerler ne sah pt ; herkes hoşlandığı, hoşlanmadığı şeyler ,
k ş sel eğ l mler n b r kenara bırakmak zorundaydı, bunların heps
kadınlarla erkekler n kusurlu dünyasında evren n deal düzen ne
gerçekl k kazandıran ay nlerden sonra gel rd . Öneml olan
kuttörenlerd , onun oyuncularının h çb r önem yoktu; b reyler
kend ler n , hem evren n hem de kend yönet m b ç mler n n temel
olan Kutsal Dünyaya g rm ş ve onun b r parçası olmuş g b
h ssederlerd .
Ancak Konfüçyüs dönem nde Zhou hanedanlığı düşüşe geçt ve
esk düzen yıkıldı. Konfüçyüs bu kargaşayı, ay nlere ve kabul ed lm ş
davranış kurallarına boş ver lmes ne bağladı. Artık görgü kuralları b r
yana bırakılmıştı, nsanlar kend benc l çıkarlarının peş ne
düşmüşlerd . Esk m tlerden bazıları yaratıcılığın özver ye dayalı


olduğuna şaret ed yordu, fakat Eksenel Çağın B lgeler bu çgörünün
ahlak sonuçlarını daha da açıklığa kavuşturdu. İnsanlığını en üstün
duruma get rmek ç n günlük yaşantısında herkes n özver de
bulunması gerek yordu.
72
Konfüçyüs Ç n toplumunun esk düzen ne
Eksenel Çağın merhamet erdem n aşılamıştı. İnsanların "başkalarını
sevmes n " gerekt ren ren (" nsancıllık") deal n tanıttı.
73
Altın Kuralı
lk devreye sokan o oldu: "S ze yapılmasını stemed ğ n z
başkalarına yapmayın."
74
Eksenel ruh çsel yansımayı ve kend n
sorgulamayı; kend n n (nef s) der nler nde yatanların özenl
çözümlemes n gerekl kılıyordu. Önce kend gereks n mler n ,
dürtüler n ve eğ l mler n rdelemezsen, başkalarına da doğru
davranamazdın; başkalarına uygun b ç mde saygı göstermek ç n
shu (kend ne benzemek) sürec n yaşamak gerek rd .
75
Ne var k Konfüçyüs bunun salt rade gücü ya da akılcı
yansımayla yapılamayacağını anlamıştı. Benc ll ğ n mutlak aşkınlığı
yalnızca, bütün büyük sanatlar g b nsanoğlunu beyn n daha
der nler ne ulaşmak üzere yücelten kuttörenler n ve müz ğ n s myası
(alş m ) aracılığıyla mümkündü.
76
Öte yandan b r tek kuttörenlere
katılmak da yeterl olmazdı: öneml olan onların arkasında yer alan,
k br , k n ve kıskançlığı yenmek ç n başkalarına "yumuşak başlı"
(rang) davranmayı telk n eden ruhu anlamaktı.
77
Tapınanlar d ğer
katılımcılara başlarını eğerek selam ver p tören n gerekler ne boyun
eğerken ve gerekt ğ nde önderl ğ başkalarının almasına z n ver rken
-bütün bunlar ulu b r müz k eşl ğ nde gerçekleş rd - olağan şlemlerde
ve l şk lerde arkadaşlarına nasıl davranacaklarını öğren rlerd .
Konfüçyüs geçm şten örnek alınab lecek modeller arıyordu. Ç nl ler n
tanrılara l şk n h ç öyküler yoktu, ama aslında m toloj k olan, ancak


