Eksenel Çağ Sonrası
(MÖ yaklaşık 200-MS yaklaşık 1500)
Buraya kadar olan tar hsel araştırmamızda nsanoğlunu,
m toloj s n gözden geç rmek zorunda bırakan bell başlı entelektüel,
t nsel ve toplumsal devr mler üzer ne yoğunlaşmış bulunuyoruz.
Eksenel Çağ sonrasında b nyılı aşkın b r süre karşılaştırılab l r h çb r
değ ş m dönem yaşanmamıştır. T nsel ve d nsel konularda bugün
hâlâ Eksenel dönem n b lgeler yle f lozoflarının çgörüler ne güven r z;
MS on altıncı yüzyıla dek m t n durumu temel nde aynı kalmıştır. Bu
tar h n ger kalanında Batı üzer ne yoğunlaşacağız, bunun neden
yalnızca b r sonrak lerleme dönem n n burada başlaması değ l, aynı
zamanda Batılı nsanların m toloj y çoktandır kuşkulu görmeye
başlamış
olmalarıdır.
Ayrıca
Batılı
d nler
üzer nde
de
yoğunlaşacağız, çünkü üç tektanrıcı nanç da, b r ölçüde, m toloj k
değ l tar hsel olduklarını ler sürer. D ğer öneml d nler n m te yönel k
tutumları o kadar kararsız değ ld r. H ndu zmde tar he geç c ve
yanıltıcı gözüyle bakılır, bundan dolayı t nsel açıdan göz önünde
bulundurmaya değmez. H ndular m tler n lk örneksel dünyasında
kend ler n daha rahat h ssederler. Bud zm büyük ölçüde ps koloj k b r
d nd r, ps koloj n n erken b ç m olan m toloj y kend ne yakın görür.
Konfüçyüsçülükte kuttören her zaman m t anlatılarından daha öneml
olmuştur. Fakat Yahud ler, Hır st yanlar ve Müslümanlar kend
tanrılarının tar h ç nde etk n olduklarına ve bu dünyadak güncel
olaylarda kend n gösterd ğ ne nanırlar. Bu olayların heps gerçekten
yaşanmış mıydı yoksa "yalnızca" m t m yd ler? Platon ve Ar stoteles
le b rl kte m te karşı Batılı z h nler n takındığı ted rg n tutum
neden yle tektanrıcılar bell aralıklarla kend d nler n felsefen n akılcı
ölçütler ne uygun kılmaya kalkıştılar, gelgelel m çoğu bunun yanlış
olduğu sonucuna varacaktı.
Yahud l k başka nsanların m toloj ler ne yönel k çatışkılı b r tutum
zled . D ğer toplumların m tler ne karşı düşmanca b r duruş
ben msed ğ düşünülmekle b rl kte, bazen de bu yabancı öyküler
yardımıyla Yahud görüşünü d le get rd ğ olurdu. Daha da ötes
Yahud l k daha çok m te es n kaynağı olmayı sürdürdü. Bunlardan
b r Hır st yanlıktı. İsa ve lk havar ler Yahud yd ve Yahud t nsell ğ ne
der n kök salmışlardı, İsa'yı m toloj k b r m te dönüştürmüş olduğu
söylenen Az z Paul de öyle. Burada küçümsey c b r amaç yok. İsa
gerçekten tar hsel b r yd , Romalılar tarafından MS 30 yılında
öldürüldü, lk havar ler de onun öldükten sonra -b r anlamda-
d r ld ğ n düşünmüşlerd besbell . Ne var k tar hsel b r olay
m tleşt r lmed kçe d nsel açıdan es n kaynağı olamaz. Anımsanacağı
g b m t b r zamanlar -b r b ç mde- yaşanmış, aynı zamanda da hep
yaşanan b r olaydır. Meydana gel ş n bell b r dönem kapsayan
sınırlardan kurtarmak ve günümüzde tapınanların yaşamlarına
taşımak gerek r, yoksa eş benzer olmayan, tekrarlanamayan b r
olay ya da başkalarının yaşamlarına gerçekten etk edemeyen
tar hsel b r gar pl k olarak kalır. İsra l nsanlarının Mısır'dan kaçıp
Sazlık Den z n geçt kten sonra neler yaşandığını tam olarak
b lm yoruz, çünkü bu öykü m t olarak yazılmıştır. Fısıh bayramı
kuttörenler yüzyıllardır bu masalı Yahud ler n t nsel yaşamlarının
odak noktasına get rmekte, onlara kend ler n Mısır'dan kaçmış b r
kuşağın çocukları olarak görmeler n anlatmaktadır. Kuşaklar
boyunca tapınanların yaşamlarına ve yürekler ne get r lm ş olan
dönüştürme kuttören olmaksızın b r m t doğru anlamak mümkün
değ ld r. M t eylem gerekt r r: Büyük Kaçış m t Yahud ler n özgürlüğe
kutsal b r değer ver lmes n n aşılanmasını; köle olmanın da ez yet
etmen n de redd n gerekt r r. Kuttörensel uygulamalar ve ahlak
tepk lerle öykü uzak geçm şte yaşanmış b r olay olmaktan çıkar,
yaşayan b r gerçekl ğe dönüşür.
