Uğur Bahadır AYLIKÇI,
2
Ali Kemal ERDEMOĞLU
1
1
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ,
NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, KIRIKKALE
2
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ, DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ
PERİODONTOLOJİ ANABİLİM DALI, KIRIKKALE
Olgu-
Amaç: Diş eti hiperplazisi fenitoin kullanımında sık görü-
lürken; valproik asit kullanımında daha nadir görülmekte-
dir. Özellikle mental retardasyonlu hastalarda ağız hijyeni-
nin kötü olması nedeniyle bakteriyel plağın neden olduğu
enflamasyona bağlı konnektif dokunun artışı dişeti hiperp-
lazisini kolaylaştırabilir. Valproik asitin tremor, hepatotok-
sisite, hematolojik ve teratojenite gibi sık görülen yan et-
kilerinin yanı sıra nadir yan etkileri de gözönünde bulun-
durulmalıdır.
Yöntem: 20 yaşında erkek hasta 3 aylıkken epilepsi tanısı al-
mış, 5 yıl fenobarbital tedavisini takiben, valproik asit teda-
visi ile devam edilmiş. Hasta dişeti büyümesi şikayeti nede-
niyle Diş Hekimliği Fakültesine başvurması sonrası diş eti
kenar ve papillaları tutan ilaca bağlı olduğu düşünülen gra-
de 3 dişeti hiperplazisi olarak değerlendirildikten sonra, kli-
niğimize yönlendirildi. Hastanın epilepsi tedavisi için aldığı
valproik asit tedricen azaltılırken levetirasetam tedavisine
geçildi ve halen hasta nöbetsiz izlenmektedir.
Yorum: Bu vaka epilepsi tedavisinde sıkça kullanılan valp-
roik asit’in nadir yan etkilerine dikkat çekmek açısından su-
nulmaya değer bulunmuştur.
P-27
MUHTEMELEN TOPİRAMAT KULLANIMINA BAĞLI
GELİŞEN SİALORE: OLGU SUNUMU
Ersel DAĞ, Yasin HABİBOĞLU, Ali Kemal ERDEMOĞLU
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ NÖROLOJİ ANABİLİM
DALI, KIRIKKALE
Olgu-
Amaç: Topiramat epilepsi tedavisinde kullanılan yeni jene-
rasyon antiepileptik bir ilaçtır. Bilişsel fonksiyonlarda bo-
zulma, kilo kaybı, konsantrasyon bozukluğu gibi yan etki-
ler topiramat kullanımında sık görülmesine rağmen sialore
oldukça nadir bir yan etkidir.
49
8. Ulusal Epilepsi Kongresi - Poster Bildiriler
Yöntem: 26 yaşında erkek hasta ağızdan salya akması şika-
yetiyle polikliniğimize getirildi. Öyküsünde nöbetlerinin
sekiz aylıkken başladığı 10 yıldır valproik asit 1000 mg/gün,
klonezepam 1,5 mg/gün ve 4 yıldır da levetirasetam 2000
mg/gün aldığı öğrenildi. Ayrıca 1,5 yıl önce topiramat teda-
visinin başlanması ile sialore şikayetinin ortaya çıktığı öğ-
renildi. Hasta bu şikayetle Kulak Burun Boğaz polikliniğine
başvurmuş, bir neden bulunamamış ve verilen tedaviden
fayda görmemiş. Sialore şikayetiyle polikliniğimize baş-
vuran hastada olası ilaç yan etkisi düşünülerek topiramat
dozu tedricen azaltılıp epilepsi tedavisi düzenlendi. Topira-
mat tedavisinin kesilmesinin ardından hastanın sialore şi-
kayeti tamamen düzeldi ve nöbetlerinde artış gözlenmedi.
Yorum: Sialorenin topiramat kullanımına bağlı oldukça na-
dir görülen bir yan etki olması, hasta ve yakınlarının yaşam
kalitesini olumsuz etkilemesi sebebiyle bu olgu sunulmaya
değer bulunmuştur.
P-28
ANTİEPİLEPTİK İLAÇLARDA YAN ETKİ
Yasemin KARAMANLI, Betül TEKİN GÜVELİ,
Dilek BOZKURT, Songül ŞENADIM, Vildan YAYLA
BAKIRKÖY DR. SADİ KONUK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
NÖROLOJİ KLİNİĞİ, İSTANBUL
Amaç: Epilepsi tanısı alan hastalarda uzun süreli antiepi-
leptik ilaç (AEİ) kullanımı gerekmektedir. Gerek kısa gerek-
se uzun süreli AEİ kullanımına bağlı yan etkiler ile sık kar-
şılaşılmaktadır.
