P-16
UZUN SÜRELİ VİDEO EEG MONİTÖRİZASYON
KOMPLİKASYONU: FRAKTÜR
Nurhak DEMİR,
1
Barış BAKLAN,
2
İbrahim ÖZTURA,
2
1
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ,
SİNİR BİLİMLER ANABİLİM DALI, İZMİR
2
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, İZMİR
Olgu-
Amaç: Olgu temelinde video EEG monitörizasyon kompli-
kasyonlarının gözden geçirilmesi.
Metod: Uygun medikal tedaviye rağmen yaklaşık 10 yıldan
beri epileptik nöbetleri devam eden olgu dirençli epilepsi
olarak ele alındı. Cerrahi tedavi açısından değerlendirme-
ya alınan hastada epileptik odak lokazliasyonunun belir-
lenmesi amacıyla video EEG monitörizasyonu gerçekleşti-
rildi. Kullanmakta olduğu antiepileptik ilaç tedavisi hasta-
neye yatırıldıktan sonra azaltıldı.
Sonuçlar: Olgunun 16 saat içerisinde 8 epileptik nöbeti ka-
yıtlandı. Kompleks parsiyel başlangıçlı nöbetlerin çoğunda
sekonder jeneralize tonik klonik aktivite fazı gelişti. Nöbet-
lerden sonra sol omuz bölgesine lokalize ağrısı nedeniyle
ortopedik olarak değerlendirlen hastada omuzda çıkıklı kı-
rık tespit edildi.
Tartışma: Dirençli epilepsinin tedavisinde önemli bir yakla-
şım olan cerrahi tedavi hazırlığında vazgeçilmez olarak kul-
lanılan uzun süreli vEEG monitörizasyonun kıymetli katkı-
ları yanı sıra karşılaşılabilecek komplikasyonlar göz önün-
de bulundurulmalıdır.
Anahtar kelimeler: vEEG monitörizasyon, komplikasyon, kırık
P-17
MİYOKLONİSİ ÖN PLANDA OLAN HASHİMOTO
ENSEFALOPATİSİ
Seden DEMİRCİ,
1
Kadir DEMİRCİ,
2
Mesut YILDIZ,
2
1
TOKAT DEVLET HASTANESİ NÖROLOJİ KLİNİĞİ, TOKAT
2
TOKAT DEVLET HASTANESİ PSİKİYATRİ KLİNİĞİ, TOKAT
Olgu-
Hashimoto ensefalopatisi, nadir görülen, yüksek antitiroid
antikor seviyeleri ile ilişkili, otoimmün etyolojiye bağlı ol-
duğu düşünülen ve steroid tedavisi ile düzelen bir klinik
tablodur. Bu yazıda miyokloni, kognitif etkilenme ve psi-
kiyatrik belirtilerle prezente olan hashimoto ensefalopati-
si olgusu sunulmuştur.
Ellibir yaşında erkek hasta miyokloni ve davranış değişik-
likleriyle başvurdu. Özgeçmişinde Diabetes mellitus ve hi-
potiroidisi mevcuttu. Sistemik muayene normaldi. Nörolo-
jik muayenesi apatik görünüm ve dizartik konuşma dışında
normaldi. Laboratuar tetkiklerinde: hemogram ve biyokim-
ya tetkiki normaldi. Sedimentasyonu artmıştı. Tümör belir-
teçleri, B12 vitamin, Folat ve CRP normaldi. Serbest T3 ve
T4 normal, TSH yüksekti. Anti TPO: 503,8 IU/ml (0-34), Anti
TG: 835,7 IU/ml (0-115) idi. Tiroid USG’de ekojenite azalmış-
tı, sağ lobda ekojen, sol lobda hipoekoik birer nodül izlen-
di. Kranial MRG’si normaldi. EEG’sinde hafif derecede yay-
gın zemin ritmi yavaşlaması gözlendi. BOS direkt bakısı ve
biyokimyası normaldi. Hastanın başvurusundaki SMMT 24
45
8. Ulusal Epilepsi Kongresi - Poster Bildiriler
puandı. Hastada Hashimoto ensefalopatisi düşünüldü. Ti-
roid replasman tedavisi dozu ayarlandı. Miyokloni için val-
poik asit başlandı. 10 gün sonunda miyoklonileri azalan ve
kognitif belirtileri süren hastaya oral prednizolon tedavisi
1 mg/kg dozunda başlandı ve onbeş gün izlendi. Hastanın
miyoklonileri tamamen düzeldi. Psikiyatrik belirtileri ge-
riledi. SMMT 29 olarak değerlendirildi. Kontrol EEG’si nor-
maldi. Steroid dozu azaltılarak 2 ayda kesildi. 3 ay sonun-
da hastanın şikayetlerinde artış yoktu. Tetkiklerinde ötiroid
olan hastanın antitiroid antikor seviyeleri normaldi.