Az z Paul de aynısını İsa ç n yapmıştı. Çok seyrek alıntı yaptığı
İsa'nın öğret ler ya da yeryüzündek yaşamında başından geçenler
onu pek lg lend rm yordu. "B r zamanlar nsan kılığında İsa'yı
tanıdığımızı b lsek de," d ye yazmıştı Kor ntl yen nananlara, "artık o
tanıdığımız k ş değ l."
94
Öneml olan onun ölümünde ve d r lmes nde
yatan "g zem" (Grekçe m tos le aynı kökten gel r bu sözcük) d .
Paul, İsa'yı ölen, sonra da yen den canlanan sonsuz, m toloj k b r
kahramana dönüştürmüştü. İsa çarmıha ger ld kten sonra Tanrı
tarafından eşs z ulu b r konuma çıkarılmış, varlığın daha yüksek b r
b ç m ne "yükselmey " başarmıştı.
95
Öte yandan vaft z olan herkes
(suya batışla gelen geleneksel dönüşüm) İsa'nın ölümünü yaşar ve
yen yaşamını paylaşır.
96
İsa yalnızca tar hsel b r k ş l k değ l, İsa le
aynı özgec yaşamı süren kuttörensel ve ahlak d s pl n aracılığıyla
Hır st yanların yaşamlarında t nsel b r gerçekl kt artık.
97
Bundan
böyle Hır st yanlar onu " nsan kılığında" tanımıyorlardı, fakat başka
nsanların ç nde, kutsal yazıları araştırırken ve Aşa Rabban
ay nler nde karşılaşacakları onunla.
98
Bu m t n doğru olduğunu
tar hsel belgelerden değ l, dönüşümü yaşamış oldukları ç n
b l yorlardı. Demek k İsa'nın ölümü ve "d r l ş " b r m tt : b r zamanlar
İsa'nın başından geçm ş ve artık hep yaşanan b r durumdu.
Hır st yanlık Eksenel Çağdak tektanrıcılığın zamana uygun
yen den fadeler nden b r yd ; d ğer de Müslümanlıktı. Müslümanlar
Muhammed Peygamber (MS yaklaşık 540-632) k tap get rm ş
peygamberler n ve İsa'nın var s olarak görürler. Onun Araplara
get rd ğ kutsal k tap olan Kuranın m tle h ç sorunu olmamıştı.
İç ndek her dörtlüğe ayet, mesel den r. Peygamberlerle -Adem, Nuh,
İbrah m, Musa ya da İsa- le lg l anlatılan bütün öyküler ayet, d ğer
b r dey şle "mesel, teşb ht r", çünkü tanrısal varlıklardan yalnızca
şaret ve s mgelerle söz ed leb l r. Arapça quran sözcüğü "z k r"
demekt r. Kutsal k tap d ndışı başvuru kaynakları g b b lg ed nmek
amacıyla tek başına okunmaz, cam n n kutlu ortamında z kred l r ve
eğer Müslüman b r k ş ahlak em rler doğrultusunda yaşamıyorsa,
gerçek anlamı kavranmayacaktır.
Bu tar hsel d nler n m toloj k boyutu neden yle Yahud ler,
Hır st yanlar ve Müslümanlar kend çgörüler n açıklamak ya da b r
bunalıma karşılık vermek ç n m toloj den yararlanmayı sürdürdüler.
