61
8. Ulusal Epilepsi Kongresi - Poster Bildiriler
P-53
VALPROİK ASİTİN İNDÜKLEDİĞİ HİPERAMMONEMİK
ENSEFALOPATİ
Gençer GENÇ,
1
Güray KOÇ,
2
Tayfun KAŞIKÇI,
3
Zeki GÖKÇİL,
3
Zeki ODABAŞI
3
1
MAREŞAL ÇAKMAK ASKER HASTANESİ, ERZURUM
2
TSK REHABİLİTASYON MERKEZİ, ANKARA
3
GATA NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, ANKARA
Olgu-
Giriş: Valproik asid çeşitli nörolojik ve psikiyatrik durumlar-
da kullanılabilen, etkili ve geniş spektrumlu bir antiepilep-
tik ilaçtır. Yan etkileri genellikle hafif ve geçicidir. Fakat en-
sefalopati, hepatotoksisite, pankreatit ve koagülopati gibi
ciddi yan etkiler de ortaya çıkabilir.
Olgu Sunumu: Jeneralize nöbet öyküsü olan 21 yaşında-
ki erkek hastada valproik asit tedavisinden bir hafta son-
ra ajitasyon, dezoryantasyon ve anlamsız konuşma geliş-
ti. Ruhsal durumu dışında nörolojik muayenesi normaldi.
Elektroensefalografisi (EEG) jeneralize delta aktivitesinden
oluşuyordu. Biyokimyasal testleri ve hepatik viral belirteç-
leri normaldi ancak serum amonyak seviyesi artmıştı (153
mcg/dl). Valproik asid kan düzeyi 36.15 mcg/ml idi. Beyin
manyetik rezonans görüntüleme ve hepatobilier ultraso-
nografisi normal olarak değerlendirildi. Takip EEG’sinde de
jeneralize delta aktivitesi gözlendi. Bu bulgularla valproik
asit tedavisi sonlandırıldı ve günlük 1000 mg levetirasetam
tedavisi başlandı. Üç gün sonra hastanın ruhsal durumu ve
EEG’si tamamen düzeldi.
Sonuç: Valproik aside bağlı ensefalopati tedavinin en ciddi
yan etkilerinden biridir. Fakat patofizyolojik mekanizması
tam olarak aydınlatılamamıştır. Üre siklusu inhibisyonu hi-
perammonemi için bir sebep olabilir. Sık kullanılan bir an-
tiepileptik ilaç olan valproik asitin sık görülen yan etkile-
rinin yanında ensefalopatinin de gelişebileceği unutulma-
malıdır. Neyse ki ilacın başka bir antiepileptik ilaçla değişti-
rilmesi veya dozunun azaltılması ile iyileşme mümkün ola-
bilmektedir.
P-54
TİYOPENTAL SODYUM İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ
STATUS EPİLEPTİKUS
Gençer GENÇ,
1
Güray KOÇ,
2
Tayfun KAŞIKÇI,
3
Zeki GÖKÇİL,
3
Zeki ODABAŞI
3
1
MAREŞAL ÇAKMAK ASKER HASTANESİ, ERZURUM
2
TSK REHABİLİTASYON MERKEZİ, ANKARA
3
GATA NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, ANKARA
Olgu-
Giriş: Status epileptikus (SE) birinci veya ikinci basamak an-
tiepileptik ilaçlara yanıt vermezse, daha agresif tedaviyi ge-
rektiren, dirençli SE olarak kabul edilir.
Olgu Sunumu: Dış merkezde sürekli jeneralize nöbetleri
dolayısıyla tiyopental sodyum infüzyonu (saatte 5 mg/kg)
başlanarak hastanemize sevkedilen 22 yşındaki erkek has-
tanın kliniğimize ilk gelişindeki EEG’sinde sol temporal kes-
kin dalga paroksizmleri ile birlikte jeneralize delta aktivite-
si mevcuttu. İkinci gün tiyopental sodyum tedavisi kesildi.