tar hsel k ş l kler oldukları düşünülen kültür kahramanlarına saygı
duyarlardı. Konfüçyüs'ün özel kahramanları esk zamanın beş B lge
Kralından k s yd . İlk Yao d ; Ç nl lere yalnızca kuttören ve müz ğ n
yer nde kullanımını öğretmekle kalmamış, onlara rang erdem n de
gösterm şt . Oğullarından h çb r n n hükümdar olamayacağına
hükmed p erdeml b r köylü olan Shunü kend ne halef olarak
seçm şt . Shun kend s n öldürmeye çalışmış olan babasıyla erkek
kardeşler n sevmeye, onlar d nley p saygı göstermeye devam
ederek görülmed k b r özgec tutum serg lem şt .
Gel gelel m Konfüçyüs ç n kuttörenler, doğru anlaşılırsa, böyle
m toloj k öykülerden daha öneml yd ler. Kurban kuttörenler n n adak
adanan tanrıları gölgede bıraktığı Ved k H nd stan da benzer
gel şmelere sahne oluyordu. Tanrılar g derek d nsel b l nçten
uzaklaşıyordu, MÖ sek z nc yüzyılda kuttörenlere yen l k get renler
salt b reysell ğ öne çıkaran yen b r toplu tapınma yöntem
bulmuşlardı. Bundan böyle 
nsanlar, yardım 
ç n tanrılara
yönelmeyeceklerd ; kuttörensel alanda kend ler ne düzenl b r dünya
yaratmak zorundaydılar. Böyle törenlerle oluşan, Brahman adındak
güç öyle yoğun b r b ç mde yaşanırdı k tanrıların ötes nde son
gerçekl k olduğu ve dünyayı var ett ğ düşünülürdü. Günümüzde b le
d nsel b r şölen, H ntl ler n anya manas, "ötek z h n" adını verd ğ ,
olağan, d ndışı b l nçten çok farklı olan esr kl ğ doğurab l r. H ntl lerle
Ç nl ler n toplu tapınmaya önem vermeler b ze m t n bu bağlamdan
soyutlanmış olarak ele alınamayacağını anımsatır. M t ve kült
uygulamaları b rb rler ne eş t ortaklardır, k s de kutsal anlayışının
let lmes ne yardımcı olur ve çoğu zaman bunu b rl kte yer ne
get r rler, ama kuttören bazen öne çıkar.


Öte yandan Eksenel B lgeler n heps üçüncü b r b leşke
konusunda hemf k rd ler. M t n doğru anlamını kavramak ç n yalnızca
ona duygusal t treş m kazandıran ay nler yer ne get rmek yetmez,
aynı zamanda doğru ahlak tutumu takınmak gerek r. Günlük
yaşantınız Konfüçyüs'ün ren, rang ve shu ded ğ doğrultuda gel şme
kaydetm yorsa, Yao ya da Shun le lg l b r m t s ze soyut ve bel rs z
gelecekt r. Ved k H nd stan'da kuttörensel etk nl klere karma
(eylemler) den rd . Öte yandan Buddha kurban etme törenler yle
lg lenmezd . Karma kavramını yen den tanımlamıştı, onları olağan
eylemler m z n es n kaynağı olan amaçlar d ye görürdü.
78
Dürtüler m z çsel karma; kuttörenler yer ne get rmekten çok daha
öneml olan z h nsel etk nl kler m zd ve en az görünürdek
eylemler m z kadar önem taşırlardı. Eksenel döneme özgü b r
devr md bu, gerek manev yatı gerekse m toloj anlayışını
der nleşt rm ş ve çselleşt rm şt . M t hep eylem sterd . Eksenel çağın
b lgeler , merhametle adalet günlük yaşama uygulanmadığı sürece
m t n gerçek önem n ortaya koyamadığını gösterm şlerd .
MÖ üçüncü yüzyılda Dao De J ng n Laoz d ye b l nen yazarının
da geleneksel kuttörenle lg l olumsuz görüşler vardı. L yer ne
H ntl ler n yoga uygulamasını andıran yoğunlaşma alıştırmalarına
umut bağlamıştı. Uygarlığın nsanoğlunu doğru Yol'dan (Dao) ayıran
b r hata olduğuna nanırdı. Laoz , nsanların teknoloj s z, sanatsız,
kültürsüz ve savaşsız b r şek lde yaşadıkları, tarıma bağlı bas t
toplumun Altın Çağını arıyordu.
79
Ç nl ler bu Altın Çağın, kend ne
pahalıya mal olsa da nsanoğluna tarım b l m n öğretm ş olan kültür
kahramanı Shen Nongün ölümüyle b rl kte son bulduğuna nanırlardı.


