Barnabas İncili 161
Taşların üzerine düşer; bu vakit, bir reisin vücuduna karşı
göstermek zorunda oldukları büyük dikkat nedeniyle, içlerine
Allah'ın Kelamının işlemediği saray hizmetçilerinin kulağına
varır. Şundan ki, hatırlarında bundan az bir şey varsa da,
herhangi bir zorlukla karşılaşır karşılaşmaz Allah'ın Kelâmı
hatırlarından çıkar gider; çünkü Allah'a kulluk etmediklerinden,
Allah'tan yardım da umamazlar.
Dikenlerin arasına düşer, bu kez, kendi hayatlarını sevenlerin
kulağına varır. Her ne kadar bunların üzerinde Allah'ın Kelâmı
biterse de, bedeni arzular büyüyünce iyi tohum olan Allah'ın
Kelamını boğarlar. Çünkü bedeni arzular insanlara Allah'ın
Kelamını bıraktırır.
İyi toprağa düşer; bu kez, Allah'ın Kelâmı Allah'tan korkanın
kulağına varır, burada sonsuz hayat meyvesi verir. Bakın, size
diyorum ki, kişinin Allah'tan korktuğu her durumda, Allah'ın
Kelâmı onun içinde meyve verir.
Şu aile babasına gelince, size diyorum ki bakın, o her şeyin
babası olan Rabbimiz Allah'tır, şundan ki, her şeyi O yaratmıştır.
Fakat O, tabiatta görüldüğü biçimde bir baba değildir. Çünkü O
hareket etmez, hareket etmeyen üremez, doğmaz, doğurmaz. O
halde, Allah'ımız bu dünyanın sahibi olandır; tohum ektiği tarla
insan soyudur ve tohum da Allah'ın Kelâmıdır. İşte böyle,
muallimler dünyanın işlerine dalarak Allah'ın Kelamını
anlatmayı ihmâl ettikleri zaman, şeytan insanların kalbine
dalâlet eker, bundan da, şerli akidenin sayısız kolları türer.
Kutsal kullar ve peygamberler haykırır, “Ey Rab, sen o zaman
insanlara iyi akide vermemiş miydin? Neden o halde bu kadar
çok dalâlet oluyor?” Allah cevap verir, “İnsanlara iyi akide
verdim, ama insanlar kendilerini boş şeylere kaptırıp giderken,
şeytan, benim kanunumu hiçe indirgemek için dalâletler
ekiyordu.” Kutsal kullar der, “Ey Rab, insanları yok ederek bu
dalâletleri dağıtacağız.” Allah cevap verir,