William Godwin (1756-1836) İngiliz felsefeci ve romancı. Godwin Presbiteryen papazıyken bütün saygınlığını kaybetti ve
profesyonel bir yazar oldu.
Caleb Williams (1794) en başarılı romanıdır. Wordsworth, Shelley
gibi genç yazarların ve eşi Wollstonecraftin da üyesi olduğu entelektüel bir grubu yönet
miştir.
Enquiry Concerning Political Justice (Siyasal Adâlet Üzerine inceleme, [1773] 1971) adlı eseriyle
Godwin, siyasî bir şöhret kazanmıştır, bu eser anarşist inançların geniş kapsamlı açıklamasını
içeren ilk otoriteryanizm eleştirisidir, insanın eğitime ve sosyal şartlara dayanan mükemmelliğini savunan liberal
rasyonalizmin uç bir şeklini geliştirmiştir. Bireyci de olsa Godwin, insanın fayda gözetmeden iyilik yapabilecek
kapasiteye sahip olduğuna inanır.
J Anarşizm basit bir şekilde insanın iyiliği inancı üzerine temellendirilmemiştir. İlk olarak insan
doğasının anarşist teorileri dâima karmaşık olagelmiştir ve insan ruhunda rakip potansiyellerin var
olduğunu kabul etmiştir. Örneğin Proudhon, Bakunin ve Kropotkin (bkz. s. 203) insan varlıkla
rının farklı yönlerden bencil ve mücadeleci olabileceği gibi sosyal ve paylaşımcı da olabileceklerini
kabul etmişlerdir. (Morland, 1997) İnsanın özü ahlâken ve bilgi yönünden aydınlanmış olabileceği
gibi; her insanda yıkıcı bir kapasite gizliden gizliye varlığını sürdürür. İkinci olarak, anarşistler,
insan doğasına gösterdikleri ilgiyi sosyal kurumlara da göstermişlerdir. İnsanların yaşadıkları sos
yal, politik ve ekonomik koşullardan etkilenmeleri sebebiyle insan doğasını “değiştirilebilir” olarak
kabul ederler. Hükümet ve devletin beklediği hukuk gibi diğer sosyal kurumlar uyumun, işbir
liğinin ve kendiliğinden uyumun/harmoninin gelişmesine yardımcı olur. Bu yüzden kolektivist
anarşistler, ortak mülkiyeti veya karşılıkçı kurumlan açıkça onaylarken bireyci anarşistler piyasayı
desteklerler. Düzenli ve barışçıl bir devletsiz toplumun şu ana kadar görülmemiş olması, anarşist
teorinin en zayıf yönüdür. Anarşizm karşıtları, sosyal kuramların insan doğasına negatif etkileri ya
da yozlaşmaya sebep olmasının mümkün olabileceğini fakat tüm bunların doğal düzeni ütopik bir
hayâl olmaktan kurtaramayacağını belirtmektedirler.