Shen Nong hang s n n yeneb l r olduğunu anlamak ç n bütün b tk ler
tatmış, b r günde yetm ş kez zeh rlend ğ olmuştu. MÖ üçüncü
yüzyıla gel nd ğ nde daha güçlü krallıklar küçük devletler ve
toplumları arka arkaya yaşanan yıkıcı savaşlarla paralayıp yutarken
Shen Nong m t de değ şm şt . Artık deal hükümdar olarak
görülüyordu. Sorumluluğun tek elde toplanmadığı b r mparatorluk
yönett ğ , buyruğundak lerle omuz omuza kend topraklarını ek p
b çt ğ , yönet m nde rah plere, yasalara ya da cezalara yer vermed ğ
söylen rd . İdeal st münzev ler, Shen Nong deal n gerçekleşt rmek
uğruna, toplum yaşantısından el n ayağını çekm şt ; küçük
devletler n hükümdarına seslenen Dao De J ng de benzer öğütler
ver r. Yapılacak en y şey büyük güçler kend kend ler n alt edene
dek ger çek lmek, susup beklemek ve h çb r şey yapmamaktır.
Öte yandan Eksenel dönem n bütün öğretmenler g b Laoz de
yalnızca yaşam savaşımının elver şl yollarını değ l, dünyanın
çalkantılarının ortasında aşkın barışın kaynağını aramakla
lg len yordu. O, tanrıların ötes ne geçen ve bütün varoluşun
anlatılmaz temel olan son gerçekl ğ n, Dao'nun peş ne düşer. Bu,
kavramlaştırab ld ğ m z her şeyden üstündür, ancak, çsel boşluğu
benc l steklere ve açgözlülüğe yer vermeden doldurur ve sevecen
b r tutum ç nde yaşarsak, Dao le uyum ç nde olur, böylece
dönüşüm 
geç r r z. 
Uygarlığın 
amaca 
yönel k 
yapısından
vazgeçt ğ m z zaman "Yol"a uyum sağlarız.
80
Laoz deal yönet m
b ç m n tanımlarken Shen Nong'un m toloj k Altın Çağına
başvurduğu g b , Dao'yu akla get rmek ç n (popüler kültürün parçası
olmuş) geleneksel m tlerden de medet umar. Dao Yaşam Kaynağı,
Mükemmel Ata ve aynı zamanda Ana'dır. Tar hönces n n nsanoğlu


Ulu Ana'yı öfkel ve ş ddetl b r olarak görürdü, fakat yen Eksenel
ruhta Laoz ona merhamet yakıştırmıştı. Onu gerçek yaratıcılığın
ayrılmaz b r parçası olan özver yle l şk lend rm şt .
81
Tar hönces n n
kadınlarıyla erkekler bazen yeraltında tüneller kazarak ana rahm ne
dönüşü tems l ederlerd . Laoz de B lge'n n, mükemmel nsanın
evren n "Yof'una boyun ederek bu dönüşü yer ne get rd ğ n
mgelerd .
Gerek Laoz gerekse Buddha nsanların yen f k rler anlamalarına
yardımcı olmak ç n esk m tlerden yararlanmaya stekl yd ler. Hayvan
kurban etmen n yalnızca yararsız olmayıp aynı zamanda zulüm
olduğuna nanan Buddha, Ved k kuttörenc l ğ ne karşı gel yordu, ama
geleneksel m toloj ye hoşgörülüydü. Tanrıların etk l olduklarına artık
nanmıyordu, gene de onları sess zce b r kenara bırakmayı
başarmış, h çb r ne karşı deoloj k saldırıya geçmeye gerek
görmem şt . Onlara yen , s mgesel b r anlam da yükled . Yaşamını
anlatan bazı öykülerde Brahma g b yüce tanrısal varlık ya da ölüm
tanrısı Mara g b tanrılar, onun ç n, kend ç dünyasının yansıması ya
da çel şk l z h nsel güçler n k ş leşmes d r.
82
Oysa İsra l' n peygamberler bu gamsız tutumu kaldıramazlardı.
Kend Eksenel yen l kler yle bağdaşmadığını düşündükler esk
m tlere karşı sıkı b r savaş açtılar. Yüzyıllar boyunca İsra loğullan
Yakın Doğunun kuttörensel ve m toloj k yaşamının tadını çıkarmış,
kend tanrıları Yahova'nın yanı sıra Ashera'ya, Baal'e ve İshtar'a
tapınmışlardı. Ama artık Yahova çok uzaklarda göründüğüne göre
Hoşea, Yeremya ve Hezek el g b peygamberler esk nsanb ç msel
m tler n kökten gözden geç r lmes n üstlenm şlerd . Esk öyküler