Gereç ve Yöntem: Epilepsi polikliniğimizde izlediğimiz has-
talarda eski ve yeni nesil AEİ yan etki tipi ve sıklığı gözden
geçirilerek bu konuya farkındalığın arttırılması amaçlan-
mıştır.
Bulgular: Retrospektif olarak değerlendirilen 189 hastanın
79’u erkek, 110’u kadındı, yaş aralığı 7-82 yaş (26,9±13,8)
idi. Hastaların 104’ü (%55) idiyopatik, 57’si (%30) sempto-
matik, 28’i (%15) kriptojenik epilepsi idi. Monoterapi 129,
politerapi 60 hastada uygulanıyordu. Yan etki sıklığı %50
olarak saptandı, monoterapide %46, politerapide ise %58
idi. Hem monoterapi/ politerapide en sık kullanılan (%52),
hem de en fazla yan etkisi olan AEİ sodyum valproat idi.
Yeni nesil AEİ alan hastalarda yan etki sıklığı %39 olarak bu-
lundu.
Sonuç: Epilepsi hastalarında nöbet takibi kadar AEİ yan et-
kilerinin izlenmesi de önemlidir. Bu çalışma ile AEİ’lerin yan
etkilerinin vurgulanması amaçlanmıştır.
P-29
EPİLEPSİ HASTALARINDA VALPROAT KULLANIMININ
KEMİK METABOLİZMASI ÜZERİNE ETKİLERİ
Serkan BALCI, Semra Ö. MUNGAN, Berna ARLI,
Z. Neşe ÖZTEKİN, Fikri AK
ANKARA NUMUNE AĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ NÖROLOJİ
KLİNİĞİ, ANKARA
Amaç: Karaciğer enzim indüksiyonu yapan antiepileptik-
lerin vitamin D3 metabolizması ve metabolitlerini arttıra-
rak kemik metabolizmasını bozduğu bilinmektedir. Bu ça-
lışma, enzim inhibisyonu yapan antiepileptiklerden olan
valproatın kemik metabolizması üzerine etkilerini araştır-
mak amaçlı yapılmıştır.
Gereç ve Yöntem: Çalışmamız, Ankara Numune EAH Nöro-
loji polikliniğine Ocak 2012- Mart 2012 tarihleri arasında
başvuran ve VPA monoterapisi alan epilepsi tanılı 30 has-
ta ile yine ayaktan başvuran antiepileptik kullanımı olma-
yan 30 kontrol gurubu ile yapılmıştır. Alınan kan örnekle-
rinde serum vitamin D, fosfor, kalsiyum, parathormon se-
viyelerine bakılmış ve lomber ve femur kemik mineral
dansitometrisi(KMD) yapılmıştır.
Bulgular: Ortalama yaş aralığı 20- 40 olan, 16 kadın, 14 er-
kek hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar 1 yıl – 23 yıl ara-
sında, ortalama 500- 1000 mg dozunda VPA kullanmakta
idi. Vakaların % 26’sında osteopeni saptanmış olup, valpro-
at alan grupta hiç osteoporoz yoktu. Valproat kulanım süre-
si ile KMD arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki sap-
tanmadı.
Sonuç: Çalışmamızda valproat kullanan epileptik hastalar-
da tedavi süresi ile kemik mineral dansitometri azalma-
sı arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Bulgularımız
valproat monoterapisinin kemik metabolizması üzerinde
belirgin bir etkisinin olmadığını göstermiştir. Kesin bir yar-
gıya varmak için daha çok sayıda hasta ile daha kapsamlı
bir çalışma gerekmektedir.
P-30
BARBESAKLON KULLANAN HASTALARDA İLAÇ
DEĞİŞİMİ
M. Tansel KENDİRLİ, Mehmet G. ŞENOL, M. Fatih ÖZDAĞ
GATA HAYDARPAŞA EĞİTİM HASTANESİ, NÖROLOJİ SERVİSİ,
İSTANBUL
Olgu-
Barbesaklon (Maliasin), fenobarbital ile sempatomimetik
50
Epilepsi 2012;18(2)
etkili levopropilheksedrinin kombine edilmesi ile üretilmiş
bir antiepileptik ilaçtır. Tek başına fenobarbitale göre daha
kolay tolere edilir ve hem jeneralize hem de fokal epilep-
tik nöbetlerin kontrolünde yaklaşık 30 yıldır başarıyla kul-
lanılmaktadır. Son dönemde ülkemizde ilacı temin etmek-
te güçlükler yaşanmış ve nöbetleri barbesaklon ile kontrol
altında olan birçok hasta tekrar nöbet geçirmeye başlamış-
tır. Bildirimizde ilaç değişimi yapılan üç hastada başlanılan
yeni tedaviler ve sonuçları tartışılacaktır.