Üçüncü gün yüzünde ve sağ kolunda fokal motor nöbet-
ler gözlendi. Daha sonra valproik asit infüzyonu başlandı
ve günlük 1200 mg dozunda devam edildi. Biyokimyasal
testler normaldi ancak BOS incelemesinde 2850 beyaz küre
(%100 mononüklear) saptandı. Bu yüzden seftriakson sod-
yum, asiklovir and linezolid tedavisi başlandı. Fokal nöbet-
leri takiben jeneralize konvülzif bir nöbet geçirmesi üzeri-
ne tiyopental sodyum infüzyonu (saatte 5 mg/kg) başlandı.
EEG’sinde jeneralize delta aktivitesi mevcuttu. Doz saatte 7
mg/kg’a arttırıldı ve EEG’sinde 3-7 saniyelik supresyon ara-
lıklarıyla burst-supresyon paterni gözlendi. Üç gün sonra ti-
yopental tedavisi kesildi ve nöbetler levetirasetam ve valp-
roik asit tedavisi ile tamamen kontrol altına alındı.
Sonuç: Tiyopental tedavisi dirençli SE olgularında iyi bir ter-
cihtir. Tedavinin amacının nöbet aktivitesini durdurmak mı,
yoksa burst-supresyon paternini elde etmek mi olduğu ko-
nusu halen tartışmalıdır.
P-55
PSİKİYATRİK TANILI OLGUDA STATUS EPİLEPTİKUS
Gençer GENÇ,
1
Güray KOÇ
2
1
MAREŞAL ÇAKMAK ASKER HASTANESİ, ERZURUM
2
TSK REHABİLİTASYON MERKEZİ, ANKARA
Olgu-
Giriş: Bayılma yakınması ile başvuran hastalarda olayın nö-
rolojik, psikiyatrik yada kardiyolojik kökenli olup omadığını
ortaya koymak tedavi yaklaşımları açısından büyük önem
taşır. Biz daha önceki bayılmaları konversif bozukluk olarak
değerlendirilen ve acil serviste epileptik nöbetler sonrası
status epileptikus tanısı koyduğumuz bir olgu sunuyoruz.
Olgu Sunumu: 21 yaşındaki erkek hasta acil servise bayıl-
ma yakınması ile yakınları tarafından getirildi. Öyküsünde
daha önceleri de stresli ve sıkıntılı zamanlarda zaman za-
man bayıldığı, psikolojik olarak değerlendirildiği, henüz 1
ay öncesinde anksiyete bozukluğu tanısı ile dış merkez psi-
kiyatri servisinde yatarak tedavi gördüğü ve antidepresan
62
Epilepsi 2012;18(2)
tedavi başlanarak taburcu edildiği öğrenildi. Hasta bayılma
sonrası hemen EEG’e alındı ve EEG çekimi sırasında jenera-
lize tonik klonik örnekte epileptik nöbeti gözlendi. Bu nö-
betin 1 dakika ardından üçüncü nöbetini geçiren hasta şu-
urunun açılmaması üzerine status epileptikus kabul edile-
rek yoğun bakıma alındı. Medikal tedavi ile takiplerinde kli-
nik düzelme gözlenen hasta takiplere gelmek üzere tabur-
cu edildi.
Sonuç: Her ne kadar psikiyatrik tanısı mevcut olsa da her
hasta mutlaka organik patolojiler açısından da ayrıntı-
lı anamnez, muayene ve laboratuvar ile değerlendirilmeli-
dir. Psikiyatrik tanılı hastalara önyargılı yaklaşılmaması ha-
yatı tehdit eden durumların ortaya çıkmasını da engelle-
yecektir.
