milliyetçiliğin alt dalları olamazlar. Zirâ ırksalcılıkve dinî fundamentalizmin ortaya çıkarttığı farklı
kimlikler, ulusal sınırları keserek milletlerarasıcılık fikrinin zayıf bir şekli olarak algılanır hâle gel
mişlerdir.
Bununla birlikte, milletlerarasıcılık en güçlü şekliyle, siyasî milliyetçiliğin mutlaka aşılması ge
rektiği varsayımına dayanan radikal bir inançla şekillenir. Zirâ, bu yaklaşıma göre, dünya halklarını
birleştiren bağlar, ayıran unsurlardan çok daha güçlüdür. Bu duruş açısından, milletlerarasıcılığın
hedefi, din, dil, ırk, sosyal ve millî farklılıklara bakmaksızın, dünyanın
tüm halklarının oluşturduğu
siyasî ittifakı yönetebilecek millet-üstü yapıların inşasıdır. Örneğin, bu tarz bir “tek dünyacılık”
evrensel ahlâk ve küresel barış ve işbirliği inancıyla karakterize edilen uluslararası ilişkiler
disiplini
içinde “idealist” bir geleneğin temelini oluşturdu. Alman felsefeci Immanuel Kant (1724-1804),
bu geleneğin babası olarak görülür. Çünkü
Zum ewigen Frieden ( Ebedî Barış, [1795] 1991) adını
verdiği eserinde “hiçbir savaş yapılmamalıdır” fikrini dikte eden, akıl ve inanç birlikteliğine daya
nan ve Milletler Cem iyetine (League ofN ations) benzeyen bir m odel önermiştir. Ana ideolojile
rin ilgili oldukları kadarıyla, bu vizyon, her biri milletlerarasıcılığın özel bir yorumunu geliştirmiş
olan liberalizm ve sosyalizmle açıkça ilişkilidir.
Dostları ilə paylaş: