hakların evrensel açıdan kabul edilebilir olduğuna ve gerçek insan varlığının asgari şartları olarak
uluslararası hukukun temelini de oluşturduğuna inanırlar. Bu tarz inançlar 1948’de BM İnsan Hak
ları Bildirgesi ve 1956’da İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Avrupa Konvansiyonu gibi belgelerin
tasarlanmasına yol açtı. Bu belgeler uluslararası Adâlet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi
kuramlarla yürürlüğe sokulan uluslararası hukukun üstünlüğü prensibini de destekler.
Bu tarz bir liberal milletlerarasıcılığın emkalifleri, muhafazakârları ve gelişen dünya milliyet
çilerini içerir. Bunlardan birincisi olan muhafazakârlar evrensel insan hakları fikrinin özgün millî
gelenek ve kültürleri hesaba katma hususunda başarısız olduğunu savunurken; ikinci kategoriyi
oluşturan gelişen dünya milliyetçileri, daha ileri giderek, insan haklarının esas olarak Batı liberaliz
minin manifestosu olduğunu ve bu hakların yaygınlık kazanmasının Batı emperyalizminin gizli bir
şeklinden ibaret olduğunu iddia ederler.
Dostları ilə paylaş: