DEVLETE KARŞI - ANA TEMALAR
Anarşizmin tanımlayıcı özelliği, devlete, devletin kurumlan olan hükümet ve hukuka karşıtlığıdır. Anar
şistler baskı ve mecburiyetin olmadığı, bireylerin gönüllü olarak işlerini yürüttüğü devletsiz bir toplumu
tercih ederler. Anarşizmin ideolojik karakterini iki faktör bulanıklaştırır. İlk olarak anarşizm, açıklama ve
analizden öte ahlâkî bir iddiadır. Anarşizm devlet sistemini analiz ederek, baskı ve zorlamanın nasıl or
tadan kaldırılabileceğini çözümlemektense içgüdüsel olarak özgürlüğe ve özerkliğe yönelen, kalben ah
lâkî varlıklar olan insanlann bu özelliklerini harekete geçirmek için enerjisini harcar. İkinci olarak anar
şizm, devlete karşı çıkma noktasında aynı düşünen fakat temelde birbirine rakip iki ideoloji sosyalizm
ve liberalizm arasında bir ara noktadır ve bu iki ideolojiye göre tutarlılığı daha az olan bir ideolojidir. Bu
yüzden anarşizmin ikili karakteri vardır: Liberal bireyciliğe (bkz. s. 45) benzediği için ultra-liberaliz-
min veya aşırı sosyalist kolektivizme (bkz. s. 120) benzediği için ultra-sosyalizmin bir formu olarak
yorumlanabilir. Değişik siyasî geleneklerden gelen ve birbirlerinden farklı düşünen takipçileri olsa da
anarşizm, ayrı bir ideoloji olarak kabul edilir. Anarşizmin en önemli biçimleri aşağıda listelenmiştir:
►
Anti-devletçilik
►
Doğal düzen
►
Anti-klerikalizm (Kilisenin, siyasette etkisinin olmasına karşı çıkmak)
►
Ekonomik özgürlük
Anti-Devletçilik
Sébastian Faure, Y Encyclopédie anarchiste Az (Anarşist Ansiklopedi, 1934) anarşizmi "Otorite pren
sibinin zıddı” olarak tanımlar. Otorite karşısında anarşizmin durumu basit ve açıktır: Otorite, öz
gürlük ve eşitlik ilkelerinin karşısındadır. Anarşizm serbest politik eşitlik ve mutlak özgürlük ilke
lerini açıkça onaylamasıyla eşsizdir. Bu değerlendirme doğrultusunda otorite politik eşitsizliğe ve
bireyin verilmiş haklarının diğerleri tarafından etkilenmesine, baskı altına alınmasına, insan haya
tının sınırlandırılmasına dayanır. Bu durum otoriteyi kontrol edenleri ve otorite tarafından kontrol
edilenleri yozlaştırarak zarar verir. İnsanlar özgür ve özerk varlıklar olduğu için otoritenin kontro
lünde olmaları onları sınırlandırır, insan doğasını baskı altına alır, zayıflatıcı bağımlılığa yenik düşü
rür. Otorite sahibi olmak, doktorların ve öğretmenlerin uzman otoriteliği gibi, bilginin toplumda
eşitsiz dağılımından kaynaklanan itibar, kontrol ve üstünlük kazanma isteğidir. Amerikalı anarşist
ve sosyal eleştirmen Paul Goodman’a (1 9 1 1 -7 2 ) göre, “ birçoğunun merhametsiz olduğu ve ç o
ğunluğun korku içinde yaşadığı” bir toplumda, otorite, iktidar psikolojisinin yükselmesine sebep
olur ve “ hâkimiyet ve itaat” modeline dayanır.
Otoritenin anarşist eleştirisi pratikte politik otoriteye, özellikle de m odern devletin meka
nizmalarına odaklanır. Diğer tüm politik ideolojiler devletin olası kötü durumları engellediğini
kabul ederler. Örneğin liberaller devleti bireysel hakların koruyucusu olarak kabul ederler, muha
fazakârlar devleti düzenin ve sosyal bağlılığın sembolü olarak kutsarlar, sosyalistler devleti sosyal
adâletin kaynağı ve reformun bir aracı olarak görürler. Buna karşın anarşistler adı geçen ideolojile
rin politik otoritenin doğasını ciddî şekilde yanlış anladıklarını, hukuk ve hükümet kumrularının
negatif ve yıkıcı yönlerini göremediklerini iddia etmektedirler. Bu anarşist eleştiri Proudhon’un
(bkz. s. 200) meşhur hicivlerinden birinde şu şekilde ifade edilir:
idare edilm ek, gözlenm ek, soruşturulmak, araştırılmak, yönlendirilm ek, disiplin altına alınmak, sı
nırlandırılmak; bu fiillerin tam am ı bu nu yapm aya hakkı, bilgisi olm ayanların yaptığı davranışlardır
(alıntılayan Marshall, 1993, s. 45).
Devlet, belirlenmiş coğrafî alanda yaşayan bireyler ve kuruluşlar üzerinde yüce bir otorite uy
gulayan hükümran yapıdır. Anarşistler devletin otoritesinin katî ve sınırlandırılmamış olduğunu
vurgulamaktadırlar. Kanun, kamusal davranışı kısıtlar, politik hareketi sınırlandırır, ekonomik ha
yatı düzenler, özel hayata ve düşünceye burnunu sokar, devletin otoritesi aynı zamanda zorlayıcıdır.
|