P-6
BAYILMA YAKINMASI İLE BAŞVURAN HASTALARDA
EEG ANORMALLİKLERİ
Gençer GENÇ,
1
Cemal Onur NOYAN
2
1
MAREŞAL ÇAKMAK ASKER HASTANESİ ERZURUM
2
GÜMÜŞSUYU ASKER HASTANESİ İSTANBUL
Amaç: EEG’yi klinik olarak doğru yorumlamak için ayrıntı-
lı anamnez çok önemlidir. EEG konusunda deneyimli ol-
mayan hekimler bazı EEG anormalliklerine göre anamneze
dikkat etmeden hastalara antiepileptik tedavi başlayabil-
mektedir. Bu durum gerçekte epilepsisi olmayan hastaların
yıllarca yanlış tedavi edilmesine sebep olabilmektedir. Biz
bayılma yakınması ile başvuran hastalarda EEG anormallik-
lerini araştırmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Bayılma yakınması ile Nöroloji poliklini-
ğine başvuran hastaların anamnezleri ve EEG kayıtları nor-
mal, anormal jeneralize, anormal fokal olması açısınan ret-
rospektif olarak incelendi.
Bulgular: Bayılma yakınması ile başvuran ve anamnezi epi-
lepsi ile uyumlu olan hastaların interiktal EEG’lerinde %32,6
normal; %43,7 anormal jeneralize; %23,7 anormal fokal
bulgular gözlenmiştir. Anamnezi senkop veya konversif
bozukluk düşündüren hastaların interiktal EEG’lerinde %
8,7 oranında anormallik saptanmıştır.
Sonuç: Sonuçlarımız EEG anormalliklerinin ancak klinik ile
korele olduğu zaman anlamlı olduğunu göstermektedir.
Olaya şahit olanlardan alınan ayrıntılı anamnezin epilep-
si tanısında her zaman teknik prosedürlerden daha önemli
olduğunu düşünmekteyiz.
P-7
ŞİZOFRENİ VE EPİLEPSİ BİRLİKTELİĞİ: OLGU SUNUMU
Nihan OĞUZ,
1
Gençer GENÇ,
2
Mehmet OĞUZ,
2
1
ERZURUM BÖLGE EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ, ERZURUM
2
MAREŞAL ÇAKMAK ASKER HASTANESİ, ERZURUM
Olgu-
Giriş: Şizofreni tedavisi zaten uzun süreli ve zor bir tedavi
süreci olduğundan bu duruma eşlik eden hastalıkların or-
taya çıkması hastalığın yönetimini daha da karmaşıklaştır-
maktadır. Şizofreni hastalarında epilepsi görülme olasılığı
normal populasyona göre 6 kat daha yüksektir. Biz şizofre-
ni ve epilepsi birlikteliği olan bir olgu sunuyoruz.
Olgu Sunumu: 30 yıldır bazı insanlardan şüphelenme, ken-
di kendine konuşma ve kulağına sesler gelme şeklinde şi-
kayetleri nedeni ile şizofreni tanısı ile takip ve tedavi edi-
len, son dönemlerde şikayetlerinde artış olması nedeni ile
yatırılan hastanın yattığı dönemde jeneralize tonik klonik
tarzda epileptik nöbeti gözlendi. Eşinden bu şekilde nöbet-
lerinin son bir yıldır olduğu ve tedavi görmediği öğrenil-
di. EEG’sinde sol hemisferde belirgin keskin yavaş dalga de-
şarjları gözlenen hastaya karbamazepin tedavisi başlandı.
Tedavi ile tam nöbet kontrolu sağlanan hasta takibe alındı.
Sonuç: Çeşitli çalışmalarda şizofreni ve epilepsi arasında bir
ilişki olduğu ortaya konmuştur. Bu iki hastalığın birlikte gö-
rülmesi etyopatogenezlerinde ortak genetik ve çevresel
faktörlerin rol aldığını düşündürmektedir.