P-56
NONKONVÜLZİF STATUS EPİLEPTİKUS OLGULARI:
TİPİK/ATİPİK ELEKTROFİZYOLOJİK YANSIMALAR
Rasim TUNÇEL, Sezin ALPAYDIN,
İbrahim AYDOĞDU, Nilgün ARAÇ
EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ, İZMİR
Olgu-
Nonkonvulzif status epileptikus (NCSE) 30 dakikadan uzun
süren belirgin konvulzif bulguların olmadığı uzamış veya
tekrarlayan elektrografik nöbet aktivitesi olarak tanımlan-
maktadır. Hafif konfuzyondan komaya kadar değişebilen
farklı düzeylerde bilinç bozuklukları ile karakterizedir. Epi-
leptik nöbet tipleri kadar farklı tiplerde NCSE alt grupları
tanımlanmıştır. Artmakta olan farkındalıkla atipik klinik ve
EEG bulgularıyla da karşımıza çıkabilmektedir. Kliniğimiz
takipli atipik klinik ve elektrofizyolojik bulgularıyla sınıfla-
mada zorluk çektiğimiz olguları iceren 7 NCSE olgusunu ti-
pik/atipik prezentasyonları ile tartışmayı amaçladık.
Olgular nörolojik bakı, iktal EEG bulguları, antiepileptiklere
klinik ve elektrofizyolojik yanıt açısından retrospektif ola-
rak değerlendirilmiştir.
30 dakikadan uzun suren bilinç değişiklikleri olan 7 olgu-
nun 6’sı kesin, 1’i olası; 5’i jeneralize, 2’si parsiyel NCSE tab-
losundaydı. 3 primer jeneralize epilepsi, 1 epileptik ense-
falopati, 1 semptomatik oksipital epilepsi, 1 kompleks par-
siyel epilepsi zemininde gelişmiş NCSE olgusu mevcuttu.
Antiepileptik tedaviye klinik yanıt alınamayan, EEG yanıtlı 1
olgu ise olası NCSE olarak değerlendirildi.
Sık ve sürekli, frekans ve amplitüdleri değişkenlik gösteren
jeneralize diken aktivitesi, keskin karakterli yavaş dalga ak-
tivitesi; PLED ve eşlik eden fokal başlangıçlı iktal hızlı diken
aktivitesi; 2,5 Hz frekansında jeneralize diken dalga aktivi-
tesi gibi sınıflamada bilinen yerleri olan tipik EEG bulgula-
rı yanında; zemin ritmi yavaşlığı ve bitemporal bagımsız fo-
kuslerin izlendigi, jeneralize keskin dalga aktivitesi; yavaş
zemin ritmi üzerinde 3,5-4 Hz frekansında jeneralize diken
dalga aktivitesinin olduğu sınıflamada güçlük yaratan ati-
pik EEG bulguları da izlendi.
Atipik özellikleri ile sınıflamada güçlük çekilse de; NCSE, kli-
nikte 30 dakikadan uzun suren bilinç değişikliği durumla-
rında düşünülmesi, tanımlanabilmesi ve tedavi seçeneği
sunması açısından önem taşımaktadır.
P-57
STEROİD VERMEYİ TAKİBEN DÜZELEN BEYİN
TÜMÖRLÜ DİRENÇLİ STATUS EPİLEPTİKUS:
OLGU SUNUMU
Ersel DAĞ,
1
Betül ACAR,
1
Ömür KASIMCAN,
2
Ali Kemal ERDEMOĞLU
1
1
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, NÖROLOJİ ANABİLİM
DALI, KIRIKKALE
2
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, NÖROŞİRURJİ
ANABİLİM DALI, KIRIKKALE
Olgu-
Amaç: Beyin tümörleri Status Epileptikus’un önemli neden-
lerinden biridir. Beyin tümörlü hastalarda nöbetler kan be-
yin bariyerini bozmakta ve takiben beyin ödemine yol aça-
bilmektedir. Çalışmalar beyin tümörlü hastalarda gelişen
epileptik nöbetlerin tedavisinde antiepileptik ilaçların çok
etkili olmadığını göstermektedir. Steroidler GABA reseptör-
leri üzerinden inhibitör mekanizmaları artırarak antiepilep-
tik etki gösterebilmektedirler.