ş md anlamsız geld ğ nden onların yalan olduğunu duyurdular. Yüce
aşkınlığıyla esk masalların saçmalığını gösteren Yahova, tek
tanrıydı artık. Esk d ne karşı tartışma başlattılar. Yahova, Yüce
Kurulun başkanlığı ç n çarpışan d ğer tanrıların adalet ve
merhamet n Eksenel erdemler n h çe saydıklarına, dolayısıyla
g derek ortadan kalkacaklarına, ölümlüler g b can verecekler ne
şaret eden b r tanrı olarak tasv r ed l r.
83
Yeoşua, Davut ve Kral
Jos ah yerel putperest kültler ş ddetle bastıran kültür kahramanları
olarak göster l r,
84
Baal ya da Mardukün altın ve gümüşten yapılma,
b r, k saat ç nde b r ustanın b r araya get rd ğ tasv rler nsan yapımı
d ye alaya alınır.
85
Elbette bu Ortadoğu putperestl ğ yle lg l nd rgemec b r görüştü.
Fakat d n tar h n n b ze gösterd ğ üzere, b r m t nsanlara üstünlük
çağrıştırmaya son ver nce t c olur. Salt b r tek tanrıya nanmak
demek olan tektanrıcılık başlangıçta b r savaşımdı. İsra loğullarının
çoğu hâlâ esk m tler n alben s nden kurtulamamışlardı, buna karşı
savaşmaları gerek yordu. Komşularının m toloj k dünyasından acıyla
kopmuşlar, ona yabancılaşmışlardı. Bu ger l m , her b r uzvunu acıyla
kıvrandıran Tanrısını h sseden Yeremya'nın sıkıntısında, ya da
yaşamı kökten uyuşmazlık s mges ne dönüşen Hezek el' n tuhaf
yaşamında sezer z. Tanrı Hezek el'e dışkı yemes n buyurmuştu;
ölen karısının yasını tutması yasaktı; korkunç, b r türlü d nmek
b lmeyen b r t tremeye tutulmuştu. Eksenel dönem n peygamberler ,
nsanları b l nmeyen b r dünyaya götürdükler n düşündüler; orada
h çb r şey olmuş varsayılamayacak ve doğal tepk ler kabul
görmeyecekt .