Olgu 1: 45 yaşında bayan hasta. Yirmi senedir kompleks
parsiyel ve sekonder jeneralize tonik-klonik örnekte epilep-
tik nöbetlerden yakınıyor. Barbesaklon 200 mg/gün kulla-
nırken tam nöbetsizlik yaşadığını belirten hasta, ilacın ke-
silmesini takiben ayda 1-2 kez bayılmaya başlamış. Geçmiş
tedavisi sorgulandığında karbamazepin, valproik asit ve le-
vatirasetamı farklı dozlarda kullanmış olduğunu ancak ye-
terli etki görmediğinden veya yan etkilerden dolayı devam
edemediğini belirtiyor. Son tedavisi okskarbazepin + to-
piramat olarak düzenlenen hastada tonik-klonik nöbetler
kontrol altına alınmış, kompleks parsiyel nöbetlerin ise sık-
lığı azalmıştır.
Olgu 2: 52 yaşında bayan hasta. Tedaviye refrakter sekon-
der jeneralize epileptik nöbet öyküsü mevcut. Barbesak-
lon kesilmesi sonrasında hemen her gün nöbet yaşamaya
başlamış. Hastanın son tedavisinde karbamazepin, zonisa-
mid ve topiramat kombine edilerek nöbet sıklığında belir-
gin azalma kaydedildi.
Olgu 3: 50 yaşında erkek hasta. On altı yaşında ilk kez bayıl-
ması olmuş. Klinik ve EEG bulguları idiopatik jeneralize epi-
lepsi ile uyumlu. İlk nöbet sonrasında barbesaklon verilmiş
ve 200 mg/gün doz ile ilaç kesilene kadar tekrar nöbeti ol-
mamış. Bu tarihten sonra toplam üç kez nöbet geçirdiğini
belirten hastada sodyum valproat 1500mg/gün ile 6 aydır
nöbet kontrolü sağlandı.
Tartışma: İlaç firmalarının kararları veya değişen sağlık po-
litikaları nedeniyle mevcut anti-epileptik ilaçların teminin-
de sıkıntı yaşanabilmekte ve bu durum hastaları mağdur
etmektedir. Bu ve benzeri durumlar için ülke genelinde ya-
şanan sıkıntıların ve çözüm yollarının dile getirilmesi, has-
taların mağduriyetini azaltacak, nöbet etiyolojisine özgün
akılcı tedavi alternatiflerinin daha yaygın kullanımını sağ-
layacaktır.
P-31
VAGAL SİNİR STİMULASYONU UYGULANAN
HASTALARDA NÖBET KONTROLÜ
Mecbure NALBANTOĞLU,
1
Mehmet ŞAKİR DELİL,
1
S. Naz YENİ,
1
Ahmet Veysi DEMİRBİLEK,
1
Mustafa UZAN,
2
Çiğdem ÖZKARA
1
1
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ NÖROLOJİ
ANABİLİM DALI, İSTANBUL
2
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ
NÖROŞİRURJİ ANABİLİM DALI, İSTANBUL
Amaç: Vagal Sinir Stimulasyonu (VNS), medikal tedaviye di-
rençli ve rezektif cerrahiye uygun olmayan, parsiyel ve je-
neralize tipte nöbetlerin kontrolünde, erişkin ve çocuk yaş
grubu epilepsi hastalarında uygulanan alternatif bir tedavi
yöntemidir. Ancak VNS’in klinik yararları halen tartışma ko-
nusudur. Bu çalışmada VNS uygulanan hastalar gözden ge-
çirilerek sonuçları değerlendirilmiştir.
Gereç ve Yöntem: 2002-2012 yılları arasında Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi Nöroloji kliniğinde takip edilen VNS uygulanmış
20 hastanın dosyaları taranarak nöbet başlama yaşı, nöbet
tipi, etyolojileri belirlendi ve klinik sonlanım Mc Hugh sınıf-
lamasına göre değerlendirildi.