P-8
ARİPİPRAZOLA BAĞLI NÖBET GELİŞİMİ
Mehmet OĞUZ,
1
Gençer GENÇ,
1
Nihan OĞUZ
2
1
MAREŞAL ÇAKMAK ASKER HASTANESİ,ERZURUM
2
ERZURUM BÖLGE EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ, ERZURUM
Olgu-
Giriş: Aripiprazol, ikinci kuşak bir antipsikotik olup sık gö-
rülen yan etkileri kabızlık, ekstrapiramidal yan etkiler, se-
dasyon ve tremordur. Nadiren yaklaşık % 0,1-0,3 oranında
nöbetlere sebep olduğu bildirilmiştir. Biz aripiprazola bağlı
nöbet gelişen bir olgu sunuyoruz.
Olgu Sunumu: 32 yaşındaki bayan hasta şüphecilik, konuş-
mama şikayetleri nedeni ile başvurdu. Psikotik bozukluk ta-
nısı ile yatırılan hastanın yattığı dönemde aripiprazol teda-
visine başlandı. Tedavi ile psikotik belirtilerin kontrolu sağ-
landı, ancak yattığı dönemde jeneralize tonik klonik tarzda
epileptik nöbeti gözlendi. Daha önce nöbet öyküsü olma-
41
8. Ulusal Epilepsi Kongresi - Poster Bildiriler
yan, metabolik değerleri, EEG’si ve beyin MR’ı normal olan
hastanın nöbeti semptomatik kabul edilerek tedavi başlan-
madan takibe alındı.
Sonuç: Yeni kuşak antipsikotik ilaçların yan etkilerinin daha
az olduğu bilinmektedir. Diğer yandan antipsikotik ilaçlar
epileptik eşiği düşürmektedirler. Bu durum klasik antipsi-
kotiklerde daha belirgin olsa da aripiprozola bağlı nöbet
gelişebileceği unutulmamalıdır. Olgumuzda nöbet gelişi-
mini açıklayacak metabolik yada organik bozukluk bulun-
maması ve tedavi başlangıcı ile nöbet gelişimi arasındaki
zamansal ilişki nedeni ile nöbetin aripiprazole bağlı oldu-
ğu düşünülmüştür.
P-9
ENSEFALİTİ TAKLİT EDEN NÖROAKANTOSİTOZ
OLGUSU
Şefik Evren ERDENER, Halil ÖNDER, İrsel TEZER,
M. Ersin TAN, Serap SAYGI
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ HASTANELERİ, NÖROLOJİ ANABİLİM
DALI, ANKARA
Olgu-
Giriş: Otozomal resesif geçişli nöroakantositoz kliniğinde,
hareket bozuklularına ek olarak epileptik nöbetler de gö-
rülebilmektedir. Ancak çok seyrek olarak; sık nöbetlerle, en-
sefalit benzeri bir tablo ile nöroakantositoz prezente olabi-
lir. Burada ensefalit benzeri klinik bulgularla başlayan nadir
bir nöroakantositoz olgusu sunulmaktadır.
Olgu: Anne-babası 1. Derece akraba olan 40 yaşındaki er-
kek hastada, ikinci dekatta başlayan sağ omuz ve yüzde tik
bozukluğu sonrası, on yıl önce akut anterograd amnezi ata-
ğı geliştiği, bu dönemde iki kez sekonder jeneralize nöbeti
olan hastanın MRG’sinde bilateral hipokampal T2 hiperin-
tensitenin görülmesi üzerine, BOS bulguları teyit etmese
de ensefalit düşünülerek buna uygun tedavi verildiği, takip
eden dönemde hastanın hafif kognitif sorunlarının gelişti-
ği ve 4 yıl içinde 2 kez daha jeneralize nöbet geçirdiği, an-
tiepileptik ilaç kullanmaya başladığı öğrenildi. Ancak son
2 yılda diskinezilerin ilerlemesi, konuşmanın bozulması ve
ilerleyici yutma güçlüğünün gelişmesiyle tekrarlanan kra-
nial MRG’sinde bilateral korpus striatum atrofisi, bilateral
hipokampal T2 hiperintensitesi tespit edildi. Kreatin kinaz
yüksekliği ve periferik yaymada yoğun akantosit görülme-
si ile nöroakantositoz tanısı kondu. Ayrıca kompleks parsi-
yel nöbetlerden tam olarak ayırt edilemeyen, aralıklı dalma
ve unutkanlık atakları nedeniyle 24 saatlik video-EEG mo-
nitörizasyonunda izlenen hastanın, interiktal EEG’de bilate-
ral temporallerde paroksismal aktivitelerinin olmasına rağ-
men, klinik veya subklinik nöbeti gözlenmedi. Antiepilep-
tik ilaçlarına ek olarak tetrabenazin ile takibinde diskinezi-
lerinin belirgin azaldığı izlendi.