G zemc ler (m st kler) hep m te başvurdular. G zemc l k ve g zem
sözcükler n n Grek d l nde anlamı: 'gözler ya da dudakları
kapatmak'tır. İk s de bel rs z ve d le get r lemeyen deney mlere
gönderme yapar, çünkü sözün ötes nded rler ve dış dünyadan çok ç
dünyayla
l şk l d rler. G zemc ler bütün d nsel geleneklerde
gel şt r lm ş ve kahramanın m toloj k arayışının b r türü olmuş yoğun
d kkat d s pl nler aracılığıyla ruhun der nl kler ne nerler. M toloj bunu
saklı, çsel b r boyut olarak tanımladığından, g zemc ler n yaşadıkları
deney mler lk bakışta gelenekler n n nanç sağlamlığına karşı g b
görüneb lecek m tlerle anlatmaları doğaldır.
Yahud ler n g zemc geleneğ Kabala'da bu durum özell kle
bel rg nd r. Kutsal k tap yazarlarının Bab l'e ya da Asur m toloj s ne
düşmanca yaklaştıklarını görmüştük. Oysa Kabalacıların mgeled ğ
tanrısal evr m sürec Enuma El ş'te d le get r len tedr c
tanrıdoğumdan çok da farklı değ ld r. Akıl sır ermeyen ve
b l nemeyen, g zemc ler n En 'Sof (Sonu olmayan) ded kler n yüce
varlıktan on tanrısal sef rot (rakam) çıkmış, En Sofun Kend
tekl ğ nden n ş ve Kend n nsanoğluna anlatma sürec n tems l eden
on ışık doğmuştur." Her b r sef ra kend n açığa vuruşun (tezahür) b r
aşamasıdır ve kend s mgesel anlamı vardır. Her b r sınırlı nsan
aklını tanrının g zem ne daha er ş leb l r kılar. Her b r Tanrı Sözü,
aynı zamanda da Tanrının dünyayı yaratma neden d r. Son sef ra
Shekh nah (Sak ne) adını alır, Tanrının yeryüzündek hazır
bulunmasıdır bu. Shekh nah çoğu zaman kadın, Tanrının d ş yönü
olarak mgelen r. Kabalacılardan bazıları tanrısal varlığın er l ve d ş
öğeler n n c nsel kurula g rd kler n b le düşünür, bunu bütünlük ve
yen den b rleşme mges olarak alır. Kabalanın bazı b ç mler nde
Shekh nah kaybolmuş ve tanrıdan uzaklaştırılmış, tanrısal dünyadan
sürgüne gönder lm ş ve kend kaynağına dönme özlem çeken b r
gel n olarak dünyayı dolaşır. Musa Yasaları özenle gözet l rse,
Kabalacılar Shekh nah'ın sürgününe son ver p dünyayı Tanrıya ger
vereb l rler. Kutsal k tap çağında Yahud ler, Anat g b tanrısal eş n
aramak adına dünyayı dolaşan ve Baal le yen den c nsel
b rleşmes n kutlayan yerel tanrıça kültler nden nefret ederlerd .
Ancak Yahud ler göksel varlığın g zeml b r yolla kavranmasını d le
get rmen n b r çares n bulmaya çalışınca, sövgüler düzdükler bu
putperest m t üstü kapalı onaylamış oldular.
Kabala kutsal k taba dayanmıyor g b görünmekteyd , ancak
modern çağdan önce b r m t n h çb r "resm " çeş tlemes n n olmadığı
varsaydırdı. İnsanlar yen b r m t türetmekte ya da esk m toloj k b r
anlatının köktenc yorumunu yapmakta h çb r sakınca görmezlerd .
Kabalacılar Kutsal K tabı olduğu g b okumazlardı; kutsal met ndek
her b r sözcüğün şu ya da şu sef raya gönderme yapan eleşt rel
yorumlama yöntem gel şt rm şlerd . Örneğ n, Yaradılışın
lk
bölümündek her dörtlük Tanrının saklı yaşamında karşılığı olan b r
olayı anlatıyordu. Dahası Kabalacılar Yaradılış'ta anlatılanlarla h ç
benzerl k taşımayan yen b r yaratılış m t türetmekten de
çek nmem şlerd . Yahud ler 1492 yılında Katol k monarş n n başı
Ferd nand ve Isabella tarafından İspanya'dan sınır dışı ed ld kten
sonra b rçoğu I. Yaradılış'tak yatıştırıcı ve düzenl yaratılış m t yle
l şk kuramaz oldular, o zaman da Kabalacı İsaac Lur a (1534-72)
kusurlu yaratılışın sonucunda oluşan yanlış başlangıçlar, tanrısal
yanlışlar, patlamalar, kes n yasaklamalar ve ş ddetl felaketlerle dolu,
her şey n yanlış yerde bulunduğu bambaşka b r yaratılış m t anlattı.
