Anarko-Kapitalizm 20. Yüzyıl’ın ikinci yarısında serbest piyasa ekonomisinin canlanmasıyla radikal politik düşünce
lerde ciddî bir artış olmuştur. Yeni Sağ muhafazakârlar müdahaleci bir devletin piyasayı yönetme
si yerine devletin iş dünyasından çekilmesini ve ekonominin piyasa güçleri tarafından yönlendiril
mesini istemişlerdir. Robert Nozick (bkz. s. 107) gibi sağ kanat özgürlükçüler temel işlevi birey
sel haklan korumak olan minimal devlet kavramını canlandırmışlardır. Ayn Rand (1905-1982),
Murray Rothbard (1 9 2 6 -1 9 9 5 ) ve David Friedman gibi düşünürler, serbest piyasa düşüncesinin
sınırlarını zorlayarak anarko-kapitalizmi geliştirmişlerdir. Bu düşünürler devletin piyasadan çe
kilebileceğini ve yerini serbest piyasa rekabetine bırakabileceğini savunurlar. Mülkiyet kendi çı
karları için diğer insanlarla gönüllü anlaşmalar yapabilecek güçlü bireylerde olmalıdır. Bu sayede
birey serbest kalır, pazar tek bir bireyin elinde olmaz ve piyasa tüm sosyal etkileşimleri düzenler.
Anarko-kapitalistler serbest piyasa liberalizmini daha da geliştirirler. Liberaller, birçok ürüne
ulaşabilmek için etkili ve verimli bir mekanizma olsa da piyasanın sınırlandırılması gerektiğini
savunurlar. Bazı hizmetler, örneğin dış saldırılardan koruma, iç düzeni sağlama ve anlaşmaları
uygulama gibi kamu yararına yönelik faaliyetler devlet tarafından sağlanmalıdır, çünkü piyasa
rekabeti bunu sağlayamaz. Anarko-kapitalistler piyasanın insanların tüm ihtiyacını karşılayabi
leceğine inanırlar. Örneğin Rothbard (1 9 7 8 ), anarşist bir toplumda bireylerin kendilerini diğer
bireylerden koruma ihtiyacı içinde olabileceğini belirterek, bu ihtiyacın polis gücü veya devlet
yargı sistemi olmadan özel mahkemeler ve özel güvenlik kuruluşları tarafından giderilebileceğini
savunmuştur.
Anarko-kapitalistlere göre kâr amaçlı güvenlik kuruluşları mevcut polis gücünden daha iyi
bir hizmet sağlayabilirler, çünkü rekabet müşterilere tercih hakkı sunar, firmaları daha ucuz fi
yat vermeye sevk eder. Benzer şekilde sorunlarını çözmek isteyen bireyler için özel mahkemeler
tarafsızlıklarını geliştirmeye zorlanabilir. En önemlisi de özel kuruluşlarla yapılan anlaşmaların
tamamen gönüllülüğe dayalı olması ve bireysel olmayan piyasa koşullarınca düzenlenmesidir.
Bu tür öneriler uç düşünceler gibi görünse de özelleştirme politikaları birçok Batı ülkesinde cid
dî gelişme kaydetmiştir. A B D ’de özel hapishaneler ve özel mahkemelerde görülen davalar, ha-