Sonunda bu sıkıntı yer n bell b r güvene bıraktı, bugün Yahud l k
ded ğ m z d n doğdu.
Tuhaftır, bu yen kend ne güven duygusu büyük b r felaket n
ardından 
geld . 
586 
yılında 
Bab l 
Kralı 
Nebuçadrezzar
(Nebuçadnezzar?) Kudüs kent n fethetm ş ve Yahova tapınağını
yerle b r etm şt . İsra loğullarının çoğu, sürgünler n z ggurat
kuleler nde tutulduğu, toplu ay nler açısından zeng n ve de dev
Esag la tapınağının yer aldığı Bab l'e gönder ld . Burası aynı
zamanda putperestl ğ n alben s n y t rd ğ yerd . Yen ruh hal n ,
büyük olasılıkla sözde Rah pler Okulunun b r üyes nce, esk
savaşkan evrendoğumlara karşı ölçülü, sak n b r tartışma n tel ğ nde
kaleme alınmış Yaradılış'ın lk bölümünde görürüz. Sak n, derl toplu
nes rde bu yen yaratılış m t Bab l evrenb l m ne kuşkuyla bakar.
Mardukün ters ne, İsra l' n tanrısının dünyayı yaratmak ç n umutsuz
savaşlarda çarpışması gerekmemekted r; o bütün varlıkları b r tek
komutla çaba harcamaksızın var eder. Güneş, ay, yıldızlar, gökyüzü
ve yeryüzü kend başlarına, Yahova'ya karşı tanrılar değ ld rler. Ona
boyun eğerler. Den z canavarı da T amat değ ld r, Tanrının yarattığı
ve buyruklar verd ğ b r canlıdır. Yahova'nın yaratıcılığı
Mardukünk nden öyle üstündür k b r daha tekrarlanması ya da
yen lenmes gerekmez. Bab l tanrıları kaosun güçler ne karşı süre
g den savaşa g r p enerj depolamak ç n Yen Yıl kuttörenler ne gerek
duyarken, Yahova ş n b t rd ğ yed nc günü d nlenmeye ayırab l r.
Ne k İsra loğulları kend ler ne uyduğu sürece esk Ortadoğu
m toloj s nden yararlanmaktan pek mutluydular. Büyük Kaçış
(Exodus) k tabında Sazlık Den z n geç şler tamı tamına b r m t


olarak d le get r l r.
86
Suya batma geleneksel olarak geç ş tören n
s mgelemekteyd ; ötek tanrılar dünyayı yarattıklarında den z k ye
yarmışlardı öte yandan Büyük Kaçış m t nde var ed len evren değ l
b r halktı. İk nc Yeşayah ded ğ m z, altıncı yüzyıl ortalarında Bab l'de
etk l olan peygamber kes n ve anlaşılır b r tektanrıcılıktan söz
etm şt . K mseden çatlak ses çıkmıyordu; Yahova'nın tek tanrı olduğu
su götürmezd ; rekabet ortadan kalktı. Yeşayah aynı zamanda
Yahova'nın dünyayı yaratmak ç n den z canavarlarına savaş açtığını
d le get ren esk yaratılış m tler n , Ortadoğu'nun bütün yüce varlıkları
g b lk Den ze karşı kazanılan bu zafer , Yahova'nın Büyük Kaçış
sırasında Sazlık Den z n k ye yarmasını akla get rmekted r.
İsra loğulları artık yaşadıkları dönemde yüce varlığın güç göster s n
bekleyeb l rler, ne de olsa Tanrı sürgünü ters ne çev recek, onları
yurduna ger get recekt r. Gılgamış Destanının Bab ll yazarı esk
tar hle m toloj y b rleşt rm şt , İk nc Yeşayah daha fazlasını yapar.
Kend tanrısının lk ed mler yle yaşanan olaylar arasında köprü
kurar.
87
Esk Yunan'da, m tlerden daha farklı b r z h nsel aşamada şleyen
logos (muhakeme), Eksenel Çağın t c gücüydü. M t herhang b r
anlam çıkarmak ç n duygusal katılım ya da b r tür kuttörensel takl de
gerek duyar, logos se yalnızca eleşt rel aklın anlayab leceğ b ç mde
özenle araştırarak gerçeğ oluşturur. Bugün Türk ye sınırlarında olan
İyonya'nın Grek topluluklarında lk f z kç ler esk evrenb l msel m tler
akılcı b r temele dayandırmaya çalışmışlardı. Ancak bu b l msel
g r ş m y ne de esk m toloj k ve arket pal düşünce b ç m ne bağlıydı.
B r anlamda Enuma El sh' çağrıştırıyordu; dünyanın lkel b r tür
nesneden evr mleşt ğ n , göksel b r varlığın el yle değ l evren n


