Liberal Milletlerarasıcılık Liberaller ilke olarak milliyetçiliği pek yadsımazlar ve milletlerin doğal varlıklar olduğunu, kültürel
benzerliklerin kimlik duygusu ve ortak bir aidiyet bağı oluşturduğunu, ve bu duygu ve yönelimle
rin en uygun siyasî birim olarak liberal milliyetçiliği oluşturduğunu kabule yatkındırlar. Bununla
birlikte liberallerin asla kabullenemedikieri şey, milletlerin siyasî otoritenin en yüksek kaynağını
oluşturdukları varsayımıdır: Zirâ denetlenmeyen millî güç, sınırlanmayan bireysel özgürlük kadar
sakıncalıdır. Bu açıdan liberal milletlerarasıcılığın iki dayanağı mevcutsa, bu dayanaklardan birinci
si, milletlerarası “doğa durumu” korkusudur.
Liberaller, uzunca bir süre, millî self-determinasyonun karmaşık bir iyilik taşıdığım kabul et
mişlerdir. Zirâ millî self-determinasyon öz-yönetimi korur ve yabancı denetimini engellerken, di
ğer yandan her milletin kendi çıkarını takip etme özgürlüğüne sahip olduğu bağımsız bir millî-dev-
letler dünyası yaratır. Liberal milliyetçiler anayasalcılık (bkz. s. 56) ve demokrasinin militarizm
ve savaş eğilimini azalttığını kesin bir dille kabul etmiş ama egemen milletlerin “uluslararası anarşi”
şartlarında işlediğinde, kendi kendini denetimin tek başına sonsuz barışı sağlamada yeterli olama
yacağını da belirtmişlerdir. Liberaller genel olarak, fetih ve yağmaya başvurmayı engellemek için
iki yol önerdiler. Birincisi; ikili anlaşma ve işbirliğini sağlamayı amaçlayan karşılıklı millî bağım
lılıktır, ki bu, liberallerin niçin geleneksel olarak özgür ticareti desteklediklerinin de gerekçesini
oluşturur: Karşılıklı ekonomik bağımlılık, uluslararası çatışmanın maddî maliyetinin göze alına
mayacak kadar yüksek olmasından dolayı savaş durumunun düşünülemez hâle geldiği bir durumu
ifade eder. 19. Yüzyıl’da İngilteredeki “Manchester liberalleri”nden Richard Cobden (1804-1865)