Nadir bir tablo olması ve tanı konulduğunda tedavi edile-
bilmesi nedeniyle miyokloni, kognitif etkilenme ve psiki-
yatrik bulgularla başvuran hastaların ayırıcı tanısında Has-
himoto ensefalopatisi akla gelmelidir.
P-18
EEG TAKİPLERİYLE TANI KONAN OLASI CREUTZFELDT-
JAKOB OLGUSU
Rasim TUNÇEL, Habibe ONBAŞI, Fatma AKKOYUN,
Fikret BADEMKIRAN
EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ, İZMİR
Olgu-
Yetmiş iki yaşında kadın hasta, 3 ay önce başlayan ve gi-
derek artan unutkanlık yakınması var. Bir ay önce denge-
sizlik, sıçramalar ve bilinç bozukluğu olmaya başlıyor. Gi-
derek bilinci kötüleşmesi üzerine subakut başlangıçlı en-
sefalit, ensefalopati açısından nöroloji kliniğimizde yatırıla-
rak izlendi. Özgeçmişinde; 2003 yılında sol ASM infarkt, ve
2006 yılında Mitral valv replasmanı öyküsü vardı. Muaye-
nesinde sağ üst ekstremitede seyrek myokloniler saptan-
dı ve takiplerinde myoklonilerinde belirgin bir artış gözlen-
di. Zaman zaman başın sağa deviye olduğu ve sağ omuz ve
kollarında katıldığı fokal motor nöbetler gözlendi. Levati-
rasetam 2000 mg/gun başlandı ve buyuk oranda myoklo-
nuslar kontrol altına alındı. Olguya metal kalp kapağı nede-
niyle MRG yapılamadı. LP yapılarak akut ensefalitler dışlan-
dı. Olgunun ilk EEG tetkikinde diffüz yavaşlama vardı. Takip
EEG’lerinde diffüz yavaşlama ve zaman zaman ortaya çıkan
diken ve keskin dalga dejarjları saptandı sonraki takiple-
rinde zemin ritmi düzleşmesi ve 1-2 saniyede bir ortaya çı-
kan periyodik, keskin/diken jeneralize deşarjlar izlendi ve
bu dejarjlar daha sonra çekilen tüm EEG’lerde devam etti.
Olgu mevcut klinik ve EEG takipleri ile olası Creutzfeldt-
Jakob hastası olarak değerlendirildi. Olgumuz hastalığın
nadir görülmesi ve EEG’sinin oldukça tipik olması nedeniy-
le sunmaya değer bulduk.
P-19
PARRY ROMBERG SENDROMU: İKİ OLGU
Aygül GÜNEŞ, Aylin BİCAN DEMİR, İbrahim BORA
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ,
NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, BURSA
Olgu-
Giriş: Parry Romberg Sendromu (PRS) veya diğer ismiyle
progresif fasial hemiatrofi nadir görülen, etyolojisi bilinme-
yen, yüzün bir tarafında deri ve subkutan doku atrofisiyle
karakterize bir hastalıktır.(1)
Olgular
İlk vaka 54 yaşında kadın 1 yıl önce sol yanakta çökme ol-
duğunu fark etmiş. Çökme (atrofi)’nin giderek arttığını ve
son 1-2 aydır bu bölgede uyuşukluk olmaya başlamış olan
vakanın Nörolojik Muayenesinde sol buccinator bölgede
atrofi dışında özellik yoktu. Kranial MR, EEG’si normaldi.
ENMG’si solda hafif derecede fasial nöropatiyi destekler ni-
telikteydi. Sağ elde yapılan sempatik deri cevabı testi nor-
maldi.
İkinci vaka 27 yaşında erkek 6 yıldır sağ yanakta olan çökük-
lük varmış. Zamanla çöküklük (atrofi) genişlemiş ve o alan
kahverengiydi. Son 4 yıldır ayda yada 2 ayda bir olan baş
dönmesi, bulantı hissi ve sağ elde uyşukluk hissinin oldu-
ğu şuurun açık olduğu 10 saniye süren basit parsiyel nöbeti
varmış. EEG’si paroksismal olayı destekler nitelikteydi. Oks-
karbazepin başlandı ve takibe alındı. Sempatik sinir sistemi
tutulumu açısından ENMG’sinde sempatik deri yanıtı nor-
maldi. Siringomyeli açısından Servikal MR’ı normaldi. İnt-
rakaranial lezyon açısından çekilen Kranial MR’ı normaldi.
Dermatoloji tarafından kolşisin 3x1 başlanıp takibe alındı.
Tartışma: Sonuç olarak; PRS etyopatogenezi aydınlatılama-
mış, bir yüz yarımında cilt, ciltaltı dokular ve bazen de ke-
mik yapının ilerleyici atrofisi ile giden, olguların %15’inde
nörolojik bulguların tabloya eşlik ettiği ender görülen bir
hastalıktır.(2) Olguların nörolojik bulgusu olmasa bile be-
yin parankimi ve fonksiyonun (EEG) gösterilmesi, nöbet
açısından sorgulanması epileptik sendromların tedavisine
imkan sağlayacaktır.
Kaynaklar:
1. Pichiecchio A, Uggetti C, Grazia Egitto M, Zappoli F.
Parry-Romberg syndrome with migraine and intracranial
aneurysm. Neurology 2002; 59:606-608.
2. Braun-Falco O, Plewig G, Wolff H H, Burgdorf W H C. Der-
matology. Newyork: Springer-Verlag Berlin Heidelberg:
2000;751-832
46
Epilepsi 2012;18(2)
P-20
EPİLEPSİ TANILI HASTALARDA EEG BULGULARI,
KLİNİK TAKİP VE TEDAVİYE UYUM
Bahar ERBAŞ
GEBZE FATİH DEVLET HASTANESİ, KOCAELİ
Amaç: Bu çalışmada hastanemizde epilepsi tanı/ön tanı-
sıyla EEG incelemesi yapılan hastaların EEG bulguları, kli-
nik özellikleri mevcut hasta kayıtlarından incelenmiş, kayıt-
lardaki eksikliklerin yanısıra tanının doğruluğu ve hastala-
rın takip/tedaviye uyumları değerlendirilmiştir.
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 2 no’lu polikliniğimize başvura-
rak EEG çekimi yapılmış olan epilepsi tanılı ve klinik olarak
epilepsi düşünülen 32 hasta dahil edilmiştir.
Bulgular: Hastaların E/K oranı 13/19, hastaların %82’si 2-3.
dekaddaydı (yaş aralığı 9-60). Hastalardan yalnızca ikisin-
de eski incelemelere ait tam kayıtları içeren dosyaları mev-
cuttu. Altı hastanın MR bulgularında patoloji izlenmişti, beş
hasta istenen görüntüleme sonuçlarını getirmemişti, di-
ğerleri normaldi. Sekiz hastanın EEG’sinde patoloji izlendi
(3 jeneralize/5 fokal). Klinik olarak fokal özellik taşıyan nö-
bet tarifi yapan beş hasta vardı. 20 hasta VPA veya LVT, 10
hasta CBZ veya OXZ, iki hasta çoklu ilaç kullanıyordu.
Sonuç: Hastaların önemli bir kısmında (%40,8) kayıtlara ait
bilgilerin önemi vurgulandıktan sonra dosyalarını getirdik-
leri ve korudukları, sağlık sisitemindeki zorluklara karşın
klinik olarak epilepsi tanısında tama yakın doğrulukta kon-
duğu izlenmiştir.
P-21
SEREBROVASKÜLER HASTALIKLARDA ERKEN VE GEÇ
DÖNEMDE NÖBET SIKLIĞI
Turgay DEMİR, Kezban ASLAN, Hacer BOZDEMİR
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ NÖROLOJİ ABD
Amaç: Serebrovasküler hastalıklar (SVH), özellikle ileri yaş-
larda olmak üzere, semptomatik epilepsilerin patogene-
zinde önemli bir yere sahiptir. Çalışmada SVH sonrası ge-
lişen erken ve geç başlangıçlı epileptik nöbetlerin sıklığını
ve prognozunu belirlemeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Retrospektif olarak yapılan çalışmada akut
serebrovasküler hastalık tanısı alan 1789 hastanın Nörolo-
ji arşiv dosyası tarandı ve epileptik nöbet geçirdiği tespit
edilen 188 hasta çalışmaya dahil edildi. İnme sonrası nöbet
geçiren hastalar erken ve geç dönem nöbet grubu olmak
üzere iki grup oluşturuldu.