Yöntem: 30 yaşında, kadın hasta, sol kolda sürekli kasılma
şikayetiyle acil servise başvurdu. Öyküsünden primer be-
yin tümörü nedeniyle opere edildiği ve halen kemoterapi
aldığı öğrenildi. Hastanın almakta olduğu steroid tedavisi
birkaç gün önce kesilmişti. Epilepsi tedavisi olarak da to-
piramat tedavisi almaktaydı. Yaklaşık yarım saattir geçme-
yen nöbetleri nedeniyle fokal status epileptikus olarak de-
ğerlendirilen hastaya klasik status epileptikus tedavisi ve-
rilmesine rağmen nöbetleri sonlanmadı. Hastaya i.v. 4 mg
deksametazon verilmesini takiben nöbeti durdu. Bu has-
ta birkaç kez daha aynı nöbet tablosuyla başvurduğu acil
serviste i.v. 4 mg deksametazon tedavisi sonrası nöbetle-
ri kontrol altına alındı.
Yorum: Bu vaka beyin tümörlü status epileptikuslu hasta-
larda klasik antiepileptik tedaviye yeterli cevap alınamadı-
ğı durumlarda; steroid tedavisinin iyi bir alternatif olduğu-
nu vurgulamak amacıyla sunulmaya değer bulunmuştur.
63
8. Ulusal Epilepsi Kongresi - Poster Bildiriler
P-58
STATUS EPİLEPTİKUSLA BAŞVURAN AMİYOTROFİK
LATERAL SKLEROZ OLGUSU
Ersel DAĞ, Oruç ŞAHİN, Burcu GÖKÇE,
Ali Kemal ERDEMOĞLU
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, NÖROLOJİ ANABİLİM
DALI, KIRIKKALE
Olgu-
Amaç: Status Epileptikus, epilepsi hastalarında önemli mor-
bidite ve mortalite nedenidir. Amiyotrofik Lateral Skleroz’lu
hastalarda solunum yetmezliği en sık ölüm nedenleri ara-
sında yer almaktadır. Amiyotrofik Lateral Skleroz’lu hasta-
larda Status Epileptikus gelişmesi hastaların solunum yet-
mezliğine bağlı yoğun bakım gereksinimlerini artırabil-
mektedir.
Yöntem: 48 yaşında erkek hasta, 4 yıldır Amiyotrofik Late-
ral Skleroz (ALS) tanısıyla dış merkezde takip edilmektey-
ken, ani gelişen ve dirençli epileptik nöbetleri olması ne-
deniyle; yoğun bakım ve ventilatör desteği için kliniğimi-
ze sevk edildi. Hastanın özgeçmişinde epilepsi öyküsü yok-
tu. Status epileptikus (SE) tanısıyla kliniğimiz yoğun bakı-
mına kabul edilen hastanın kan oksijen saturasyonları düş-
mesi ve solunum arresti gelişmesi üzerine mekanik ventila-
töre bağlandı. Uygun yoğun bakım desteği ve antiepileptik
tedaviyle hastanın nöbetleri kontrol altına alındı ve venti-
latörden ayrıldı.
Yorum: Bu vaka ile ALS hastalarında nadir görülen ancak
önemli bir mortalite ve morbidite nedeni olabilen SE duru-
munda; uygun yoğun bakım ve antiepileptik tedavinin ya-
şam kurtarıcı olabileceğini vurgulamak istedik.