Yorum: Nöroakantositoz nadir de olsa uzamış kompleks
parsiyel nöbetlerle karakterize, ek olarak MRG özellikleri ile
de ensefaliti taklit eden bir klinikle karşımıza çıkabilir. Bu
durumda izlenen bilateral hipokampal intensitenin nöbet-
lerle veya primer patoloji ile ilişkili olabileceği tartışmalıdır.
P-10
SAYI GÖRME İLE TETİKLENEN BİR REFLEKS EPİLEPSİ
OLGUSU
Şefik Evren ERDENER,
1
Özden KAMIŞLI,
3
Pınar ACAR,
1
İrsel TEZER,
1
Kader KARLI OĞUZ,
4
Burçak BİLGİNER,
2
Nejat AKALAN,
2
Serap SAYGI
1
1
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ,
NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, ANKARA
2
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ,
NÖROŞİRÜRJİ ANABİLİM DALI, ANKARA
3
İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ,
NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, ANKARA
4
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ,
RADYOLOJİ ANABİLİM DALI, ANKARA
Olgu-
Giriş: Literatürde tüm duyusal modalitelerle tetiklenen ref-
leks nöbetlerin görülebildiği bildirilmiştir. Bu tip nöbetler
nadir olarak lezyonla ilişkilendirilmektedir. Burada daha
önce bildirilmemiş bir uyaranla, kompleks sayılarla nöbet-
leri tetiklenen, kortikal displaziyle ilişkili bir vaka sunul-
muştur.
Olgu: 12 yaşından beri tekrarlayan nöbetleri olan 36 yaşın-
daki kadın hasta, ilaca dirençli nöbetleri nedeniyle, uzun
süreli video-EEG monitorizasyonunda izlendi. Nöbetlerin
çok basamaklı sayıların beklenmedik anlarda görülmesi,
yazılması veya düşünülmesi ile tetiklendiği öğrenildi. İnte-
riktal EEG’de sağ temporalde epileptiform aktiviteleri göz-
lendi, yazılı sayılara ve telefon kadranına baktırılarak da
nöbeti uyarıldı. Sol omuzunda uyuşmayı takiben iktal ko-
nuşma, sağ elde otomatizma, sol kolda postürle karakte-
rize kompleks parsiyel nöbeti kaydedildi. Bu sırada EEG’de
sağ temporalden başlayan iktal kayıt izlendi. MRG’sinde
sağ temporal lop anteriorunda displaziyle uyumlu olabi-
lecek T2 sinyal artışı gözlenen, PET-BT’sinde sağ superior
temporal girusta hipometabolik alanı raporlanan, interiktal
ve iktal SPECT’inde sağ temporoparietal bölgede perfüz-
yon değişiklikleri gözlenen hastanın sağ temporoparietal
bölgesinin invazif yöntemle incelenmesi kararlaştırıldı. İn-
vazif monitörizasyon sırasında tetiklenen, spontan ve korti-
42
Epilepsi 2012;18(2)
kal stimulasyonda uyarı ile gelişen nöbetlerinde; sağ mezi-
al temporal bölgeyi gören elektrodlarda iktal başlangıç iz-
lendi. Ayrıca bu iktal aktivitenin mezial temporal bölgeden
hızla temporoparietal bölgeye yayıldığı görüldü. Hasta-
ya sağ temporal lobektomi ve amigdalohipokampektomi
ameliyatı yapıldı. Patolojik inceleme sonucunda sağ anteri-
or temporal lobda Tip1a fokal kortikal displazi tespit edildi.