Bulgular: Erken ve geç dönem nöbet geçiren gruplar bir-
likte değerlendirildiğinde inme sonrası nöbet sıklığı %10,5
bulundu. Erken başlangıçlı nöbet sıklığı %5,1, geç başlan-
gıçlı nöbet sıklığı %5,4 olarak saptandı. İskemik inme son-
rası nöbet sıklığı %10,2, hemorajik inme sonrası nöbet sık-
lığı ise %11,4 bulundu. Erken başlangıçlı nöbet sıklığı iske-
mik inme sonrası %4,9, hemorajik inme sonrası %5,7; geç
başlangıçlı nöbet sıklığı iskemik inme sonrası %5,3, he-
morajik inme sonrası %5,7 olarak saptandı. Hastaların %
90,5’inde monoterapi ile nöbetler tam ya da kısmi olarak
kontrol altına alındı.
Sonuç: İnme sonrası nöbetlerin en sık 60 yaş üstünde or-
taya çıktığı ve çoklukla monoterapi ile kontrol altına alın-
dığı görülmüştür. İnme sonrası geç başlangıçlı nöbetlerin
göreceli olarak daha sık görüldüğü, erken ve geç başlan-
gıçlı nöbetlerin hemorajik inmede daha sık olduğu dikka-
ti çekmiştir.
P-22
POSTSTROKE EPİLEPSİDE KLİNİK ÖZELLİKLER VE
PROGNOZ İLE İLİŞKİSİ
Turgay DEMİR, Kezban ASLAN, Hacer BOZDEMİR
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ NÖROLOJİ ABD, ADANA
Amaç: Serebrovasküler hastalıklar, ileri yaş hastalarda
semptomatik epilepsinin patogenezinde önemli bir yere
sahiptir. Altmış yaşından sonra gelişen epileptik nöbetlerin
%45’inin nedeninin SVH olduğu bildirilmiştir.
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya inme sonrası nöbet geçiren 82
(%43,6) kadın, 106 (%56,4) erkek olmak üzere toplam 188
hasta alındı.
Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 55,4±16,1 (18-84), ka-
dın hastaların yaş ortalaması 53,5±17,8 (18-83), erkek has-
taların yaş ortalaması 56,8±14,5 (20-84) olarak saptandı.
Poststroke epilepsili hastaların %75,6’sında iskemik inme,
%24,4’ünde hemorajik inme belirlendi. SVH içinde, iskemik
inme sonrası nöbet sıklığı %10,2, hemorajik inme sonrası
ise %11,4 olarak tespit edildi. Sağ hemiparezisi olan olgu-
larda geç başlangıçlı nöbetlerin daha fazla görüldüğü dik-
kati çekti. Hastaların %27.1’inde büyük arter aterosklerozu,
%18,6’sında küçük arter aterosklerozu, %19.6’sında kardi-
yoembolizm, %9,5’sinde belirlenen diğer nedenler (vaskü-
lit, MTHFR mutasyonu, gebelik, migren, orak hücre anemi-
si) belirlenirken, %0,05 hastada ise hiçbir neden tespit edil-
medi. Hastaların 172 (%91,4)’sinde lober tutulum olup bu
hastalar ile SVH sonrası nöbet gelişimi arasında istatistiksel
olarak ilişki anlamlı bulundu (p<0,05). Hastaların %91,4’de
supratentoryel, % 8,6’sında ise infratentoryel tutulum tes-
47
8. Ulusal Epilepsi Kongresi - Poster Bildiriler
pit edildi. Hastaların %62,7’sinde orta serebral arter sulama
alanında tutulum mevcuttu.
Sonuç: Tedavi sonrasında, intraserebral hemoraji tanılı has-
taların %67,6’sında, iskemik inmeli olup büyük arter ate-
rosklerozu bulunan hastaların %58,8’inde, küçük arter ate-
rosklerozlu hastaların %85,7’sinde nöbetler tam olarak
kontrol altına alındığı belirlendi.
P-23
MULTİPL SKLEROZ İLE UYUMLU RADYOLOJİK VE
LABORATUVAR BULGULARI OLAN JENERALİZE
EPİLEPSİ OLGUSU
Deniz YERDELEN,
1
Tülin YILDIRIM
2
1
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ ADANA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA
MERKEZİ, NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, ANKARA
2
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ ADANA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA
MERKEZİ, RADYOLOJİ ANABİLİM DALI, ANKARA
Olgu: Otuz-bir yaşında kadın olgu, 3 ay içinde 3 kez bayıl-
ma ve bir haftadır karbamazepin 400mg/gün kullanırken
3 gündür başlayan uyku ve uyanıklıkta vücudunun çeşitli
yerlerinde sıçrama yakınmaları ile kliniğe kabul edildi.