P-59
EPİLEPTİK NÖBETLERİN SİRKADİYEN DAĞILIMI
Selen ALP,
1
Recep ALP,
2
Barış BAKLAN
3
1
ÇORLU DEVLET HASTANESİ, NÖROLOJİ KLİNİĞİ, TEKİRDAĞ
2
NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ,
NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, TEKİRDAĞ
3
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, TIP FAKÜLTESİ,
NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, İZMİR
Giriş-Amaç: Epilepsi ile uyku-uyanıklık döngüsü, uyku mi-
marisi ve sirkadiyan faz arasındaki ilişkiler uzun yıllardan
beri araştırılmaktadır. Çalışmamızda 5 günlük video EEG
monitörizasyonu ile nöbet kaydı yapılan epileptik hastala-
rın cinsiyeti, nöbet tipleri, iktal ve interiktal döneme ait EEG
bulguları ile nöbet zamanı ve uyku uyanıklık ilişkisi araştı-
rılması amaçlanmıştır.
Materyal-Metod: Bu çalışma Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp
Fakültesi Nöroloji ABD Uyku ve Epilepsi Merkezinde 2005-
2011 yılları arasında epilepsi tanısı almış 5 günlük video
EEG monitörizasyonları yapılmış 113 hasta kaydının retros-
pektif değerlendirilmesi şeklinde yapılmıştır. Nöbet tipleri
fokal, jeneralize ve sekonder jeneralize ve diyaleptik olarak
sınıflanmıştır. İktal ve interiktal epileptik aktivite temporal,
frontal, primer senkron ve normal olarak gruplandırılmıştır.
İstatistiksel analiz ki-kare testi ile yapıldı.
Sonuçlar: Bu hastaların yaş ortalaması 28.56±11.7 yıl, iz-
lenen toplam nöbet sayısı 497, ortalama nöbet süresi
84,6(2-560) sn olarak hesaplandı. Nöbet tiplerinin %19.5’i
jeneralize, %45.1’i parsiyel, %32.7’si sekonder jeneralize,
%2.7’si diyaleptik nöbet olarak dağılım gösterdi. İnteriktal
EEG’de hastaların %50’sinde temporal, %15’inde frontal,
%8’inde primer senkron epileptik aktivite izlenmiş olup ka-
lan %30’da anormal potansiyel kayıtlanmamıştır. İktal dö-
nemde %70 hastada temporal, %13’ünde frontal, %12’sin-
de primer senkron, %1’inde bir hemisferden kaynaklanıp
jeneralize olan epileptiform bozukluk tespit edilmiş olup
kalan % 3 hastada anormal potansiyel kayıtlanmamıştır.
İlk nöbetin geçirilmiş olduğu güne göre hastaların yüzde
oranları sırasıyla: 1. gün %41.6, 2. gün %29.2, 3. gün % 22.1,
4. gün %7.1’dir. 5. gün içinde nöbet kayıtlanmamıştır. Nö-
betler hastaların %25’inde uykuda, %19.5’inde uyanıklıkta,
%55.5’inde hem uyku hem de uyanıklıkta izlenmiştir Nöbet
tiplerinden parsiyel ve sekonder jeneralize nöbetler uyku-
da daha fazla olarak ortaya çıkmaktadır ve bu oran istatis-
tiksel olarak da anlamlı bulunmuştur (p<0.05). İktal dönem
EEG’de temporal ve frontal epileptik aktivite izlenen has-
talarda nöbetler 00.00-05.59 saatleri arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir artış göstermektedir.
Tartışma: Video EEG monitorizasyonun nöbet tipi ve zama-
nının tanımlanması açısından özellikle ilk 3 gününün yük-
sek oranda yeterli olduğu ve nöbetlerin sirkadyen dağılımı-
nı açık bir şekilde gösterebileceği görülmektedir. Uykunun
nöbetler üzerinde etkisi olduğu kadar nöbetlerin uyku kali-
tesi üzerindeki etkisi de önemlidir. Uyku bütünlüğünün bo-
zulması da nöbet eşiğini düşürmektedir. Epileptik nöbetle-
rin sirkadiyen ritimlerinin belirlenmesi ileri tedavi seçenek-
leri ve yöntemleri uygulanması açısından yararlı olacaktır.
64
Epilepsi 2012;18(2)
Dostları ilə paylaş: |