KOLEKTİVİST ANARŞİZM Kolektivist anarşizmin kökleri liberalizmden çok sosyalizmdedir. Sosyalist kolektivizmin sınırları zor
landığında anarşist yargılara ulaşılabilir. Kolektivizm (bkz. s. 120) temelde insanları, bireysel fayda
için çalışmaktansa birlikte ortak fayda için çalışan sosyal hayvanlar olarak görür. Kolektivist anarşizm
Kropotkin’in “karşılıklı yardım” olarak ifade ettiği insanın sosyal dayanışma kapasitesini vurgular ve
bu yüzden bazen sosyal anarşizm olarak adlandırılır. Daha önce de belirtildiği gibi, bu, “doğal iyiliğe”
safça bir inanç değildir, tüm insanlarda iyilik için var olan potansiyeli vurgular. İnsan eğilimi temelde
toplumsal, dışa dönük ve işbirliği yapan varlıklardır. Bu bağlamda doğal ve düzenli ilişkiler insan
lar arasında sempatiyi, etkileşimi, uyumu ortaya çıkarır. İnsanlar, ortak insanlık kabulüyle bir araya
geldiklerinde hükümet tarafından yönlendirilmeye veya kontrol edilmeye ihtiyaç duymazlar; Baku-
nin’in (1973) iddia ettiği gibi; “Toplumsal dayanışma ilk kuraldır, özgürlük ikinci kural” Hükümet
özgürlük yerine sadece baskı uyguladığı için değil dayanışmayı imkânsız kıldığı için de gereksizdir.
Anarşizm ve sosyalizm, özellikle de Marksist sosyalizm arasındaki felsefî ve ideolojik ortaklık
lar, anarşistlerin devrimci sosyalist hareketlerle sık sık birlikte çalışmalarında açıkça görülür. Ö rne
ğin, ilk Enternasyonel (1 8 6 4 -1 8 7 2 ) Marx (bkz. s. 135) ve Proudhon’un destekçileri tarafından
kurulmuştur. Kolektivist anarşizm ve Marksizm arasında birçok teorik paralellik tespit edilebilir.
İkisi de temelde kapitalizmi reddeder; kapitalizmi sınıf sömürüsü ve yapısal adâletsizlik sistemi
olarak kabul eder, siyasal değişim için devrimi gerekli görür, malların kolektif mülkiyetini ve sosyal
hayatın toplumcu örgütlenmesini tercih eder; Marx’in teorisinde açıklanan devletin ortadan kalk
masıyla (zayıflayıp bitmesiyle) tamamıyla anarşik çağına inanır, insanların politik otoriteye ihtiyaç
duymadan kendi işlerini yönetebilecek kapasiteye sahip oldukları hususunda hemfikirdir.
Kapitalizmden komünizme geçişle ilgili birbirine rakip kavramlar kolektivist anarşistler ve
Marksistler arasındaki açık görüş ayrılığıdır. Proleter devrim ve tam komünizm dönemi arasındaki
dönemi Marksistler, “proletarya diktatörlüğü” olarak adlandırırlar. Proletarya bir karşı devrim teh
didine karşı örgütlenmeli, kendi içinde organize olmalıdır. Kapitalist sınıflarla karşıtlık azalsa da bu
proleter devlet ortadan kalkacaktır. Bu bakış açısıyla devletin gücü, sınıf sisteminin yansımasından
başka bir şey değildir, devletin var oluşu sınıf baskısının bir aracıdır. Diğer taraftan anarşistler, dev
leti baskıcı ve kötü olarak kabul ederler, yozlaşma ve yıkıcılık devletin doğasında vardır. Bu yüzden
anarşistler, burjuva devletleri ile proleter devletler arasında hiçbir fark görmezler. Bir anarşiste göre
gerçek devrim, sadece devleti ortadan kaldırmak değil devletin gücünü de ortadan kaldırmaktır.
Devletin çürümesine izin verilmemeli, devlet ortadan kaldırılmalıdır.