Özgeçmiş ve soygeçmişinde özellik belirlenmedi. Nörolojik
muayene normaldi. Video-EEG Monitorizasyonu (47 saat)
sırasında uyku ve uyanıklıkta subkortikal izole keskin ve di-
ken dalga boşalımları ile bu aktiviteler sırasında ara ara ol-
guda myokloni ve çekimin son saatlerinde bir kez JTK va-
sıfta nöbet kaydedildi. Hastaya ileride gebelik düşünce-
si olabileceğinden öncelikle lamotrijin başlandı. Lamotri-
jin ile myoklonileri kontrol altına alınamadığından lamotri-
jin kesildi, valproat sodyum başlandı. Ancak, valproat sod-
yum 750mg/gün ile myoklonilerin arttığı bildirilmesi üze-
rine valproat sodyum kesildi, levetirasetam başlandı. Olgu
1500mg/gün levetirasetam ile bir yıldır nöbetsiz izleniyor.
Etyolojiye yönelik yapılan serebral MRG’de infra ve supra-
tentorial lokalizasyonda T2 ağırlıklı serilerde hiperintens
lezyonlar, sağda lateral ventrikül oksipital hornu komşu-
luğunda izlenen lezyonda silik kontrastlanma saptandı.
Hastanın MRG bulguları nedeni ile yapılan VEP’de bilateral
P100 değeri uzamış bulundu. BOS’da tip 2 paterni oligok-
lonal bant pozitif bulundu. Üç ay sonra tekrarlanan MRG’de
supra ve infaratentorial lokalizasyonda daha önceden
mevcut olan demiyelinizan plaklarda kısmen regresyon
olduğu, ancak her iki frontalde (sol frontaldeki hafif kont-
rast tutan) yeni ortaya çıkan silik sınırlı lezyonlar ve C6-7’de
kontrast tutmayan lezyon saptandı. Biyokimya, tam kan sa-
yımı, vitamin B12, folik asit ve TSH normal bulundu. Vaskü-
lit ve enfeksiyon testleri ile mitokondrial hastalık açısından
yapılan incelemeler negatif bulundu.
Multipl skleroz radyolojik ve laboratuvar bulguları olan, an-
cak kliniği olmayan bu olgu epilepsi açısından klinik izle-
mi ve laboratuvar bulguları ile tartışılmak için uygun gö-
rülmüştür.
P-24
ANTİEPİLEPTİK KULLANAN EPİLEPSİ HASTALARINDA
HİPERLİPİDEMİ: ÖN ÇALIŞMA
Nida Fatma TAŞÇILAR,
1
Armağan VAROL,
1
Bekir Enes DEMİRYÜREK,
1
Fürüzan KÖKTÜRK
2
1
ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, ZONGULDAK
2
ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
BİYOİSTATİSTİK ANABİLİM DALI, ZONGULDAK
Amaç: Kliniğimizde epilepsi tanısı ile izlenen hastalarda an-
tiepileptik kullanımı ile hiperlipidemi ilişkisi araştırılmıştır.
Gereç ve Yöntem: Kliniğimize son 3 yılda başvuran epilep-
si hastaları retrospektif olarak taranmıştır. Serebrovasküler
hastalık öyküsü olan, antidiyabetik kullanan, tiroid hormo-
nu kullanan, takiplerde epilepsi düşünülmeyen, antidiüre-
tik kullanan, epilepsi tanısı olan ama antiepileptik kullan-
mayan, antihiperlipidemik kullanan ve birden fazla antiepi-
leptik kullanan hastalar çalışma dışı tutulmuştur. Çalışma-
ya en az 3 aydır monoterapide aynı antiepileptiği kullanan
epilepsi hastaları alınmıştır. Hastaların ilaç başlandıktan en
az 3 ay sonra istenmiş olan lipid profilleri değerlendirilme-
ye alınmıştır.