Daha önce ayda 4-5 nöbeti olduğu bilinen hastanın 1.5 ay-
lık takibinde nöbetsiz olduğu öğrenildi.
Yorum: Daha önce bildirilmeyen, sayılarla tetiklenen nö-
betleri olan ve refleks nöbetlerde beklenenin aksine pari-
etal bölge dışındaki temporal bölgedeki lezyondan nöbet-
lerin kaynaklandığı ispat edilen bu hastanın bulguları, ref-
leks nöbetlerin altında yatan fonksiyonel anatomik sürece
ışık tutabilir.
P-11
EPİLEPSİDE ANKSİYETE BOZUKLUĞU: MİGREN
BİRLİKTELİĞİ ÖN PLANDA
Nilgün ÇINAR, Şevki ŞAHİN, Tuğba O. ÖNAY,
Kübra BATUM, Sibel KARŞIDAĞ
MALTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ,
NÖROLOJİ ANABİLİM DALI , İSTANBUL
Amaç: Çalışmamızda genelleşmiş anksiyete bozukluğu
(GAB)’ nun epilepsi olgularındaki varlığı ve komorbid fak-
törler ile ilişkisi araştırılmıştır.
Gereç ve Yöntem: Epilepsi polikliniğimizde izlenen 180 olgu
değerlendirilmiştir. Epileptik nöbet sınıflaması Uluslarara-
sı Epilepsi ile Savaş Derneği (ILAE 1981)’e göre yapılmış-
tır. DSM–IV (Diagnostic and Statistical Manual of Mental
Disorders-IV)’ e göre major depresyon ve psikotik bozuk-
luk saptanan olgular çalışma dışında bırakılmıştır. GAB sap-
tanan ve psikiyatrik bozukluk saptanmayan olgular komor-
biditeler açısından karşılaştırılmıştır.
Bulgular: 180 olgunun 31’inde major depresyon, 9’unda
psikotik bozukluk, 38’inde GAB saptanmıştır. Anksiyete
saptanan olguların (16 kadın, 22 erkek) %32’sinde parsiyel,
%68’inde jeneralize nöbet mevcuttu. Bu olguların %29’u
semptomatik/kriptojenik epilepsiydi. Psikiyatrik bozukluk
saptanmayan 102 olguda (57 kadın, 45 erkek) %29 parsiyel,
%71 jeneralize nöbet mevcuttu. Bu olguların %22’si semp-
tomatik/kriptojenik epilepsiydi. GAB olan epileptik olgu-
lar ile psikiyatrik bozukluk saptanmayan olgular karşılaştı-
rıldığında yaş, cinsiyet, aile öyküsü, febril konvülzyon, kafa
travma öyküsü ve eşlik eden tıbbi hastalık açısından farklı-
lık bulunmamıştır. Ancak GAB grubunda sık nöbet varlığı
%35 ve migren öyküsü %10 oranında bulunmuş olup, psi-
kiyatrik bozukluk saptanmayan olgulara göre anlamlı dü-
zeyde yüksek olduğu görülmüştür (p=0,03).
Sonuç: Epilepside anksiyete bozukluğu %19-45 oranında,
migren ise %8-15 oranında bildirilmektedir (1,2). Bizim ça-
lışmamızda anksiyete bozukluğu %22 oranında bulunmuş
olup, anksiyete eşlik eden epilepsi hastalarında migrenin
daha sık olduğu ve bu hastalarda nöbet sıklığının artmış
olduğu gözlenmektedir. Anksiyete ve migrendeki ortak
patofizyolojik yollar bunun nedeni olabilmektedir. Epilep-
si, anksiyete ve migren birlikteliğini açıklamak açısından,
daha fazla sayıda olgu içeren çalışmalara ihtiyaç vardır.