Kutsal k taptak öykülerden görülmed k b ç mde ayrılmasıyla
Yahud ler şaşırtmak şöyle dursun, Lur a'nın Kabalası Yahud ler n
k tle hareket ne dönüştü. Altıncı yüzyılda Yahud ler n başından geçen
traj k olayları yansıtan bu m t tek başına değ ld . Lur a m te can veren
özel kuttörenler, med tasyon yöntemler ve ahlak d s pl nler bulmuş,
dünya çapındak Yahud ler n yaşamlarında t nsel b r gerçekl k
yaratmıştır.
Hır st yan ve Müslüman tar hler nde de benzer örnekler vardır.
Batıdak Roma İmparatorluğu yıkıldığında, Kuzey Afr ka'da H ppo
p skoposu Az z August ne (354-430) Adem ve Havva m t n yen den
yorumlamış ve İlk Günah m t n gel şt rm şt . Adem' n boyun eğmezl ğ
yüzünden Tanrı bütün nsan ırkını sonsuza dek lanetlem şt (h çb r
kutsal k tapta dayanağı olmayan b r f k r daha). Suç, hazzı Tanrı'da
değ l de yalnızca yaratıklarda arayan akıldışı arzu demek olan, lk
günahın kalıcı etk s "şehvet" le k rlenm ş c nsel eylem yoluyla
Adem' n soyundan gelenler n tümüne m ras kalmıştı. Şehvet en
yoğun olarak Tanrı'nın en konu unutulduğu ve yaratıkların
utanmadan b rb rler nden zevk aldıkları c nsel eylemde bell yd .
Duygu karmaşası ve kural tanımaz tutkular tarafından aşağılanan bu
anlayış b ç m , Batı'dak usçuluğun, yasa ve düzen n barbar kab leler
tarafından ayaklar altına alındığı Romanın görünümüne çok
benz yordu. Batılı Hır st yanlar İlk Günahı çoğu zaman nançlarının
temel olarak görür, fakat Roma'nın düşmed ğ B zans'ta Rum
Ortodokslar bu öğret y h çb r zaman tam olarak onaylamaz, İsa'nın
b zler İlk Günahtan korumak adına öldüğüne ve eğer Adem günah
şlemeseyd Tanrının
nsana dönüşeceğ n
ler sürdüğüne
nanmazlar.
İslam d n nde de, g zemc ler Tanrı'dan ayrılma ve ger ye
dönmeyle
lg l m tler gel şt rd ler. Muhammed Peygamber n
Kudüs'tek Tapınak Tepes nden (Harem- Şer f) Tanrı Katına g zeml
b r b ç mde yükseld ğ söylend . Bu m t Müslüman t nsell ğ n n lk
örneğ ne dönüşmüş, Sof ler aynı m toloj k yolculuğu Peygamber n
gerçekleşt rd ğ eşs z İslam eylem ya da Tanrıya "tesl m" oluş olarak
s mgeleşt rm şt r. Ş Müslümanlar Peygamber n soyundan gelen ve
mam ("önder") adı ver len erkeklerle lg l m tler gel şt rd ler. Her
İmam göksel b lg n n ( lm; l m) yen den doğmasıydı. Soy tüken nce
son İmam ç n "g zl b l nmeze" (okültasyon) g rd ve b r gün adalet ve
barış çağını başlatmak üzere ger dönecek ded ler. Bu noktada, Ş l k
öncel kle g zeml b r akımdı, özel med tasyon d s pl nler ve t nsel
yorum olmaksızın bu m t h çb r anlam fade etmezd . Ş ler m tler n n
harf harf ne yorumlanacağını hedeflemem şlerd . Müslüman nancını
küçümser g b görünen İmamlık m t kutsalın çalkantılı ve tehl kel b r
dünyada hazır ve nazır bulunmasının, ulaşılab l r olmasının g zemc
anlamda d le get r lmes n n s mgesel yoluydu. Saklı İmam m tleşm şt ;
olağan tar hten çıkarılarak uzay ve zamanın sınırlarından kurtulmuş
ve Abbas Hal fes n n buyruğuyla ev haps nde yaşadığı döneme göre
Ş ler n yaşamlarında, aykırı olarak, daha canlı b r yer ed nm şt .
Öykü kutsalla lg l anlayışımızın elle tutulamaz ve boş olduğunu,
dünyada bulunduğunu ama onun b r parçası olmadığını d le get r r.