Bulgular: Retrospektif olarak taranan 448 hastadan şartla-
rı karşılayan 82’sinin yaş ortalaması 36,39±16,05’dır. Hasta-
ların 45’i kadın (%54,9), 37’si erkekti (%45,1). KBZ kullanan-
ların %26’sında, valproik asit (VPA) kullananların %29’unda,
difenilhidantoin (DPH) kullananların %22’sinde, okskaraze-
pin (OXC) kullananların %10’unda olmak üzere 1. nesil an-
tiepileptik kullananların %25’inde, levetirasetam (LEV) kul-
lananların %37’sinde olmak üzere 2.nesil antiepileptik kul-
lananların %36’sında HDL düşüklüğü saptanmıştır. Hiperli-
pidemi ise KBZ kullananların %23’ünde, DPH kullananların
%44’ünde, VPA kullananların %11’inde, OXC kullananların
%5’inde olmak üzere 1. nesil antiepileptik kullananların %
%20’sinde, LEV kullananların %25’inde olmak üzere 2. nesil
antiepileptik kullananların %21’inde hiperlipidemi saptan-
mıştır. Ancak monoterapi kullanan hastaların lipid profilleri
açısından aralarında fark saptanmamıştır.
Sonuç: Yayınlarda hiperlipidemi en fazla KBZ’de bildiril-
mektedir. 2. nesil antiepileptiklerle ilgili sınırlı sayıda ya-
yın bulunmaktadır . HDL düşüklüğü KBZ ve VPA kullanan-
48
Epilepsi 2012;18(2)
larda sık görülmekle birlikte LEV kullananlarda ise bunlar-
dan daha fazla oranda düşük bulunmuştur. Çalışmamızda
LEV’in DPH’den daha az ama KBZ kadar hiperlipidemi yap-
tığı görülmüştür. Bu nedenle yeni nesil antiepileptiklerle il-
gili daha geniş çalışmalara ihtiyaç vardır. Nitekim bu çalış-
mamız bir ön çalışma niteliğinde olup devam etmektedir.
P-25
EFFECTS OF LAMOTRIGINE AND TOPIRAMATE ON
BRAIN MATURATION AND COGNITIVE FUNCTIONS IN
OFFSPRINGS OF PREGNANT RATS
Ersel DAĞ,
1
Zeynep ÖZCAN DAĞ,
2
Gıyasettin BAYDAŞ,
3
Mehmet TUZCU,
4
Tahir K. YOLDAŞ,
5
Bülent MÜNGEN,
6
Ramazan BAL
7
1
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, NÖROLOJİ ANABİLİM
DALI, KIRIKKALE
2
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, KADIN HASTALIKLARI
VE DOĞUM ANABİLİM DALI, KIRIKKALE
3
BİNGÖL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ, BİNGÖL
4
FIRAT ÜNİVERSİTESİ, BİYOLOJİ BÖLÜMÜ, ELAZIĞ
5
HARRAN ÜNİVERSİTESİ, NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, ŞANLIURFA
6
FIRAT ÜNİVERSİTESİ NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, ELAZIĞ
7
FIRAT ÜNİVERSİTESİ FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI, ELAZIĞ
Amaç: Yüksek dozlarda lamotrijin ve topiramat kullanan
annelerin bebeklerinde beyin maturasyonunda gecikme
ve kognitif bozukluklar bildirilmiştir. Bu çalışmada; gebe-
likde lamotrijin ve topiramat kullanmanın yavruların beyin
gelişimine etkilerini araştırmak amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: 28 adet Wistar albino cinsi gebe rat rast-
gele 7 gruba ayrıldı. 1. grup kontrol, 2, 3 ve 4. grup topira-
matın 1, 2, ve 3. trimesterinde ve gene aynı şekilde lamotri-
jinin intraperitoneal 25 mg/gün olarak 1, 2 ve 3. trimester-
de uygulandığı gruplar da 5,6, ve 7 grubu oluşturuldu. Do-
ğum sonrası 75. günde ratlar öğrenme testlerine tabi tu-
tuldu.
Bulgular: Morris water maze testinde, uzaysal öğrenme to-
piramat I ve III grubunda bozulmuş olarak bulundu. (p<0,05
and p<0,001). Western blot analizinde topiramat’ın 1. tri-
mesterde verildiği grupta GFAP ve S 100 proteini düşük bu-
lundu.
Sonuç: Bu bulgular eşliğinde gebelikte lamotrijin kullanımı-
nın topiramat kullanımına göre daha güvenilir olduğu dü-
şünülebilir.
P-26
VALPROİK ASİT’İN NADİR YAN ETKİLERİ: GİNGİVA
HİPERPLAZİSİ VE SERVİKAL LENFADENOPATİ
Ersel DAĞ,
1
Serhat DEMİRER,
2
Burcu GÖKÇE,
1
Betül ACAR,
1
Hüseyin Gencay KEÇELİ,
2
Dostları ilə paylaş: |