düzenl
yasalarına 
göre 
varolduğunu 
kabul 
ederlerd .
Anaks mandros'a göre, (yaklaşık 611-547) özgün arche ( lk özdek)
nsan gözüyle yaşadığımız h çb r şeye benzemezd . Ona Sonsuz
Varlık adını verm şt ; dünyamızın b ld k elementler sıcakla soğuğun
sırayla etk led ğ b r süreç sonucunda oluşmuşlardı. Anaks menes
(ölm. yaklaşık 500) lk özdeğ n sonsuz hava olduğuna nanırdı;
Herakl tos ç nse (parlayışı yaklaşık 500) bu, ateşt . Bu lk
varsayımlar en az esk m tler kadar kurguya dayalıydı, çünkü
doğrulanmaları olanak dışıydı. Şa r Ksenofanes (parlayışı 540-500)
bunu gerçekleşt rd ve nsan düşünces n n sınırları üzer ne kafa
yordu. Akılcı b r tanrıb î m yazmaya çalışırken tanrılarla lg l
nsanb ç msel m tler gözden çıkarmış ve yer ne phuslko adı ver len
soyut, k ş l ğ olmayan, manev ancak harekets z, her şey b len ve
her şeye kad r b r gücün b l m ne boyun eğen b r tanrısal varlık
koymuştu.
İyonya f z ğ ne, Esk Yunan'da Eksenel ruhun lk görünmes ne lg
duyanların sayısı çok azdı. Felsefe tutkusu dördüncü yüzyılda güçlü
kökler salmadan önce At nalılar yen b r kuttören türü, d nsel b r şölen
ortamında esk m tler n daha büyük b r c dd yetle yen den sahneye
konduğu, aynı zamanda da onları yakından nceleyen tragedyanın
takl d n (m mes s) gel şt rd ler. Aeschylus (yaklaşık 525-456),
Sophokles (yaklaşık 496-405) ve Eur pedes (480-406) sey rc ler
yargıç kurulu yer ne koyarak tanrıları yargılıyorlardı. M t kend n
sorgulamaz; b r ölçüde özdeşleme ster. Tragedya se kend yle
geleneksel m toloj arasına b raz mesafe koyar, en temel Grek
değerler n n bazılarını sorgulardı. Tanrılar gerçekten ad l ve dürüst
müydüler? Kahramanlığın, Grek olmanın ya da demokras n n değer


neyd ? Tragedya geç ş dönem nde öne çıkmıştı, esk m tler n şeh r
devletler yen s yasal gerçekl ğ nden uzaklaşmaya başladığı b r
dönemd bu. Oed pus g b b r kahraman hâlâ geleneksel m toloj k
deallere bel bağlar, fakat onlar düştüğü k lemden kurtulmasına
yardım etmezler. M toloj k kahraman zafere ya da h ç olmazsa b r
ölçüde çözüme g den yolda engellerle dövüşeb l rken, tragedya
kahramanı ç n böyle çözümler yoktur. Acı ve şaşkınlık ç ndek
kahraman b l nçl seç mler yapmalı ve sonuçlarına da katlanmalıdır.
Ne k bütün kona düşmanlığına karşın tragedya geleneksel
kuttören formunda sahnelen rd . Her d nsel tören g b ayrı tutulan
felaketten toplumsal paylaşıma doğru hareket tems l ederd , fakat
çsel yaşam lk kez devlet n (pol s) d nsel yaşamına karışıyordu.
Dönüşüm tanrısı D onysosün şölenler nde t yatro oyunları
serg lenmes At nalı gençl ğ n n s yasyon törenler nde ve tam
yurttaşlık kazanmasında öneml b r rol oynadı. Topluma kabul
törenler nde hep görüldüğü üzere tragedya, sey rc ler d le
get r lmeyenle yüzleşmeye ve aşırılığı yaşamaya zorluyordu. Bu
yaklaşım kurban deoloj s ne yakındır, çünkü sonu arınmaya,
(kathars s) yüreğe ve z hne akın eden ş ddetl acıma ve korku
duygularının sonuçlarından kurtulmaya varır. Öte yandan bu yen
kurban etme b ç m ne Eksenel dönem n merhamet aşılanmıştı,
sey rc ler başkasının acılarını kend acılarıymışçasına h ssetmey
öğren r, dolayısıyla duygudaşlık ve nsanlık ufukları gen şlerd .
Platon tragedyadan hoşlanmazdı, çok duygusal bulurdu; ruhun
akıldışı yanını besled ğ ne ve nsanların bütün g z lgüçler n n yalnızca
logos aracılığıyla açığa çıkab leceğ ne nanırdı.
88
M tler kocakarıların
masallarına benzet rd . Gerçek kavrayış b r tek mantıklı, akılcı


söylemle sağlanab l rd .
89
Platonun Sonsuz İdea kuramı, dünyev
varlıkların yanında yalnızca b r gölge olarak kaldığı, göksel
lkörneklere a t esk m tler n felsef çeş tlemes d r. Öte yandan Platon
ç n Aşk, Güzell k, Adalet ve İy kavramları ne m t ne de kuttörenler n
verd ğ çgörüyle, b r tek z hn n mantık gücüyle sez leb l r ya da
algılanab l r. Ar stoteles de Platon'la aynı görüşteyd . Esk m tler
anlaşılmaz bulurdu: "Çünkü ana lkeler tanrı ya da tanrılardan
türeyenlerd r, güzel kokulu çecek (nektar) ve y yecekten tatmayanlar
ölümlü olur derler... fakat bu gerekçeler n gerçeğe uyarlanmasına
bakarsak, bunlar anlaşılmaz sözlerd r." Ar stoteles m tler tıpkı felsef
met nler g b okurdu. B l msel açıdan bakıldığında m tler saçma gel r,
gerçeğ n peş nde olan b r "tanıtlama yoluyla muhakeme yapanlara
dönse" daha y olur.
90
Felsefe çalışmaları o güne dek b rb r n
bütünleyen m tos le logos arasında uçuruma yol açmışa benzer.
Bununla sınırlı kalmadı. M te yönel k bütün hoşgörüsüz
yaklaşımına rağmen Platon f k rler n araştırılmasında ona felsef d l n
ötes nde öneml b r görev verd . İy hakkında logos çerçeves nde b r
şeyler söyleyemey z, çünkü o b r canlı değ l, hem Varlığın hem de
B lg n n kaynağıdır.
Evren n köken ya da tanrıların doğumu g b nedensell ğ
anlaşılmaz kıldığı sanılan ve mantıksızlığa y ce bulaştığı ç n tutarlı
savlarla d le get r lemeyen başka sorunlar da bulunur. Buna göre,
konu felsef söylem n aşağısında kalırsa akla yatkın b r öykünce
(fabl) hoşumuza g deb l r.
91
Örneğ n, Platon ruh hakkında yazarken,
doğunun ruhgöçü (reenkarnasyon) m t ne başvurur.
92
Ar stoteles
tanrılarla lg l bazı m tler n düpedüz saçma olduğunu savunurken, bu


geleneğ n -" lk tözler n heps n n tanrı oldukları"- temel n n "gerçekten
tanrısal" olduğunu kabul eder.
93
Demek k Batı düşünces nde
çel şk ler vardı. Grekler n logosu m toloj ye karşı çıkıyor g b yd ,
ancak f lozoflar onu usçu düşüncen n lkel atası d ye görerek ya da
d nsel söylem ç n gerekl olduğunu düşünerek m t kullanmayı
sürdürdüler. Öyle k Eksenel Çağdak Grek usçuluğu büyük
ed n mler ne karşın Grek d n üzer nde h çb r etk yapmamıştı.
Grekler tanrılara kurban vermey sürdürdü, Eleus s g zemler nde rol
aldılar, ta M lattan Sonra altıncı yüzyılda bu putperest d n İmparator
Just n anus tarafından zorla yasaklanana ve yer ne Hır st yanlık
m tosu konana dek şölenler n kutladılar.



Yüklə 0,55 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin