Doğal Düzen Anarşistler devleti sadece kötü değil aynı zamanda gereksiz olarak kabul ederler. William Godwin
eleştirilerini toplumsal sözleşme teorisi üzerinden yapmaya çalışır. H obbes (bkz. s. 88) ve Lo-
cke’un (bkz. s. 54) toplum sözleşmesi tartışmalarına göre, insanların birbirleriyle sürekli mü
cadeleleri devletsiz bir toplumda toplumsal düzeni ve güvenli hayatı imkânsız kılacaktır. Bu mü
cadelenin kaynağı Hobbes ve Locke’a göre, bencil, açgözlü, potansiyel olarak saldırgan olan insan
doğasıdır. Sadece güçlü bir devlet bu mücadeleyi engelleyebilir ve sosyal düzeni sağlayabilir. Kısaca
hukuk olmadan düzen olmaz. Bu iddiaların aksine Godwin, insanların temelde rasyonel varlıklar
olduklarını, eğitim ve Aydınlanma sayesinde evrensel hukuk kurallarına uyacaklarını iddia etmiş
tir, kendi hayatlarını düzenleme noktasında insanların doğal bir isteklerinin olduğunu belirtmiştir.
O ’na göre insanları adâletsizliğe, aç gözlülüğe ve saldırganlığa iten sebep doğuştan günahkâr olma
ları değil, devletin ve insan doğasına aykırı kanunların yozlaştırıcılığıdır. Başka bir deyişle hükümet
düzen sorununun çözümü değil bizzat sebebidir.
Anarşistler Jean-Jacques Rousseau’nun (bkz. s. 170) Du contrat social’ının ( Toplumsal Sözleşme, [1762] 1913) girişindeki “ İnsan özgür doğmuştur ama artık her yerinden zincirlere bağ
lıdır” cümlesine ilgiyle bakarlar. Anarşizmin kökeninde insan doğasının iyiliğine, en azından p o
tansiyel iyiliğine duyulan ütopik bir kabul yatmaktadır. Bu açıdan sosyal düzen kanun ve hukukun
mekanizmalarıyla değil, doğal ve kendiliğinden olarak ortaya çıkar. İnsan doğası hakkında tama
mıyla iyimser düşünen siyaset düşünürlerinin anarşist iddiaları kabul etmelerinin temel sebebi bu-
dur. Örneğin kolektivist anarşistler insan kapasitesinin sosyal ve paylaşımcı yönünü vurgularken,
bireysel anarşistler aydınlanmış insan aklının altını çizerler. Sanıldığının aksine, insan doğasına iliş
kin olan kendiliğinden doğan uyum potansiyeli, doğanın kendisinin ve hatta evrenin doğal düzen
den yana eğilimine olan inançla bağlantılıdır. Bu yüzden anarşistler, karşılıklı bağımlılığı ve tekliği
vurgulayan Budizm ve Taoizm gibi Batılı olmayan dinlere yönelmişlerdir. Bu durumun en modern
versiyonu Murray Bookchin (bkz. s. 276) gibi sosyal ekoloji düşünürlerinde görülür. Sosyal eko
loji eko-anarşizmle bağlantılı olarak Dokuzuncu Bölüm’de ele alınmıştır.