P-12
MULTİPL SKLEROZ VE EPİLEPTİK NÖBETLER
Özden KAMIŞLI, Yüksel KAPLAN, Suat KAMIŞLI,
Hamit ÇELİK, Cemal ÖZCAN
İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ,
NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, MALATYA
Amaç: Multipl Skleroz (MS) olgularında epileptik nöbetle-
rin görülme sıklığı %1-5 gibi düşük oranlarda görülmesi-
ne karşın normal populasyondan yüksektir. Bu çalışmada
amacımız MS tanısı ile izlediğimiz hastalarda epileptik nö-
betlerin sıklığını, klinik özelliklerini araştırmak ayrıca MS ve
epilepsi arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir.
Gereç ve Yöntem: İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merke-
zi Nöroloji AD, MS polikliniğinde kayıtlı 200 MS hastasının
dosyaları retrospektif olarak incelenerek yapıldı.
Bulgular: 200 hasta içinde MS tanısı öncesi ve/veya sonra-
sı epileptik nöbet geçiren 5 hasta olduğu tespit edildi. Bir
hastada MS tanısı öncesi epilepsi hastalığı varken, diğer 4
hastada MS tanısından ortalama 5,7 yıl sonra epileptik nö-
betler başlamıştı. Hastalarda nöbetlerin başlangıç yaşı or-
talama 31,5 idi. MS tanısı aldıktan sonra nöbet geçiren has-
taların ikisi primer progresif MS, diğer ikisi ise sekonder
progresif MS idi. MS tanısı öncesi epilepsisi olan hasta RR-
MS tanısı ile takip edilmekteydi. MS tanı sonrası epileptik
nöbetleri başlayan hastaların üçü yatağa bağımlı EDSS: 8-9
arasında, diğer hastanın EDSS si: 6.0 idi. MS tanısı öncesi
epilepsisi olan hastanın EDSS si 1,5 idi. Nöbet tiplerine bak-
tığımızda tanı öncesi epilepsisi olan hasta primer jeneralize
tipte nöbetleri varken, MS tanı sonrası epilepsi gelişen has-
taların üçünde fokal başlayıp sekonder jeneralize olan nö-
betler, dördüncü hastada ise jeneralize tonik klonik nöbet-
ler mevcuttu. Ayrıca bu hastaların kraniyal MR’larında lez-
yon yükü fazlaydı.
Sonuç: Bu çalışmada MS hastalarında epilepsi birlikteli-
ği görülme oranı %2,5 olarak literatürle de uyumlu bulun-
43
8. Ulusal Epilepsi Kongresi - Poster Bildiriler
du. Bu bulgular bize MS hastalarında epileptik nöbetlerin
progresif seyirli, ileri dönemde ve nöroradyolojik olarak
lezyon yükü fazla olan hastalarda daha sık görülebileceği
ihtimalini düşündürtmüştür.
P-13
POSTERİOR SİRKÜLASYON İNFARKTI OLAN
HASTALARDA EPİLEPTİK NÖBETLER
Yüksel KAPLAN, Özden KAMIŞLI, Suat KAMIŞLI,
Sinan GÖNÜLLÜ, Cemal ÖZCAN
İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ, TURGUT ÖZAL TIP MERKEZİ, NÖROLOJİ
ANABİLİM DALI, MALATYA
Amaç: Serebrovasküler hastalıklar, erişkinler ve yaşlılarda
nöbetlerin en sık nedenlerinden birisidir. Hemorajik inme,
inmenin şiddetli oluşu, kortikal tutulum varlığı, birden faz-
la lobun tutulumu ve inme natürünün kardiyoembolik ol-
masının inme sonrası nöbet gelişmesinde risk faktörü ol-
duğu bilinmektedir. Bu çalışma posterior sirkülasyon in-
farktı (PSI)olan hastalarda epileptik nöbetlerin sıklığını sap-
tamak ve bu hastalarda klinik özelliklerin değerlendirilme-
si amacıyla yapıldı.
Gereç ve Yöntem: Ocak 2011-Aralık 2011 tarihleri arasında
kliniğimizde yatırılarak izlenen ardışık inme hastaları için-
den klinik ve radyolojik bulgularıyla PSI tanılı hastaların
bilgileri dosya kayıtları ve otomasyon sistemi kullanılarak
retrospektif incelendi. Nöbet geçirdiği sırada infarkt dışın-
da asit-baz dengesizliği, elektrolit bozukluğu, nöbet eşiği-
ni düşüren ilaç kullanımı gibi nöbete yol açacak potansi-
yel durumları saptanan hastalar çalışmaya dahil edilmedi.
Bulgular: 55 hasta içinde epileptik nöbet geçiren 4 hasta
(%7.2) (3 erkek,1 kadın ve yaş aralığı:65-88 yıl) olduğu tes-
pit edildi. 4 hastanın 2’sinde nöbet ilk bulgu, 2 hastada ise
klinikte yattıkları sırada ortaya çıkmıştı. 3 hastada sol sere-
bellar infarkt, 1 hastada ise lateral bulber infarkt mevcuttu.
Nöbetlerin türü; serebeller infarktı olan 3 hastanın jenera-
lize tonik-klonik nöbeti varken lateral bulber infarktı olan
hastanın fokal başlayıp sekonder jeneralize nöbeti mevcut-
tu. EEG leri norml sınırlardaydı. Hastaların etyoloji ve risk
faktörleri benzerdi.
Sonuç: Literatürde ön sistem infarktlarıyla ilişkili epilep-
tik nöbetlerle ilgili çok sayıda çalışma bulunmaktayken
arka sistemle infarktlarıyla ilişkili epileptik nöbetlerle ilgi-
li çok az sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmada has-
talardan 3’ünde serebellar infarkt mevcuttu. Serebellumun
hem kendi iç organizasyonunda hem de serebral korteksin
asossiyasyon alanlarıyla oldukça karmaşık fizyolojik ve ana-
tomik afferent/ efferent bağlantıları vardır. Serebellum dis-
fonksiyonu ile epileptik nöbetler arasındaki patofizyolojik
mekanizmalar net olarak anlaşılamamış olsada başlıca hay-
van modellerinde yapılan çalışmalar, serebellumun epilep-
tik nöbet aktivitesi üzerinde inhibitör etkisi olduğunu gös-
termektedir. Ayrıca hem hayvan hem insanda yapılan ça-
lışmalar, serebellumun stimülasyonunun nöbet aktivitesi-
ni düzelttiğini veya nöbet süresini kısalttığını göstermekte-
dir. Bu nedenle serebellar lezyonların başlı başına epilepto-
jenik özellikte olabileceği ileri sürülmektedir.
P-14
MİYOKLONİSİ ÖN PLANDA OLAN HASHİMOTO
ENSEFALOPATİSİ
Seden DEMİRCİ
1
, Kadir DEMİRCİ
2
, Mesut YILDIZ
2
1
TOKAT DEVLET HASTANESİ, NÖROLOJİ KLİNİĞİ, TOKAT
2
TOKAT DEVLET HASTANESİ, PSİKİYATRİ KLİNİĞİ, TOKAT
Olgu-
Hashimoto ensefalopatisi, nadir görülen, yüksek antitiroid
antikor seviyeleri ile ilişkili, otoimmün etyolojiye bağlı ol-
duğu düşünülen ve steroid tedavisi ile düzelen bir klinik
tablodur. Bu yazıda miyokloni, kognitif etkilenme ve psi-
kiyatrik belirtilerle prezente olan hashimoto ensefalopati-
si olgusu sunulmuştur.