Bulgular: VNS uygulaması yapılan 14’ü erkek, 6’sı kadın, yaş
ortalamaları 16 (7-40 yıl) olan 20 hasta, 7 ay-5 yıl (ort.2 yıl)
arasında değişen izlem süresi boyunca takip edildi. Nöbet
başlama yaşı ortalama 3 yıl (yenidoğan- 12 yıl). Nöbet tip-
leri 9 hastada parsiyel, 9 hastada jeneralize, 2’sinde parsi-
yel ve jeneralize birlikte olarak değerlendirildi. Etyolojile-
rinde perinatal hipoksiye sekonder sekel lezyonlar 7, kor-
tikal displazi 3, ensefalit sekeli 2, belirlenemeyen ve diğer
etyolojik sebepler 8 hastada saptandı. Hastalar VNS sonrası
nöbet sıklıklarına göre 2 hasta Klas 1, 4 hasta Klas 2, 9 hasta
Klas 3, 5 hasta Klas 5 olarak sınıflandırıldı. Buna göre hasta-
larımızın 14’ünde (%70’inde)nöbet sıklığında < %50, 6’sın-
da (%30’unda) >%50 bir azalma olduğu kaydedildi. Dört
hastada ilaç azaltılabildi.
Sonuç: Nöbetleri dirençli olup rezektif cerrahiye uygun ol-
mayan bu hasta grubunda ilaçların azaltılabilmesi, nöbet
sıklığı veya şiddetinin hafifleyebilmesi, hastaların daha
uyanık olup eğitimlerinin daha başarılı olmasına yol aç-
makta ve bu nedenle tamamen kontrol altına alınamasalar
da yaşam kalitelerinde artış olmaktadır.
51
8. Ulusal Epilepsi Kongresi - Poster Bildiriler
P-32
DİRENÇLİ EPİLEPSİDE VAGAL SİNİR STİMULASYONU:
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
Ayşe SERDAROĞLU,
1
Ebru ARHAN,
1
Gökhan KURT,
2
Erhan BİLİR,
3
Atilla ERDEM,
4
Kemali BAYKANER,
2
Emre DURDAĞ
2
1
GAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, ÇOCUK NÖROLOJİ, ANKARA
2
GAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, BEYİN CERRAHİ BÖLÜMÜ,
ANKARA
3
GAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, NÖROLOJİ BÖLÜMÜ,
ANKARA
4
ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, BEYİN CERRAHİ BÖLÜMÜ,
ANKARA
Amaç: Vagal sinir stimulasyonu (VNS), medikal tedaviye di-
rençli ve cerrahi tedavi için uygun olmayan epilepsili has-
talarda alternatif bir tedavi yöntemidir. Dirençli epilepsiler-
de etkin ve güvenilir olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada,
Gazi Üniversitesi’nin vagal sinir stimulasyonu deneyimleri
gözden geçirilmiştir.
Gereç ve Yöntem: Gazi Üniversitesi Pediyatrik Nöroloji Bilim
dalında dirençli epilepsileri olan ve çoklu ilaç kullanan ve
vagal sinir stimulatörü takılan yaşları 3 ila 17 yaş arası 63
çocuk hastanın demografik bılguaları, nöbet şekli, tedavi-
ye cevabı incelendi.
Bulgular: 2000-2012 yılları arasında GÜTF Çocuk Nörolo-
ji Bölümünde 63 (38 E, 25K) çocuk hastaya VNS uygulan-
dı. VNS takılma yaşı 3-17 y (ort. 10,92±3,41 y) arasında idi.
En sık karşılaşılan nöbet tipi, sekonder jeneralize tonik klo-
nik nöbet idi. Hastaların hepsi antiepileptik tedavisine di-
rençli idi ve 4±2 ilaç kullanmaktaydı. Hastaların %92.07 ‘si-
nin takibi devam etmekte idi. VNS tedavisi ile nöbet sıklı-
ğında belirgin azalma gözlendi (ortalama 53.17%). Hastala-
rın %39,7 ‘sinde %50, %17,5 hastada %75 nöbet sıklığında
azalma görüldü. Üç hastada nöbetler sonlandı. Bir hastada
tekrarlayan yara yeri enfeksiyonu nedeni ile cihaz çıkarıldı.
Üç hasta VNS dışı nedenler ile kaybedildi.
Sonuç: VNS dirençli epilepsi tedavisinde etkili ve güvenilir
bir yöntemdir.
P-33
İYİ HUYLU BEBEKLİK DÖNEMİ NÖBETLERİ
Ayşegül Neşe ÇITAK KURT,
1
Ayşe SERDAROĞLU,
1
Tuğba HİRFANOĞLU,
1
Ebru ARHAN,
2
Memet ASLANYAVRUSU
3
1
GAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK NÖROLOJİSİ BİLİM
DALI, ANKARA
2
ANKARA ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI HEMATOLOJİ
ONKOLOJİ EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ, ANKARA
3
BALIKLIGÖL DEVLET HASTANESİ, ŞANLIURFA
Amaç: İlk defa Japonlar tarafından tanımlanan iyi huylu be-
beklik dönemi nöbetleri kendi içinde ailesel ve ailesel ol-
mayan olarak ayrılmaktadır. Her ikisinin de özellikleri ben-
zerdir. İki yaşından önce nöbet başlaması, normal nörolojik
muayene ve görüntüleme, normal EEG bulguları, tedaviye
iyi yanıt vermeleri temel özellikleridir. Bu çalışmada kliniği-
mizde iyi huylu bebeklik dönemi nöbeti tanısı ile izlenen
hastalarımızın özelliklerini belirlemek istedik.
Gereç ve Yöntem: Nöbet başlangıç yaşı 2 ay-24 ay ve afebril
nöbeti olan 192 hastadan iyi huylu bebeklik dönemi nöbet
kriterlerini taşıyan 39 hasta çalışmaya dahil edildi.
Bulgular: Nöbet başlangıç yaşı 6.7 ay, 23’ü kız, 16’sı erkek
idi. Yirmi bir hastada fokal nöbet vardı. Hastaların 12’sin-
de ailelerinde benzer nöbet hikayesi var iken 27 hastada
benzer aile hikayesi yoktu. Bir saatlik uyku EEG’lerinin tümü
normal olarak değerlendirildi. Hiç birinde psikomotor geri-
lik saptanmadı.
Sonuç: İyi huylu bebeklik dönemi nöbetleri iyi prognoza sa-
hip olmaları nedeni ile diğer epileptik sendromlardan ayırd
edilebilmeleri, ailelerin bilgilendirilmesi ve hastaların taki-
bi açısından önemlidir.
P-34
SUBAKUT SKLEROZAN PANENSEFALİT İLE BENZER
KLİNİK VE EEG BULGULARIYLA ORTAYA ÇIKAN BANT
HETEROTOPİLİ İKİ OLGU
Mecbure NALBANTOĞLU, R. Gökçen GÖZÜBATIK ÇELİK,
Özdem ERTÜRK ÇETİN, Ahmet VEYSİ DEMİRBİLEK
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ, NÖROLOJİ
ANABİLİM DALI, İSTANBUL
Olgu-
Giriş: Subkortikal bant heterotopi, korteks ve lateral ventri-
küller arasında subkortikal difüz gri cevherin uzandığı nö-
ronal migrasyon anomalisidir. Klinikte değişik derecelerde
mental gerilik, psikiyatrik bulgular, parsiyel, tonik, klonik,
atonik, tonik klonik gibi çeşitli epileptik nöbetlerle karşımıza
çıkabilir. Subakut sklerozan panensefalit (SSPE) ise kızamık
enfeksiyonundan yıllar sonra, davranış değişikliği, kogni-
tif etkilenme,miyokloniler, epileptik nöbetler, koordinasyon
bozukluğu, istemsiz hareketler ile ortaya çıkan; deserebre
rijidite, psödobulber paralizi, koma ve ölümle sonlanan bir
tablodur. Burada klinik ve laboratuvar bulguları ile SSPE’yi
düşündüren iki bant heterotopi tanılı olguyu sunmaktayız.
52
Epilepsi 2012;18(2)
Olgular: Mental motor gelişimleri bu döneme kadar normal
olan 6 ve 7 yaşlarında iki kız hasta sırasıyla 5 ve 4 yaşların-
da başlayan, sıklıkla uykudan uyanma dönemlerinde baş
düşmeleri, nesneleri elinden düşürme, düşme ile şekille-
nen atonik-miyoklonik nöbetler ve bu nöbetleri takip eden
birkaç ay içinde ortaya çıkan davranış değişiklikleri ile baş-
vurdular. Birinin özgeçmişinde yenidoğan sarılığı ve 1,5-5
yaşlarında toplam beş kez geçirilmiş febril konvülzyon öy-
küsü olmakla birlikte, diğerinin özgeçmişinde özellik yok-
tu. Her ikisinin de elektroensefalografi (EEG) incelemelerin-
de bilateral yaygın psödoperiyodik görünümlü yavaş dalga
paroksizmlerinin ve atonik miyoklonik nöbetlerin varlığı iz-
lendi. Bu klinik ve EEG bulguları doğrultusunda SSPE düşü-
nülen hastalarımız tetkik edilirken yapılan kraniyal manye-
tik rezonans görüntülemelerinde bilateral yaygın perivent-
riküler derin ak maddede bant heterotopisi saptanmasıy-
la tanı konuldu.
Sonuç: SSPE’ye benzer klinik ve laboratuar bulguları olan
bu iki olgu bağlamında ülkemiz gibi SSPE’nin görülmekte
olduğu ülkelerde SSPE’nin ilk akla gelen tanı olması dışın-
da ayırıcı tanıların da düşünülmesi gerektiğini vurgulamak
istedik. Ayrıca SSPE’de EEG’de görülen psödoperiyodik ya-
vaş dalga paroksizmlerinin bant heterotopili olgularda da
görülebileceğine dikkati çekmek istedik.
P-35
SEMPTOMATİK PARSİYEL EPİLEPSİLİ ÇOCUKLARDA
EPİLEPSİ CERRAHİSİ SONUÇLARI
Özdem ERTÜRK,
1
Çiğdem ÖZKARA,
1
Cengiz YALÇINKAYA,
1
Ayşin DERVENT,
1
S. Naz YENİ,
1
Veysi DEMİRBİLEK,
1
Serap UYSAL,
2
Emin ÖZYURT,
3
Mustafa UZAN
3
1
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ,
NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, İSTANBUL
2
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ,
ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI, İSTANBUL
3
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ,
NÖROŞİRURJİ ANABİLİM DALI, İSTANBUL
Amaç: Çocuklarda epilepsi cerrahisi, olumlu sonuçlarıy-
la önemli bir tedavi seçeneği olarak gündeme gelmekte-
dir. Bu nedenle olası cerrahi adaylarını gecikmeden de-
ğerlendirmeye yönlendirmek önem taşımaktadır. Bu çalış-
mada cerrahi girişim uygulanan medikal tedaviye dirençli
semptomatik parsiyel epilepsili (SPE) çocuk hastaların kli-
nik özellikleri ve sonuçları gözden geçirilmiştir.
Gereç ve Yöntem: Merkezimizde 1995-2011 yılları arasında
opere olan 18 yaş altında SPE’li 126 hastanın dosyaları tara-
nıp, cinsiyet, nöbet başlangıç yaşı, epilepsi süresi, etiyolo-
ji, operasyon tipi ve lokalizayonu ve cerrahi sonuçları belir-
lendi ve yaşlarına göre alt gruplara ayrılarak karşılaştırıldı.
Bulgular: Hastaların nöbet başlangıç yaşı ortalaması 5.2 (2
ay-15 yaş), operasyon yaşı ise 11.2 (4ay-18 yaş) idi. Ortalama
epilepsi süresi 6.4 yıl iken, bu sayı 13-18 yaş grubu için 9 yıla
kadar çıkmaktaydı. Hastaların patolojilerinde en sık etiyolo-
jiyi kortikal gelişimsel bozukluklar oluşturmakta, bunu tü-
mörler ve hipokampal skleroz takip etmekteydi. Hipokam-
pal skleroz 13-18 yaş, kortikal gelişimsel malfromasyonlar
7-12 yaş, tümörler 2-6 yaş grubu için en sık görülen pato-
lojilerdi. Hastaların çoğunda temporal rezeksiyon yapılırken
(%46), ekstatemporal ve multilobar rezeksiyonlar %42.1’sin-
de hemisferektomi %5.6 ve korpus kallozotomi %5.6’sin-
da uygulanmıştır. Hastaların %73.8 Engel I, %13.5 Engel II
ve %11.9 Engel III+IV postoperatif sonlanım göstermişlerdir.
Sonuç: Cerrahi sonuçlar benzer olsa da, çocuklarda epilepsi
cerrahisi zamanlaması erişkinlere göre daha kritik bir önem
taşımaktadır. Bu nedenle, klinik tablo detaylı değerlendi-
rilerek uygun hastaları vakit kaybetmeden cerrahi değer-
lendirmeye yönlendirmek, epileptik ensefalopatiler gibi
uzun dönem komplikasyonlardan ve beynin gelişimi sıra-
sında antiepileptik ilaçların yan etkilerinden kaçınmak için
önemlidir.
P-36
BİR İNFANTİL EPİLEPTİK ANSEFALOPATİ: ATİPİK
Dostları ilə paylaş: |