Ancak Grekler n anladığı anlamda m tos le logos arasındak
bölünme yüzünden, bazı Yahud ler, Hır st yanlarla Müslümanların
gelenekler ndek zeng n m toloj k öğelerden rahatsız olmuşlardı.
Platon le Ar stoteles sek z nc ve dokuzuncu yüzyıllarda Arapça'ya
çevr ld ğ nde, k m Müslümanlar Kuran'ın d n n logos d n yapmaya
çalışmışlardı. Ar stoteles' n şaret ett ğ İlk Neden' örnek alarak
Allah'ın varlığına "kanıtlar" türetm şlerd . Feylozoflar adı ver len bu
k mseler İslam d n n lkel d ye gördükler m toloj k öğeler nden
tem zlemek st yorlardı. Güç b r görevd üstlend kler , f lozofların
tanrısı dünyev olayları d kkate almadığından tar hte kend n açığa
vurmadı, dünyayı yaratmadı, hatta nsanoğlunun varlığından b le
habers zd . Y ne de Feylozoflar İnc l' akla uygun kılmaya soyunmuş
İslam
mparatorluğundak Yahud lerle b rl kte b rtakım
lg nç
çalışmalar yaptılar. Buna rağmen Felsefe yalnızca küçük b r aydınlar
topluluğuyla sınırlı önems z b r çaba olarak kaldı. İlk Neden İnc l le
Kuran'ın tanrısından daha mantıklı olab l r, ne var k onlarla pek
lg lenmeyen tanrısal b r varlığın lg s n çekmek çoğu k mse ç n
zordur.
Rum Ortodoks Hır st yanlar bu akılcı çalışmayı bel rg n b ç mde
hor gördüler. Kend Elen gelenekler n tanırdı onlar; Platonun
sözler n n ters ne, logos le m tos İy n n varlığını kanıtlayamazdı.
Tanrıb l m
araştırmasının
akılcı
b r
çaba
olamayacağı
görüşündeyd ler. Kutsalı tartışmak ç n mantığı kullanmak çorbayı
çatalla çmeye çalışmak kadar yararsız b r çabaydı. Tanrıb l m ancak
yakarışlar ve ay nler eşl ğ nde zlen rse geçerl olurdu. Müslümanlarla
Yahud ler sonunda aynı sonuca varmışlardı. On b r nc yüzyılda
Müslümanlar felsefen n t nsell kle, kuttören ve yakarışlarla
bağdaştırılması gerekt ğ ne karar verd ler ve Sof ler n m toloj k,
g zemc d n on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar İslam'a örnek
oluşturdu. Benzer b r yaklaşımla, Yahud ler de İspanya'dan kovulmak
g b trajed ler yaşadıklarında f lozoflarının akılcı d n n kend ler ne
yardımcı olmadığını fark etm ş ve z hn n der nler ne nerek acı ve
özlemler n n çsel kaynağına ulaşan Kabala m tler ne dönmüşlerd .
Heps m toloj yle mantığın b rb r n tümled ğ görüşüne yen den
sarıldı. Tıp, matemat k ve -Müslümanların özell kle üstün oldukları-
doğal b l mler dünyasında logosun yer n h çb r şey dolduramazdı.
Gelgelel m yaşamlarının n ha anlamını ve önem n bulmak
sted kler nde, umutsuzluklarını g dermeye çalıştıklarında ya da kend
k ş l kler n n ç dünyasını keşfetmey d led kler nde, m t n varlık
alanına g rm şlerd .
Öte yandan on b r nc ve on k nc yüzyıllarda Batı Avrupa'dak
Hır st yanlar, Roma İmparatorluğunun çöküşünün ardından yaşanan
Karanlık Çağda yoksun bırakıldıkları Platon le Ar stoteles' n
çalışmalarını yen den keşfetm şlerd . Yahud lerle Müslümanların
kend m toloj ler n akılcılaştırma çabalarını bırakmaya başladıkları b r
sırada, Batılı Hır st yanlar b r daha tümüyle y t rmeyecekler b r
coşkuyla bu çalışmalara sarıldılar. M tlere olan duyarlılıklarını
y t rmeye başlamışlardı. Öyleyse nsanların artık m toloj k bağlamda
düşünmes n çok zorlaştıracak nsanlık tar h n n b r sonrak büyük
dönüşümünün kökenler n n Batı Avrupa'dan gelmes , belk de h ç
şaşırtıcı değ ld .
|