Ellibir yaşında erkek hasta miyokloni ve davranış değişik-
likleriyle başvurdu. Özgeçmişinde Diabetes mellitus ve hi-
potiroidisi mevcuttu. Sistemik muayene normaldi. Nörolo-
jik muayenesi apatik görünüm ve dizartik konuşma dışında
normaldi. Laboratuar tetkiklerinde: hemogram ve biyokim-
ya tetkiki normaldi. Sedimentasyonu artmıştı. Tümör belir-
teçleri, B12 vitamin, Folat ve CRP normaldi. Serbest T3 ve
T4 normal, TSH yüksekti. Anti TPO: 503,8 IU/ml (0-34), Anti
TG: 835,7 IU/ml (0-115) idi. Tiroid USG’de ekojenite azalmış-
tı, sağ lobda ekojen, sol lobda hipoekoik birer nodül izlen-
di. Kranial MRG’si normaldi. EEG’sinde hafif derecede yay-
gın zemin ritmi yavaşlaması gözlendi. BOS direkt bakısı ve
biyokimyası normaldi. Hastanın başvurusundaki SMMT 24
puandı. Hastada Hashimoto ensefalopatisi düşünüldü. Ti-
roid replasman tedavisi dozu ayarlandı. Miyokloni için val-
poik asit başlandı. 10 gün sonunda miyoklonileri azalan ve
kognitif belirtileri süren hastaya oral prednizolon tedavisi
1 mg/kg dozunda başlandı ve onbeş gün izlendi. Hastanın
miyoklonileri tamamen düzeldi. Psikiyatrik belirtileri ge-
riledi. SMMT 29 olarak değerlendirildi. Kontrol EEG’si nor-
maldi. Steroid dozu azaltılarak 2 ayda kesildi. 3 ay sonun-
da hastanın şikayetlerinde artış yoktu. Tetkiklerinde ötiroid
olan hastanın antitiroid antikor seviyeleri normaldi.
Nadir bir tablo olması ve tanı konulduğunda tedavi edile-
44
Epilepsi 2012;18(2)
bilmesi nedeniyle miyokloni, kognitif etkilenme ve psiki-
yatrik bulgularla başvuran hastaların ayırıcı tanısında Has-
himoto ensefalopatisi akla gelmelidir.
P-15
NADİR BİR EPİLEPTİK FENOMEN: KOPROLALİ
Nurhak DEMİR,
1
Barış BAKLAN,
2
İbrahim ÖZTURA
2
1
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SİNİR
BİLİMLER ANABİLİM DALI, İZMİR
2
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, İZMİR
Olgu-
Amaç: Uzun süreli video EEG monitörizasyon ile tespit edi-
len koprolali fenomeninin lokalizayon ve lateralizasyon de-
ğerinin tartışılması.
Metod: Yeterli doz ve süre antiepileptik ilaç tedavisine rağ-
men nöbetleri kontrol altına alınmamış olan ve yaklaşık 10
yıldan beri epilepsi tanısı ile izlenen olgu dirençli epilep-
si tanısı ile cerrahi tedavi açısından değerlendirilmek üzere
uzun süreli video EEG monitörizasyonuna alındı.
Sonuçlar: Hastanın 16 saat içerisinde 8 epileptik nöbeti ka-
yıtlandı. Sıklıkla uyku döneminde ortaya çıkan ve büyük
oranda sekonder jeneralize tonik klonik forma evrilen nö-
betler gözlendi. Semiyolojik olarak değerlendirilen nöbet
kayıtlarında değişmez semptom olarak tüm nöbetlerde ik-
tal dönem başlangıcının küfürlü konuşma ile şekillenme-
si dikkati çekti.
Tartışma: Dirençli epileptik olgularında nöbetlerin semiyo-
lojik özelliklerinin lokalizasyon ve lateralizasyon değerleri-
nin bilinmesi cerrahi sonrası nöbet kontrolü için önem ta-
şımaktadır.
Anahtar kelimeler: vEEG monitörizasyon, koprolali, küfürlü
konuşma
Dostları ilə paylaş: |